22 Eylül 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6

22 Eylül 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Moskovada ikinci maçta da mağlüp olduk — Maç 3 - 1 aleyhimizde bitti, Hüsnü çok güzel oynadı Moskova, 21 (A.A Hususi muhabirimiz bildiriyor:) Moskovada ikinci futbol temasımızı bugün Dinamo | *Fada geriden parlayan ani bir Sov- Stadında İspartak takımile yaptık. Hava rüzgârlı ve gü- neşli idi. Bu maçta da ilk maçta olduğu gibi yüz binden fazla seyirci bulunuyordu. Maçı Suphi Batur idare etti. Türk takımı Cihat - Fazıl, Hüsnü - Fikret, Esat, Re - şat - Danyal, Şeref, Fuat, Sait, Necdet. Tam saat 16,30 da Türk takımı ve onu takip eden İIspartak takımı al- kışlar arasında sahaya çıktılar. Türk ve Sovyet milli marşları çalmdıktan sonra kısa bir bayrak merasimi ya- pıldı ve maç saat 16,35 de başladı. İlk Sovyet hücumu ofsaytle neti- celendi. Bu hücumdan sonra top dai- ma ortalarda dolaşıyordu. Türk ta- kımı geçen seferki oyununa nazaran daha canlı ve seri oynuyor. Bilhassa Hüsnü çok güzel kesişler yapıyor. İlk dakikalarda Esadın güzel bir şü- tü kale direğini yalayarak avuta gi- diyor. Bize ilk ve ikinci gol yapıldı On ikinci dakikada Sovyet sol açı- ği güzel bir sürüşle topu sağ açığa veriyor,sağ açık durdurmadan topu sağ içe geçiriyor ve o da güzel bir vuruşla ilk Sovyet golünü yapıyor. vyet takımı 1 Türk takımı 0. 15 inci dakikada gene Sovyet sol açığı güzel bir sürüşle kaleye inerek Cihadm elleri üstünden ikinci Sovyet golünü yaptı. Sovyet takımı 2, Türk takımı 0. İlk on beş dakikada 2 - 0 mağlüp vaziyete düştüğümüz halde güzel ve canlı bir oyun çıkarıyoruz. Bir hü- cum esnasında Sovyet muavini Nec- dete favul yaptı. Fakat çekilen ger- best vuruş neticesiz kaldı. Bundan sonra bir iki şütü de Sovyet kaleci- si muvaffakiyetle çevirdi. İlk golü yaptık Takımımız inişler yapmaya başla- mıştı. Bu hücumlardan birinde çok güzel çekilen bir kornerden istifade edemedik. Bununla beraber şurası muhakkak ki geçen oyuna nazaran çok daha üstün ve güzel bir oyun çı- karıyoruz. Gene şiddetli bir hücumu Sovyet- ler kornerle kestiler. Bu kornerden de istifade edemedik. Sovyetlerin bir hücumuna mukabil 36 ncı daki- kada Fikret soldan çok güzel bir sü- rüş yapıyor. Topu marke olan Dan- yala geçirmeden isabetli bir vuruşla ortalıyor. Bu çok yerinde pası Sait Moskova güreşlerinde güzel bir oyun- la hasmını yenen Hüseyin enfes bir kafa vuruşu ile Sovyet ağ- larma takıyor. Türk takımının gü- zel golünü 100.000 kişi-candan . al- Sovyet takımı 2, Türk takrmı 1. İlk devrenin bundan sonraki kısmı mütekabil akımlarla ve — kalecilerin kargılıklı güzel kurtarışlariyle biti- yor. İkinci devre İkinci devreye saat 17,35 de baş- landı. Takımımızda bazı değişiklik- ler yapılmış, Danyalin yerine Fikret sol açığa, sol haf mevkiine de İbra- him almmıştı. İlk akımı gene Sovyetler yaptılar. Mütekabil hücumumuz kornerle ne- ticelendi. Fakat istifade edemedik. Gene Fikret vasıtasiyle yapılan ikin- ci bir hücum da her zamanki gibi is- tifade edilemiyen bir kornerle netice- lendi. Takımımız çok iyi oynuyor. Daima rSı::c:ır n-ıagl(:ıblye'l:_vlerıî Mağlübiyetin Otuz senedir spor işlerinin i- çindeyim. Bunun son 13 senesi Türkiyede spor teşkilâtı kurul- duktan sonra muhtelif spor branşları idareciliğinde geçmiş- tir. Bütün bu müddet zarfında büyük bir israrla tekerrürünü gördüğüm fena bir haleti ruhiye var ki artık ortaya atılıp mer- hametsizcesine didiklenmeye is- tihkak kespetmiştir. Bu haleti ruhiye şudur: Biz ne zaman bir spor müsa- bakası kaybetsek bunu yüzde doksan ya hakemin haksızlığı- na, ya havanın bozukluğuna, ya takımın fena teşkil edilmiş ol- duğuna, hülâsa bizden ve iktida- rımızdan hariç bir sebebe yük- ler, ve yenikliği kendimize mal etmeyiz. Lâkin bir türlü görmek iste- meyiz ki, mağlübiyetlerimizi: — Hakem tarafgirlik etme- seydi!. — Takım fena teşkil edilmiş lerini görmiyenler galebeye yaklaşamazlar hakiki sebep- bulunmasaydı!, , — Hava yağmurlu olmasay- dı!. — Kur'ada talisiz olmasaydık! — Müsabakaya yorgun girme- seydik!. Gibi menfi şart sigalarınn â5. US L c lebe yol- kapa- larını kendimize ilelebet mış bulunuyoruz. Çünkü: — Şu eksiğimiz vardı da on- dan dolayı yenildik. Diyerek »noksanımızı açıkça görmiye ve söylemiye yanaşmaz- sak onu ikmale muvaffak ola- mayız. Ve galebeye müstahak iken bir takım harici &ebeplerle yenildiğimizi ileri sürerek kendi- mizi aldatmış, olduğumuz yerde saymaya evvelden rıza göster- güzel inişler yapıyoruz. Fakat bu yet hücumu bize üçüncü bir gole mal oluyor. Sovyet takımı 3, Türk takımı 1. Gene hücum bizde, gene Fikretin fevkalâde bir ortalayışı korner ve a- vut. Bunu takiben yaptığımız hü - cumda Sovyet kalecisi çizgi üzerine düşüyor ve çektiğimiz şüt gene bi - zimkilerden birinin eline değiyor ve bu suretle müstesna bir göl fırsatı daha kaçıyor. Oyun bütün süratiyle devam ediyor. 25 inci dakikada le- himize bir favul oldu. Fikretin güzel bir vuruşu ile top kale önünde. F'a- kat tesirsiz bir kafa vuruşu neticesi bu hücum da sönüyor. ! — Bundan sonra Sovyetler de arka arkaya yaptıkları hücumlardan isti- fade edemiyorlar. 43 üncü dakikada Fikretin çok güzel bir ortalayışından Fuat istifade edemiyor ve ikinci maç ta saat 18,20 de Sovyetlerin 3 - 1 galibiyetiyle bitiyor. Resmi ziyafet İskrim ve güreş tafsilâtma geç - meden evvel şunu söyliyelim ki, bu- günkü futbol maçiyle Moskovada son spor temasımızı yapmış bulunuyo - ruz. Şimdi Dimamo stadında Tresmi bir ziyafet var. Yarım da Wosk'ta çay verilecek. Yarm gece saat 24,30 da Leningrada hareket edece- ğiz. Ve orada ilk maçı 23 Eylülde yapacağız. Eskrim ve güreş müsabakaları Moskova, 21 (A-A.| -— Hususi mu- habirimiz bildiriyor:) .— — — Halkevleri eskrim takımiyle Mos- kova eskrim takımı —dün (evvelki gün) saat 18,20 de kültür parkta a- çık hava sahnesinde — karşılaştılar. Takımlar dörder kişi idi, Müsabakalar çok mücadeleli ve heyecanlı oldu.' Neticede beraberliği temin ettik. Dün gece (evvelki gece) yapılân güreş müsabakaları da çok heyecan- İt ve zevkli olmuştur. Birinci müsabaka 56 kiloda Hüse- yin - Antiley arasında yapıldı. İlk on dakika Hüseyinin mütemadi atakla- rı ve bel kapmaları ile devam etti. Hüseyinin mütemadi ve şiddetli sal- dırışlarma Antiley dayanamıyor, mütemadiyen minder dışma kaçıyor- du. Bu suretle ilk on dakikada Hü- seyin galip. , İkinci on dakikayı Hüseyin ayak- ta güreşti ve mütemadiyen hasmmı hırpalıyarak yordu ve 14 üncü daki- kada kuvvetli bir bel kapması yapa- rak hasmını tuşla yendi. Saim mağlüp Ankaralı Ahmet yüksek hasmının karşısında muvaffakiyetli bir gü - reşten sonra puvan hesabiyle yenil - di. 66 kiloda Saim Dimofla güreşti. Saim tedrici bir surette arttan sü- ratli bir oyunla hasmmı arkadan bastırdı. Ve yere düşürdü. Bu sıra- da Dimof Saimin sağ kolunu tutarak üstüne atladı ve pek ani olan bu o- yun neticesinde Saim mağlüp oldu. 72 kiloda: Nuri Şigarefle güreşti. Genç ve istikbali parlak olan Şigaref çok mükavim güreşiyordu. İlk on dakika beraberlikle bitti. İkinci on dakikada, Nuride son zamanlarda â- riz olan şiddetli kulak ağrısı — gene başlamıştı. Maamafih buna rağmen Nuri canla başla çalıştı. İkinci dev- redeki çok faik güreşi sayesinde Şi- garefe puvan hesabiyle galip gel - di. Mersinli Galip T9 kiloda: Mersinli Ahmet Plimof ile güreşti. İlk on dakikada Ahmet hâkim güreştiği halde berabere ilân ettiler. Fakat ikinci devrede Ah - met çok sert güreşerek hasmımı mü- teaddit defalar havaya kaldırdı, Do- laştırdı ve ezdi. Bu vaziyet karşı - sında herltes şiddetle Ahmedi al - kışlıyordu. Son devreyi Ahmet çok faik bitirdiğinden itt'ifakla galip ilân TAN Mektepten yenii çıkan muallimler İzmir Muallim, Gazi Enstitüsü ve Yüksek Muallim mezunları tayin edildi Ankarâ, 21 (Tan muhabirinden) — Bu sene muallim mekteplerinden Gazi Enstitüsünden ve yüksek mual- lim mektebinden mezun olanların ta- yin listeleri tasdik edildi. Aynen bil- diriyorum: İzmir erkek muallim mek- tebinden İbrahim İzmire, Şadan Ma- nisaya, Cihat Ağriya, Tevfik İzmirs, Mustafa Niğdeye, Muzaffer Denizli- ye, Halil Kütahyaya, Hasan Aydma, Hakkı Muğlaya, Mehmet Erzuruma, Ömer Eskişehire, Şaban İzmire, Mür sel Antalyaya, Hasan Aydma, Neşet Karsa, Şemsi Manisaya, Mehmet Az- mi Boluya, Müslim İzmire, Nihat Karsa, Mehmet Emin İçele, Salâhat- tin Malatyaya, Kemal Çoruha, Emin İspartaya, İbrahim Konyaya, Alâ- AA 2299365 ——— Rus | Öyleyse karım değildi!. Yazan: A. Tehökhov Kızlar: — Piotre bize bir şey anlatsana! diye hepsi birden atıldılar. Kolonel, gri bıyıklarını burduktan sonra söze başladı: $ — Alayımız Genstöchovvo (1) ya- kınlarındaydı...— O yıl kış müthişti. Bir gün geçmezdi ki, nöbetçilerin bur nu donmuş ve fırtınalar, karlar bü- tün yolları örtmüş olmasın. Don bi- rinciteşrinin sonundan nisana kadar sürmüştü. Ben o sıralarda böyle buruşuk su- ratlı ve kuru değildim. — Tabii tak- dir edersiniz. — Pembe beyaz, bir kelime ile, yakışıklı bir delikanlıy- dım. Etrafa heybet saçar ve bol bol para savururdum. Hiçbir zabite na- sip olmıyan bıyıklarımı burar, kal- dırırdım. Bir göz kırpmak, mahmuz- larımı şıkırdatmak veya bıyıklarımı burmak, dünyanın en güzel kadınının önümde bir kuzu gibi itaatkâr olma- ettin Kütahyaya, Faik Kocaeliye, Halil Bursaya, Ali Hayrettin Karsa, Nihat İzmire, Mustafa Urfaya, Ci- hat Bileciğe, Ahmet Denizliye, Abdi Burdura, Alâettin Çoruha, — Hasan Malatyaya, Salâhattin Gümüşaneye, İsmail Karsa, Necati Tekirdağma, Mehmet Afyona, Orhan Malatyaya, Mehmet Burdura, Rifat Mardine, Hakkı Abdulbaki Çoruha, Şehabet- tin Malatyaya, Fethi İzmire, Ali Rı- za Gümüşaneye, Ekrem Çoruha, Ha- san Ali Erzuruma, Mustafa Karsa, İzmir kız muallimden Münevver Balıkesire, Bedia Giresuna, Hikmet Samsuna, Zekiye ve Mürüvvet Balı- kesire, Sabiha Tekirdağma, Emine Zonguldağa, Faliha İzmire, Fatma Balıkesire, Nezahet, Havva ve Sıdı- ka Aydma, Gülsüm Yozgata, Rasi- me Melâhat İspartaya, Şükriye Ba- likesire, Kadriye Gümüşaneye, Hik- met Antalyaya, Kudsiye İspartaya, Şahende ve Nazlı Zonguldağa, Kad- riye Yozgada, Rebia Afyona, Nafia Tokada, Hayriye Burdura, — Nimet Balıkesire, Sakine Kastamonuya ,Sa- miye Manisaya, Lütfiye İzmire, Fıt- nat Yozgada, Şükriye Eskişehire, E- mine Manisaya, Belkıs ve Hatice Zonguldağa, Saadet İspartaya, Ze- liha D. Bekire, Melâhat Fatma Zon- guldağa, Remziye İzmire, Ayşe İs- partaya, Halime Balıkesire, Huriye Gümüşaneye, Nazike İspartaya, Sü- reyya Yozgata, Münife Denizliye, Zişan Afet Samsuna, Eltaf Zongül- dağa, Remziye Yozgata, Feriha Balı- kesire, Şaziye İzmire, Ankara Gazi Enstitüsü — mezunla- rından Mürşide Akhisar ortaya, Me- lâhat Konya muallime, Hafize Ber- gama ortaya, Hatice Samsun orta- ya, Saadet Eskişehir lisesine, Fah- riye Sivas lisesine, Nihal Ankara bi- rinci ortaya, Hacer Nazilli — ortaya, Hatice Samsun ortaya, Aliye Berga- ma ortaya, Nerime Antalya lisesine, Maliha Denizli lisesine, Bedia İzmir kız lisesine, Sabahat Karataş ortaya, Yüksek muallim mektebi mezun- larımdan Meserret Balıkesir lisesine, Melâhat Samsun lisesine, Pakize Trabzon lisesine. Konya kız muallim mektebinden Hicri Ankara Gazi lisesine, Musiki muallim mektebinden Şükriye Ada- na kız lisesine, Şaziye Tokat orta mektebine. Hariçten tayin edilenler: Nazire Ankara Gazi lisesine, Nuh Yaşar Ankara ikinci ortaya, Refik Fikret Kars lisesine, Şefika Heybeliada or- taya, Fatma Meliha İstanbul kız li- sesine, Sevim Kadıköy ikinci ortaya tayin olunmuşlardır. 87 kiloda Büyük Mustafa Şuciya- ni ile güreşti. Mustafa meşhur kol kapması ile Hasmını 1 dakika 40 sa- niyede tuşla yendi. ğ Ağır siklette Necmi kuvvetli has- mma tuşla yenildi. Bu suretle Türk güreş takımı Sovyet takımma 4 - 3| * galip geldi. Vefa İdman Yurdu Kongresi Idare heyeti Başkanının vazifesi dolayısiyle Erzuruma gitmesi ve ü- yelerinden birinin hastalanması üze- rine idare heyetinde boşalan yerlere yenilerini seçmek Üzere toplanan fevkalâde kongrede başkanlığa tüc- cardan Vasfi Aktini; üyeliklere Vefa mezunlarından eczacı AÂrif Beşer, Hasan Beşer, Ramiz Şahin Dağlı se- çilmiştir. Yeni heyete önümüzdeki spor yılında muvaffakıyetler dile - riz. sına kâfi gelirdi. Sinekten haz eden bir örümcek kadar ben de kadınlar- dan hoşlanırdım. Günahları boynum- da olan Polonyalı ve Yahudi kızlarını saymıya başlasam rakamlar yetmez.. Bunlara da binbaşı bulunduğunu ve mazurkayı harikulâde oynadığımı, üstelik çok güzel bir kadınla evli olduğumu da ilâve edin... O zaman nekadar çapkm ve ateşli olduğumu düşünemezsiniz... Şehirde bir aşk hikâyesi geçse veya bir Ya - hudinin şeker tablası dökülse veya- hut ta eşraftan birine çarpan olsa herkes bunu benden bilirdi. Bazan, çavdar ve arpa satınalmıya giderdim. Bazan da Yahudilere ve eşrafa açı- Za çıkarılmış miri beygirleri satar - dım. Fakat zamanımın çoğunu vazi- fe behanesile, güzel Polonyalı kızlar ile geçirirdim; ve zengin malikâne sahiplerinin yanıma kâğıt oynamıya giderdim. Aklımda kaldığına göre bir noel gecesiydi. Bir iş için Şevelki'ye gidi- yordum. Hava berbattı. Soğuk ve don öyle kesifti ki, arabayı çeken hayvanlar zor yürüyordu... Yarım sa- at zarfında 'Ben ve ürâbacı iki buz parçası olmuştuk sanki.. Fakat ta- hammül-ediyorduk. Yarı yola gelme- den bir bora, bir kar fırtıması başla- dı. Ve ortalık adeta bir kefene bü - ründü. Rüzgâr, karısını kaçırmışlar gibi inliyordu. Yol kaybolmuştu... On dakika zarfında ben, arabacı, v& at- Çeviren: Faik Beremen lar kardan yapılmış birer model şek- line girdik. Bu sırada arabacı bana dönerek: — Asaletmaap, yolu kaybettik!.. dedi. — Hay aksi şeytan hay.. Aptal!.. Gözlerin neredeydi senin? Haydi sa- ğa doğru kır bakalım. Belki bir eve rastlarız... Gittik, gittik. Döndük, döndük. Ge- ce yarısına doğru bir malikânenin kapısma kadar gelebildik. Burası, ha- tırımda kaldığına göre bir zengin Polonyalınındır. Yahudilere Polonya- llar bana göre yemekten sonra ye- nen kara ve acı turp gibidir. Fakat kâhyanın karısı çok güzel bir kadın- dı. Ve her Polonyalı gibi çok ateşliy- di. Bize kapıyı açtılar. Kont Paristey- miş. Bizi kâhya karşıladı. Bir saat sonra onun pavyonunda oturuyor ve karısile sohbet ediyordum. Hem içi- yo rve hem de iskambil oynuyorduk. Epey içtikten ve beş düka kazandık- tan sonra yatmak üzere müsaade ig- tedim. Kâhyanın pavyonunda yer ol- madığı için bana kontun dairesinden bir oda verdiler. Kâhya beni: büyük, boş, soğuk ve karanlık bir salona bitişik bir odaya soktuktan sonra: — Hortlaklardan değil mi? diye sordu. Sesimden ve ayaklarımın gürültü- sünden hâsıl olan aksi sedayı dinli- yerek: — Demek, burada hortlak var? Dedim. Kâhya gülerek cevap verdi: — Bilmem ama, bana öyle geliyor ki, burası hortlak ve fena Truhlar çin seçilmiş en iyi bir yerdir... Ben kırk bin eskici kadar keyifli ve sarhostum. Bununla beraber iti- raf etmek lâzım ki kâhyanım sözleri vücudumda bir ürperme meydana ge- tirdi. Karsıma yüz Çerkez çıksa bir tek hortlaktan daha iyidi. Fakat ya- pılacak bir şey yoktu. Soyundum ve yattım. Şamdan zorla duvarları ay- dınlatıyordu: Ecdatların biribirinden daha korkunç portreleri, eski silâh- lar, geyik boynuzları ve diğer bir sürü fantezi eşya her tarafa asılmış- tı. Bir mezar ıssızlığı ortalığır kaplı- yordu. korkmazsınız (Sonu yarın) (1) Polonyada bir şehir. İzmir Fuarında Samsun FuardakiSamsun pavyonu büyük bir takdir ve alâka kazanıyor Fuardaki Surmsun pavıyonundan 1ki canit KOŞt İzmir, (Hususi muhabirimizden) — Samsun Vilâyetinin: fuardaki en gösterişli bir köşede hazırladığı pa- viyon, çok zarif bir eserdir. Samsu- nun bütün dünyaca tanınmış tütün nevileri, toprak ürünleri, siyah hav- yarı ve ihracat maddelerinden başka mahalli müstahzarat, koîonya, krem, rakı, şekerlemeler, sabun ve kere8- te nümuneleri, kiremit, ateş tu*'ası ve saire için tertip edilen köşeler ve bilhassa toprak ürünlerini canlandı - ran sembolün ağaç ile ayni şekildeki ziyadar tütün yaprağı bütün ziyaret- çilerin takdir nazarlarını toplamak « tadır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: