e i E 5 - No.44 5 Bugün ve bu gece bizde misa- İle kalırşm. Yarın bir adamla gi- ersin, Dertli Hasan önce buna razı olma» Fakat Hakan o kadar yalvardı ki anlatıyorlardı. On beş, yirmi dakika gidince gü- *el bir derenin kenarında kısa boylu ler görüldü. Burası Eyrarbahhi kasabasıydı. 1z- İlandanm diğer kasabalarında olduğu İEibi burada da kasabayı idare eden hdam halk tarafından seçilirdi. Çün- kü Danimarka kralı buraya yalnız bir vali ile birkaç büyük memur gön- İleriyor, diğer işleri halkın eline bi-! , Bununla beraber adanın büyük şehirlerile kasabalarmda pek kok Danimarkalılar (yerleşmişlerdi Yenginler ve toprak sahipleri kazan- dıkları için netice itibarile bütün a- ön Danimarkalılar tarafından idare 'tdiliyor demekti. . Hakon Türklerin adaya geldikle- Mini duyunca adamlarını silâhlandır- Mış, çoluk çocuğu da yakm dağlara nştı, Fakat onların kıyılarda “dolaştıkları, garba doğru gittik - İerini öğrenince geniş bir nefes al kasaba da her zamanki hayatı- İha dönmüştü. Kendisi bir gün önce Iki saat ka- ötedeki çiftliğe gitmiş ve gece kalmştı. İşte bu sırada saba- | İha doğru Hakonun evinden çığlıklar Yâkin bunlar çabuk kosii- mişti, Biraz sonra çığlıklar ve im- | İdat sesleri yeniden sokaktan işitil - 'miş, bunlar da pek az sürmüştü. Halk yeniden korku içinde kalmış- İk. | Hakonun evine yakm oturanlar karanlıkta kadı, kız ve çocukları sü Yükleyip götüren #ilâhir karaltıları Börünce: 4 al ler baskm yaptılar”. Diye haber vermişlerdi. Başlarında onları idare ödecek bir dam olmadığı için toplanıp ta kor- Sânların Üzerlerine gitmekte gecik - Çünkü | düşündüke om karşı duyduğu hay- v 7 8 i iz gs Li ! . | kabul etmiş İğ Mk nd İNAL İM e e FERT Izlândanın bugünkü manzaralarından: — Sevdim. Güzel yer. sunuz? » — Yazan : Kadiroan Kajı — Bütün kasaba halkı, bu eşsiz ve kahraman adamı görmek için evin önünde toplanmışlardı. Dertli Hasan, Prens gibi ikram görüyordu e — Rikyavik Timanı — Vah vah. Dertli Hasan bu sorguya hemenİ onu buluruz. cevap verememiş, dalgın dalgm bak- muşta. Hakon ilâve etti: — Anneniz, babanız, kardeşleri » nizi de buraya getirirsiniz. Dertli Hasan sözü uzatmamak için rastgele bir cevap verdi: — Benim kimsem yok ki... Dertli Hasan içini çekti, Onun ümitleri yüzde yüz değildi. Hakon devam etti: — Bulamazsak ne çıkar sanki Bizim kasabamızda da sevimli, kalbli, güzel kızlarımız var. (Arkası var) TAN Mademki öyledir, — O halde niçin burada kalmıyor- | burada kalıniz. Sevdiğiniz kızı bul- mak için yardım ederiz. Umarım ki Maliye tayinleri Bazı memurlar arasında değişiklikler yapıldı Ankara, 11 (Tan) — Üsküdar mmtakası icra Âmirliğinden kadro a- çığında kalan Necmettin İstanbul tahsil şube şefliğine, Balya maliye tahsil müfettişi Nuri Balıkesir tah- sil kontrol memurluğuna, Bandırma tahsil müfettişi Nihat Manisa tahsil köntrol memurluğuna, Mardin tahsil milfettişi Fahri Mardin tahsil kon - trol memurluğuna, Eruh tahsil mü - fettişi Cemil Van tahsil kontrol me- murluğuna, Midyat tahsil müfettişi Halil Urfa tahsil kontrol memurluğu- na, Samsun tahsil müfettişi Halil Samsun tahsil müfettişliğine, Sey - han milli emlâk direktörü Sadık Sey- han tahsil şube şefliğine, Ankara Kızılbey tahsil memuru Refet Bursa kotrol memurluğuna Adiyaman tah- sil müfettişi Halil, Tunceli tahsil kontrol memurluğuna, Milli Müdafaa Bakanlığı muhasebesinden Bedri Sey han tahsil kontrol memurluğuna, Fi- nans Bakanlığı hesabat direktörlü - ğünden Melek Bolu tahsil kontrol Birecik malmüdürü Remzi Mâlatya tahsil kontrol memur luğuna, Bursa tahsil şube memuru Hadi Bursa tahsil şube şefliğine ter. flan tayin olunmuşlar, ve Karasu mMemurluğ « |malmüdürü Ali Hüsnü Vekâlet em» iyi rine alınmıştır. Primadonna Bahriye Haçiç ile bir mülâkat Belgrat bülbülü “ Bir bahçe sah- nesine çıkacağımı aklımdan geçirmedim!,, diyor (Geçen hafta içerisinde yapı- lan bu mülâkatı yazılarımızın fazlalığı o yüzünden o birkaç gün teaahhurla bugün meşre- diyorus:) Lokantada yemek yediğim salona Primadonna Bahriye Haçiç, iki hem- şerisinin refakatinde geldi. Civarda- ki masalardan birisine oturdular. i| Mükâlemelerinden o akşam Istan - buldan ayrılacağı anlaşılıyordu. Bu son fırsatı kaçırmak İstemiyerek sofralarma doğru yürüdüm. Ve mü- saadelerini alarak oturdum. Kisa bir mükaddemeden sonra görüşmeye başladık: — Şehrimizi nasıl buluyorsunuz? Büyük hasır şapkanın altma giz - lediği plâtin saçlı başını benden ta- rafa çevirdi. Iri, mavi gözlerinde memnuniyet İfadesi vardı. Yavaş ve tatlı bir sesle: — Çok, çok güzel, dedi, Okuduk»)? larım ve işittiklerimin hakikati ifa- de etmek hususunda nekadar rayıf olduğunu memleketinizi gözümle gör düğüm zaman anladım. — Siz Istanbula kendi hesabınıza mı geldiniz, yoksa davet mi edildi- niz! — Kızılay tarafından davet eğil- dim. Bu yöz Istokholm, Kopenhak ve Bükreş davetleri arasmda hangi- sini tercih edeceğimi düşünürken Kızılay daveti geldi. Maddi hiçbir mukayeseye lüzum görmeden Kızıl. ay davetini derhal kabul ettim. — Diğer davetleri reddedip bunu olmanızdan dolayı memnun musunuz? — Çok memnunum. Maamafih mesleğim ve san'atim bakıramdan buranın teşkilâtmı bilmiyordum. Bir bahçe salinesine çıkmağa davet edi- leceğimi akıl ve hayalimden bile ge- çiremezdim. Ve Kızılay gibi büyük gayeli insani bir muna olmasaydı, şüphe yok ki dederdim. — Beylerbeyi balosuna geleceği - nizi işitmiştim. Gelmediniz. — Ben davet edilmedim. — Davet edilseydiniz, gelir miy- diniz? — Memnuniyetle? — Şeraiti kendinize muvafık bul- na « red- dan bir iki parça söyler miydiniz? — Belki... Bölgrat Bülbülü Bahriye Haçiç Ben gehir namma kızardım. Mü-| kâlemeyi başka (taraflara götür - mekte istical ettim: : Primadonnanın hayatı — Hayatınız hakkında malâmat istemektiğime niz — Bosnada Saray - Bosna gehrin- de doğdum. Babam ve amcam mü- Zonguldakta feci bir kaza oldu Direksiyon mili şoförün başını parçaladı Zonguldak, (Hususi muhabirimiz. den) — Ereğli - Devrek yolunda müthiş bir otomobil kazası olmuş, E- reğliye gelmekte olan Fethinin ida - resindeki 79 numarali. ölobüs dik- katsizlik yüzünden yol kenarma yu» varlanmıştır. Arabanın ön kısmı parçalanmış volan kırılmış ve direk- (siyon mili goförüin gözünden girerek * başının arkasından çıkmıştır. Fethi ( ölmüştür. Yolculardan tüçü ağır, beşi hafif surette yaralanmıztır. (daki beş senelik tahsilim Yugoslay (hükümeti hesabma olduğu için 931 İde Belgrada döndüm. Ve işte bildi- Jğiniz veçhile Belgrat operası pri - | padonnastyım — Bu müddet yarfında başka memleket operalarında bulunmadı - nız mı? — Bulundum, tabii. Çekoslovak- yada Prag Opörasmm daimi azası. yım. İsviçre ve Almanyanın muhte- Uf şehirlerinde muhtelif öperalar söyledim, Buraya yakın olarak an- cak Sofya Operasında bulundum. Dediğim gibi bu sene Bükreş veya Künpenhaga veya İstokholma gide- ceğime İstanbula geldim ve çok memmintim. ? müsaade eder misi-| | Siz gahsan en ziyade hangi © peradan zevk alırsınız? — Hepsinden. — Fakat şöyle mukayese etmek nevver adamlardı. Muhitin koyu ta-| yâzımgelse içlerinden en ziyade hoş- assubüna Teğmen. bize-iyi — terbiye| landığınız bir. iki tanesinin ismini verdiler, — Demek kardeşleriniz var? veremez misiniz? — Salöme ve Ayda, — Evet, iki hemşirem var. Ikisi| Veda için bana elini uzatırken, de üniversitede. Birisi hukuk, diğeri | dedim ki: de felsefe tahsil ediyor. — Biz de opera sahibi olmek için — Onlar da sizin gibi kumral mı) çalışıyoruz. Sahnemiz tamam olun - dır? ca davet etsek elbette gelirsiniz de- — Hayır, bilâkis esmer, hem de|gil mi? bütün manasile esmer... — Vaktim, işim müsait oldukça, — İçinizde yalnız siz mi musiki- | Türkiyeye memnuniyetle gelirim. ye intisap ettiniz? O, iki dostu arasında uzaklaşırken — Evet, yalnız ben. Daha yedi|ben düşünüyordum: Dost Balkan yaşmdayken “piyanoya ciddi suret-| devletlerinin milli oyun ve musikile- te çalışmaya başladım. Pederim mu |rini görmek ve dinlemek için onları tasarrıf olarak Binaloka gehrinde |buroya' kadar davet ediyoruz. Bu bulunduğu müddetçe ben de orada | dost milletlerden birisinin el üstün- idadi tahsilini gördüm. Sonra Viya-|de tuttuğu milif, en büyük san'at - nads musiki ve dram akademisinin | kârı tam bu sırada aramızda bulu- altı senelik tahsilini beş senede yap| nuyor. Biz bu san'atkârı dinlemek, tım. takdir etmek için şehir namma ne — Ik defa neredö sahneye çık-| yaptık? Onun hemşerileri namına tmız? verdiğimiz bir baloya bile kendisini — İsviçrede Berne şehrinde Puç-| davet etmedik. Hem bu artist, Ha- saydımız, bize sevdiğiniz operslar -| çininin Tosca operasında. — İsviçrede çok kaldınız mı? — 929 dan 931 re kadar. Vivana- ” tice, Meliha gibi ayni vezinde, ayni kökten bir isim taşıyor! . MO Tiğ y 7 9 ez /MARI ANTUVANET.. MON Yasan: King ZWEİG yi Facianın birinci fakat çetin tarafı yeni başlıyor Fersen çok konuşkan, eğlence hi- kâyeleri anlatan ve herkesi eğlendi- ven hoşsohbet bir insan değildi. Ze- kâsı sert ve kuvvetliydi. Ayni £a » manda fevkalâde dirayetli bir adam- dı. Buz gibi görünen Fersenin ateş gibi sıcek bir kalbi vardı. Eğlenme- yi sever, balolara gider ve iyi dans ederdi. Nitekim bir akşam bir ope- ra balosunda başma garip bir vak'a gelmiştir. 30 Kânunusani 1774 senesindeydi. Baloda çok ince süslü ve Jâtif obir kadma tesadüf ediyor. Yüzü maske- li olduğu için bu kadının kim oldu. ğunu öğrenemiyor. Konuşmaya, şa- kalaşmaya başlıyorlar. Fersen de hoşuna giden bu kadm ile dostluğu ilerletiyor. Hattâ © gedeyi beraber! geçireceğini ümit ediyor. Fakat bir müddet sonra bu meçhul kadınım et- rafmda erkekli kadmlı bir khlabalı- ğm dolaştığını kulaktan kulağı fis. kos ettiğini görüyor. Nihayet kadm maskeşini - çıkarıyor ve karşısmda Fransa tahtma kraliğe namzedi Ma- Tİ Antusneti görüyor. Kocasını uy- kaçmış, eğlenmeye gencile fazla meşgul olduğunu gören etrafındaki- ler buna mâni olmak İstediler. Ma- ri Antuaneti alıp locasına götürdü - kuda birakarak saraydan arkadaşlarile £ beraber gelmişti, Bir ecnebi ler. Fakat o dedikoducu Versay müs hitinde ne gizli kalabilirdi? Herkes bundan bahsediyor ve etikete muga- yir olan bu hareketi tenkit ediyor - lardı. Bir veliaht zevcesi bir ecnebi- ye bu kadar iltifat edemezmiş, Er- tesi gün Viyana sefiri İmparatoriçe Mari Terese bir şikâyet mektubü yazdı. Ve derhal çök asi bir cevap geldi. İmparatoriçe kızma şıtnun ve bununla eğlenip kendisini dile getir memesini ve bu mahut maskeli ba- lolardan vazgeçip çılgınlık yapma « masını tavsiye ediyordu. Fakat dai- ma olduğu gibi Mari Antuanet ak- Ima her geleni yapardı. Bu defa da Fersen hoşuna gidiyordu. Hoşuna gittiğini de kendisine belli etmişti. O balo akşamındanberi vaziyeti içti- maiyesi yüksek olan bu genç Versay sarayma kabul ediliyordu. İki genç arasında muhabbet ve aşk başlamış mıydı? Bunu kimse bilmiyordu. Bu yeni başlıyan muâşakayı On Beşinci Lüinin ölümü ihlâ) etti. Ba- lolarda gezen kliçük prenses Fransa Bundan iki gün! sonra Axel de Fersen İsveçe dön- kraliçesi olmuştu. müştü. İkinci perde göyle geçiyor. Dört s6- ne sonra 1778 senesinde Fersen Fransaya dönüyor. Babası onu zen- gin bir kızla evlenmesi için oraya gönderiyor. Fakat Fersenin evlen - meye pek niyet ve arzusu yok. Sebe- bi de malüm! Fransaya gelir gelmez merasim elbiselerle doğruca saraya gidiyor. Acaba onu tanıyacaklar mı? Yoksa unutuldu mu? Huzura kabul edilince kral somurtkan bir tavırla selimmı kabul ediyor. Öte- Kiler bu genç ve güzel ecnebiye çok dostane bakmıyorlar. Hattâ söz bi- le söylemiyorlar, Yalnız onu görür görmez kraliçe: Bu eski bir tanıdık- tır! diyor. Hayır, güzel delikanlıyı kraliçe unutmamıştı. O zaman his - settiği muhabbet bir saman alevi gi- bi geçmemişti. Yeniden tazelenmiş ve kalbini sarmıştı. Ferseni davet ediyor, fevkalâde nezaketle konuşu- yor. Tıpkı dört sene evvel operadaki baloda bareket ettiği gibi yapıyor. Bu aşk oyununda ilk adımı atan Ma- ri Antuanet olmuştur. Herkes hay- retler içinde kalıyor. Düşesleri s6 lâmlamaya tenezzül etmiyen, yedi sene Rohana baş eğmiyen, dört ge- ne Du Barryile konuşmıyan bu mağrur kadın İsveçli gence nekadar hoş muamele ediyor. Her türlü eti- keti unutarak bir gün genç âşığma Isveçli zabit üniformasile Versaya Facianm birinci perdesi kapandı. Asıl meselenin çetin tarafı bundan sonra başlıyor. Şimdiye kadar gay- rtabii bir şey yoktu. On sekiz ya - şında iki genç biribirlerini görmüş- ler, beğenmişler ve sevmişler. Bu ge- gici bir heves, bir çocuk oyuncağı mahiyetinde bir şey sayılabilirdi. l Çeviren: YALMAN perdesi kapandı, seno bu kostümün yakışıp yakışma- dığını anlamaktı. Eskiden yaptığı gi ateşle oynamaya başlamıştı. Fakat bu defa oyun Mari Antu - net için çok tehlikeliydi. Bütün sa - ray halkının gözü üzerindeydi. Çün- kü artık boppalıkları mazur görülen on sekiz yaşındaki küçük prenses değildi. Fransa kraliçesi olmuştu. Fakat hisleri uyanan kraliçe artik duramıyordu. Yedi senelik ıstırap- tan sonra On Altıncı Lüi kocalık va» zifesini başarmıya (o muvaffak ol - muştu. Fakat bu kadar sıkıntıdan sonra sinirleri zayıf düşmüş olan bu güzel ve şehvetli kadın kaba ve çir- kin kocasile güzel ve kuvvetli dostu nu mu«ayese edince ne olacaktı. Ne- ler hissedecekti? Tık defa olarak cidd! bir hisle sevi- yordu. Bu muhabbetini kendisi far- kma varmadan bazan Fersene fazla iltifat göstererek, bazan onu gördü. ğü zaman kızararık belli ediyordu. Mari Antuanetin en insani vecn sevimli hali de hislerini iyi veya f6- na sekliyamaması idi, Bu hali onun için bir tehlike teşkil ediyordu. Sa- raydan bir kadın bir gün Ferseni gö“ rTünce kraliçenin titremeye başladı - ğını herkese anlatmıştır. Bir gün de şarkı söylerken manalı bir cümleyi Fertene bakarak okumuş ve daima soğuk duran güzel mavi gözlerinde muhabbet ışıkları parlamıştı. Bütün Versay sosyetesi dedikodu yapiyor- du. Kral ailesinin herbir ferdinin harekâtı çok mühim addedildiği için bütün bunlar merak ve alâka fle tat- kik edilirdi, Försen kraliçenin âşığı olacak mı? Ne zaman ve nastl ola- cak? Herkes bu suali biribirine 80- ruyordu. : Mari Antuanet Fersene olan zâ fını o kadar belli ediyordu ki herkes genç adamm me isterse kraliçeden alabileceğine emindi. Çok yalvarmâ- ya lüzum dahi yoktu. Kraliçe naz- lanmıyacaktı. Fakat Fersen İsveç- Viydi, Şimal memleketlerinin Insan. ları çok hayalperest olmakla bera « ber sakin ve hesapçı da olabilirlerdi, Bu vaziyetin bu şekilde devam ede» miyeceğini derhal anladı. Kraliçe « nin kendisine karşı sâfı olduğunu görünce kendisi de sevdiğini hisse « dince ondan kaçmak istedi, Çünkü her ikisi de hislerine galebe edemi- yecekler ve kraliçenin ismi ve şöhreti lekelenecek. Aralarında hiçbir cinsi münasebet olmadığı halde sırf âşık olmaları bu kadar dedikoduyu mus cip olmuştu. Fazla yakınlık olunca belki de-bir rezalet olalilirdi. Sonra Fersen çok genç ve ateşliydi. Sevdi- ği genç ve güzel bir kadının yannda bir kardeş gibi kalamazdı. Hariku - lâde yüksek ahlâk ve seciye sahibi olduğu için bu nazik vaziyeti şu g&- gelmesini rica etmişti. Maksat Fer- | kilde halletti: Sevdiği kadınla kendi arasma yüz binlerce kilometrelik mesafe koydu. Amerikaya (gitmek üzere bağı karmakarışık ve çapraşık bir hale gelmeden kesip attı. Iki âşığın bu şekilde ayrıldıklarma gönüllü yazıldı. Aralarındaki (Arkası var) —— m BIR HAFTA ZARFINDA CIKAN KİTAPLAR Yeni Kitapçı Türkiyede çıkan bütü kitapların tam bir lis- tesini her hafta Pazar. "tesi günleri neşrede- cektir. Bu neşriyat hak kında izahat istiyenler İstanbul: YENi KiTAPÇI Adresine müracaat edebilirler.