Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
P eee 22-9- 936 | k * TAN Gündelik gazete Başmunharriri Ahmet Emin Yalman 'Tan'ın hedefi: Haberde, fikirde, herşeyde temiz, dürüst, samimi olmak, kariin gazetesi olmaya çalışmaktır. Günün meseleleri 12 senelik lise tahsili meseleyi halletmez Türk lisesini bitiren kızamı tahsili- ni tamamlamak üzere Amerikaya göndermeye karar verdik. Amerikada bildiğimiz kollej ve ü- niversitelere yazdık. Kabul şartlarını bildirmelerini istedik. Bize birçok kâğıtlar gönderdiler. Bunlar arasında bir de çocuğun tah- sil derecesini anlatacak büyük bir su- al kâğıdı çıktı. Ta orta mektepten itibaren okuduğu bütün derslerin ay- Ti ayrı İsimlerini, her birinden ayrı ayrı senelerde aldığı T ları İs. tiyorlardı. Fazla olarak da: — Klinik ve lâboratuvar mesaisi vedir? Diye soruyorlardı. İstedikleri malümatı verdik. Fa- kat son suale cevap veremedik. Çün- kü çocuk bulunduğu mektepte bir saat bile klinik ve lâboratuvar işi yapmamıştı. Mektebin bir müzesi ve bir kütüphanesi vardı amma, müze gibi bunlar da yalnız seyir içindi. Ço- cuğun, istifadesine verilmemeşti. *.. Komşumuzun üniversiteye devam eden bir oğlu var. Geçende hocası bir mesele hakkım- da bir etüd hazırlamalarmı istemiş, İstenen mesele gayet basit bir coğ- rafya meselesiydi. Sadece bir iki ki- bu leyi ora- © SA rBızım yaramazlar BU HINZİIR SAPKA BAŞIMI AĞRITIYOR .?NE YA PAYIM DELİK BANA VER. ŞUNA BİRKAÇ DELEYİM, — ŞAPKAMI a * 5 İ ! 'l'ıırilı;mbedikodu İ Adam akıllı eşek Küçük Haydar Efendi, hasis deni- lecek derecede muktesitti. Sırtına â- ba giyer, birinci hukuk mahkemesine öyle gelirdi. Müstakim, zeki ve seriülintikaldi; Çalışkanlığı akıllara hayret veren bir Yugoslavyadan Röportajlar Tarihte Bir Gezinti Ragoza'da 10 asır B ugün Dubrovnik de- nilen eski Ragoza- ya ayak basınca Alman şa- iri Şiller'in bir şiirini ha- tırladım. Şair, göklerden indirdiği bir kahramanına dünyanın ayni yerini be- şer yüz sene fasıla ile zi- yaret ettiriyor. Kahra- man, bir ziyaretinde bir deniz, bir defasında ma- mur bir şehir, başka bir defasında bir otlak yeri buluyor ve yeryüzünün mukadderatındaki deği- şikliklere hayret ediyor. Şiller'in kahramanı Ragoza'ya gelseydi hayrete lüzum gorıı-uye- cekti. Çünkü burada zamana 'da- yını.bumış bir âlem var. Asırlar tap dan çıkarıp yazacaktı. Uğraşmış, muyaffak olamamış. Mhayetbımlltk-.ıettlveyudnm ai istedi. “Her'hangi bir lise talebesinin mu- vaffakiyetle yapabilmesi lâzım gelen bu işi bir üniversiteli gencin yapa- maması beni hayrete düşümüştü. * * * Ben ecnebi mekteplerin - düşmanı- yım, Fakat aradaki farkı göstermek ü- zere size bir de şu vakayı kaydetmek isterim: Amerikan kollejinin son sımıfında talebeye muayyen mevzular üzerin- dan birine de Türkiyede hapishane- leri tetkik etmek vazifesini vermiş- ler. Bu genç Türkiye hapishaneleri hakkında kitap aramış. Bulamamış. Müddeiumumi ile mülâkat yapmış. uşw dokfnrlu—lylo görüş- m Hapishane ve tevkifhane müdür- lerini görüp not almış . Fakat topladığı malümat onu tat. min etmiyordu. Bir gün bize geldi. Birkaç gece için hapishanede kala- rak hapishane hayatını yakından tet- kik etmek istediğini söyledi ve buna imkân olup olmadığını sordu. Tabii arzusu İs'af edilemedi. Çocuk topla. dığı malümat ile kaldı. * * * Lise tahsilini 12 smrfa Myı » düşünüyorlar: Bu bir zarurettir, muhakkak ya- “pılması lâzımdır. Uuııhılllonbtr Yani bir kelime ile program — ve usulü tedris meselesidir. Liselerin programları ve tedris g- sulleri değişmiyecekse, llse - tale- besi hâlâ ezbercilikle smıf geçip, diploma alabilecekse, lise tahsilini 12 smıfa çıkarmak meseleyi hallet- Miyecektir geçmiş, fakat Ragoza'nın ebediyet için yapılmış binalarma, eski Roma günlerinden bugüne ka- dar canlı olarak yaşıyan an'ane- lerine el ıaı—ememışur On beşın- evvelki muhiti taptaze bu abilirsiniz Ragoza evrak mahzeninde Türk tarihine ait binlerce vesika var bir eseri... Birkaç gün evveline kadar Ra- goza benim için kuru bir isimdi. Burada yeni bir âlem tanıdım, fa- kat nekadar kıymeti değişen bir âlem... Burasını yüksek kayalar kara - dan ayırmış; deniz, tabii limanlar ve istihkâmlar yapmış. Cenubi Is- lâvlar burada Lâtinlerle karışmış- lar. kıyme'denm İslâv hususiyetlerile Fakat Adriyatiğin nalar yıkmış, fakat Ragoza az bir zamanda her şeyi eski haline koy- muştur. Vapur iskelesinden gelen tram- vaydan inince bugünkü ha- yata ait her şeyi geride bırakıyor- sunuz, Şimdi içinde manulyalar, Akdenize mahsus renk renk çiçek- N ağaçlar bulunan kale hendeği- ni bir köprü ile geciyorsunuz. Ken- dinizi evvelâ iç ve dış kaleye ait iki yüksek sur arasında buluyor- sunuz. İç kaledeki âleme iyice ha- zırlanmanız için, görüşünüzün bir- kaç saniye müddet iki duvar ara- sında hapsedilmesi lâzımdır. İçeri girince gözünüze inanmı- yorsunuz. İç kalenin diğer uçtaki kapısına kadar uzanan dört, beş yüz metrelik caddede yürürken, eski eski muazzam binalara, bun- lar arasından yanlara doğru giden bir metre eninde eski zaman 80- kaklarma, bu sokaklardaki asırlar görmüş taş evlere bakarken gözle- rinizi uğuşturuyorsunuz. —Mekân mefhumunu tamamile kaybediyor- sunuz, Size öyle bir his geliyor ki, mekân değil, zaman içinde yürüyor- sunuz. Beş astr evvel, on asır ev- vel, ayni kale duvarları arasında dolaşan halk arasma karışmış ol- mak duygusu başka her şeyi unut- turuyor, kdeniz iklimi bu noktaya bü- tün güzelliklerini toplamıştır. Sonra burasını renk renk kıymetli taşlarla bir mücevher gibi işlemek 'çfl tarihle tam iş birliği yapmış- Bim Ragoza'yı tanıtmıya hükü- met tarafından memur edilen çok bilgili Ragoza'lı, beraberce kale merdivenlerini tırmanırken, — İç -avluları. büyük portakal ağaçlari- le, palmiyelerle dolu eski binalarda dolaşırken mütemadiyen anlatıyor- du: Şurası yedinci asırdanberi Ra- goza'da bulunan ve hAâlâ burada yaşryan bir aileye ait mezarlar, şu köşe filân ve falan hatrraları sak- lyor. Surada filân san'atkârm yaptığı resim, heykel veyatezyinat var. $u merdivenin parmaklığı Rö- nesans san'atinin en temiz ve sade diğer sahil yerlerinde olduğu gibi çarpışmamışlar, — bir aristokrat- halk ikiliği yaratmamışlar. Eski zamanlarda hiç görülmemiş bir de- mokrat cümhuriyet kurrmuşlar. Bu cümhuriyette 51 kişiden mü- rekkep, dört sene için seçilir bir Ayan meclisi var. Meclis hep aris- tokratlardan mürekkep... Ayda bir defa reisini yeniliyor. Fakat mec- lisin hiçbir icrai salâhiyeti yok. Bu salâhiyeti halk, mümessillerinden mürekkep on bir kişilik bir icra heyeti halinde kullanıyor. Bunlar her hareketlerinden âyan meclisi- ne hesap veriyorlar. Eski Roma an'anelerini ves. Zagoza'nın meşhur Ayan binası ticaret gemisine kem gözle bak- mak, Osmanlı toprağma tasallut etmekle müsavi tutulmuştur. Bu- nun için Ragoza gemileri, asırlar- ca Akdenizde serbestçe ticaret ede- bilmişlerdir. Ragoza kervanları, yakın şark ticaretini bir müddet adeta inhisar — altında tutmuş- lardır. Ragoza, hem İstanbula ver- diği haracın, yüzlerce mislini bu himaye sayesinde, deniz ve kara ticaretinden temin etmiş, hem de çok zengin bir yer olmasma rağ- “ men hürriyetine ve istiklâline sa- Rıgou'nm hükümet nümunesi, orta kurundan 19 uncu asra kadar üuzanan zaman için misilsiz- dir. Burada asırlarca müddet, yal- nız umumi menfaate dayalı bir hü- kümet tarzı ortalığa hâkim olmuş- tur. Ragoza âyan binasının kapı- sında hâlâ bugün şu kelimeler oku- nuyor: “Buraya girerken şahsi endişe ve menfaatlerini hariçte bırak. Bu binada yalnız umumun men- faatini düşüneceksin!,, Kromvel, tam nefis feragatine ve temizliğe dayanan idare tarzı için daima Rağozalıları misal göster- miştir. (Makyavel) Ragoza hari- ciye nazırı olması için vaki olan daveti kabul edememiştir, fakat, (Prens) isimli kitabında, en yük- sek siyast faziletlerin Ragoza'da bulunduğuna dair çok sıcak bir sevgi ile yazılmış sayfalar vardır. Venedik, bütün Adriyatik cüm- huriyetlerini birer birer yuttuğu “halde Ragoza nasıl müstakil kal- * mıştır? Bu kadar serveti bir araya getirmek, her şeyini korumak, bil- giyi, san'ati ileri götürmek imkân- larmı nerede bulmuştur? Ragoza bu imkânları Türklüğün himayesi altında temin — etmiştir. Asırlarca müddet Ragoza bize haraç vermiştir. Fakat yalnız bu kadar- Ja kalmamıştır. Ragoza'lılar, ken- dilerine mahsus yüksek diplomatlık kudretini kullanarak Tstanbul hü- kümetinin dostluğunu ve — tam ve müessir himayesini kullanmıya muvaffak olmuslardır. Bir Ragoza hip kalabilmiştir. B abıâli bir aralık Ragoza'ya şunu sormuştur: — Bizim himayemiz altındasmız, bize haraç veriyorsunuz... Pek âlâ, fakat neden şehrinizde bu tabiiye- ti gösterir hiçbir alâmet yok? Ragoza'nın keskin diplomatları başbaşa verip bu işe bir çare dü- şünmüşlerdir. Öyle bir çare ki, hem Babıâli memnun olsun, hem kendi istiklâl ve şereflerine halel gelmesin... Nihayet âyan binasının üzerine ancak mikroskopla görülecek bü- yüklükte, sarıklı bir Türk mezar- taşı örneği koymuşlardır, Böylece Babıâlinin dediği olmuş, fakat Ra- gozada böyle bir tabiiyet alâmeti bulunduğunu hariçten kimse fark bile etmemiştir. Bununla beraber Ragoza ile Ba- biâli arasındaki münasebet çok sı- kı idi. Bu muhabereyi idare için Kagozada bir türkçe muhabere da- iresi vardı. Arap harflerile türkçe yazmak san'ati Ragoza'da çok ile- Ti gitmiştir. Divan yazısının en gü- zel örneklerini Ragozalılar yazmış- lardır. Bugün Ragoza evrak mahr zeninde bulunan yüzlerce, bin! vce türkçe vesika, son asırların Türk tarihi için en kıymetli bir kaynak- tır. Vesikalar çok iyi muhafaza ve tasnif edilmiştir. Tarihçilerimiz için burada umulmaz tetkik saha- İ Zagoza kalesinin dış kapısı ları vardır. Edebiyat Fakitltesinde doktora tezi yazmak istiyen genç- lerimiz de bu membadan istifade suretile kıymetli eserler vücuda ge- tirebilirler. Ragoza'yı gezip gördükten son- ra Kâzım Şinasi Dersan'ın hatırı- na dâhiyane bir fikir geldi. Bizi gezdiren Ragoza'lıya dodi ki: — ESski defterleri bir karıştırsak; acaba Ragoza'nın haracından ba- kayada kalmış bir şeyler yok mu- dur? Ragoza'lı hâzır cevıp bir adam- mış: , — Aman, dedi. Ben de bu mese- leyi açmak için ancak bir vesile arıyordum. Hazır elimize beş Türk geçmişken haksız yere bizden aldı- ğmız haraçları geriye istesek... Kâzım Şinasinin ödü koptu. İra- desi haricinde olarak eli, para çan- tasının bulunduğu cebe gitti. Fa- kat çantayı çıkarmak için değil, ce- bi dışarı taraftan sımsıkı basıtr- mak için... — Vazgeçtim, dedi. Eski defter- leri açmıyalım, Sulh olalım, git- sin, s ulh kelimesi (Ragoza) da, Türklük - Yugoslavlık mü- nasebetleri için bugün hakikaten pek yerinde bir kelimedir. Babiıâli Ragozayı himaye etmekle cenup Islâvlığının beşiğini kendi ellerile sallamıştır. Cenup İslâvlık harsı- nı, Ragoza'da yazılan ateşli şiirler- den, tarihft kitapladan, Ragoza'lı İslâv milliyetperverlerinin deha- sından çok kuvvet almıştır. Fakat tarihin mukadderatı dön- müş, dolaşmış, bu suretle bu kuv- veti Türklük aleyhinde büyütmüş, fakat nihayet bugün Türklüğün sulh ve inkişaf hususundaki men- faatlerini Yugoslavlığın ayni yol. da menfaat ve endişelerile bir ha- mur haline getirmiştir, Ragoza'dan bunları düşünerek ve dostluk ve ahenk. duyguları duyarak ayrıldık, Ingiltere Kralının son ziyaretinden sonra moda haline Dubrowvnik (Zagoza) gelen | | dereceye varır. Hele Mecelle şerhi büyük bir gayretin mahsulüdür. Mü- cellei ahkâm adiye devrinde hâkim ve avukatların bu yüzden çok — kolaylık gördükleri muhakkaktır. O kadar ki, Haydar Efendinin, reyinden istifade etmek için Avrupa avukatları, Avru- pa hâkimleri Haydar Efendiye mü- racaat etmeği âdet edinmişlerdir. . » * Haydar Efendinin kışlık semti Be- yazıtta Soğanağa mahallesidir. Mi- tat paşa konağı satılıp mahalle hali- ne gelince orada güzel bir kâşane kurdurdu. Haydar Efendinin muay- lyeıı yazlık yeri yoktu. Her sene bir yere giderdi. Meselâ bir sene Çamlı- cada oturur, bir at bularak iskeleye öyle iner ve çıkardı. Ata binmesine sebep araba kirasından kurtulmak içindi. Haydar Efendi, bazı seneler Sarı- yere yazlığa giderdi. Ahbaplarından, arkadaşlarından pek imi olanla- rım bile perşembe akşamları misa- firliğe geldiği nadir görünürdü. Fa- kat nasılsa bir perşembe akşamı Soy- tarı Hüsam geldi. Soytarı Hüsam, Haydar Efendi İle beraber birçok seneler bulunmuştur. Haydar Efendi, İstanbul birinci huf kuk mahkemesi reisi iken Soytarı Hüsam da aza mülâzimi idi. Sabah kalktılar. Bir gezinti yap- mak istediler. Sarıyer iskelesine in- diler. Haydar Efendi bir çekçek ara- basma fiyat sordu: “Sultan Suyuna kaça?,, dedi, Arabacı otuz kuruş is- —— teyince Haydar Efendinin gözleri faltaşı gibi açıldı. Hemen nnmdıkı ne dbnerek “— Hüsam!... Otuz kuruş - verilir para mı?., Sultan Suyundan vazgeçe- lim, Gel şuradan birer adamakıllı e- şek bulalım. Seninle altmışar paraya Hünkâr Suyuna çıkalım,, dedi, Soytarı Hüsam “adamakıllı eşek,, lâfını eşitince hemen durdu. Müutadı olduğu üzere uzun sakalmı eline alıp büktü ve Haydar Efendiye: 4“—— Hocam, dedi, eşek akıllı adam sana ne kadar istersen bulutum, fa- kat adam akıllı eşeği nerede bula- yım?!,, Abdurrahman Âdil EREN Sıhhiye Vekilinin Lüleburgaz- daki tetkikleri Lüleburgaz, (Hususi muhabirimiz yazıyor) — Sıhhiye Vekili Doktor Refik Saydam, yanında Trakya u- mumi müfettişi General Kâzım Di- rik, İskân umum müdürü Cevdet, İskân müfettişlerinden Sabri Fuat, Kırklareli valisi Hasip olduğu halde buraya gelmişlerdir. Vize ve Saray tarikile Ahmetbey, İmrallı, Sakızköy ve Umurca köyle- rini teftişten gelen vekil ve arkadaş- ları şehrimizde Tümgeneral Şemset- tin tarafından karsılanmışlardır. Şe- veflerine verilen çay ziyafetinden sonra misafirler istasyona giderek geceyi ,istirahatlerine tahsis edilen hususi vağonda gecirmişlerdir. Ertesi günü Refik Saydam bera- berlerindeki zevatla yeni yapılan göç men evlerini teftiş etmiş ve saat 9.5 da Babaeskiye hareket eylemişlerdir. İki hırsız mahküm oldu * Cerrahpaşada birkaç evi soymak « tan suçlu Ruhi ve Mehmedin muha « kemelerine dün Üçüncü Cezada ba » kılmıştır. Ruhi 10 aya, Mehmet 8 ay 27 güne mahküm olmuştur. İzzetin muhakemesine başlandı Arkadaşı Yunusu karısı Fatma ile beraber yakalıyarak Fatmayı öldü - ren ve Yunusu yaralıyan Tramvay Şirketi otobüs şoförü İzzetin muha - kemesine dün Ağırceza mahkemesin- de gizli olarak başlanmıstır. n T -yelli V| af Ç a SA Ve | K el Vi î] h Ü Ka e$