28 Temmuz 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

28 Temmuz 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TAN ÇANAKKALEYE AT Limanda inşaat Parası bitince Prensin ahlâkı büsbütün meydana çıktı. Evde refah eksildikçe Belkis çirkinleşiyordu | Buli Adnanm görüştüğü başka ka- âmlar birdenbire Belkisin kibrine dokundu. Bunu vaktile bilseydi bel- ki ondan ayrılmazdı. Belkise düm- düz aşkı Âdnanı manasız adam yapmıştı. Fakat Belkis düşündükçe kendisine sadakatsizlik edecek ka- dar mevcudiyetli olmağı Adnana k li: bu fazilete — fazilet di- ze ei bu zamparslıklara — İnanmıyordu. Adnan Belkise hâlâ yalnız karısının olan suratile bakı yordu. Belkis bu mana: sız adamın hayalini ları günkü düşük omuzla - rile bir köşede bıraktı, başka şeyler düşünmeğe başladı; fakat düşünmek istediği o başka şeylerden evvel şu- nu havsalası almıyordu: Ona Ad - nandan ayrıldı diye niçin aeıyorlar- 4? Bu omerhametler garazkâr- Mirt O acınacak halde değildi kil. Mes'uda momir mıydı? Fakst mes'ut olma- o da bugün birdenbire anladı. Rus prensi Belkisle burün kavgaya başladı. Bu, onun morfin parası bulamadığı ilk gündü; söv - düğü vakit göğsünde bir lâğam ki- Bu hakaretarda ME bn ibiyatı yoktu; bu küfür EA e giri yoktu; bu küfürlerde Ke ibmni itler tokat gibi ötüyordu. Karı koca arasmdaki kavgalar bunlar da çabucak KayER ME Bek söğüşmeğe başladı Ma belliydi: Belkisin dayak yi- günler yaklaşmıştı.Parası bi- tince prensin ahlâkı büsbütün mey» | dana çıktı; evde refah eksildikçe Belkis çirkinleşiyordu. Yemekte kav “gt ederlerken, yemek mezbeleydi; Barı, koca köpektiler. Prensin eski karısının satarak ak dığı 7 bin lira kumarda 3 ay evvel bitmişti; Beliris Peştede yediği ek maslarndan (O©n sonunu da sattı. Gitme Partmandan (çıktılar ; İki - larmı ve birçok hizmetçilerini sav- dılar, anın sahibi kira bor- Cu için eşyaya eşyaya haciz koydu, Beyoğlundn Derviş soka- İndaki > tahta eve taşıdılar. Si- Yah tokmakla çalman bu evin için- de sabah, öğle, ikindi belli değildi; evin havası merdivende giyah, od” Kalyoncukull şya konduktan sonrâ. koku başladı: Katrt madenkömürünün mide dişi, mazo- ets alevdi, bu alevden Tin bir temizlik yayılıyordu. bir odasmda da bir Rus : Bu adam ortalığı rağ , onların yemeklerini pişirecek- bu adamı prensin Rusyağs- uşaklarmdan bir tanesi beğeniyordu: Nekadar Uşak ta Belkisi köpek a. olacaktr.Belirisin ağladığı zaman goz leri dolan bu adamım yerine kim bi- lir ne duygusuz biri ekti, Fa kat uşağmdan dayak yiyen, sonra da onu kovmıyan kocasmı Belkis en acemi romanlarda bile okumamıştı. Simdi, Belkis, başka bir hayret için- de kaldı: Uşak Rus prensinin baba bir, ana ayrı kardeşiydi prensin babasmın (metresinden ol. ma oğluymuş. Rus prensi, bu adam için o güne kadar Belkise “Uşağım- dır” dememişti; prens, öyle adi adam değildi. Fakat bu uşağım kardeşi olduğu- nu söylemeğe de üşenmişti. Kendi - sinden dayak yiyince kardeşini ka» rısma takdim etmeğe lüzum gördü TTuhaftır: Dayak yiyen kocası Belki- sin gözünde evvel küçülmedi.. Bu evin dekorunda, bu dayağı — far- kında olmıyarak — Belkis tabii bul du. Parası bittikten sonra kocası - nın hergün artan adiliği de dsvağın tabilliğini arttırıyordu. Fakat biraz sonra kendi kocasından ayrı ve sırf vak'a olarak “bir kocanm yediği da- yak” Belkisin gözünde şimşek gibi çaktı: “Nereye düşmüştü? Kimlerin arasındaydı?” Eelkisi üçüne bir hayret daha bekliyordu: “Bir müddettenberi on- ları bu uşak O besliyormuş!” Bu, prensin terbiyeyle, itaatle yediği da- yağın son izahıydı. Uşak Rusyada güzel san'atler mektebinden çıkmıştı; possamdı; vi- yolonsel de çalıyordu. Yattığı oda - nm yarısını atelye yapmıştı: Orta- smdan Acem bezile ikiye bölerek... ISTANBUL BELEDİYESİ game yenil galan Saraybumu Gülhane park Vefada Mölla Hüsrev mâhallesinin Ko- vacılar sokağında ekmekci başı Ahmet- paşa medresesi Beyoğlunda Tepebaşı mahallesinin Meşrutiyet caddesinde 8 N. lı dükkân Uluköyde Muvakkathane mahallesinin Çınar alt meydanı sokağında 83 metre murabbar yol fazlası 937 sonuna Uuköyde Muvakkathane cadldesinde 29 metre murabbar yol fazlası 937 mayısı sonuna kadar Yukarda semti senelik muhammen kirası ve teminatalrı Y: olan mahaller 937 veya 938 — 939 senesi mayısı sonuna kadar ayrı ayrı kiraya verilmek üz Şartnamesi Levazım Müdürlü; zalarında gösterilen muvakkat beraber 29 Temmuz 936 çarşamba günü saat 15 .de Daimi En cümende bulunmalıdır. (B.) (4024) Çift atlı dört tekerlekli lâstikli dört kişilik eski fayton arabası koşumu ile iki atına 125 lira kıymet konularak Fatih At pazarın da satılmak üzere açık artırmaya konulmuştur. İstekli olanlar 10 Niralık muvakkat teminat makbuz veya 29 Temmuz 936 çarşamba günü saat 10 dan 11 re kadar orada bulunacak memura müracaat etmelidirler. (İ) (4309) Emniyet işleri Umum Müdürlü- am ğünden: 1 — 936 senesinde zabita memurlarma (yaptırılacak elbiseler için azı 12000 metre çoğu 13000 metre kuma” şın şartnamesinde yapılan tadilât dolayısile yeniden 15 gün müddetle kapalı zarf usulile eksiltmeye konulmuş” tur. 500 kuruştur. 3 — Kumaşların ihalesi 31 Temmuz 936 Cuma günü saat 15 de Ankara'da Emniyet İşleri Umum Müdürlü- günde teşekkül edecek komisyonu huzurunda o yapıla- caktır. 4 — Eksiltmeye girecekler, kumaşların muhammen bedeli olan 65000 lira üzerinden yüzde yedi buçuk he- prensi | gabile 4500 liralık muvakkat makbuzu ile ve 2490 sayılı kanunun 2 ci ve 3 üncü mad- | delerinde yazılı belgelerle birlikte teklif mektuplarını ihale vaktinden bir saat evvel komisyona vermeleri. 5 — Kumaşların ihalesine aid muaddel şartname Em- niyet İşleri Umum Müdürlüğü nundan verilir. Fazla izahat almak isteyenlerin mezkür komisyona müracaatları. (1761) (4044) Yazan: MITHAT CEMAL ları yıkadıktan #onra bu © daya kapanıyor, yüzlerinin “yeni” - liğinden mustarip olan yeni zenginle rin eşyalarını eskitiyordu: Yepyeni koltuk bir firçanm ucunda on beşin- ci asır oluyordu: oLâskal Renais sance!.. ona oymalı bir tahta getiri yorlardı; iki hafta sonra bu tahta. yı o Mâdicis'lerin çeyiz sandığı ola- rak geri veriyordu. Fıkaralığın ver» diği korkaklıkla müşterilerinden çok para İstemediği için zengin olamı - yordu. Fakat 2 haftada 4 asir es- kiyen bu eşyanın sayesinde kendisi prens, Belkis, köpek İyi yaşıyorlar- dı. Ismarlanan antikslar 4 kişiyi Galata rıhtımı gelecek seneye kadar bitecek Istanbul rihtımlarnın tamiri hu- susunda, liman umum müdürlüğü, ye nİ bir program hazırlamıştır. Bu programa göre, Galata v Istanbul imanları şimdiki seviyesinden bir buçuk metre yükseltilecektir. Rıh. tımların tesviyesi için, dün liman umum müdürlüğünde ihale işi hiti. rilmiştir. Aldığımız malimata göre, terfi a- meliyesine Galata rıhtımından başla” nacaktır. İnşaatm kış sonuna kadar bitirilmesi mukarrerdir. Buraya, ön- ce taş dökülecek, sonra kumla takvi- ye ameliyesi yapılacaktır. Antrepo. lar, gümrükten liman İdaresine dev- redileceği için rıhtımm bu kısmında yeni antrepolar inşa edilecektir. Galata kısmmdaki inşaat bittikten sonra, Sirkeci rıhtımınm terfi ameli. yesine başlanması kararlaştırılmış. tır. Rıhtımlarda © yapılacak | terfi ameliyesi için 200 bin liraya yakm para sarfolunacaktır. Rıhtımların tamirinden sonra bü - tün tüccar gemilerinin rıhtıma ya naşmaları ve yolcularm vapura ko- layca girip çıkmaları da temin edi - lecektir. Galata yoleu salonunun önünde, yolcularm vapurdan kolay- lıkla çıkabilmeleri için ayrıca tesisat 2 | vücuda getirilecektir. m mam aa kuku Beşer Beyannamesinden 1791 | deki Fransızlar kadar istifade edi. yordu. Bazan san'at adamma bir tombul | muharebe zengini soruyordu: “— Bu tahtayı yü sarı fırça mi Renaissance yapacaktı?” San'at a- damı öfkeli alayla cevap veriyordu: “.- Birinci Renaissance'ın Pitti sa- rayını,bir kırmızı tebeşir bir şaheser yaptı efendi!" Tombul zengin Pa- lais Piti'nin nasl yapıldığını bilir görünmek için sarayın plânmı çizen “kırmızı tebeşir” martavalını hemen iğünde görülür. İstekli olanlar hi 2 — Kumaşın beher metresinin muhammen bedeli başile tasdik ediyor, sarı fırçanm muüçizesine de hemen inanıyordu. lar ILANLARI Senelik muhammen Muvakkat 180 40 0,90 azılı 12 açık artırmaya konulmuştur. teminat makbuz veya mektubile mektubile beraber teminat mektubu veya Satmalma Komisyo- FAYDA m mn BİLGİLER Bugünkü Program Istanbul 18: Opera parçaları (nlik). 19: Haber. ler. 19,15: Mühtelif plâiklar. 20 konseri: Profesör Ferdi St dan, 20,10: Bayan Livle P'e: e stüdyo orkestraları, 21, “Saat 22 den sonra Anadolu ajansın gazetelere mahsun havadis servisi verile - cektir. Prg 2008: Salsbargdan nakil: (DON JUAN) operas 23.15: 234: Ecnebi dillerile haberler. Budapeste BR Mozartın 1: Strasssun di antal kenser Şen dul kat 22: Yabanc terle neşriyat. Varşorn 2030: Küçük radyo | orkestran, 2130: Konuşmalar. 22.20: Oda musikisi, 21,15: Dane musikisi Viyana 19,50: Haberler. 2005: Salsbargdan na- kil Mozartm (DON JUAN) operası (Bi Bo Valterin idaresinde). 25.35: Haberler. 23,45: Viyana musikisi, 1: pikkları, Sinemalar, Tiyatrolar * HALK OPERETİ: Bu akşam 2145 te Taksim bahçesinde (Deniz Havası) * USKUDAR HALE : (Aşk Bandosu) * Bağlarbaşı Hile Bahçesi ; (Sekoya - Kaplan Kız). itfaiye Telefonları m, oğerei İstanbul İtfaiyesi Kadıköy İtal yeni Yeşilköy, Bakırköy, Büyükdere, Üsküdar İllaiyesi Beyoğlu itfaiyesi Büyükada, Haybeli, Burgaz, Kralı mın takaları için telefon santralımdaki memura yangın demek kâfidir. tane telek on Cerarhpaşa hastanesi 21603 Gureba hastanesi Yenibahçe © 23017 Haseki kadılar hastaneşi 2453 Zeynep Kâmil hastanesi Üsküdar 60179 Kuduz hastanesi Çapa 22143 Beyoğlu Zükür hastanesi 43341 Gülhane hastanesi Gülhane || 20510 Haydarpaşa Nümüne hastanesi 60107 Etfal hastanesi Şişli 42426 Bakırköy Ak bastanesi 1640 Müracaat yerleri ——— Deniz yolları acentesi Telefon 42362 Akay (Kadıköy iskelesi) 43132 Şark Demiryolları Sirkeci 23079 Devlet Demiryolları Haydarpaşa 42145 Çabık sıhhi yardım teşkilitı — ——— Bu numaradan imdat otemo bili istenir “4003 — mmm — YENİ NEŞRİYAT Çağlıyan — Antalyada her ay neş- redilen (Çağlıyan) maecmuasının 7n- ci sayısı çıkmıştır. Ziraat Gazetesi — Ziraat mektep- leri mezunları cemiyeti tarafından ayda bir çıkarılan Ziraat Gazetesi- nin 6ncı sayısı çıkmıştır. — m Balıkesirde buz buhranı Balıkesir, (Tan) «— Şehirde bu se ne bir buz buhranı baş göstermiş tir. Sıcaklar münasebetile buz sar- fiyatı şayanı hayret derecede çoğal- mıştır. Bu yüzden fabrikaların çi- kardığı buzlar ihtiyacı karşılama. r maktadır. Buz buhranına çare bul. | mak için gelecek sene, belediye fab. rika teşkilâtı daha genişletmek mecburiyetinde kalacaktır, Orkestra, | ri- İrek rahatladı. Bir an için kafasını (Tek kitapla milyon Kazanan bahtiyar meslektaşlardan 41 - manyolı Maria Remark'ın “Garp Cephesinde birşey yoktur, adlı eserinde bir hikâye vardır. Bir | Alman neferi harp esnasında bir fop çukuruna düşer, biraz sonra bir Fransız neferi de ay- ni çukura düşer. Alman kendi canından > korkarak (Fri vurur, Ötekisi bir sürü inü sonra ölür. Alman büyük viodan azabi çeker. Böyle bir sergüzeşt bizim Mehmetçiğin başıma gel 36 ne yapar? Bumu aynen geç miş bir vakadan alarak anlatı- yorum) Sağ yanından öyle kurşun geliyor du ki Mehmet biraz daha olduğu yer: de kalırsa manga arkadaşlarının âkı betine uğrayacağını anladı. Kafasmı aşağıda tutarak sola sola biraz sü - ründü, ve birdenbire aşağı doğru kaydı. Taze tate barut kokan derin bir çukurun içine yuvarlanmıştı. Bu berhalde di yah dumanları gü- neşi kaplay İ toplarının açtığı çuku hinet çukura düşünce adığ madan eirafına alal bakı, Sa - bahtanberi kulağının dibinden o ka. dar çok kurşun geçmiş, beyninin üs- tünde o kadar çok şarapnel patlamış» tı ki kafasının herşeyi birden bire kavrayıp anlamasına imkân yoktu. Sonra tabii bir sezişle canının biraz daha fazla emniyette olduğunu göre- rlar ASKERLİK HiKAYELERİ: Mehmetçik çukura düşerse ... | mişti. Elbise, renk, m farkma ver: | ve Mehmedin çü» kuruna düşen bu yeni misafir bir an için burnu yerde çukurun dibinde öy lece kalıverdi. Can pazarı bu, Mehmet tüfeğini kavramış ve ağzını yeni gelene çevir- ses, bu yeni gelenin bizden olmadığını anlatmıştı. Fakat böyle burnu üstü çukurun di» bini boylayan bu adama düşman da olsa kurşun sıkmı lüzum görme- İ mişti. Boş yere ne diye adam öldüre- cekti, Nasil olsa ötekisi şimdi elinde idi. Yeni gelen biraz sonra korku ile başını çevirdi. Eli gayriihtiyari top- rağa saplana ntüfeğine gitti, fakat onu yerinden çıkarıp kavramadı. İki- si.de gözlerini kırpmadan biribirine bakıştılar, sonra yeni dostu atlattığı büyük tehlikenin sevincile güldü, Mehmet te gilldü. Çukura yeni düşen genç, kumral saçlı ve bıyıklı bir fran sızdı, Canmı kurtardı y ralığa başladı, elk — Ne olacak halimiz? Gibi birtakim işaretler yaptı. Meh- met: — Allah bilir gibi hemen maska uzattı, Mehmet bünu istemedi. Fakat yanıyorum mânasında matrasma işa» ret etti, Pransiz su verdi, Mehmet elini tetikten ayırmadan kana kana işti, Biraz sonra ekmek te çikarıp ye- diler, Fakat ne biri, ne de ötekisi çu“ kurdan çikmaya cesaret edemedi. kollarının üzerine dayayarak rahat fırladı,yine tüfegini yakalayarak çu- kurun keharmı tırmandı, Çukur çok derindi, kenarına uza - sıp yukarıyr gözetlemek için boyu yetişmedi, biraz daha tırmandı, yü - musak toprakta ayakları kaydı, son jra tüfeğin dipçiğine dayandı, yük- seldi, kafası çukurun kenarından bir az yükselmişti ki: — Taka taka taka taka. Diye sabahtanberi arkadaşlarını yere seren makinelinin sesini işitti, birdenbire kendisini geri çekti, yine çukurun dibine yuvarlandı ve kendi kendine : — Tövbeler olsun, insanı yeşilbaş ördek gibi avlayacaklar diye düştn- İdü. Çukurun dışı mısır kavrulan ta- va gibi takırdayıp duruyordu. Meh- medin başının üstünden yine araba - larla kurşun geçiyor, sağında solun- da sık sık bombalar patlıyordu. Top güllesi de eksik değildi amıma, bun- lar artık başının üstünden © geçerek çok gerilere gidiyordu. Mehmet bir türlü yerinde duramıyor, tırmana tır mana çukurun kenarına kadar çıkı - yor, etrafı kollayor, bazan bir kur şun şıktıktan, hattâ bazan yalnız ka- fasmı gösterdikten - sonra 6 Allahm cezası makinelinin ateşile tekrar aşa» ğı doğru yuvarlanıyordu. Bu kaç sâ- at böyle sürdü? Saati olmayan Meh- met ne bilsin. Yalnız bildiği gu idi ki; şu Ağustos güneşi bir müddet da- ha yıkılıp gitmez ve bağrımı yakmak- ta devam ederse düşman kurşunu yö- rine susuzluktan ölecekti, Biraz sonra dışardaki patırdılar durur gibi oldu, yahut öte taraf sus tu da bizimkiler ateşe başladılar, Son ra Mehmedin kulağına sesler gelme. ğe başladı, tekrar bir gayretle çuku- run kenarma tırmandı, daha kafası çıkmadan çukurun üstünden atlar gi- bi fırlayan bir bacak gördü. Fakat havaya kalkan bacak çukurun boşlu Huna bastı ve Üstündeki gövde Meh- iu ver medin çukuruna yuvartandı, süngüsü / nn an ke yaza Ölen ii. Çünkü yukarıdaki tüfek sesleri bir rahât nefes aldı, hattâ yanmda bir parça azalmakla beraber katiyen u « cigara İle kibrit olsaydı çok iyi ola- | zaklaşmamıştı ve kurşunların müte « cağını da düşündü ve ondan sunra madiyen başlarının Üzerinden geçmes birdenbire aklı başına geldi, arkadaş | sine bakılırsa bu defa çukur tâma - larmı,muharebeyi düşündü, yerinden İmen iki hattın ortasında kalmıştı. Düşman kurşunu insanı yere sermez» se, dast kurşunu öldürebilirdi. Bunun için gündüz göziyle, ne Fransız, »e de Mehmet çukurdan çıkmaya niyet etmedi. Bir ara Fransızm gözü Meh- medin dikenli tellerle yırtdmış kolu ba gitti. Sargısını çikarip sardılar, sonra Mehmet te Fransızın kaşın üzerindeki hafif yarayı gördü, oda lonu sardı. Sonra Fransızm cigara - sından birer tane tellendirdiler. Işa « retle konuşmaya, çojuk çocuk sorma ya bulaştılar. Nihayet akşam karan- lığı da gelip çattı. Ortalık epeyce karardıktan sönra Mehmet Fransiza bizimkilerin tarafı BI gösterdi ve gidelim İşareti yaptı. Fransız aksi istikameti gösterdi ve ayni işareti tekrar etti, Bir ara biri- birlerinin kolundan tuttular ve kuv- vetlerini denediler, fakat sönra gü- lerek kollarını bıraktılar. Ateşin iyi» ce seyrekleştiği bir sirada tırmanma. rak çukurun ağzına geldiler, ikisi de itöfeklerini ellerinde tutuyorlardı Bt rafı kolladılar. Mehmedin tabirinca tokalaştılar ve sonra arkalarma bak- madan biri bir tarafa, öteki öbür ta- rafs koşuğtular, karanlıkta kaybol- dular ve kendi hatlarına ulaştılar Gündüz bölüğün yarısından çoğu kaybolduğu için Mehmedin bulunma» yışı (kimbilir bölükte kaybolan ka çınct Mehmetti bu) kimsenin naza- ri dikkatini celbetmemişti, Şimdi ye- niden gelişi ve önden doğru gelişi her kesi hayrete düşürmüştü. Sorgu sü- aller başladı. Mehmet başından ge « çenlerin hepsini anlattı. Bir ara baş çavuş: — Mehmet be! dedi dipdiri düş - man neferi hiç bırakılır »? Haydi esir edemedin, bari geri kaçarken öl dürüvereydin, elinde tüfengin yok reuydu? Mehmet başmı önöline eğdi ve müsterih haliyle cevap verdi: — Baş efendi; ekmeğini yedim ba!, M. SEVKİ

Bu sayıdan diğer sayfalar: