Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
BÜ)ÜK TÜRK AcıHakikatler İNKILÂBI No. 2 Yazan : Ziya Şakir Bu miting, mütarekedenberi yapılan mitinglerin dördüncüsü oluyordu Saltanatın, İtilâf fırkası erkânı bir Gencin sesi, birdenbire kesilmisşti. Arkadaşları, büyük bir felâketin önü ne geçmek için onu susturmak mec- büriyetini hissetmişlerdi... Fakat hsl kın asabiyet ve galeyanı, son had- de gelmişti. Her taraftan tehditkâr bir homurtu yükselmişti. Ve Rıza Tevfik Bey; gizli bir volkan gibi kay niyan bu tehdidin,bir an içinde kendi sini yakıp ve mahvetmek istidadı gös terdiğini hissetmişti. Birdenbire şaş- kın bir hale gelmişti. Yüzünün bü - tün sinirleri, büyük bir korku ile şe- rilmişti. Hiçbir hitabet kürsüsünde işitilmemiş olan bir ses yükselmisti: — Efendiler!... Ben size, şaka söy- ledim.. Şaka.. . Demiş,,, Ve derhal kürsüden ine - rek kürsünün arkasında duran mi - ting tertip heyeti ile, zabrta kuvvetle rinin arasımna karışıvermişti. Daima ve daima; Türk milletinin en felâketli anlarında o felâketin 1z- tiraplarle eğlenmeyi şiar ittihaz etmiş olan Rıza Tevfik Be- yin boş bırakarak kaçtığı kürsüyü, bir Türk kadmı işgal etmişti. Solgun çehresi üzerinde heyecan- dan titriyen dudakları, hazin ve tan- nân sadasile; hakiki Türk duygula - rını ifade eden bu hanımın hitabesi; Rıza Tevfik Beyin Türk kalplerine serptiği zehir ve ateşi bir dereceye kadar tadil eylemiş.. Miting te hita- ma ermişti. * Bugün burada yapılan bu miting, mütarekedenberi yapılan mitinglerin dördüncüsü idi. Istanbulun Türk ve müslümanları; tam üç defa, islâmın bu iki büyük mabedi arasına toplan- mışlar.. Meşru ve mukaddes hakla"ı- nm kendilerine bahşedilmesi için Cenabı Hakka yalvarmışlar; galip devletlerin de lütfuna, şefkat ve merhametlerine sığınmışlardı. Fakat her defasında da acı bir hayal inki- sarı karşısında kalmışlardı. Buna rağmen; büugün de dördüncü defa toplanıyorlar; ve yine Allahtan ve galiplerden lütuf ve şefkat niyazın- da bulunuyorlardı... Acaba bugünkü içtima ve niyaz, bir fayda temin ede- bilecek mi idi?.. Buna inanmak için, hiç şüphesiz ki çok fazla safderun olmak gerekti. Çünkü galipler, son sözlerini söyle- mişler; ellerindeki kanlı kılıçlarını terazinin gözüne atarak: — Veyl, mağlüplara... Demişlerdi. — Eee, şu halde?.. Evet; şu halde bu miting niçin tertip edilmişti?.. Ve.. bu mitingi tertip etmek için önayak olan Hürriyet ve İtilâf Fır- kası erkânının hepsi de, bu derece- de safderun mu idi?.. Hayır!.. Onlar; safderun olmadık- ları gibi, bu mitingin tertibi de saf- derunluktan ileri gelmemişti. Bilâkis epeyce yüksek bir zekâ eseri idi. Çünkü... _ Padişah Vahdettin.. Onun sadra- zamı Damat Ferit Paşa.. ve taraftar- ları; (Sanremo) da esasları karar- laştırılan ve Pariste de son şeklini alan sulh şartnamesini tetkik etmiş- ler; şu maddeleri kabule karar ver- mişlerdi: i — Garp hududunuz,Çatalcadır. Oradan ötesi, — (Edirne) de dahil olduğu halde — Yunanistana verile- bilir. 2 — Şark hududumuz; Antep, Mardin, Urfa şehirlerile Musul vilâ- yetini hariçte bırakarak eski hudut- la birleşir. 3 — Trabzon, Van, Bitlis vilâyet- lerinde, bir Ermenistan hududu ta- yin ve kabul edilecektir. 4 -— İzmir, Ödemiş, Akhisar, Ber- , ma ve bütün adalar; sureti kat'i- — » Yunanistana verilecektir. (i k son günlerde istinat ettiği (kara kuvvet)... (Hürriyet ve içtimadan dağılırlarken..) 5 — Boğazların idaresi: beynel- milel ve müstakil bir komisyona ha- vale edilecektir. 6 — Edremit civarından itibaren Edremit, Mihalıç, İznik, İzmit, ve havalisi; bu komisyonun idaresine girecektir. T— Kürtler isterlerse; bir sene son ra, ayrıca bir Kürdistan teşekkül e- debilecektir. 8 — Suriye, Irak, Filistin, Hicaz kıt'aları Osmanlı — Hükümetinden alâkalarını keseceklerdir. 9 — Ordu ve donanmaya lüzum yoktur. Osmanlı ordusu; ancak da- hili asayişi temin edebilmek için 35 bin jandarma ile 15 bin gönüllü ve maaşlı askere (1) inhisar edecektir. Deniz kuvveti ise, birkaç gambota indirilecektir. 10 — Eenebi bir komisyon, muh- telit bir adliye tsulü projesi yapa- caktır. l1 — Osmanlı Hükümeti; ecnebi tabiiyetindeki müslümanlar üzerinde bütün kaza ve hükümrani hakların- dan sarahaten feragat edecektir. 12 — İstanbulda ve sair Osmanlı leketlerindeki ( bi komis - yonlar), harp esnasmda hıristiyan - lara yapılan tehcir ve taktile ait şi- kâyetleri dinliyecek ve bunlara dair verecekleri kararları, Osmanlı Hü- kümeti de kabul ve tatbik eyliyecek- tir. 13 — Hükümetin maliyesini mu- rakabe için bir komisyon yapılacak- tır. Meclisi Meb'usan - tarafından bütçe hakkında verilen kararlar, bu komisyon tarafından kabul edilme- dikçe; muteber olmıyacaktır K 14 — Kapitülasyonlar, ilga edilme- miştir. İtilâf Devletleri grupuna da- hil olan hükümetlerin tebaası, kapi- tülâsyonlardaki imtiyazlardan, bol bol istifade edebileceklerdir. 15 — Trabzon civarından Erme i nistana bir mahreç verilecektir... Ay ni zamanda; İstanbul ve Haydarpaşa limanları da (serbest liman) haline ifrağ edilecektir. Ancaaaak.. Bütün bunlara muka- bil; 16 — İstanbul şehri kemakân, (Payı.. tahtı.. saltanatı.. seniyye) ola rak kalacak ve (zatı şahane.. İstan- bulda ikamet buyuracaklar) dır. İşte; en acı hakikat, burada başlı- yordu. Padişah Vahdettin saltanat makamında kalmak, ve İstanbulda oturmak pahasına olarak koca im - paratorluğun bir anda dağılmasına rıza gösteriyor.. Her avuç toprağı, binlerce Türkün hayatına mal olan koca kıt'aları, hovarda mirasyediler gibi, şuna buna peşkeş çekiyordu. Sarayda, bu karar verilmişti. Hü- kümet, bu şartları resmen kabul ede- cekti. Fakat, dünyanın hiçbir tarihinde yeri yurdu olmıyan bu zilleti tatbik edebilmek için hükümeti mazur gös- termek elzemdi. İşte, bu vazifeyi de — Damat Ferit Paşa hükümetinin zahiri olan — Hürriyet ve Itilâf Fır- kası deruhde etmişti. Buna binaen bu miting; zekâ oyu- nuna müstenit, bir komediden başka bir şey değildi. Ve bu komedinin baş aktörlüğü de, bizzat ve bilfiil, (Rıza 'Tevfik Bey) tarafından kabul edil- mişti. * İstanbulda, bu fecaati hisseden zümre, derin bir matem içinde idi, Asil, necip, yurt ve millet sevgisine merbut olan Türkler: kıytlara, bu- caklara çekilmişler.. Bu felâket kar- şısında gözyaşları dökmekteler.. Ve (1) İtilâf Devletleri, kur'a ile askerlik deki askerlik ve muhariplik kudret ve kabiliyetini imha eylemek istiyorlardı, Z. Ş. usulünü lâğvetmek; bu suretle de, Türkler | g; Deniz suyunda neler var? Geçen gün deniz suyu içilir mi, di- ye soran okuyucumuz bu sefer de, deniz suyunda neler var? diye soru- 'te sualler sormasına göre, mektep tatillerini deniz kenarında geçiren ve işsizlikten canı sıkıldığı için hiç ol- mazsa beni imtihana çekerek eğlen- mek istiyen bir mektep hocası oldu- ğunu santyorum. Bu zat her kim ©- lursa olsun, benim yaşımda öyle su- allere karşı gelmek, gençlik yaşını hatırlatacak keyifli bir şey olduğun- dan bBu imtihanda sıfır almamaya çalışacağım: Okuyucumuzun bu sualine cevap vermek bir taraftan pek kolaydır, bir taraftan da pek güç yahut pek uzundur. y Pek kolaydır, çünkü dünyanın ka- ra kısmında her ne varsa deniz su- yunda da mutlaka ondan vardır. Ka- ralarda akan sular yolları üzerinde rasladıkları eriyebilecek cisimlerin bir kısmımı erittikten sonra er veya geç, mutlaka denize dökülürler. Ka- ralarda bulunan cisimlerin arasında da mutlak surette hiç erimiyecek ci- sim bulunmadığından, deniz suyun- da karalarda bulunan cisimlerin hep sinden az veya çok mutlaka bulunur. Meselâ deniz suyunun bin litresinde — on beş miligram miktarında ol- sun — altın bile vardır. Cevabın güçlüğü yer yüzünde bu- lunan cisimlerin hepsini saymaktan gelir.Bir kere, her türlü suyun içeri- sinde — vaktiyle fenni şiir söyle- mek istiyen bir şairin dediği gibi — “oksijenle idrojen,, bulunduğunu bi- lirsiniz. Deniz suyunda da birincisin- den yüzde 85,8, ikincisinden 10,67 nispetinde vardır. Yüzde üst tarafı- na gelince, cevabın güçlüğü asıl bura dadır. Deniz suyunda nekadar made- ni cisim varsa, hepsinin nispetlerini söylemek başınızı ağrıtacağından yalnız yüzde bir nispetten yukarı miktarda bulunan ikisini miktarlariy le söyliyeceğim, Klor yüzde 2,07; so- dium yüzde 1,14. Üst tarafının da sadece adlarını hatırlatacağım: mağ- nezyum, kükürt, kalsi i yor. Bu okuyucumuzun böyle üst üs-| - HAYA|T ÇİNDE Telefon dedikodusu Daldan dala — Allo... Allo, kimi istiyorsunuz, iyi anlıyamıyorum efendim. — Bayan Şükranı istiyorum. — Şükran benim efendim, — A, Şükran sen misin? Alama- dım sesini yavrucuğum... — Siz kimsiniz efendim. Ben de sesinizi tanıyamıyorum. — Ben Seza. Seza, anlamadın mı? — Allo... Seza, sen misin.. Ne o?. Hayırdır inşallah.. Daha şimdi biri- birimizden ayrıldık.., Bir şey mi var? — Hiçbir şey yok.. Eve bu kadar erken döndüğüme pişman oldum. Ko cam daha gelmemiş, yapayalnızım evde, Bugün hizmetçi de izinliydi. Ortalık kararmağa başlaymca içime evham çöktü. Canım da sıkıldı. Seni Aradım. — Pek iyi ettin.. Gördün ya!.. Ben sana o kadar söyledim. Su çayı hepi- mize zehrettin. Çabuk gidelim, ça - buk gidelim diye. — Öyle söylüyorsun Şükran ama, sen de itiraf edersin ki çaylar artik demode oldu. Çaya misafir davet et- mek bilmiyorum ki, Süheylânın hne- reden aklma geliyor. Çayda hem eğ- lenilmiyor vesselâm; Bir türlü saat- ler geçmiyor.. İnsanın öyle güzel bir köşkü, öyle güzel bir bahçesi varken Çay verir mi?.. — Ya ne verir? — Kokteyl parti yapar.. Hem kokteyi partilere rağbet daha ziya- de, İnsan daha şik elbiselerle gidi- yor.. Uzun etekli tuvaletlerle... Hem de kokteyl içmek fena mı? — Bugünkü davetlilerden biri di- yordu.. Kadınlar içkiden anlamaz.... Ne içmesinden, ne de hazırlamasın- dan diyordu.. — Çok şükür ayyaş değilim ama, bir kokteylin iyi veya kötü olduğunu anlıyacak kadar dilimde hassasiyet vardır. Hele hazırlamasından pek İyi çakarım. |— Vallahi benim de kendi kokteyi tertiplerim var. Tadarsan bayılır- sın. Hele bir tane var, bir vermut h tun içine onun yarısı Aehi karbon, brom, azot, rübî;ilîım, ıllîsî'“ çelik, gümüş, fosfor, flüor, iyot, bor, bakır, bitium, altın, arsenik, torium, çinko, en sonra da yüzde sıfır, vir- gül ve on bir tane sıfırdan sonra 14 nispette olarak radium, Bunlardan sonra deniz suyunda birçok gazler vardır. Bunları da say- mak gerçekten içinizi sıkacağından — hocaya da numaramı biraz kır- mak için fırsat vermek üzere — gaz- lerin adımı tekrar etmekten vazgeçi - yorum. Zaten deniz suyunda bulunan en mühim şey hayattır. Deniz suyu ade ta canlı bir cisimdir. Vakıâ, deniz suyundaki hayat, madeni cisimler gibi yüzde nispetlerle ölçülmez. Fa- kat hayatın bulunduğu ispat edilir. Meselâ kandaki beyaz kürecikler — nakıs 0,56 derecede donacak nispete götürülmüş — deniz suyu içinde ya- şarlar. Bunun gibi bir köpeğin tek- mil kanı çıkarıldıktan sonra deniz suyu gene o nispete götürülerek kö- peğin damarlarına doldurulursa hay van gene yaşar. Onun için bütün * hayatın denizde başladığını iddia edenlerin sözleri büsbütün boş bir lâf değildir. Lokman HEKİM sebep olanlara da lânet etmektelerdi. Fakat.. Diğer bir zümre daha var- di ki; bunlar da artık bütün benlik- lerini ve şuurlarmı kaybetmişler; Türk milletinin temiz ahlâkmı ifsat etmek suretile de bu milletin haya- tıma kasdetmek istiyenlerin açtıkla- ri mülevves cereyanlara kapılıver - mişlerdi. (Verangel ordusu), kızıl Rüs or - dusunun kahir darbesi altında son ve kat'i hezimete uğramış; perişan bir halde dağılmıştı... Istanbula müt- ğıiş bir (beyaz Rus akını) başlamış- Beyaz Ruslar, servetlerinden pek az bir şey kurtarabilmişlerdi. Bun- larm büyük bir ekseriyeti, sefalet içindelerdi... Midelerinin acı ve ıstı- rap ve ihtiyaçları baş göstermişti. Hayatlarını zevk ve sefahet içinde geçiren bu insanlar, birdenbire düş- tükleri bu uçurumun derinliklerinde şaşkın bir hale gelmişlerdi. Yaşamak için, her şeye baş vurmuşlardı. Fa- kat, çorak bir çöl kadar iş hayatım- dan mahrum olan İstanbulda, ken- dilerini doyurabilecek esaslı ve de- vamlı geçim yolları bulamamışlar- Arkası var kadar cin karıştırdıktan sonra bunu yarım limonata bardağı portakal su- yu içine boşaltıp içine buz atıyorum. Iyice soğuduğu zaman içilince bu sı- cak gün ve geceler için ea mükem- mel içki oluyor. — Mademki böyle marifetlerin var, bu akşamların birinde bize bir kokteyl parti yapsana.. Senin yerin de pek münasip... Yalmın rıhtımında otururduk. Şimdi bu sıcaklarda tam Boğaziçinin mevsimi, — BSus canım., Boğaziçi diyorsun, işte hava karardı. Ufa bir rüzgâr bile esmiyor... Sahi, sizi şu Balkan festivalinin kayık alayı gecesi davet edeyim... Alayı seyrederdik. Fevka- lâde olacakmış, — Doğrusunu istersen ben o gece alaya İştirak etmek istiyorum. Bir kayık tutarak ve yaşmak takınıp fe- race giyerek... Vallahi o gece binbir gece masalmdan bir gece olacak.. — Ben alayaiştiraki dü- şünmedim, Yalıda oturur, bütün ala- yı rıhtimdan seyrederim, diyordum.. Hem yaşmak ferace giyemem ben, rüküş gibi olurum.. — Allah, Allah... Kostüme balola- ra hiç gitmedin mi? Kıyafet değiş- tirmedin mi?,, — O başka, bu başka... Bu ferace.. Benim de boyum kısa.. — Neden başka olacakmış. Bütün bunlarm ne ehemmiyeti var.. — Ferace ve yaşmakla dolaşırsam bana orta oyununda zenneye çıkmı- şım gibi gelecek... — Darılma ama ben buna züppe- —— Sinemalar Tiyatrolar, faydalı adresler ve telefon numaraları * HALK ÖPERETİ : Taksim Bahçe- sinde bu akşam 21,45 te, matine 17,30 da (Deniz Havası), büyük eret 3 perde. Pek yakımı (Babalık), Soter 75, 50, 30 meşrubatla beraber. Y?rm akşam Kadıköy Süreyya bahçesinde (Bay Bayan). ÜSKÜDAR HALE : (Aşk Bandosu) * Bağlarbaşı Hâle Bahçesi : (Sekoya Kaplan Kız), itfalye Telefonları İstanbul İtfaiyesi 24222 Kadıköy İtfaiyesi 60020 Yeşilköy, Bakırköy, Büyükdere, Üsküdar İtfaiyesi 30625 Beyoğlu İtfaiyesi 44644 Büyükada, Heybeli, Burgaz, Kmalı mım takaları için telefon santralındaki memura yangın demek kâfidir. Müracaat yerleri Deniz yolları acentesi Telefon 42362 Akay (Kadıköy iskelesi) 43732 Şark Demiryolları Sirkeci 23079 Devlet Demiryolları Haydarpaşa 42145 Çabık sıhhi yardım teşkilâtı Bu numaradan imdat otomo bili istenir 44993 . tolafor'arı ————Hh7—— Cerarhpaşa hastanesi 21693 Gureba hastanesi Yenibahçe 23017 Haseki kadınlar hastanesi 24553 Zeynep Kâmil hastanesi Üsküdar 60179 Kuduz hastanesi Çapa 22142 Beyoğlu Zükür hastanesi 43341 Gülhane hastanesi Gülhane 20510 Haydarpaşa Nümune hastanesi 60107 Etfal hastanesi Şişli 42426 Bakırköy Akıl hastanesi 16,60 Darüşşafaka mezunları Cemiyeti kongresi dün toplandı Darüşşafaka — mezunları cel'nîlff"tı kongresi, dün saat 15 te Eminöl Halkevinde toplanmıştır. Heyeti U * mumiye, eski idare heyetinin istifâ” sını kabul etmemiş, cemiyetin nizami” namesine aykırı hareket eden İki &” zanın çekilmeleri istenmiştir.Netitt” de eski idare heyeti ipka edilerek iki azanın yerine yenileri seçilmiş” tir. Mes'ut bir düğün Giresun Saylavı Hakkı Tarık V© Artvin Saylavı Asım Us'un kız kâf” deşlerinin kızı ve Bay Hüseyin A Kadayifçinin kızı Bayan Feyziye İl© Ziraat Bankası İstanbul şubesi me * murlarından Bay Nadir Göretin dü” ğünleri dün gece Sipahi Ocağı salot” larında yapılmıştır. Saadetler dileriz: —H Müessif bir ölüm | Kuduz hastanesi kâtip ve idare Mö riye tutulmuş, evvelki gün de Güre* ba hastanesine kaldırılmıştır. Vazi “ fesine merbut olduğu kadar da gâ * zeteci dostu olan Yümnü hastaned? vefat etmiş ve dün cenazesi kaldif” larak Topkapıdaki aile makberesit? defnedilmiştir. Yümnünün , ölümür |kendisini tanıyanları çok müteessif | etmiştir : . — lik derim, niye böyle söylüyorsun? — Ne dedin?.. — Niye böyle söylüyorsun dedim.. Allo, allo... Anlamıyor musun?. — Anlıyorum canım. Ama telefon tatlı tatlı giderken ne oldu bilmem.. Allo.. Niye böyle söylemiyeyim?,. — Çünkü, bir kere kostüme balo- larda envar kılıklara girersin, sonra da sesini çıkarmadan sırtına Avrupa terzilerinin bize çizdikleri ve ekseri- ya tarihi bir devrin kıyafetlerinden aldıkları moddelleri seve seve sırtın- da taşırsın. Meselâ bu sene mükem- mel surette Direktuvar modasmda- yız.. Hem bir şey öğrendim.. Bir şey öğrendim ben terzimden... Ne oldu- ğunu bilsen bayılırsın.. — Nedir, söyle de bayılayım.. — Söyliyemem, çünkü kadma söy- lemiyeceğime yemin ettim. — Allah Allah, beni merakta br- l söyle | Vallahi ki ye söylemem, — Müthiş bir şey.. Evvelâ ben yap mak istiyorum, Kermeste giyeceğim. Sonra hepiniz yaparsınız. — Söyle kuzum, Sana vaadediyo- rum, Kermese kadar ne olsa yap- mam, — ÜÖyle ısrar ediyorsun ki, söyli- yeyim.. Terzim Paristen geldi ya, o- rada görmüş, Bu sene sonbahar tu- valetlerinin altıma büyük anneleri- mizin giydiği eteği bol farbalı fron- fronlu dedikleri tafta iç eteklikleri giyeceğiz.. En büyük moda bu olu - yormuş. Ben ise sonbaharı beklemi- yorum, öyle bir etekliği şimdiden yaptırıyorum. — BSenin terzin bunu yalnız sana mı söyledi? Ve bunu senin terzinden başka kimse bilmiyormuymuş.. — Evet ya ne zannettin. Yalnız o biliyor, ve en iyi müşterisi olduğum için bu havadisi de evvelâ bana söy- ledi... Ah gşekerim, 'düşün bir kere böyle bir etekle dansetmek, bilhassa vals yapmak.. Fron - fronun tatlı hı- şıltısı içinde dansetmek, inşallah ka- dmlara karşı pek arkadaş davranan zamanımızın erkeklerine bu ses eski erkeklerin hassasiyetini, inceliğini ilham eder. — Fakat ruhum, sana şaşıyorum ki, bu havadisi yalnız senin terzinin bildiğine ve bu havadisi yalnız sana ğününde giymek üzere yaptığım tü" valetin İ Bu etekler bir sır değil, herkesç? malüm... lik yapmadın... Bundan haberin bile yoktu. Şimdi benden duydun, hemeli tım diyorsun., : — Teessüf ederim, beni böyle W ka, bekle telefonda, aksini ispat ceğim.. — Allo, Allo., Nereye gidiyorsur ne var?.. Kuzum ne oldun? - .ç . — Neredesin Allah aşkma.. Allo.. —.:0 bi b Allah.. — Evet, ne var? — Sözüme inanmıyordun, dinle! — — Allo.. Allo.. Duydun mu?.-. — “Hırçın bir sesle,, bir şey dUf madım. Nedir?.. — Bir hışıltı duymadın mı, ta etekliği telefonun önünde sallıy?” — Duymadım ama, mademki söy” 4 mışsın, güle güle kullan o antik$ etekliğini.. — BSesine ne oldu, iyi işitilmiy?” az kısık geliyor.. — Aman, bu telefon da sebetsiz icat., Hiçbir şey - anlaşıl” yor. Allo, allo.. Bununla bir çift kırdı konuşmağa imkân yok kle eli — Hakikaten öyle,... Berbat vesselâm.. ruldum bu menhusta lâf tan, Yarın Veliefendi koşull-“i’*î n görüşürüz, oradasın değil mi?« u üf gider rinden caymadın ya”.. Değil — Hayır, hayır caymadım.. ceğim. Allaha ısmarladık şimdi, (Telefon kapanır.) y & Bir tevkif Emniyet birinci şube eski müdür muavini hakkında tahkikat Emniyet birinci şube eski muavini Sadullah, vazifesini suiistimal ve ir- tikâp suçlarmdan dolayı sorgu ha - kimliğine verilmiştir. İstintak hâki- mi, evraki tekemmül ettirerek suc- luyu nöbetçi ceza mahkemesine sev- ketmiştir. Sadullahın dün üçüncü ce- za mahk inde dur yapıl - miş ve hakkında sorgu hakimliğin- ce verilmiş tevkif kararı olduğundan doğruca tevkifhaneye gönderilmiş - tir. Kudüste bir yangın çıktı Kudüs, 1 (A.A.) — Trak ile Bura arasındaki petrol borusu kesilmiş- tir. Bunun üzerine bir yangın çık- mıştır. Bu işi Arapların yapmış ol- duğu zannedilmektedir. İngiliz Kralı Yunanistanı ziyaret edecek Atina, 1 (Hususi) — Yunan hü - kümeti Ingiliz kralınm Yunanistanı ziyaret edeceği hakkında malümat almıştır. Yunan gazetelerinin fiati Atina, 1 (Hususi) — Yunan hü - kümeti gazete fiatlerinin iki drahmi ye çıkarılmasını kabul etmiştir. Yal- nız gazetelerin ikramiyeler vermele- ri menedilecektir. * | S ğ Türkiye | İçin Bir aylık , » . . 150 « y ee UA MA n C YÜ Z ) | o yıllık .. , . M — V ilân için Nâncılık Şirketlerine T acaat edilmelidir. İf“"": Küçük ilânlar doğrudan d0 4 daremizce almabilir. | leftalık 30 kuruştür. 5. satı! bi ası İçin satır başına 5 kuru: d ). Bir defadan fazla için yektir ; ”» 10 kuruş imdirilir. Kf Sümü gecmis nüshalar $ ı muru Yümnü, iki gün evvel dizante” verdiğine eminsin. Ben Aliyenin d.' e'bu eteği yaptım bileWe — — Yok canım, böyle bir iç etek İ yapmağa karar verdin ve bana yâP” | zannediyorsun? Dur, dur... Bir daki” — — Yavrum nereye gittin... Allali — Âllo.. Alto::'Hâk' orada msatll “Telefonun içinde bir tafta hışıltif' duyulur,, işitiyor musun ? ' hışıltısı.. Fron - Fronların sesi.. T87 — lüyorsun elbette iİnanırım.. Yaptif” mmıj" — Allaha ısmarladık şekerim: 11?' ; v İ bit M Küçük ilânlarm 5 — satırlığ? e. » | ı | v 4| W 1 a 4 a İ ğ # v ; &-| l ;