14 Ekim 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BN K aa TA No. 70 İZLANDAYA —Ğ ıı” AKN' — Yazan : Kadırcan. Kuju — Bütün Gece Yorgun, Ümitsiz ve Harap Bir Halde Geçdi — Kabul ediyorum. — Kaç para istersin? Vali böyle sordu ve duvarın köşe- Sindeki bir sandığı açarak bir kese altın çıkardı. Ona vererek: — Yeter mi? Diye ilâve etti. — Çok bile... — Dediklerimi yapacaksınız, de- ğil mi? < — Yapmıya çalışacağım. Söz ver- dik işte... İi Hasanm dilinin ucuna geldiği hal- de sormadığı bir şey vardı: — Vestman adasına nereden gi- dilir? Diyecekti. Onun aklı da oradaydı. Fakat pişmiş aşa su katmak doğru değildi. Vali onun niçin bunu sor- duğunu hemen anlardı. Hasan kendi kendine şöyle dü- Şündü: “ — Hele buradan çıkıp gideyim de, Yyolda rastladığım balıkçılardan, ya- hut kıyıdaki köylerden anlarım. Hancı Suenou ile karısı onu — ku- takladılar. Margrit elini uzattı ve gözlerinin yaşımı güçlükle gizliye- bildi: Hakon'la Aarkadaşları da bir kardeş gibi uğurladılar. k Vali hemen gözcülere ŞU emri u ş 9“_"1 ;ürk korsanmin ne tarafa git- tiğine iyi bakm ve haber verin!.. Dosdoğru Şarka! — Dertli Hasan on ayak uzunl_ugun- da geniş ve sağlam bir kayık içinde yalnız başına İimandan ayrıldı. Ka- yığın yelkenini açmış, kıç .ta'raf.a oturmuştu. Bir elinde yelken İpi, di- ğerinde de dümen sapı vardı. . Kayığın provasını şarka çevirdi ve oldukça sert esen karayelin ö - nünde dalgalarda sekerek — uzak- Gözcüler valiye .l'ıa_beı_'_ı_ıçurd_u!şı_'_:_ “— 'Dosdoğru şarka gidiyor. —— — Ne kıyılarda, ne de açıklarda bu- tek insan vardı. Bessastadir'den gö- rünmiyecek kadar unklı.ştıktaın sonra kıyıya daha çok sokuldu. Gi- rintili çıkıntılı yerlerden dolaştığını, dar fiyordlara girdiği için yol)uzu- yordu. Fakat buna rağmen kimse- ye rastlamıyordu. İçerilerde ve te.- pelerde bazan bir manastır veya bir kaç ev yardı ama, artık oralara ka- dar gidip te başına dert ı.ln_mudı_ Gece yoluna devam etme.yı uygun bulmadı. Kayaların tepesinden de- nize akan bir derenin yakınında sa- bahladı. Ertesi sabah erkenden yola çıktı ve biraz sonra rüzgâr gittikçe hız- lanmıya, fırtına halini almıya baş- ladı. Eyrarbakki'den yirmi _kilometre kadar şŞarkta büyük bir fiyord var- dır ve bunun en iç tarafına Tıîijor. sa nehri akar. Bu fiyordun ağzın- dan şarka doğru kıyıya muvazi ola- rak ince bir Şerit halinde bir ada uzaniır. Bu ince ada ile asıl kıyı arasındaki birkaç irili ufaklı ada çok kayalıktır. Ve bunlarm yüksek nok- talarma çıkılırsa kıyıdan altmış ki- lometre içerde ve bin beş yüz elli yedi metre yüksekliğinde olan Hek- l1â yanardağının sisli ve buzlu tepe- si görünür. n 'e işlemiyor Hmyfim Jhe"lîm elli altmış kulaç y-üksekllğindekl yalçın kıyıla- ra aşamıyor, girecelf. .b!—l'!moı..k i bulamıyordu. Gittikçe — bü- bir YERR b üklenen dalgalarla, git- YEPE e viş bulutlar arasında tikçe alçalan kara bulu K O ğer kıyıya sokulac: Ş ık ve bu küçük ka- lara çarpacaf S ::ku: sert ve SİVTİ taşların üstünde bıraktı Ve Kürekleri de biral L menle, rüzgâr ön d Ü D bl;ı;ttxfı'ı gün ve gece b_O'Y_led_geGS-s_ Yorgun, bitgin ve ümıtsı; ;ü v tü başi sırsıklam olm“&t“-ı a Hİ kit kayığın içine giren SÜ ıu'ıı n larile boşaltmıya da mecbur.o uvo - du. Eğer yıldız tarafında bır' girin ti olsa oraya sığınırdı Ve kfeş_ışleme- ye bakan kayalıkların dibini kara- yel rüzgârı tutmadığı için orada fir- tımanın dinmesini bekliyebilirdi. Böyle bir yeri ancak uzun adanin şark burnuna yaklaştığı sırada bul- du ve hemen oraya girdi. Temmuzun on üçüncü günü sa- bahı fırtma artık kesilmişti Murat Reis gemilerine: — Vira demir... Kumandasını verirken Dertli Ha- san da Roma katakomplarına ben- ziyen çapraşık - ve dolaşık fiyortlar arasında kendisine yol aramıya baş- lamıştı. Bir defasında bir burnu döndüğü zaman büyük bir balıkçı kayığile karşılaştı. Geminin içinde on beş kişi kadar vardı. Onlara yak- laştı ve: — ,Vestman adası nerededir? Diye sordu. Bozuk bir İngilizce ile söylenen bu sözleri balıkçılar şüpheyle karşı- ladılar. İnce uzun bir adam olan kap tan Güstav Nielmen yolu gösterdi. Hasan hemen uzaklaştı. Akşama doğru yeni bir bıım'u döndüğü zaman ilerde büyücek bir gemi gördü. Tecinde — otuz ka_dar adam vardı ve bellerine geniş ağızlı dümdüz ve uzun kılıçlar takmışlardı. Ha bu eski ve küçük korsan ge- mi:i% ve icindekileri hemen tanıdı. Bunlar İngiliz korsanı Ethelred ile a- damlarıydı. Demek ki Eyrarbekki- ye yaptıkları baskından sonra henüz buradan ayrılmamışlardı. Hasan hemen kayığının yolunu kes ti ve geldiği tarafa döndü. Çünkü on- larla karşılaşırsa ne yapacaklarını bilmek pek kolaydı. Korsanlar şarka doğru uzaklaştı- lar. Giderken arkalarından bakıyor ve şöj;le diyordu: — Bu fırtınaya nasıl dayandı bu gemi? Canlarını sokakta bulmuşlar gibi şu çürük çarpuk tekneye dol - Ymüşlar, bu yetmiyormuş gibi bir d& korsanlık yapıyorlar. Hay Allah a- kıl versin size... Doğru söylüyordu. Fakat kendisi- nin bu denizlerde şu küçük sandalla ve tek başmına dolaşması acaba daha akıllıca bir iş miydi? Bundan başka, evvelce iyi bakmış olaydı, bu geminin son fırtınada büs- bütün hırpalandığını kolaylıkla anlar di. Hava açılmış ve güneş sisleri da- ğıtmıştı. l Rüzgâr da poyraza dönmüştü. Türk kadırgaları Izlandanın en cenup noktası olan Dyrholar burnunu henüz geçmişlerdi. Önde olan Muraş Reis kadırgasının prova direğindeki vardiya, bağırdı: — Heceyy, Efe Mehmet!.. Iskel.e baş omuzluğunda bir gemi var; Rei- se haber ver. Baş kasaranım baş tarafında ufuk- ları gözetliyen Efe Mehmet, söylenen tarafa baktı ve orada bir gemi ka- raltısı gördü. Geriye döndü ve haykırdı: — Reis, iskele baş omuzluğunda bir gemi. .. Murat Reis, güvertede duran gar- diyan başıya: — Haydi, çabuk davran... Diye seslendi: Kanatlar üstünde duran kürekler denize sarktı ve hızlı hızlı işleme;ye başladı. Yelkenler de iyice şiştiği 4i- çin Türk kadırgası saatte yedi, sekiz mil alacak şekilde, sağa sola köpük- ler saçarak ilerliyordu. Hamza Reis kadırgası da hızlandı ve arkadaki mesafeden hiç bir şey kaybetmedi. Ufuktaki gemi gittikçe büyüyordu. Küçük bir tekneydi. Türk kadırgalarını görünce onla- ra doğru döndü. Her halde bir tüc- car gemisi sanmış olacaklardı. Murat Reis bunu tuhaf buldu. Fa- kat gemilerin biçimleri ve içindeki in- sanlar farkedilecek kadar yaklaşınca meçhul gemi yalnız dümen suyuna dönmekle kalmadı, provasını karaya çevirerek son hızla kaçmak istedi. Fakat iş işten geçmişti. Bu han- tal teknenin ne kendine yetecek ka- dar yelkenleri, ne de Türk kadırga- larında olduğu gibi, işlerinde çok Us- ta olan seksen, doksan kürekçisi var- dı. (Arkası var) Merinos Koyunu Yetiştirmek Için Bu İşle Uğraşanlara Mükâfat Veriliyor Ankara, 12 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Memlekette Merinos koyunlarının yetiştirilmesi faaliyeti - ne devam olunmaktadır. Bu sahada, bu yıl içinde yapılan ve bu sene ha - ziran ayında Bursa merkez kazasın - da ve yakın köylerinde sekizi sabit, ikisi seyyar olmak üzere yeniden on sun'i tohumlama istasyonu açılmış- tır. Bu istasyonlarda bu sene Avrupa- dan getirtilen 7T0 baş Merinos koçu ile ahali koyunlarına sun'i tohumla - ma yapılmıştır. Eylül ortalarma ka- dar devam eden bu ameliyede on beş mütehassıs ve baytar çalıştırılarak 18000 başkoyuna sun'i tohumlama yapılmıştır. Önümüzdeki ilkbaharda Bandırma ve Manyas mıntakalarındaki ahaliye ait sürülerin de ayni suretle Merinosa tahvili için şimdiden lâzım gelen ha- zırlıklar yapılmış ve telkih edilecek sürüler tesbit olunmuştur . Merinosların fenni surette tagdi - yelerinin temini için yonca yetiştir - mek üzere arazisi bulunan Merinos yetiştiricilerine geçen sene olduğu gibi bu sene de meccanen yonca to- humu tevzi edilecektir. Gıda ve mesken mükâfatı Yine Merinos yetiştirme gayesinin sür'atle tahakkuk etmesini temi N Radyo Bugünkü - program İstanbul Öğle neşriyatı — Saat, 12,30: Plâkla Türk musikisi; 12,50: Havadis; 13,05: Plâkla ha- fif müzik; 13,25 - 14: Muhtelif plâk neşri- yatı. Akşam neşri_y_au — Saat, 18,30: Çay saa- ti, dans musikisi; 19,30: Pişkin Teyze tara- fından monolog; 20: Müzeyyen ve arka - daşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları; 20,30: Münür Nurettin ve atka- daşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları; 21: Plâkla sololar; 21,30: Örkes- tr ar 1 — Glinka (Çar Uğruna Can Feda) u- vertür. 2 — Strauss: (Sabah Yapraklar) vals. 3 — Smetana: (Satılmış Gelin) opera - sından parçalar. 4 — Rich. Strauss: (Pembe Süvari) den parçalar. —— 5 — Delibes: (Kopelya) dan mazurka. 6 — Offenbach (Hofman Hikâyeleri) n- den methal ve barkarol. 22,30: Ajans haberleri; 23: Son, * Günün program özü Senfoniler: 20 Könîılbî_fq: Bruckner; 20 Lâypzig: Haydn; 20 Münih: List; 21,05 Prag: Çek filârmonisi — 21,45 Kolonya: C - minör (Lonhardt); 22,30 Strasburg: Osvald Ka- batasta'nın idaresinde, Psff kanserler: 20,20 Prag: Askeri bando; 21,25 Bük- reş' Örg, örkestra; 21,40 Roma: Karışık konser; 22.30 Varşova: Orkestra: — 22,30 Kolonya: Se_remd ve danslar; 24,45 Viya- na: Eski Viyana. Oparalar: 20,25 Viyana: Samson und Dalila ope . rası. P.cifoller: $ e: Piyano (Bella Bar - Merinos yetiştirenlere önümüzdeki ikinci teşrin ayında gıda ve mesken mükâfatı dağıtılacağı gibi 937. şubat ayında da büyük cüsseli kuzu yetişti- renler arasında müsabaka yapılarak bunlara da kesim mükâfatı tevzi edi- lecek ve nisanda koyunlarımı iyi ye - tiştirenlere ayrıca mükâfat verilecek- Ür , Yetiştiricilerin ellerindeki Merinos lardan istihsal ederek milli fabrika - larımıza sattıkları Merinos yapağıla - rınm beher kilosu için Bursa ve Balı- kesirde Merinos yetiştirenlere kilo başma 30 kuruş prim dağıtılmakta - dır. Ziraat Vekâletinin, Merinos yetiş - tirme mmtakalarındaki vasıtasiyle sürülere arız olan hasta - Irklarla şiddetli bir surette mücadele edilmektedir Hayvanları muhtelif haıtalıklaf - dan korumak için hususi surette gön- derilen memurlar vasıtasiyle koyun - lar meccanen aşılanmakta ve hay - van sahiplerine öğütlerde bulunul- maktadır . 22,50: tok). .—a aei . 24: Varşova; 24,25: Londra (Rejiyonal); 24,45: Paris (uzun dalga); 1,15: Londra (nasyonal). Elektrik Şirketi hakkındaki tahkikat Elektrik şirketi hakkındaki tahki- kat devam etmektedir. Görülen lüzüm üzerine teftiş heyetine gümrükten de bir müfettiş dahil olmuştur. Haber verildiğine göre, şirket, Anadolu ya- kasındaki tesisat için T50 bin liralık malzeme ithali müsaadesi almış, bü- nun 550 bin liralığın1getirmiştir. An- eak, malzemeyi İIstanbul tarafında kullanmıştır. Hükümetin muayyen bir mıhtaka- da kullanmak üzere verdiği müsaade ile getirilen malzemenin başka bir mıntakada kullanılması noktasından tahkikat yapılmaktadır. İşin adliye- ye intika letmesi muhtemeldir. BÜNYA MATBUATINDA. GÖZÜMÜZE — İLİŞENLER Radyo dalgası: ” Sislerin ve bulutların gökyd' zündeki son hududunu, telsiz olâ> rak, radyo dalgalarile ölçmek V© kat'iyetle tayin etmek mümkün olmuştur. Bu usul havacılık V© hava seyrüseferleri hakımınd?n şüphesiz ki çok hayırlı bir keşif- tir. e Kimyager arılar: Insanlar herhangi bir - tatlının şekerden mi, yoksa zaharinden mi yapıldığını anlıyamazlar. Kimyevi bir analiz yapılmadan bu iş kolay kolay anlaşılmaz. Fakat şayan! hayrettir ki, arılar şekeri, zahâ- rinden kolaylıkla ayırt edebiliyor- larmış. Arıların çalışkan ve akıllı mahlüklar olduğunu biliyorduk ama, kimyagerliklerinden haberi- miz yoktu doğrusu. Kurt ve keman sesi: Halk dilinde dolaşan rivayetlere göre kurtların keman sesinden korktukları, sinirlendikleri bir hâ- kikatmiş. Bu sözün doğruluğunu tahkik etmek maksadile Londra hayvanat bahçesinde yapılan bir tecrübe tuhaf neticeler vermiştir. Kurtların oturdukları kulübele- rin arkasından keman sesi yükse- lince bu vahşi hayvanlar biribirle- rine sokulmuşlar. Kuyruklarını kısarak, tüylerini gözle görülebi- lecek kadar kabartarak zangir zangır titremiye koyulmuşlar. Fa- kat kemanı çalan adam meydana çıkıp ta kurtları çevreliyen demir parmaklığın dışarısında ve kurtla- rın gözü önünde keman çalmıya başlayınca iş değişmiş. Canavar - lar bu manzaradan dehşetle sinir- lenmiş olacak ki, parmaklıklara doğru kudurmuşçasına saldırmış- lar ve acı acı ulumuşlar. Doğrusu hassas hayvanlar?!.. Yıldırımın kudreti: Bir yıldırımın elektrik enerjisi- ni ölçmek için uğraşan fen adam- ları nihayet bunda da muvaffak oldular. Ekseri yıldırımların 10 bin amperle 30 bin amper arasın- da bir şiddet gösterdikleri büyük Yıldırımların 60 bin ampere ka- dar yükseldikleri, anlaşıldı. Çekirgelerin kulağı: Tuhaf değil mi? Hemen bütün hayvanların işitme uzuvları baş- larında olduğu halde, çekirgelerin kulakları - bacaklarındadır. Giışayı No. 78 Yazan : Ziya Şakir Bütün Cereyanlar Çok, Mahrem'— Şekilde İdare Ediliyordu Padişah Vahdettinin, Damat Ferit Paşanm, İstanbuldaki fesat şebekesi- nin, itilâf devletlerinin, Yunan istilâ oş-dusunun. bütün isyan ve ihtilâlcile- rin doğurdukları müşterek tehlikeler: şimdiye kadar Ankara kalesinin et.: rafında dönüp dolaştığı halde; şimdi doğrudan doğruya Ankaraya ve Bü- yük Millet Meclisinin muhitine kadar girmişti. Ve.. büyük fecaatlerle hitam bulması çok muhtemel olan pek acı bir hakikat şekli iktisap eylemişti. I_lk zamanlarda (Yeşil ordu) Y;ıas- kesi altında tebellür eden bu fikir, yavaş vavaş fırkacılığa inkılâp ede : rek, (Türkiye Komünist Fırkası) na- miyle bir fırka teşekkül etmişti. Bu- nu teşkil edenler, az dok ilim ve bilgi sahipleri oldukları için hükümetçe resmi müsaadeye iktiran eylemişti Fakat, biraz sonra bu cereyan b; _ ka mecralara dökülerek (Halk İştira. kiyon Fırkası) ve saire gibi bazı te. şekküller belirmişti. Ve Eskişehir de bu cereyanlara merkez ittihaz edil . mişti. Bütün bu cereyanlar, cok mah- rem ve mahirane bir şekilde idare edilmekteydi. Milli hükümet erkâ . nı; böyle Mmenfi hareketleri akılla- rmdan geçirmedikleri için, dimağla- rımı ve meşguliyetlerini hemen kâ- milen cephelere; isyan ve ihtilâl a- teşlerini söndürmiye hasretmişlerdi. Onun için Ankarada çevrilen entri- kalar az zamanda tesirini göster - miş; — eski — valilerden — Tokat Meb'usu Erzurumlu Nâzım — Nazmi Bey isminde bir zat, meclisteki a- raftarları tarafından (Dahiliye Ve- kâleti) ne seçilmişti. Yeni bir propaganda Nâzım Beyin Dahiliye Vekâletine seçilmesi demek; onun fikrine ta - raftar olanların galebesi demekti. Şu hale nazaran; ancak ve ancak (Türk milletinin iştihlâs ve istikba- li) âçin çalışanların meyki ve — mu- vaffakıyetleri, cidden büyük bir tehlikeye girmişti. Arabistan çöllerindeki (serap) - ları andıran bu vaziyet, (Etem Bey ve şürekâsı) na büyük bir gürür ve ümit vermişti. Artık yakın bir za- manda, (milliyetperverlik maske - si) ni bir tarafa atarak kıpkızıl bir bayrak altında yeni bir hayata ka- vuşacaklarına kanaat gelmişti. Ankarada, derhal bir propaganda başlamıştı... (Etem Bey ve şürekâ- sı) grupuna dahil olanlar: — Bugünkü ordu; en büyük ku- mandanlarmdan, saka neferlerine kadar, Osmanlı ordusunun bakiyesi- dir. Bu ordudan fayda beklemek, abestir. Onun için orduyu kendi haline bırakmalı. Varsın, erisin; gitsin... Asıl yapılacak bir şey var- sa, o da; şuur ve mefküre sahibi gençlerden yeni bir kuvvet çıkarmı- ya çalışmalı... Meselâ, Etem Beyin maiyetindeki kuvvet gibi... Diyorlardı. ve bu sözlerle de, Etem Beyin kumanda ettiği kuv- vetlerin (ordu) ya tefevvuk edecek bir kudrete malik olduğuna, herkesi inandırmak istiyorlardı. Etem Beyle biraderleri, daha kur- naz davranıyorlardı... Vakıâ: bu- lundukları mmtakada,, hükümetin kanun ve icra kuvvetlerine — zerre kadar ehemmiyet vermiyorlar; va- lileri asmakla tehdit edecek derece- de cür'et gösteriyorlar; cephe . Küu- mandanının emirlerini dinlememek, ve kıt'alarını teftiş ettirmemek su- retile tamamen (müstakil) oldukla- rını iddiaya cesaret ediyorlardı. Fa- kat bütün bunlara mukabil, kendi- lerinin doğrudan doğruya Büyük Millet Meclisine merbut olduklarını iddia etmekle beraber, (Mustafa Kemal Paşa) nmm şahsma karşı da hürmette kusur etmiyorlardı. Acı hakikatler Büyük Millet Meclisi erkânı, ar- tık en acı hakikatlere vâkıf olmuş- lardı. Büyük gaye ve Mmaksatlarmı al te uğratmak tehdidi gösteren tabıl dediğimiz kulak zarına ben- ziyen ve çekirgenin bacaklarında bulunan bir nevi uzuv vasitasile, çekirgeler en hafif gürültüleri bi- le duyuyorlarmış. (Etem Bey ve şürekâsı) nr bir hamlede ezivermeyi düsünüyorlar.. Fakat; düşmanların gözleri önünde vukua gelecek olan bu çarpışmayı, ve dökülecek kardeş kanlarını düşü- nerek; düşmanlara, (Oh!..) dedirt. memek için büyük, bir sükün ve iti- dal gösteriyorlır: bu türedi kardeş- leri yola getirmek maksadile muh- telif vasıtalara müracaat ediyorlar- di. Etem Bey ve biraderleri; bütün bunları gördükçe; Büyük Millet Meclisi erkânının kendilerinden çe- kindiklerine kanaat getiriyorlar.. bil- hassa Büyük Millet Meclisinda çev- rilen entrikalar neticesinde, Tokat Meb'usu Nâzım Beyin Dahiliye Ve- kâletine getirilmesini bir zafer te- lâkki ederek, artık şımarıklıklarını son hadde çıkarıyorlardı. Artık; her ne pahasına olursa ol- sun, bu tehlikenin önüne geçilmiye karar verilmişti Ve, Pu makâalla tertibata girişilmişti... Garp Cephesi 'Kumandanlığını, — (Erkânıharbiyei Umumiye Vekili Miralay İsmet Bey) (1) deruhde eylemişti. Mustafa Kemal Paşa da, üsülen kendisini ziyarete gelen yeni Dahili- ye Vekili Nâzım Beyi huzuruna ka- bul etmiyerek, istifaya mecbur eyle- mişti. Etem Beyle biraderleri, gerek bu hareketlerden ve gerek aleyhlerinde alınan tedbirlerden, fena halde sar- sılmışlardı. Fakat bu sarsıntıyı gös- termemek için (blöf) lere müraca- ati kararlaştırmışlardı. Bu sırada Istanbuldan bir heyet gelmişti. (2). Ve bu heyet te, vazi- yetin icabatımdan olarak bir müd- de.t Ankarada ikamete memur edil- mişti. Etem Beyle biraderleri, bu heyetin nazarı dikkatini celbederek kendilerine hem Istanbul hükümeti ve hem de Itilâf Devletleri nazarm- da ehemmiyet verdirmek için, der- hal Büyük Millet Meclisine karşı da isyan etmişler; Ankafaya şu mealde birstelgraf çekmişlerdi. TELGRAP : 29 Kânunuevvel 336 (Millet ve memleketin, harbeğ:ıî- ye tahammülü kalmamıştır. Memle- kette vahdet ve süküna ihtiyaç var- dır. Anadolu ile itilâf aktederek bir an evvel sulhün temini maksadile Istanbuldan gelen heyetin derhal serbest bırakılmasmı.. Müzakeratı sulhiyenin tesri olunmasını.. Bütün asker ve efradı Milletin tercümanı olarak ihbar eylerim. Umüm Kuvayi Milliye Kumandanı Etem Etem Bey, yalnız bu telgrafı çek- mekle kalmamıştı... Bir gece, Kü. tahya ve havalisinde bulunan 189 Uncu piyade alayını abluka ederek cebren silâhlarını toplamış; silâhsız kalan efradı, — Bgüya, mezunen — Memleketlerine terhis bahanesile, 9 alayı kâmilen dağıtmıştı. Artık; (milli hükümet) ile, Etem Bey arasında resmen çarpışma haş- lamıştı. Ve böyle bir hareket ihdas eden /Etem Bey ile bimderleri, mil- li mücadelenin başladığı günden iti. baren, bütün müttefik düşmanların ugraşıp. ta yapamadıkları fenalığın en büyüğüne kapı açmışlardı. Etem _Bey: bu hüsümet hareketi- ne geçtiği zaman, elinde bulunan kuvvetler, takriben şu Kosla Şunlardan iba- 1800 Süvari 200 Piyade 12 Makineli tüfek 4 Top. () Muht lli Inö:ü. €rem Başbakanımız General Is. ;£2) Tevfik Paşa kabinesinin ikti ::;u; e'yıeıtmes':r ıüzerine ; A;î:::;:nı%îd::v: Tabisdeceğle S1 gelince ,bu heyetten de ! z B | YURTTAŞ; | Bankada bir hesabın var mı? | Yoksa hesabını bil, tasarruf et | ve bankaya yatır. Ulusal ekonomi ve < Bttirma kurumu

Bu sayıdan diğer sayfalar: