17 Ekim 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

17 Ekim 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

” No. 73 “Fakat Siz, Buradan Bile Bile Ölüme Gidiyorsunuz!,, Dertli Hasan da böyle söyliyenle- rin başında bulunuyordu. Çünkü bir an önce sarı kizi ele geçirmek istiyor üşmanı Pors du. Fakat Papas Conun di tein böyle düşünmüyordu. O da b“ zuştuğu adamım çiftliğini daha ça buk baskma uğratmak, Sa kadan bile bile ölüme gidi yorsunuğ. Işin kolayı güç tarafından başlı, nın cenup kıyıları di raya çıkınız. Kayalara kasabaya girmek işin size Yol göste receğim ve bu İşi kanamadan bitirmi telik sizin dıkları yacaktır. Murat du. ız. Ada aha alçaktır. O iş olacaksınız. Üs “Kılâvuzu aldatıyor Sabah erkenden cenup kv! ayrılmak için karar verildi. öç almak sev varken nicin tırmayarak Biçbirinizin burnu oradan geleceğinizi ummâ için o tarafta kimse bulunmu- Reis bu sözleri doğru bul - larına ZLANDAYA TURK. AKINI — Yasan ; Kadircan Kajtı — Dedi. Sakar Ali merak ediyordu. Iki taraflı forsalarm ve kürekçile- rin arasındaki ince yoldan geçtiler. Herkes ya uzanmıştı, yahut uyuyor- du. .Yalnız birkaç gardiyan ellerin- de kirbaç ve bellerinde kılıçla ayak- ta duruyorlar, forsaları gözetiyor » lardı, N i Prova toplarının biraz ilerisinde ve mahmüzün başladığı yerde yan- yana oturdular. Uç dört günlük olan ince bir ay ufukta kaybolmak üze- reydi. Küçük küçük bulut kümele- di gökte sanki asili duruyorlardı. Hava o kadar durgundu. Bununliş berkber şimal memleketlerinde ak- şamlar ve sabahlar epeyce uzun sür- düğü içir henüz karanlık iyice bas- miş değildi. — Kardeşim Ali, bana yardım et. Çok. sıkımtıdayım. Eğer bu işi ba: şarmadan buralardan uzaklaşırsam Xendimi denize atarım. — Ne diyorsun? Dertli Hasanın cani sıkılmıştı, Sa-| — Evet. Doğru söylüyorum. Ben rı kıza mümkün olduğu kadar yak -|onsuz Yaşıy kii j laşmışken, bile bile uzaklaşmıya bir) — O kimdir? a2 RE kalbi razı olamıyordu. — Bir kız.. Adı Estrid'tir. şonrü reisin ya | — Burada mr? eğ — Evet, bu adada... nm. i — Bir diyeceğim var — iyi ya, reise söyleriz. Şehre girdiğimiz zaman elbet onu da bulu- 3 Maymun derisinde yuva yapan kelebekler: Tembel maymun adını alan bir hayvan vardır. Bilhassa Cenubi Amerikada yaşıyan bu hayvan bir kelebek yuvasıdır. Bir nevi kelebek tembel maymunun kürküne yuva kurar, Karnını orada doyurur, ora- da yumurtlar ve orada yavru çıkar tur. Maymundan katiyyen ayrılmaz, ancak maymun ölürse kelebskler kendilerine başka bir seyyar otel aramak için üstünden kaçarlar, . Su halinde ipek? Koza yapmak devresine ulaşıp ta, ipek çıkartmağa başlıyan bir ipek böceği suya daldırılırsa, tırtıl, su içinde de ipeği yapan maddeyi ifraz etmekten geri durmaz, Fakat, hava ile temas edince sertleşen bu mad- da suyun içinde mayi halinde kalır. Bu tecrübenin ameli sahada her- hangi bir faydasi yoktur . Ancak ipeğin sertleşmeden önce geçirdiği devreler ve bunun mahi- yetini tetkik bakımından yapılacak ilmi ok elverişli bir olur . İnsanların elektriğe karşı olan mukavemetlei Insanların elektriğe karşı na de - receye kadar mukavim oldukları öyle bakalım. ruz. ği Frsiberger adındaki bir zatın tecrü- Ae i ır. Doğru | Dertli Hasan korkularını anlattı, | beleri ve ölçüleriyle anlaşılmıştır. sh a Br ee sonra: p ” 40 volta kadar olan cereyanlara kei kazanacaklar. Bizi oya | — Ben kendim gitmeliyim. Vakit| karşı elldin mukavemeti o 100.000 açi kaybetmemeliyim, Cenüp kıyıların -| “OM,, tır. k yor bu heri öyle bir seyin İdan buraya ya döneriz, yahut dön | | Fakat cereyan kuvveti, bundan Ea bayırlı olmadığını bülir. | meyiz. Hem bu kısı ele geçirmek iş-| daha fazla olunca emine de şim aptal bir adam değildir. Her | tiyen birisi dahe var. 1000 OM düşer. Elektr iğ ön bir vi buralarını benden ve senden | — Aramızda mı? yük mukavemeti el ve ayak maf- pek — Hayır, Adaya gitti. sallarının gösterdiği anlaşılmıştır. vE Lâkin bu, onun doğru) Dertli Hasan, sarı kızı nasıl gör- pi az mukayim olan kısım ise yöv- latmaz. Zaten biz de bu İdüğünü, o zamana kadar başina ge- ir, z r ei İsli onun kadar |lenleri kısaca anlattı, Freiberger, met Mn * ni Sakar Ali büyük bir merak (o ve| Tektriğe karşı mukavemetini. ai dikkatle dinliyordu. & olarak 950 OM kabul etmekte- hemi a loan İ e Sinai MMâenimankneğ azn i if yapayım. * Gir ağl, anmadan yerler. 'de nasıl keşif yaparsın? Sen Demi lan Recep Reisle beraberken 3e İrlândalılara yakalanmışsın. ne lüzum var. Klavuzun bi- iş aldatmadığı yarın belli 0- lacak, dediğin gibi çıkarsa onu di - reklerden birine sallandırır gene bu- raya geliriz, Bir iki saatlik yol, de - mi? g2 Fakat, sak işler o K —Vaz geç bir gece baskmı yapar - adar çabuk bitecek ki,, bu sevdadan... Acele karışır. Zeten baskına ne eke Topu topu beş on saatte dolaşılacak kadar küçük bir ada. Nereye kaçacaklar? Haydi ra- hatına bak. z Hasan arzusunda şsrar etti. Fakat Murat Reis kararından dön medi. Dertli Hasanın derdi , sabırlı olabilirdi. Murat Re değiği gibi nasıl olsa, şimdi de- “ine yarın, yarın değilse öbür gün ğilse va çoluğunu çocuğunu alıp ta başka taraftan ve bir kayıkla kaça - maz miydi? Bundan başka Murat Re ik cenuP da kendisine yete- k kadar esir ve mal bulursa asl “ere girmekten vaz geçerek Cezayi ve dönmez miydi dalgın kıç kasaradan iner- Sakar Ali ile karşılaştı. 'ANi onu üzüntülü görünce omuzla ndan tutarak gözünün içine baktı: Ni ? He yardıma ihtiyacı vardı. Yi artmış gibi... Ne oldu?.. Bunu Sakar Aliden ummakta hak- , sz MEyi kılıyor. Çünkü işlerim iğiyor. e Senin de ayrı bir işin var mi burada” ireydik VE şehre he - öm çe bir baskın yapsaydık olacaktı. : e relse hak verdim. Fakat bu yüzden benim işim bo zulacak. — Ne gibi Dertli Hasan Saksi i: —— Haydi, geminin provasma doğ- ri Flyinn anlatacaklarım var. ? ır Alinin koluna girebilirlerdi, Fekat tilecar du: — Şimdi benden ne istiyorsun? — Geminin bordasindaki sandal la beni kıyıya çıkır. — Sonra?. — Ötesine karışma... — Ben de geleyim. — Olmaz. Siz yarm cehup kıy Dünya ağırlaşıyor: ie Astronomi üstatlarının yaptıkla- rı hesaplara nazaran dünyamız EN AA DUNYA MATBUATINDA GÖZUMUZE İLIŞENLER e Aa bae LA AN RE Bugünkü program Istanbul — Öğle neşriyatı — Saat, 12,30: Plâkla Türk musikisi Havadis ; 13,05; Plâkla ha. fif müzik;,13,25: - 14: Muhtelif plâk neşri. ts Aşım mesriyatı — Saat 18,30: Çay sağ- il 19: Ambasadörden naklen ete müziği: 20: Vedia Rıza ve arkadaş” İmei tarafından Türk musikisi ve kalk şar kiları; 20,30: Türk musiki heyeti tarafmdan klğsik esefler; 21: Plâkla sololar: Plottov: (Alexandre - Istade'la) w- vert “7 Gönnod: (Olüm YA Dönümü). 3 2 Gowncd: (Bahım, Ave Marya) 51 üze- iz i Orman) valsi. $ — D. Ambrosio ser, enat, 6 — Lehar: (Sarı Ceket) opereiinden par- çalar. 22,30: Ajans haberleri, 23: San, » Günün program özü Senfoniler: 21,10 Lâyprig: Back, Şuman, ,Vagaer; 23:| Budapeşte: Mozart, Pürcel ve ssire, Haf'f konserler: 20,15 Viyana: Karışık konser: 21 Bottens: Radyo orkestrası; 21,10 Franklurı: Karesık konser; 2245 Varşo Operetler: sapt” öpereti. Oda musikisi: imwtet (Beethoven, Paris radyosu kenti Kesitaller; va: Piyano (ğopen); 23/20 Viyana; Ingil musikisi (piyano). 21,10: Bükreş; 23.20: Roma: lay, Famburg; 24: Varşova; 2 2425; Londra (Rejiyomal); 1: 1. Strasbur olan bir bayan gibi ağırlaşm: hamaratlık gösteren “dünyamızın bu semirmesine dünyaya yağan İ mehtap yağmurlarının sebebiyet milyar adet gök taşının dünyamı- za düştüğü söyleniyor Aamgkl AE V örs #” T En hassas teraziler: Kimya âleminde hususi olarık imal edilmiş öyle teraziler vardır ki, bunlar vasrtasiyle bir gramın milyonda birini tartmak imkânı ha her sene 70.000 kilo *alarak ağır- laşmaktadır. Şişmanlık istidadında sıl olmuştur Orkestra havaları; 3, aftan neşriya- tı; 24,15 Viyana: Viyana musikisi (yarar 21,45 Torino: “Cosi fan tütte”: 22 Zürih «Çavallerin Rusticana”. 21,45 Bratislava, Prsr: “The Merry Pex. 20 Königsberg: Org musikisi: 22 Varşo- iz mam a Ilunan 61 inci Fırkaya şiddetli BÜYÜK TÜRK İNKILAB| No, 76 . Mi Etem, Nankörlüğünün Cezasını Çekmek Zamanı Geldiğini Hissetmişti 337 senesi kânunüsanisinin 10 un- | k Or-| cu günü akşamı, ortalık kararmıya | ca eylemişti. başlarken, Inönü sırtlarınâa, Türk / milletinin mukadderatı halledilmiş; ve harp te bitmişti... Büyük Türk in- kılâbmın büyük sahip ve kahramanı- nın dediği gibi; (O gün Ismet Paşa (1), (inönü) n de, yalnız Yunan ordusunu — dez iç milletin talii mâküsunu da ma; ) e rl P / etmişti. Türk milleti ve Mili Türk yata raderi, Tevfik. , hükümeti de, yalnız kendi cevherin. den aldığı ilham ve kudretle (ilk za- fer) ini idrak eylemişti. i Asi Etem, maiyetindekiler üzerin. | de gok kuvvetli bir disiplin tatbik ediyordu. Kendisine en sadık olan adamlarla bütün kıt'alarını şiddetli başladıktan sonra, bu kontrola, da. kat buna rağmen, Rumelilerden mü. rekkep mühim bir kıt'aya kumanda eden (.... ) Bey (2) Asi Eteme karşı isyan etmiş, hattâ Yapılan nji, sademede aldığı yaralarla, Türk cep- sİhesine geçmişti. İnönü harbinin en şiddetli inde Etem, artık kuvvetlerinin inhilâle başladığını hissetmişti. Buna bina - en, hem elinden henüz çıkmıyan ef. «İradımın maneviyatını arttırmak ve hem de Türk cephesine dehşet sal- mak için — İnönü harbinin en şid- detli bir devresinde — karşısında bu- bir | baskın vermişti. Bu taarruz o kadar ani ve O ka- dar sinsi olmuştu ki; fırka, bir an- da kendini toparlıyamıyarak Kütah- etmişti. Fakat bu sırada cenup kuv- İ vetleri yetişerek firkayı takviye -et- miş; derhal mukabil taarruza geçil- Etem; bu mukabil taarruza en- cak, birkaç saat mukabele edebil - işti. Bu mukabeleye muktedir ol- masına sebep te; maiyetindekilerden birçoklarının, Yunanlılarla müşte- rek hareket edildiğinden haberdar olmamalarıydı. Fakat, Etemin ar- larma doğru gidince şehirdeki erkek- ler de sizinle döğüşmek için oraya gidecekler, Bu sırada ben meydanı boş bulurum. Sakar Ali birkaç saniye arkadaşı- m: süzdü. Gözlerinde ve yüzünde, İyi bir fi- kir bulanların aydınlığı vardı. Eli- ni Dertli Hasanın omuzuna koydu: — Iyi ki söyledin. Bundan niçin yalnız sen fayda göresin. Bizim de — Şehrin erkekleri cenuba git - mişken biz buradan bir müfreze ile baskın veririz. Rels bunu kabul &- der, Senin iş te bu arada tertemiz olarak biter. Halbuki yalniz olarak gitmen korkuludur. Hattâ tek haşı- na bu işi başarmak ihtimali hemen hemen yok gibi. Herkesin uyanık olduğu bir sırada bir yabaner nasıl şehre girebilir? Fakat on beş yirmi kişi olursak elimizden hiçbir şey kurtulamaz. Hemen yerinden kalktı. Fakat Ha- san telâşla onun elinden tuttu: — Kardeşim Ali, gel bu İşi gizli- ce yapayım ben. Sen görmemiş ve bilmemiş ol. Biliyorum ki Murat Reis kabul! etmiyecek, Çünkü kari- rından dönmez... Hele kız işini sa - km açma! Murat Reisin böyle kız kadın ar- dmda dolaşanlar sevmediğini işit - mişti. — Sen merak etme. Onu zaten söylemiye lüzum yok. Sakar Ali reisin yanına gitti, Hasan kıç kasara önünde bekledi. Reisin Sakar Aliye söylediği son sözleri © da işitti; — Olmaz. Leventleri şuraya bura- ya dağıtamam. Hepsi de gözlerimin önünde bulunsun, Zaten nekadarlık yer ki?.. Baskına ne lüzum var, Dü- pedüz hücum ederiz. Haydi, sen ma- hatma bak... Sakar Alinin canı sıkılmıştı. Hasan yezinde duramıyordu. (Arkası var) Lİ LOKMAN HEKİM Yazan: Bal mı, Şeker mi? Bal başlıbaşına bir şilrdir, $- çekten çiçeğe konarak onların en tatlı ve en güzel kokulu usarsle"” ni emdikten sonra kovanlarına 59“ tirip orada, eşini öldürmüş zalim bir kraliçenin emri altında petsk” lerin gözlerini — dolduran (arılar gözönüne getirdikçe, insan bal Y9- , diği vakit onun © maddi. lezzetin den başka şiir ve trajedi zevkini de duyar. Vakıl şekerde de şiir yoktur #9 nilemez. Şeker fabrikasının meki” nelerinde, insanların fabrikada â"'- lar gibi İşlemelerinde de şiir VWİU- nabilir. Fakat bu şiir, zevkine h*- nüz pek iyi alışamadığımız endüs- triel ve sosyal, hem de kübik Pİ şiir olacağından başka, şekeri bİZ9 veren mübarek pancar her türlü şiiri kaçırır. : Almanlar nekadar çok endüstri adamı olsalar gene şiir zevkini U- nutamadıklarından, orada LÂYP - zigli bir hocanın sözlerine uyan birçok hekimler balı şekere ter9ih ederler, herkese de şeker yerine Pal yemeyi sağlık verirler. Şimal adamlarının mideleri daha sağlam olduğundan o hekimlerin kendi memleketleri o adamlarına böyle tavsiyede bulunmakta hak- ları olabilir. Fakat bizim gibi <*- nüp memleketleri mideleri için balda bulunan (glikoz, lâktoz ve levüloz şekerlerini hazmetmek da- ha güçtür. Bundan başka balın içindeki tat- lı maddelerin nisbeti, onu yapan arıların konmuş oldukları çiçekle- re göre pek çok değişir. Arılar acı çiçeklere kondukları vakit verdik- leri balın az çok zehirli olduğu bi- le — bereket versin, pek nadir ola- rak — vardır. Sonra da bala hile karıştırmak pek kolaydır. En çok yapılan hile bala nişastadan çıkarılmış tatlı maddş katmaktır. Halis ve karı- Şıksız bal bulmak gittikçe güçleş- mektedir, Balda tatlı maddeler - —— İtik Yunanlılar nam ve hesabina hh SAGLIK ÖGÜTLERİ reket ettiği anlaşılır anlaşılmaz; ma iyetindekiler, derin bir nefretle E- temden yüz çevirmişlerdi. Onun en muktedir cüzütam ku -| mandanlarından (Perdi Pehlivan): | — Biz; Yunanlılaria (birleşerek kardeşlerimize silâh atmayız. Diyerek Eteme isyan etmiş, ve| dağlara çekilmişti. Top ve mitral. yözleri idare eden zabitler arasında da ayni hisler baş göstermişti... O zaman Etem, topçuları ve mitral . yözleri, kendi candan adamlarile ab- Juka ettirmiş; bunlar: ölüm tehdidi altında Türk cephesine karşı ateşe devam ettirmek istemişti. Altıntaş ovasında yapılan son mü- sademede, (Topçu Kumandan: Deli den başka albominli maddeleri tür | Feyzi Bey)ı — başının üstündeki ro- lü türlü uzvi asitler ve saira bu- lunması ve bunların nisbetini ta- yin etmek te bir meseledir. Halbuki şeker safi şeker olduk- tan başka, toz halindeki şeker müstesna olarak, şel hile ka: rıştırılamaz. Bugün şeker çıkaran fabrikaların usulleri de mükem- Mmelleşmiş olduğundan şeker dai- ma temiz bir halde çıkmaktadır. Şekerin küp halinde olması sağ- lik bakımından başkaca bir fazi- lettir, Çünkü böyle kristal şek de şekerin tesiri, eritilmiş şekerin tesirinden daha kuvvetlidir. Kristal şeker midede erirken midedeki ekşi maddeyi sulandırır, midenin ekşimesi lir, Bundan dolayıdır ki, mideleri ekşiyenler için az mik- tarda — bir, iki küçük parça — sade şeker yemek ağrılara karşı kıymetli bir ilâç olur. Bir de, sade şeker kandaki be- yaz kürecikleri mideye toplar, Bundan dolayı da mide ülserinde yarayı kapatmak için şeker yemek işe yarar. Balın şekere yalniz bir yerde üs. tünlüğü vardır: Sabah kahvaltısın. da tereyağla birlikte ekmeğin üze- rine sürülüp yenildiği zaman, Eğer halisini bulabilirseniz... velvere rağmen — vaziyeti büylk bir soğukanlılıkla idare etmiş! ateş mesahasmı kasten fena idare ederek Türk cephesine yapılan ateşi, tama- mile tesirsiz bir hale getirmişti. Mitralyöz bölüklerine kumanda e- den zabit te tüfeklerin otomatik yayları birer birer kırmak, ateş mesafesini, bazan Türk kuvvetleri Üzerinden aşırmek, ve bazan da kı- sa tutmak suretile Etemin muvaffa- kıyetsizliğini temin eylemişti. Piya- delerden pek çokları da ayni süret- le hareket etmişler, ve karışıklıktan istifade ederek takım takım Türk saflarına geçmişlerdi. Taliin pek (Ocömeri davranarak bahşettiği lütuf ve şerefi hüsnü ida- re edemiyen Etem, bu nankörlüğü- nün cezasını çekmek zamanı geldi. ğini hissetmişti. On beş gün evvel, şeref ve haysiyetini nasl ayaklar altında çiğnediyse, bugün de gurur ve azametini öylece çiğniyerek harp meydanında 500 silâh, 4 top, 4 ma. kineli tüfek bırakarak kendisine sa. dık kalan elli altmış Çerkezle Sm. dırgı ve Marmara gölü istikametine firar etmiş; — Ankara Merkez Ku. mandanı Binbaşı Avni Beyin teşkil ve kumanda ettiği süvari müfreze. | sinin önünden — güçlükle hayatmı | Hakikatler gi İ kaslara" sürükliyen, büyük biraderi, Reşit, Yüzbaşı Küçük Etem. bir kontrol altında bulunduruyordu. Bilhassa Türk cephesine firarlur ba ziyade ehemmiyet vermişti. Ye. Yazan : Ziya Şakir urtarabilerek Yunan siperlerine İl. Eteme sadık kalan ve onunla ka- anlar arasındaki bellibaşlı şahsiyet» ler, şunlardan ibaretti: e n 1 — Etemi bütün bu iğrenç ihti. 9 — Bütün ağırbaşlılığına rağ - ön nasi olup ta bu cereyanlara ğına hayret edilen, diğer bis 3 — Kuşçubaşının Eşref. 4 — Biraderi, Hacı Sami, 5 — Sabık Akhisar Kümandanı 6 — Umumi Harpte Bursa nokta kumandanlığında, mütarekeyi müte- akıp ta, Kuvayi Milliye teşkilâtında bulunan Binbaşı müteksidi Kürt Abdullah. 7 — Kirmastili meşhur eskiya re- isi Davut, 8 — Düzceli Sami. : 9 — Bürhaniyeli Hali Torahim. 10 — Demirkapılı Hacı Ahmet. Bunlardan başka, kâmiler Gönen“ li ve Manyaslı Çerkez olmak Üzere (29) nefer, Gerek Birinci (Inönü) zaferi ve gerek asi Etemin tepelenmesi, (bü- yük Türk inkılâbı) tarihinde bir dönüm noktası teşkil etmişti. Ar - tik hücumlarm ve isyanlarm arka- sı, kesilmişti, Asi Etemin vaziyetinde intibah hisseden milli hükümet, cenup cep- hesindeki milli kuvvetlere kumanda eden (Demirci Mehmet Bfe) ninde bazı hallerinden şüphelenerek, onu verdiği söyleniyor ve senevi 146 | ya şehrinin kenarlarına kadar rlc'at| da silâhlarından tecrit etmek iste - mişti. Esasen artık hükümet, Ota- mamile kökleştiği için bütün sivil Ve perakende kuvvetleri orduya kal- betmiye, ve bütün kuvvetile de ör- düyu Küvvetlendirmiye karar Ver. mişti. (Arkası var) lam lız (1) Miralay İsmet bey, kazandığı çün, Rüyük MÜL fından rütbesi (Mirliva) 7) —2Ş. (2) Bu zat, (O; deridir. Manlesef in “Inönü, seferini let Me tara» ığa terfi edilmiş» ratör Emin bey) im biras ni hatarda ken a HASAN Acı Badem Kremi Acı badem kremi cilde yarar, Gilde hayat, düzgünlük ve tara- vet verir. Cildin kirlerini, zehir- lerini, fena yağların temizler, Buruşukluklarını, lekelerini, çil: lerini, ergenliklerini, sivite * ri Bİ izale eder. Çirkin çehreyi gü- zelleştirir ve ihtiyarlığı gençleş- tirir. Fakat act badem kremini her? kes yapmaz ve bu kremi mutlaka acı badem yağiyle yapmak lâ. zimdır, Bu hem müşkül ve kül- fetli, hem pahalı bir iş olduğun. dan biraz acı badem, €sansiyle vazelin yağımı karıştırarak yapı- lan kremleri kullanan bayanlar dillerini bozuyorlar, Halis act bademden pek büy fedakârlıklarla dstihani üz hakiki aci badem yağını Hasandır Xi: Itriyatı Franstzl rm (KOT) si kadar nefis ve ziptir. : Hasan acı badem yağı kremi- 6 ,Hasan yağsız kar kremini ve Kiye Yarım yağlı gece kremiai yanlar seve seve kullanmakta ve eczâcı Hasanı tebrik etmekte. dirler, Sabun, kolonya, losyon, lâvan- ta, briyantin, saç sular, sirme, pudra, traş bıçağı, diş fırçaları, diş suları, diş macunları ve her türlü itriyat ve müstahzaratta, mutlaka Hasan markasmı isteyi- DİZ Ve arayınız. Hasan deposu. Ankara, Istanbul, mi e- ca-

Bu sayıdan diğer sayfalar: