11 Haziran 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İ ue Pa Zame c Görik J —— TAN EKONOMİiİ PiYASA VAZiYETİ Tiftik plyauıındı bir canlılık var İstanbul mıntakasında Tiftik piya sasında canlılık devam etmektedir. Mmntakanın diğer mahsul piyasala - rında zikre değer bir hâdise görülme miştir. Rekolte tahminleri hakkımda Trakya ve Marmara havzasından a- Iman haberlere göre, yağmurların de vam etmekte oluşundan endişe edil- meğe başlanmıştır. Şimdiye kadar mahsulün neşvünemasına yarayan bereketli yağmurlar artık büyümüş olan ekinler üzerine zararlı tesirler yapabilir. Bununla beraber bu miın- takalrda rekoltelerin çok iyi olacağı kanaati umumidir. Ege mmtakasında mevsim dolayı- sile 1935 rekoltesinden artan mallar üzerine cereyan eden muamelelerde durgunluk vardır. İdraki yaklaşan mahsuller üzerine yapılan olivre sa- tışlarda ise bariz bir hareket hisse- dilmektedir. Bütün mıntakada hava vaziyeti çok müsait geçmektedir. Re koltelerin pek hareketli olacağı kuv- vetle umulmaktadır. Samsun mıntakasında son günler de havalar istenildiği gibi açmış ve yağmurlar kesilmiştir. Bütün mah - sullerin ziraf durumları müsaittir. Rekoltelerin çok iyi olacağı kanaati umumidir. Mersin mmtakasında her tarafta yağan yağmurlar dolayısile umumi- yetle'mahsul rekoltelerinin çok fazla olacağı anlaşılmaktadır. Geçen haf- taya nazaran muameleler daha faz- la olmuştur. Alivre satışlar yapılma- mıştır. Canlı hayvan ihracatı İstanbul canlı hayvan piyasasın- da son hafta içinde kayde değer bir hareket görülmemiştir. İzmirde ihracat günden güne inki- şaf ettiğinden piyasanın da o nisbette sağlamlaşmakta olduğu bildirilmek - tedir. Son hafta içinde Yı icet Buğday piya sası kararsız Yağmurlardan sonra fiatlerde hafif bir yükseliş göze çarpmaktadır İstanbul buğday piyasası karar - sızdır. İlerisi için yapılacak bütün tahminler.yeni rekolte vaziyetinin esaslı surette anlaşılabilmesine mü- tevakkıftır. Son yağmurların ekin - lere zararlı olacağı düşüncesi piya- sayı biraz tutar gibi olmuş ve hat- tâ fiyatlarda beş para kadar yük - seklik görülerek aşağıdaki seviye - lerde bulunmuştur: Son hafta Beyazlar 6,5 -T Kızılcalar 6,25 - 6,50 Sertler 5,15-6 Ege mintakasında son hafta için- de buğday piyasası zaman zaman yükselmek istidadını gööstermiş ise de Ziraat Bankasınım 6,5 kuruştan piyasaya çıkarıp sattığı Uşak buğ - dayları fiyat yükselmesinin önüne geçmiştir. Fiyatlar geçen haftanın ayni olarak şöyledir: Son hafta Uşak sert 6,625 Uşak yumuşak — 6,75 Yerli 6,375 Samsun mımtakası buğday piyasa- sı normal şekilde cereyan etmekte - dir. Fiyatlar şöyledir: Son hafta Samsunda 5,75 -6,275 Çorumda ekstra 5,50 Amasyada 1 incisert 6 —-6,25 Mersin mımtakasında yeni buğday mahsulü piyasaya gelmeğe başla - mıştır. Piyasa kararsızlık içinde ol- makla beraber vaziyetin yakında ay dımnlanacağı bildirilmektedir. Fiyat - lar bazı merkezlerde geçen haftaki kezlerde de hafif düşüklükler gös - termiştir: Son hafta Adanada yerli buğday 4,50 - 5,37 Mersinde 4,775 Konyada beyaz 5,248 Konyada sert 5,611 DIŞ PİYASALARDA — Şimali Amerikada yapılan son tahminler arsrulusal piyasa üzerinde önemli tesir yapmıştır. Gelen haberler ü- rün vaziyetinin iyileştiğini göster - mektedir. Bu yüzden geçen hafta ihracatçılar cif fiyat vermekten iç- tinap etmişlerdir. Kanada mühim miktarda mal ar- zetmiş ve düşük fiyatla bir ha.ylı buğday satmıştır. Avustralyada buğdayların kürak- tan müteessir olduğu haber veril - mektedir. Arjantinde rutubet derecesinin e- kine muvafık bulunduğu anlaşılmak tadır. Balkanlarda mahsulün bereketli olması kuvvetle tahmin edilmekte - dir. İtalyada beklenen yağmurların yağması üzerine mahsul vaziyetinin iyileştiği yazılmaktadır. İskenderiye buğday piyasası nor - mal vaziyetini muhafaza eylemekte- dir. Fiyatlar nev'e göre beher arde- bi 142 - 150 Mısır kuruşudur. Romanya buğday piyasasında son hafta içinde fiyat ve satış düşüklü - ğü kaydedilmiştir. Bu tenezzül bir hafta evvelisine nazaran vagonda seviyelerini muhafaza ve bazı mer- 1.000 - 1.500 ley arasındadır. BORSA 488 sığır, 2311 kuzü, 900 koyun ve 274 oğlak ve keçi gönderilmiştir. Kars canlı hayvan piyasası sağ- lamlığını muhafaza eylemektedir. Ta- lebin çokluğu karşısında arzın az olu- şu fiatları biraz yükseltmiştir. Bir ko- yun 6 - 10 liradır. Palamut piyasası Izmir piyasası çok sağlamdır. Eks- tra mallarla röfüz nevileri piyasada kalmamıştır. Alıcıların isteği pek faz- ladır. Stok çok azdır. Fiatlar müte- madiyen yükselmektedir. Tırnaklar 745 - T65, kabalar 630 - 675 kuruştur. Bükreşten bildirildiğine göre, Ro- manyada palamut permilerinin veril- meğe başlaması, satışları hararetlen- Fransız ıshıı;ı ve tahvilâtı Paris, 10 (A.A.) — Paris borsasın da dün Fransız esham ve tahvilâtı, bilhassa elektrik, kimyevi istihsal ve demir sanayiine ait bulunanları, ye- niden bir tenezzül kaydetmiştir. Rantlar da biraz kıymetten düşmüş- tür. Buna mukabil beynelmilel es- ham ve tahvilât rağbettedir. No. 49 Âdemle Havva Bürhan CAHID Kılbin_ı çarpıyor. Eğer bu kız benimle pek çabuk teklifsiz olmazsa bu sıkıntı beni bir taş gibi hissiz yapacak. Teşrifatlı münasebetler beni mahveder. Lop kırmızı yüzlü, kabak başlı bir uşak kapıyı açtı. Yusyuvarlak, pespembe, pırıl pırıl kafasmı adam akıllı göstermek ister gibi yerlere kadar iğilid. "İngilizce bir şey söyledi: Söylediğinden ziyade iğilmesinden anladım ki beni ağırlıyor. Şapkamı, eldivenlerimi aldı. Port manto gibi kullanılan kristal bir ma saya bırakıp önüme düştü. Kalm, tüy lü yol keçesinin sonundaki buzlu cam H kapının iki kanadını birden açtı. Ay dınlık, ilk hamlede insana boş hissi veren geniş bir salona girdim, Kimseler yok, Sağda, solda, kalm yapraklı salon ağaçlariyle ayrılmış iki salon daha. Urkek adımlarla pençereye doğru yü- rüdüm. Yarı aralık panjurlardan donuk a 10 HAZİRAN Paralar Alış Satış Sterlin 625.— 630,— 1 Dolar 124,— zi 20 Fransız frangı 164,— 166,— 20 Belçika frangı 80,— B4— 20 Drahmi 20,50 23,50 20 İsviçre fr. Bl0,— 820,— 20 Çek kuron 84— 88.— 20 Ley 13 — 16,— 20 Dinar 4B,— 52— Liret vesikalı — 190.— 195,— Florin 82,50 B4â— Avusturya gilin — 22.— 24— Mark 30,— 32,— Zloti 2l— 23i Pengo 22,— Z— Leva 22,— 24,50 Yen Süyen y İsveç kuronu 30,— 33,— Altın 975.— 977— Banknot 244,— 245,— Çekler | Paris üzerine 12,03 İngiliz üzerine 633,75 Dol 0,78,95 Liret 10,07,46 Belga 4,68,84 Cenevre 2,45,— Sofia 63,50,— Florin 1,17,30 Çekoslovak 19,10,95 Avusturya 4,19,58 Mark 1,96,75 İsveç kuronu 3,06,86 İspanya pezeta 5,80,86 ÇARŞAMBA — aa Esham İş Bankası Mü. 87,50 KS YNM 9,90 ” » Hamili 990 Anadolu 95 60 24,60 » — 9100 Öti Şirkethayriye 16,75 Tramvay 19,50 Bomoı-m Nektar 8,65 'Terkos 12,60 Aslan Çimento 10,75 Merkez Bankası 67,50 1 Bankası 27,50 Şark Merkez Eczanesi 445 İstikrazlar ———————LM— Türk Borcu I 21,35 ” ” 20,15 ” ” III 20,25 İstikrazı dahili 96,— Ergani A, B. C, 95,25 Sıvas Erzurum I 97,50 " ” 97,50 Mısır tahvilleri 1886 I T A 1903 TI 92,50 93,50 1911 III 86,— B — Tahvilât Rıhtım 10,70 Anad.olu T ve TT 43,90 nıI 45.— bir aydınlık parkeleri yalıyor. Yeşile çalar kurşuni bir salon. Bü- tün eşya böyle donuk, yeşilimsi kur- şuni. Koyu gümüş vazolar. Herşey mat. Drvarlardaki tablolar bile! Caddenin gürültüsü bu taş binaya uzaktan bir uğultu gibi sızıyor. Ellerim cebimde dolaşırken uzak- tan, derinden: f — Hola! Hola Diye bir ses geldi. Etrafıma baktım, Sağdaki salonun tam karşıya gelen bir tül perdesi açılmış. Merinin başı görünüyor. Şaşkın adımlarla o tarafa döndüm, Artist kız. Üseri garip çiçeklerle süslü, bu eşi ni hiç görmediğim ipek tülden bu se- fer yalnız elini uzattı. Öptüm. Elimi bırakmadı. Çekti. Tül perde tatlı bir rüzgâr gibi yüzümü okşaya- rak önümden sıyrıldı. Ve ben loş, yemyeşil bir küçük sa- lona girdim. Mery bugün fevkalâde, Uzun boyunu biraz daha uzun ve ince gösterer dar, blö dö saks ren- ginde bir elbise giymiş. Kollarrı hemen omuzlarma kadar | Anıdolıı Mümessili 51,90 uzun. Bu yeşil renk ince bir yaprak gibi vücuduna yapışmış. Bütün hat- ları, kıvrıntıları belli. Kendimi bir yeşil cennet köşesin- de görüyorum. Filizi kadife kaplı alçak bir sedirin önünde ayni renk raflı bir alçak masa var. Üzerinde gümüş bir buzluk görünüyor. Mery bana sedirin yanımdaki al- çak fakat geniş tabureyi gösterdi: — Oturun da biraz çene çalalım. tğ'e kendisi sedire geçerken ilâve etti: — Viski mi seversiniz koktel mi? — Siz hangisini severseniz. Büyük buzluktan çıkardığı viski şişesi yeni açılmıştı. Altları dar, yu- karıya doğru gittikçe yayvanlaşan gd bardağın yarısına kadar doldur- u. — Ben koktel sevmem, Viski iç- kilerin kraliçesidir. İkinci soda şişesini aldı: — Alışkanlık belki de. Viski mi- demi bozmuyor. Âlır mısmiz? Gösterdiği bardağı aldım. Ona ba- kıyorum. Bu loş ve yeşil gölgeli o- dada zümrütleşen gözleri ne güzel- Gözümü ondan ayırmadığım için ben de onun kadar içtim. Mery Fotoğraf Tahlilleri Fotoğraflarınızı bize gönderiniz, karakte- rinizi size söyliyelim! Temiz ruhlu, idealist bir karakter. Hayatını beşerin saadetine vakfede- bilecek kadar di - ğernistt Hayali kuvvetli. Mantı - ğından ziyade his- leri'ile bulur ve bi- lâhare bunların na kikate de uygun olduğunu görerek hayret — eder. İyi bir aile babası o - lur. Fakat aile muhiti, onun ide - allerine dar gelir. Lüzumundan faz Fazıl Bilgel la hüsnüniyet sahi'bidir. * Asabi, acul ayni zamanda müsteh- muharrir ol zi bir karakter. Eğr saydı kuvvetli hic. viyeler — yazardı. Gizlemeğe çalıştı - ği bir gururu var- © dır. Sık sık muhiti- ni değiştirmek is - ter. Maziyi çabuk unutur, çünkü da- ha ziyade istikbal ile alâkadardır. Bü yük hevesleri var .» dır. — Karakterini değiştirdiği tak dirde onları tat - min edecektir. Suphi * Mağrur, kendinden fazla iş, sanat hevesi olan, bununla beraber sanatı yalnız allah ver - gisi telâkki ederek onu iktisap için ça lışmak zahmetine girmek istemiyen bir karakter. Hayatın muhte- lif şekilde darbele- rine uğramış ve bir kaç kere gaye- lerini değiştirmiş- | ; tir. Iyi bir dost ve “ — ya hamiye rasgel-| mza konmım'vî" diği tıkdirde şah- siyeti gizli kabiliyetleriyle tebarüz edecektir ve o zaman göhrete kavu - şacaktır. Kuvvetli bir izzetinefse sahiptir. Merkezi sıkleti kendisi ol- mıyan her şeye karşı lâkayttır. ; * Azmi sayesinde zaaflarmı yenen ve kendine mühim bir ıı.hıîYC’C temin eden bir karakter. İdare ettiği işin en küçük teferrüatı - na k dar nezaret eder, fakat bizzat kendisi yapmak - tan hoşlanmaz. İç- aşmaz, Tehlikeli olabile - cek işlere gir- Artuner mekten çekinir. Fakat herhangi bir saikle girerse, etrafındakileri şaşırta- cak kadar cesur olur. Birinci plân- da gözükmekten hoşlanır, bu vaziye- açı;_Etekleri de topuklarına kadar di, Yarısından fazlasına kadar içti. | le tin icabatma da katlanır, bardağı yerine koyduktan sonra se- dire uzanır gibi yerleşti: — Daha yemeğe iki saatimiz var. Şimdi anlatmız bakalım. Londra'yı beğendiniz mi? İngiliz kızmın bir günlük ahbaba gösterdiği bu samimiyetten hoş- lanmıştım. İngilizler soğuktur, ecne- bileri içlerine sokmazlar diye öte- denberi kulaklarımız o kadar dolmuş ki, daha Londra'ya geleli kırk sekiz saat olduğu halde böyle bir İngiliz kadınm hususiyetine karışıvermek koltuklarımı kabarttı. Vakıâ bu kadın nihayet bir artist ve nihayet bir zengin İngilizin met- resi, Fakat ne olursa olsun. Sadi- nin de dediği gibi bugün “Mery” nin mahremiyetine girebilmek için Lond- ra zenginlerinden birçokları kim bi- | lir ne fedakârlıklar etmeğe hun'dn' lar. Bunları düşündükçe cuıretloniyo- rum. Bu kadın beni evine, yemeğe da- vet etmekle her halde husust bir alâka göstermiş oluyor. Bu hazır- lanış o alâkanın en bariz alâmeti. Bunları düşünürken Mery'nin böy- — Londra'yı beğendiniz mi? Dive soruşu aklımı başıma ge- SeVüIN%lar İenmeler İmkânsızlık duvarlarını yıkınız Divanyolundan S. imzasile: “Gönül işlerinde makul ve kalbe teselli veren cevaplarınız bana da dertlerimi size bildirmeğe cesaret verdi. Sizin iyilik ve teselli verecek sözlerinize muhtacım,. Gelelim gönül Iki a yolumun üzerinde gördüğüm bir kıza âşığım. Hayatı - mtn bütün yalnızlığı ve heyecansız geçen günleri onunla doldu. Kalbim yanan bir küme ateş oldu. Bütün benliğim, hislerim ona sürükleniyor. Günler beni ona daha kuvvetle bağ- Hyor. Onu nasil sevdim? Bunu ben de bilmiy Onun arkadaşı olan ev oııhibwıvlz bir gece beni yukarıya çağırdılar. O da gelmişti, Bu vesile 'ktmııgtık. Ve başka bir gece daha yine benim asrarım ile toplandık. Bana çok sempatik hareket etti. A- radan bir Mfta geçti. Bu mado ortamektebin yedinci sınıfında — ve kız ona pek lâkayt. Sevdiğim kızı penceresinde görerek selâmlaşıyo - ruz. Fakat artık hiç rahatım kal - madı. Bir deliden farksızım. Onu- gördükçe bir kuduz gibi haykırmak istiyorum. Onu dışarıya hemen he- men hiç yalnız bırakmıyorlar. He- nüz sekizinci sınıfta. Ona tesadüf edince bütün şuurum duruyor ve sanki elektrik çarpma - sına tutulmuşa dbnilyonım Sevdîgı- mi bizzat söylü bildirmeme imkân yok Zııtııı sokak- ta gördüğüm Yok. Benim Üniversi- te bitirmeme henüz iki sene var, Ha- yutımı kazmmmadığcm için ciddi bir dığım gibi bu - tım. Derslerimle uğraştım. Fakat ö benliğimin her zerresine karışmış.En büyük saadetim onu görmektir.Onu penceresinde bir dakika olsun göre- bilmek için, serseri gibi günün her saatinde ve geceleri sokağa çıkıyo - rum. Sonra derin bir teessüre kapı- liyor, ağlıyorum. Her geçen gün ba- na bir azaptan başka bir şey vermi- yor. Bazan onu unutmak için Ana- doluya kaçmayı düşünüyorum. O zaman da bütün tahsilimin şekli de- ğgişecek., Tıpkı bir iptidai insan gibi bazı anlarda onu ve kendimi öldür- meği düşünüyorum. Bu son netice; bir fikrisabit halini alıyor. Size bü- tün namusumla yemin edeyim ki, şimdiye kadar böyle bir kızı sevmiş ve münasebet tesis etmiş değilim. Her 2aman kadınlardan kaçmış ve hiçbir kızla sevişmemiştim. Biraz da çirkin oluşum, beni kadın bahislerin- den uzak tuttu. Istediğim yegâne şey: O sevdiğimi anlasın. Biraz daha samimi olsun, istikbalde birleşelim. Fakat her ta- rafım kalın bir imkânsızlık duvarı ile çevrili, Topraktan altın yapmağa uğraşan zavallı bir kımyagerden daha zavallıyım ben. tirdi. Doğrusunu söyledim: — Dün akşama kadar Londra'yı sevmiş değildim. Adeta bir an evvel kaçmak istiyordum. Yeşil gözleri bulutlanır gibi süzül- dü: — Dün akşamdanberi. — Anladım ki Londra sevilecek bir yerdir. — Şimdi nekadar kalacaksmız? — Kabil olsa burada yerleşmek isterdim. Fakat dün gece anlatmış- tım ya, Mery gümüş bir kutudan aldığı iki sigaranım birini bana uzattı: — Bu sigaralar viski ile iyi içilir. Kokusu başkadır. Sigarasını yakarken İşaret etti: — Ayağa kalkmışken bardakları- mızı da doldurur musunuz? Dediğini fazlasile yaptım. Bardakları doldurduktan sonra o- nunkini uzattım. Bir yeşil alev gibi parlıydn gözlerile teşekkür etti: — Londra'da kaldığınız günler iyi yaşamanız İçin. Bu kadın müthiş viski içiyor. Bu sefer bardağı sonuna kadar boşalttı, Ondan geri kalmamak için ben de bitirdim. Bir haftalık progğramı konuşmağa l11 - 6 - 936 Haşiye: Henüz 21 yaşındayım. | sevişmeğe bilir, ve vardır. Fakat henüz şimd değil. Çünkü o, 16, siz 21 y smız. Bu yaştaki kimıeler. binbirle rine karşı büyük bir meyil görebi lirler. Lâkin bu aşk değildir. Bun:! dan başka tahsil devresinde olanla; rım, her şeyden evvel, hayati bir me: sele olarak, dersleri ve istikballeri ile meşgul olmaları gerektir. Her genç bir “ilk sevda” ya tutu: lur ve tutulacaktır. Ve her genç d esnada, dünyıt;ı kimsenin kendisi kadar bedbaht ' olmadığını zanneder ve edecektir. Bu gibi sevdalarm iki neticesi vardır. Birisi, unutmak, bu iyidir. İkincisi devam etmek, bu fe- nadır. Çünkü devam edilince facia şeklinde olsun, inkisar şeklinde ol - sun ayrılık muhakkaktır. Bu söyle- diklerimiz tabiat kanunları gibi de- ğiqmıı, şaşmaz ve böyle kalır. Size tavsiyemiz şu: Hazır ortada bir de mania varken, bu kızla esa- sen iki görüşmenin verdiği alâkayı unutunuz, kesiniz. Bunun için basit, amiyane telâkki edeceğiniz kadar basit bir çare vardır: Düşünmeyiniz. Üniversiteden çı - karken vereceğiniz tezinizi veya doktoranızı şimdiden hazırlayınız. Karısının hastalığından — şikâytçi | Kadıköyünden K. L. i ile: | Dört senedir sevdiğim bir kadımla | iki dir evliyim. Fakat evlendi-. ğimizin haftasında karım, müthiş. bir hastalığa tutuldu. Elimden gel—-] diği kadar onu tedaviye çalıştım, bir evim vardı, sattım, doktor para- sı verdim. Fakat bir türlü iyileşemi- yor ve ben bir hasta bakıcı vaziye- tine girdim. Karımı seviyorum, lâ-] kin itiraf edeyim ki, bdna hayattan bıkkınlık geldi, zaman 2aman fena şeyler duşunuyonı.m, kaçmak isti- Ş scus Jm.ııikma_ açmama maddeten im- <a da yapamıyorum; Kân yok. Onu umütmağa çok çalış * meîîe devam ettiğim Kkarımın ben- den başka da kimsesi yok. Onu ge- ride bırakamıyorum. Ne yapayım ? Size sarih bir tavsiyede buluna- bilmemiz için m_ektubunuıda meselâ karmınzın hastalığının »ne olduğu, maddi vaziyetiniz gibi bilmemiz icap eden malümat yok. Onun için size her şeyden evvel sabır tavsiye ede ceğiz. Hayatta insan, o kadar müş- kül vaziyetlerle karşılaşır ki haki- katen içinden çıkmak zordur. Metin ve şahsiyet sahibi kimseler böyle vaziyetlerde kendilerini gösterirler, Biliyoruz ki tavsiye ve nasihat ver- mek sadece bir teselliden ibarettir. Bununla beraber, derdinize iştirak ettiğimizden emin olabilirsiniz ve şu dediklerimizi yapınız; şimdiye kadar karmızı tedavi ettiğiniz doktoru de- giştirebilirsiniz. Bu bir çaredir. Son- ra, Cerrahpaşa ve Hasekinisa gibi hastanelerde beynelmilel ihtisas sa- hibi doktorlar var ve bu hastaneler Belediyenindir, bir ücret mukabili de değildir, oradaki doktorlara müraca- at ediniz. Her halde karmızın has- talığını teşhis ederler ve ona lâzım gelen tedavi çarelerini bulurlar. Tekrar ediyoruz, metin ve sabırlı olunuz. dık, İngilizlerin öğle yemeğini ikide yediklerini bildiğim için Mery'nin beni iki saat evvel davet etmesinin sebebi pek sade idi. Çene çalacak- — tık. Fakat bu fıstıki, filizi ve yeşil renklerin kaynaştığı zümrüt köşe Mery'nin o meçhul, vahşi kokusu içinde o kadar baş döndürücü bir yeşil yuva haline geldi ki, kendimi bazan bir stüdyonun dekorları için- de, bazan tamamile bir hayal ve rü« ya âleminde görmeğe başladım. Gözümün önünde bir yeşil yılan gibi kıvrılan, bükülen bu Mery'nin bir aralık beni elimden tutup kaldır- dığını hissettim. Nereye gidiyorduk. Boş viski şişe- leri ayaklarımıza takılıyor, odanın yeşil gölgeleri alev rengine giriyor. Buraya girerken geçtiğim tül perde gibi bir buluttan daha aştık. Daha koyu renkli bir yer. Koyu mor. Yer- ler, duvarlar, tavanlar hepsi mor, Koyu mor. Bir karanlık köşede kur- şuni gibi görünen bir gölge gözüme ilişti. Başım dönüyor. Şuuruma hâ- kim değilim, Mery beni kucaklama- sa düşeceğim belki! Fakat onun da mukavemeti kesiliyor. Biribirimize (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: