az 11-6-986 GÜZEL SAN'ATLER TAN 7 — Jean - Gabriel Domergue'in son (Luvarede) Paris sergisinde teşhir ettiği bir adlı eser Paristeki resim sergileri nedir ? | Güzel san'aller refaha kavuşan| memleketlerin malıdır, sözüne “doğ- rudur,, dersek bugünkü Fransanm re- fah içerisinde yüzdüğüne de inanma- imiz lâzım. Çünkü dünyanın hiçbir ta- rafında “Güzel San'atler, in nabzı Paristeki kadar muntazam Vuruşlar- İa çarpmaz. H nie esim ve heykel sergileri Paristeki okadar seyirci toplayamamıştır. Hiçbir diyar bu kadar büy san'at hareketlerine beşiklik etm. hiçbir mecmuu 30 bini aşan ressamı ge- memleket cindirmiye yeltenmemistir. | Mahalleleri vardır: Tamamen res- samlarla mesktindür. Evleri vardır; Bütün odaları atölye olarak yapılmış San'atkürlar -; yirei olarak | tır. Kahveleri varı dan başka müşterileri gelirler. Parisi pek ballandır: Tattığıma bakmaym bu ballandıra ân nin bir de yalnız san'utkârlar tarafın dan tadılan kapkara bir de sefaleti | vardır. Ressamların kuru kahve ile | geçirdikleri bitip tükenme bilmiyen | günleri, mahalle kedilerini kesip ye- dikleri açiıkları vardır. Fakat neolursa olsun bu memle- kette yine mevsim başma ba ve birkaç “salon,, düşer, İlkbahar, sonba | har, yaz, kış salonlarmda binlerce €ser toplanır. Seçilir, teşhir olunur. Paris bu sergilere en güzel binaları- mı vermiştir. Bu salonların açıldıkları gün Pariste bir hâdise olur. Yevmi gaze-| teler, ve bütün mecmualar salona say fa, sayfa, sütün sütun yazılar has- yederler, Salonlarm açıldığı gün ayrıca yeni elbise modalarınm da teşhirine ve- #ile olur. Salonlar ilk gün yalnız davetlilerle, eser teşhir eden san'atkârlarla dolar. Eser teşhir edenler dostları tarafın - dan hararetle tebrik veya tenkit olu- nurlar. Tik defa salona eser veren san'at - kârların eserlerinin önünde mekik do kuduklarmı görürsünüz. Seyircilerin, eserleri önünde söyliyecekleri bir tek kelime onun için mühimdir. Ellerinde o gün çıkan bir. san'at mecmuasında kendisinden ve arkada gından bahsedildiğini gören genç bir san'atkâr heyocandan katılarak ar- kadaşmı arar. Biçarenin omuzuna müthiş bir yumruk indirir ve: — Yaşasm! Der. Gazete ikimizden de bahsediyor. Öteki kulaklarma kadar sevinçten kızararak gazeteyi kapar arkadaşı on lardan bahseden cümlenin altını kır- Buz külemle çizmiştir. Bir nefeste Mevzu simde güzel olan şey, ne tabiat sevgisi, ne mevzu intihabı, ne de fi- kirdir. Böyle olmakla beraber bun- ların bulunması da eserin güzel ol- masma mani değildir, aranılan; san'- atkârm tecrübelerine uzun ve cmek- li arayışlarına dayanarak edindiği | kanaatlarm ve bu mülahazalarmı i-| fade « sbilecek (Fucture) in güzel- liğidir, facture bir ressamın şahsiye tini haykıran hususiyetidir. Müte- tşlarının meticesi Olarak nluk devresine girdiği aman ts kendisine has rüşle ifade eder, bu hı her eserinde de; bir supless de vardır, her zaman iç monoton olmaktan uzaklaşmağı bi- basma kalip nizarılara tabi olma iz elinde tabi gidermek den eökebilen, öç katlı bir evin icab ediyorsa) iki katını yıkan bir ressam duygusu; tuvalini entresan bir hale getirecek unsurları tabiat- a her hangi bir küşecik nız güzelliği değil; tamlığı en ülpesent bir feylesof titizliği ul etmeğe mecbur olan bir ressama bir tarafmı kopartmadan bir yanmı değiştirtmeden kendini verebilsin?.. Bir köşenin renk ahengini duya- bilen heyeti umumiyeyi teşkil eden isimlere tuvalinde nasıl yer verebile ceğini düşünebilen bir duygunun intihab mevzu peşinde koşmağa ihtiyacı yok tur. Yürüyeceği yolu tayin edememiş olanlardır ki ancak conventionne mevzuları tekrar etmekle göz bilgi- si az olan bir muhiti istismar etmek tabiidi an k ir, fakat bu sevgi h körüne bir bağlılık me cek sekilde olmamalıdır, in: nun sevdiği k kalmak di im, tabiati kopya etmekten dır, bu sevginin bir doğurabilmesi — İhtimali ması ve çalışma arzusu Yer- mesi bakımmdan çok ehemmiyetli olmakla beraber; san'atkârın ruhun da bazan sükünet, bazan heyecan ve yahut safiyet e de tezahür eder. Aksi olarak, tik bir arayış edebileceğine aldırış e 6 bir tablo eda san'atin geb miyen, her bir çember içine Sikiş- 1 görenlerdir. Onler bu daracık se hada devredib durur! lerini © kadar müteaddid tekrar ederler ki, ken larin başlarını r ve bu devir detilar ilerine bakan ürürler, bu ie kerrlirle edindikler (pentur) değil resm yapmak uslalığıdır ve bü uş- talık belki ip üstünde taklak atan bir cambazın insana duyurabileceği hayret heyecanından daha başkası- nI veremez. ui Mevzu intihabı serlevhalı yazıyı Bediinin yaptı Bir ressamın Paris" Bütün dünya san'atkârlarının ilham aldıkları Parisin göbeğinde içinde emsalsiz sanat eserlerile kurulmuş Luvr sarayı ve müzesinin kuşbakışı görü nüşü kendisine ait yazıyı okuyan toy san-, atkâr kızar: — Aptal, der. Bunun neresine se viniyorsun? Sana yalancı pehlivan, demişler. Bana sahte renk hocası, Fakat öteki delikanlıya ismini gaze tede görmek yetişmiş ve artmıştır da: — Aman! Moni Bizden bahse - diyorlar ya, Son ons bak! der, Ya hiç bahsetmeselerdi.?. Salonlardaki ilk gün bir ülemdir.| Kubbeli göbeğini satın almak istedi - ği armut notumort'una yaslamış bir tüccar san'atkârla uzun bir pa- zarlığa girmiştir. Kolay kolay uyu - şamazlar, Göbekli adam ertesi gün karısile beraber geleceğini ve eğer ka rIsi âyni resmi severse o zaman san- atkârın istediği fiyati vereceğini söy- ler ve uzeklağır. Bugünün en büyük ressam ve hey- keltraşlarını hemen hemen bu salon lar barbar bağırarak ilân ettiler. Bu- toplıyarak birkaç ay teşhir eden 0-| tengerie salonlarında resimleri topla| nân sezanne da vaktile bu salonlarda j eser teşhir etmek için can atıyor ve eseri kabul edilmediği zaman dünya- ya küsecek oluyordu! : Beğri RARMI e AU D Mühim bir sergi Garbin büyük resim üstatlarının orijinal eserlerinden terekküp ede - cek olan bir sergi açılması için teşeb- büsler yapılmıştır. Bu eserler Mos - kova ve Leningrat Ermitaj müzesin- den seçilerek şehrimize gelecektir. Bi zim içiü pek kiymetli birer varlık o - lan bu eserler Istanbulda Güzel atler Akademisinde teşhir edilecek - tir. Serginin ihzarr müzakerelerine başlanmıştır. YENİ NEŞRİYAT Altan Elâziz Halkevi tarafından çıkarı- lan bu derginin 16 mer sâyısı inti- şar etmiştir. * Gündüz Güzel ve kıymetli yazılarla, resim- lerle intişar etmeğe başlıyan Gündüz | mesmuamın istifadeli o makalelerle je zengin bir münderecatla 3 üncü ! numarası çıkmıştır. Tavsiye ederiz yazan genç ressamlarımızdan Arif ığı bir portre i | özleyişi Üç sene Berlinde kalan bir artis. İn Parisi özlememesi kabil midir? | Güzel caddeleri, güzel evleri, güzel insanları, çok muntazam hayatile İ belki mükemmeldir. Fakat ben san stkrım... Canım Parisi görmek isti- yor. Bıktım bu ti .. Berlin is arası 24 saat sürer. | Trene mta dım“Ak- sam üstü Parise geldim. Paristeyim. i Pariste. Müthiş seviniyorum. oSo- İ kaklar kıyamet gibi patırdılı, vıy j vyır. Taksiye atladım. Doğru Mont- parnasse dedim. Otelin birine'gir « dim. | Montparnasse'ta Barış dilberler varsa. Japon ve Çirli ve Siyamlılar ıda var.. Akşam üstü bu kütlenin Bulvar Montparnasse'ta gezintisini i Döme'un tarasasının bir köşesinden * seyretmek ayrı bir zevkti. Montpar- İnasse'ta büyük bir kahve daha var, | Cafö Coupele. Buraya arada sırada j Fransızlar da geliyor, hvenin i kapısındaki Coguillage sergisi hari- | kulâdedir. İçeride şık tipli Fransız kızları aperetifle karışık sümüklü- böcek yiyorlar, Burada on beş yirmi tane ressam atelyesi var, öğleden sonraları gidip resim çiziyorum. Modeller hariku - lâde. Günüm böyle geçiyor. Sabah- leyin Döme'dayı leden sonra a- telyede, akşam tekrar Döme'da. Bu- rası gece gündüz açık.. Sabahları kızlarla chooping denilen sabah kah valtısı bir şişe şampanyayı aşmadı- ğı zaman hoş oluyor. Pariste oturan, Pariste bir gün bi- le kalacak olan her artistin mutlaka uğrayacağı (Döme) kahvesinde yi. ne bir ikindi vakti yanımdakileri ha» yal meyal farkedebilecek kendi ken- dimle meşgul bir dakikamğa karşi- ma sarışın bir kızm oturduğunu bir- denbire farkettim. O kız bana o gü- ne kadar gördüğüm bütün kadınlar. dan güzel geldi. işi, oturuşu bakışındaki vekarı ile beni bütün İ kahve halkmdan daha çok rüm et. | mişti. Garsona sordum; resme çalı, | şan bir Ingiliz kızı imiş Çocukken evimize renkli Avru) mecmuaları gelirdi. Hayal meyal İn. giltere hakkında bir fikrim vardı Aklıma hemen geldi, yol param var idi. Londrada çok yakındı. Sonr İ düşündüm.. Londra yakındı amma | bu sırada Pariste bulunan ben doğ jru dürüst bir Fransız tanıyamamış İtem. Londraya gitsem belki ayni ta lihsizlik orada da peşimi bırakmıya caktı Mutlaka her İngiliz kızı b kadar şık değildi ya... İ* İçimde Parisin yarattığı bin bil | arzu ile kendi gönlümün hayatın yaşarken paralarımın bittiğini v dönmeğe mecbur olduğumu bir rü yadan uyanır gibi duydum. ArW BED) ni