| karşı tahrik etmek a 13-9.936 Gündelik gazete Başmüharriri Ahmet Emin Yalman Tan'ın hedefi: Haberde, fikirde, herşeyde temiz, dürüst, ni olmak, kariin gazetesi olmaya çalışmaktır. Hâlâ din kavgası Avrupada artık din kavgası kal madı, yerini sınıf kavgası aldı, diyo- ruz. Fakat dün aldığımız Macar gazete- lerinin hâlâ halkın din duygularmı tahrik ederek Türkler aleyhinde neş- riyat yaptıklarına, şahit olduk. Bundan birkaç yıl evvel de Mae: gazeteleri bu hatayı yapmışlardı, buji yıl nedense tekrar ediyorlar. Mesele şu: Macarlar 250 yıl önce Buda şe- hir ve kalesini Türklerden almışlar, Bunun alınması şerefine de burada muazzam bir heykel dikmişler. Müteassıp Macarlara göre Buila mun slmışı Türklerin Avrupadan iko- valuşunun bir başlangıcıdır. Ve garp hıristiyanlık âleminde bir dini#bay- ram gibi tes'it edilmelidir. Macar gazeteleri bütün halla o günl büyük bir heyecan içinde;tes'it etmeye davet ediyor. Macar gazetelerini bu Türk diş manlığına sevkeden sebebi anlımıyo. ruz. Biz Macarları ırkdaşımız bir mil- let olarak bildiğimiz için severiz. Onlara karşı ayrı bir sevgimiz var. dır. Bunu her vesile ile izharetmek. ten de zevkalırız. Macaristana giden Türklerin de orada ayni sevgi İle karşıladıklarını biliyoruz. O halde Macar gazetelerinin bu “Türk düşmanlığı” na sebep ne? Halkı ve bütün Avrupayı'bu hâdi. seyi tes'ide tahrik eden gazete diyor ki: “Bu tarihi hidise bize gösterir ki, bilhassa Orta Avrupa devletleri ara smün tam bir tesanlit hissi hüküm sürmektedir. Bu küçük hükümetçik- ler ne zaman biribirlerinden ayrılır. larsa o saman kendileri “çim tehlike var demektir. Çünkü bilhassa Avru-! panın bu kısmı musyyen bir büyük devletin Iştiha ve hırsını uyandır. maktadır.,, Bu fıkra bize maksadı anlatmıya kim... Macarlar Orta Avrupa deveteri Sovyet Rusya tehlikesine karşı bir. leştirmek istiyorlar. o Hiristiyanlığı bir bağ vasıtası olarak kullanmaya çalışıyorlar. Hıristiyanlık bir taraf. tan islâmlığın, öte taraftan Bolşevik- liğin düşmanıdır. Orta Avrupa mil letlerinin din duygularmı tahrik et- mek ve onları Türklere ve Sovyetlere suretiyle bu emellerine vasmak istiyorlar. Şu siyaset iğrenç şeydir hulâsa. | * | Türkçe propaganda vasıtası Dün akşam radyoda kısa dalgala- Mı karıştırırken kulağıma bir türkçe es çarptı. Merak ettim. Ayar edip dinledim. esrar Bi müddet evvel, Seba gönen yurdunu havadan görerek fotoğraf - İlarla tesbit etmek üzere, tay- yare ile bir Fransız heyeti gönderilmiş ve bu kafilenin hareketi, cesur tayyarecile- rin kum fırtınalarına tutula- rak geriye dönmelerile neti- Belgrad merkezi türkçe havadis veri» Yordu. Speaker bir Türk, Selis bir türkçe konuşuyor, ve günün haberle- tini okuyordu, Şimdiye kadar büyük | Avrupa merkezlerinden Ufransızon, İngilizce, Almanca işitmeye alışmış kulaklarıma bu ses pek hoş göründü Ye Türkçenin de bir propaganda ll. tanı olarak kullanılması milli guru- tumu okşadı, # İbtikârla mücadele Seyahat edenler bilirler ki Yuna- Mstan dünyanm en ucuz memleket- rinden biridir. Kambiyo koparabi- ler, yahut Atinaya gitmek İmkâ- Minr bulanlar orada kızlarmın cihaz- evı hazırlar, memlekete öyle dö- Merter, Böyle olduğu halde son gelen Yu- gazetelerine göre yeni Metak- Nis hükümetinin en büyük faaliyetle- biri de ihtikârla mücadeledir. Ba sahada Metaknas gayet ciddi ted. ler almış, ihtikâr yapanları şiddet- İM cezalandırmaya karar vermiştir, Atinaya nispetle bizde hayat iki pahalıdır. Hükümet bazı mad. leri ucuzlatmak suretiyle hayatı etmiştir. Fa-| bunların umumi hayat üzerinde- | a tesiri pek ax olmuştur. Bizde esas- | ie radikal bir ihtikâr mücadelesine | Yaç vardır. Lİ celenmişti. Şimdi, Yeme - inin kuş uçmaz kervan geç - mez dağlarına, üç defa seya- hat etmek suretile, zengin malâmat edinmiş olan bir Alman âliminin tetkiklerini gözden geçireceğiz. Seba'nın efsanevi ve meç- hul kültürüne, yeni yeni r- şıklar tutan bu vakıfane e- tütleri, cesur ve kahraman âlimin kapalı Yemen ülkesi- ne kadar uzayan seyahatle « rine borçluyuz. 'azlaca cenubu garbide olan bugünkü Yemen ile Asir, Arabistan yarım adasının o tabiat ve iklim bakımından en müsait parçasını teşkil ederler. Bu yüz- dendir ki bu kınma daha Romalı- Jar, “Talihli Arabistan,, mânasına olarak “Arabin Felix, adını ver mişlerdi. İşte, Sebalıların © vatani burasıydı. Melikenin diyarı da bu- rası olsa gerek Burada, derin vadilerin kenarın- dan yükselen muazzam dağlar, 400 metreden fazla ihtişamlarla göklere kafa tutar. Bü irtifalar, yazm muntazam bir yağmur mev. siminin viicüde gelmesine yol a- Seba Melikesinin memleketi TAN Seba kültürünün Yemendeki eserlerinden bir çift bronz baş dikdigi dolu çarak, dünyanın en güzel kahvesi. nl yetiştirirler. Buranın halkı fev. kalâde çalışkandır, 2000 metre de- rinliğindeki vadilere doğru uzayan yamaçlarda Traçalar kurulmak st retile tarlalar meydana getirilmiş- tir..Her dağın tepesinde, şatolar, nöbetçi kuleleri görünür. Köyleri - ni, reislerinin oturduğu yerleri de buralara kurmuşlardır. Aç komşu ları tarafından sik sik baskınlara maruz bulunduuklarından ve köy- lerini yaymakiçin de ellerindeki e- rasi müsait olmadığından, Yemen- liler, evlerini on, on dört kat olarak yapar, içine * yerleşirler. Taraçalı tarlalarla süslü yamaçların tepe sinde diş gibi sivrilen bu evlerle, volkanik arazinin cazip renklefi, insanda bir masal diyarı hissini ya- ratır, öller ortasmdaki bu, 'Tara- çalı şehirlerin sakinleri ça- lişkan ve yerleşmiş insanlardır. Ancak komşularının — salgınlarını karşılıyacak kadar da sert ve cen- gâverdirler, Bundan başka şayanı hayret derecede hürriyeti severler. Hiç bir kavmin boyunduruğu altı- na girmemiş olan Yemenin tarihin- de esaret sözüyle ifade edilebilecek tek bir hâdise yoktur. Acaba Yemen bu sıfatlarını, Se- ba'dan mı alıyor? Sebelilar kimdi? Bu sorgunun cevabını vermeden önce, kabul etmeliyiz ki O Sebanm efsanevi servet ve medeniyetini bu memleketin mensib temin edeme - miştir. Hattâ burası, bize kadar in- tikal eden eserleri de hepimizi hay- retten hayrete şürükliyen Soba medeniyet ve ihtişammı besliyecek kadar mümbit ve mahsuldar da de ğildir. Italyamırı göz yeni rnmermleket Yemenin payitahtı San'adaki büyük cami Seba, Nil vadisindeki insanlar yahut yüksek medeniyetleri kendi kaynaklarından çıkartmış olan Me- zopotamyalılar gibi coğrafi vazlye- ti herşeye müsait bir yer değildi. Seballar Kültürlerini Oo yaratmek için muhtaç oldukları materysli dışardan getiren, tüccarlardı. Tari- hin en eski devirlerini bile göz ö- nüne geti Kk görürüz ki, iktisa- di bakımdan kültürü yüksek olan halk kütlelerine doğru en uzaktaki akvam dahi kogthuş, bunlar doğru dan doğruya teması temin edeme mişlerse bile, vasıtalara baş vura- rak medeni hölgelerle temasa geç- mişlerdir, u ticarete vasıta olan halk ise Misir o mahkükâtmdan da anlaşıldığı veçhile bizim zaman hesabımızdan 9000 sene evvel A- den körfezi otrafmda oturan ve Sami bir kavim olan Puntlulardı. Fakat bugüne kadar kendilerinden bize intikal etmiş tek bir tarihi ri- vayet, tek bir tarihi efsaneleri dahi yoktur. Bu akvam zaman hesabi- mızdan 1000 sene evvel İç Arabis- tanm şimalinden inen Sami akvam tarafından itaate almmış ve tica- retleri dahi onlara geçmiştir. Bun- Jar Seba devletini kurarak bütün dünya şehirlerile temasa geçmiş ve ticaretlerini alabildiğine genişlet - mişler bu sayede ellerine geçen ser- veti memleketlerinin (kültürüne harciyarak şaheserler yaratmışlar- dı. Roma devleti Seba'nm elinden bü ticareti kurtarmak için nafile uğraşıyordu Bu iktisadi biinyede bir yarık açmak ancak, hiristiyanlığı kabul etmiş olan Habeşliler vastasile sar- NE EE ki Roma İmparatorlarından Bü- yük Konstantin zamanında müm- kün olmuş ve ancak altıncı asırda İran devleti bu ticarete el koymaya muvaffak olabilmiştir. fnye iktısadiyatma hâkim olmak bakımmdan girişil. miş olan mücedelelerde Seba kül- türü de göçüp gitmistir. Üçüncü a- #rden beri yaşayan Hallenizmin memleket içine girmesine karşı mü cadele edilmekte olduğundan, her- kes bununla meşgul oluyor,yıkılan medeniyeti tamir ederek ayakta tutabilecek İnsan ve malzeme bu- lunamıyordu. Söraylar ve mabetler çöküyor ve bir daha yapılamıyor. lardı.. Büyük san'âtlerin eseri olan sulama tesisatı harap oluyor. Bu- nun harap oluşu ve tamirine İmkân bulunamayışı memleket iktısadiya- tmı büsbütün hırpalıyordu. Böylece Marib barajı, yani Seba payıtahtmm etrafındaki (O Maribi sulayan baraj göçüp gidiyor cennet gibi yeşil ve güzel vahalar yeniden göl oluyordu. Bir zamanlar Asyanm hazinele- rini yüklemiş olan kervanlarin va- hadan vahaya geçerek yol aldıkla- ri Yemen yaylasmm şark kenarla- rı, muhteşem şehirler yeni baştan bedevilerin çölü olmuş ve buralar- daki medeniyet kum dağları tara- fmdan örtülmüştür. Mâfetin ortaya çıkmasmdan sonra büralarınn müslü- mânlar için mukaddes makamat sayılması yüzünden kâfirlerin se yahati azim bir mesele olduğu için Arabistan bugün, dünyanın enaz etüt edilebilmiş mechul bir nares- h konuşma Milli resim gaserisi Geçen gün Ahmet Emin Yalman, bir resim galerimizin yokluk acısını yazmıştı. Bugün ben, bir milli resim galerimizin yokluğunu Türk tarihi vesikalar ve kaynakları bakımından göstermeye çalışacağım, Bir vakanüvis zabıtlarının yahut umumi bir tarihin safırları arasından günlük yaşayışımızı, kıyafetlerimizi, zevklerimizi ve zamanın manzara ve dekorunu tesbit etmek İmkânsızdır. Devrin an'ane ve İnanışlarını, sevgi ve zevklerini kıyafet ve tuvaletleri- ni terennüm eden şiirler, hatıralar ve seynhatnamelerin; ve nihayet halkm Anonim bir hatıra defteri olan gaze- telerin yanmda cemiyet tarihinin en zengin kaynaklarından biri de resim- dir. Fakat nekadar yazıktır ki milli tarihimizi tevsik ve tezyin edecek milli bir resim galerisinden mahru- muz: Geçmiş asırlarda İstanbula İ gelmiş ecnebi sanatkârların kalem İve fırçalarından çıkmış eserler eli. mizde yegâne vesikalar olarak dola- şıyor. Onun içindir ki, İstanbul belediye» sinin Güzel Sanatlar Akademisinde açmıya muvaffak olduğu Türk Re- sim Tarihi salonu, milli bir resim ga- lerisi için çok değerli bir temel taşı olur. Burada iki küçük not iizerinde durmak istiyorum: 1 — Üniversite o kütüphanesinde İkinci Abdülhamit devrine ait bir fo- toğraf albümleri kolleksiyonu vardır. Bu albümlerden hir tanesi de İstan- bulda Sanayiinefise mektebinde açi. mış bir resim sergisine aittir. Yalnız nekadar yazıktır ki, bu klişeler teşhir edilen tabloların ayrı ayrı kopyaları İ değil, duvarlarm fotoğrafıdır. Bir klişede on beş, yirmi tablonun min - yatlir akisleri görülüyor. Bu akisler- den de birçok sanatkârların abidele- rimize, memleket o manzaralarına, günlük hayatımıza sit birçok kıymet- W vesikalar bıraktığını anlıyoruz. Bu tabloların, resimlerin asılları ba- gün nerededir? Bilmem. Fakat her | halde birçoğunun yeri bir milli resim galerisi olmalıydı! 2 — Cihan harbi içinde İstanbul. da bir Türk ressamları salonu açıl- mıştı. Bu salonda Türk fırçaları ya- sayışımızı, memleket manzaralarını ve harp sahnelerini teşhir etmişti. Bugün almanca tertip edilmiş kilçilk risalede onların sönük birer kopyası- nı görüyoruz. Bu tabloların asılları nerededir? bilmem, Fakat her halde birçoğunun yeri bir milli resim gale- İ risi olmalıydı. | Düşünüşün, duygunun, yaşayışm, aile ve cemiyetin baş döndüren bir Inkalâbın parmakları arasında bir ha- mur gibi yoğrulurken, her krvrmmı tesbit etmek nekadar zor bir İştir! Gelecek nesle en zengin tarih kayna- ği hiç şüphesiz ki buzlin mahrum bu- landuğumuz bir resim galerisi olacak tır. Reşat Ekrem KOÇU a olarak yatmaktadır. Burada, coğrafi ve kültürel bir keşif yap mak niyetinde olan her. âlim için iki şey mevzuu bahisti — Hayatını ve sıhhatini ortaya koymak!., Yemen yaylasının şarkmdaki Se ba medeniyetinin harabelerine şim diye kadar büyük emek ve mliş- küllerle ancak üç âlim gidebilmiş- tir. Birincisi Fransiz Arnaud'tur. Arap elbisesi giyinerek kendisine Arap süsü vererek gitmiştir. Öte- kiler de Fransız Haldvy ile Alman Gilaser'dir. Bunlar da yerli Yemenli Yahudi sıfatile gitmişlerdir. Arnaud, Gla» ser ancak Seba melikesinin muh- teşem payitaht: olan Maribe ka- dar gidebilmişlerdir. “Cof,, Ik Nac- rana kadar gidebilmek saadeti yal nız Halry'ye nasip olmuştur. Fa- kat bu âlimlerin üçü de hüviyetle. rinin anlaşılacağından ve öldürli. İeceklerinden korkarak hemen be men sathi olarak etrafı gözden ge. girmekten başka bir şey yapama. mışlardır. ostum Hermann v. Wisg. mann'la birlikte (1027 de ilk defa olarak Yemene girdiğim zsman büyük harpten sonra mis- takil bir bal almış olan İmam Yah yanın memleketin eski kültürü ile yakından alâkadar olduğunu he- nüz biliyordum. Bizi görünce Al (Arkası 8 inci sayfada)