28 Temmuz 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6

28 Temmuz 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ei YE Mİ Şa i Kv AM ez 6 Çanakkale Atatürk Çanakkale muharebesini anlatıyor “Vaziyeti umumiye pek mühimdir, mesâli fedakârane isterim. ,, vir. Büşman .... mer fırka cephesin- de ve Mustafa Kemal Paşanın fır- kasmm sol cenahında bir taarruz hazırlığı ima eder surette, şiddetli topçu ateşi istimal etmekte imiş. Fühakika, hemen arkasından “Kan- lısmtta” taarruza geçmiş ve bu teşeb büsünde suhuletle muvaffak olmuş. Muherebe bütün cephe Üzerinde, hem de pek şiddetli olmak şartile gece de devam ediyormuş. Paşanm cephesinin getisinde, Anafarta mm- takası dahilinde bulunan “Ağıldere” civarında sürekli piyâde eteşleri işi- tiliyormuş. Düşman gece yazısından yarım saat sonra paşatin fırkasma taarruz öder ve tekmil siperlerimiz- de, hattâ gerilerimizdeki havelilere vesaitinin azami derecesini istimal eder: Yağlı paçavralar, tahtezzemin lâğım. infilâkları, muhtelif nevide bombalar, kara, deniz topçuları fır. kanm cephesini mütemadiyen sars- makta imiş. Saati, dakika 10 evvel- de Mustafa Kemal Paşa kıt'alarınm nazarı dikkatini şu suretle celbet- miş: “Vaziyeti umumiye pek mühim - dir. Kumandanlardan, zabitlerden her vakitkinden ziyade fevkalde in- tibah ve mesali fedakârane isterim" Sonra saat 3,30 evvelde de diğer bir emirle düşmanın bütün teşeb- büslerini kıracak teyakkuz ve teda- bir lüzumunu tekrar etmiş 25 Temmuz günü saat 4 evvelden itibaren düşman topçusu azami fa- aliyetle ateş ediyormuş Siperlerimiz- le rahi mestürlerimizse ehemmiyet- li bir surette yikılmağa devam edi- yormuş. Saat 4,15 evvelde düşman fırka cephesine hücuma kalkmış, fekat bütün hücumları askerimizin metaneti sayesinde &8z bir zaman İçinde kâmilen mahvedilmiş."Düş » manlarımız dehşetli zayiata -uğra- mışlar. Hattâ bazı siperlerimize gir- meğe muvaffak olan kısımları da o- rada siperler içinde itlâf edilivermiş- ler. Ayni günde saat beşe doğru düş man sağ cenahımız aleyhine ikinci bir hilcum tevcih etmişse de bu da püskürtülmüş. Düşman hücumları pek müsirrane bir surette icra et m imiş. Paşa gülümsiyerek de- ki: — Hattâ gabitlerinin sopalarla efradı sıkıştırarak müteaddit defa- lar siperlerden çıkarmağa çalıştığı görülüyordu. — Pek iyi Paşa Hazretleri, düş- manın fırkanız İstikametinde bu de- rece uğraşmaktaki maksadı ne idi? — Vallah, diyemeyiz ki düşmanın .... mel fırka cephesinde yaptığı bu hücumlardan maksadı bir nüma- yişten yahut ta bu cihetteki kuvvet- lerimizi tesbit etmekten veyahut ta 'Ağıldere cihetinden sevk ve istih- damdan menetmekten ibarettir, Ha- yır!.. Bence düşmanın asıl maksa- dı harekâtı umumiyesinde hedefi kat'i ittihaz ettiği “Kocaçimen” sil silesine, ayni zamanda ... met fır- kayı da geri atmak suretile vâsıl ol- maktan ibaretti. (Fırka cephesinin vaziyeti umumiyeye nazaran haiz olduğu ehemmiyet ve “Arıburnu - Kocaçimen” istikametini seddetme- $i itibarile haiz olduğu ehemmiyet benim tahminimi muhik gösterebilir. Düşman fırkaya yaptığı hücumlarda üç dört livadan aşağı kuvvet tahsis etmemişti. lik hücumda verdiği azim zayinta rağmen hücumu tec- dit etmesi fırka cephesinde takip ettiği gayenin ciddiyetine gayet açık bir delildir. Düşmanım fırka cephe- sinde ademi muvaffakıyete uğrama” sınm sebebi, sahra obüs bataryala- rile iki harp gemisinden icra ediler 14, 15 saatlik mütemadi bir bom- bardıman altında kıt'alarımızın pte- tanetlerini, mevkilerini muhafaza etmelerinden İleri gelmiştir. Buna günlerdenberi tahkim ve tarsin eği- len siperlerimizin bahşeylediği isti- İadeyi de unutmayın. Burada mühim bir satır başma göçeceğiz. f — Buyurun efendim. — Fırka cephesine tevcih olunan hücumlar, size izah ettiğim gibi, gerçi tardedilmişti. Fakat fırka için, bütün “Arıburnu” vaziyeti için da- ha büyük bir tehlike başgöstermiş #luyordu. Bu tehlike ne idi? muharebesi | — Bu tehlike “Ağıldere” mmts- kasından “Şahinsırt” la “Conkbayı- Tı” ra ilerlemekte olan düşmandır. Bu tehditkâr hareket tekmil Arıbur- nu cephesinin sukutunu .intaç ede- bilecek bir mahiyette idi. Bu is mete karşı fırka kendi vusu ve İâhiyeti dairesinde icap eden tet- birleri almıştır. Fakat asıl tedabir- le, yani umumi nokta nazardan ic- raat ve tertibatla şimal grupu ku- mandanlığı ciddi bir surette İştigal etmekte idi. Paşa bu esnada ("gr rağı çaldı. Kapının önündeki meh-| muz şıkırtısına yeniden kahveler söyledi. Birer sigara daha yaktık. — Filhakika, dedi, mühimce Kav- vetlerin zevalden sonra rı" cephesine tevcih edildi mişti, 26 Temmuz günü düşman pek erkenden tasviri mümkün olmı- yan bir şiddetle ilerledi. Gerek "Arı- burnu” cephesindeki obüs ve sahra toplarile gerekse denizdeki harp ge milerile “Conkbayırını” ateş alna aldı. Bu sırada bazı raporlar aldım ki “Conkbayırı” vaziyetini pek eays- ni memnuniyet olarak tasvir etmi- yordu. Bu raporlardan başka Erkâ- niharbiye Reisi ve yaverini bizzat| “Conkbayırı” ve “Şahinsırt” civarı» nâ gönderdim. Vaziyeti tetkik ettir. | dim. Vaziyette vahamet muhak-| 'kaktı. Düşman “Kocaçimen” i ve “Şahinsırt” 1 işgal etmişti. Kendim de bizzat bulunduğum fırka tarassut mahallinden “Conkbayırı” ndaki hü- cum dalgalarını görüyordum, O isti- kametten gelen düşman mermileri» le karargâhımdaki zabitlerden yare- lananlar vardı, Düşman diğer ta - raftan “Sovla" limanından da, onun cenubundaki sahillerden de asker ihraç etmişti Bir taraftan da edi- yordu: Bugüne “Küdar Anafartalar mıntakası, Şimal grupu Kumandan- luğına merbuttu ve Şimal Grupu Kumandanlığı tarafından idare edil- . İlur da motör ile karşıya .İ memuru? Ona herkes, kısaca Mis-; . İter Mellington diye hitab ediyor. Gün- rA N Kilitbahirde ve Arıburnunda gezintiler Kilitbahirde bir“mezarlik memuru” ile tanıştım. Bir mezarlık memuru ki maiyetinde yüksek maaşlı bir tercü manı, on kadar bekçisi, erari altında otomobili, matör ve sandalları var. Bir mezarlık metiuru ki Çanakka- lenin en mühteşem evinde oturuyor. Istanbula İndiği zaman, temiz âile toplantılarında, lüks barlarda kendini gösteriyor. Ariburnu'nda; salaştan yapılmış, fakat geniş salonları olan bir karar- gâhı var. Ve bay memur arada bura- ya uğrüdıkça, şayet deniz dalgalı 0- geçemez. endişesile, kendisi için o hususi bir da yatak odası yaptırmış. Kapısından şöyle bir bakmca, bura- da bir mezarlık memurunun yatıp kalktığına, ilkin kolaylıkla inanama-! dım. Duvarlara baştanbaşa, kâğrt kaps | lanmıştı. Köşede süslü bir kütüphane gözleri kendine çekiyordu. Renk renk | halılar, pencerelerde, süslü perdeler... Fakat kimdi bu bahtiyar mezarlık lerinin çoğunu Çanskkâlede ki geniş ya'ısmın muntazam bahçesinde çi- çeklerile meşgul olan bu kirk beşlik Ingiliz, arada bir vapura, atlayarak Istanbula, bazan da aklına eserse, Londra'ya gidiyor, bir kaç ey &ehp| yine dönüyor. Ben Çanakkalede iken, şehre henüz inmişti; belediye bahçesinde tanıştık. Nazik uysal bir adam.. Türkçeyi me- rammı anlatacak kadar konuşabi- iyor. Anlattığına göre Çanakkale Harbi devam ettiği sırada, kendisi Fransız cephesinde odöğüştiyormuş. Şimdiki halde Çanakkalenin işien yolunda adamlarından biri olduğu muhakkak... Mister Mellington bizi kendi araba- sile İngiliz mezarlığına götürdü. Bu- raya bir.mezarlık adı vermek bilmem yakışık alır mı? Yer yer biberiye a- gaçlarile,taflanlar ve mazılarla #üs- lenmiş geniş bir bahçe. o Bahçenin tam ortasında, taştan muazzam bir abide kurmuşlar. Abidenin sağı, solu, önlü, ardı me- 'zarlık.. Faknt bu mosarlığım taşları, toprağa” dikilmiş. uzun taşlar değil Hepsi de toprakla bir seviyede... mekte idi, O gün emir ve kumanda- da bir değişiklik icra edildi. Saros Grupu Kumandanı Miralay Feyzi; Beyin “Conkbayırı” ve “Kocaçi -| men” deki kıtaatı da tahtı kumün-; dasına alarak “Anafartalar Grupu” namile bir grup teşkil olunduğu ta- mimen tebliğ edilmişti, “Conkbayı- rf” ndeki büyük tehlikeyi yakından | görüyor, ve çok müteessir oluyor-| dum. Onun için Şimal Grupu Ku- mandanlığına şu tarzda maruzatlâ bulundum: “Conkbayırındaki vaziyetin henüz şayanı dikkat ve nazik olduğu anla- şılıyor. Bu hususta ordu kümanda- nm nazarı dikkatlerini ciddi suret- te celbe delâlet buyurmanızı selâ- meti memleket namma istirham ederim.” Bu anda umum büyük ku- mandanlarda bir asabiyet mevcuttu. Ordu Kumandanı Leyman Paşa Hazretleri tarafından Kâzım Bey te- lefonda benimle görüştü. Mütaleatı- mı sordu. Vaziyetin nezaketini söy- ledim. Dedim ki: Daha bir an mev- cuttur. Bu anı da ziyaa uğratacak olursak bir felâketi umumiye karşı- sında kalmaklığımız pek muhtemel dir.” Vaziyetin umumileşmiş oldu- ğunu, Anafartalara çıkmış ve çık - makta olan düşman kuvvetlerini na- zarı dikkate almak, ona göre umumi tedbirler ittihaz etmek lâzımgeldi » ğini, sevku idareyi tevbit ve temin için bütün kuvvetlerin bir kumanda altında, bilâvasıta bir kumanda al tmda bulunmasmdan başka çare kalmadığını söyledim. 28 - 27 gecesi saat ,50 sonrada idi ki Şimal Grupu Kumandanı, Ordu Kumandanı Ley- man Fon Sanders Paşa Hazretleri tarafından “Anafartalar OGrupu” Kumandanlığına tayin edildiğime da ir olan emri tebliğ etti, Ayni emir- de ,hemen hareket ederek 27 Tem- muzda İcrası emredilmiş olan taar- ruzu İcra etmekliğim de mevcuttu. Bu emir üzerine ... ıncı Alay Ku- mandanı Şefik Beyi ... met Firka Kumandanlığına tevkil ettim, Yanı- ma Fırka Sertabibi Hüseyin Beyi aldım, — Niçin? — Hastaydım çünkü. Yaverim Kâzım Efendi o gün şehit olmuştu. Rasim Efendi isminde diğer bir sü- vari zabitini de aldım. Dört aydır o yerde, yani ateş hattından üç yüz metro geride cesat taaffünatile bo- —Mister Mellington; bu taşlarm al tmda kaç ölünüz yatıyor? diye sor- dum, Hepsinin hüviyetleri belli ölma- mekla beraber, ölü adedi, tem! (85000) dir! Dedi. Abidenin önünde ki beyaz mermerde ölenlerin adları, | sanları yazalı idi, -Olülerinizi gömerken, kimler ol- duğunu nasıl anladınız Mister? Mellington izahat verdi: —ingiliz ordusunda her seferin bir numarası vardır. Bu numaraları bâ- kır lâvhalar halinde neferler kollarım- da taşırlar. İskeletleri çürüdüğü halde lâvhalar birçoklarmın hâlâ kollarm- da duruyordu. Birer birer okuyarak sahiplerinin kimler olduğunu anladık! Mezarlık memuru sözüne devam €- diyor: —Burada gömülü olenlarm çoğu Avustralya ve Yeni Zellând' lı nefer- lerdir. Hiiviyetleri tesbit edilemiyen ölü- lerin hatırasma dikilmiş büyük ant da meşhur İngiliz şalri (Rudyer Kip- ling) in bir vecizesi var: “onların adı her zaman yaşayacaktır!” Abidenin iç kısmında, yirmi ka- dar, dalları kurumuş çelenk vardı. Bunlar arasında bizim Şehitlikleri İmar Cemiyetinin bir büyük çelengi de göze çarpıyordu. Mellington bana çelenkleri göste- rirken: — Hepsi bu kadar değil, dedi, da- ha geçen gün, yirmiden fazla çelenk yaktık. Bu yakılan çelenklerin kül- lerini mezarlarm üstüne gerperiz. — Mezarlık ziyaretçileri çok olu- yor mu? — Yaz gelince, hattâ bazan kış aylarında, yüzlerce ziyaretçi, me- zarlar arasında tanıdıklarının hstı - ralarmı anmak için dolaşırlar. İçle- rinde bir kız tanırım Ki, nişanlısının mezari Üstüne kapanıp birkaç saat sessizce ağlamak için, ta Londradan tek başma kalkar, buraya gelir. Ingiliz mezarlığından ayrılan bir yol, bizi Cesaret Tepesine çıkardı. Kafasından yedi kurşun yediği ——— dim, O gece 6 saat on birde, zindan gibi zifiri karanlıklar içinde oradan çikmea ilk defa temiz bir hava karşısında bulundum, Fakat bu güzel havayı zulmet ve müphemi yet İçinde teneffüs etmek nasip olu- zulmuş bir hava toneffüs etmekte! yordu Çanakkaleden bir manzara halde, silâh elinden düşünceye ka- dar çarpışan koca Mehmet Çavuş, çok hâkim bir tepede yatıyor. Ana- farta, Arıburnu, Sovla, Kemiklibu - runları, hattâ Boğaz dışmdaki ada- lar, Mehmet Çavuşun ayakları di- binde, , Işittiğime göre, Mehmet Çavuşun yedi kurşunla delikdeşik olan kah- raman kafatasınm yeni teşkil edile- iğ gi Bl yep Gelibolu harp sahalarmı dolaşır - Ö MAHKEMELERDE Bir taşla iki kuşu birden vuran yaman bir yankesici Bartınlının beş lirasını da aldığı gibi bir handan içeri girmiş Salih. ile Mehmet, iki gefil arka- daş kolkola girmişler, kendilerine bir soyadı almak üzere, Fener nüfus me- murluğuna giderken, önlerine tanı - madıklari biri çıkıyor. Güler yüzle: — Baylar, affedersiniz, saatiniz var mı? diye soruyor, Sülih ile Meh- met te, hemen saatlerine davranıyor lar, Tam bu sırada, tanımadıkları a- dam da yanlarına yaklaşmış bulunu yor. Herhalde saatin kaç olduğunu görmek İçin olacak! Çünkü bir daki: ka sonr& selâm verip uzaklaşıyor. İki ahbap Çavuşlar, yollarına devam ediyorlar. Fener nüfus memurluğu binasmaâ girerken, akılları başlarına geliyor. Ceplerini yoklayınca, ne gör sünler, ikisinin de saati yerinde yok, tabil doğru karakola!... Hüviyet teş- hisi filân. Nihayet Hüseyin isminde birinin resmi üzerinde, ikisi de takı- ıp kalıyorlar. Hüseyin, aranıp bulu- nuyor. İlkin karakol, oradan müddel umumilik Ve nihayet mahkemeyi boy Tuyor. Fakat Hüseyin, kanunun pençesine Bir tercümanı, on kadar bekçisi ve otomobili olan “Mezarlık memuru, İ cede fena bir koku çıkarır. 28.7-986 — SAĞLIK — ÖĞÜNLERİ Kokulu ter Bu sicak mevsimin dertleri biri de-bu. Veknâ, insan terini vakit kendine mahsus ve ⣠detli Bir kokusu vardır. de kendi terlerinin kokusunda il, başkalarınm bile ter koku dan hoşlanırlar. Hele iki göğ olunca birinin ter kokusu ÖLÜ İpek hoş gelir. Fakat basılarmda — bereket, sin pek az kimselerde — ter takilerin dayanamıyacakları” © böyle kokulu ter çikaran kir yanmda durmak, büyük bir azsk duğundan insan onun yanımdan mağa mecbur olur, Böyle ter” kimse de en sevdiği dostların! çin yanmdan kaçtıkları bi için, zavallı herkesin yanmda düşer ve kendisi kaçanlardan ziyade azap duyar. Fens kokulu ter en ziyade ların altından ve ayaklardan | düşmeden evvel, gider ayak bir iş daha görüyor. Aksaray tarafımda, dolaşırken Rr za adlı birine rastlayor. Yanma yak- laşarak; her nasılsa Bartınlı olduğu nu öğrendiği Rızaya: — Hoş geldin, yahu! Ne vakit gel- din Bartindan? diye soruyor. Rıza, temiz kalpli, kolay inanır bir adam; hiç şüpheye düşmeden: — İki gün oldu geleli! diyor. Hüseyin, bu uysal cevabmı alınca, hemşerinin (1) peşini bırakmıyor: — Aman, kardeşim, diyor, kırk ek li tane davar getirdim.buraya...ama, bir türlü satamadım! Şu işe önayak olursan helâlinden birlira veririm sana.. diyor. Zaten Bartmlit Rıza da, İstanbula öteberi satmağa gelmiş. Hemencecik ahbap oluyorlar, Bir aralık Hüseyin, i 1 i i , | ve tahrip edilen tabyalar | ken, insan bir başka dünyanm bizim | sesimizin erişemiyeceği deklizlerin - de, gezer gibi oluyor. Her taraf, baş | tanbaşa siper, ve tünel!.. Kazılma- dık yer, üzerine oluk gibi kan ak-| madık toprak parçası kalmamış. Otomobil içinde #arsıla sarsıla dönerken, acı ile tatlınm biribirine karıştığı anlatılamaz birtakım duy- gularm tesiri altında, Memet Akifi hatırladım: “ ie mi Salâhattin GÜNGÖR | ve SIvışmış Ida giderken: Yİ e iyce, zerinde ufakl var mı? Riza hayıflanarak: — Yok, diyor, hiç ufaklığım kal - madı. Yalnız bütün beş liralık var, ce bimde... Hüseyin, hemen atılıyor: — Ver, o baş lirayı bana... Şuracık- ta bizim Bartınlılar var, onlara boz- durayım. Ve o civarda, bir hana girerek kay boluyor. Bartmlı Rıza artık işi yoksa bekleye dursun... İşte bu açıkgöz Hüseyinin, dün ikinci osza mahkemesinde duruşması yapıldı. Suçlu Hüseyin kendine ma - gum bir adam hali vermekte güçlük çekmiyordu. Fakat mahkeme reisinin şaşırtıcı sualleri o karşısında, sende- leği. İlk ifadelerini, büt gibi dayak zoriyle söyledi; kalkıştı. Aşirdığı saatleri dan satın aldığını ileri sürdü. Fakat Müddelumumi Feridun, Hü- seyinin yaptığı İşleri, birer birer sa- yıp dökerek kendisine ceza kesilmesi» ni isteyince, artık kurtuluş yolu kal- madığını anlamıştı. Müdafaası, kısaca: “Ben yapma - dım!” demekten ibaret”kaldı. Dışarı çıkarılırken: — Aman, Reiz bey hazretleri, de- di, duruşma, cumaya rastlamasın. O çün ziyaret günümüzdür bizim! Belli ki, uzun müddet orada kal mağı, şimdiden gözline kestirmişti. Kahvede taharriyat Bakırköyünde Cemal isminde biri- nin kahvesine, gece yarısından sonra girerek, kendisini dövmek ve haka - rette bulunmaktan suçlu, Bakırköy | Vücudun kapalı yerlerinden de 8 idiği olursa da o zaman dışsfi * madığından pek belli olma. 5 | Yazın güzel bir gününde KP İ saçlı, yüzl az çok'çili, kar gibi i yez derili hir güzel görürsünüğ daha yakından hayran olmak yanına yaklaşmak istersiniz. © arkasmdaki robunun kolları b tün açıksa birdenbire yaki niz, Çünkü koltukların d len fens kokulu ter en ziyade mızı saçlı, çilli bayanlarda olar” nun için öylesine yavaş yavağ 2 laşmız. O vakit terinin kokusü çektcu fenn olsa da belki yavaf& vaş gittiğiniz için alışırsmız dâ denbire kaçmazsmız. Zaten kad da koltukların altımdan gel kokusu ne de olsa erkeklerin kadar büyük olmaz. k Erkeklerde fena ter kokusu & lardan gelir ve gerçekten içti: dert olur. Bu derde tutulan 3 herkesin yanımdan kaçtığını gölü çe sik sık evine döner, çorapi& günde birkaç defa değişti mecbur. olur. Adeta bir içinde gibi yaşar. 'Ter fena kokulu olunca bun şi lâvanta, esans, sürünmek varmaz, Lâyamta Jrmlemsrn Sam Sünün fenalığmı şiddellendirir. raftakileri daha çabuk kaçırıfi Kırmızı saçlı güzellerde kolti rın altından gelen fena koku için en iyisi yüzde beş nsl sirke suyu ile günde birkaç linmektir. Hem fazla ter hem koku çıkmaz. Erkeklerdeki derdin devasi © güçtür. Buna karşı yüzde dört betinde asit kromik mahlülünü * altıma ve parmakların altına, ÜS ve kenarlarma sürmek Jâzımâd# ra silmeden kurutmaldır. Tikin E de bir defa, ter azaldıkça iki gÜN haftada ,on günde bir defa yö” Bu deva ile dert büsbütün gef” bile hem terliyen için, hem de © takiler için vaziyet tahammül © bilecek dereceye gelir. Bundan başka bir de, iskafk” rin içine yüzde bir nisbetinde © manganat dö potas mahlülün! © rildiktan sonra kurutulmuş #9 | kâğıtları koymak vardır. Bi lar günde iki defe değişti! ayakların terlemesini haylioö © tır. 1 LOKMAN kahvesine girmek ve bu kah' K tıp kalkan kimselerin hüviY€Üj tahkik etmek istemiş. Bu yüzü veci Cemalle aralarında kavEti mış ve iddiaya göre, Cemal PO sandan dayak yemiş. Müdü: “İsuçu sabit görmediğinden İb** raatini istemişti. Suçlu İnsaat şöyle müdafaa etti; ” — Beh o gece, mahrem bir almıştım, Cemalin kahvet 3 kalkanların kimler olduğu?" mek istedim. Reis sordu: d — Beyannamesini vermiş © kahveye gece yarısından #0 mek için hususi bir emir Sv dmız? ç İhsan buna: v — Evet! cevabmı verdi. göl — Baksanıza, polis divsİ, iyi nize nihayet vermiş. Bu Divana anlatmadınız m1? , — Anlattım, Fakat hâdise? mik etmediler, pi Mahkeme, suçlu İhsan polis memurlarmdan İhsan, mahke - meye sivil olarak gelmişti. Okunan evraka göre, bir gece yarısı, yine böyle sivil kıyafeftte, Cemalin Yehvesinde tetkikat yapmı ği susi bir emir verilip sari” tesbiti için Emniyet a ere tezkere yazılmasına ka: rusmayı başka güne birakti”

Bu sayıdan diğer sayfalar: