9 Eylül 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3

9 Eylül 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

, ; ' , ; , , k ; i az 97-39-86 Metaksas diyorki: Demokrasi ölmüştür Yunan Başvekili, milyonerlerin bile Yunanistanda komünizm propa- gandası yaptığını söylüyor Kina, 8 (A-A.) — Dün akşam Se gerefine verilen bir ziyafette Başvekil General Metaksas siyasi bir Butuk irat ederek demiştir ki: “— 4 Ağustosta Yunanistanda bü- Yilk bir değişiklik vukua gelmiştir. Ve bu değişiklik, Yunan tarihi için ye Bazı kimseler Kral Edvard Viyanaya vardı Viyana, 8 (Hususi) — Eral Seki- Meiye Nazırı Krala Bulgar hududuna İsdar refakat ir. Tansa - Suriye muahe- desi imzalanıyor Ekonomik serbestinin takviye et- tiği parlâmentarizm uzun bir zaman için artık ölmüştür. Kapitalizm, bu » gün artık memleketlerin ekonomik mukadderatını idare etmemektedir. 4 Ağustosta vukua gelen değişik - liğin İkinci sebebi de, Yunnaistanda komünistlerin artmasıdır. Komünizm sarih surette ferdiyetçi olan Henle- rin hareketlerine uymıyan ve Yuna - Distana hariçten ithal edilmiş bulu- nan bir maldır, Komünizmin birçok kılmıştır. | taraftarları parlâmentarist devletin hiç bir suretle alâkadar olmadığı iş - $iz fakirleri teşkil etmekte idi. Sulh yolunun samimi yolcusu | Yugoslavyada | Başı 1 incide J tik. Şehir civarmda ağuçlıklar, or- manlar yetiştirilmişti. Asfalt yollar pek güzeldi. Çok zevkle yapılmış villâlar ve hükümet binaları biribiri. ni takip ediyordu. Bazı yollarım iki tarafına dikilen bir nevi kavak ağaç- ları çok zarif ve süsleyici bir manza- ra husule getiriyordu. Geçit resmi çok intizamla hazır. lanmıştı. Resim yerine giden cad- denin bir tarafından otomobiller ar- ka arka gidiyordu. Diğer yarısı hel- ka ayrılmıştı. Binlerce kişilik bir halk kütlesi otomobiller tarafından -İhiç rahatsız edilmeden resim yerine akıp gidiyordu. Bunların arasnda, (Sokol) denilen ve yediden yetmiş yaşına kadar gençlere mahsus olan #por teşekküllerine mensup kız ve erkek çocuklar ve ak saçlı ve sakal- , | Mar, ayni tarzda kırmızı üniformala- rile karışmışlardı. Geçit resmi çok muntazam oldu. Bir saatlik bir zaman içinde Yügos- lav ordusunun zabit, küçük zabit mektepleri, piyade ve süvari kıt'ala- rı, hafif ve ağır topçu, tayareye kar- bünler önünden geçti. Arkadan 91 tayyareden mürekkep tayyare kuv- vetleri çok stkt bir intizam içinde ka- yıp gittiler, Hükümet Naibi Prens Pol, arka- #mda Harbiye Nazmı, Belgrad ku- mandani ve hassa kumandanı olduğu halde geçidin başımdan sonuna kadar lat üzerinde kıt'aların selâmlarına mukabele etti, Müttefik Yugoslav ordusu bizi çok mütehassis etti Geçit resminin bâ- şımdan #onuna kadar bu kahraman kıt'aları benimseyerek ve severek seyrettik, tıpkı bizim gibi, bütün dünya için sulh istiyen ve sulh yolu nun samimi yolcusu olan Yugoslav milletinin ordusu bize müşterek de- Sovyet Ordusu Manevrada Mareşal Voroşilof Faşistlerin Rusyaya taarruza hazırlan- dıklarını söyledi Moskova, 8 (Radyo) - Beyaz Rusya kıtaları bugün İngiltere, Fransa ve Çekoslovakya ataşemi literlerinin huzurile manevralara başlamıştır. Başkumandan Mare şal Voroşilof bu münasebetle verdiği nutukta demiştir ki: “Henüz çok düşmanımız var. dır. Düşman, faşizm memleke. tinde yurdumuza taarruza hazır. lanıyor. Varsın hazırlansın. çok zamandanberi mukavcmete ama de bulunuyoruz.,, Leh başkomutanı Mussolini ile .... goruş Venedik, 8 (A.A.) — General! Rydz Smigli ile maiyeti dün öğleden sonra buraya gelmişlerdir. General, bugün Cenovada Mussolini tarafmdan ka - bul edilecektir, General, birkaç gün Mantecatini'de istirahat edecek, cu - ma veya cumartesi günü Vargovaya dönecektir. Kıbrıs Kara, deniz ve hava üssü olacak Londra, 8 A.A.) — Daily Herald güzetesinin bildirdiğine göre, İmpara torluk müdafaa komitesi, pek yakın. da, Kıbrıs adesında kara, deniz ve hava kuvvetleri için kuvvetli bir üs yapılması meselesi ile meşgul olacak tır. Deniz üssü, Famüğustâ limanm da vücude getirilecektir. Ayrıca, lüzu mu takdirinde Akdenizin Şark mın- takasmda her yere lüzumlu kıtsat yollayabilmek için Kıbrısta kuvvetli bir garnizon da teşkil olunacaktır. Edvard Vili yanında tabanca teşhiredenadam Londra, 8 (Radyo - Tan) — Tem- muz ayında Kralı telişa düşürmek için tabanca teşhir eden Andrev Makmahon'un muhakemesine başla - eıldı. .. Haberler arasından seçtiklerimiz İÇERDE İ Elektrik işleri etüt idaresinin tali- matnamesi hazırlanmıştır. . Muvakkat gümrük muafiyetinden İs- tilade edecek eşyalar hakkında müş - külâta tesadüf olunursa burlarım der hal amum müdürlüğe bildirilmesi is- tenmiştr, DARDA Eski Romanya Hariciye nazırı Titi - lesko Cenevreye gelmiştir. . Blando adında bir Fransız kadını sırt üstü 100 metro yüzmede Fransa ka dınlar rekorunu kırmıştır. . Küçük itilAf hariciye nazırları konfe. rana: 12 eylülde açdacaktır. vanm müşterek koruyucu kuvvetin- den hir parça gibi göründü. Ahmet Emin YALMAN . Fransa müstemlekât nazırı, Rif kah ramanı — Abdülkerimin o menfasndan kaçtığı haberlerini teksip ediyor. TAN SON HABER mmm | SEYAHAT MEKTUPLARI | Türk gazetecileri dost Yugoslavyada nasıl karşılandı ? Yugoslav dostlarımız, öyle bir samimiyet hissi veriyorlar ki, insan ilk defa gördüğü arkadaşları kırk senedenberi bildiği, tanıdığı, her hallerine alıştığı yakın dostlar bir yabancılık duymuyor Ed er Belgrat mu mi görünüşü IYugoslâvyanın milli bayramında bulunmak üzere Türk gazetecileri ile beraber Belgrada giden başmuhar- ririmiz Ahmet Emin Yalman yazıyor:| Bizi, dost Yugoslavyaya getirecek İren Sirkeci istasiyonundan kalkın - etrafıma baktım: Ortada, zevkli, fakat yorucu meslek yükünün . öl - tında bunalmış, beş yorgun gazeteci yoktu. Beş neş'eli, afacan, mektep kaçkımı vardı. Daha Yenikapıya varmadan Fa - Yih Rıfkı Ataym etrafnmda halka olmuştuk. Falihin pek neş'eli bir akşamıydı. Keskin, cani, hoş ifade kudretile hâdiselerin ve Insanların karikatürünü çiziyordu. Usta bir karikatüreü, birkaç çiz- gi ile en karışık vaziyetleri gözönlün- de nasıl canlandırırsa Falihin da bir insan ve hâdiseyi en can alacak ta- rafından göstermesi için bir, iki ke- lime kâfi geliyordu. Hem de bu bir Iki kelime İle, gözünüz önünden geç- miş bir vak'aya herriin gördüğünüz bir insana kimsenin dikkatine çarp- mıyan, aklma gelmiyen, hiç te bek- lenmez bir taraftan can vermeye muvaffak oluyordu. Kahkahaların arkası kesilmiyor, lâkırdmın cazibe ve heyecanı hiç düşmüyondu. Votka şampiyonluğu Bu güzel lâkırdı tufanmın içinde spor tarihimizin hiç şüphesiz kay - detmeye unuttuğu bir şampiyonluk hâdisesini öğrendik: Falih Rusyanm votka şampiyon - tuğunu kazanmıştır. Rusyada yap- tığı bir seyahat emmasmda tanıştığı ve ahbap olduğu Sovyet devlet 8 damlarna votkaya mukavemet hu - susunda meydan okumuştur. Ruslar bunu çok nazik bir mili spor meselesi diye telâkki etmişler- dir. Bir Türk, Rus içkisi votkaya bir Rustan daha çok dayansın, bu nasıl olurdu? Ruslar gayrete gelerek en iyi şampiyonlarını ortaya sürmüşlerdir. Falih, birer gece fasıla ile bunlarm hepsini mağlüp etmiştir. “Rustan İyi votkaya dayanan Türk” unvanı, ni kazanmakla beraber votka şam - ! piyonluğunun hatıratı olarak ken - disine güzel bir kupa vermişlerdir. kresimli rmakale Başka memleketlerde mesleksiz - Mesleki olmıyanlar lerin miktarı yüzde 7-10 dur. 241) Türkiyede muayyen mesleği ol - mıyanların yekünu nüfusun yüzde 20 sini teşkil eder, PA? ARAR addediyor. En küçük A RA Ercümendin anlattıkları Treni çıngıraklı kahkaholarla çın- latmak nöbeti ertesi sabah Ercü- ment Ekrem Taluda kaldı. Sabah toplantısr neticesinde, beş kişilik grupumuz içindeki roller taayyün et mişti: Anlatma nöbetleri Falih ile Ercüment arasında değişecek, Asım Usa, Kâzım Şinasi Dersana, bana da iki zarafet sahibi yol arkadaşını dinlemek, söyledikleri o inceliklerin gevkine varmak ve gülmek dülşecek- ti, İtiraf edeyim ki dinlemek ve gülmek san'atinde Asım Us diğer İkimizden ileride idi. Tuhaflığı kav- rar kavramaz burnunu havaya kal- dırıyor, tuhaflığın zevkini, enfiye çeken bir tiryaki halile içine çeki - yor, sonra kahkahayı kendine mah- sus tempoda basıyordu. Ereümendin anlattıklarmdan baş- ka, en son başına gelen hâditede de gülünecek taraf vardı: Meğer Erciimendin evinde hiç kullanılmaz bir elektrik fırmı ver- mış. Hizmetçi dört çift yeni ayak- kabı ile bir terliği, bir tasarruf dü- süncesile bu fırmın içine doldurmuş. Ercümendin kendisi gibi azizlikten hoşlanır, afacan, beş, altı yaşlarında bir kızcağızı var. Kız metrik fırmi bir elektrik fişi- “FELE Koltukta bir kaz Kazı sever misiniz?, Ben palazına bayılırım. Yumuk yumuk, badi badi, hele suda yüzüşleri ne “şüirane” dir! Lâkin biraz büyüdü mü garip bir kis bir gelir. İki görünü bir noktaya dike miyen, havada uçamıyan, karada ka çamiyan bu kuş bozuntusu azıcık tüy lendi mi, ilk işi adama: ? — Fısss!.. diye dil uzatmak olur. Hani kazlığını bilip te badi badi gezse, rahmet düştükten sonra mey» dana çıkan solucanları yese de bii ye girse iyi değil mi?.. Dün matbuaya gelirken bir çinge- ne gördüm. Koltuğunda bir kaz var dı. Semiz bir kaz... — Bay, almaz mısm?. Dedi. — Ne yapayım? — Yağlıdır. Kızartması olur! Çingenenin koltuğunda, ayakları bir kötü bezle bağlı, başı aşağı, kuy- ruğu yukarı bir kaz çingenenin kok tuğunun altından bana bön bön ba « kıyordu. Haydi alayım, dedim. Yavrular, döllü döşlü olur. Bahçede palazlarile gezerler, Hos birşeydir. Lâkin düsün düm: Eni sonu kazdır bu, Karpuz ka buğu, kavun çekirdeği, mısır, ekmek şu bu beslersin, beslersin! Sonu me olacak. Hizmeti nedir?.. Bir işe ya « rasıydı Çingene koltuğunda satılığa çıkar mıydı?,. Vazgeçtim. Zaten Çingene de zih- nimden geçeni gözümden sezmişti, Yürüdü, bir başkasma — Bay! Kaz lâzım değil mi?. Diye sordu. Çingenenin mulıntabt — Lüzum ama, seninki gibi koltu « ğa alışmış olanı değil! — Yook bayım! O kümese de alı sıktır. Sen koltukta taşıdığıma bak» ma! Yağı erimesin diye vürütmüyo- rum. Tzaklaştım ve kazın neden koltuk ta taşmdığmı Çingeneden öğrendim. B. FELEK ——————— dütle gazeteci arkadaşları gözden geçiriyor, yutkunuyor, bir şeyler söylemek istiyor. Fakat söyliyemi « yormuş. Nihayet dayanamamış, de« miş ki: — İçinizde bir dersiam olduğunu söylediler, gözüme kestiremedim. As caba hanginizsiniz? Arkadaşlar biribirine o bakışmış * lar. Acaba gazetecilikten evvel der- siamlık eden kim ole? Nihayet me sele anlaşılmış. Kâzım Şinasinin soy adi olan Dersanı müftü efendi (dere siam) diye okumuş. Yugoslavyada ilk temaslar Filibe istasyonunda konsolosumuz la, Sofya istasyonunda sefaret erki nrmızla buluştuk ve görüştük. Sofya nin'yanma sürükliyerek fişe takmış ve osreyan vermiş. Bir müddet son- ra evin İçinde yanık deri kokuları. Memba aranmış ve uş. Firm açılmea içinde pişmiş, yamru yum- Tu olmuş dört sabık ayakkabı bu- lunmuş ve çöp sepetine atılmış. Ne- tice: Zavallı Ercüment Yugoslavya seyahatine pabuçsuz çıkmıştır. Ercüment ile Kâzım Şinasi bun - dan evvel de Yugoslavyayı ziyaret etmişler. Yugoslav dostlarımız $a- mimiyetini, bize gösterdiği yakmlığı anlatmakla bitiremiyorlar. Erciiment, bir taraftan da bundan evvel yaptıkları seyahate ait bazi tuhaf hatıralarını anlatıyor. Bunlar- dan en tuhafı guz Belgratta müftü efendi ile görüş- tükleri zaman ihtiyar adam, tered- Mesleksiz insan en kolaylıkla işsiz kalabilen ve serseri olabi - len unsurdur, Herşeyden evvel A A istasyonuna Bulgar Matbuat Müdü- rile gazetecileri de geldiler. Kendile- rile trenin durduğu müddetçe mes- lektaşlık o samimiyeti içinde görüş“ tük. Yugoslav hududuna varır varma Yugoslav kardeşlerimizin samimiye«e ti ve misafirseverliği bizi karşıladı. Yugoslavya Matbuat Umum Müdür. lüğünün çok nâzik ve çok derin bilgi» li bir mümessili bizi hudutta istikbal etti. Belgrada kadar kendisini bitmez tükenmez suallerle yorduk. Belgratta Matbuat Umum Müdürü Bay Lukoviç, Yugoslav matbuatınmn €a İleri giden erkânı bizi karşıladı, Hayretler içinde şu müşahedeyi yap- tım: Yugoslav dostlarımız öyle bir samimiyet hissi veriyorlar ki insan ilk defa gördüğü arkadaşları kırk so neden beri bildiği, tanıdığı, her halle rine alıştığı yakın dostlar addediyor. En küçük bir yabancılık hissi duymu yor. Kral İkinci Petronun o yıldönümü İİ! vesilesile bize Yugoslavyayı ziyaret İetmek ve daha yakından tanımak fır- satı verildiğine çok mes'uduz. Bu su- retle yalnız yakm ve dost bir memle- ket tanımış olmayacağız, ayni za « manda bilgili çalışmalarından müs « bet neticeler elde etmeğe muvaffak olmuş, devamlı bir inkişaf halinde bir muhiti yakından göreceğiz ve Türk okuyucularma bir kat daha ta- nıtmağa Ahmet Ersin YALMAN

Bu sayıdan diğer sayfalar: