Atletizm için memlekette bir saha inşaat programı hazırlanmalıdır Fenni ve klâsik atletizm böyle başlayabilir Atletizm federasyonu reisi “Bize asıl güç gelen atletik sporlarılâkırdısı bile edilmiyen yerlere yaymaktır, diyor (Olimpiyatlar esnasında ismi - ni bile kimsenin ağına almak istemediği atletizm. işleri niha- yet Balkan oyunlarının yaklaş - ması yüzünden günün mesele - Teri arasına girebildi. Bunu ana öpür için zaif ta olsa bir fayda olarak kaydederek, federasyon reisinin atletizm işleri kakkın - da muharririmize verdiği izaha- & aşağıya dercediyoruz:) sporları an'anevi bir gençlik faaliyeti halinde yurdun her tarafında her si- nf halka yaymak, kökleştirmek, İkincisi de bunların arasından yeti- gen aslarm gerek teknik bilgilerini, gerek beden kabiliyetlerini ve muay- yen fırsatlarda temsili vazifelerini muvaffakıyetle yapmaları için tecrü belerini arttırmağa çalışmaktır. Bu - gün memleketimizde sporun aşağı yu karı bütün şubelerine yakın bir kıy- met ifade eden as atletleri vardır. Bunları federasyonun antrenörü ve şahsen ben, idmanlar ile meşgul ola- rak yetiştirmeğe gayret ediyoruz. Bu gençler benden evvel çalışan arkadaş ların bize devrettikleri çok değerli elemanlardır. bazı yeni rekorlar bizi sevindiren Y& bu gençleri hazırlayan arkadaşlar i- çin iftihar veren vesileler olmuştur. Bize asıl güç gelen atletik sporla- fı şimdiye kadar lâkırdısı bile edilmi. yen yerlere yaymaktır. Bu sene ilk Ylânda bu iş için göyle bir teşebbüs yaptık. Biribirlerine yakm olen şehir er arasında en zayıfın ve bu işi en az bilenin bile cesaretle katılabileceği her sene ayni tarihlerde tekrar edile- cek müssbakalar tertip etmek. Tlk teşebbüs Bursa, Balıkesir, Ban dırma, Ayvalık ve Edremit gençleri- ni bir araya topladı. Pazar günü Bur sa stadında hiç beklemediğimiz ka - dar düzgün ve işe elverişli kıyafetleri le yarışan 60 atlet bize çok büyük t- mitler verdi, Dereceler fevkalâde ol mamakla beraber bundan birkaç se ne evvel Türkiye birinciliklerinde air man derecelere yakmâr. 'Genelerin böyle temiz gayelerle yur dun rmuhtelif parçalarında, toplanma Jarmm müh terbiye bakımından gös- terdiği kıymet üzerinde durmağa Mi- xura görmüyorum. "Ancak gençlerin izhar ettikleri he- yecanlı alâka, atletik sporların bu yoldan gitmek suretile an'anesinin ko layca kurulacağmı bize isbat etti, Şimdi bu isstemi yurdun her tara- fımda tatbikte brensip olarak kabul e- diyoruz. Gelecek mevsim yine ayni tarihte beş şehir müsabakası Edremitte yapı lacaktır, Bugün sahası olmayan dre midin, bu münasebetle bir saha ha-, zırlamağa karar vermesi ve teşebbüs lere başlamış olması da mühim bir ka zançtır. Yedi şehir müsabakası Ayrıca önümüzdeki mevsim prog- rammda merkezi Diyarbekir olmak üzere yedi şehir müsabakası tertip - lenmiş ve faaliyete şimdiden çeçil - miştir. İzmir, İstanbul, Ankara ara - smda yine senenin muayyen mevsi - minde ve her yil ayni tarihte tekrar- lanacak bir bayram hazırlamaktayız. Ecnebi takımları yalnız İstanbula değil, Ankaraya ve İzmire getirtile - cektir.,, Antrenörler meselesi “Antrenörler hakkında ne düşüyor sunuz?.,, “— Antrenörü ne bir şehre bağis- mağı, ve ne de atletik sporların her şubesini birden öğretmeğe mecbur bir tek antrenör olarak kullanmağı doğru bulmuyoruz. Atmalar, atlamalar ve koşular için ayrı ayrı antrenörleri mevsim icap - larma göre yurdun muhtelif yerlerin de çalıştırmak ve onlara ikinci, üçün cü derecede Monitor yetiştirebilecek- leri kurslarda kullanmak bize fayda İk görünür. Balkan oyunlarına hazırlık - Tiinci Balkan oyunları hakkın da ne düşünüyorsunuz?,, “— Ekipimiz azami formunu Ya - vaş yavaş bulmaktadır. İdmunlara muntazaman devam etmektedir. Ge - çen hafta saat ile yaptığımız koşular da aldığımız neticeler yüz güldürecek mahiyettedir. Bazı şubeler geçen yi- İs nazaran daha iyi, bazıları dâ mese | iâ cirit, atletin Amerikada bulunması gibi bizden daha kuvvetli sebepler al», tında daha düşüktür. As yetiştirmek hususunda tek ele- mana dayanmak bizi bu yıl bu branş üzerinde biraz Üzecektir. Maamafih buradan ayıbımızı di - ğer şubelerdeki yeni rekorlarımız ge niş, geniş telâfi edesektir sanıyo - rum... Federasyon reisinin bu şahsi mü- Gece Celil Mahir, onun, sessiz sessiz din leyişinden ümitlenmiş, kandırdığını, inandırdığmı sanmıştı. Bu, yeniden irkilia, onun hesaplarını tekrar şa- şırttı, kekeledi : — Fakat... Sevgilim. İclâlin uyuşan beyni, sinirleri, bir hamlede tutuşmuştu; kısık bir sesle haykırdı: — Yeter... Bu komedya yeter. Celil Mahir, yaklaşmak istedi: — lelâl,, Genç kadın, geriledi: — Dokunmayınız, istemiyorum... Celil Mahir, kolay geriler ve mey- danı kolay terkeder insanlardan de- gildi, sinsi adımlarla yaklaşıyordu: — iel... Genç kadm, tekrar bir #ıçrayışta kapıya doğru gitti ve kapıyr açarak seslendi: — Madem... Madam. Madam Zaruyi, kapımın önünde gö Yaris Mahmut YESARI di: . yol gösterin... Geli Mahir, beklemediği, umma - dığı, beklemek, ummak, hayalinden bile geçmediği bü vaziyet karşısmda öyle afallamıştı ki, ne ileri, ne geri bir adım atamadı. Şimdiye kadar, 0- nun başından, böyle vak'aların akla sığmaz çeşitleri geçmişti, Celil Ma- hir, kolay sendelemezdi Fakat lelâ- lin uysallığma öyle alışmış, inanmış- tı ki birden taşıvereceğine ihtimal vermiyordu. Eğer Celil Mahir, kafasında böyle küçücük bir ihtimale yer vermiş ol- saydı, boş bulunmazdı. Fakat o, “Hayat ve hâdiseler mektebi, nin en parlak yetiştirmelerindendi. - Bir çırpıda tellerin akordunu bulüveren usta bir musikişinas gibi.-gerilen ve gevşeyen sinirlerini, bir anla ayar ediverdi; gülümsedi: — Bü şakayı beğenmedim! sünme» *-* “lil Mahiri göster.| Genç kadm, dik dik bakıyordu: İalea ve vaitlerine hürmet etmekle beraber şurayı kendilerine hatırlat - mak isteriz ki Atletizm yapmak için herşeyden evvel memlekette bir saha inşaatı programı hazırlamak, mahalli ihtiyaçlara nazsiran yavaş yavaş ba- zırlanan sahalar üzerinde fenni ve klâsik Atletizme başlamak gerektir. Bu olmadıkça bütün atletizm hare ketleri buzüne kadar birçok emsalin de gördüğümüz gibi merasim, | keçit resmi ve kalabalıktan ibaret kalır. Şurayı da kaydetmek isteriz ki Fe derasyon reisinin (As) diye işaret et tiği birinel sınıf aletlerimiz bizim at- let defektifine nazaran çok daha ileri de ve diğer spor şubelerinin mevendi yetine nisbet edilirse şaşılacak kadar ileridedir. Bünan da sebebi sahasızlık yüzünden klâsik - atletizmin ancak memleketin bir iki şehrine inhisar et- miş olması ve mevrut atletler üzerin de de çok emek sarfedilmiş olması - dır. Bunu bir eksik diye değil, bir ka- zanç diye kaydetmek lâzımdır. Bu noktayr olimpiyatlarda himayesiz kal mış olan atletlerimizin haklarımı te- bariz ettirmek için bilhassa kaydet- meyi lüzumlu görmekteyiz. İstanbul atletizm şampiyonası İstanbul Atletizm Ajanlığından: 1 — 1936 mevsimi İstanbul şâmpi- yonası 19 Eylül Cumartesi ve 20 Ey- lül Pazar günleri Fenerbahçe stadın- da yapılacaktır. 2 — Şampiyonaya iştirak edecek kulüpler atletlerinin isim ve yapacak ları müsabakaları bildirir listeleri 15 Eylül akşamma kadar, Atletizm A - janlığına bildirmiş olacaklardır. 3 — Müsabaka programı: 100, 200, 400, 800, 1500, 5000, 10,000, 110, 400 mani, uzun, üç adım, Yüksek, sırık, cirit, disk, gülle, 400 ve 1600 bayrak olarak taeshit edilmiştir. Halkevinin daveti “Eminönü Halkevinden; 1 — Sovyet Rusyaya gidecek olan sporcuların yarınki perşembe günü i sabah saat 10 da Halk Partisi merke zinde hazır bulunmaları. devam edileceğihden bütün futbolcü- lerin saat 17 de Besiktaş sahasına gelmeleri, — Hayır! etmiyorum. Celil Mahir, lelâlin ne sesinden, ne de bakışlarından irkilmedi, acaba, oda mı rol oynuyor? diye kuşku - landı; gözlerinin içine baktı. Genç kadının göz bebeklerinde öyle hain ışık vârdı ki, Celil Mahir, bütün şir- retliğine rağmen korktu. Yavaş, kekeleyen bir sesle: — Anlamıyorum, dedi, Genç kadın, omuzlarını kaldır - mıştı: — Ben de anlamıyorum... Sesi burkularak yutkundü, Madam Zaruyiye işaret etti: — Sen git madamcığım... Icap e- derse, ben, seni tekrar çağırırım Beyefendiye söyleyecek bir İki sö - züm daha var, Madam Zaruyi başmı “ iğerek w- zaklaştı. Jelâl, göğsü hafif hafif ka- barıp inerek Celil Mahiri süzüyor - dü: — Anlamıyorsunuz, değil mi?.. Ne garip! Ben de anlamıyorum.. Hal - buki anlamam, lâzım! Anlamaklı - ğım lâzım... Vücudu ürperiyor, sesi titriyor - du: Yanılıyorsumuz, şaka eliyle , | kâyet, şikâyetti. Lâkin ona sokak- “ birine sapıyordum. Ben meşguldüm, 2 — Ayni günde” antrenemanlara | İngiliz hikâyesi Çok ( Bardaki konusma mevzuu hep şi- ta rastladımız mıydı (ki bu ekseriya vaki olurdu) £ kolunuzdan Yakalar, sözüm onz kulağınıza kalm bir #cs- ie, güzel güzel fotoğraflar satan bir dükkân bulduğunu söyler ve ekler- di: — Neyfotoğraflar azizim. Her tür lüsü var. Yoldan geçenlere bakarak, ayni zamanda satmalmış olduğu fotoğ - rafları göstermek hevesile: — Yarabbi şw kadınlar, bari bun- Jar gibi olsalar, birazicık benzeseler- di... derdi. | Iki tane şüpheli kitapçı dükkânı| #n; bulmuş, bir filme gitmiş, gece klüp- lerinin nerede olduğunu araştırmış, kapatılgızlarını duyunca fena halde içerlemiş, hiddetlenmiş, burası Glas- kovun pazardan da beter, demişti. Berlinde günlerim “pek çabuk geç- misti. Şehri terketmek üzere idim. |Otelde onu görmemezliğe geliyor, sokekta rastlarsam, kaldırım değis- İiriyor veyahut ta yan sokaklardan (9 ise aylâğım biriydi. Een bir iş üze- Yindeydim, o, kendi sözll ile keyfe İ gelmişti, Hayatımda birisinden bu Okadar hoşlanmadığım enderi madirattan - dır, Bununla beraber Berlinde kal- dığımın son gecesi, sırrını açacağını söyliyerek, beni kendisine sir yolda- şı yapacağını ve bundan muhakkak memnun kalacağımı bildirdi. Halbuki ben o hafta içinde pek çok çalışmış, yorgunluktan ölü gibi idim. Ertesi gün evime dönecektim. Artık bu hafta sonu ziyaretleri, 6- rayâ buraya kosuşmalar: gizli bir iş için gönderildiğim sehir hepsi birer hayal olacaktı. Muvaffak olup ol - madığım umurumda değildi. Yarın, evimin arkasındaki bahçe ve patika- ya kavuşacak, dumanlı İngiliz kö - yünde, tam bir İngiliz gurubu sey- reğdecektim. Berlinin geniş ve soğuk caddeleri, tramvaylarin (o takırtısı, hücum krt'alarmm ağır geçişleri, Kurfurstendanm pırıl pırıl yanışı, ye nihayet Alman sigarılarnmn O miWthiş kokusu, #bediyen silinmiş”0- lan bir rüyanm bir parçası gibi ka- lacaktı. Geç vakit, yorgun argm, adeta bacaklarımı sürüyerek, biraz içmek ve yemek yemek için Adlon Bara girdim. — Yarın mı gidiyorsunuz?. Git- meden evvel şü benim spesiyalitem- den Viyana yemeğimi bir deneseniz fena olmaz. Dedi Fred. — Ucuz mu? Elbette, Fred yemeğimi hazırlamaya koyü- lurken, bizim yolculuk arkadaşı sö- kün etti. Yine şikâyetlerine başladı. / Köpoğlular Kendisini aldatmışlardı. İTopu topu yemek yemiş, otomobile binmiş, bir de sinemaya gitmiş. On bep markımı almışlardı. Fred hiç te o taraflı olmadı. Ben ide düşünceliydim. O elinde iki bardak brandi ile geldi, yanıma oturdu. Besbelli sar- hoş olmasma rağmen garip bir ses- gizliği vardı. Brandi bardağını elin- izden ummazdım... Pura için, sanmayımız!, Celil Mahir, orada durdukça sağa» nak altında kalacağını anlıyordu: fırımayı geçiştirmek lâzımd. Seven kadmların sinir buhranlarmı görme- mis, bilmiyor değildi. Hiddetleri de- vam ettiği müddetçe, üzerlerine Va- rılmağa gelmiyordu. O zaman, ileri- de pişman olacaklarını kendi akılla- rı da kestiği halde, alabildiğine ileri gitmekten kurtulanıyorlardı. Sağa- nağın geçmesini beklemek lâzımdı. Sinirleri yorulunca, ağlarlardı ve göz yaşları yorgun sinirleri dinlendirir - di. Celil Mahir, bunu nasıl bekleye- çekti? Düşünürken kabahati, kendisinde buluyordu: — Yanlış hareket ettim, tamami - le inkâr etmeliymiğir... İelâlin ka- rakterinde yanılmışım! İtiraf etme- yip, tevil edecektim... Fakat, tah - min edemiyeceğim kadar âleybimde buluşmuşlar. Apartımanda saatlerce başbaşa kapanıp konuşmuşlar. Bir kadmm, bu kadar sabırla dinleyebil- mesi için ,inanmasi lâzımdır. Inanan kadma da, yalan olur mu? İnkâr et- biraz da eN garip bir adam İ 4 de döndürüyor, döndürüyor, bel bei masanın örtüsüne bakiyor, vira ye- rinde kıpırdanıyordu. Nihayet dili çözüldü ve adeta hav- ladı: — Ne yapıyordun şimdiye kadar burada sen.. — Tiç, iş, Onun bileceği şey değildi bal, * — Vay canıma, sanki cchennem burası... Sen muharrirsin değil mi? Sarhoşluktan sesi daha kalm çı - kiyor, kelimeler ağzında yayılıyor - du. — Evet, muharririm.. dedim. Soludu ve düşünmeğe koyuldu Enginlere daldı, gitti. Neden sönra bu rüyasından uyandı. Ben yemeği- mi bitirmiş, kahvemi bekliyordum. Sana bir şey söyliyeceğim, de- di. Yalnız bundan istifade edip bir hikâye filin uydurabilmek kabiliye- tinden şüpheliyim... Fred kuhvemi getirdi. — Çalışırım.. dedim. Tekrar sustu. Ağir bir yük onu eziyordü sanki... Birden açıldı: — Ben çok biçareyim, sefilim., de di, İşte bu çekilmez. Hakikatin bu kadar çıplağına, utanmadan anlatıl- masma dayanılatmazdı, Söylediği o cümle ile birlikle kendisini tuz İle buz etmek iştiyakile onu döğmek is- tiyordum. Kendisini böyle teşhir et- meğe hiç te hakkı yoktu onun... A- damı tanımıyordum ve kendisinden hoşlanmadığımı da kaç kereler ân - latmıştım. — Keşki bu kadar sarhos olma» saydım, Haftalar ver ki ayık deği- lim. Boş brandi bardağına gözünü dikti, Ayıldığım vakit sanki eshen- pemdeymisim gibi geliyor bana.. 1ş- te o zaman bu cehennemi görme- mek, unutmak için içmek mecburi - yelinde kalıyorum, dedi. Buraya da #arhoş geldim. Zaten burada olalıdanberi hep sarhoşum. Bana uzun bir istirahat kürü tavsi- ye ettiler. Her seyi İfrata vardırı -|2ex “Az Kaldi mütiş bir si- nir buhranina tutuluyordum. İstirahat kürü mü?. Allahım. Para, i içki. Sade bunlar in- sanı kakırdatmaya yeter. Lâlön ben de düşünmekten, kurmaktan kendi- mi alamıyorum. Asi fulâket te bu işte... Bana baktı, Hakiki yaşımdan da- ba genç, lâkin daha acmacak bir halde görünüyordu. — Senden oldukça daha çok yaş- hyrm sanırım. Talihli bir oğlanım.. Zamanımda yükümlü iyi yaptım, tat- tum. Benim de bir işim var. (Berlin- deki esrarlı işime yari gayrişuuri bir telmihte bulunuyordu.) Temiz tarafından bir sigorta komisyoncu - suyum. Oyunlara karışmış olsaydım kartımı veritdim sana... lâkin bir daha oynamıyacağım... Sigortactık enfes bir iş dostum, Bu işte kazan- dığım her meteliği alınterimle elde ettim. Çekirdekten yetişme bir ada- mım ben,. Bundan da iftihar duya- rım.. (Sesi eski ahengini bulmuş gi- biydi..) Alelâde bir insanm. Kibar değilim. Ortahalli bir iş adamr.. seydim, bu sefer de, izzetinefs mese- lesi yapmıyacağı ne malümdu”. Genç kadının büsbütün damarına basarsa, ara bulma ümitlerinin de kırılacağını anlıyor; dizlerini siki - Jelâl, daha söyleyecekti; Celil, o- nun söylemesini, söyledikçe, #çil - masını ve nihayet yorulması isti- yordu . Kapınm zili, masanm ortasındaki | gi küçük kristal vazonun İçindeymiş gibi çmlamıştı. Genç kadın, ürpererek sıçradı, Cs- li Mahir, onun sıçramasını, mânalı bulmuştu; yan gözle bukıyordu. Madam Zaruyi bir gülge gibi ka - prnm önünde görünmüştü; durugun- dan, bakışlarmdan, mutfakta ve ye- mek odasmda sessiz sessiz çalışır - ken, ikinci benliğini, salonda, onla- rm arasında bırakmış olduğu anlaşı- hıyordu . Madam Zaruyi, bir şey söylemi- yor; bir 802, bir işaret bekliyen bir tavırla duruyordu. Ielâl, Celil Mahiri tepeden tırma - ga süzdü, Madam Zaruye : — Kapıyı aç, Madamcığım, dedi. Kapı, tekrar çalınmıştı; yaşlı ka- “Günün e özü Budapeşte 22: Brahms'n eserlerin den senfonik konser. Prag 22: List ve Dvorak'ı eserlerin den senlonik konser. Bükreş 22,45: Salon erkest Viyana 23,10: Hatif Viyana müsükisi. Trio konser. 0: Öğle neşriyatı: — 12,50 — 12,50 PJâKlA Türk musikisi 12,30 — 13,05 Havadiş 14,05 13,25 plâkla hafi müzik 13,25 14/00 mb” etil plâk neşriyâti masal (Messt Cemil tarafından 20 — 2020 Türk musiki heyet trafındaf | klâsik eserler. 2040 — 21 Münir Nurettii tarafmdan halk şarkıları 21 — 21,30 iğ“ la keman solo; (Ka dnştar.) Dans Slave Piği (Jor$ Bertran tarafından çalınmıştır.) |21.30 — 2230 Stüdyo orkestrası: 1 <Ö Önveriure: Fladarmanız. 2 — Balle; Esme aldo... Drigo, a) Andante, Ob) Valse Teni 3 — Puceini: Tosca (parçalar) 4 — Do j Fal; Dans Slave No, 16 5 — Haydan: M4 İnmet 6 — Kalman: Maritem (parçalar) 22,30 — 23.30 Anadolu Ajansı haberleri Bugünkü program Prag 18,40: Piyano konseri, mi miyim iie şarkılı radye e 21.20: Kaim vi p 35: Veni sarkılar, 22: Şiir ve mwasiki, Haberler, 23,15: ik, 23, rl Peer dei 23,15: Plâk, 2345; Fransızca h8* ler; Bükreş 15: PH 6,30; Sabah meyriyatı, 13,30: 19,05: Radyo orkestrası 00 ve dayi seri en #,R7ŞLİM5 A te m m m mılzilğ! Askeri konüer, 1810: ir, 'omuşmalar, 20: Eti j Orkestrası, A,10: Konuşmalar. 8 Sapa Memeye onar. 22,50: Oda musiki tek st asikili konuşmalı ei mel. e A ARİ Macar şarkiları, 19: Konferans, 10. Piyano - şarkı, 20; Korferanr, 20.30: Pİ Diş siyasa, 21,40: Haberler, 22: Opet Orkesirsaz, 23, emilen, 0: Cazband, 24,1 20,50: Halk şarkıları, 21,05 Misa 22 Plâk. 23: Haberler, 23.20: Flüt, viyolamstl ve riyano triyosi. Eindhoven (19,71 metreil ksa dalga) Saat 14 ilâ $$ arasmda, Philipe Jâboratuvarlarındın rıştk eğlenceli neşriyat, Viyana (49,4 metreli kma dalga) 18: sarı nezdinden roportaj, 18, masikisi, 19: Konuşmalar, 20: Haberi Mizah, 23: Haberler, 23,10: (a 20,10: Kore wi 21,35: Senfonik konser, artet musikisi, Moskova, 18,30: Edebiyat, 11,30: Masiki Kahat, Fransız i 21: Sovyet operalarm * | dan sahneler, 21: Rus Halk sarkıları — Söylediklerinden | ziyadesile vi duyduğunu anlıyordum. i Devam etti: — Eenim bir oğlum var. Yama” | dır kerata... 0 Sesi çatallaşmıştı. (Arkası var? Çeviren: İbrahim HOYİ dın, bir saniye İclâle baktı, ve hiç s9 8ini çıkarmadan döndü, yürüdü. Celil Mahir, merakla. bekliyord” Içlâl, hemen hemen hiç merakta de * Zildi; gelecekleri az çok biliyordik fakat Celil Mahirin merakımı, i ©- |burkuluşunu, birdenbire her şeye ki $I uyamıyormuş dikkatile, sezmişii Gelen, her kim olursa olsun, Tclâl, il Mahire, istediği darbeyi vura bili” Idlâl, birden ümide kapılmıştı. # dela seviniyordu. Celil Mahirin den nasr) yıkıldığını, sarsıldığını recekti. Ümide kapılışt, gevinişi, Öğ pe Mahiri yıkıldıktan sonra, tut “ordanda. amca Batderin, kalın #t sini duydular: — Celil Bey, burada imiş! Celf Mahirin, omuzları düşüter mişti: Telâl, herhalde, amca Sufd beklemiyordu. Ihtiyar artar 8 e şi, genç kadın için, bir darbe ol $u. Fakat, bocaladığını e mek için, kapıya doğru koştu: — Buyurunuz, Safder Bey. Celil Mahir, dişlerini sıktı ve den küfretti: W