; ““ meseleyi halletmez. Dava yalnız bu Nihayet bana İltica etti ye yardımı. mi istedi. mazza 22-49-96 TAN Gündelik gazete Başmuharriri Ahmet Emin Yalman çalışmaktır. e e e m > 12 senelik lise tahsili meseleyi halletmez Türk lisesini bitiren kızımı tahsili. nl tamamlamak Üzere Amerikaya göndermeye karar verdik. Amerikada bildiğimiz kollej ve ü-| niversitelere yazdık. Kabul şartların bildirmelerini istedik. Puanlar srasmâa bir de çocuğun tah- | Bizim ya Bu HINZIR ŞAPKA BAŞIMI AERITIYOR..NE YAPAYIM? DELİK TAN ramazlar DELEYIM, Yugoslavyadan Röportajlar Yazan: Ahmet Emin YALMAN --x.- Tarihte Bir Gezinti Ragoza'da 10 asır ayrı senelerde aldığı numaraları İs. tiyorlardı. Fazla olarak da: — Kinik ve lâboratuvar mesaisi kat son suale cevap veremedik. Çtün- ki çocuk bulunduğu mektepte bir saat bile klinik ve lâboratuvar işi yapmamıştı. Mektebin bir müzesi ve bir kütüphanesi vardı amma, müze gibi bunlar da yalnız seyir içindi. Ço- cuğun, istifadesine verilmemeşti. ... Komşumuzun üniversiteye devam | den bir oğlu var, Geçende hocası bir mesele hakkın- da bir etüd hazırlamalarını istemiş. İstenen mesele gayet basit bir coğ- rafya meselesiydi. Sadece bir iki ki- tap karıştıracak, bu meseleyi ora- dan çıkarıp yazacaktı. Uğraşmış, muvaffak olamamış. Herhangi bir ilse talebesinin mu- vaffakiyetle yapabilmesi lâzım gelen bu işi bir üniversiteli gencin yapa- maması beni hayrete düşürmüştü. ».. i Ben ecnebi mekteplerin düşmanı. yım, Fakat aradaki farkı göstermek zere size bir de şu vakayı kaydetmek isterim: Amerikan kollejinin son sınıfda talebeye muayyen mevzular üzerin- de etüd yapmayı öğretirler. Bunlar- dan birine de Türkiyede hapishane- leri tetkik etmek vazifesini vermiş- ler. Bu genç Türkiye hapishaneleri hakkında kitap aramış. Bulamamış. Müddelumumi ile milâkat yapmış. Hapishane doktorlariyle görüş- Müş. Hapishane ve tevkifhane müdür. lerini görtip not almış , Fakat topladığı malümat onu tat. min etmiyordu. Bir gün bize geldi. Birkaç gece için hapishanede kala- rak hapishane hayatını Yakından tet- kik etmek İstediğini söyledi ve buna imkâm olup olmadığını sordu. Tabii arzusu İs'af edilemedi. Çocuk topla. dığı malümat İle kaldı. ... Lise tahsilini 12 smıfa çıkarmayı düşüntüyorlar: Bu bir zarurettir, muhakkak ya- Pılması lâzımdır. Lise tahsili on bir sınıfa sığdırılamaz. Fakat liseleri 12 sınıfa çıkarmak dava değildir. Davamız İiselerden cıkan talebenin bir lise mezunu ola- , mayışları, okumayı, etid yapmayı, mesele tetkik etmeyi öğrenemeyişle- Tİ, üniversiteye ve hayata hazırlana” Mayışlarıdır. Yani bir kelime ile program ve tsulü tedris meselesidir. Teselerin programları ve tedris y- #nileri değişmiyecekse, İse tale besi hâli ezbercilikle snf sesip, | diploma alabilecekse, lise tahsilini 12 smıfa çıkarmak meseleyi hallet. imiyecektir ugün Dubrovnik de- nilen eski Ragoza- ya ayak basınca Alman şa- iri Şiller'in bir şiirini ha- tırladım. Şair, göklerden indirdiği bir kahramanına dünyanın ayni yerini be- şer yüz sene fasıla ile zi- yaret ettiriyor. Kahra- man, bir ziyaretinde bir deniz, bir defasında ma- mur bir şehir, başka bir defasında bir otlak yeri buluyor ve yeryüzünün mukadderatındaki odeği- şikliklere hayret ediyor. Şiller'in kahramanı Ragoza'ya gelseydi hayrete lüzum görmiye- cekti. Çünkü burada zamana 'da- yanabilmiş bir âlem yar. Asırlar gelmiş, geçmiş, fakat Ragoza'nın ebediyet için yapılmış binalarma, eski Roma günlerinden bugüne ka- dar canlı olarak yaşıyan an'ane- derine el sürememiştir. On beşin- ci asrın büyük zelzelesi kısmen bi- nalar yıkmış, fakat Ragozs az bir zamanda her şeyi eski haline koy- muştur, er iskelesinden gelen tram- vaydan inince bugünkü ha- yata ait her şeyi geride bırakıyor- sunuz. Şimdi içinde manulyalar, Akdenize mahsus renk renk çiçek- Ni ağaçlar bulunan Kale hendeği- ni bir köprü İle geçiyorsunuz. Ken- dinizi evvelâ iç ve dış kaleye aft iki yüksek sur arasmda buluyor- #unuz, İç kaledeki âleme iyice ha- #mlanmanız için, görüşünüzün bir. kaç saniye müddet iki duvar ara- sında hapsedilmesi lâzımdır. İçeri girince gözünüze inanmı. yorsunuz. İç kalenin diğer uçtı kapısına kadar uzanan dört, beş yüz metrelik caddede yürürken, eski eski muazzam binalara, bun- lar arasından yanlara doğru giden bir metre eninde eski zaman 80 kaklarma, bu sokaklardaki asırlar görmüş taş evlere bakarken gözle- riniri uğuşturuyorsunuz. Mekân mefhumunu tamamile kaybediyor- sunuz. Size öyle bir his geliyor ki, mekân değil, zaman içinde yürüyor. sunuz. Beş asir evvel, on asır ev. vel, ayni kale duvarları arasmda dolaşan halk arasma karışmış ol- mak duygusu başka her şeyi unut. turuyor, kdeniz iklimi bu noktaya bü. tün güzelliklerini toplamıştır, Sonra burasını renk renk kıymetli taşlarla bir micevher gibi işlemek için tarihle tam iş birliği yapmış- tar. Bize Ragoza'yı tanıtmıva hükü- met tarafından memur edilen çok bilgili Rağora'lı, beraberce kale merdivenlerini | tırmanırken, — İç avluları, büvlük portakal ağaçlari- le, palmiyelerle dolu eski binalarda dolaşırken mütemadiyen anlatıyor» du: Şurası yedinci asırdanberi Ra» gozs'da bulunan ve hâlâ burada yaşıyan bir aileye ait mezarlar, gu köşe filân ve falan hatıraları sak- Uyor. Şurada filân san'atkârm yaptığı resim. heykel veya tezvinat var, Şu merdivenin parmaklığı Rö- nesans san'atİnin en temiz ve sade evvelki muhiti taptaze bu'abilirsiniz Ragoza evrak mahzeninde Türk tarihine ait binlerce vesika var bir eseri... Birkaç gün evveline kadar Ra- goza benim İçin kuru bir isimdi. Burada yeni bir âlem tanıdım, fa- kat nekadar kıymeti değişen bir âlem... Burasını yüksek kayalar kara - dan ayırmış; deniz, tabii limanlar ve istihkâümlar yapmiş. Cenubi Is- Jâvlar burada Lâtinlerle karışmış- lar. Eski Roma Aan'anelerini ves. kıymetlerini İslâv hususiyetlerile birleştirmişler. Fakat Adriyatiğin diğer sahil yerlerinde olduğu gibi çarpışmamışlar, bir aristokrat. balk ikiliği yaratmamışlar. Eski zamanlarda hiç görülmemiş bir de- mokrat elimhuriyet kurrmuşlar. Eu elimhuriyette 51 kişiden mü- rekkep, dört sene için seçilir bir Ayan meclisi var, Meclis hep aris- tokratlardan mürekkep... Ayda bir defa reisini' yeniliyor. Fakat mec- isin hiçbir ierai salâhiyeti yok. Bu salâhiyeti halk, mümessillerinden mürekkep on bir kişilik bir icra heyeti halinde kullanıyor. Bunlar ber hareketlerinden âyan meclisi ne hesap veriyorlar. Re hükümet nümunesi, orta kurundan 19 uncu asra kadar izanan zaman için misilsiz- dir. Burada asırlarca müddet, yal- nız umumi menfsate dayalı bir hü- kümet tarzı ortalığa hâkim olmuş” tur, Ragoza Ayan binası kapı" sında hâlâ bugün şu kelimeler oku» nuyor: “Buraya girerken şahsi endise ve menfaatlerini hariçte bırak. Bu binada yalnız umumun men- faatini düşüneceksin !,, Kromvel, tam nefis feragatine ve temizliğe dayanan idare tarzı İçin daima Ragozalıları misal göster- miştir. (Makyavel) Regoza hari- ciye nazırı olması için vaki olan daveti kabul edememistir, fakat, (Prens) isimli kitabında, en yük- sek siyasi faziletlerin Ragoza'da bulunduğuna dair çok sıcak bir #evgi ile yazılmış sayfalar vardır. Venedik, bütün Adriyatik em» huriyetlerini birer birer yuttuğu halde Ragoza nasıl müstakil kal- mıştır ? Bu kadar serveti bir araya getirmek, her şeyini korumak, bil- giyi, san'ati İleri götürmek imkân» larmı nerede bulmuştur? Ragoza bu imkânları Türklüğün himsyesi altmda temin etmiştir. Asırlarca müddet Ragoza bize haraç vermiştir. Fakat yalnız bu kadar- la kalmantıştır. Ragoza'lılar, ken- dilerine mahsus yüksek diplomatik kudretini kullanarak Istanbul hü- kümetinin dostluğunu ve tam ve müessir himayesini kullanmıya muvaffak olmuşlardır. Bir Ragoza iü Memi A Zağaza'nın meşhur Ayan binası ticaret gemisine kem gözle bak- mak, Osmanlı toprağma tasallut etmekle müsavi tutulmuştur. Bu” nun için Ragoza gemileri, asırlar. ca Akdenizde serbestçe ticaret ede- bilmişlerdir. .Ragoza kervanları, yakın şark ticaretini bir müddet adeta inhisar Oaltinda tutmuş- lardır. Ragoza, hem İstanbula ver- diği haracm, yüzlerce mislini bu himaye sayesinde, deniz ve kara ticaretinden temin etmiş, hem de çok zengin bir yer olmasına rağ- men hürriyetine ve istiklâline 88- hip kalabilmişi B abdli bir aralık Ragoza'ya şunu sormuştur: — Bizim himayemiz altmdasınız. bize haraç veriyorsunuz... Pek &lâ, fakat neden şehrinizde bu tabilye- ti gösterir biçbir slâmet yok? Ragoza'nın keskin diplomatları başbaşa verip bu işe bir çare dü- şünmüşlerdir. Öyle bir çare ki, hem Babrâli memnun olsun, hem kendi istiklâl ve şereflerine halel gelmesin... Nihayet âyan binasmm üzerine ancak mikroskopla görülecek bü- yüklükte, sarıklı bir Türk mezar- taş: örneği koymuşlardır. Böylece Babsâlinin dediği olmuş, fakat Ra- gozada böyle bir tabiiyet alâmeti bulunduğunu hariçten kimsö fark bile etmemiştir. Bununla beraber Ragoza ile Ba- biâli arasındaki münasebet çok 8i- kı idi. Bu muhabereyi idare için Kagozada bir türkçe muhabere da- İresi vardı. Arap harflerile türkçe yazmak san'ati Ragora'da çok ile- Tİ gitmiştir. Divan yazısınm en gil- zel örneklerini Ragozalılar yazmış» lardır. Bugün Ragoza evrak mah» zeninda bulunan yüzlerce, bint vee türkçe vesika, son asırlarm Türk tarihi için en kıymetli bir koynak- tr. Vesikslar çok iyi muhafaza ve tasnif edilmiştir. e Tarihçilerimiz için burada umulmaz tetkik saha- Zagoza kalesinin dış kapısı ları vardır. Edebiyat Fakiiltesinde doktora tezi yazmak istiyen genç- lerimiz de bu membadan fetifade suretile kıymetli eserler vücuda ge- tirebilirler. Ragoza'yı gezip gör ra Kâzım Şinasi Dersan'ın hatırı na dâhiyane bir fikir geldi, Bizi gezdiren Ragoza'lıya dedi ki: — Eski defterleri bir karıştırsak; acaba Ragoza'nm haracından ba- kayada kalmış bir şeyler yok mu- dur? Ragoza'lı hazır cevap bir adam- miss — Aman, dedi. Ben de bu mese- leyi açmak için ancak bir vesile arıyordum. Hazır elimize beş Türk geçmişken haksız yere bizden aldı Emız haraçları geriye istesek... Kâzım Şinasinin ödü koptu. Ira- desi haricinde olarak eli, para çan- tasınm bulunduğu cebe gitti. Fa- kat çantayı çıkarmak için değil, ce- bi dışarı taraftan sımsıkı basıtr- mak için... — Vazgeçtim, dedi. Peki defter- leri açmıyalım. Sulh olalım, git- sin, Tü kelimesi (Ragoza) da, Türklük - Yugoslavlık mü- nasebetleri için bugün hakikaten pek yerinde bir kelimedir. Babıâli Ragozayı himaye etmekle cenup Islâvlığının beşiğini kendi ellerile sallamıştır. Cenup Islâvlık harsi- ni, Ragoza'da yazılan stegli şiirler- den, tarihf kitapladan, Ragoza'lı islâv milliyetperverlerinin “deha- #indan çök kuvvet almıştır. Fakat tarihin mukadderatı dön- müş, dolaşmış, bu suretle bu kuv- veti Türklük aleyhinde büyütmüş, fukat nihayet bugün Türklüğün sulh ve inkişaf hususundaki men- faatlerini Yugoslavlığın ayni yol. da menfaat ve endişelerile bir ha» mur haline getiriniştir. Ragoza'dan bunları düşünerek ve dostluk ve ahenk. duyguları duyarak ayrıldık, Mwgütere Kralmın son siyaretinden sonra moda Dubrovnik (Zagosa) haline gelen $ er İ Tarihi Dedikodu Adam akıllı 'eşek Kiçiik Haydar Efendi, lecek derecede muktesitti ba giyer, birinci hukuk mahkemesine öyle gelirdi. Müstakim, zeki ve serlülintikaldi; Çalışkanlığı akıllara hayret veren bir dereceye varır. Hele Mecelle şerhi büylik bir gayretin mahsulüdür. Mü- cellei ahkâm adiye devrinde hâkim ve avukatların bu yüzden çok kolaylık gördükleri muhakkaktır, O kadar ki, Haydar Efendinin, reyinden istifade etmek için Avrupa avukatları, Avru- pa hâkimleri Haydar Efendiye mü- İ racaat etmeği âdet edinmişlerdir. | MUTA i Haydar Efendinin kışlık semti Be- yanıtta Soğanağa mahallesldir. Mi- tat paşa konağı satılıp mahalle hali- İne gelince orada güzel bir küşane kurdurdu. Haydar Efendinin muay- | yen yazlık yeri yoktu. Her sene bir i ere giderdi. Meselâ bir sene Çamlı cada oturur, bir at bularak iskeleye İ öyle iner ve çıkardı. Ata binmesine sebep araha kirasından kurtulmak içindi. Haydar Efendi, bazı seneler Sarı- | yere yazlığa giderdi. Ahbaplarından, arkadaşlarından pek samimi olanla- rın bile perşembe akşamları omisa. İ firliğe geldiği nadir görinürdü. Fe. | kat nasılsa bir perşembe akşamı Soy- tarı Hüsam geldi. | Soytarı Hüsam, Haydar Efendi ile beraber birçok seneler bulunmuştur. | Haydar Efendi, İstanbul birinci huf İkuk mahkemesi reisi iken Soytarı Hüsam da aza mülâzimi idi, | Sabah kalktılar. Bir gezinti yap- mak İstediler. Sarıyer iskelesine in- diler. Haydar Efendi bir çekçek ara- basma fiyat sordu: “Sultan Suyuna kaça?,, dedi, Arabacı otuz kuruş is- teyince Haydar Efendinin gözleri faltaşı gibi açıldı, Hemen yanındaki» ne dönerek: “— Hüsam!.. Otuz kurus verilir para mı?.. Sultan Suyundan vazgeçe- İlim. Gel şuradan birer adamakıllı e- İ sek bulalım. Seninle altmışar paraya | Hünkâr Suyuna çıkalım,, dedi, Soytarı Hüsam “adamakıllı eşek,, lâfını eşitince hemen durdu. Mutadı olduğu üzere uzun sakalmı eline alıp büktü ve Haydar Efendiye: “— Hocam, dedi, esek akıllı adam sana ne kadar istersen bulutum, fa- kat adam akıllı eseği nerede bula- iy?! Abdurrahman Âdil EREN —şş 2 m | Sıhhiye Vekilinin Lüleburgaz daki tetkikleri Lüleburgaz, (Hususi muhabirimiz. yazıyor) — Sıhhiye Vekili Doktor İ Refik Saydam, yanında Trakya W- mumi müfettişi General Kâzım Di- rik, İskân umum müdürü Cevdet, İskân müfettişlerinden Sabri Puat, Kırklareli valisi Hasip olduğu halde buraya gelmişlerdir. Vize ve Saray tarikile Ahmetbey, İmralir, Sakızköy ve Umurca köyle rini teftişten gelen vekil ve arkudaş» ları şehrimizde Tümgeneral Şetaet- tin tarafından karşılanmışlardır. Şe- reflerine verilen çay ziyafetinden İsonra misafirler istasyona giderek geceyi Jstirahatlerine tahsis edilen hususi vagonda geçirmislerdir. Ertesi günü Refik Saydam bera- berlerindeki zevatla yeni yapılan göç men evlerini teftiş ei sas 95 da Babaeskiye hareket eylemişlerdir. | İki hırsız mahküm oldu , Cerrahpaşada birkaç evi soymak « İten suçlu Ruhi ve Mehmedin muha « İ kemelerine dün Üçüncü Cezada ba » (kılmıştır. Ruhi 10 aya, Mehmet $ ay 27 güne mahküm olmuştur, İzzetin muhakemesine başlandı Arkadaşı Yunusu karısı Fatma ile bereber yakalıyarak Fatmayı öldü - İren ve Yunumu yaralıyan Tramv Şirketi otobüs şi Izzotin rm kemesine dün Ağırosza mahkemesin- İde gizli olarak başlanmıstır