TAN Hindistanda sihirbazlık Cazibei arziye kanunlarile alay eden hintlinin marifeti Hindistanm sihir, ve sihirbaz. memleketi olduğu eskidenberi ma - lümdur. Sihirbazlık son zamanlarda tedenni edecek yerde bilâkis terakki etmiş bulunuyor. Fennin bütln te - rakkiyatma meydan okuyor. Son za- manlarda cazibei arz kanununa kar- #ı gelebileceklerini iddia eden bir Hintli sihirbaz türemiştir. Bu sihir. baz bir meydan ortasma diktiği bir direk üstünde yalnız bir eli ile tu- tunarak yan yatmış olarak duruyor ve cazibel arz kanununun ona mü- essir olmadığını söylüyor. İlk evve- M bu Hintli meydana birdirekdi- kiyor (Resim: 1). Bu direğe beyaz bir şal sarıyor. Sonra direğin etra » fına dört kazık daha kakıyor ve bu kazıkların etrafını bir örtü ile örtü- yor, ufak bir kulübe haline getiri - yor (Resim: 2). Bu kulübenin içine girdikten beş dakika sonra örtülerin kaldırılmasını emrediyor (Resim: 3) ve onu görüldüğü veçhile havada görüyorsunuz. Bir eli sadece rahat rahat hiç zorluk emaresi gösterme- den baston tutar gibi ortaya diktiği direğin üstünde duruyor (Resim: #. Beşinci resimde cazibel arz kanu- nunu inkâr eden Hintliyi marifetle- rini icra ettikten sonra yorgun bir halde bacakları dört kişi tarafmdan burkulamıyacak kadar sertleşmiş bir halde görüyorsunuz. Habeş harbinin feci sahneleri İmparatorun kızı anlatıyor Habeşistanda gözlerimle gördüğüm dehşeti bütün kâinat duyuncaya kadar haykıracağım (Daily Herald gazetesinin bir mu- — Birdenbire gerek benim için ge- »ekse arkadaşlarım olan genç kadm- Bu memlekete geldiğim zaman be- ni gülen çehreleri ile karşılayan genç kadınlara harbin ne demek olduğunu anlatmak isterim ! Onlara bu korkunç şeyi izahtan kaçmmıyacağım. Beni dinleyecekle- rinden eminim.,, Imparatorun on yedi yaşlarında- ki ince, barin ve utangıç kızı Pre» ses Zahüi bana bu acı sözleri içi ya- »arak söyledi, ve Londraya Ingiliz / için çok acı olacaktır. Nasıl hissettiğini sormadan talisiz İk içini dökmeye başladı : «“ — Evimi, vatanımı, kaybettim, |dedi. “ Annem kederinden balsız, &- İmitsiz! Harbin devam (ettiği müd- detçe her gün memleketimin kadın- ları birşey çıkıp harbin durması İ- çin dua ettiler. Harbin fenalıklarm- İdan kurtulmak için gece “gündüz İ Allaha yalvarıyorduk. Harpten bocalıyarak, sağa cola sallanarak, gelen adamlardan bahset mek ne müthiş şey! Yüzleri yanmış, bazılarının gözleri kör olmuş, ve ne olduğunu bile bilmedikleri gaz tara- fından ciğerleri zehirlenmişti. Evlerine yerlere sürünerek dönen |ve tedavi vasrtasnı — arayan bü za- ı vallı adamların karılarmı teselli i- çin annem gece gündüz çalıştı; Bu adamları kurtarmağa çalışır ken uzaktan top sesleri işittik ve ya- kında kaçmamız icap edeceğini an- ladık. Bütün hayatım müddetince bu ces- nun için yakından bu gayeyi güden | sur adam çehrelerini unutmıyacağım SAĞLIK ———— —— ÖĞÜTLERİ Zambak İnsanlar buğday ekerek ondan un, ekmek ve çörek yapmasmı daha bi- lemedikleri zamanlarda, Helols adın- da hentz delikanlı olmuş bir çocuk kırlarda gezerken, ekinler ilâhesi Seres çocuğu görür ve hemen ona âşık olur, İlâhe genç sevgilisine bir iyilik et-| mek, hem de ona zenginlik vermek | için, delikanlıya, bir elile, undan ya- pılmış bir çörek, bir elile de, buğday başaklarından toplanmış bir demet sunar; güzel ağzile de buğday tane- lerinin nasıl ekileceğini, sonra ba- saklardan nasıl un ve çörekle ekmek yapılacağını öğretir. Genç Helois güzel ilâheden aldığı hediyelerle öğüdü anasına, babasına götürür. Onlar da buğday taneleri- ni ekerler ve küçük tarlalarda altın renginde o değerli mahsulü yetişti. rirler, Fakat, Helois'ıs kıskanan bir ar- kadaşı bir gün onu bir dere kunarı- na götürür ve çocuğu kenardan de- reye iterek orada boğar. Seres sevgilisini hiç gözden kay- betmediği için onu suyun içinden kurtarmak Üzere hemen koşar ge- Drrse de, delikanlı sudan çıkarılme: ya kadar ölmüş olduğundan, iş iş- ten geçmiş bulunur. Bunun üzerine sevgilisinin hain arkadaşını öldürür. Hainin gömüldüğü yerden devedi- keni çıkar ve çirkinlik, hainlik alâ - meti olur. Yakışıklı delikanlının gömüldüğü yerden de süt gibi beyaz bir renkte ez 1-6-6 — — HERGUN BiR ROPORTAJ Emirgânda yirmi odalı büyük bir yalıyı gezdim Yalı sahibi diyor ki: “ Bizim yalıya bayılı- yi 1 Fakat Boğaziçinden Geçen pazar günü, Boğaziçinde ©- turan bir arkadarm, bana yirmi oda- | ibir yalıyı gezdirdi. Yirmi oda, de; dim, fakst bunlar öyle odalardı ki, herbirinin işine, birer apartıman katı, bol bol yerleşebilirdi. Cilâh karaağaç tabtasından yapılmış döşemeler üze- rinde, bizi dolaştırdılar. Avizelerle süslenmiş yüksek tavanlı salonlardan geçirdiler, yalmm en son katına çık- tığımız zaman, kendimde uçmağa ha- zırlanan bir tayyarecinin heyecanımı duydum. Burada geçirilecek bir yaz mevsimi, Yarı ömre değerdi belki de.. Ciğerlerimi en son menfezlerine ka - dar açarak, yukarı boğazdan kopan zambak çiçeği çıkar. Onun içindir) h: ki zambak © vakittenberi güzellik, | saflık ve bekfiret timsali olmuştur. | Ancak — bekâreti muhafaza e mek pek güç olmasmdan ileri gerek — zambak çiçeği ilk yetiştiği gündeki lekesiz beyazliğını bazı ne-| vilerinde kaybetmiştir. Meselâ por- akal ağaçlarının yetişemediği | çi- "mal memleketlerinde zambak çiçek- lerinin üzerinde.portakel sarısı ren- ginde geniş lekeler ve bu lekelerin | üzerinde de kart kafa noktalar bu-| lunur. Bazılarında bu sar! lekeler altın renginde olur, Kim bilir, belki bu da-bekâiyetin altına bedel olânğn- nu anlamak ister. Bütün bu türlü türlü lekelerile | zambak çiçeği her yerde ve her vakit gizel bir çiçektir. Bu güzel çiçek hekimlikte de işe yarar. Yaşlıca bayanlardan bazıla - rı #ambak çiçeklerini şişe içinde pirtoya koyarak güneşe asarla sonra çocukların bir tarafımda ha - fif bir yara olduğu vakit yarayı ka- pamak için bu zambaklı ispirtodan silrerler. Dünyada her şeyden bir şiir veya felsefe çıkarmak istiyen » ler güzel zambak çiçeğinin hiç ol - mazsa hafif yaralara İyi gelmesini, dünyada yalniz güzelliğin yetişme - diğine ve biraz da iyilik lüzumlu ol- duğuna delil diye gösterirler. Çok çocuk doğurmak moda olduğu Za» manlarda çocuk meraklısı bayanlar zambak çiçeğini gebe kalmak için de kullanırlardı. Fakat her gilzelin ve iyinin zarar- Ir tarafı da bulunabilir. Zambak çi- çeğinin de kokusu fazla koklanırsa insana baş dönmesi, baygınlık ve ra- hatsızlık verir. Hele, geceleri yatak odanızda zambak çigeği kalmaması» na dikkat etmelisiniz. Lokman HEKİM — — —— ———— Sümer Banktaki toplantı Şehrimizde bulunan Sümer Bank umum direktörü Nurullah Esat, dün fabrika müdürlerini bir toplantıya davet ederek kendilerinden izahat almıştır. Nurullah Esat, birkaç gün daha burada kalacaktır. mıyasağım. İngiliz kadımlarma bir. kere değil, müteaddit defalar hitap edeceğim. Kadınlık harbin dehşetini anlayıncaya kadar söyleceğim. Evet, benim gözlerlinle gördüğüm dehşeti bütün kainat idrak edinceye kadar hitap edeceğim ! İngiltereye geldiğimden beri her- gün sepet ve kutu dolusu çiçekler gönderiyorlar. Memleketin her tara- fmdaki kadınlardan birçok mektup- lar alıyorüm. Herkes benim ve ba- bamın akıbetine teessürlerini hildi - riyor. Birçok kimseler beni çaya davet — ve kendi kendime ağlı— yorum. Fakat bazen ağladığım hal. de kendimi mes'ut hissediyorum. Çünki bu kadar kişinin teessürümü- ze iştiraki beni mes'ut ediyor doğ- rusu!? Prenses istikbalden bahsetmek 1s- içime çektim. Ev sahibi, biri birisi genç, fakat ikiside rmüş geçirmiş, bayanları. Bu ko- ca yalının neresine ilişeceklerini kes- remiyormuş gibi, ayakta, birer ya- banet çekingenliği ile bekleişyorlardı Yirmi odalı, daha doğrusu yirmi evli bir yalıya, ayda kaç lira kira İste- diklerini sormağa utandığım için on-| larla dereden tepeden konuşmağı ter-| cih ettim. Bayanlardan orta yaşlısı sesine &- emdıracak bir eda vererek anlatıyor- du: — ze dsi bizim yü li a Ee alak talaş Man mi parasını korumuyacak; Her kiracı bir değil ki. Kıracaklar, dökecekler... Onlar çıkınca, haydi bir masraf kapı» | sı daha! Ve genci söze karışarak ilâve edi- yordu: - Öyle yıllar oluyor ki, vergisini çıkaramıyoruz. Bakıyorlar, geziyorlar, beğeniyor - lar, Fakat kirasını öğrenince hemen kaşlar çatılıyor, yüzler buruşuyor. İstediğimiz de ne bilir misiniz? En çok ayda 35 lira... Sonra, gitgide, mevsim geçme; başlaymca, otuza, irmi bese kadar iniyoruz. Ne gelen ar, ne giden, Ne arıyan var, ne 80- ran.. Biz de kapılara kilitleri vurup, Istanbuldaki evimize çekiliyoruz. Burada, bayanlara sordum: — Kiraya vereceğinize kendiniz'0- tursanız olmaz mı? Biribirlerine bakıştılar. Nc cevap vereceklerini kestiremiyorlardı. Niha- yet genci atıldı: — Kalabalığımız olmadığından o - turamıyoruz! Bir yalı sahibi için bu söz acikit bir itireft. Yirmi odalı bir yalmm artık mesken olarak kullanılamıyacağmı onlar da görüyorlardı. Bayanlardan orta yaşlısı, sözüne devam etti: — Ira dairelerinde koşmaktan başka İşlerimize bakamaz olduk. Bu zamanda, kimin kirada evi yalısı var- ga, başmda büyük derdi var. Elimiz- le verir, sonra ayağımızla gidip ara - rız. Bazı günler, verelim yıkıcıya da, gözümüz görmesin... diyoruz. Sonra da gene: — Taşmdan toprağmdın alacağın parayla çingene borçlarını ödiyemez- sin! Sen, aklmı mı bozdun? diye ken. di kendimize çatıyorum., Bunları söylerken bahçeye bakan balkonlardan birinin kapısını açmıştı. Baktım: Yalmın bittiği yerde sarp bir dağ başlıyordu. Toprağm bu mü- sandesizliği yüzlinden, bahçeyi setler Üzerine kurmuşlardı. Bayan içini çe- kerek, anlattı: — Farzediniz ki, yalıyı, yıktırdım, arsası Üstünde birkaç küçük yalı yap- tıracak kadar param da var, diyelim. Fakat, bizim bildiğimiz yalı deniz ke- narında olur. Dağ tepesindeki eve, yah demezler, köşk derler. Boğizm bütün zevki İse, yalı hayatı yasamak- tadır. Yeni bir karara göre yapılar, denizden otuz metre geride yapılacak mış! Buranm otuz metre gerisi, dağ tepesidir, Denizi seyretmeye gelenle- temiyor: Tİ, bu koca bayırm üstüne nasıl çıka- tutmağa cesaret eden yok! ,, bir görünüş bağlı oturuyoruz. Yalım daha birkaç odasına girip çıktıktan sonra, ev sa- hipleri bayanlar, beni şöyle bir iskan- dil etmek istediler: — Sizin arzunuz, kaç odalı bir yalı tutmakt — Uç dört odalı olsa yeterdi.. de - dim. Tekrar biribirlerine bakıştılar. Şu dakika içlerinden geçirdiklerini keş - fetmek, keramete muhtaç değil. — Acaba, ne yapsak?. Dört oda- smı ayırıp versek mi7? yoksa topunu birden tutacak #iracryı m: beklesek.. Uzatmıyalım, neticede anlaşamadık. Istanbulda, her katı en aşağı kırk li- ra kira getiren bu yalı, boğazın en güzel köyü olan Emirgânda, tek başı. na otuz liraya kiracı bulamıyordu. Fakat, meselâ, şu yalınm yerinde, ü- çer, dörder oda). tertemiz, içi dışı boyalı, merdivenlerine muşamba, du- rt kaplanmış, minimini birkaç yalı örneği kurulmuş olsaydı, hiç şüphe yek ki, kiracısız kalmazdı. Emaye banyonu taze deniz suyu ile doldurup içine girmiş, boylu boyunca uzanmışsm. Siz, bundaki zevki, düşü. rün bir ker Alt katta, büyük bir sandal eski boğaz eğlencelerinin ölü bir hatırası İcin binip germiyorsu ye sordum. Orta yaşlısı, gencine, gen- ci orta yaşlısma baktı, Hiç cevap ver- mediler . Hani bir gün, canı helva İstiyan a« damın biri; bakkal dükkânı önünden geçiyormuş. Bakmış ki, helva yap « mak için ne lâzımsa vağ. Bakkala 80- kularak: — Be adam, demiş, işte un, işte $6- ker, işte yağ.. Ne diye helva yapıp ye» mezsin? Şimdi ben de kızağa çekilmiş sandal hakkmda bu sorgumla canı helva istiyen züğürdün Vaziyetine düşmüş oluyordum. İnsanım böyle bir sandalı olür da, içine binip dolaşmaz mi?.. Ev sahiplerinden ayrılırken, yalı « nın arka bahğeleri İçine saklanmış bir köşk gözlme ilişti: — Bü da sizin mi? diye sordum. Ikisi birden cevap verdiler: — Bizim.. Isterseniz, onu tutun!. Kirası da çok ucuzdur.. Su, elektrik, geniş bahçe.. Bunlarm hepsi içinde İolmak üzere size ayda on İki liraya bırakırız. Çıkarken, rıhtımdan bir daha bak- tım. Yirmi odalı yalı, adeta bir küçük saray heybetiyle karşımda “duruyor- du. Selâhaddin GÜNGÖR Kuin Meri döndü Londra, 10 (A.A) — Kulin Meri transatlantiği Nev-York ile Cher - bourg arasmdaki mesafeyi saatte vasati 28,74 mil süratle dört gün on beş saat, on beş dakikada katetmiş- tir. Almanya ve Yugoslavya Belgrad, 10 (A.A) — Bazı nazır lardan mürekkep ekonomi komitesi, Alman fabrikalarından . 400 milyon dinar krymetinde demiryolu malze - mesi satın almağa karar vermiştir. Doktor Şaht Atinaya geliyor Atina, 10 (Tan) — Buradaki Al man elçiliği Almanya İktısat Bakanı ve Devlet Bankası Umum Direktörü Dr. Şaht'm önümüzdeki cumartesi günü Atinaya geleceğini hükümete bildirmiştir. Bu vesile ile Dr. Şaht ile iki devlet arasındaki iktısadi vaziyet hakkında müzakereler cereyan ede-