mİ 21 - 10-936 BÜYÜK TÜRK NN No, 86 Kral Ölüm Döşeğinde İken Venize-| mana © * los Aleyhindeki Cereyanlar Büyüdü|,8* ir 7 Talih ve tesadüf, ne gariptir. Ba zan en ehemmiyetsiz bir hâdise, ko- ca bir milletin mukadderatını ve ta- rihin seyrini değiştirmeye kâfi gelir. Işte bu cümleden olmak üzere, Yuna- nistanda da garip bir hâdise vukua ME lari ğikin 4 üncü günü (Yunan Kralı, Aleksandr), yanında küçük ve sevgili köpeği e de (Dekelya) daki sarayının bahçe - sinde gezerken, bahçede beslenen lardan biri bu sevimli küpeğe saldırmıştı. Kral, köpeğini kurtarmak için, ileri atılmıştı. Fakat kralın mü dahalesine büsbütün kızan maymun, bu sefer kralın üzerine siçramış; haşmetmaabın sol kolu ile sol baca- ğını ısırdıktan sonra kaçmıştı. Malüm ya; Maymunun dişleri ze- hirlidir. Bu dişlerin açtığı yaralar, bir tehlike zuhüra getirebilir... Buna binaen derhal doktorlar ve opera - törler getirtilmiş; kral muayeneden geçirilmiş. Hiçbir tehlike mevcut ol- madığı görülerek kralın birkaç gün yatakta istirahatine karar verilmiş- ti. Garip bir tesadilf eseri olmak W- yere o sırada Başvekil Venizelos ta ağırca bir hastalık geçirmekteydi.. Ancak şu var ki, kN > on gün kadar şiddetli humma ni beer sarsıldıktan — ve taraftar- larını da bir hayli merak ve üzüntü. de bıraktıktan — sonra, iadel afiyet etmişti. Fakat kralın vaziyeti, bir- denbire vahamet kespeylemişti. Bütün tedavilere rağmen kralm hayatından ümit kesilince, bütün Yunanistandaki teeesür derhal siya- si bir safhaya intikal etmiş; bütün muhalif fırkalar, Venizelos aleyhine Ktifak ederek e sar Kral ölüm döşeğindey! los aleyhindeki birdenbi- re büyü! , Bu da, sebepsiz değildi. Çünkü Venizelos, (1917) se- pesinde, Fransız kuvvetlerile birleşe- rek cebren Atinaya girmiş.. Harp &- leyhtarı olan (Kral Kostantin) | (va- tana ihanet) le itham ederek mem- leketten tardetmiş.. Orduyu harbe sürüklemiş.. Nihayet, Itilâf Devlet- lerinin galip, muzaffer olması üzeri- ne; bittabi kendisi de o şereften is tfade ederek artık Yunanistanm diktatörü kesilmiş. Bütün siyasi ha- srmlarını tepelemiş.. Olimhuriyet ida- resini tecrübeye girişmiş. Fakat u- eoumi hissiyatın bu şekli idareye mi: halif olduğunu görünce hükümet idaresinin başma (Kral Aleksandr) ı geçirmiş.. Fakat diktatörlüğünü mu- bafaza eylemişti, Bütün hükümet kuvvetleri elinde bulunmasına rağmen, & Venizeloğun mevki emin değildi. Onun; tamamile ecnebi kuvvetlerine dayanarak ya. tandaşları üzerinde yaptığı bu taz. yik, memleketlerini pek çok © seven hakiki Yunanlılar üzerinde çok fena bir tesir husule getirmiş; gizliden gizliye muhalefetin artmasına ve kuyvetlenmesine #ebebiyet vermişti, İni bi — ya doğru a (Sevr) Muahedesinin hazırlan - masında âmil olan muvaff, ” Venizelosun mevküni bir kat daha ylkseltmişti... Fakat; haftalar, ay - larove hattâ, seneler geçtiği halde koca bir Yunan ordusunun daha hâ. 14 (Bursa) ve (Uşak) önlerinde, bek. lemesi, gerek Yunanistanda ve ge. rek ordu efrat ve zabitanı arasmda giddetli bir inflal husule getirmiş; rruhalif partiler, gitgide kuvvetlen - miş, Bütün sinirler gerilmiş.. Ve ar. tk bütün Yunanistan, bir dinamit ambar; haline gelmişti. Ve nihayet kralın ölüm haline gelmesi; bu di- namit ambarına birdenbire ateş ver- or yapılan intihapta, Sel. nikteki muhalifler, kazan- mak istidadını göstermişlerdi. Bunu haber alır almaz, Venizelosun aklı başımdan gitmiş, derhal hükümet kuvvetlerini işe müdahale ettirmişti. İşte o zaman, kanlı bir mücadele başgöstermişti... (10 Tegrinievvel gü nü) öğleden sonra Beyâzkule mey - danlığnda binlerce halk toplanmış, ve ikiye ayrılmıştı. (Venizelistler), (Haylayf şekerci) dükkânın ön tarafında, (muhakfler) de, karsı ta- AcıHakikatler Yazan : Ziya Şakir rafta, (Pinciki gazinosu) nun önün- de mevzi almışlardı. Tıpkı, orta de- sirlerin meydan muharebelerini an - dıran bir sahne canlanmıştı. Ve bu meydan muharebesi; iki tarafın: Feryatlarma karışan nutuklar, kü fürler, lânetlerle kızışmaya başla - mıştı... Venizelistler, hükümet kuv - vetlerine güvenerek muhaliflerin ü - zerine atılmışlardı. Silleler, yumruk- lar, bastonlar havalanmıştı. Ve ni - hayet, iki taraftan da silâhlar patla. muştı. Bu kanlı mücadele, epeyce devam ettikten sonra, Venizelistler püskürtülmüşler; muhalifler o zafer kazanmışlardı. Selânikte parlıyan bu ateş, çarça- buk Yunanistanm her tarafımı sar. muşta Hükümet kuvvetleri, çok büyük gayret göstermişler; bütün Yuna - nistanı altüst edebilecek olan bir ih- tilâlin önüne güçlükle geçebilmişler- di. Fakat, Venizelos mukadder olan akibetin seyrini, bir an bile tevkif edememişlerdi. Zavallr Kral Aleksandr. Minimi- nİ bir köpeği müdafaa etmek İçin kıymetli hayatını kaybetmiş; feci 1s- tıraplar arasında inliye inliye ocan vermişti. Bütün Yunanistan, mate - b me girmişti. Fakat bu matem ara- sında, artık Venizelist partisinin in. | Ory hizamı da: başgöstermişti. Intihap, her yerde muhaliflerin kazanmasile neticelenmişti... Hattâ, Teşrinisam - nin 27 inci günü, intihap sandıkla rm açılmasından bir saat evvel, Büyük Britanya Otelinin salonunda toplananlar arasmda bir zat, kol sa- atine bakarak: — Şimdi size bir hakikatten bah- edeyim... Venizelos, artık bitmiş bir adamdır. Demişti, . 0 va Mik akısı Evet.. arllif” Venisölöe” vitmişti. |” 5068 (olâk); 2s Onun © yerine © (Rallis) gelmişti... Vaktile Venizelos tarafından memle- ketten kovulan sabık (Kral Kostan- tin) de tekrar memlekete davet e- dilmiş; ölen kralın yerine geçirilmiş” v. Yunanistandaki bu idare tebeddil-| WW, Anadoludaki Yunan ordusu er - kân ve zabitanı arasmda da bir hay- li değişikliklere sebebiyet vermişti. Yeni idare erkânı arasında bir 8€s — Yunanistan; Venizelosun baş - ladığı maceraya, daha fazla devam 804 edemez. oOOrdumuz İlerlemeli, artık bu maceraya hitam vermeli. Kral Kostantin de bu fikirdeydi. Bahusus elde edilecek zafer, kendi mevkiini tahkim edecekti. Yunan orduları, ilerlemişlerdi. Fa- kat (Inönü) nde yedikleri kahir dar- be altında, perişan bir surette da- ğlarak tekrar Keşiş dağının etekle- rile Uşak önlerine çekilmişlerdi... Bu hezimet, Yunan efkârr umumiyesini fena halde sinirlendirmişti. Ancak şu var ki, (Londra) da toplanacağı üân edilen - konferans, Yunanlılara yeniden ümitler vermiş; bunun neti- cesi beklenmişti, Fakat; bu konferansım neticesi — biraz evvel arzettiğimiz gibi — hiç beklenilmiyen bir şekilde hitama ermişti. İşte o zaman, Loit Corç son Gikrini Yunan murahhaslarınn ku taklarına fısıldamış: — Iilâf Devletleri, mütarekeden sonra Yunan milletine büyük bir a- lika göstermişler, Yunan kavmi Iilâf o Devletlerini elim bir surette mütehayyir etmiş - tir... Size açıkça söyliyeyim ki, B& yük Harp esnasında Itlâf Devletle rine karşı takip ettiği siyaset ve hat- Kada birçok miişkülât ve va- zaylata sebebiyet vermiş olen Kral Kostantinin, tekrar hükümdar” lik mevkiine gelmesi, büyük bir hoşnutsuzluk husule getirmiştir. O - mun İçin konferanstan bir şey bek- jlemeyiniz. Eğer kendinize güveniyor” sanız, İleri atıln.. Beklediğiniz neti- ceyi. silâhlarmızla alm. (Arkası varl TA ERE Bugünkü program 1259: Plâkla ün 13,03: lâkla hafif müzik; 13,29 - 14: Muhtelif plik neşriyatı, Akşam neğriyat — Saat, 18,30: Çay saa- ti, dans musil 19, Hazm taraf. dan monol 20: Vedi Riza ve ar. ndan Türk mesikisi © ve şarkıları; 20,30: Türk masiki heyeti; 21: Plâklia solölar; 21,50: Orkesi 1 — |. Stransu: (Yarasa) üvertür, 2 — Balnt » Saens: (Gümüş Zü) sürit 1, Romans. Z. Venedik valsi a 3 — Rimiski » Korsakeff: (Artar) sen. toni Poem. 4 — Chopin: (Noctutirme) No 5. $ — Mendelsohn: (Bahar Şarkısı). $ — Yesin: (La Haut) operetinden par. calar. kadaşları halk 7 — Pense: (Değirmen). 2230; Ajanı haberleri; 23: San, z : Günün program özü Senfoniler: 19 Paris P. T. T: Senfoni; 21,80 Bük . reş: Radyo senfoni Haft koyserler; 11,30 Eindhoven: Eğlenceli neşriyat; 13 Paris - Kolonyal: Konser; 13.10 Bükreş: Jan Marku orkestrası; 17, ve terenatlar; 17.30 Varşow kestrası; 18,30 Moskov peşte: Çigan musikisi ; ser nakli; 20,10 Prag: Belgrat: Orkestra; ki; 21.10 Berlin, lar; 23 Roma: Konser Debilasi): 23,05 Milâno, tra; 23,30 Lâypzig: Gece Radyo or . Konser; 16 Budu. musikisi, ie: Vagnerin (Remgoldy Smetananın (Satdmuş Ni- Belgrat: Smerarann (Sa, operası; 2145 Milâno: (il maestro di Capella) operas; 21,50 Torino, Varşova: (il maestro di Capella) operası; 72.30 Paris P. T. T: Rossininin (Le Come ) Operası, Operetler; 20.20 Varşova: rinden popariler Better 18 Budapeşte: Çift piyano cari; 1834 yp Franz Leharın operetle. arşova: Örg resitali (Bah); 20 Lâ. Maks Reçerin sarkılarından; 20 Tatanbal Türk masikisi; 23.20 Belgrat: Klarnet ile soratlar, Mn musikisi: 2020 > Met d (Brah Lr 2 mer kuarteri (Brai sen las 18,30; Tstafbul”"22: Befliri Livpzig: 22. Roma: Plâk konserleri: 12,30: Istanbul; AM,15; Bükreş; 19: kvp mg; 10,15: Bükreş; 21: Istanbul; 23.29: mame — e ve ei MN mma SAGLIK ÖGÜTLERİ Yazan: LOKMAN HEK IM Aşk ve Spor Okuyucularımızdan biri benden ruyor: — Atletizme çalışıyorum. Bu yaz müsabakalara gireceğim. Bu yaza kâdar aşk arzularımdan ve zevkle rimden uzak kalmak istiyorum. A- caba bu kadar uzun sürecek bir perhizin vücuduma zararı dokunur mu? Bunun gibi suzilerle gelen mek- tuplarda benim dikkat ettiğim bir şey var: Bu mektuplardan hemen hapsi İzmir taraflarından geliyor- O taraflarda aşk arzusu daha $d detli demek. Aşk arzusunu ve onun verdiği zevki tabiatin nesli devam ettirmek için kurduğuna görö memleketimizin nüfusu en ziyade Izmir taraflarında artacak diye sanıyorum .Bu da zaten memnun edecek bir şeydir: İzmir tarafları tabiatten verimlidir, 6 tarafların halkı da çalışkandır. Ticaret etme- Yi iyi bilirler. Memleketi ilerletmek | için çok kola ve beyine ihtiyaç var- dır. İzmir taraflarında aşk arzula- rının şiddetli olması, istikbalinin â- çık olduğuna bir delildir. Bu noktaya okuyucularımı da dikkat ettirdikten sonra, atlet ol - maya çalışan delikanlının sorduğu şeye cevap vereceğim: — Hayır, sevgili okuyucu, bu ya- 73, gelecek yaza, daha öteki kadar perhiz etmenizden vücudu- nuza hiçbir zarar dokunamaz. Şim- di içinde bulunduğumuz “muhte - lit” içtimai hayata daha yeni girdi- gimiz için gençlerin birçoğu aşk arzularına .kapılmayı sağlık için mutlaka lüzumlu sanıyorlar. Spor yapan gençlerin bazıları o fikrin doğru olmadığını iyice biliyarlarsa da, bazıları da aksine inanıyorlar. N Bebekte M 9 ısırlı Prens Halim Pasa Yalısı ebek koyu ile Arnavutköy arasında ve hâlâ yerinde. dir, Korunun yukarısında ve Aya- yorgi tepesinin yaninda köşkü de vardır. Halim paşa, Mehmet Alinin o- dir. Umumi Harbin başlangıcında sadrazam bulunan Sait paşanın pederidir. 1826 da Kahirede doğmuş. Pa- riste okutturulmuş. Tahsilden dö- nünce ağabeyi Tosun paşanın oğlu ve o vakit Mısırda vali bulunan Abbas paşa, mimlemiş delikanlıyı. Tutturmuş ta tutturmuş: — Bu herif kefere terbiyesiyle melüf.. Hayır gelmez böylesin den!.. Abbas paşa o derece eski kafalı, dar düşlinceli, büyük babasının tut tuğu çığıra o kadar taban tahıra attır ki... Avrupa medeniyeti, te- ceddüt, ıslâhat falan filan dedin mi derhsi surat o buruşturüyor. (Küffar işinin lüzumu yok!) diyip çıkıveriyor. Hattâ Istanbulda cafcaflarla )- lân edilen Gülhane Hattıhümayu- nunun yarıbuçuk bir maddesini bi. le, önceleri Mısıra sokmamış; Nuh demiş, Peygamber dememiş. Prens Halim Pariste okudukla. rını hazmetmiş o başka diyarlarda görüp gözü açılmış, centilmen bir genç. Binaenaleyh, ağabey zadesi tarafından tukaka,., bbas paşanın ölümünden sonra yerine geçen Sait paşa, Halim paşanın büyüğü, Beri- ki kadar köhne Kafalı değil, uya- pıkça, Kardeşini Sudan valii umu- misi yapıyor, fakat o, bir sene ka- dar bu vazifede kalıyor, sonra bı- rakıp, çekiliyor. Halim paşa, münevver fikirli, çe. lebi mizaç, vergili, hovarda, Ay. rupalı prensler ve asilzadeler ta. biatinde ve tıpkı da o şekild e ya- nevinde mahirmiş. Hemen hemen bir tabur'teşkil edecek uşakları —mm Sporun adı bizde yeni ise de kendisi pak eskidir. Her vakit baş spor olan pehlivanlık bizde 0s. ki zamanlardanberi itibardaydı, Tulumbacılık tabiri zamanla iti- bardan pek ziyade düşmüş olmakla beraber, vaktile Istanbul mahalle - | lerinde gençlerin tulumba koştur . maya heves etmeleri gene spor zevkinden ileri gelirdi, O eski Türk sporcularının hep. 8i “gerçekten bekârlığın” vücuda Yalnız zararsız olduğundan değil, Sporda vücudun kuvvetli olması i- Sin mutlaka lüzumlu olduğunda it- tifak ederlerdi. Avrupa sporcula - ri da, sporcularla meşgul olan he- kimler de bu fikirde bulunmazta - lardı, Zaten yalnız sporculukta değil, hangi meslekte olursa olsu erkek makul bir yaşta, yirmi iki ile Yirmi beş arasında, evleninciye ka- dar “gerçekten bekâr” kalmakta Vücudu için bir zarar göremez. O yaşa kadar, bazı zamanlarda pek şiddetle kendisini bildiren aşk arzusuna mukavemet etmek te pek ZÜŞ değildir. Atlet olmaya hazır . lanan bir sporcu zâten mesleğin - den dolayı fazla “tenbih” edecek *tli. baharlı yemeklerden, içkiler. den kaçınmaya mecburdur, Her BÜn zaruri olarak adalelşrini şid. detle işletmesi da o arzuları sön- dürecek bir şeydir. Insanın fikri Spor yarışlarına | hazırlanmaya meşgul olunca aşk düşünmeye pek âz vakti kalır. O arzuları kuvvet lendirecek toplantılardan, hele dans lârdan sakınmak ta Sporcunun mes leği için lüzumludur. Gerçekten bekârlık sporcuyu gürütecek olan, adı kötü hastalık. tan da korur. a, bir | Eskı Konaklar Bize Neler Anlatıyor ? #eyisleri, zağarcıları, deynekçileri, kılavuzları, gözcüleri, kelli felij beyler ve efendilerden, şapkalı mös yölerden, ayak takımı yanaşmalar. dan da bir alay maiyeti varmış. Aşağı Mısırda atla, hecinle, tah- taravanla ceylan, geyik, yaban ö- küzü, pelenk, kaplan avları, Nilde hususi yelkenliler ve muşlarla tim- sah, su aygırı, ejderha avları, vak- tinin çoğunu geçirdiği Istanbula gelince de Riva civarında yaban do muzu, Adapazarı taraflarında kurt, tilki, İnebolu dağlarında ayı avları yaparmış. Gözü de peklerden. Bir gin ko- vuk kovuk in kollayıp dururken karşısına, bir kayanm arkasından zebell& kadar iki ayı çıktvermiş. O, tek başına; maiyetinden kimse görünürde yok. “Kimibilir ta nere lerdeler? Tüfeği koltuklamışt totiklere a- sılır asılmaz (Dan! Dan?) iki kere gürletmiş. Almlarının tam ortasm. dan kurşunları yiyen ayıcıklar o anda nalları dikmezler mi? Küş avından da geri kalmazdı. Mevsimine ve kuşuna göre, semt semt, tarla tarla dolaşmada... Ko- poyları öne sürüp halisüddem Ingi- Iiz atları, secereli Arap kısraklari. le yaptığı (chasse  cour) laru ka- dar hepsi tamam., Bıldırcın zamanı olan sonbahar gelince ver elini Küçükçekmece ile Büyükçekmece arasmdaki kırlar, tepeler... Kafilenin bir ucu bura- da, bir ucu beş yüz adım geride. 40, 50. bazan 60, 70 insan. Yitzler. ce zağar, bir alay da at. araha. ittiği vere âdeta hir ordu- gâh kurdururmuş. Lükslü- ZU derece derece, çeşit çeşit çadır. lar. İçlerinde portatif karyolalar, masalar, kangpeler, sandalyalar.. Bir tarafta kazanlar, helvahane- ler kaynayor; aşçıbaşılar börekli, baklavalı yemekleri pişiriyor... Bir tarafta kilerciler bavyarlar eziyor, balık yumurtaları diliyor, tarator. lar dövüyor... Ayvazlar fanusların içinde yanacak petrol lâmbalarmı, Simla mumlarını hazırlıyor. ar, ii 24 kişilik çifter çifter sofralar kurulmuş. Ustlerinde marka gü- Müş çatal bıçaklar, Saksonya ta- bakları, kristal bardaklar ve sura- hiler, Hava kararırken haydi yemek çadırına. Kollar sıvanmış; ağızlar hem lokma yuvarlamada, hem de ötmede; nükreler, tıflılar, dalka- vuklar ortalığı kahkahaya boğma- da.. Halim paşa, kibirsle, gürutmuz, babacan adam. Etrafındakilesi hepsiyle canciğer ve senli benli. Avcılıkta saç sakal ağartmış Ya. rnburgazlı muhacir Ahmet, Vi. doslu Hacı Tanaş, Samatyal, To. pal Dikran gibi palâsparelaye Sa“ rılmışları da yanıbaşlarına oturtur, — Anlatım!.. Ave kısmının kı tarı çok olur ama, Yine dinlenir! gi. ye lâf yakası açtırır, kah, kah, kah ülermiz. Bebekte Mısırlı Prens Halim Paşanın yalısı imdi bu Bebekteki yalınm ş civarında geçen bir menki- beyi nakledeceğim: Abdülmecisin oğullarından. Sü. leyman efendinin köşkü Bebek sırtlarında, Zincirlikuyu caddesi yakmında. Anası Serefraz kadm, alârivaye- tin, hoppacaymış. Bu sebepten dolayı oğlu sık sik ona çatar, fa- kat lâf dinletemezmiş... Bir gün fazlaca atışmışlar. Sü- leymanın sadık cariyelerinden biri kulağını bükmüş. (Kadınefendi sizi zehirliyecek!) demiş.. Şehzade ar- Uk köşkte durur mu hiç?... Bebe- ğin Arnavutköyü cihetinde bulu- nan LAâtif beyin evine kapağı at- Mış. Bir sabah pencereden dürbinle etrafı seyrederken acı acı, fakat billâr gibi bir çığlık duyuyor. He- men dürbünü sesin geldiği tarıfa çeviriyor. Bir de ne görsün? 14, 15 yağlarında bir kız, bağıra bağıra koşuyor; peşinde de koskocaman bir çoban köpeği... Kız, Halim paşanm. korusunun âra duvarını atlıyor ve oracığa Yı- , kılıp bayalyor. Bir huri yahu!.. Süleyman he- #jgn, yuruluveriyor. Hasba, Halim, paşa yalısma misafir gelmişmiş, Paşanın ablası Zeynep hanımın bü. yütmelerinden ve evlâtlıklarından. mış; Misir prenslerinden bilmem kime verilecekmiş, Şehzade, kocakarı masallarında. ki gibi yemiyor, içmiyor, uyumu- Yor; günden güne eriyor. Lâm: cj- mİ yok, mecnun gibi âşık, A şık, bir şeker bayramı müa, yedesinde Sultan Hamdin gözüne sarpıyor, Sak, — Hasta mi bu? Önce mırın kırın ediyorlar, U- #atmıyalım, meseleyi çıtlatıyorlar, Abdülhamit, Mısırlılar, de nazı geçtiğ allı soruyor: dan en ziya gi Prenses Emineye (Abbas Halimin annesine) haber sarkıtıyor; — De ilet etsin, verelim gu kızı Slileymana!,. Süleymanda kaç tane çoluk, kaç tane çocuk, kaç tane de gözde... Valde Paşa, lâzım gelen yerlere başvuruyor, İş çıkmazda. Sıkıla mıkıla mazeret dileyor: — Affetsinler, falancaya göz. Hüymüş?,. Fakat Süleymanın hali günden güne berbatlaşmada.. Kurban bay. ramnda Hamit yine kardeşini gös rüyor. Bir adet canlı <en, çıkmış... Eminanıma bir ha gönderiyor; — Günahtır, rime!... Nihayet, dir!) cevabı bizim 4z€ olup haber da, kıymasmlar. birade- (Emir Şevketlimin. veriliyor ve bi efendi Huriyi alıyor. Çok ve den Hurinin açık e ortaya çıkıyor, gidiyor, Iradeyi — Boşasm o Aşıkla maşuka az ; ağlaşarak ayrıl... yorlar. Kadın Süleymanın İm doktorunun €vine gikarılıyor. Ko. e0el inim kulağma YAPıştırıyor; karıyı! ArMIŞ: Onunlu da Ahir ömrünü büyük * sefalet içinde geçirmiş. Sermet Muhtar ALU Zaruret w