“Yere çök, ayaklarımı da öp!,, DÜDÜK ÖTTÜRMEK İÇİN AYAKKA | ÇALMIŞ! Meşhut suçlar müddelumumiliği. | nin kapısı önünde dün sabahtan saat 17 ye kadar küçük bir X1z çocuğu göz yaşı döktü. İki gözü iki çeşme ağla. dı. İyi giyinmiş, spor çoraplı ve zeki bakışlı bu genç kız, bir hırsızlık suç” Jusu idi, Şöyle iddia ediliyordu Çemberlitaşta o Arabacı sokağm - da 9 numaralı evde oturan koltukçu Hayrinin kızı Muzaffer, dün sabah &YMİ evin üst katmda oturan Sulta - manm ayakkabısmı çalmış, Bitpaza - Tında Nazmi isminde birisine (50) kuruşa satmış ve bununla aldığı mu- Zikayı çalarken de yakalanmı; Müddeiumumi, Muzafferi de Sul tarahmet sulh üçüncü ceza mahkeme. | ” sine verdi. Muzaffer ağlayarak hâkim Osman Tevhidin önüne geçti. Sultana davası. | ni izah etti. Hâkim Muzafferi önüne| Şâğırdı ve sorguya başladı : — Kızım yaşm kaç?, —Öndört... — Bir yerde çalışıyor musun? — Evet Dilber çorap fabrikasında ayağını öpeyim. Ben hayatımda kimsenin ayağını öpme- TAN ——— ————————— A —— 14-10-9036 2x 28 Yarınakşam SARAY Sinemasında “ Öpersin,, “ Öpmem,, davası mahkemeye kadar uzadı — Öp elimi. Hemen öp, hiç durma. Bu vatanı ben kur- tardım, senin hayatını da... Yoksa sen bilirsin! Hayretten titriyen bir el uzanıyor ve uzanan eli öpüyor. — Olmadı.. Çık şu ortaya... Yere çök ve 'ayaklarımı da öp... — Yo o olmadı işte... Sen kimsin, necisin ki ben senin —— Sana emir veriyorum, Öp... Yoksa sonu fena olur... Bundan davası başlıyor ve halk toplanıyor... Dün sabah Bahçekapıda Altinçiz me mağazasının içinde geçen bu hâ- disenin ( alâkadarları Lâptas Nazariyesini .Antatırken / | sonra “üpersin, öpmem,, biraz sonra suçlar müddelimumiliğine c hukuk mahkemesi de at 18 de kararımı tefhim etti. Altın kundura Hayreddin; mahken le izah etti: “— Dün sabah mağazamda mes gül Suclü Emin, birdenbire iç ye girdi ve elini uzztarak: — İstiklâl lisesinin dokuzuncu smuf4 coğrafya hocası dün gelmemiş Mü. dür muavini ve tarih hocası Al F&-| ren derse girmiş, Saat on İkiyo kadar ders vermiş. Lâplas nazariyesini ân- -İlatırken Ahmet, Mehmet Ali ve Şera- feddin isminde üç talebe saat bakmı- ya ve gülüşmiye başlamışlar... mağszası sahibi davasını şöy- “Öp bu eli, ben senin velinim. çalışırım. Haftada dört lira alırım, — Sultanın ayakkabısmı çaldın söyle bakayım... tiyacm mi vardı? Söyle... Muzaffer, hüngür hüngür ağlıyor. du Hâkimin İsrariı suallerine kısa, kısa cevap verdi ; — Muzika alacaktım da ondan .... — Annen para vermiyor mu? — İstedim vermedi. Ben de çaldım. 50 kuruşa sattım. Muzika aldım. — Müzikayı ne yapacaki — Çocuklar çalarkemimrendim... Ben de öttürecektim; wetww # rim Müzikayı nesyaptın? Annem elimden aldı, kırdı. — Desene ki ayakkabıyı çaldm amma, düdüğü çalamadım... Bir defa bile ek nasip ol- madı Bu sırada Muzaffer verinden Jarak dışarıya çıkmak istedi. H seslendi : — Nereye... Mahkemeden öyle ka- çılmaz, dur bakalım, hesap ver.. Hâkim, kararmı yazdırmıya baş- ladı. Kendisini 6 ay hapse mahküm €- diyordu. Muzaffer bunu duyunca hıçkırık - Jarını derinleştirdi. Nibayet hâkim çalman şeyin kıymeti az olduğu için cezayı (3) ayn ve yaşı küçük oldu - ğu için de üç güne indirdi. Sonrada bunu tecil etti, Karardan sonra hâ -| kim Muzafferi önüne çağırdı : — Kızım bir daha böyle gey ya! m O No, 64 “Bu yazdıklarımı, sizinle karşı kar. gıya oturup konuşmak isterdim Be- ni kabul edeceğiniz şüpheliydi. Sunra, bende, iyi niyetimden şüphelenirdi. hiz.. Mektubumu, ikinci hislere kapıl- madan muhakeme edebilirsiniz... “Eğer yazdıklarımın arasmda #'ip- be ettiğiniz şeyler ve sormak istedi- ğiniz noktalar varsa, bir mektupla yazın, sizin apartımanın kapıcısına bırakın. Ben, geçerken sorar, alırım. “Allaha ısmarladık, Telâl hanım... Size, bütün kalbimle, huzur ve saa- det dilerim.,, Tclâl, mektubu ağır ağır avucu i- çinde sıktı, buruşturdu: — Doğru söylüyor, doğru söylüyor ama, ne fayda ki, çok geç kaldı Madam Zaruyi, dizlerine tutuns- rak ayağa kalkmıştı: — Doğrunun geçi, erkeni yoktur, hanımım. Neden geç kalıyor? Söz ke- sildiği için mi? Telâl, avucunda buruşturduğu mek- tubu, komedinin üstüne atmıştı: — Hayır... Doğruyu söylemek için gec kalmıştır. Mtiyar kadın, ayakta duruyordu: — Bu da bir şeydir, hanımım Son | | kendi: “olduğu halde bunlarm dükkânma uğ- nim,., dedi. Ben neye uğrad lemedim. Şaşl Müdür mu Ali Ekrem burla rm yanına gitmiş ve biraz yüksek sesle: “— Sizi yağımı da &p.. Yoksa senin hayatm benim elim- de,, dedi. Ben bu teklifi reded nee de İ memur gibi gösterdi bağı- rıp cağırmıya başladı. Ben polise haber verdim. Ağızt al. kol kok rdu. Polis geldi. Hilâ ava- ğını öptürmekte israr ediyordu. Biz sarhoşluğuna atfettik. Hattâ polis kendisine rica etti ; “— Azizim, şimdi buradan ceki! git, bir hâdise çıkarmıyalım... dedi bağırdı. gağındı.. Ve Yarat varaklı İYİYE oldi” Bundan sonra suçlu Emin dirlen - k terbiyeye davet ediyo- rum,,, demiş. Dersten sonra (o Şerafeddin polise müracaat ederek mildür muavini ve| Ali Ekremi şikâyet et - Sant birde j rem meşhut suçlu olarak m ğe verildi . Talebe Şe din, davasını şöyle iz Hocam Ali Ekrem, bana dedi ve kafama da yumrukla vur: ayaşayarlalAlı Epe bu id dinyr ür muavini Ali Ek- — Ben 60 yüğımir aâtini. Birçok ta- lebeler yetiştirdim. Hiç birisi berden şikâyet etmedi. Bunlar ders m- da gülüyorlardı. Yanlarına m. | “| Nasihat ettim, Ve Şerafeddinin kafa- sina dokunarak: “Sana ilim öğreti - yorum, Bu kafanı açda toplamıya | bak., dedim. Yoksa vurmuş değilim. Müddeiumumi iddisyı sabit gör - mediği için ademi takip kararı ver - di ve Ali Ekrem serbest bırakıldı. Şeker Paketleri i Çalmış Ali isminde birisi dün hareket et - mek üzere olan Antakya vapuruna girmiş ve Mersine gidecek olan Ke-| malin denkler üstünde bulunan üç paket gekerini çal met dört ay hapse mahküm etmiştir, Ali derhal tevkif edilmiştir dım. Dokuz gün evvel yan da gazetesinin sahibi İsmail Hakkı radım, Yaptırdım dar bir ayakka bıyı bıraktım. Biraz genisfetmelerini istedim. Ayakkabımın Üstüne otur - mak için bu davayı uydurdular, Dayacı bunu siddetle redetti, Sn - hitler dinlendi. Müddelumumi Sadret- tin, suçlunun cezalandırılmasını iste- di. Mahkeme müzakereye çekildikten sonra Emini 9 gün hapse ve 25 lira para cezasına mahküm etti, derhal tevkif olundu. aaa ma,. Çalıştığım yerden aldığın para ile düdük 4) öttür. Bir daha gelirsen seni hapsederim, hayd Yarısı Muhmul Ybö46 nefesinde bile doğruyu söylemiyenler vardır, Hem Celil Mahir bey, hep, senin iyiliğin için söylüyor. Söyledik- lerinin hepsi de iyidir. İelâi, acı acı güldü: — Geç kaldı, madamcığım, çok geç kaldi... — Peki, ne yapacaksın? — Fiç! Vasıl hiç? O, geç kaldı, diye, ylediklerini dinlemiyecek misin?.. Darilma ama, hanımım, bu, papasa darılıp perhizi bozmaya benzer. Hay- | di, Celil Mahir beyden fenalık gör dün: o da, hayır! diyip, inkâr etmiyor ki... Hepsini kabul ediyor. Ve sana, vaktinde haber verip: Gözünü aç! di. yor... Demek ki sonuna kadar fenalık etmiyor... Bu da, yarı buçuk iyilik sa- yılır, sanırım. — Doğru, haklısm, madamcığı — Peki, onun söylediklerini dinli- yecek misin? — Bakalım, düşüneceğim. Madam Zaruyi, boynunu bükmüş. tü, kapıdan çıkryordu: — Sen bilirsin, düşün, hanmım! Telâl, seslendi: — Madamcığım, dur.. — Şimdi seni dinliyeceğim. Madam Zaruyi şaşırmıştı: — Beni, ne diye dinliyecekain? Ba- na mı akıl danışacaksin? Ielâl, gülümsedi: — Demin mektubu okurken Fofo- dan bahsediyorduk. — Evet. — Lâkırdı, yarmı kalmıştı... Şim- di, onu tamamla... Yaşlı kadın, hatırlamış olmasına rağmen müteredditti: — Neresini tamamiıyayım ? — Fofo, akıllı, uslu kızdır; faket pısırıkmıs, beceriksizmiş gibi, neden ihtiyar halasını dinliyor? Madam Zaruyinin yüzü, parlamıştı: — Gene Fofonun akıllılığndan.. Fofo gayet kurnaz, kızdır. Nasıl ki| Celil Mahirle bir ipte oynıyamadı- lar... Sun'ullah Beye bekma.. O, kendi aklını beğenmiş... Kendi aklı- nI beğenenler, kolay boyunduruğu gelirler... Fofonun küçük yaşta ana- sı, babası öldü, ihtiyar halanm elin- de kaldı... İclâl sordu: «— Fofonun anasının, vakti, hali yerinde miydi? İhtiyar kadm, uzaklara bakıyor. du: — Şöyle böyleydi, zannediyorum. | birden Babasının “Iman lj Senenin en güzel Fransız filmi, bütün dünyada kalem münakaşasını Tamamen yeni bir tarzda ve yalnız kadınlar tarafından oyna mucip olan film... nan film... KADINLAR KULÜBÜ Bsş rollerde: (Meyerling yıldızı) DANİELLE DARRIEUX - BETTY STOCKFIELD ve Parisin en güzel ox Jurnalde: Nasyonalist Ispanyanın şefi General FRANKO, Ati cenaze merasimi, KAMELEON robu, POLO maçında ARJANTIN Hâveten: TAKSİMDE İTFAIYE TÖRENİ da kim 150 genç kızı Yunan Raisietimhuru ZATMIS'in 3 Amerikalıları mağlüp ediyor Siyah Güller | /# 8u Fiiimde Lilian Har- vey ve Villiy Fritch Oynuyor'ar Lilian Harvey “Türk, sineması da sinema mev- simine girmiş bulunuyor. Bu hafta, orada, Amerikada bir müddet kaldık- tan sonra Almanyaya dönmüş bülu- n Haryey'in “Siyah Güller. isimli bir #lmi gösterilmektedir . Lilan Harvey bu £il Fransızca ve İngilizce “di nüünha“olarak “çevirmiştir. müshâsmdâ, ötedenberi oha en yakı - Waly Fritseh iyle “üç şan erkek artisi vardır, “Tür Asha gösterilmektedir Eserin mevzuu, oldukça oriğina! dir, Lilian Harvey'in Üzerinde ağır rolü vardır. Bibelius'un hakikaten hoş musikisi ile bazan yalnız, bazan bir balet ii de danseden Lilian Harvey rolünün bu kısmını, diğer kısmından muVaffakıyetle yapmıştır, diyebiliriz. Fakat filmde, genç Fin - lândiyalmın, Kozaklar tarafından ta kip edilirken ilk defa olarak dansözle karslaşmaşı, yaralanması ve dansö- zün Ona yardım etmek isterken kor- kusunu gösteren sahne de kuvvetli - dir - Filmden Fristehden bahsederken o Willy fazla o bahsetmiyorsam, — Peki, Fofonun halası zengin midir? — İareli insan, dalma zengindir. Fofonun halası, idaresini bilir, Fofo, idareyi, tutumluluğu ondan öğren - miştir. Hala Fofoyu yetiştirdi. Fo- fo, tiyatroda | ilerlemesini, gene ha- iasina borçludur, — Neden? Halanm tiyatro ile ne münasebeti var? Madam Zaruyi, Telâlin çocukluğu- na gülüyordu; — Bir genç kızı, tiyatroda başi- poş bırakmak tehlikelidir. Hala göz | Ölünce, nesi var, nesi yoksi kulek oldu, ona kol, kanat gerdi...) kalacaktır, Bir, oturduğu Kızm, küçük yaşta gözünü açtı... Fo-| kiradaki ev, sonra eşyalar, öteberi, fo da açıkgöz çıktı, neme lâzım...| Eğer Fofo, halanın istediği gibi bi- yaldız bapları yutturamadılar... Fo- fo, İYİ Yetişti ve tiyatroda da tutun-| cak... du.» Telâl, sabırsızlanıyordu: — Bunun için mi, halasmın sözü- nü dinliyor? — Dur hanımım, daha bitirme dim... Halasınm sözünü dinlemesi in bu bir sebeptir. Ama, daha bil- daha akıllıca sebepler vardır. Hala, Fofo için bir kalkandır.. Ka- 'İmi, kılıçlara karşı konur kalkan var- Tbtiyar kadın, başmı #alladı: — Evet, iyi buldun... Siper... di, Fofoya, olmıyacak, aykırı Almünca | | diği ilk filmdeki ——ğ—ğ Yarın akşam SÜMER sinemasi Uzun zamandanberi beklenen esrarengiz ve dramatik Gizli V ESiKA (2 öâme BUREUA) filmini takdim ediyor. Bu filmde $. R. (Service des Renseignements) esrarı gözleriniz önünde canlana- cak, bir Fransız Yüzbaşısı ile bir Alman casusu ara- sındaki mücadele ve kahramanlık sahnelefini tasvir edecektir. Oyniyanlar: JEAN MURAT - VERA LAND - JEAN MAX FOX DEKİ İTFAİYE TÖREN e erden iti Bu senen Bugün matin , KORENE . JEAN GAL.- Pi ve TAKSİM baren MiLLi Sinema in yeni filmlerinden GÖNÜL DEDİKODULARI Sarışın MARTHA EGGERTH yıldız "in en güzel filmi Ayrıca çoL SAVAŞLARI Baştanbaşa heyecan MATBUAT Müntesitinine açık Davgii Yarın akşamdan itibaren sinemalarımızda miz, büyük rejisör WILLY FORST'un ŞAHESERİ dolu sergüzeşt filmi ye acağı - göstermeye başlı MAZURKA filmi, YARIN SABAH saat 1030d. MELE miz matbudtı mlintesibinine hususi *#inemalarimizm aerhesi davetiyeie, * MELEK sinemaları HALKEVLERİNDE || Resim dersleri Kadıköy Halkevinden 1 — Ikinciteşrin — 936 tarihinden itibaren açılacak olan resim dersleri- ne kaydolmak istiyenlerin müracaatları. idereye yet hissesini zaltmaktan ziyade, Lilian Harvey'in Amerikadan dönüp Avrupada çevir - rolünü alkışlamak içindir fa. şey teklif eltiermi? O, hemen ka- rar, cevap vermez. Halama Soruy der, — Halasına danışmaz mı? — Artık orasını Allah bilir. Faz- la akıl, karın mı ağrıtır? Belki de sorar. İş orada değil. Ayrıca düşün- mek için, vakit kazanıyor Yün. Iclâl, boynunu eğmişti: — Doğru madamcığım. Ihtiyar kadın, acı acı güldü: — Dur, bu kadar da değil... Hala- nm, Fofodan başka kimsesi yoktur. Fofoya evlenirse, hepsi, Fofonun ola- — Anlıyorum, madamcığım. — Sonra, Fofo, tiyatroda tutun - mak için, arkadaşlarile de hoş ge- çinecek değil mi? — Tabii, — Onlara karşı da, hala, gene 86- nin dediğin gibi, siper... İşte Sun'ul- lah; onunla evlenmek istiyor; kendi- si, hayır! dese, o, gücenecek! Neden gücendirsin. Halam, razi olmuyor! der... Hala İle ağız birliği etmek güc bir de| K sinemasında şehri- i bir. matinede gösterileceğinden vape EMELE an ve SAKARYA miidiriyetleri rad his ermis Nişanlanma İ Haznedar zadelerden Bay Ziya Hafi nedarın kızı Sıdıka Haznedar ile Nebi? Jet zade B. Hamdi Uçarın oğlu Sam*? sun belediyesi fen işleri" direktörü genç mimarlarımızdan Bedri Ucar nişanlanıma töreni 10 - 10 . 936'cu *| martesi günü Samsunda yapılmıştır... Yeni nişanlılara saadet temenni ede *İ riz. BAYAN AFİFE Avrupadan dönen Bayan Afife model Şapkaları Ankarada göster meye başlamıştır. i Madam Zaruyi, bütün bu kolpola kendi buluşlarıymış gibi kurnaz kur” nâz gülüyordu: — Elbette, hanımım... Fofonud akıllılığı, yalnız bu kadarla kalmı * yor. Eh, genç, güzel, oynak bir kı” Göz koyanlar olmaz mi? Birinin yüt güne gülse, öbürünü gücendirecek. Araya nefsaniyet girecek... Hepsinf karşı; bir tek sözü var: Ben namus” İluyum, evleneceğim erkeği sevebili* rim? Telâl, gülmeden kırılıyordu: — Mükemmel, madamcığım, mü kemmel.. * — iş, evlenmiye dayanmca, hal ya gönderiyor. Onun sözünü Jelâl, tamamlıyonduf — Seni severim ama, evlenme şartile... Evlenmek için de halayfi havale... Halada da cevap bazır... Sıçrıya sıçrıya ellerini çırpıyorduğ — Mükemmel... Darılmaca yok. Madam Zaruyi de gülüyordu: — Şimdi. 'Sun'ullah Bey ümiti günkü Fofo, beni seviyor, bana racak ama, halası razı olmuyor! yor. Yani, Fofoya karşı gülcenik d€X dil. Eh, günün birinde, halen” mü? Hal baş vurulursa, hala: cevabı dike, İclâl, ellerini çırpıyordu: —, Mükemmel... Enfes... Mükem- mel buluş... gönlünü Tazı ederiz, hulyasile yöfi yor... Iclâl, merakla sordu: — Peki, Fofonun gönlü yok mot (Arkası var)