EKONOMİ PiIYASA VAZİYETİ Yumurta İstihsalâtını arttırmalıyız Buğday piyasasında düne nazaran ehemmiyetli bir tahavvül yoktur. Pintlar eski mevkiini muhafaza et- mektedir. Bir iki gündenberi tiftik piyasa- sma bir durgunluk ârız olmuştur. Böyle olmakla beraber, fiatlar ge- çen haftaya nisbetle değişmemiştir. Bir Alman firması bu hafta içinde yalnız bir firmadan 200 ton yapağı simıştır. Alman yapağı alıcıları he- sabma buraya gelen bir memur piya- sada slâkadarlarla temaslarma de - vam etmektedir. Yakında mübaya- at başlıyacaktır. Geçen hafta için- de Fransaya 85 bin liralık, Alman - yaya 83 bin liralık-ihracat olmuştur. Yumurta Üzerindeki satışlar de- vüm etmektedir. (Anadoludan az mal geldiği için flatlar yüksektir. Yumurtanm bu kadar rağbet gör- mesi Üzerine Anadolunun mühtelif yerlerinde köylü tavukçuluğa ehem- miyet vermektedir. Alman haberle- re göre, bilhassa İkinci Umumi Mü- fettişiik Trakyadaki köylüyü tavuk yetiştirmek için ikaz etmektedir. İdare adamlarınm her tarafta, köy - Tüyü bu tarzda tavuk yetiştirmeğe | teşvik etmeleri lâzımdır. Çünkü dış piyasalarından vaki olan yumurta talepleri karşısında, istihsalâtı art - | tırmaktan başka çare yoktur. İzmirden Almanyaya kuzu derisi sevki Istanbul deri piyasası bir hafta| evveline nazaran daha canlı gegmiş- tir. Piyasa cetveline nazaran fiat - lar, keçi kurularm 13,5 koyun kuru- larm 47 kuruştur. İzmirde kuzu derileri üzerine Al- manya İle çok güzel İşler yapılmak- ta olduğu bildirilmektedir. Bir ay gonra elde bir tek stok kalmıyacağı şimdiden anlaşılmaktadır. Kuzu de- pisinin (100 danesi 105 - 110 köle - İuk) flatı 80 - 85 kuruştur. Deniz hayvanı istihsalâtı Geçen ay içinde 113 kap kabuklu deniz hayvanı, 7669 tane İstakoz,| 242.188 çift palamut ve 339897 kilo diğer balık olmak üzere 91.448 Jira- lık deniz hayvanı istihsal edilmiştir. Bu İstihsalâttan 4.289 çift ile 74.043 kilosu Avrupaya ihraç edil- miş, 66.238 kilo ve 49.871 çifti Ana- doluda istihlâk edilmiş, mütebakisi Istanbulda sarfolunmuştur. İzmirin Mayıs ayı içindeki ihracatı Mayıs ayı içinde İzmir limanm - dan dış memleketlere 1521 ton kuru üzüm ihraç edilmiştir. Geçen sene ayni ay içinde ihraç edilen üzümün miktarı 2551 tondan ibarettir, Mayıs ayı içinde ihraç edilen inci- rin miktarı 96 tondur. Geçen sene ayni ay içinde 75 ton incir ihraç 6 dilmişti. Mayıs ayında, İzmir limanından 605 ton pamuk ihraç edilmiştir. Ge- çen sene ayni ay İçinde 348 ton pa- muk ihraç edilmişti. Esnaf cemiyeti tasarruf için gi Ticaret odası idare heyeti, esnaf cemiyetleri hakkmdaki tetkikatma devam etmektedir, Verilen malüma- ta göre, esnaf cemiyetleri bütçele - rinde tasarruf yapmak maksadiyle Uç grupa ayrılacaktır. Bugünkü şe - rait altında şehrimizde 18 esnaf ce- miyeti bulunmaktadır. Bundan bir - kaç sene evvel, esnaf cemiyetlerinin yekünu 32 yi buluyordu. Ticaret o- dasi idare heyeti, tasarruf yapmak için, bu gibi cemiyetleri alâka ve münasebetleri dolayısiyle yekdiğeriy le birleştirmeğe Odoğru gitmistir. Bunların arasında varidatı, masra - fn korumıyan cemiyetler de yardı. Meselâ leblebiciler cemiyeti gibi... Bu cemiyet kuru yemişçiler cemiye- tiyle birleştirilmek suretiyle lâğve- dilmişti. Esnaf cemiyetlerinde yeniden ta- sarruf yapmak ve masraflarını â - zaltmak lâzımdı. Bunun için de es - naf cemiyetleri üç grupa ayrılacak - tr. Kenaf cemiyetleri bu gruplar içinde müstakil olarak kalacaklar - dır, Fakat idare kadroları birleşti- rilecektir. Oda idare heyeti, mevcut esnaf ce miyetlerini gruplara tasnif etmekle | meşguldür. Balıkçılar, tahmil ve tahliye amelesi cemiyeti, liman âme- lesi bütün bu cemiyetler bir grupa İ dahil olacaktır. Gruplara giren ce - miyetlerin bütçelerinde büyük bir tasarruf temin edilecektir. Bugünkü şerait altmda, her cemiyetin bir u- mümi , muhasebecisi, ve mu - hasebeci emrinde bir kâtibi, vezne- darı, tahsildarları, hademeleri bu - lunmaktadır, Grupa giren birkaç ce- | İstanbul Ticaret Odası Idare Heyetinde eri bütçelerde ruplara ayrıldı: miyet, bu masraflardan kourtulmuş olacaktır, Yapılan projede, cemiyetlerin tah- silât işleri de daha muntazam bir hale konacaktır. Bugünkü mevzuata göre, küçük tüccar mevkiinde bulu- nan tüccar, esnnf Gemiyetlerine de aza kaydolunmaktadır. Bu yüzden esnaf cemiyetleriyle, oda idare he- yeti arasında sik sık ihtilâflar vuku- bulmaktadır. Meselâ: Beyoğlunda sermayedar vaziyetinde bulunan bir bakal, tüccar diye ticaret “odasına, esnaf diye bakallar cemiyetine kay- dedilmektedir. Bu vaziyette kalan tüccar, kendisinin tüccar olduğunu eri sürerek bakallar cemiyetine girmemektedir. Ticaret kanununda, tüccarla esnafı yekdiğerinden ayi- ran sarih tarifler vardır. Kanun bü hükmüne göre sermayesi 1500 lira - dan yukarı olan kimseler, tüccar de- nilmektedir. Bu açık tariflere rağ - men bazı esnaf cemiyetleri, varidatı arttırmak maksadiyle, küçük tücca- rı da esnaf cemiyetine aza yapma- ğa çalışmaktadır. Esanf cemiyetleri gruplara ayrıl mak suretiyle bütçelerinde büyük bir tasarruf temin ettikleri takdirde varidatı arttırmak için, sağa sola| baş vurmağa, tüccarı esnaf diye aza yapmağa da kendiliğinden ihtiyaç kalmıyacaktır. Hasılı, esnaf cemiyet İ lerinin gruplara tasnifi meselesi, se- nelerdenberi, ticaret odası ile, esnaf | cemiyetleri arasindaki ibtilâflara da İ nihayet verecektir. Paralar Sterlin i Dolar 20 Fransız fe, 20 Belçika irangı 80 20 Drahmi 20 İsviçre #r. 20 Çek kuron 20 bey 20 Dinar Liret vesikafı Florin Avusturya gilin Mark 48.— 190, s2 32 2— Ne 7— 22.— ilm Bi GİY 245 Yen İsveç kurona Alt Banknot Çekler Paris üzerine İngilir üzerine Esham İş Bankası Mü Hamiline Kndolü 70 . ZIM Şirkethayriye Tramvay Bomonti Nektar Terkos Aslan Çimento Kupon kesik Merkez Bankı Osmanlı Bankası Şark Merkez Eczanesi İstikrazlar Türk Borcu 1 94,50 191 ..— Tahvilât Ritim Anadolu 1 ve Ti > mi Anadolu Mümessili No, 56 Âdemle Havva Bürhan CAHID sitında yekpare ve mor bir kaya rengini aklı. Hayal'le tabiatin bu değişen gü- gelliğini ma © bu kaleyi gay yapa — Evet, dedim, adeta mor bir ka- ya parçası, Hayal bu ismi tekrar etti; — Morkaya.. Evet morkaya!.. O zaman tabiatin yarattığı bu renk ve bu kelime aklımda kaldı. Kendi kendime: — Bir çocuğum olursa adı Mor. Kaya olsun. Dedim. Eski Türkler deadlarmı hep ta- bintten almış değiller mi? Bana öyle geliyor ki, Hayal bu ndı batırlıyacak? Mektubu hemen postaya gönder - dim. Tahammül edilmez sicak bu yeşil bahçeyi bile kasıp kavuruyor. Şimdi evde olsam yapacağım bir duş biraz ferahlık verebilirdi, Akşa- mın çalışma saatlerini beklemek için vakit geçirecek bir yer arıyo- rum, Caddeler o kadar tenha kil Taksiye atlayıp büroya gittim. Çalışmaktan çok zevk alıyorum. Memurlar daha gelmemişler. Ne zamandanberi okumağa başla- dığım Mısır tarihine devam ettim. . Mery'nin otomobili geldi, Mısırda onun eşi yok değil, Bura- da zaten iki sınıf halk var. Ya çok zengin ya çok fakir. Bir yanda zen- gin ecnebiler, fabrikatörler, ticaret adamları ve bol bol prensler, paga- lar. Bir yanda fellâhlar, En lüks klüplere devam eden şık otomobili ecnebiler ve prensler arasında çipi) gözlerine yüzlerce sinek oturup kalkan entarili Camiülezher hocala- rı ve yalnayak fellâhlar göze batı- yor. Burada meşhur bir İngiliz klübü var. Turf-Klüp. Ecnebilerin toplandık- ları bir yer. Kadın kabul edilmiyor. Bir de Fransız klübü var, “Cerele Francals”, Bu klüp için daha eğlen- celi diyorlar. Bizim direktör bana burasını tavsiye etmişti. Mery tenis oynamak, vakit geçir- mek İçin bir klübe girmek istiyor. Bununla meşgul oldum. En muvafık olarak (Hidiviyal Klüb) ü buldum. Burada Türkler de var. Mısırm yer. li zenginleri bulunuyor. Tenis kort- ları, oyun salonları güzel. Konsoloshanedeki bir arkadaşım vasıtasile buraya yazıldık. Iyi top- lantılar olduğunu söylüyorlardı. Bir cumartesi akşamı İlk defa klü- be gittik. Konsoloshanedeki arka - daşım bizi davet etti. Ne samandanberi kendi kendimi- ze yaşamağa alışmıştık. Bu bize gü- zel bir değişiklik oldu. Mery çok memnun. Yemekten sonra dans ettik. Bir aralık bir parti briç te oynadık. Bilmem neden bu klüp hayatı be- nim de hoşuma gitti. Bu gece birçok yerli, ecnebi zen- gin ve meşhur adamlarla tanıştık. Kahirenin kibarları, zenginleri. Spor meraklısı prensler. Artık klübün a- zasından olduğumuz İçin arasıra bu- rada vakit geçirmek hoş olacak. Fotoğraf Tahlilleri Fotoğraflarınızı bize gönderiniz, karakte- rinizi size söyliyelim!! Mütereddit, fakat ileri hareketler! takip ederek onları tatbika çalışir bir karakter. Ko- fuzundan kurtul « mağa çalışır, ken- dine meşhur san- atkârları nümü - ne ittihaz etmek ister, ve bunda kısmen muvaffak Olur, Elindeki ka- biliyeti ilerletmek ten ziyade başka kabiliyetler ikti - M. Güran sabr İle meşgul dür. Birkaç meslek değiştirecektir. Gururu vardır, İasiyaki bir zekâya sahiptir. » Asabi bir mizaca sahiptir. Haya- tn birçok kahırlarını çekmiş, fakat azmi, iradesi Sa yesinde (mağlüp olmamıştır. Gaye» leri vardır. On- lardan ayrılmaz. Kendine © çizdiği yolda, manialarâ rağmen (oyürür, maksada (erişir. Idealisttir. Kendi- ni düşünmez. İyi- lik yapmasını se ver. Uzun uzun kendi o kendisile Şerif Onganer baş başa kalıp düşündüğü zamanlar olmuştur. İyi bir aile babasıdır. Sevdiklerini ohimaye eder. Fakat İ biraz sert muamele eder, * Iyi yetiştirildiği takdirde, çalış an, sadık bir yardımcı olacaktır. Muti, çok konuş - masini sevmez, İs- tenilen işi yapar bir karakter, Bir işi başarmak hu- #usunda inadı var dir, bu sayede muvaffak < olur, Hassastır. Alm- gandır. Tatlı mu - âmeleden hoşla - nır. Bu takdirde kolayen ona iste- Ali Sait (o nilen gey yaptır labilir. Merdümgirizdir. » Hayali kuvvetli, uzun seyahatler arzusu olan, fakat bir türlü cesaret edemiyen bir tip. Geçirdiği hasta - Tıklar maneviyatı- na tesir etmiştir. Musikiye © meyli vardır. Cemiyet içinde nazarı dik- kati çekmek iste - mez. o Mahviyeti gururunu silecek kadar (değildir. Kendisine mü- him bir iş veya v gır tevdi edilebilir. Necdet Maddi şeylerle fazla alâkası yok - tur. Mücadeleden hoşlanmaz, fakat maksadını elde etmesini bilir. lay tesirlerin nü- | Ondan vazgeçmek istiyorum Urfadan M. İmzasile: “81 yaşındayım. Ufak bir memu- riyette çalışıyorum ve aldığım ma- aşla güzel geçiniyorum. Bundan iki sene evvel bir kızı sevdim. Aymi 2a- manda kız da beni sevdi. Bundan ik ay evvel techhül etmek fikrinde idim. Fakat aramızda olan ufacık bir dargınlıktan dolayı çok nazhlık yapıyor. Kendini sık sık görüyorum ve kendine dedim ki: “Artık kâfi, olmuş geçmiş bir iştir, barışalım.” Benim sözümü kabul etmiyerek ay- ni vasiyeti takip ediyor ve “böyle yaptıkça aşkım — fazlalaşıyor, artık kendisinden vazgeçmek * istiyorum. Ama gönlüme hâkim olamıyorum. Vazgeçmek için ne yapmaklığım ld- zmsa, bildirmenizi rica eder, saygi larımı gunarım.” Vazgeçmek İçin en kolay, fakat tatbiki de en zor çare, hiç meşgul olmamaktır. Bunu yapabilmek için insanm büyük bir azim ve karar sa- bibi olması lâzımdır. Fakat mektu- bunuzdan sizin bu kıza karşı zâfınız olduğunu anlıyoruz. Onu tekrar ken. dinize bağlamak istiyorsanız, bir müddet için kendisi ile hiç alâkadar olmaymız, ona lâkayt olunuz. Ta - bii bunu kasten yapacağınız için, sizi yormaz, ve size azap çektirmez. Göreceksiniz ki o, size avdet edecek- tir. Bir Rum kızı seviyor Usküdardan O, C. imzasile: “23 yaşındaiım. Beyoğlundan bir Rum kısım seviyorum. Bundan dört beş ay evvel biribirimizle etlenmiye söz vermiştik. Şimdi ise benim kıs- kançlığımı bahane ediyor ve kendi milletinden birisile evlenecekmiş. Bu söz beni hemen intihara sevkedecek. Çünkü çılgınca seviyorum. Bir bu » çuk aydır yemekten, uykudan kesil- dim. Aşkım beni son derece mağlüp etmiş, elimde değil” Bugünlerde ise aşkımın pek Jazlasile beni mağlüp etmesi beni ya intihara veyahut ta cinnete sevkedecek . Mali vasiyetim fena değil, ortadır. Yeni de memu- riyete girdim. Aşkın yüzünden va - #ifemâe de dikkatle çalışamıyorum. Zannettiğim gibi olursa vazifeme de nihayet verecekler, Hayatta da yal- nısım, Her hastalığa doktorlar çare buluyorlar, bunun çaresini ben me - reden arıyayım?.. Lütfen insaniyet namına babalık ve ağabeylik namt- na bara bir yol göstermenizi rica ederim.” Zorla güzellik olmıyacağı gibi, zorla aşk ta olmaz. Bu kız, başka birisile evleneceğini size açıkça söy- lemiş. Ya gizleseydi, sizinle evlen - dikten samra aldatmağa kalkışsaydı daha iyi mi olurdu? Sonra, size a- ranızdaki milliyet farkmı da işaret etmiş. Demek bu farkı hissettire - cek kadar düşünceleriniz, zevkleri - niz, hisleriniz ayrı imiş. Aşka gelince, bu.derdin de deva- 8 vardır: Düşünmemek, kendi ken- dini yalnız bir nokta Üzerine. bağ- lamamak, Işinizle, gücünüzle alâka- dar olunuz. Elbet sizin karşmıza tediğiniz gibi ve sizi mes'ut eded birisi çıkacaktır. Ve o saman, bi günkü halinize, evvelâ, siz güleç ve bu Rum kızına müteşekkir ks caksınız. # Aşkımı söyliyemiyorum Galatasaraydan M. 5. imzasile: “18 yaşında bir gencim. Şimdi kadar hiçbir kadın veya bir ku münasebette bulunmadım. Fak bundan bir sene evvel, bir oemiyi te, bana bir kım takdim ettiler. ! unla bir arkadaş gibi sık sık kon şuyorum. Fakat daha ilk görüşt ğümdenberi bu kıza karşı olan s# gim günden güne artmaktadır. Or çıldırasıya eee Bümem k sevgimden haberdar mı? Kendisi bana karşı bazan meyyal, bazan « pek soğuk görüyorum. Ondan ayrı mam imkdnsz, mesele aileme ve 4 lesine aksetmeden sevgimi kendit ne ne suretle açayım?” Sevginizi değil yalnız alleleriniz ona da hissettirmeden evvel, bir d fa, soğukkanlılıkla düşününüz $ siz heniz 18 yaşındasınız. 18 yaşı da herkes bir defa âşık olur, ve P aşkı, en büyük aşk, en İlâhi aşk, dit yada eşi olmıyan, bedbaht bir aş zanneder. Belki, siz bu satırları | kurken içinizden: | ©“ — Benimkisi öyle değil! Diyeceksiniz. Deyiniz. Fakat ded gimizi de yapınız. Şöyle bir ayki dar sabırlı olunuz. Bu kız İle diği tanıdığınız kızlar arasmda mukayt seler yapıız.Tabii sevdiğiniz kız hine rey verecekseniz.Fakat nefsin 2e cebrederek bitaraf olmağa çal şımız. Eğer ilk kararmızda sabit ise niz, işi, her şeyden evvel anneniz söyleyiniz. Onun dediği gibi hare ket ediniz. On beş e âşık Mersinden O, Y. O, C. imzasile: “15 yüşmdaşım. Benden bir ya küçük bir kızı çılgınca seviyorum O da beni ayni aşkla seviyordu. Pa kat nasılsa benden soğudu, şim kendisine ne söylüyorsam boşa gi diyor. Onsuz bir an duramıyorum Elde edebilmek için ne yapmalı yım?” Hiç.. Ne yapabilirsiniz ki?.. Ma demki sizden soğumuş. Hem, eğe siz on beş yala Aşık olmağa baş me çağındasınız. tebinizi ne yapacaksmız? Böyle şeyi leri on beş yaşında bir gencin aklı na getirmesi iyi değildir. Siz deği daha manen, maddeten bile âşık © lacak vaziyette değilsinizdir. Bi yaşta evlenecek olursanız, çabuk ih tiyarlarsınız. Mütemadiyen hasta ' lıklı bir hayata mahküm olursunuz Aklı selimin değilse bile, tabiatir kanunlarına karşı isyan etmeyiniz. Bekleyiniz, Pazar günleri Kahire etrafında | dar uzun otomobili gezintileri yapıyoruz. Mery Kahirenin meşhur terzilerine yerli kıyafetler ısmarladı. Bana #ür- prizler yapıyor. Bir akşam beni yaşmaklı bir Mısır kadını kıyafeti ile karşıladı. Kollarında omuzlarına kadar altın ve cam bilezikleri, ayak bileklerinde kalm gümüş halkalar ile çok ta benzetmiş ama o manul- ya beyazlığındaki rengini boyamağa kıyamamış. Şaka ettim: — Yerliye benzemek için yerli bir erkeğin hosuna gitmiş olmak lâzım. Yoksa... Boynuma atıldı. Gariptir. Mery'nin bu yerli kıya- fete özenişi bana tarihi bir vak'ayı hatırlattı. Bonapart Mısırdayken yerli geyh- lerden birinin Zehra adındaki kızmı sevmiş. Şarkm bütün nefis güzelli- gine malik olan Zehra kendinden sürmeli gözleri, burgu burgu siyah perçemleri ile olduğu kadar takım takım bilezikleri, sırmalı terlikleri, Çıplak ayakları ve ipekli şalvarı ile de Napolyon'u deli divane etmiş. O kadar ki Napolyon bu kızm aşkm- dan günlerce ordusunu, o kıymetli topçuları bile unutmuş. Napolyon bu. Veyahut kadm cin- *i bu. Bir gün tesadüfen zabitlerin verdikleri bir baloda bir piyade mü- lâzımının çok güzel metresine gözü ilişmiş. Piyade mülâzımı bu kizi Paristen getirtmiş. Orada bir çama- Şürcmin kızı olan bu güzel Fransız Yosması Napolyon'un o kadar hogu- PA gitmiş ki birkaç gün içinde mü- lâzımı bir vazife ile Fransaya iade etmiş ve bu kızı harem dairesine çe- kip almış, Harem dairesinde Zehra'ya rakip gelen Fransiz. kızı afacan, kurnaz bir mahlük olduğu için hemen İşe başlamış. Zehra'yı Napolyon'un gö- zünden düşürmek için bir plân kur- muş. Zavallı Zehra üzerine ortak ge- len bu Fransız dilberinin Napolyo- nu teshir edişinin sebebini onun kı- yafetçe, giyinişçe olan başkalığma vererek kendisi de Fransız güzeli gibi Avrupa biçiminde elbiseler yap- tırmış. Yüksek ökçeli iskarpinler giymeğe heves etmiş» Napolyon'un Zehra'ya olan düş - künlüğünün, onun bu şark dekoru içindeki görünüşünden ileri geldiği ni hisseden Fransız kızıdabir ta raftan körüklemiş: — Sende benim gibi giyinirder kendini daha çok sevdirirsin! Diye tıkıp doldurmuş. Zehra da işlemeli, ipek şalvarla « rı, kalın halkalarını, bilezikleri at miş, örgülü saçlarmı dağıtmış, tar” bir Avrupalı kadın kiyafetine gir miş. Fakat Napolyon bu yüksek ök: geli iskarpinlerle topallıyan, garp kıyafeti içinde bütün şarmmı, güzele liğini kaybeden esmer güzelinder derhal soğumuş ve bir hafta sonr Bugünden sonra onu bu kıyafe görmediğim gibi gardrobunda da elbiseler gözüme ilişmedi. (Arkas vari