11 Haziran 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

iedürledü L K b w eee 11-6-936 No. 118 Yazan: MİTHAT CEMAL Belkıs meşrutiyetten sonra da o, daima başka kadındı değişmedi; — Kim olacak? Senin Hidayet Beyefendin! Cemiyete sokmuşsu- nuz; Şehremini oluyormuş. Oda kapısı açıldı; kapmım kana- Grmna erkânı harp müşürünün — mer- meryalısında olduğu gibi, bir uşak yapıştı: Sofadan Hidayet haykırı- u: — Aşkolsun Adnan — Beyefendi hazretleri, biz gelmesek sizin arıya- eağmız yok! Önden Hidayet, arkasından Hacı Hulüsi Paşa redingotunda iliklemek #çin fazla düğme arayarak odaya giriyorlardı. Adnan, Hacı Hulüsiyi görünce canı sıkıldı. Dağıstanlı hoca, Hidayetle Hacı Hulüsi Paşanm uzun selâmlarmı (a- leyküm selâm!) diye ağzıyla aldı. O- dadan kaçtı. Arkasmdan koşan Ad- nanm göğsüne merdiven başında e- Hini dayadı, mânalı baktı; “dostları- nı bırakma!..,, dedi. Adnan Hidayetle konuşurken dü- günüyordu: “Şu insanlar ne tnhaf - tı; —hocanm duydukları yarı yarıya yanlıştı. 31 Martta istibdat geri dön- meyince, Hidayet te, Hacr Hulüsi Paşa da İttihat ve Terakkiye yazıl- mışlardı. Fakat dün şehreminliğini is tiyen Hidayete, Sivas valiliğini isti- yen Hacı Hulüsi Paşaya, Talât: “Za- tı saminiz hafiyesiniz beyefendi! Za- tı âliniz de hırsızsınız Paşa hazret - leri!,, demiş, kovmuştu. Zaten şimdi Hidayet, Adnana Bunun kavgasmı etmeğe geliyordu. Fakat bu Dağıs- tanlır hocanm meşrutiyet için ne fik- | " - yor musunuz? Aptal aptal birmbirini- zin suratına ne bakıyorsunuz? Adnan, uşaklara çıkışan Habibul- lah efendinin sesini tanıdı; merdive- nin başmdan cevap verdi: — Bu adam nasıl evde otursun? Oturtuyorlar mı A aHbibullah efen- di? Habibullah bununla üçüncü defa Adnana Belkis için geliyormuş! “An- nesi, Belkisi Adnana vermek istiyor- muş.,, Adnan sevincinden şaşırdı. Bu (10 temmüz) ne büyülü — rakamdı; o ri olabilirdi? Devlet kuvvetlerini: ayrılmasmdaki ilim nazariyesini mi söyliyecekti? Dış politikada —hükü- metin hangi siyasi manzumeye katı lacağımı kestirecekti? Tabii bi, Da- ğıstanlı hoca İttihatçı Adnan “ma- demki inkılâp yaptmız, havyar ye- miyeceksiniz!,, diyecekti. Adnan evleniyor Adnan, artık kendi refahma alış- mış, fırkacılığın da tatlı taraflarına kanmıştı; Belkis hayatında,gene bir g beri Adı her işi yolunda gidiyordu. Adnan, Belkisi alabileceğini düşü- nünce bu kadar büyük saadete birden bire inanmak ona zekâsızlık gibi gö- ründü, tereddüt etti. Adnan — Fakat Aanmnesi istiyor; bakalım Belkis hanım istiyor mu? * Habibullah — Belkis de tabil isti- yör. Ama düştükleri için ister görün- “Zenginsin diye kibrine dokunu- “Benim teklif Adnan bey mek işine gelmiyor. sana vârmak,, bu, yor..Annesi diyor ki: etmem doöğru olmaz.. Belkise talip olsun; fakat ısrar ede- rek!... Yani maksat kızın kibrini kır- mamak!... Yani Belkisi çok istiyerek, çok yalvararak alacaksın! Adnanım bu biraz canmı sıktı; bu tedbir Belkise değil, Adnana karşı oyundu. Adnan — Neden düşkün sayılıyor- lar, anlamıyorum? Esham var, el- mas var, yalı var, ne bileyim? Var, var, var. Habibullak — Bir defa yalıyı geç, iki ay evvel ipotek ettiler. Esham da çoktan suyunu çekti; zaten zannedil- diği kadar yokmuş, galiba... Yalnız Belkisin dört beş bin altın kıymetin- de birkaç parça elması var; olanı bi- teni bu!.. (Arkası var) Askeri Fabrikalar Umum Müdürlüğü Satınalma Komisyonu ilânları TAN FAYDALI mmmnmama mamnaca BİLGİLER Bugünkü Program İstanbul 18: Dans musikisi (plâk); 19: Haberler; 19,15: Mulatelif plâklar; 20: Sıhhi konfe- rans; 20,30: Stüdyo — orkestraları; 21,30: berler . v Saat 22 den sonra Anadolu Ajansımın gazetelere mahsus havadis servisi verile- cektir. Ankara 12,30 Plâk yayımı ve Ajans haberleri, 19,30 Yara tedavisi hakkında konuşma, 19,50 Karışık müzik, 20,30 Ajans haberle- ri, 20,40 Dans musikisi, Bükreş 18: Plâk; 19,15: Plâk; Konferans; 20,20: Oda musikisi; 20,55: Sırlulır 21,15: Senfonik konser (1875 M.); 21,15 (364 M.): Dans; 22,45: Mandolin orkestrası; 23,20: Plâk. Prag 18,35: Çeykovs.kinin “Aşkın hasret ve neş'esi” adlı eseri (almanca); 20,05: Po - püler konser; 21: “Dokuzuncu” adlı üç perdelik piyes; 23,30: Şrammel musikisi, Viyana 20,10: Banyo ve kür yerlerine dair söz- ler; 20,25: Operadan nakil: Verdinin “O- THELLO” operası; 24,20: Dans müusiki- Bi. Sinemalar, Tiyatrolar * SARAY : (Son Vals) ve (Mumyala- rm Setveti). * YILDIZ ; (Dans Rüyası) ve (Kırık Mabude). * SÜMER : (Siyah İnci) ve (Korsanlar Düşmanı). * ŞIK : (Paramount Resmi Geçidi) ve (Çıplak Kadm). * MELEK : (Bulunmıyan Adam) ve (Viyana Bülbülü). * TÜRK: (Vonder Bar) ve (Son Uçuş) * İPEK : (Singapur Postası) ve (İs- panyol Danıözü) * TAN : (Aşk Uğrunda) ve (V dikte bir Gece). heti * ALEMDAR : (Hücum Filosu) ve (Gençlik Aruılırm) * MİLLİ : (Kontinantal 'Gece A- damları). -KĞaİK ni * AZAK : (Pagannini) ve ( kin 60 Gün Buzlar Arumda) ÜN * ÜSKÜDAR HALE : (Kontinantal). Davetler, Toplantılar b atdüdmen 4 Fit nnz ae ŞUBEYE DAVET Fatih Askerlik Şubesinden : 316 — 330 hıkıyı ve 331 doğumlu deniz eratınım 15, 6. 936 günü sevk edileceklerin deti bu dolıım!ulann yövymü — mezkürdan şube hazır bulunmaları ve mzkür doğum lularm nakdi bdelleri 14. 6. 936 günü ak şamma kadar kabul edilecektir. Mezkür günde şubede hazır bulunmayanların hak kmda askerlik kanunun maddei — mahsusu mucibince tecziye edilecekleri ilân olunur. ÜSKÜDAR ŞUBESİNDEN : 331 doğumlulardan Deniz sıllrfma ayrıl mış olan ımçler sevk edileceğinden içtima günü 15, 6, 936 dır. Nakdi bedeli vermek ııteyenler ıçnı'nı gününden bir gün evveli ne kadar bedelini verebilirler. KADIKÖY ASKERLİK ŞUBESİNDEN: 1 — Şubemizde kayıtlı 331 doğumlu deniz ısm-ap olmağa başlıyordu.Bu mtmp da dn bütün ler gibi içi ııkılacıku. Tağr Belkis meşrutiyetten sonra e- Bişmedi. O; daima başka kadındı. Ce- miyete yatak odalarma kadar açılan bazı konaklardaki kolay kadınlardan bıktıkça Adnan, Belkisi daha çok be- ğeniyordu; fıkaralığını ve felâketini asırların paslandırdığı siyar bir çel lenk gibi Belkisin başı daha vaku-la taşıyordu. Adnan, idbarm bile adileştiremedi- ği kadma hmç duyuyordu. Bu acının heyecanıyle şimdi romanını yazacak tL. Vaktiyle anası Naciyenin cena- zesini Dağıstanlı hoca ile beraber kaldıran şair Raif, bu roman müsved desini ölünün yatağınım altından çı- karmış, sürgünden döndüğü gün Ad- nana vermiştir. Adnan romanıma iğilirken kapı a- gıldı, paltolu, erkek kunduralı, boy- mundan gözlük sarkan bir kadın gir- di: Tekirdağlı Cemile!.. Meşrutiyet gelince Tekirdağlı Cemile içi namaz- dar dolu yeldirmesini cıkarmış, bita- raf bir palto giymişti. Vaktiyle saray adamlarının konak- farmda misafir kaldığı için Tekirdağı ahalisinin korktuğu kadım meşruti- yetten sonra Adnanm konağına gi- rip-çıktığı için 'Tekirdağında gene korkunçtu. Fakat Adnanm yanma girmek için Cemileye bir vesile lâ- zımdı: “Mermer yalımm Belkis hanı- mefendisi,, bu vesile idi. Adnan Bel- kisi konuşmak için sevmediği Cemile- nin sık gelmesine katlanıyordu. Ka- dm, bugün Belkisi birçok anlattıktan sonra gitti. Adnan neticesiz olan bu lâkırdılara bile razıydı. “Belkisin Ad- nana zaafı olduğunu zanneden,, Ce- milenin bu yalanma da bile bile ke- yiflendi. Bu neşeyle romanmı yaz- mağa oturdu. Uşaklar tmıblhllydî Gelm olursa (Beyefendi evde yok!) Kı.lemi hokkadan çekerkm sokak "apısımdaki kavgayı duydu: — Fesüphanallah! Bu adam hiç le oturmaz mı yahu? Bu, üçüncü tim... Yoksa geldiğimi söylime- verilir. Taliplerin muvakkat 100 ilâ 200 ton mutahhar pamuk Tahmin edilen bedeli 90000 lira olan yukarda mıktarı ve cinsi yazılı malzeme Askeri Fabrikalar Umum Müdür- lüğü satınalma Komisyonunca 24 Temmuz 936 tarihinde Cuma günü saat 15 de kapalı zarf ile ihale edilecektir. Şartname dört lira 50 kuruş mukabilinde komisyondan teminat olan 5750 lirayı ha- vi teklif mektuplarını mezkür günde saat 14 e kadar Ko- misyona vermeleri ve kendilerinin de 2490 numaralı ka- nunun 2 ve 3 maddelerindeki vesaikle mezkür gün ve saatte komisyona müracaatları. (3067) 4184 mukabilinde Komisyondan yona müracaatları. (3142) kat teminat olan (4425) lirayı havi rını mezkür günde saat 14 e kadar Komisyona verme- leri ve kendilerinin de 2490 numaralı kanunun 2. ve 3 maddelerindeki vesaikle mezkür gün ve saatta Komis- 1500 Metre Mikabı Çam tahtası 'Tahmin edilen bedeli (63500) mikdarı ve cinsi yazılrı malzeme Askeri Fabrikalar U- mum Müdürlüğü Satınalma Komisyonunca 29 Hazi- ran 936 tarihinde Pazartesi günü saat 15 de kapalı zarf ile ihale edilecektir. Şartname (üç) lira olan —yukarıda lira (18) kuruş Taliblerin muvak- teklif mektubla- verilir. Mevsim münasebetile banyo havlu ve burnuzlarının her cin sini çok ucuz fiyatlarla mağaza mızda bulursunuz. Sultan Hamam 24, Beyoğlu İs tiklâl caddesi 376. Üsküdar Hukuk Hâkimliğinden : İstanbul Küçük pazar Arap Han ve otelinde Mehmet Nezdinde Mukime Kadriye tarafından Usküdarda Top- taşımda Inhisar idaresinde kontrol memuru İzzet aleyhine açılan bo- şanma davası üzerine müddaleyh da veti vakt'aya icabet etmediğinden müddeiyenin talebile giyaben icrayı tahkikate karar verilerek tahkikat 13-7-936 pazartesi saat 14 te talik edilmekle yevm ve saati mezkürda yine gelmediği takdirde giyabında tahkikata devam — olunacağına dair yazılan giyap kararınm mahkeme di- vanhanesine asıldığı gibi keyfiyet ay rıca gazete ile de ilân olunur. y zc<zız—— — ——— eratı sevk edileceklerdir. Sevk günü 15 Haziran 936 pazartesidir. 2 — Bedel vere ceklerin bedellerinin kabulü 13 Haziran 936 akşamma kadardır. 3 — Bu doğumlu Deniz smıfından olanların yirmi dört saat içinde Şubeye başvurmaları gerektir. Fener Yılmaz Klübü Başkanlığından : Klübümüzün yıllık genel — kongrası 14. 6, 9361 Pazar günü saat 13 de Fenerde Klüb merkezinde toplanacaktır. Değerli klüb üyelerimizin gelmeleri. Hastane telefonları Cerrahpaşa hastanesi 21693 Gureba hastanesi Yenibahçe 23017 Haseki kadımlar hastanesi 24553 Zeynep Kâmil hastanesi Üsküdar 60179 Kuduz hastanesi Çapa 2214 Beyoğlu Zükür hastanesi 43341 Gülhane hastanesi Gülhane 20510 Haydarpaşa Nümune hastanesi 60107 Etfal hastanesi Şişli 42426 Bakırköy Akıl hastanesi 16.60 Şark Demiryolları Sirkeci 23079 Devlet Demiryolları Haydarpaşa 42145 İtfaiye Telefonları İstanbul İtfaiyesi 24222 Kadıköy itfaiyesi 60020 Yeşilköy, Bakırköy, Büyükdere, Üsküdar itfaiyesi 50625 Beyoğlu itlaiyesi 44640 Büyükada, Heybeli, Burgaz, Kmalı mm takaları için telefon santralındaki memura yangm demek kâfidir. Müracaat yerleri Deniz yolları acentesi Telefon 42362 Akay (Kadıköy iskelesi) 43732 Çahık sıhhi yardım teşkilâtı Bu numaradan imdat otomo bili istenir Ademi iktidar ve Belgevşekliğine karşı HORMOBIN Tabletleri Her eczanede araymız. Tafsilât: Posta kutusu 1255 Hormobin 4170 Afrikadan Bir pazar günü saat tam on iki- de köye geldi. Ağustos güneşinin çarptığı yolda çekingen çekingen, köylüler üstü başı tozlu adamın ge- çişine bakıyorlardı. Uzun boylu, ku- ru bir adamdı. Yürürken, eski bir âdetin verdiği hareketle dizlerini büküp kamburunu çıkarıyor ve uzun müddet, yerlilerle beraber ta- kip müfrezelerinde bulunmuş oldu - ğu anlaşılıyordu. Yara izleri dolu kemikli yüzünü siyah bir sakal çer- çeveliyordu. Ağzının iki tarafında da birer yara vardı. Kurşuni gözlerin- de, bazan hayatın acılığını tatmış o- lanlara mahsus çelik gibi bir pırıl- tı peyda oluyordu. O geçerken ka - dmlar: — Bu da kim? Tanıyor musun? Diye soruşuyorlardı. O, seri adımlarla, kendisi için çoktanberi malüm bir gayeye yürü- yor, merakla kendisine bakanlara bazan hafif bir tebessümle mukabel le ediyordu. Handa durdu. Bir kelime söyle - meden oturdu. Bir şarap ısmarladı ve piposunu doldurdu. Yandaki ma- salarda, reçine ve ahır kokan, si- yah şapkaları gözlerine inik köylü- ler, şarap içerek iskambil oynuyor- lardı. Onları birer birer seyrediyor ve kendi kendine: “— Hepsini tanıyorum, fakat onlar beni tanımıyor! Diyordu. Açık pencereden, Afri- ka gökleri gibi parlak gökyüzünden, içeriye hava giriyor, etrafta kaya- lar sivriliyor, ormanlar ihtiyarlıyor- du. Yabanecı onlara hep birer isim buluyor ve mırıldanıyordu: — İşte Mandray ormanı., Sudan kavası, Miyave tepesi, Lavadur.., Orada, bir saat kadar kaldı. Para- sını verdi, çıktı, yürümeğe başladı. Biraz sonra onun Granjur otmanıma saptığını gördüler. Gittiği istika - mette “ölü kadınm” evi vârdı. hepsini, “Ölü kadın” m evi çürümüş otlar arasında pinekliyordu. Her tarafını sarmaşıklar kaplamış ve adeta ev, otlarm altında kaybolmuştu. Evin damı, duvarları, yağmur, güneş - ve rüzgârm tesirile harap olmuştu. Camları kırık pencereleri esner gi- bi açılmış, içerisi simsiyahtı. Evin bulunduğu yer tenha, metruk ve hü- zünlü idi. Adam evin karşısında durmuş, gözleri büyümüş bir halde seyredi - yordu. Güneş, ormanı aydınlatıyor - du. Bir kuş ötüyordu. O, şapkası- nı çıkarmış, kır şakaklarından — iri ter taneleri damlryordu. — Gözleri evin karanlıklarında kaybolmustu. Eve doğru yürümek —« bir gay- ret etti: Bir an teredr *en sonra kaprıyı itti, içeri girdi. £ ndi içerde idi. Sallandı, düşmemek icin, örüm- ceklerle örtülü duvara yaslandı ve bakmamak için gözlerini kapadı. Uzun bir müddet sonra baktı, o- danım dibinde, ormana bakan pence- reyi hemen hemen kapatan bir de- met ot vardı, geniş ocak el'an eski halini muhafaza ediyordu. Hattâ a- sılr, dibi delik bir tencere bile vardı. Yabancı sık sık nefes alryordu, yüzü gerilmişti, elini ocağa — doğru uzatarak, yüksek sesle: — Orada idi. Dedi. Kırık bir masa ayakları üze- rinde çürüyordu. Küf kokusu vardı. Adam, otlarm üzerine yüzükoyun yattı: Ağlıyordu. Köyde bir haber yayılmıştı: “Ölü kadın” m evinde birisi vardı. Gece orada ışık yanmıştı. Ve bir sürü' hortlak hikâyeleri et- — Yahu hortlak dediğiniz “Afri- kalı” dan başkası değil. “Ölü ka « dm” m kocası, hani şu geçen gün gelen yabancı, anladınız mı? Şimdi artık herkes onu gözlüyor- du. Fakat kimse onunla konuşmu - yordu. Bu üç hafta böyle devam et- ti Nihayet “Afrikalı” dayanamadı. Köye indi. Evlerin önünden durma- dan geçiyordu. Onu evvelce tanıyan kadınlar perdeleri aralıyarak bakı- yorlardı. — Allahım, nekadar da değişmiş diyorlardı. Köy meydanında durdu. Köylüler toplanmış, ona bakıyorlardı. “Afri - kalı” onlara uzun uzun gözlerini dikti, bir an durdu, sonra birdenbi- re: — Evet benim, dedi, ben “Afri- kalı”, “Ölü kadm” ım kocası! Ta- nıdmız mı! “Lögion Etrangöre” de askerliğimi bitirdim... Nah! Sonra - sı, evimdeyim, değil mi? Köylülerden en yaşlısı cevap ver- di: — Evet seni tanryoruz ama, za- vallı bedbaht, ne diye geldin?.. “Afrikalı” omuzlarını silkti, gül « dü: — Korkmayımız, dedi, size bir fe- nalığım dokunmaz, ona, bakmayın, o, orospunun biri idi. Elim de biraz ağırdı, malüm ya!... Bu sözlerine cevap veren olmadı. * i O gündenberi köyde bir değişik - lik oldu. Sanki köyün havası eskisi gibi saf değildi. Bir sabah jandarmalar geldi. — Muhakkak “Afrikalr” içindir. Dediler. Ve herkes sevinmeğe baş ladı. Jandarmalar “ölü kadın” m evine doğru yollandılar. Kadmlar: — “Afrikalr” öyle kolay kolay tes- lim olmaz, jandarmalara bir kaza olmasın. Diye haç çıkardılar, “Afrikalı” jandarmaların sesile uyandı. Kendi kendine: — Zaten bekliyordum. Dedi. Jandarmalar kapıya yük - lenmişlerdi. Fakat kapr mukavemet etti. O zaman “Afrikalı” ilerledi, kapmın sürmesini açtı ve durdu. Jandarmalar geri cekildiler. Fa - kat “Afrikalı” : — Haydi, dedi, korkmayınız. Tes- lim oluyorum. Gidelim. Dışarı çıktı. Sonra tekrar içeri, odaya girdi. Jandarmalar onu takip ettiler. Afrikalı büyük bir yükten kurtulmak istiyormuş gibi anlattı: — Şurada, ocak başında, başı ko- luma dayalı uyuyordu, fazla içmiş - tim ve bana her şeyi anlatmıştı. Ben oduna gittiğim zaman Markat, Lempre ve daha başkaları buraya gelirlermiş. Balta da şurada pırıl- dıyordu. Fazla içmiştim. Deli gibi olmuştum. Her şeyi kırmızı görü - yordum. Sesini bile çıkaramadı. On beş sene Afrikada askerlik ettim ve geldim. Ne yapayım buraları görmek istiyordum. Şimdi artık her şeyi gördüm: Evi, köyü, her şeyi, eskiden tanıdığım fakat şimdi ben- den çekinen arkadaşları... Sonra... Sonra onu da gördüm, onu da. Titredi. Artık bir şey söylemeden evden çıktı. İki jandarmanın orta - sında uslu uslu yürüyordu. Böylece köye geldiler. Herkes yola birikmis, ona bakıyordu. O kimseyi görmü - yordu. Gözleri tuhaf bir surette parlıyordu. Tam nehri geçerken mırıldandı. — Memnunum, çok memnunum. Ve jandarmalar kıpırdanmağa bi- le vakit bulmadan vahşi bır sxcray!= ile parmaklıktan atladı, ırı cup.. diye sularım içinde F * rafa yayıldı. Güya ri zincir şakırtıları duyuluyormuş, hayalet - ler gözüküyormuş, filân... Aklı başmda olanlar susuyorlardı. Sanki bir bildikleri vardı. Bir gün bir havadis yayıldı. ZAYI — Adapazarı Türl Bankasındaki 629 No cari Daire da kullandığım mühürü £ Yenisini — yaptıracağımda: yoktur. Hüseyin oğlu Har | | İ nni Hüi ği SA0 EiE Tnülse ada

Bu sayıdan diğer sayfalar: