—— 46 > PUR Avrupa Güreş Şam- piyonasına gidecek güreşçilerimiz DUNYA ŞAMPiYONU YAŞ RIN DA ALINACAĞI UMULUYOR # TAKIMA EE Paristeki Avrupa şampiyonasına gidecek milli güreş takımımız. da ver alacağı kuvvetle umulan dünya şampiyonu Yaşarın olim- piyatta dünya öirinciliği kutlanırken Yeni Bir Seçme mi Yapılacak? Pariste gireceğimiz 937 senesinde açılacak sergi münasebötüle yapıla » cak olan Avrupa güreş şampiyona - #ina Türk milli takimının da iştirak etmesi takarrür etmiş gibidir. Güreş federasyonunun bu hakkımdaki esas karar üzerinde he- nüz inceden inceye çalışmaya başla madığını zannediyoruz. Çünkü Avrupa şampiyonasina ser- best ve Greko Rumen takımlarile girip girmiyeceğimiz ve ikisi ile de gireceksek takımların çalışması ne şekilde başlıyacağına dair bir prog- ram hazırlanması için vakit bulu - namamıştır. Yalnız Paris gibi bir merkeze Türk güreşçilerinin gönde- rilmesi kararı verilmiş gibidir. Dünya şampiyonu Yaşarın gitmesi Berlin olimpiyadımda çok yoruldu- Bu için bu seferki Rusya seyahatine iştirak ettirilmiyen dünya şampiyo- nu Yaşarın Paristeki Avrupa birinci liklerine takımımızla berabef girme- si pek muhtemeldir, Yalnız federasyonun Avrupa şam- piyonasma gidecek takım nâmzetle- ri arasında yeniden bir seçme yapıp yapmıyacağı henliz malüm değildir. Eğer federasyon yeni bir seçme yap- maya karar verirse Yaşarım da ayni seçmelere gireceği beklenebilir. Ma- mafih dünya şampiyonluğunu kazan mış olan Yaşarım kendi sikletindeki rakipleri yenerek seçmeyi de kaza -| nıp Parise gideceğini kuvvetle ümit edenler çoktur. « Serbest güreş takımı Berlin olimpiyadına hazırlanırken vaktin müsaadesizliği yüzünden İyi hazırlanamıyan serbest güreş takı -| munın Parise daha makul bir şekil- de seçileceği ve seçilenlerin serbest güreş oyunlarını öğrenebilmeleri i - gin önümüzde epey vakit bulunduğu na dikkati celbederiz. Berlinde serbest güreşe giren ço- cuklar yalnız kendi kuvvetleri ile ça lıştılar. Halbuki ayni şampiyonlara müsabakalarına girdikleri şubenin oyunları da öğretilirse yalnız kuv - vet ve istidatlarile çarpışacaklarına rakipleri gibi oyunları da bilerek kul Janmaları ihtimali fazlalaşmış olur. Böylece Berlinde aldığımız netice- lerden daha çok yüksek galibiyetleri Pariste tekrarlıyabiliriz. iştirak | Askeri Liseler At'etizm Şampiyonluğu Geçen hafta futbol maşlarile baz: lanan askert Meeler spor şampiyona” sına dün Kadıköy: stadında atletizm müsabakalarile devam edilmiştir. Memleketin birinci sımf sayılan üç beş atleti istisna edilirse askeri Biseler arasındaki müsabakalarda her zaman parlak dereceler elde edildi -| ğinden saat üçte başlıyan bu müsa- bakularda Istanbul atletizm şampiyo masında bile tesadüf edemediğimiz büylik bir kalabalığın önünde çok muntazam bir surette yapılmıştır. Kuleli, deniz lisesi, Maltepe, deniz gediklisi mekteplerinin büyük bir atlet kafilesile iştirak ettiği bu mü- sabakalar puvanlarında anlaşılacağı veçhile deniz lisesi ile Kuleli arasm- da heyecanlı bir çekişme halinde de vam etmiş ve memnun edici derece- ler alınmıştır. Alman dereceleri sıra sile yazıyoruz: 100 Metro: I Vedat Deniz lisesi 11.3 HU Hasan Maltepe TI Mücahit Kuleli 400 Metro : 1. Şükran Deniz Lisesi HM Mustafa Gedikli TI Ömer Kuleli 800 Metro 1 Hicri Deniz lisesi 222 NM Fethi Kuleli ML-Ali Maltepe 3000 Metro: I Turgut Maltepe 1055 HM Kemal Gedikli Gülle atmaz 1 — Sedat Kuleli 11.55 H Hasan Kuleli II Cemal Maltepe Yüksek atlama: I Hilmi Kuleli 160 UN Galip Deniz lisesi ZI Kemal Kuleli Bu haftaki müsabakalarda 44 pu- vanla deniz lisesi birinci, 42 puvanla Kuleli ikinci, 28 puvanla Maltepe (- güncü, 11 puvanla Gedikli dördüncü gelmektedir. Şampiyonaya gelecek hafta cu - martesi günü saat üçte Kadıköy sta dında devam edilecek ve atletizm şampiyonu belli olacaktır, Güreşçilere Altın Madalya Verildi Olimpiyatta ilk defa Türk bayrağı. n: şeref direğine çektiren güreşçileri- tes'it için Güneş Klübü tarafından tertip edilen ” | gece eğlentisi, dün akşam birçok da. vetlilerin huzürile Güneş Klübünde mizin muvaffakıyetlerini yapılmıştır. Toplantıda klübün Başkanı Cevat Abbas bir söylev vermiş ve güreşmile- rimizin kazandıkları muvaffzkiyetin kıymetinden bahsederek demiştir ki: Klübümüze timsel edindiğimiz güneşimiz; aziz ve sevgili Atatürkü. müz spor hakkında bundan on iyii ey. vel o büyük yaratıcı ve Yaşatcı sesi. le Türk milletine böyle haykırdı: | “Mühim olan spor hayatı; bizim için daha mühimdir. Çünkü irk mese. lesidir, Çünkü ırkın ıslahı ve küşayişi meselesidir. Çünkü ıstıfası meselesi - i dir. Hattâ medeniyet meselesidir.” | Spor yolumuzu aydınlatan, yilneşi - i mizin bu sesi yalnız kulaklarımıza de Zil, dimağlarımıza, kalplerimize, vie - danlarımıza iman'hâlinde yerleşme - lidir. Çünkü; bu 868 Yolumuzun ebedi, sönmiyen ışığıdır. Çünkü; bu sesin yolcuları Türk var | uğem ebedi kurtarıcısı ve timsali o- lacaklardır. İşte Yaşarla Ahmet bizi yaşatan İve yaşatacak olan bu ilâhi gür sesin ilk yolcularıdır.” Bunu müteak'p güreşçilere, klüp ta rafından yaptırılan ve Atatürkün por trelerini taşıyan altm madalyalar ve- rilmiştir. Cim Londos Afrikada Feci Bir Mağlübiyete Uğ iğradı. Cim Donan Menu bin kişi TAN Galatasaray İstanbulspor Maçı Salt günü fikstürü tanzim edilip haftaya başlıyacak olan Tik maçları na girecek takımlarını denemek ve muhtemel oyuncuların kabiliyetleri- ni ölçmek üzere Galatasaray takımı ile İstanbulspor takımı bugün Tak - sim stadında hususi bir maçta karşt laşıyorlar. Balkan futbol kupasına girmemiz iyi oldu Bu sene de Sofyada yapılacak Bal kan futbol kupasına Türk milli takı minin iştiraki esas itiberile kararlaş mıştır. Bu münasebetle Balkanlarda bilhassa Romanya ve Yugoslavyada futbolün çok ilerlemiş olduğunu ha- tırlatırız. Bunun İçin 'Türk milli ta « kımı şimdiden dikkatli ve yavaş ya- İvaş teerlibelere başlamalıdır. İstanbul mıntakasınm daveti T. 8. K. Istanbul Bölgesi Futbol Ajanlığından: 1936 - 1987 yılı futbol fikstürünü tanzim etmek için çekilmesi gereken li bütün klüp delegelerinin 20-10-1938 Salı günü saat 17,30 da Bölge mer - kezinin bulunduğu Beyoğlu Halkevi binasında hazır bulunmaları bildiri- lir. . Yeni Hakem Komitesi Reisi zhet Abbasın hakem komitesi relsliğinden uzaklaşmasile münhal kalan hakem komitesi reisliğine Ga- latasaraylı Sadi Karsan intihap edil miştir. Sadinin ayni mevkie namzetliği ev velee de mevzubahs olmuştu. Sadi Karsana muvaffakıyet dileriz, mmm mile maruf zenci güreşçi İzalaho ile yaptığı müsabakanın kırk sekizinci dai yaralanarak güraşi ter - ketmek mecburiyetinde kaldığından mağlüp sayılmıştır. Bir insandan fazla vahşi bir gori- le benziyen bu zenci güreşçi yanmda arta a ymanya va bi Afrikanın Bellavilla şehrinde 20 reşçi; seyirciler . tarafından takdirle ünde (Siyah Panter) na-| alkışlanmıştır. çok ufak kalan ve öldürücü saldırış- bu kadar dayanması vilaman Vana fi Ahiler Olimpiyat Stadyomunun Muhafazası İçin Bin'erce Mark Sarfediyorlar 1936 olimpiyadı için yapılan m uzzam stadyomun binlerce mar. ka mal olan atletizm pistini işten anlıyan birisi bir hastaya bakar gibi dikkatle muayene ediyor Her şey ilk ağızda hoştur, fakat sonra da güzel bir şeyi ayni güzellikte muhafaza etmek meselesi meydana çıkar. Almanlar Olimpiyat için yaptıkları muazzam stadyo- mu ayni güzellikte ve teknik mükemmeliyetini ayni hal- de muhafaza etmek üzere spor bütçelerine büyük tahsi- satlar koymuşlardır. Büyük stadyom dikkat edilen bir İtererek: hasta gibi her gün muayene edilmektedir. çekmek üzere Bölgemize bağ | Yazan: Edouard de Keyser Ruh ilimleri beni alâkadar etmek- le beraber bu hususta hiç bir lecrü- belerde hazır bulunmamıştım. - Bilâ- kis bunu kendime bir kaç defa menet migtirm. Belki de bu geniş “anlaşıl- maz âlem,, beni fazla sarar diye kor kuyordum. Bu suretle, bazı Lezunir- leri kabul ve bazılarını reddeden bir kanâat edinmiştim. Eskiden maruf bir sdamm vücudunda yaşıyan bir ruhun üç ayaklı masanm dibine gel- mesine inanmazken, zihnimizden ve ruhumuzdan sadir olan meçhul kuv- vetlerin varlığına inanır ve iki âsir evvel elektriğin ve mevcelerin olduğu gibi görünmez ve ölçülmez bu kuv- vetlerin kanunlarını bir gün olup A- dem evlâdının keşfedeceğine (o kani- dim. Bu oldukça basit formül beni tem mânasile müsterih ediyordu. Fakat günün birinde bakın neye şahit ool- dum: On iki sene oluyor, Pierre ile ben, iki çocukluk arkadaşının kocaları ol- duk. Bu iki genç kız ayni balolara giderler, ayni kimselerle görüşürler, ayni yerlere devam ederlerdi. Dü- ğünlerimiz beraber oldu ve senesi geçmeden hep beraber bir ev tufarak yavrularımızın yanyana büyükdükle- rini sevinçle seyrettik. !tü. Elbette, cevabı kendisini de kay- İmandan fazla şen ve canlı idi. Birden İ bire: | Yavrular büyüyüp yatı mektebine verildiği vakit Pierre köye taşmma- mızı istedi. Dediğine göre, karısı da zaten son zamanlarda gayet sinirli idi. — Hiç te göstermiyor, dedim. — Siniri bilhassa dehili.. Hatti 18-10-9305 > “iğ Öbür Hayatın Tezahürleri İ 5 Çeviren; F, VARAL ler? Diye sordu. Sol tarafta daha iyi duruyordu. Hizmetçi yerinden Siçradı. — Doğru, eskiden orada idi... Iyi hetirliyorum... En aşağı otuz sene 0- luyor... Helene merdivenleri çıktı, hizmetçi de arkasından gidiyordu. Genç kadın doğrudan doğruya dördüncü kupıya / giderek açmak istedi. Hizmetçi; — Madam, dedi, o açılmaz... — Ne var? — Ev sahibi bu (odayı kiralamı. yor, bu kapalı kalmalıdır. — Anahtarı sizde mi?. — Elbette. Fakat açamam. — Açarsın babam açarsın. Zâten ben bu odayı biliyorum... Çocuklu. Bum orada geçti... — Fakat biraz evvel dediniz ki... — Ocağın üzerinde bir heykel var değil mi? Perdelerin üstünde de de. met demet zambaklar... Helene sinirleniyor, daha Yüksek sesle konuşuyordu. Ihtiyar #dâmm ise benzi sapsarı kesilmişti. — Doğru... diye kekeleği. — O halde aç bakalım... — imkâni yok. Evi bu oda Yüzün. den terkettiler Hanım orada bir sene yattı. Sonra hayaller, bir hortlak gür meye başladı... Bir kadm ber Rece o- na gözlküyordu.. Biz de buradan kaç. tık... Fakat bilmem bunu söylediğin doğru mu oldu? Genç kadın: — Korkma, korkma, dedi, ben yine burasmı tutarım. Hortlaklar ancak korkakların kafasında yaşar.. tahteşşuurunda diyeceğim geliyor. — Anlıyamıyorum. — Bir kaç zamandır Helene rüya- sında kendisinin çocukluğunu görü - yor. — Çocukluk hatıralarıdır belki? — Hayır. Anlattığı yerler çocuklu ğunun geçtiği yerler değil, Fakat öy- le sarih rüyalar ki, Bunları bana hi- kâye ettikçe, her birini, diğerlerinin bir narçası zannediyorum. Sanki bir hayatın fasıl fasıl tecesslm edişi. Bazan, manevi iztirap, mateme ha- “erir gili Anakımn #osie adan tafaru at ta oluyor. O kadar ki Helene uyu- maktan bile korkmıya başlıyor. ».» Köydeki evi bize Helene buldu. Ba km nasıl: Meçhul bir kuvvet, ona rü- yalarını ilham ettikten sonra şimdi de hareketlerini tedvir ediyordu bel- ki, Bir gün bize, Pazar günü gidip evi görelim, demişti. Evin sahibi oradan çıkarak bir kaç kilometre uzağa taşınmıştı, bize oda- ları hizmetçisi gösterecekti. Otomobilde giderken Helene her — Avlusu o kadar güzel ki, dedi. Pierre şaşarak cevap verdi: — Fakat sen oraya hiç ayak bas- madın! — Orasını biliyorum amma... — Lâkin nasıl olur”. — Bilmem... Helene sustu, bütün neşesi ölmüş- rete düşürüyordu. Fakat o bunun se- bebini değil, menşeini arıyordu... Otomobil tuğladan bir evin önün. de fren yaptı. Geriye doğru bir dizi ıhlamur ağacı uzanıyordu. Helene; Merdivenleri inmeye başladı. Hiz. metçiye Şunları söylüyordu: — Şoförün yanma oturur ve beni hanımına götürürsün, olur mu? Yolda hep şu sözleri tekrarlıyor. du: — Nasri da herşey tıpkı katmış? Gayet asri bir eve geldik. Bizi bir #alona aldılar. Sanki orada hersey eski hatıraları öldürmek için meyda- ba getirilmişti. Helene oturmuyor, içeri girecek kimseyi görmek İçin gözlerini kapt- dem arms tanıyacak mı idi?... < Kapı açıldı. Beyaz saçlı bir kadın İlereldi. Hayır, Helene onu tanimıyor, lâkayıt duruyordu. Fakat ihtiyar kas dın gözlerini misafirine kaldırınca: — Hortlak!.. Hortlak!, diye ay- kırarak yere yıkıldı. Hizmetçiler hanımlarına yardıma koşarken biz Helene'i alarak kaçtık. Hareketimiz pek mertçe bir hareket değildi. Bundan sonra bu maceradan hiç bahsetmedik. Ne idi acaba? Fevkalâ- de tesadüflerin bir araya gelmesi mi? Yoksa bu hayatın ötesindeki varlığın bir tezahürü mü? Bilmiyorum, Bir hüküm vermeye cesaret edemiyorum. Lâkin ihtiyar kadının kulakları yır. tan çığlığını hatırlayınca hâlâ tüyle rim ürperiyor. venler A ankin İneonları AK Prust'un Şehirdeki Tetkikleri Şehircilik mütehassıs; Prust, dün refakatinde Belediye Imar Müdürü — Son ağacı yıldırım devirdi, dedi, Kocası alay etti: — Sihirbazsın vesselâm! Lâkin, hakikaten on ağaç devril- mişti, Pierre artik gülmüyor, mütemadi. İyen tekrar ediyordu: — Anlat bu İşi bana! işi hana!. Fakat Helene bize aldırmıyordu bile. Sanki biz yoktuk ta o buraya yalnız gelmişti. Takkeli bir adam bi- ze doğru ilerliyordu. Evvelâ Helene konuştu : — Gerçi evi görmeye geleceğim di- ye yazmıştım amma boşuna zahmet etmişim, burasını ben biliyorum .. Arkadaşımın karısı bizi tamamen unutmuştu. — Evvelce buraya gelmiş mi idi- hiz? — Hayır. Bu köye ilk defa olarak ayak basıyorum. — O halde bu evi de bilmezsiniz. Helene omuz silkti, Anlat bu Holde güzel bir odun sandığı gös- — Bunun neden yerini değiştirdi- olduğu halde şehri gezmiş ve bilhassa kalabalık sokakları tetkik etmiştir. Prust, bu tetkikleri esnasında mils- takbei plânda bu İzdihamın ne suretle önüne geçilebileceğini tesbit eylemi- tir. Yeni konservatuar * Yeni Konservatuvar binasının İn « şası Cumhuriyet Bayramından son. ra münakasaya konulacaktır. Mimar Pölziğin vefatı üzerine in- şaata bir jüri heyeti nezaret edecek « tir. m ge Karadeniz Boğazında Serseri Eir Mayin! Dün, Karadenizden limanımıza ge- len Aksu vapuru Karadeniz Boğazı- nın takriben 60 mil uzaklarında Kef- ken önlerinde bİr serseri mayinle karşılaşarak büyük bir tehlike atlat - mıştır , Kaptan ve mürettebatm büyük bir Soğuk kanlılıkla yaptıkları manev « ralar sayesinde geminin çok yakın » larından geçen mayinin temasına meydan bırakılmamıştır.