23 Eylül 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BÜYÜK ;TÜRK AcıHakikatler İNKIİLÂB) No. 54 Yazan : Ziya Şakir , Hiç hesaplanmıyan bir hâdise bütün plânları altüst etmişti Venizelos, sulh muahedesinin altı- nı, Girit heyetleri tarafından kendi- sine takdim edilen bir altın kalemle imza etmişti. Bu kalem, (şerefli za- ferin, büyük hatırası) olmak üzere, (Adalar Murahhası Skevonduros) a tevdi edilmiş, Atina Müzesine gön - derilmişti. İzmir metrepolithanesinde, metre- polidin riyaseti altında, ruhani ve cismani meclisler tarafından yapılan fevkalâde içtimalarda, M. Venizelos ile Yunan Ordusu Başkumandanı General Leonidas Praşkevopulosa bi- rer altın taç hediye edilmesine karar verilmişti. Bilhassa İstanbuldakiler, M, Veni- zelosun bu parlak zaferini büyük niikvasla tezanürat ile tes'it etmişler- di. Parisle sulh muahedesinin imza edildiği dakikalar esnasında, patrik- hanede 'Sen Sinot) meclisi içtima halindeydi. Muahedenin imzalandığı- nı, (Yunan S yasi Mümessili Katelo- pulos) bizzat patrikhanev» kadar gelerek pattrik efendi ile me-lise müj- delemişti. Derhal kiliseye geçilmiş; uzun bir Şükran âyini icra edilmişti. Ondan sonra da, yine patrik efendinin riya- seti altında içtima eden metlisler, bir (tes'it programı) tertip eylemiş- lerdi. Bu programa göre, ayın 15 inci pa zar günü, İstanbulda bulunan aske- ri ve siyasi Yunan memurları kâmi- len patrikhane kilisesinde içtima ede- cekler; patrik efendi tarafından — resmen — yapılacak olan büyük tes'it ve şükran âyinine iştirak eyli- yeceklerdi. Ayni günde ve ayni sa- atte, bütün Rum kiliselerinde de ay- ni âyin icra edilecek ve her semtin halkı; bu âyine iştirak eyliyecekti.... Buüu âyini müteakıp, muhtelif senitler- de nümayişler tertip edilecek; ve... Artık proğrammınm teferruatımı say- mak mümkün değildi. Yalnız son lünan Yunanlıların alkışları arasın- da trene binecekti. Fakat tam va- gona gireceği zaman; istasiyon ha- ricinde, biribirlerinden az açık mesa- fede bulunan iki adam derhal rovel- verlerini çıkarmışlar; M. Venizelo - sun üzerine beş el ateş etmişlerdi. M. Venizelos, kanlar içinde yere serilmekle beraber, kendini kaybet- memiş; Üzerine kapananlara: — Telâş etmeyiniz. Henüz sağım. Ve, ölmiyeceğim. Demişti. Mütecasirleri derhal ele geçirilmiş lerdi. Ve bereket versin ki; derhal de teşhis edilmişlerdi. Bunlardan bi- ri, (mütekait Makine Mülâzımı evve- li, Yorgi Kiryakopulos); diğeri de (tüccar gemilerinde ikinci kaptanlık eden, Apostolis) isminde iki sütbesüt (Yunanlı) idi... Ve her ikisi de, Kral Kostantin taraftarlarından olup, © kadar sevdikleri kralı Yunanistandan tardeden M. Venizelosun, bu kadar parlak bir şeref ihraz ettiğini çeke- memişler.. Bu dâhi siyasiyi, kazan- dığı büyük zaferin nimet ve saadeti- ne eremeden, öldürmek istemişlerdi. M. Venizelosa atılan beş kurşun - dan üçü, boşa gitmişti. Geri kalan iki kurşundan biri, sol küreğinin yu- muşak yerine girmiş; diğeri de kar- nıma isabet etmişti. F'akat; her iki kurşunun cerihası da müessir olma- dığından, M. Venizelosun hayatı teh- likeye girmemişti. Bu suikast, M. Venizelosla alâka- dar olan her muhit ve her mahfelde, muhtelif tesirler husule getirmişti... Bilhassa Patrik Zaven Efendi, saka- lmm üzerine nohut taneleri cesame- tinde gözyaşları döktüğü gibi, ayni zümreye dahil olan birçok Venizelos perestişkârları da, patrik efendiye iştirakte kusur etmemişlerdi... Pat - rik Zaven Efendi namma, başrahip... ile Ermeni milli meclisi reisi Davit - yan, Ermeni--Cümhuriyeti İstanbul İ , Yunan Sefa- madde olarak ,şunu - arzedelim ki: >a v p Fiener pat rikhanesi arasında, mütekabil tebrik ve kabul resimleri icra edilerek, yor- gunlüklara hitam verilecekti. Fakaaat... Akıldan ve hayalden geçirilmiyen bir hâdise, bütün bu programları alt üst edivermişti ve bu hâdise de, M. Venizelosun, Pariste müessif bir sui- kaste maruz kalmasından ibaretti. Bu müessif hâdisenin ne şekilde vuku bulduğuna gelince: Sulh muahedesini altın kalemle imza eden M. Venizelos; bir iki gün zarfında mütebaki işlerini bitirmiş- ti. (En büyük muzaffer) sıfatile (Atina) ya gelecek; şerefine tertip edilen zafer alaylarına iştirak ede - cekti. Fakat; (Sevr Muahedesi) nin imzası, nasıl meş'um addedilen bir güne — yani, (salı) gününe — tesa- düf ettise; M. Venizelosun Paristen -hareketi de yine 0 meş'um addedilen bir rakam taşıyan; (ağustosun 13 üÜncü günü) ne tesadüf etmişti. M. Venizelos; bilâhâdise, şimendi- fer istasiyonuna gelmişti. Pariste bu- Gece rethanesine giderek teessürlerini iz- har eylemişlerdi Fakat hiç kimse; (halife) nam ve unvanını taşıyan Padişah Vahdettin ile, veziri âzamı, ve eniştesi Damat Ferit Paşa kadar samimi telâş ve te- essür hisset işti... Kaç gündenhe- ri hastalığını behaye ederek konağın- dan çıkmıya cesaret edemiyen Da- mat Ferit Paşa derhal saraya şitap ederek, padişahla karşılaşır karşılaş- maz: Ü — Şevketmaap!.. Ne acıklı hâdi- Be.. Adeta, mühim bir felâket. Demişti... Padişah ta, hemen he- men ayni kelimelerle mukabele et- mişti. Verilen karar üzerine; hükümet namma Venizelosa, gayet müessir bir teessür telgrafı çekilmekle bera- ber, İstanbuldaki Yunan sefaretine ve Yunan mümessillerine de sadaret ve hariciye nezareti erkânmdan üç zat gönderilerek' Babıâlinin teessürü arzedilmişti. TArkası var)| Yarısı No. 50 Ya orada sıkılırsam?.. Çok &Br. kılırsam ? Orada duramıyacak kadar sıkılırsam ?., Yaşlı kadın, gözlerini indirmişti; cevap vermiyor, bir şey söylemiye bi le korkuyordu; sadece; — Evet;, diyebildi. İclâl, döndü; çantasmı aldı, şem- siyesini koltuğuna sıkıştırdı: — Haritada, hepsi yazılı... Sıkıl- — miyacağımı umüyorum... Başımı, vü- ecudumu dinlemek istiyorum... Fakat insan, dinlenmekten de bıkar... Ya, orada duramazsam, duramıyacağımı fylce aklım keserse? O zaman, ne ya- parım? Bu eşyaları, nasıl aldığımızı biliyor musun? Madam Zarüyi, başını geriye it- — Hayır... Yalnız, buraya Apik- .yan gelip gittiydi, ondan aldığınızı biliyorum. V — Aplıyanı, bana, Celil tanıtmış- tı. Önce taksitle almıstık: taksitleri Mahmut YESARI de, tiyatrosünün gişesinden alacaktı... Adamcağız, ne vakit gittiyse, eli.boş dönmüş... Gene nazik, kibar adam- mış, Ezile sıkıla bana geldi; işi anlat- tr. Celile söyliyecek oldum; ona o « kuduğu masalı, bana da okudu... Çı- kardık, Apikyana parayı verdik. İclâl, sözün burasına gelince, acı acı gülmüştü: — Bunu söylemekten maksadım, ne, biliyor musun ?.. Biz, bu eşyaları alırken, taksitle ödiyeceğimize göre pazarlığı etmiştik. Yani, eşyaların fi- yatma taksit müddetinin de faizi hlnş- mişti. Ve gene taksitle olduğu için bize, peşinden daha pahalıya otur - muştu. Halbuki, taksitle değil, he- men hemen peşin gibi ödedik. Ziyanı, anladın mı, şimdi? Yaşlı kadın, dudaklarını ısırmıştı: — Ah, yazık sana, hanımım... Bu a- damlarm, sana, ziyandan başka, hiç bir faydaları dokunmadı mı? — Hayır, madamcığım... Şimdi, Sağlık Üğütleri Kırmızı şarap Kırmızı şarapta, az çok nisbette alkolden ve şarap kokusunu. veren maddelerle ekşilerden ve saireden başka ehemmiyetlice bir nisbette ta- nen ve çelik vardır. Bunlar insana inkıbaz verirler. Onun için kırmızı şarap daha ziyade, inkıbaz çekmiyen ve bunun aksi olarak, karınları bi- raz gevşek olanlara iyi gelir. Çok yemesini seven, çok yedikle - rinden dolayı mideleri az çok geniş- lemiş olanlar kırmızı şaraptan fay- da görürler. Çünkü kırmızı şarap, daha ağızdan başlıyarak, dokunduğu yerleri az çok büzer ve küçültür. Kirmızı şarap mideye az çok ekşi- lik verir, midede ve barsaklarda gaz- leri arttırır. Bundan dolayı, kırmızı şarap mideleri zaten ekşimiye tema- yül gösteren, karınlarında çok — gaz bulunan kimselere iyi gelmez. Çok yürüyen, spor yapan kimseler kırmızı şaraptan istifade — ederler. Kırmızı şarap en ziyade öyle adam- lar için yapılmıştır; denilebilir. Çün- kü onün içindeki biraz fazlaca nis- bette alkolü, en ziyade, spor yapan, çok hareket eden kimseler yakarlar, Bunun aksi olarak, kırmızı şarap- tan en çok zarar görecek olanlar, çocuklardır. Çocuklar nekadar çok hareket etseler, şarabın içindeki al- kolü yakamıyacakları tecrübeyle sa- bittir. İhtiyarlara da kırmızt şarap iyidir. Çünkü kırmızı şarap, gevşemiş olan nesiçlerini sıkıştırır, dirlik verir: ih- tiyarın yağ peyda etmesine engel o- lur. Şarap için, ihtiyarların sütüdür, diyenler olmuş ve bunlar aldanma - mışlardır. Çocuklukla ihtiyarlık arasındaki yaşlarda da şarabı daima az miktar- da içmek şarttır. Bir aralık burada yazdığım gibi: “Bir elde su, bir elde şarap” olmalıdır. Üçte bir şarap, Üç- te iki su nisbetinde su şarap için yaratılmış, şarap ta su için icat edil- miştir. Kırmızı şarabım insanı şişmanlat- ması pek nadirdir. Bundan başka çok yemeğe ve çok su içmeğe de mâ ni olur. Bundan dolayı şişimanlıktan korkanlara kırmızı şarap kıymetli bir ilâç olur. Fikir işlerile meşgul olanlar da kırmızı şarap içmekten fayda bulur- lar. Çünkü kırmızı şarap bütün si- nirler cümlesini tebih eder. Nev - ton pek Zayıf bir bünyede olduğu halde, en mühim tetkiklerini yapar- ken kırmızı şarap içine ekmek batı- rarak yemeyi âdet edinmişti. Bizim en büyük Türk hekimi Ib- ni Sina'nm da geceleri sabahlara ka- dar çalışırken kırmızı şarap içerek uykuya galebe ettiği meşhurdur. Fa- kat herkes onun gibi yapamaz. Sa- baha kadar kırmızı şarap içmek bi- zim için daha ziyade uyku getirir. İb- ni Sina zaten büyük adam, yani sinir ler cümlesi zaten kuvvetli olduğu için garap onu uyutmaz, uykuya ga- lebe ettirirdi. Büyük adamların her şeysi büyük olur... LOKMAN HEKİM bana, pek ucuza mal olmıyan bu eş- yaları, satacak olursam, kaç kuruş verirler?.. Alacaklar da ayni adam- lar değil mi?.. Ayni adamlar, bize sattıkları fiyatın, yarısından aşağısı- ni, güç verirler şimdi.., Madam Zarüyi, elini, dizine vur- du: — Ona, hiç şüphe etme, hanımım! — Gördün mü>?.. Bunları, elden çı- kardık mı, yenisini alacak olsak, hat- ta, yine ayni eşyaları almak istesek, iki misline satmazlar mı? Iki misli fiyat istemekten çekinirler mi? Yaşlı akdım, bir boşluktaymış gi- bi iki yanma sallanıyordu: — Ona, hiç şüphen ölmâasın, ha- nımım! — İşte, bunun için, pek acele et- miyelim, diyorum. Madam Zaruyi, genç kadmm, söz- lerini, düşünceli, çok yerinde, akıl- lrca, usluca buluyordu; fakat bu, onun fikrince, içinden kolay sıyrılı- nır bir işe benzemiyordu: — İyi söylüyorsun, hanımım, gü:- zel söylüyorsun ama, bu iş, bir yan- lt değil ki, acele etmiyelim. ağırdan alalım da bekliyelim. Eşyalart sat- madık, satmıyoruz. Demek ki apart- TAN BB —— ——T T H. G. Welles filme iyice ısındı “Mucizeler yapan adam,, senaryosu filme alınıyor Joan Güardner ile Roland Young “Mucizeler yapan adam,, filminde Mevsim artık tamamen başlıyor. İki gün sonra Sumer sineması da yeni mevsim programiyle açılacak, Geriye yalnız Türk sineması kalıyor. Açılma tarihini henüz bildirmedi. » Amerikadan son gelen haberlere göre, gelecek sene için üç renkli ola- rak birçok filmler hazırlanmaktadır. Daima güzel filmler... Daima beğenilen ve sevilen Muvaffakıyetin sırrı... vetekrar bir harika .». Volga mahkümları oynıyanlar: PİERRE BLANCHAR - CHARLES VANEL - VERA KORENE Bu Cuma akşamından iPEK SiNEMASININ Yeni mevsimin 38 ncü muvaffakıyetini teşkil edecektir. ı isimler... itibaren SARAY S LiLi DAMiTA -J RiCARDO Hâveten: FOX JURNAL Fransa YARIN AKŞAM —1 iNEMASI tarafından fevkalâde bir surette yaratılan Amerika ihtilâli Şaheserini takdim ediyor. Amerika ihtilâli; iztırap, heyecan, ihtilâl ve isyan arasında parlayan bir aşkın teranesidir... berg kongresi - Filistinde Ingilizler-Son moda saç tuvaletleri vesaire AMES CAGNEY CORTEZ Suriye muahedenamesi - Nuren - Radyo Bugunkü proğram İstanbul Öğle neşriyatı: 12,30 Plâkla Türk musi- kisi. 12,50 Havadis. 13,05 Plâkla hafif mü- zik. 13,25 - 14,00 Muhtelif plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı: 18,30 Çay saati, dans musikisi, 19,30 Spor müsahabeleri: Sait Çe- lebi tarafından. 20,00 Müzeyyen ve arka- daşlarının iştirakile Türk musikisi. — 20,30 Münir Nurettin ve arkadaşları tarafından Türk müsikisi. 21,00 Plâkla Sololar. 21,30 Orkestra, 1 — Mendelaoohn'nm gurbetten dönüş üvertürü. 2 — Ziehrer'nin Dağ çocukları: Vals. 3 — Vidalin Bayader ve kazari. 4 — Hamperdink'in (Kral çocukları) o- Bir taraftan da mü film için ucuz tertibat aranmaktadır. Renkli filmlerin şimdiye kadar yapılanları bu iş için kullanılan usullerin tama- men müuvaffak olduğuna bir işaret Meğildi. Gimdi veankli uenllari miüü. kemmelleşmiş ve çok canlı olmuştur. Belki bu mevsim sonlarma doğru, yeni usul ile alınmış birkaç film gö- rebileceğiz. * Meşhur İngiliz muharriri H. G. Wells artık sinemaya iyiden iyiye - sındı. Bir müddet evvel gazetemiz- de tefrika ettiğimiz “Yüz sene sonra harp,, isimli eseri, H. G. Wells bizzat sinema için yazmıştı. Bu filmi bu mevsim göreceğiz. H. G. Wells bu se- fer de “Mucizeler yapan adam,, ese- rini sinemaya vermiştir. Bu eser, kendisinde akla gelmez işler yapabi- lecek kabiliyetler bulan bir mağaza satıcısınm maceralarıdır. Bu filmde, H. G. Wells uzak tarihin olduğu ka- dar yakın tarihin mühim şahsiyetle- rini beyaz perdeye çıkarmaktadır. Filmi Roland Yaung ile Joan Gar- duer çevirmektedirler. İlk alınan Te- simler, çok iyi bir film ile karşılaşa- cağımızı haber vermektedir. y man duracak, yani günün birinde, canın sıkıldı mı, kalkıp buraya ge- leceksin... — Evet.. Buraya gelmek, gelebil- mek ümidi, beni oyalıyabilir. Kendi kendime; pek sıkıldım mı, apartma- na giderim, derim. Yani, dönecek, bir yerim var, demek... Eğer, döne- cek yerim olmazsa, o zaman, sıkı- lıp bunalacağım. Madam Zarüyi, İclâlin, bu düşün- celerini de haksız bulmuyordu: — Bunda da, yerden göke kadar hakkm var.. Ama, sen, bu apart- manda oturmak, istemiyordun, taşı- nalım, diyordun. İclâl, şemsiyesini koltuğunun — al- tımdan çekti, eline aldı; çantasını kol- tuğuna sıkıştırdı; — Bir kere bu apartmandan çıka- lrm. Her ne olursa, olsun, burada durmiyacağım... - — Peki ama, yeni apartmana ta- şınmak, kira vermek, konturato yap- mak, bunlar, bir iki gün için olmaz ki... Bu kadar masraf et, para har- ca; sonra, apartmana dönmekten vazgeç.. Günah değil mi? İclâl, şemsiyenin ucile, sol avucu- na vuruvordu; per parçalar. » $ —— Saint Saens'in Venedik valsi. 6 — Sinding'in İlkbahar fışıltıları. 7 — Kalman'mın Çardaş fürstün op*retin.- den parçalar. 8 — Stoltz'in (Tekrar ağaçlar açıyor) Viyana havaları, v 22,30 - 23,00 Ajans haberleri. D . B LARC Günün program özü Ç 23 - 9 - 1936 SENFONİLER: 21.40 Roma: Bocherini, Şönberg ve. 21. 45 Frankfurt: Beethoven, 22 Laypzig: Bruckner. HAFİF KONSERLER 19 Bükreş: Orkestra. 20 Varşova: Hafif müsiki, 21.45 Berlin: Karşık konser. 2145 Breslav: Respighi, Reger. — 22.40 Torino: Bando orkestra, 23,10 Viyana: Hafif or- kestra, 23,15 Varşova! Popüler orkestra. 24 Bükreş: Motzoi orkestrası. OPERALAR 21,20 Viyana: Verdi'nin “Alzira,, opetası. 22 Hamburg: Glük'un “Der bekehrte Trun ken bold,,. OP! $ 21,30 Strasburg: “Cokolatadan asker,, o- pereti. ODA MUSİKİSİ: 22,30 Varşova (Mozart, Strauss). 23,30 Münih: Oda oörkestrası. RESİTALLER 20,30 Viyana: Türk musikisi (Mathe - Dachs). 21,5 Zurih: Kilise orgu, keman. 21,30 Bükreş; Keman, şarkılar. 20 Varşova: Şopen musikisi, 24,20 Breslav: Bachen org eserlerinden. DANS MUSİKİSİ 23,30: Breslav, Roma, 12,0$: Varşova, Radiso Paris. 25,15: Londra (Nasyonal). Acıklı bir ölüm Memleketimizin eski ve tanınnış Bazetecilerinden Bay Abdurrahman Arif kızı ve İstanbul belediyesi fen heyeti harita şubesi müdürü mü- hendis Galip ile İzmirde Yeni Asır gazetesi sahipleri Şevket ve Behzat arkadaşlarımızın kızkardeşi — güzide muharrirlerimizden BAYAN REBİA! tulamıyarak Allahım rahmetine ka . vuşmuştur. Çok nezih ve ulüvvü ce- nabı ile tanınmış olan bu yüksek kâü« dın arkasında doldurulmaz ebedi bir boşluk birakmıştir. Cenazesi bugün öğle namazından sonra Teşvikiye ca« münden kaldırılarak Feriköy kabris- tanma defnedilecektir. Kederli ailesi efradına taziyet eder y_üksek ölüye Allahtan mağfiret dile- riz, | Askerlik işleri | Askerlik ;yoklaması , ;..,; Kadıköy Askerlik Şubesinden: Şubemizde kayıtlı 332 doğumlu ve bu doğumlularla muameleye tâbi di- ğer doğumlulardan yerli ve yabancı larm askerlik yoklamaları Kad..öy hükümet binasındaki askerlik mecli« sinde her gün yapılmakta olduğu ev- velce ilân edilmişti, —bu yokiamanın eylül 936 sonunda bitmiş olacağından çabuk müracaat edilmesi gerektir. £ YEMEK Ö LİSTESİ Hafif yemekler — Sebzeli piliç haşlaması, çalı fasulye sote, meyva salatası. - Ağır yemekler — Kılıç filesi fırm- da, kabak ve biber dolması etli, çi- kolatalı krem , — Günah, yazik, bunları da bili- yorum... Dişlerini sıkarak bağırır gibi söy- lendi: — Bu eşyaları almak, bu apart - manı tütmâak, ziyafetler vermek; günah, yazık, değil mi? Kapıya doğru hızla yürümüştü, yarı dönerek hınçla dolu bir sesle bağırdı: yatroya giden?.. Onları bili- yor musun? Kapmın önünde durdu: — Az kaldı, unutuyordum... Elile işaret etti; sesinin titremesi geçivermişti: — Pardon madamcığım, gelir mi- sin? ! Madam Zaruyi yaklaştığı zaman İclâl, yüzü pembeleşerek suçlu suç- lu gülümsedi: — Sana, para bırakmadan gidi - yordum. Çantasını açarak, yirmi lira çıka- rıp verdi: — Bakkalın, kasabın, sşunun bu- nun borçları nekadar? Onları hep hesap edersin... Tellâlla da konuşur, anlatırsın.. Taşınmak için de, borç- lar için de bu kadar para yetmez. Hafta içinde, ya kendim gelirim, yas hut birini gönderirim... Olmaz mı, madamcığım! mışti; salt dudağı titriyordu: — Olur, hanımım, olur... İclâl, başını eğdi, onun yüzüne baktı: — Ne 0? Ağlıyor musun? İhtiyar kadım, kendini tutamadı, hiçkirdi: — Hiç... Burnunu çekiyordu: — Allah ağlatmasın; neye ağlı- yayım ? Fakat omuzları umlxyordu.lclil, elile onun çenesini tuttu, iki yanağın- dan öptü: — Ayrılmıyoruz ki madamcığım... Madam Zaruyi, artık dayanama « mıştı, büsbütün hıçkırdı: — Ah, öyledir, biliyorum, biliyo- rum ama; sana, çok alıştımdı. Bir- den garipseyiverdim, İclâl de onun kadar “garipse” miş- ti: — Gene geleceğim... Gene buluşa- cağım. Apartmanı bıraksak bile, sen gelir, benimle oturursun... (Arkası var)| ARİF uzun süren bir hastalıktan kur ” Madam Zaruyinin gözleri sulan «

Bu sayıdan diğer sayfalar: