18 - 10 - 936 Mahkerrmelerde Her akşam yıkılıncıya kadar Rakı i bir. adam! akı içen Dir adam! Kaç Paran Var, Sen Onu Söyle! Anadolunun uzak bir kasabasm - İdan cebinde bir buçuk lira ile kendi ni İstanbul kaldırımlarında bulan Tahir isminde biri, elleri cebinde, dalgın dalgın dolaşırken, meşhur do- landırıcılardan Muharrem önüne çı- kıyor. Cakalı bir tavırla: — Bana baksana! Bir bavul var Onu köprüye götüreceksin, diyor. Zavallı Tahir, seviniyor; ne de olsa üç beş kuruş alacak, gündeliği dü- İzeltecek. Fakat Muharremin — elinde! bavul filân yok. Tahire: — Arkamdan gel! diyor. Birlikte yürümeye | başlıyorlar, bir aralık Muharrem tütüncüye kadar gidip gel dikten sonra; Tahire: POL NEGRİI ve WILLY FORST'un yeni yarattığı: İNGEBORG THEEK MELEK ve SAKARYA sinemalarının ZAFER 1ACIDIR Programa ilâve olarak Paramount Journal Bugün saat 11 de tenzilâtlı matine Nareyi “Ben,, Değil, Atmış, Diyor Polis, Sultanahmet üçüncü sulh ceza hâkimi Osman Tevhidin önüne dün, çıplak ayak ve başlı, pejmürde kıya fetli bir meşhut suçlu çıkardı. Bu suçlunun akan salyala- rından ve kayan bakışlarından derin bir hümma devri ge çirdiği derhal anlaşılıyordu. Elbisesi kirden muşambala- şan suçlunun Sorgusu şöyle başladı: — Adm ne?, — Nedim.. Beyazıttaki lokantacı Emin Efendinin oğluyum. Soyadı aldım mı? Aldım, “Bulut, — Demek bul — Evet Bulutum, Bulut gibiyim. — Nerede yatarsın ? “u , Şişe » TEPFBAŞINDA DRAM KISMI Bugün saat 1 akşam saat 20 « MAKBET FRANSIZ TIYA ROSU OPERE KISMI Bugün saat 15 t Akşam 2030 de DUDAKLARI İstanbu? Belediyesi ŞehirTiyatrosu nl Unutulmaz “ESKİMO"nun UNUTULMAZ isimleri MALA ve LOTUS Yine buluştular, yine birleştiler ve bir ŞAHESER yarattılar, INSAN AVCILARI HU TEŞEKKÜR Annemizin ufulü münasebetile ke- derlerimize ortak olan ve - hislerini muhtelif suretlerle izhar eden büyü İlerimize, dost ve akrabaya en sami mİ teşekkürlerimizin iblâğını muhte| “ rem gazetenizden rica ederiz. “sl içbir zaman İstanbu halki ŞARLO nun fevkalâde şaheseri ESKi ZAMANLAR filmini gördüğü zaman güldüğü kadar hiçbir zaman gülmedi. YILDIZ ve ALKAZAR sinemalarında Ayni zamanda büyük muvaffakıyetle Taş mı? Sandalya mı ? Kahveci Şevketle kahveci Şevki kavga etmişler. İddisya göre, Şev ket, Şevkinin kafasına bir sandalye indirip alnının üzerinden Yaralami İkinci Sulh Cezada, Hâkim Salâhad- din, Şevkiye: ni bu adam ne ile yaraladı? diye sordu. O da — Taş attı, bay reis! dedi. Kafa- ma koskocaman bir taş attı!.. Fakat şahitler, Şevketin Şevkiyi ile yaraladığını söylemiş - Hâkim, tekrar sordu: — Şahitler, başka türlü söy lar. Attığı taş değil, iskemleymi: Şevk — Vallahi, efendim, dedi. Kafa - Ma bir şey indi. İner inmez, gözüm- de şimşek çaktı sandım, ama, artık taş mıydı, iskemle miydi, farkede - medim doğrusu! Davacmın alnındaki yaranın mua. yene neticesi öğrenilmek üzere du - ruşma başka güne birakıldı. Yedi Müddei- umumi Muavin- liği Ihdas Edildi Adi'ye Vekâleti, oMeşhut Suçlar Kanununun tatbiki münasebetile ci- var kazalarm hâkimlerinden yedisi - ne İstanbulda müddelumumi mua - vinliği salâhiyeti vermiş ve kendi - lerine tebligat yapmıştır. Bu hâkim- ler, pazartesi gününden itibaren iş, lerine başlıyacaklardır. Veâlet dün telgrafla müddelu- mumiliğe meşhut suçlar mahkeme - leri için 9 kâtip tahsisatı daha gön- dermiştir. Muddelumumilik, ihtisas mahkemesinden açıkta kalan dokuz kâtibin bu vazifeyi kabul edip et - miyeceklerini sormuştur. oMüddel- umumilik bundan başka yeniden kâ- ver- 1.) Şimdilik Beyazıt camisinin bir saçağı altında. - Rakı içer misin? — Her akşam, Nekadar içersin? Yıkılmcaya kadar, ünde kaç kuruş kazanırsın? 50, 60 kuruş çıkarırım. Bu parayı ne yaparsın? — İnhisar idaresine Yatırırım. Ya- ni rakıya... — Okuyup yazman var mı? — Mükemmel... — Hangi mektepten çıktm . — Çıkmadım. Fakat Rüştiye mek- tebinden kovuldum. 39 yaşımdayım Evle dargınım. Onun için sokakta kalırım. — Akşam çok sarhoş olmuşsun.| nâra atmışsın öyle mi? — Sarhoş oldum. Fakat nârayı bet değil şişe atmış. Herkesin hayatta zevk aldığı bir şey var. Ben de rakı ya bayılırım. Mübareki sü gibi içe - rim. Ah canım Na “mi eml re Fakat Bay hâkim mübarek Ramazanı şerif geliyor Ren biraz dindarım. Ramazanda ta- biatile oruç tutacağım. Rakı içmiy ceğim için artırdığım para ile şöyle| bir kılığı, kıyafeti düzdüm mü, on dan sonra birkaç bin portakal alıp satacağım. — Hay aksi şeytan. diyor, beş li- Suavi, Nejat, Ali Sahir, Tarık rayı bozmadılar. Sonra Tahire teklifsizce: Sende kaç para var? diye soru. Bir otomobil kazası neticesinde yor. “Tahir de pişkin bir dolandirci-| vefatını kemali tesssürle kaydet çattığını mereden bilsin, varmı!ğimiz muhterem Maraş mebusu Bay yoğunu çıkarıp gösteriyor: | Mithat Alamın ruhuna ithaf edilmek - Nah işte, bir buçuk Tiram var!/üzere ,9 Teşrinlevvel 936 pazartesi Olmuşu da bu, olacağı da... dıyor. Muharrem, hemen: — Ver o bir buçük lirıyı bana. Şimdi, para bozdurunca gori Veri -Ili Muharrem, cürmü meşhutlara ba. rim! dedikteri sonra, parayı alıp St-kan müddelumuminin huzuruna çı - vışıyor. Tahir, ağlıya ağlıya polis|karıldı. Fakat, katiyyen inkâr edi - karakoluna © koşuyor. arremi yordu; Hikmet Sonel, kendisini Dör- çok geçmeden yakalıyorlar. Sabıka «|düncü Ceza Mahkemesine gönderdi. MEVLUT miinde Mevlüdu şerif okunacaktır. 23 Teşrinievvel CUMA 24 Teşrinievvel CUMARTESİ 45 Teşrinievv. PAZAR Günleri Memleketimizin en sevimli Sinema yı dızı olan MILTON BUBUL Bizzat kendisi Tepebaşı Gardeninde y. takdim edecektir. numaralarmı — Nedim Bulut... Rakı iç, şarap iç, istersen rakı fıçısında yat fakat | nâra atma, herkese eziyet etme. Ra-| kı içmek memnu değil, Şunu bunu rahatsız etmek memnudur. Senin su çun sabit oldu. Sana on beş lira pa- ra cezası veriyorum. Suçlu, bü cezayı memnuniyetle ve gülerek kabul etti. Dışarıya çıkar - ken: — Allah doğruların yardimersi.. tip ve mübaşir almaya karar miştir. Gece No. 12 "kafayı çekmeli diyordu Bu gece şu kurtuluşun şerefine bir Yarısı Mahmut YESAZI YILIDIZ Sinemasının Yeni mevsime giriş programı olarak seçtiği POMPEİ'nin SON GÜNLERİ Filminin en büyük fedakârliklarla vücuda getirildiğini gösteren bazi hakiki izahat ve rakkamlar. VEZUV'ün eteğinde eski POMPEJ şehri baştan başa yıkılması are tistlerin kostümleri için 24,000 metro ipekli kumaş... 600 at... 50 as- lan... ve 27 kaplan... devrin 14 büyük gemisi. 25.000 figüran, Milyonlara mal olan bu film; iki senede ikmal edilebilmiştir. ar. Celil Mahir, açırır mı? zemiyor ki, karşılarına geçip te akillı! uslu konuşasın da, bir fixir edinesin böyle bir fırsatı Madam Zaruyi, durdu, soluk lurkasımın cebinden mendilini dı, dudaklarını sildi; aldı, çıkar. Ciddi konuşuyorlar sanıyassur. sonu alay çıkıyor. Alay, gakn ediyorlar dye dinliyorsun, bakıyorsun, iş, ciddi | saat 15 te Nişantaşında Teşvikiye ca | devam ediyor. Bugün saat 11 de matine AŞKIN KAPISINI KAPARSANIZ, O; PENCEREDEN GIRER!.. Bugün S5 AFP AY Sinemasında göreceğiniz yepyeni, güzel ve şayanı hayret KADINLAR KULÜBÜ filminin mevzuu budur. Baş rollerde: DANIELLE DARRIBUX - BETTY STOCKFIELD ile Parisin en güzel genç kızları. FOX JURNALDE: Ispanya havadisleri, cenaze merasimi vesaire... Atinmdda Mösyö Zaimisin Bugün saat 11 de tenzilâtlı fiyatlarla matine DANİELLE DARRİE ÇAPKIN Büyük Tügik Taras Bir şaheser, İRK ux © HENRİ GARAT GENÇ Sik 4MHUHUÇ Bulba bir harika... Sinemasında 2 büyük f.im birden sem Gemçler Kahkahalı ve eğlenceli komedi ve LILİAN HARVEY ve WILLY FRİTCH' KARA Bugün saat 11 de tenzilâlı matine. Gençler, 2 de Kara Güller, 11 de Kara Güller, 121. ta Şen Şen Gençler, 5 te Kara Güller, 6! büyük muvaffakıyetleri GULLER Seanslarm o saatleri: 314 ta ş ta Şen Gençler, 8 de Kara Güller, ta Şen Gençler. Madam Zaruyi, yumruklarını sık mi - Yalnız, bu işlerin içyüzünü 88- . — Celil Mahirin araya karışması (nin n kadar bilemediğim için, senin Xa- olmaz. Fakat, kendi içlerinden bir | dar ince düşünememiştim. Hela, Ce- sahit olursa, Sun'ullah bir falso Yap- | ll Mahirin, onların arasında, kendi - — Benim zannım, Celil Mahir, on- lardan birini ayartmış.. Hem iyice ayartmış! Sun'ullahla arkadaşlarına tığı zaman, yüzüne vurmak, KolâY 0- | sine bir taraftar bulabileceği, aklım- lar. dan bile geçmemişti... Sen, söyledin; İclâl, doğruldu, gardırobun rafm-| kabul ettim. Celil Mahirden bunu an- imiş... Sonra da, çok söylüyor, “çok! konuşuyorlar... İnsaı, onları dinler - İl: ken şaşırıyor... — Sırasma, yerine, adamına göre redir, ayrılacaklardır.... insanlardır onlar... — Anlamadım... — Bu kadar yıldır tanıyorum, der. sem, acaba, ben, anlıyabildim mi, sa- myorsun? Ne gezer!.. Bir kumpanya içinde çalışırlarken, “eğer, işler iyi gi- diyorsa, aralarından su Sızmaz, içtik leri su ayrı gitmer... Dışardan birisi, hâddi varsa; yan gözle baksın, yahut ileri geri bir lâf etsin. Hepsi birden ayaklanırlar... Biriblilerile kole kesi» lirier.. Iclâl, gülmekten kendini alımamış* tı: — Aman madamcığım, böyle söyle- me... Biribirlerinin aleyhierinde söy-| lemediklerini"bırakmazlar... Kaç de- fa, kulaklarımla duydum. Tatiyar kadın, başını sallıyordu: — Doğrudur. Söylerler... — Peki, öyle ise? — Onlara bakma... Onlar, şakadır. Hani müslümanın müslümana düş- manlığı bir tülbent kuruyunuya ka dardır, derler. İşte, onların kizibirle- ri için kötü söylemeleri, atıp tutma- ları, bir tülbent kuruyuncıya kadar dır... Eğer, bu şakadan ileri gitmeye Jhattâ biribirinin ellerini sıkar, konu- İclâl, duraklamıştı: — Şimdi, Sun'ullahın, Bilâlin, Fo « fonun işleri bozulmak üzere mi? — Böyle bir gey söylemedim. Daha görünüşte de, böyle bir şey vok... A- ma, yine belli olmaz. Yalnız, benim anladığım, Sun'ullah Beyin, Bilâl Be- yin arkadaşları arasında, Celil Muhi- rin tarafını tutan, biri var.. Celil Mahirle Sun'ullah, sokakta biribirle- rine rastgelirlerse, (o selâmlaşırlar, şurlar da... Bunlar, hep, ele güne ka; gı, gösteriştir.... Dünyada, dost ola - mazlar... Bulsalar, biribirlerini bir kaşık suda boğarlar... Telâl, cevap vermiyor, dinliyorda. Madam Zaruyi, durgunbir sesle anlatmakta idi: — Celil Mahir, kendi kabahati; iş bilmemezliği, yahut idaresizliği, çap- kınlığı, her ne sebebe ise, tiyatroyu bıraktı... Bıraktı amma, Sun'ullahı, orada rahat bırakır mi, sanıyorsun? Dünyada bırakmaz... Bir kumpanya- | nm içinde, herkesi memnun etmek ka bil değildir. Muhakkak, bir memnun dost görünüyor; kumpanyanın içinde ne olur, ne bitiyor, hepsini Celil Ma- hire taşıyor... Celil Mahirin, sizi, Sun'ullahı, Fofoyu, yanmızda imiş gibi, bilmesi; adım adım peşiniz sıra gelmesi, olacak işlerlen değil... Hay- di, onların gevezeliği, boyooğazlığı diyeyim; artık bu adamlarm işleri güçleri yok ta, şurada, Burada, ne 6 - Tüyor, neler söyleniyor, hepsini sıcağı emi anlatacak- ; m, sen, mektubu okur» ken ,önceleri parmağım ağzımda din- cadır girdi, Celil Mahir, bu kadar in- ceden İnceye nasıl biliyor?.. Nereden bilir? Hep, bunu düşünüyordum. Telâl, birden başmı kaldırmıştı: — Kim olabilir, dersin?. İhtiyar kadın, söylediklerinin tas - dik edildiğini görünce, gözleri parla- mıştı, gülümsedi: — Onu da düşlinmedim mi, yorsun? — Kim acaba? sani- liyordum... Sonra, fikrime bir karın-| da da hakkın var: yalnız, Celil Ma- İclâl, kesik kesik gülüyordu: — Çok doğru, madamcığım, doğru... — Acaba harıgiy:?,. Bu, öyle bir iş ki, kardeşi kardeşe düşman ediyor... Benlik davası bu. Hepsi, kendisini beğenmiş... Hangi düren o! Temel taşı o!... Kardeş, kar- dese böyle olursa, arkadasları, ekle - me ahbapları, düşün artık... Iclâl, âynanm öuünden sıçrıyarak kalkmıştı; İ — Cok doğru, ma amcığım... Bun- hire soracak olsak, o. doğrusunu söy“ liyecek mi? Yanı, arkadaşımı &le ve recek mi? Madam Zaruyi, eli çenesinde baka | kaldı: — Bunda &a sesip hakkın var. Telâl, iskarpinlerini giyiyordu” — Celil Mahirden bunu öğrenebili- rim... Jamıştı. Telâ), devam etti: — Düşünmekle kolay bulunmaz... olmıyan çıkacaktır... Ya rolden, ya başladılar mı, bil ki iş bozulmak Üze- RM paydan bir hoşnutsuzluk, muhakkak Şudur, diye kestirip atmak çok güç, hanımım. Konuşmaları herkese ben-!bana faydası ne? — Öğrendim.. Ne olacak?.. Bunun, çok | dan bir şapka aldı: — Buna da, peki sonra! Madam Zaruyi, anlamamıştı, keke- ledi: — Bunun sonrssi olur mu? — Öyle ya, madamcığım, sonra ?... Sun'ullah, falso yaptı; ben de şahitle onun yüzüne vurdum, sonra Bun- dan, ben, kazanmış olacağım... Sun'- ullah, falso edecek, yani, onun falso- su neticesinde, ben, ziyan etmiş ola» cağım... Ben, ziyan ettikten sonra, falso yüzüne vurulmuş, yahut vurul- rir mi? Iclâl, şapkasmı başıma geçirdi, ay- na karşısında düzeltti; gardıroptan paltosunu aldı: — 1s, falso olmamasında... Madam Zaruyi, paltoyu tuttu; Telâl giydikten sonra, döndü, ihtiyar Xa- ım karşısında durdu: — Madamcığım, Celilin mektybu- ihtiyar kadının gözleri, ümitle par | hü okurken, ben de düşünmedim san: ma! — Oh, pardon hanımım, Sana, dü- şünmedin, demedim. Genç kadın, eldivenlerini giyiyor. mwamiş, ne çıkar? Kayıbı yerine geti) lamak kabil! Yalniz, kolay değil ma- İdamcığım... Celil Mahirden, herhan- gi suretle bir iş istemek bana, çok tuzluya oturur. Mektup dahi yazsam, o, bundan istifade etmesini bilir. On - dan korkarım, Thtiyar kadın, gözlerini açtı, kapa- dı; — Ondan değil, kendinden korkar. sın? Diyecekti, dişlerini sıktı, sustu. Iclâl, ona, dikkat etmiyordu; di İşüncesine ve kararına inanmış bir tavırla göğüsünü gererek söylüyer- du: — Sun'ullahm bana oynıyacağı o- yunları, seyredeceğim. Gözlerini kısarak güldü: — Evet... Celil Mahirle olduğu gi- bi, kolay yere vurulmıyacağım.. Epey staj gördüm.. Eskisi kadar gözü ka- pah değilim. Madam Zaruyi, dayansmamıştı: — O da bunun farkında hanımım... — Nasıl? — O da, bunun Yfarkmda olduğu İçin, işe nikâhtan başlıyor. TArkası var?