m a YE No, öt Hiç hesaplanmıyan bir hâdise | Yazan : Ziya Şakir bütün plânları altüst etmişti nizelos, sulh muahedesinin altı- nı, Girit heyetleri tarafmdan kendi- sine takdim edilen bir alt kale, İmza etmişti. Bu kalem, (şerefli za- ferin, büyük hatırası) olmak üzere, r Murahhasi Skevonduros) a tevdi edilmiş; Atina Müzesine gün - derilmişti. İzmir imetrepolithanesinde, metre- polidin riyaseti altımda, ruhani ve neclisler tarafından yapılan fevkalâde Içtimalarda, M, Venizelos ile Yunan Ordusu Başkumandan General Leoniras Praşkevopulosa bi- ver altın taç hediye edilmesine kırar verilmişti, Bilhassa İstanbuldakiler, M. Veni- zelosun bu parlak zaferini büyük mikyasla tezanlirat ile tes'it etmişler» sulh muahedesinin imza dakikalar esnasında, patrik. hanede *Sen Sinot) meclisi içtima! halindeydi. Muahedenin imzalandığı- ai, (Yunan S yasi Mümessili Katelo- pulos) bizzal patrikhanev: kadar gelerek patrik efendi ile me-lise müj- delemişti. Derhal kiliseye geçilmiş; uzun bir) şükran âyini icra edilmişti. Ondan sonra de, yine patrik efendinin riya- seti aitmda içtima eden metlisler, bir (tes'it programı) tertip eylemiş. lerdi. Bu programa göre, ayım 15 inci p zar günü, Istanbulda bulunan asi ri ve siyasi Yunan memurları kâr len patrikhane kilisesinde içtima ede» cekler; patrik efendi tarafından — resmen — yapılacak olan büyük tes'it ve şükran âyinine iştirak eylis yeceklerdi. Ayni günde ve ayni sa- atte, bütün Rum kiliselerinde de ay- ni âyiniera edilecek ve her semtin halkı; bu Ayine iştirak eyliyecekti.... Bu âyini müteakıp, muhtelif senitler- de nlimayişler tertip edilecek; ve... Artık programım teferruatmı say- mak mümkün değildi. Yalnır son madde olarak şunu -azzedelim ki; Kumkapı patrikhanesile Wener-yat - rikhanesi arasında, mütekabil tebrik ve kabul resimleri icra edilerek, yor- gunlüklara hitam verilecekti. Fakaaat... Akıldan ve hayalden geçirilmiyen bir hâdise, bütün bu programları alt st edivermişti ve bu hâdise de, Venizelosun, Pariste müeesif bir sul- | kaste maruz kalmasından ibaretti. Bu müessif hâdisenin vuku bulduğuna gelince: Sulh muahedesini altm kalemle imza eden M. Venizelos; bir iki gün zarfında mütebeki işlerini bitirmiş- ti. (En büyük muzaffer) sıfatile (Atina) ya gelecek; şerefine tertip edilen zafer alaylarma İştirak ode - cekti, Fakat; (Sevr Muahedesi) nin imzası, nasıl meş'um addedilen bir güne — yani, (sah) gününe — tesa- düf ettise; M, Venizelosun Paristen hareketi de yine © meş'um addedilen bir rakam taşıyan; (ağustosun 13 üncü günü) ne tesadüf etmişti, M. Venizelos; bilâhâdise, şimendi- fer istasiyonunâ gelmişti. Pariste bu- Gece No. 50 Ya orada sıkılırsam?. Çok İdan üçü, boya gitmişti, Geri ne şekilde | Yunan Yunanlıların alkışları arasın- jda trene binecekti. Fakat tam va- gona gireceği zaman; istasiyon has ricinde, biribirlerinden az açık mesa» fede bulunan iki adam derhal rovel- | verlerini çıkarmışlar; M. Venizelo - sun Üzerine beş el ateş etmişlerdi. M. Venizelos, kanlar içinde yere serilmekle beraber, kendini kaybet- memiş; Üzerine kapananlara: — Telâş etmeyiniz. Henüz sağım. Ve, ölmiyeceğim. Demişti. Mütecasirleri derhal ele geçirilmiş | saraj de teşhis edilmişlerdi. Bunlardan bi- | ri, (mütekait Makine Mülüzrmı evve- li, Yorgi Kiryakopulos); diğeri de (tilccar gemilerinde ikinci kaptanlık eden, Apostolis) isminde iki sütbesüit İ (Zunanlı) idi... Ve her ikisi de, Kral | Kostantin taraftarlarından olup, © kadar sevdikleri kralı Yunanistandan tardeden M. Venizelosun, bu kadar Bu dâhi siyasiyi, kazan- dığı büyük zaferin nimet ve saadeti. ne eremeden, öldürmek istemişlerdi. M. Venizelosa atılan beş kurşun - kalan iki kurşundan biri, sol ktireğinin yu- muşak yerine girmiş; diğeri de kar- nma İsabet etmişti, likeye girmemişti. Bu suikast, M. Venizelosla alâke- dar olan her muhit ve her mahfelde, mühtelif tesirler husule getirmişti. Bilhassa Patrik Zaven Efendi, saka- İmm Üzerine nohut taneleri cesame- zümreye dahil olan birçok Venizelos perestişkârları da, patrik efendiye iştirakte kusur etmemişlerdi... Pat - rik Zaven Efendi namma, başrahip... İle Ermeni milli meclisi teisi Davit - Cümhuriyeti Istanbul miimessiti Tahtaciyan, Yunan Befa- rethanesine giderek teessürlerini iz- har eylemişlerdi unvanını taşıyan Padişah Vahdettin ile, veziri âzamı, ve eniştesi Damat Ferit Paşa kadar samimi telâş ve te- M. |esstir hissetmemişti... Kaç giindenbe- ri hastalığını behaye ederek konağın» dan çıkmıya cesaret edemiyen oDa- mat Ferit Paşa derhal saraya şitap ederek, padişahla karşılaşır karşılaş- mazi ! — Şevketmaap!.. Ne acıklı hâdi- se... Adeta, mühim bir felâket, Demişti... Padişah ta, hemen he- men ayni kelimelerle mukabele et- mişti, Verilen karar Üzerine; hükümet namma Venizelosa, gayet müessir bir teesslir telgrafı çekilmekle bera- ve Yunan mümessillerine de sadaret ve hariciye nezareti erkânmdan Üç zat gönderilerek Babtâlinin teessürü arzedilmişti. TArkası vari parlak bir şeref ihraz ettiğini çeke-| Fakat; her iki| kurşunun cerihası da müessir olma-| . |dığından, M, Venizelosun hayatı teh- | tinde gözyaşları döktüğü gibi, ayni |” ey AZE. Şey ak” ölmem Öğle şarap, Üiç-| Fakat hiç kimse; (halife) nam vej ber, İstanbuldaki Yunan sefaretine| TAN Sağlık Oğütleri Kırmızı şarap Kırmızı şarapta, az çok nisbette alkolden ve şarap kokusunu veren maddelerle ekşilerden ve. salreden nen ve çelik vardır. Bunlar insana inkıbaz verirler. Onun için kırmızı şarap daha ziyade, inkıbaz çekmiyen ve bunun aksi olarak, karınları bi raz gevşek olanlara iyi gelir. Çok yemesini seven, çok yedikle - rinden dolayı mideleri az çok geniş- lemiş olanlar kırmızı şaraptan fa; da görürler. Çünkü kırmızı şarap, daha ağızdan başlıyarak, dokunduğu yerleri az çok büzer ve küçültür. Kırmızı şarap mideye sz çok ekşi- lik verir, midede ve barsaklarda gaz- leri arttırır. Bundan dolayı, kırmızı şarap mideleri zaten ekşimiye tema- lerdi. Ve bereket versin ki; derhal| ya gösteren, karınlarnda çok gaz bulunan kimselere iyi gelmez. Çok yürüyen, spor yapan kimseler kırmızı şaraptan istifade ederler. Kırmızı şarap en ziyâde öyle adam- lar için yapılmıştır; denilebilir. Çün- kü onun içindeki biraz fazlaca nis bette alkolü, en ziyade, spor yapan, çok hareket eden kimseler yakarlar. Bunun aksi olarak, kırmızı şarap-| tan en çök zarar görecek olanlar, çocuklardır. Çocuklar nekadar çok hareket etseler, şarabın içindeki al- kolü yakamıyacakları tecrübeyle sâ- bitir, Ihtiyarlara da kırmızı şarap iyidir. Çünkü kırmızı şarap, gevşemiş olan mesiçlerini sikıştırır, dirlik verir; ih-| tiyarm yağ peyda etmesine engel o- lur. Şarap için, ihtiyarların sütüdür, diyenler olmuş ve bunlar aldanma - mışlardır. Çocuklukla ihtiyarlık arasındaki İyaşlarda da şarabı daima az miktar. da içmek şarttır. Bir aralık burada yazdığım gibi: “Bir elde su, bir elde te İki su nisbetinde su şarap için yaratılmış, şarâp ta su İçin icat edil- miştir, Kırmızı şarabın İnsanı şişmanlat. mast pek nadirdir. o Bundan başka çok yemeğe ve çok su içmeğe de mâ ni ölür. Bundan delay: çişinanlıktan korkanlara kırmızı şarap kiymetli bir ilâç olur. Fikir işlerile meşgul olanlar da kırmızı şarap içmekten fayda bulur- Çünkü kırmızı şarap bütün si- er cümlesini tebih eder. Nev - ton pek zayıf bir bünyede olduğu halde, en mühim tetkiklerini! yapar- ken kırmızı şarap içine ekmek batr rarak yemeyi Adet edinmişti. Bizim en büyük Türk hekimi Tb- lar. ini Sina'nın da geceleri sabahlara ka- jdar çalışmken kırmızı şarap içerek uykuya galebe ettiği meşhurdur. Pa- kat herkes onun gibi yapamaz. Sa- baha kadar kırmızı şarap içmek bi- zim için daha ziyade uyku getirir. Tb. ni Sina zaten büyük adam, yani sinir ler ectimlesi zaten kuvvetli olduğu İçin şarap onu uyutmaz, uykuya ga- lebe ettirirdi. Büyük adamların her şeysi büyük olur... LOKMAN HEKİM “Mucizeler yapan adam. başka ehemmiyetlice bir nisbette ta-! Bir taraftan da mücessem film için men muvaffak olduğuna bir işaret ağlar İ Wells artık sinemaya iyiden iyiye » H. G. Welles filme iyice ısındı Dalma güzel filmler... Dalma beğenilen ve sevilen senaryosu filme alınıyor SARAYS LiLi DAMITA-J RICARDO Mâveten: FOX JURNAL Fransa Radyol Bugunkü program Joan Gardner ile Roland Young | yatanyuz “Mucizeler yapan adam,, filminde | Öğle neşriyatı: 12,30 Plâkla Türk musi-| Mevsim artık tamamen başİiyor.!kisi 32.50 Havadis. 13,05 Plâkla hafif mü. İki gün sonra Sumer sineması dalrik 1325. 14 Ni lacak, | , Asım neşr yeni mevsim programiyle açılacak. | musikisi, 19,30 Spor müsahsbeleri: Sait Ç Geriye yalnız Türk sineması kalıyor. Ga tarafmdan. 20,00 Müzeyyen ve arka-| İkodini tizibiei bonlm İiiizmedi, ylarmn iştirakile Türk musikisi. 20.30 * Münir Nurettin ve arkadaşları tarafmdan Türk musikisi. 21,00 Plâkla Sololar. 21,30 Amerikadan son gelen haberlere| göre, gelecek sene için üç renkli ola- | Orkestra, 1 — Mendelaoolın'ım gurbetten dönüş rak birçok filmler hazırlanmaktadır. övertürü. 2 — Ziehrer'nin Dağ çocukları: Vidali Vals, ları) © ucuz tertibat aranmaktadır. Renkli filmlerin şimdiye kadar yapılanları bu iş için kullanılan usullerin tama- — Kalman'ın Çardaş fürstün operetin- den parçalar, B — Stoltr'in (Tekrar ağaçlar Viyana havaları, 22,30 - 23,00 Ajanı haberleri, Günün program özü © | 23-9-1956 | açıyor) Şimdi renkli uallari mü. kemmelleşmiş ve çok.canlı olmuştur. | Belki bu mevsim sonlarma doğru! yeni yusul ile alınmış birkaç film gÖ-|“ zi4o Roma: Bockerini, Sönbüre va 21 İ45 Pranklurt: Beethoven, Laypzig: rebileceğiz. 25 ören HAFİF KONSERLER SENFONİLER: Meşhur İngiliz muharriri H. G. li Bir müğdet evvel gazetemiz. | kestra, 23,1$ Varşova: Popüler orkestra, 24 Bükreş: Motzol orkestrası. OPERALAR 21.20 Viyni #mdı, de tefrika ettiğimiz “Yüz sene sonra harp,, isimli eseri, H. G. Wells bizzat İ sinema için yazmıştı. Bu filmi bu mevsim göreceğiz. H. G, Wells bu s6 fer de “Mucizeler yapan adam,, ese- rini sinemaya vermiştir. Bu eser, kendisinde akla gelmez işler yapabi- lecek kabiliyetler bulan bir mağaza satıcısının maceralarıdır. Bu filmde, 'H. G. Wells uzak tarihin olduğu ka- dar yakın tarihin mühim şahsiyetle- rini beyaz perdeye çıkarmaktadır. Filmi Roland Yaung ile Joan Gar- duer çevirmektedirler, İlk alınan Te- simler, çok iyi bir film ile karşılaşa- cağımızı haber vermektedir. h a. | Verdi'nin "Alzira, operasi. lik'an “Der bekehrte Trun 21,30 Sirasburg: “Cokolatadan asker, © pereti, ODA MUSİKİSİ; 22,30 Varşova (Mozart, Siransa). 2330 Münih: Oda orkestrası. (Mathe » 21,30 Bilkreş: Keman, şarkılar. 20 Varşova: Sopem musikisi, 24,20 Breslavi Bachen org #serlerinden, isimler... Muvaffakıyetin sırrı... vetekrar bir harika... Volga mahkümları oynıyanlar: PİERRE BLANCHAR - CHARLES VANEL - VERA KORENE Bu Cuma akşamından iPEK SiNEMASININ Yeni mevsimin 8 ncü muvaffakıyetini teşkil edecektir. itibaren YARIN AKŞAM İNEMASI AMES CAGNEY CORTEZ tarafından fevkalâde bir surette yaratılan Amerika ihtilâli Şaheserini takdim ediyor. Amerika ihtilâli ve isyan arasında parlayan bir aşkın te ei höyecan, ihtilâl n Suriye vabah Jai sini - Nuren - berg kongresi - Filistinde Ingilizler-Soh moda saç tuvaletler! vesaire Acıklı bir ölüm Memleketimizin eski ve tanmmış gazetecilerinden Bay Abdurrahman Arif kizi ve İstanbul belediyesi fen heyeti harita şubesi müdürü mü. j hendis Galip ile İzmirde Yeni Asir gazetesi âahipleri Şevket ve Behzat arkadaşlarımızın kızkardeşi güzide | muharrirlerimizden BAYAN REBİA' dans | ARİF uzun süren bir hastalıktan kur ulamıyarak Allahm rahmetine ka « vuşmuştur. Çok nezih ve ulüvvü ce nabı İle tanınmış olan bu yüksek ka dın arkasında doldurulmaz ebedi bir boşluk birakmıstır. Cenazesi bugtin öğle namazmdan sonra Teşvikiye cas milinden kaldırılarak Feriköy kabris. tanma defnedilecektir. Kederli nilesi efradna taziyet eder yüksek ölüye Allahtan mağfiret dile- riz, mmm işleri | | Askerlik ii Askerlik yoklaması... Kadıköy Askerlik Şubesinden: Şubemizde kayıtlı 332 doğumlu ve bu doğumlularia muameleye tâbi di- ğer doğumlulardan yerli ve yabancı larm askerlik yoklamaları Kad.-öy > İhükümet binasındaki askerlik mecli- sinde her gün yapılmakta olduğu ev- veloe ilân edilmişti, (Obu yokısmanın eylül 986 sonunda bitmiş olacağından çabuk müracaat edilmesi gereki haşlaması, çalı fasulye sote, meyva Salatası. Ağır yemekler — Kılıç filesi ferm- da, kabak ve biber dolması etli, çi- kolatalı krem G.E Mahmut YESARI de, tiyatrosunun gişesinderi alacaktı... Kirsam ? Orada duramıyacak kadar | Adamcağız, ne vakit gittiyse, eli.boş sıkılırsam ?.. İdönmüş.. Gene nazik, kibar adam- Yaşlı kadın, gözlerini indirmişti; , muş, Ezile sıkıla bana geldi; işi anlat- cevap vermiyor, bir şey söylemiye bijtr. Celile söyliyecek oldum; ona o - le korkuyordu; sadece: — Evet, diyebildi. Iclâl, döndü; çantasmı eldı, şem- Siyesini koltuğuna sıkıştırdı: — Haritada, hepsi yazılı... Sıkıl- miyacağımı umuyorum... Başımı, vü- cudumü dinlemek istiyorum... Fakat insan, dinlenmekten de bıkar... Ya, orada duramazsam, duramıyacağımı İyice aklım keserse ? O zaman, ne ya- parım? Bu eşyaları, nasıl aldığımızı biliyor musun ? Madam Zarüyi, başını geriye it- mişti: — Hayır. Yalnız, buraya Apik- .yan gelip gittiydi, ondan aldığınızı biliyorum. — Aç * Hana, Celil tanrtmış- tr. Önce taksitle almıstikk; taksitleri kuduğu masalı, bana da okudu... Çi- 'kardık, Apikyans parayı verdik. Telâl, sözün burasına gelince, acı acı gülmüştü: — Bunu söylemekten maksadım, ne, biliyor musun ?.. Biz, bu eşyaları | alırken, taksitle ödiyeceğimize göre pazarlığı etmiştik. Yani, eşyaların fi- yatma taksit müddetinin de faizi bin- mişti. Ve gene taksitle olduğu için bize, peşinden daha pahalıya otur muştu. Halbuki, taksitle değil, he- men hemen peşin gibi ödedik. Ziyanı, anladın mı, şimdi? Yaşir kadın, dudaklarını ısırmıştı: — Ah, yazık sana, hanımını... Bu a- damlarm, sana, ziyandan başka, hiç bir faydaları dokunmadı mı? — Hayır, madamcığım.. Şimdi, bana, pek ucuza mal olmıyan bu eş- yaları, satacak olursam, Kaç kuruş verirler ?.. Alacaklar da ayni adam- lar değil mi?.. Ayni adamlar, bize sattıkları fiyatm, yarısından aşağıst- nı, güç verirler şimdi. Madam Zaruyi, elini, dizine vur. du: — Ona, hiç şiiphe etme, hanımım! — Gördün mü ?.. Bunları, elden çi- kardık mı, yenisini alacak olsak, hat- ta, yine ayn! eşyaları almak istesek, iki misline satmazlar mı? İki misli fiyat istemekten çekinirler mi? Yaşlı akdın, bir boşlüktaymış gi- 'bi iki yanına sallanıyordu: — Ona, hiç şüphen olmasın, ha- nımım! — Işte, bımun için, pek acele et- miyelim, diyorum. Madam Zaruyi, genç kadmm, söz- lerini, düşünceli, çok yerinde, akıl hea, usluca O büluyordu; fakat bu, onun fikrince, içinden kolay sıyrılı- nır bir İşe benzemiyordu! — Iyi söylüyorsun, hanımım, gü- zel söylüyorsun ama, bu İş, bir yan- Ir.değil ki, acele etmiyelim. ağırdan alalım da bekliyelim. Eşyaları sat- Mmadik, satmıyoruz. Demek ki âpart- — Günah, yazık, bunları da bili yorum... man duracak, yani günün birinde, canın sıkıldı mı, kalkıp buraya ge- Hafta içinde, ya kendim gelirim, yas hut birini gönderirim. Olmaz mı, Dişlerini sikârak bağırır gibi söy- lendi: — Bu eşyaları almak, bu apart - manı tutmak, ziyafetler vermek; günah, yazık, değli mi? leceksin... — Evet. Buraya gelmek, gelebil- mek ümidi, beni oyalıyabilir. Kendi kendime; pek sıkıldım mı, apartma- na giderim, derim. Yani, dönecek, bir yerim var, demek... Eğer, döne- cek yerim olmazsa, O zaman, siki» İp bunalacağım. Madam Zaruyi, İelâlin, bu düşün- Kapıya doğru hızla yürümüştü, Jyarı dönerek hmçla dolu bir sesle| — Tiyatroya giden ?. Onları bili- yor musun? Kapmın önünde durdu: — Az kaldi, unutuyordum... Büle işaret etti; sesinin titremesi geçivermişti: — Pardon madamcığım, gelir mi- sin? Madam Zaruyi yaklaştığı zaman İclâl, yüzü pembeleşerek suçlu suç- lu gülümsedi: — Sana, para bırakmadan gidi - yordum. Çantasını açarak, yirmi lira çıka- rıp verdi: — Bakkalm, kasabın, şunun bu- telerini de haksız bulmuyordu: — Bunda da, yerden göke kadar hakkm var... Ama, sen, bu apart. manda oturmak, istemiyordun, taşi- malım, diyordun. lelâl, şemsiyesini koltuğunun al tından çekti, eline aldı; çantasmı kol- tuğuna sıkıştırdı; — Bir kere bu apartmandan çıka- km. Her ne olursa, olsun, burada durmiyacağım... — Peki ama, yeni apartmana ta- şınmak, kira vermek, konturato yap» mak, bunlar, bir iki gün için olmaz ki... Bu kadar masraf et, para har- ca; sonra, apartmana dönmekten|nun borçları nekadar? Onları hep vazgeç. Günah değil mi? hesap edersin... Tellâlla da konuşur, Telâl, şemsiyenin ucile, sol avucu- | anlatıram.. Taşınmak işin de, borç- madancığım! Madam Zaruyinin gözleri sulan « mıştı; alt dudağı titriyordu: — Ne 0? Ağlıyor musun? Ihtiyar kadm, kendini tutamadı, hiçkird: — Hig., Burnunu çekiyordu! — Allah ağlatmasın; neye ağlı- yayım? Fakat omuzları sarsılıyordu. Telâl, elile onun çenesini tuttu, iki yanağın- dan öptü: — Ayrılmıyoruz ki madamcığım., Madam Zaruyi, artık dayanama « mıştı, büsbütün hiçkirdı: — Ah, öyledir, biliyorum, biliyo- rum ama; sana, çok alıştımdı. Bir. den garipdeyiverdim. lelâl de onun kadar “garipse” miş. ti; — Gene geleceğim... Göne buluşa» cağım. Apartmanı bıraksak bile, sen gelir, benimle oturursun... Dâ vuruyordu; *lar için de bu kadar para yetmez. (Arkası var),