Çanakkale Atatürk Çanakkale muharebesini anlatıyor | Düşman kâmilen ler cesetlerle ağızağıza doluydu vi. İkinci safha Pdşa gene ayni odada, ayni elbise le oturmuş, önündeki mufassal hari- tadan Alman taarruzunu takip et- mekle meşguldü, Ben girince, tasr - ruz istikametlerini, tahmin ettiği ne- ticeleri mesleğine âşık bir #sker vu- zuh ve samimiyetiyle anlattı. Ve son- ra: — Bugün ikinci safhadan bahse- decektik, öyle değil mi? dedi. Bu ikinci safha harbin, ikinci safhası değil; kumandanın o havali- de detuhte ettiği vazifelerden ikin- eisidir. Bu zamanda, pasa umum Arıburnu cephesine ait mütalealar- da bulunmak salâhiyetini kendinde bulamıyor. Ancak sağ cenahta... in- ci fırkanın başında bulunduğu sıra- da cereyan eden en mübim hadise hakkında, yani 6 mayısta vukubu- lan umumi hücum hakkında biraz malümat verdi. Bu umumi hücumda onun fırkası, karşısındaki düşman mevzilerine girmeğe muvaffak ol - muştu. — 7 mayıs, dedi. (Ve kahvesinden bir yudum alarak, duktan sonra) bugünü şöyle hulâsa edebiliriz. Düşmanın Arıburnuna kuvvetler çıkardığı görüldü. Bu kuv vetlerden bir tabur kadarı Arıbur- hu cephesinin sağ cenah şima- linde bulunan Çataltepeye doğru gi- diyordu. Icra edilen keyif Ve teras - suda nazaran da düşmanın, gene bu civarda, “Balıkçı damları, şimali şarkisindeki sırtlarda 100 metrelik küçlik hir cephe Üzerinde tahkima - tı ve askeri görüldü. Benim tahmin edip şimal grupu kumandanlığına arzettiğim gibi bu civardaki tahki - mat evvelâ ufak mikyasta kanlı muharebeleri intaç etti. Sonrada “Anafartalar” harekâtı umuimiye - sinin mebdeini teşkil etti, 8, 9, 10 mayıs günlerinde bizim fırkanm cephesinde mühim hadiseler olma - mıştır. İl nci günü bir mütareke aktettik. Defni emvat ile uğraşı dı. 12, 13, 14 mayıs günleri'de, hat- tâ 15 te de iş'ara değer birşey yok. — Bu durgunluk neden hâsıl olu- yor efendim? — Çünkü düşman © yorgundur. Çok zayiat verdi. Mühim miktarda kırıldı. Ve benim telâkkiyatıma gö- re artık Arıburnunda netice kat'i- ye almaktan sarfmazar ediyor. Ben bu durgunluğu ona hamlediyorum, Mayısm 16 net günü benim 8vl ce- nahımda bulunan fırka, ki o da bi- zimdir, İhzar olunan bir takım lâ - ımları iştia) ettiriyor. Onlarm işti- 4) ettirilmesiyle beraber düşmana bir baskm hücumu icra ediyor 17 mayısta işte demin bâhsettiğimiz “Çataltopesi,, “Halit ve Rıza tepe - #si,, denilen yerde kanlı bir muhare- be oluyor, — O tepeye niçin Halit ve Rıza tepesi denmiş? — Orada Rıza efendi ve Halit e- fendi isminde gayet kahramanca bir hücum icra eden iki zabit şehit olduğu için!.. Bu muharebeden son- ra bir aralık benim “Arıburnuna,, karşı muhafazasını deruhte ettiğim cepheye ilâveten “Anafartalar mın takası dahilindeki “Azmak, a kadar olan parça da tahtı mes'uliyetime verildi, Fakat daha sonra bütün A- nafartalar mmtakası doğrudan doğ- ruya Esat paşaya merbut olmak üzere Almanyalı “Vilmer” bey tahtı kumanda ve mesuliyetine tevdi edildi. On sekiz de hep o mu- harebeyle geçiyor. 22 nci günü veri- len mâalümata göre düşman cenup grupunda, yani Seddülbahir civarm- da Kirte mmtakasına şiddetle taar- ruz etmekteydi. Binaenaleyh cephe- mizde ciddi veyahut nümayiş tar - zında bir düşman taarruzuna inti- zar etmek ihtiyata muvafıktı. Haki- kat te o gün öğleden evvel bütün fırka cephesi düşmanm top, tüfek ve mitralyozlariyle şiddetli ateş al - tına almdı. Düşman taarruzu vaki oldu. Gerçi umum cephede düşman ademi muvaffakıyete duçar edildi. Fakat Bomba sırtında iki siperimizi zapt ve İşgal etti. 23 mayıs gününü bu siperleri istirdat ile geçirdik. Düş man geceden işgale muvaffak oldu- #v bu siperlerdeki kuvvetini sabaha evrakmı oku « muharebesi | itlâf edildi. Siper- kadar teksif etmiş ve aleyhimize is timal edecek bir bale getirmişti. Fa- kat ittihaz olunan tedbirler sayesin- de ve bilhassa 27 nci ve 57 nci 4- layların kumandanlarınm, zabitleri- nin ve efradının kahramanlıkları sa- yesinde © siperler içinde bulunan düşman kâmilen itlâf edildi, Bomba- larla parça parça berhava oldular. Siperler elimize geçtiği zaman içer- leri düşman cesetleriyle ağız ağıza doluydu. O müthiş bir şeydi. İngi- lizlerden bir fert bile kurtulmamış- tır. Düşmanın yalnız bu Ufa k muharebedeki zayiatı 3000 den fazla tahmin oolunmuştu. 2 mayıs günü bir şey olmadı. 25 te düşman gene fırka cephesine taar- ruz etti. Hattâ ufak bir siperimize de girdi. Fakat neticede kâmilen telef edildi. Gene dışarı atıldılar, mahvoldular. 26 ile 27 de gene bir sey yok. 28 de öyle. 28 da düşman 31 32, 34 numara verdiğimiz siper. lere taarruz etli. Fakat çok zayiat vererek koğuldu. Bomba sırtımda boyun noktasına mücavir olarak 14 nisan günü taarruzundan sona vü- cuda getirilen bu siperler Arıburnu cephesinde 7-8 met- reden 10ilâ 12 metreyc kadar düşmana yakın olan siperlerdir. Bu kurbiyet, Sonra bu siperler üzerin- deki hadiseler, diyebiliriz ki kendi -! İ lerine bir mevkii mahsus ve bir şöh reti tarihiye temin etmistir. Bu si-| perlerin karşısında bulunan düşman siperleri, gerileri “Korku,, deresine inen bir yarın kenarında İnşa edil- miş olmak itibariyle bir mahiyeti mahsusayı haizdi. Mezkür siperler - deki düşman daima ürkek bir halde idi Bunun İşte numaralarını söyle- diğimiz siperlerimize karşı faaliyet- leri, tecavüzleri hemen hiç bir gece eksik olmazdı. Üstünden bombalar atılmakla tahtezzemin lâğımlar in- filâkıyle bu siperlerimiz adeta bir cehenneme (o çevrilmekteydi. Tabii karşımızda djişman siperleri de he- men âyni haldeydi. Düşmanım bom- İ balarından vukua . gelecek telefatı tenkis edebilmek maksadiyle bü $i- perler üzerine kalaslar örttürmüş - tük. Onlar bu kalaslara ikidebir “mayii mubrik şişeleri atıyorlar, siperlerde yangm tevlit ediyorlardı. Kesif slevler ve dumanlar O siper- lerin üstünden hiç ayrılmazdı. Ta - bii biz oralarda pek çok telefat ver. mekteydik. Fakat buna rağmen şeci mütevekkil askerlerimiz bütün bu yangın, lâğım, bomba infilâklarma göğüs geriyorlar, şayan gıpta bir metin azimle yerlerini muhafaza &- diyorlar, düşmana mukabelelerde bulunuyorlardı. 30, 31 den ve 1 ha- zirandann 16 hazirana kadar mü - him hadiseler yok. Fakat Mustafa Kemal paşa 16 hü- ziranda fırkasmın sağ cenahında cidden kanlı bir muharebe, bir ge - ce muharebesi yapmış. Ve o günden itibaren 24 temmuza kadar fırka cephesinde mühim hâdise olmamış. Yalnız 2 haziranda gene düşman bir kısım cephemize taarruz etmiş ve tardedilmiş, 24 temmuz günü, fırkasının cephesine topgu ateşi baş lamış. Ve bu ateş evvelce mutat da- bilindeki derecedeymiş. Ancak öğ- leden sonra şiddetini peyderpey art- turmış. Yugoslavyada Stoyadinoviçe suikast teşebbüsünde bulü- nanlar mahküm oldular Belgrad, 28 (Tan) — Skupçina Meclisinde, Martta Bagvekil Stoyadi İğazın Karadeniz noviçe sulkast teşebbüsünde bulunan mebus Damyan Arnaüdoviç 15 #ene hapse, suikastçiye yardımlarda bulu nan diğer maznun mebuslardan Dra- gitsa 5 sene hapse ve müebbeden me- deni haklardan iskat, Trabiç $ sene TAN Balıkhanede mevsim satışları Bu sene kılıç balıkları oldukça fazla rağbet kazanmaktadır Konserve fabrikaları bol bol sardalya topluyorlar. Balıkçılar ümit ettikleri çirozu yapamadılar Balıkpazarına doğru ilerliyorum. Bu sahilde her ze duyduğunuz o karışık, çiğ balık © kokuları gene var... Senelerin balıkhanesi, taşları üzerinde binlerce kilo, yani milyonlar» ca, milyarlarca balık satılan ve bir zamanlar balıkhane nazırlarının ida - resinde bulunan bu balık milessesösi uyuyor gibi, uykuya çekilmiş gibi... Denize yakın küçük kahvehanele - rin önlerindeki yaylanmış iskemleler üzerinde işsizliğin, ve biraz da tem- muz sıcağın rahaveti içinde uyuyan lar var... Arkasındaki musluklu kü - çük varillerle su satanların, “buyrun bayım, diye müşteri çağıran köfteri- lerin, 82 dişin donmasımdan bahsede- rek kendisini hakikaten aratan ayran etler haykırışları, bu kârı kadim balıkhane sokuğma başka bir# renk veriyor. Bilmem, karpuz kâvun mevsiminin en civcivli günlerinde balıkhane civa rından geçtiniz mi?* O günlerin en karakteristik hususiyeti, balık, de - DİZ suyu, kavun ve karpuz kokuları" nın birleşmesinden doğan garip, an - latılmaz bir kokudur. Bu vaziyetile balıkhane civarı, hemen hemen her yaz turfandası ile beraber havasını değiştiren Istanbulun en karişık, en mütehavvil kokulu bir semti gibidi Ama ister kavun zamanı olsun. limon zamanı olsun, üstün bir balık kokusunu her zaman duyarsınız. Bu mevsim, balıkçılığın ölü bir mevsimi... Artık eylüle kadar balık-| hanede o kadar sıkı bir alışveriş ol - max, Tipili kış gecelerinin durgun saba- hında, kayıklarıyla bo- ağım- da dolaşarık balık oavliyan ba- lıkçılar, şimdi balıkhane yanındaki sıra kahvelerde oturuyor ve dinleni- yorar... Maamafih, mevsim balıkları- nı avlıyanlar da yok değil. Öyle ya, Istanbul ber gün balık yiyor ve ar, çok balıkhanede balık satılıyor. Bun- ları temin eden kim?, Balıkhanedeyim. Alışveriş hakika- ten pek durgun. Adeta yok gibi... Ge- len birkaç küfe küçük balık, yarım saat, 45 dakika içinde müşteri bulu- yor, ve balıkhane mutad yaz istira- hatine çekiliyor. Satışlar sabahları saat 8 ile 8,30 arasında oluyor ve yüzlerce motörün canlı, dipdiri bin lerce balığı boşalttığı bu sahil, bir iki çeyrek saat içinde sessizleşiyor. « Ancak, satıştaki bu durgunluğu söylemekle Istanbul hiç balık yemi- yor demiyorum. Küçük balık satışı oluyor, Büyük ve kıymetli balıklar - den da bugülerde en ziyade satılan- Jar torik ve kılıçtır. Kışın, zamanmda 180 çeşit balık üzerine muamele ya- pan Istanbul balıkhanesinde şimdi satılan büyük balıklar akıntı ve sü- rekli av balıklarıdır. Torik ve kılıç- lar, daha ziyade Karadenizde, kör- fezde ve boğaz methalinde avlan- maktadırlar. Bu sene palamut da boldur, Mal bolluğu, bittabi fiatlar üzerinde mahsus bir tesir yapmak- tan da geri kalmıyor.Meselâ, toriğin çifti, zaman zaman 30 kuruşa kadar fırladığı gibi, 20 kuruştan 15 kuruşa, hattâ 5 kuruşa bile tenezzül etmiş - tir. Palamutun çifti, balıkhanede 12 kuruştan satılmıya başlamış ve geçen hafta'iki kuruşa kadar verilmiştir. Balıkhgne müdürü Akmet Muhtarm söylediğine nazaran, bugün en acma cak bir değerde olan balıklar, torik- lerdir. Hariç memleketlerde oldukça fazla müşteri bulan toriklerin vakti- le çiftinin 4 - 5 liraya satıldığını dü- günürseniz, bu biçarelene kerşi yerin- de bir merhamet duymamanız kabil değildir, Maamafih vaziyet, yalnız torikler için değil, bütün diğer balık- lara da şamildir. Sureti umumiyede, geçen senelere nazaran fiatlar düş- kündür, İstanbulda, şu sıralarda kılıç balı- ğı rağbettedir. Turfandasının kilosu, geçen kış yüz kuruşa verilirken mev- sim sonu olduğu için fiatlar tenezzül etmiş ve bir kilo kılıcı, 10 kuruşa, 15 kuruşa yemek mümkün olabilmiştir. Akmtr balıkları içinde en çok mua- mele gören ve müşteri bulan kılıçtır. Böyle olmakla beraber, her gün bir âz daha ucuzlamaktadır, Halen dalyanlar faaliyetlerini tatil etmişlerdir. Küçük mevsim balıkları ve Milanoviç te 1 buçuk #ene hapse | avlanmaktadır. Bu kücük balıklar, mahküm edilmişlerdir. Karar, sami- in tarafından büyük bir alâka ile din lenmiştir. balıkçılarm “Marya balıklar” dedik- leri cinslerdir. Balıkhanede bu cins - lerden en çok satılanlar, Tekir, Kol- Bu mevsimde akıntı balıkları, bilhassa kılıç çok satılıyor yos, iskorpit ve sardalyadır. Marya balıklar, küçük balıkçılar, ondacılar tarafından Marmarada avlanmakta- dır. Birçök balıkçıların söylediğine göre, marya balıklar avı, akmtı ba- lıkları avı başlaymcaya kadar devam edecektir. Bu müddet, eylülün başı na kadar sürmektedir. Balıkçılığn hakiki kazanç veren mevsim başı 15 eylâldür. Bu sene, torik ve kılıç çok tutul muş, Yunanistan ve Italyaya olduk- ça fazla ihracat yapılmıştır. Tbraç fi- atı da, aynen müzayede fiatıdır. An- cak, bu ihraç mallarını alanlar, bü- yük masraflardan kaçtıkları için, al- dıkları balıkları burada tuzlamakta ve ondan sonra sevketmektedirler. Son bir ay içinde Marmarada av- lanmış olan küçük 'Tekirler, piyasada müşteri bulmuş ve diğerine satılmış- tır, Tekirlerin ilk turfandaları 180 ku ruşa yenilmiştir. Son fiatları kilo ba- şma 50 kuruştur. Bu sene sardalyalar çok ucuzdur. Balıkhaneye gelen malm azlığına, çokluğuna ve cinsine göre sardalya fiatları da durmadan oynamıştır. Sardalyalar, 6 - $ kuruşa satıldığı gibi, irileri 10 - 13 kuruşa almmak- tadır. Bilhassa Manyat denilen cins, 20 kuruştan aşağı verilmemektedir. Kolyoz, Tekir, sardalyadan başka Marmarada Barbunya, istavrit, İs- trangelos, gümüş balıkları, istakoz, böcek. Pavurya ve diğer küçük deniz. hayvanları da avlanmaktadır. Pala - mut, torik Kilyos ve civarında, Ru- meli ve Anadolu fenerlerinde yakalan maktadır. Fakat, mevsimin geçmiş bulunması, balıkları zayıf bir hale düşürmüştür. Bügünlerde büyük ba - klar, — belikçi lisaniyle — ağaç çü- rilğüne benzemektedirler, Marya ba- lıkların nefasetlerine mukabil torik ve palamut cinsleri, lezzetsiz, tatsız ve yağsızdır. Balıkçılar, bu sene çiroz yapama- mmışlardır. Çünkü uskumrunun bu mevsimde ve bü aylarda görülen ve çiroz adı verilen cinsi, mebzul torik hücumundan kaçmış, deniz dibinden (kanallardan) sıvışmıştır. Bu itibarla çiroz yakalanmamıştır. Çiroz fiatla- rinm gelecek sene hayli yüksek ola- cağı tahmin ediliyor, Balık konserveciliği, balık satışla- rının durgunluğundan dolayı harsret Hi değildir. Konserveciliğin muhtaç olduğu balık, akıntı balıklarının yağ- lanarak Karadenizden döndükleri za- man yakalanmaktadır. Bu itibarla, balık konserveciliğinin de şimdilik ö- Mi bir mevsim yaşamakta olduğunu Tena etmek düre Şehrin balık mevsimi eylülde baş- hıyacaktır, Balıkçılar, buna Alamana diyorlar. Tik deniz mahsülü palamut- tur, Kiş sonu, Kuradenize çıkan av balıkları, alamana ile beraber döne - ceklerdir. Bu dönüşte balıklar yağlı, besili ve semizdir, Palamutun arka- sından torik akını başlamaktadır. O- nu takip eden balık, uskumrudur. Bundan sonra, kalkan ve sardalya &- kmları görülür, Kılıç ve orkinos gibi büyük balıklar nadir tesadüf edilen ve hususi ağlarla yakalanan cinsler. dir. Recep isminde bir balıkçı yeni bir kılıç ağı yapmış ve diğerlerinden çok farkir olan bu ağlar, az zaman İ- çinde balıkçılar arasında rağbet bul- muştur, Bu seneki kılıç bolluğu da yeni bulunan bu ağla kılıcı yakalama» nım pek kolay olmasmdan tevellit et- mektedir, Bu sene en çok balık avı Karade - nizde yapılmıştır. Mart bidayetine kâ dar gelen malm miktarı fazla ve bol- dur. Bu tarihten sonra mahsus dere- ede bir azalma bissedilmiştir. Balık hanedeki bugünkü satış durgunluğu, eylül alamanasma kadar devam ede- cektir, Balıkhaneden sonra dışarda halka en çok satılan balık kılıçtır. Bundan bir ay evvel, müzayedede kilosu 9 - 10 kuruşa satılan kdıçlar, gimdi dı- şarda mutavassıt satıcı balıkçılar elinde 70 - 80 kuruşa verilmektedir. Bunun sebebi, balıkhanede bas, kılıç, zevsit ve sakatatm da kabzımala ay- nen et gibi verilmesindedir. Halkım aldğı kılıç temiz ve bu sakatattan ay rılmış olduğu için beher kilo başmda 42 misli fiat zammı ile satılmakta « dır, İki gün evvel balıkhanede 30 ku- ruşa verilen kılıçlar, dışarda 50 - 60 kuruşa müşteri bulmuştur. Konserve fabrikaları, şimdi külli- yetli miktarda sardalya toplamakta. dırlar. Fabrikaların tuzlayıcıları ile serbest tuzlayıcılar, kayıklariyle mü- temadiyen Marmarada çalışmakta - dırlar, Sardalyanm müzayedeye az gelişinin sebebi, konserve fabrikacıla rının külliyetli taleplerde bulunması- dır. 'Kolyos, şehrimizde yenmiyor, bu cinsin müşterisi Yunanistan * olmuş» tur. Yunan balıkçıları tuzlama işini, avlama yerinde yaparak, sevkiyatı i- dare etmektedirler. Balık mevsiminde değiliz, Avlanan balıklardan mühim bir kısmı, ihraç e-? | SAĞLIK zı 1-936 #RN çi İ KATI Dİ PER a öĞÜ gp İstanbulun üzümleri | Yemiş yetiştirmek Istanbuldan üstün memleketi” dır, Fakat üzüme gelince, “5 üzümlerinin. dercesine: veri züm çıkarabilen memleketler #4 lunur. Bu güzel şehrin çev i mil, parmak üzümlü, misket ii yedi veren üzümü tabintm bir heseridir. | Bir vakit Fransanmn üzüğ İ tirmekte mltehassrs bir sirasi iğ tebinde tam iki yüz çeşit HSÜMÜE müştüm. Bunların arasınd e ve en üstün olarak “CRM “Şasla,, Üzümü gösterilmiş! ibuki bu züm de bizim Istaf' | cavus üzümünden çıkmıştı? jmüellifi meşhur Çihaçef'in P İzel anlattığına göre bizim çay İlimesi Fransızlar dilinde Ş#ÜĞU İna şas, şasen sonrada : fransızlaştırmak üzere şaslâ tur. Istanbulun misket (o üzüm yapılan şarabm nekadar Defifiğ şey olduğunu ondan içmiş bilirler. Çavuş o üzümünden *X şarap yapıldığını bilmiyorurüü üzüm şarap: yapılmaya eiveriiiğ masa gerektir ki, Fransızlar ÖĞ vuşun azman! olan şaslâ ÜZÜM den şarap yapmazlar onu yep” üzümlerin en yükseği diye tA8 Fransızlar şarabı üzüm halinğ gibi yutmaktansa mayi ol ; yi daima tercih ettiklerinden Si Üzümünden iyi olsaydı, şaslâ şarabının göl | işitilirdi, diye sanıyorum. | Hekimlikte de üzümle tedavi en muteber olan İstanbulun © üzümüdür. Ne Izmirin çeki üzümü, ne de Suriyenin gere dilber parmağı gibi olan ümleri bu bakımdan çavuş öğ nü” aertebesine yaramazlar. Uzümle tedavi usulünü - geğ anlatmıştım. İzmirden gelen © deksiz manav dükkânlarda b tıktan sonra, Istanbulun Çavu$& mi de artık geçikmiyeceğinde zümle tedavinin nasıl yap kımca: hatırlatalım: ” Sabahleyin altı ile sekiz araf her halde kahvaltıdan bir ce, üç yüz gramdan başlıyarti kiloya kadar, fakat acele deği mi dakika, yarım saat içersi9© Öğle yemeğinden bir saat © iki yüz gramdan başlıyarak kiloya kadar. Akşam yemeği? bir saat önce gene o kadar. | Uzümün kabuklarını ve çeki lerini stmak lâzımdır, Uzümü © meden önce kaynamış suyla Yİ mak müreccahtır. Bütün tedavi deti üç haftadan altı haftaya WÜ sürer. Uzüm kanı temizliyerek arttırdığı için üzümle tedavi #ği Uktan zayıflamak istiyenlere ©8 Wi bir tedavi usulüdür. İnk? şikâyet edenler de ondan çok * de ederler. Basur:memelerin& * gene keyifli bir devadır. K de böbreklerde kumları çil için, üremiye karşı en İyi sullerinden biri diye tavsiye ol©ğ LOKMAN HEB” Japonyada yeni bir teşkilâtı Tokyo, 26, (A.4.)— Ne resmi tebliğe göre, yakmda, tayyare işlerini kontrol etmek bir askeri tayyarecilik umumi © nı harbiyesi teşkil olunacak” bi. diliyor. Platlar daima müteme'? Bir gün evvel 10 » 15 kuruşa Xi len mallar, ertesi günü birden kuruşa fiatla satılmaktadır. “ Bi temadi fiat tahavvüllü, istihsi” ei tarma tâbi olmakla beraber, çokluğundan veya azlığından ri gelmektedir. Küçük balık Pİ #inda hararetli muamele gö sardalyadır. Fiatlarda dah bir ucuzluk muhtemel değil sen, torik ve kılıç avı da #0” rini yaşımaktadır. Yazm gıdanın hafifini hirli, muhakkak ki, bugünün © cuzluğu ile alâkadar değildir” harda temiz ve iyi balık eski balıkçıların bana şimdi” dikleri müjdeyi söyliyeyim: İstanbullular 1936 alama cuz, nefis ve çeşitli balığı caklardır. rap EREN d