“Böyle Olacağımı! iKi KÜÇÜK TALEBE HOROS GiBi DÖVÜŞMÜŞLER Sultanahmet sulh ceza hâkimi dün, Fatih Çarşamba Orta mektebi talebesinden Mehmet Sait adlı 17 yaşında bir talebeyi 25 lira para cezasına mahküm etti. Davacı da sınıf arkadaşı Salâhaddindi. Dört minimini Bilseydim Ağzıma Koymazdım!,, — m billah, bay reis, ben bu- hun müptelâsı değilim. Ben böyle ya- pacağmı bilseydim, o (zehrimaır) I ağzıma koymazdım. — Ömründe hiç rakı içmedn mi?| — Içmedim. Ben evli barkı ada- mim. Çocuğum da var. Pazarcıyım. Dün pazar sonu arkadaşlar bi! gaz: noya girdiler. Beni de davet ettiler. İsrarlariyle birkaç kadeh içtim. Tadi gibi rakının ölçüsünü de bilmediğim için zâhir fazla kaçırmışım. Oradan çıktım. Evde ekmek (bekliyorlardı. Fırmdan bir ekmek aldım Sonrü bu- şuma bu felâketler geldi. Suçlu yerinde, ceketinin kollari ©- muzlarma kadar atılmış pamuk gibi dağılmış, Ime lime olmuş, hırpalanan fanilâsı omuzlarını saklıyamıyan. göz lerinin etrafı çürümüş ve yumruk gibi şişmiş, lâstik (ayakkabısından parmakları fırlamış, Ihsan adlı bir genç vardı. — Cebimde tam 31 lira param var- dı. Şimdi 9 lira kaldığını görüyorum. Gecedenberi karakollardayım. Evde çocuğumun ve karımın haberi (oyok. Kimbilir, beni nerede arıyorlar. Aç ta kalmışlardır. Davacı sırasında Yüksekkaldırım bekçilerinden Hüseyin ve Şükrü ile Sürpik vardı. Bunlar da şikâyetleri- ni anlattılar. Evrak içindeki rapor- lara göre, suçlu Ihsanm bekçi Hüse- yinin bir dişini kırdığı, Şükrürün de elini ısırdığı anlaşılıyordu. o Madam Sürpik t — Sabahleyin kalktım. Benim evin camları kırılmış, kapmın önünde de kocaman bir taş vardı. Birisi csmla- rı kırmış, kapıyı taşlamış, fakat yü- zünü görmedim. Bu muydu, bilmem, diyordu. Şahitler dinlendi. Ihsanın rakış- tikten sonra 'Sürpik'in evini taşlağı- ğı, kendisini yakalamak istiyen bek- gileri de tekme atmak suretiyle yara- ladığı anlaşılıyordu. Mahkeme, şahitleri dinledikten son- ra müzakereye çekildi ve Ihsanm fazla sarhoş olarak taşkınlık yaptığı. | - nı sabit görerek bir ay 20 gün hapse ve (120) lira 80 kuruş para cezası vermesine karar verdi. 2 a —— m — TEPEBAŞINDA DRAM KISMI ra ne Makber ŞehirTiyafrosu N z "osu ozer, | MANN KISMI Bugün saat 14 t ii İl Çocuk Tiyatrosr FATMACII saat 20 de Li DUDAKLARIN Gece No. 71 beş perde idi. Sahneye çıkan aktör - ler, aktrisler de en azı otuzu kırkı aşardı. Bunun on tanesi aktris.ol - sa. Kumpanya, ikiye ayrılınca, el altında on tane aktris bulunur mu? Thtiyar kadın, gizli bir şey söylü. yormuş gibi Telâle eğilmiş ve sesini yavaşlatmıştı: — Bir gece koliste idim. Minak - yan rahmetli, çok sıkışmıştı. Aktris lerden biri haştalanmaz mı? Aksi - İik, aksilik üzerine... O gece , bana yalvardılar, yakardılar, ben, ilk de- İa sahneye çıktım, Gözlerini kapadı, hmçkırır gibi içi ni çekti: — Bugün ölmüş gibi hatırımda - dır. Duyduklarımı, anlatmak, şimdi uzundur, başka bir gün anlatırım. Işte hanımım, o günü unutamam... O günden sonra, birkaç kere sahne ya çıktım. Minakyan, &namtla baba - ma gok yalvardılar. Kızinda artist ruhu vardır; ona yazık ediyorsunuz: bırakm, kumpanyaya alalım! dedi - ler. Madam Zaruyi, gözlerini yenile si- Hiyordu: — Eğer Mösyö Dikran Tazı olsay- dı, sahnede kalmaya, benim de pek İ sarhoş olmam şahit dinlendi. İddia şu: Salâhaddin sınıfın mümessili imiş. Saidi müdüre şikâ- yet etmiş. Sait mümessile içerlemiş, dün sabah Çarşamba caddesinden geçerken Salâhaddine iki çamur topu atmış. Birisi suratına, birisi de kulağına yapışmış. Sonra kucak kucağa gelmişler. Sait, Salâhaddinin yüzüne bir de to - kat vurmuş. Mahkeme, şahitleri dinledi: Saidi para cezasma mal - | küm etti, fakat yaşı küçük olduğu için cezasının üçte biri indirilerek tecil edildi. : “Rakımı? Bugünlerde Halis Kamineto ispirtosunu Bile Zor Buluyoruz. w Giyeceği elbise, hattâ belki yata - cağı yer, sırtında getirdiği posteki - den ibaretti, Adı Hüseyin oğlu Ab- dülmenin | Cürmümeşhutlular ara- sında bunu da Müddelumuminin hu- | zuruna çıkardılar, Hâkim: —Sen ne iş yaparsın? Diye sordu. Abdülmenan kendisine böyle bir sual sorulmasına hayret eder gibi İdi; — Bizim gibi adamların ne İşi gü. dü olur, dedi, sabahtan akşama ka. dar, içmekten başka! — içtiğin nedir, rakı mı) Harabati suç — Rakı, bizim içtiğimizin yanımda misk İle amber kalır! Dedi, perman- gnatla karışmış halis kamineto İs pirtosunu bile zor buluyoruz. — Bugün nekadar ispirto çektin? —250 gram? gokal ata — Hayır, beyim.. Ben içtim ama, Müddelumumi, - suçluyu evrakile birlikte, Üçüncü Sulh Cezaya gönder- ÖLÜM Varidat Umum Müdür Muavini Nihat Ali Üçüncünün ve Ziraat Ban- küsı İstanbul şubesi memurlarından Hüsnü Üçüncünün babaları, Maliye Müfettişi Tevfik Koralın kayınbaba- #1 sabık alay kumandanlarından mü- tekalt Miralay Zileli Hilmi Üçüncü tedavi altında bulunduğu Haydarpa- şa Nümune hastanesinde vefat et - miştir. Cenazesi bugün sast onda Nü- muhe hastanesinden kaldırılarak Se. limiye camiinde namazı kılındıktan sonra Karacaahmette makberel mah- ülecektir, Allah rah- Yarısı Mahmut YESAKI niyetim yok değildi... değilmiş... ir Salkım Üzüm Çalan İ Suçu Dün Asliye dördüncü ceza mahke- mesine Zaha oğlu İvan adlı bir Rus çikarıldı. Beyoğlunda Bursa soka * ğında bir manavın dükkânindan bir salkım üzüm çaldığı iddla ediliyor - du, Reis, sordu: — Sen nerede oturuyorsun —2 — 20, ne canım, — Dün gece nereden geliyordun ” — Ben arkadaşıma gittim. Orada oturdum, — Kaçta gittin? — Nekadar oturdun sene fazla oturdu. sıl o —'Tam on bir.. — Kaçta yakaland? — On bir. Suçlu bütün süallere kısaca 11 rek kamile cevap veriyordu. Mek'ome şahitleri dinledi. Ve sonunda süçü sabit göremediği için İvanı beraet et tirdi. BİRTEŞEKKÜR Hastalığımı büyük bir muvaffakı yet ve hazakatle ve ameliyata ihti - yaç bırakmadan tedavi eden kulak ve boğaz hastalıkları mütehassıs; doktor binbaşı Orhana ve Gülhane hastanesi kulak şubesi asistanların - dan yüzbaşı Tevfiğe alenen teşekiir ederim. Tan muharrirlerinden Vahit giderdi. Demin de söylediğim ozaman ki aktörler aktrisler, bep bir sile gi- bi idiler. Fofonun halasını, işte o ya mandan tanırım. Sonra, Mösyö Dik. ranın erkek kardeşi, onlardan bir kız aldı. Araya akrabalık ta girdi. Ren, Ne ise, ERİ ya doğduğunu bilirim... İhtiyar kadınım, uzun uzun anlat. Sustu; hırkesmın cebinden çıkar - | mış olmasına rağmen, Telâl, kendi- dığı mendille göz pınarlarını kurula- Telli, ihtiyar kadının susmasından | hepsini yakından korkmuştu: — Sonra, Madamicığım. Madam Zâruyi, bir rüyadan uyanır gibi başını kaldırdı: — Sonrası hantmeığım, tiyatroya adımımı attım, artık onun tiryakisi oldum. Eh, günler değişti; Minakyan öldü... Osmanlı dram kumpanyasın- dan, kimseler kalmadı... Ömrü çok olsun, bir Madam Kinar Yar, Ara si- ra, Ermeni amatörlerinin Vesditleri oyunlarda rol alır; o zâman gider gö rTürüm. Telâlin, sabrı tükenmişti: — Pardon Madamcığım, sakın da rılma, gücenme,.. Fofonun halasını nasıl tanıdığını anlatacaktın. Tatiyar kadın, yutkundu; boynunu büktü: — Fofonun halasını da kolişten tanırım. Vaktile, o da çok güzel ka- dındı. — O da aktris miydi? —Hayır... Benim gibi, kolise gelir ni şaşkınlıktan kurtaramamıştı: — Peki madamcığım, anladım, tanıyormuşsun.... Alâ... Yalnız, anlıyamadığım bir şey var, Madam Zaruyi, gülümsedi: — Onu da söyle, hanımım. — Şimdiye kadar, ne onlarm ya- nmda, ne de sırası gelip lâfı geçi ge, hiçbir şey söylemiyorsun, bildi. ğini bile iyice belli etmiyorsun, Yaşlı kadın, içini çekti: — Bu yaşa geldim, dünyadan, in. sanlardan çok şey öğrendim. Ama, en çok inandığım sey, ne oldu, hi. İir misin? Bildiğimi de bilir görün. memek... — Neden, madamcığım? Madam Zaruyi, gözlerini kapamış tı. Cevap vermedi. İelâl, tekrar sop. miya cesaret edememişti, Genç kadın, gardrobu açtı, giye « ceği esvab: aliyordu: Madam Zaru- yi, yavaş ve çekingen bir sesle sor- du: — Sokağa mı gideceksin, hanı - mım? 23 Birine. iki Yavrucuk . Bir halk filmi iki Yavrucuk Büyük bir muvaffakiyet kazanacaktır. Haftanın en mühim filmi ve JEAN MURAT - VERA KO- REN - JEAN MAX - JEAN “ GALLAND'ın fevkalâde temsilleri , GİZLi VESİKA (2 öme BUREAU) Filmini SUMER sinemasında gidip görünüz. Fransız ve Al man casusluk tesisatı arasında- ki mücadele | sahnelerini tasvir etmektedir, Alâkabahş bir mevzu Sonsuz bir aşk ve nihayet VATANA HİZMET İlâveten: FOX JURNAL BAKARA Teşrin önümüzdeki Cuma günü akşamı BÜYÜK SiNEMA YILDIZI G. MiLTON Yalnız üç-gün için TEPEBAŞI GZ RDENi'nde icrai lubiyat edecektir, BUGüN İPEK LOREL HiNDİiS * Fransızca sözlü Bugünkü seanslar : TREN 2,45, 5,45 - 9. Cümhuriyet Bayramı esnasmda salına Jâzım olan elektriği me verilmesi icabettiğini bildirir; emın kudreti dahilinde kalacaksa, gelmelidir. Taki zaferlerin ve tekmil 2 büyük fi'm birden Senenin en gülünçlü TÜRKÇE SÖZLÜ komedi filmi 2 — Aylardanberi sabırsızlıkla beklenmekte olan ŞEYTANLI TREN LOREL HARDİ — 1-47-10. ŞEYTANLI Geceleri dat tam 9 da 2 film birden Elektrik Şirketi müşterilerine ilân Istanbul Elekirik Ş.rketi almak için şirkete evvelden bir ihbarna- tur. Thbarname en geç 23 Birinci Teşrin 1936 tarihine kadar şirkete donanma tesisatının bağlama imkân- ları evvelce şirket tarafından incelenecektir; bunlar ruhsatlı tesi- sat müteahhitlerine yaptırılmalıdır. Bu hükümlere riayet edilmemesi yalnız bir *wn-tr mahallenin donanma tertibatma zarar verebilir. HARDİ TANDA heyecan filmi. umumi ve hususi donanma tesi- donanma tesisatı” mevcud sayi" tabii ihbarnameye Hizum yok- tesisata değil bü- — Evet. — Akşam yemeğine bekliyeyüm mi? Jelâl, gardroptan seçip aldığı es - wap elinde, düşünerek durdu: .— Pek belli olmaz... — Eğer âklma eter de, birkaç mi- İ satirle geliverirsin diye, ben, söğüş. zeytinyağlı dolma gibi şeyler yap - tım. İclâlin YÜZÜ gülmüştü: — Mersi, madamcığım... Fakat ihtiyar kadınm yüzü gül - müyordu: — Söğüş, zeytinyağir yemekler... boga soğuk yenir, şeyler. Artık, sıcak yemek yediğin yok gibi... Mi- dene de, dişlerine de fena, hanımım. Hani, karışıyorum gibi aklima bir şey getirme... Seni sevdiğim için göylüyorum... Telâl utanmıştı, önline bakarak gü- lümsedi: — Mersi mâdamcığım... Haklısın, ne diyeyim... Madam Zaruyi, genç kadma, uzun uzun baktı: — Sormıyayım, söylemiyeyim, di- yorum ama, gene İçim eİvermiyor.. Mektuba cevap verecek misin?.. İclâl, dudaklarmı büktü; — Ne cevap vereyim... Onun ce- vap verilecek bir yeri yok ki.. Ons cevap vermek, Celil Mahiri çağırıp, uzun uzadıya konuşmaktan daha or... Hem. ne diye cevap vereceğim? 15. 18 GÜNLE Metineler sant 18 süvare 2ide ve Ihtiyar kadın, Jelâlin sözlerinden büsbütün ayrı şeyler düşünüyor gi- biydi, bir müddet sustu. Ielâl, ağır ağır giyiniyordu: — Öyle değil mi, madamcığım ? Madam Zaruyi, dalgın bir baş sal- layışile: — Celil Mahir Beyle tekrar konuş diyemem... Ama, hiç konuşma dâ, diyemem... Mektup yazmak lâzım mı, lâzım değil mi? Bunu, düşün - mek ister, dedi, Jelâl, aynahm önüne gturmuştu,| güldü: — Madamcığım, senin, dilinin al- tında bir şeyler var, haydi şunları söyleyiver de, ikimiz de sıkıntıdan kurtulalım. Yaşlı kadın, dayanamadı, gülmiye başladı: — Hemen de halimden anlarsın. — Öyle zannediyorum ki, sence, benim Celil Mahirle görüşmem lâ- zim... — Evet... — Peki, neden? — Yazdığı şeyler, hiç te boş de- gil.. Evimizin içinde imiş; bargün seninle berabermiş gibi, he- şeyi, in- ceden inceye biliyor... Bunları nasıl. kimlerden öğreniyor? Ielâl, oturduğu yerde yarı döne - rek Madam Zarulye acir gibi bekti: — Bunu sormak için mi Celil Mahirle konuşacağım? Hayır! Değil böyle ehemmiyetsiz bir sebep için, KULUDSKi SiRKi Baş gün istirahattön sonra bugünden itibaren temsillerine tekrar başlamıştır. CUMARTESİ ve PAZAR GÜNLERİ Matineler saat DİĞER süvare 21 de * R 20 Birincitesrin 938 Salı günü akşamına kadar devam edecektir. Acele ediniz. Gündüzleri akşama kadar hayvanatı vahşiyeyi kafeslerinde ziyaret etmek için duhuliye 15 kuruştur. Saat 11 de hayvanların yemek zamanlarıdır. Hayvanatı vahşiye numaralarından başka ayrıca fevkalâde Avrupa humaraları da varır. Murad Türkmenoğlu idaresinde Ucu hayatıma dokunur bir mesele için dahi Olsa, artık Celil Mahirle yüzyüze gelmek istemem. O, söylerken, ihtiyar kadın, sa - bırla, sükünla dinliyordu; nihayet başımı eğdi: — Yerden göke kadar hakkin var, Yalnız, ben sözümü bitirmes"'ztim. Celil Mahirle bir daha yüzyüze gel- miyeceksin... Peki... Onunla konuş « ma... Ona, mektup yaz, anla... — Neyi anlıyayım, madamcığım? Burada olup bitenlerin kimlerin öğ“ rendiğini mi Çok tuhafsm, darılma 2ma,... Ayol, bunları, benim (kadar değil, benden İyi bildiğin halde, böy- le söylemen garip? Hepsi, gece gündüz içiyor.. Nerelerde Yatıp kalktıkları belli değil... Biribirlerine rastliyorlar... Hepsi de boşboğaz.. Artık, bunun, nereden, nâsil duydu- su, var mı ya? Madam Zaruyi, içten bir acıyışla gülümsedi: — iş, bildiğin gibi değli hanım'm.. Sen, onların nerede sabah orada ak- şam, içip şızdıklarına; sana, bana karşı göründükleri gibi bogboğnzlık- larma bakma... elâl; yeni bir şey daha öğreniyo- rum! der gibi gözlerini karpmiştı: — Yani onlar, göründüklerinden başka türlü insanlar mı? Madam Zaruyi, kaşlarını çattı, göz- lerini kisarak baktı; (Arkası var)