K | | | mama 29-5-986 Olacak şeyler 1940 Harbi Yazan: H. G, Wells —34 — Çeviren: Nuri Mahmut Fakat çok geçmeden "Birşehir" in altı tayyaresi birer birer yere düştüler Strong Roksana'nın elinden dür- bünleri alarak ilâve etti: — Koca alâmet hepsi... Bizimki- İer beş dakikada topunu aşığı indi- Tebilecekler... Bak işte tayyareleri- mizden biri havalanıyor. Biri daha, Biri daha.. — Altı oldular, onlar üç. — Daha fazla olmaları lâzım sm- ba, bilmem ne oldu bizimkilere? Bâdece altı tayyare ile çıkıyorlar. Bir şehir tayyareleri gittikçe yak- lağıyorlardı. Derebeyinin ilk havala- Ban tayyaresi taarruz etmek istedi. Pakat ileri atılması ile alevler için az doğru inmeğe başlaması bir Derebeyi hiddetle ellerini sallıya- Tak: — Hücum, hücum, diye bağırma- Ba koyuldu. Fakat çok geçmeden bir gürültü daha işitildi. Birgehir tâyyarelerinden biri daha yuvarlan- Mağa başlayınca Rudolf Strong büs- kendini kaybederek İspirto kokan ağzını açtı. Düşman onu tam Hardinge ve dolayısile Bir-ehir balkına iyi bir ders vermeğe hazır lanırken bastırmıştı. Tam kudreti Mİ göstereceği bir anda âciz kalı « Vermek onu kudurttu. Talihin ne Şekilmez cilveleri vardı. Roksana'nın kaprislerinden bin kere daha ta- hammül imkânı olmıyan cilveler! O kadar ehemmiyet verdiği, uyku- Bunu çalan bu hava kuvvetleri biri- biri ardına ateş ve kül olup gider Ken o sadece küfürle mukabele ede- — Eyvah, biri daha gitti! Roksana koluna sarılarak ; — Aşağı iniyorlar, dedi, — Gelsinler, fakat gaz kullana- Mazlar, Nasıl gaz kullanabilirler? limizde rehinler var. Evet, rehin- Hardine ve Mafi'd” dihret' ede- *— Götürün onları meydanın or- tasma, görülebilecek bir yere bağ- İsyın, Haydi çabuk. Muhafızlar hiç mukavemet gös - yen kları gibi sürüklercesine mey- ortasma götürdüler ve iki dire- # bağladılar. Baba ile evlât biri- lerine bakıştılar, sonra gözlerini ya çevirdiler. Halâs oradan ge lecekti, e Derebeyi elinde tabancası ile di- a ar an tayya- Talerine bağırmağa başladı. tim, ; Aşağı inin, Yoksa ateg edece- İkisini de öldüreceğim. Kendi i cevap verdi. Çaresizlik Cabalı o hatıriadı. Simon ii z z i 8 a Roksana atik davaranarak iapanca teş almadan Strong'un ko- indirdiği bir darbe ile tabanca- Yere düşürdü. Hiddetle metresi- aleyhime döndün ha! Görmüyor musun, mağlüp ok cevabı onu çileden çıkardı. mİ kaldırdı, fakat Roksana sıy- e ii . 7 F 7 / | çaresizlik içinde başmı sal- Yazın yerden tebahhur eden Bİbi titrek, fakat şeffaf olan rüya gibi onları da sardı. (ii ii ihtiyar doktorla kızmı| © osnada bir gaz bombası başlarına topuz yemiş mahkümler gibi çüken askerlerini gören dere- beyi zıvanadan çıkmıştı, ellerini kollarını sallıyarak, adeta vücudu- nun her tarafını söylelmeğe çalışa» rak bağirmağa başladı. — Öldürün, vurun, kırın. Ne du- ruyorsunuz? Öldürün, vurun, kırm! Fakat ne oluyor? Her gey sanki yüzüyor? Daha iyi görebilmek için e ile gözlerini uğuşturdu. Ağzmı tu; nefes almak için. Fakat taham- mülü kalmıyarak yüzünün hatları biribirine geçmiş bir halde yere yığılıverdi. Bu sirada Cabal'in si. yah cismi gazin titrek, buharlı, fa- kat şeffaf havası içinde sert, emin adımlarla ilerlemeğe başladı. Tay- yareci başına büyük gaz maskesini taktığı için hiç müteessir olmamış" tu. Strong'u yerde yatıyor görünce: — Kendimden emin , olayım mı, almersiasırm “my. divarek güldü ve sonra ciddiyetle: — Dünyanın elzin gibi haydutls- rn elinden kurtulduğuna bin teşek- kür. İlerledi, Direkte eski dostu Har- ding'i bağlı olarak görünce! — Ah zavallı, seni de mi gazledi- ler, dedi, Yaklaştı, çözdü: — Biraz görüşürüz diye düşüne. rek Meri'yi de yere yatırdıktan sonra koşa koşa tayyaresine gitti. Telsiz telefonunu ele alarak (gelen tayyarelere talimat verdi: — “Düya üzerinde kanatlar” diye dumanla yazım, sonra derhal aşağı- ya inin. Gaz tesirini izale etmeden derebeyi ve maliyetini hapsetmeli ve idareyi ele almalıyız... Telefonu kapadı ve tayyareden dışarı fırladı. Fakat daha beş altı adım atmadan beri döndü. Tekrar ahizeyi eline aldı, Basrayı aradı, buldu ve vaziyeti izah etti: — Yeni keşfedilen sulh gazi ha- İkikaten şayanı bayret derecede müe: Bir-şehir halkını derhal İuykuya daldırdı. Hepsi kımıldıya- Mussoli İtalya, Türkiye AŞI 1 mİ bir salâh doğuracak ve Avrupa- doğru müsait yollar acacaktır. daha düşüp patladı muyacak bir halde (yatıyorlar. Tay- yarelere inmeleri İçin talimat ver- dim. Biraz sonra idare tamamile bizim elimize geçecek, Bir şehir de sulhe kavuştuktan sonra “Dünya üzerinde kanatlar” sayesinde bütün dünyada sulh tesis edilmiş olacak. Ertesi günü Cabal, Bir şehir hal- kmı merkez meydanlığa toplıyarak onlsra uzun uzadıya vaziyeli oan lattı; — Ben burada kirk sene evvel yaşarken burası bir mamure İdi, Bazılarınızın o hatırladığı, birçokla- rınızın da baba ve sünelerinden İşit- tiği şeylerin hiçbirinde zerre kadar mübalâğa yoktur. Bu taş, toprak içinde gördüğünüz yollar hepsi be- yaz bir kâğıt gibi düz ve parlâktı. İçlerinde baykuşların uçuştuğu, fa- relerin oynaştığı bu evler hepsi, | şimdi rüyalarınıza giren kâşancler kadar rahat ve temizdi. Şii bir: kaç hin İişinin “zor — geçindiği bu yerde milyonlarca insan refah için; de yaştyordu. Hâkim olan müstebit bir derebeyi değil, kanundu. Fakat nevmidiye düşmiye lüzum yok. Biz buraya fatih olarak gelmiyoruz. Biz “dünya Uzerinde kanatlar” bu- rada şulhü temin etmek ve medeni- yetin tekrar kurulmasına yol aç mak için geliyoruz. Evet, nevmit olmayın. Bilâkis sevinin. Çünkü biz o zaman size anlattığım rahat yataklarınızda yatarken daima en- dişe, korku içinde yaşıyorduk, Harp Korkusu. Gençliğimizin en (güzel günlerini biribirimizi öldürmeği ta- Ilm etmekle geçiriyorduk, Çünkü © zamanlar İnsanlar haristi, biribir. lerini yiyecek kadar haris, Fakat medeniyeti yıkan bu son harp on - lara iyi bir ders oldu. Ayni za mand& bize, fen adamlarma da! İnsanların biribirlerini öldürmele « rine artık vasıta olmıyacağımız gi- bi müsaade de etmiyeceğiz. Herkes yerli yerinde otursun. İnsanın insa- na kardeş olduğunu öğrensin. Bün- dan böyle artık daimi sulh, daimi medeniyet! BİTTİ i siyasasını anlatıyor ve Yunanistan ile olan dostluk misakına hürmet etmek kararındadır INCIDE Faşist gençleri Halyan zaferini tes'it ediyorlar Roma, 25 (A.A.) — Stefani Ajan- da iş birliği ve Istikrarm teessüsüne | sından: Fransız ve İngiliz guzetele- rinin İtalvanın hattı hareketi dola- TAN NONE Döviz kaçakçılığı Bir gün içinde ve bir parça dikkat edilince, yalnız İstanbul postanesin- de mektup vasıtasile yapılan üç dö- viz kaçakçılığı yakalandı. Evet, bir gün içinde, ve bir parça dikkat edi. lince... Bugüne gelene kadar acaba kaç kaçakçılık yapıldı? Bunun £ sayısını Cenabı kadir mevlâ bilir, Tuhafıma giden şu: Döviz kaçakçı- lığı aşağı, yukarı resmen yapılıyor muş. Çünkü içinde para ve döviz bu- tunan mektuplar taahhütlü mektup- lar. Taahhütlü mektuplarm zarfları posta memurlarmın karşısında ve İçi onlar tarafmdan tetkik edildikten sonra kapatılmıyor mu? O halde zarf- ların içine papeller hasıl girmis? Mu- hakkak, bu işe muvaffak olanlar Za- ti Sungur'un değilse bile merhum Portakal oğlunun çıraklarıdır. Portakal oğlu diyince aklıma gel di: Geçenlerder Portakal oğlunun ırk- taşlarından biri, Almanyada, hakika-! ten şeytani bir zekâ göstererek, mü-| him bir döviz kaçakçılığı yapmıs, söyle ki: Bu Ibni Musa, Nazi partisinin res- mi gazetesi olan Wölkische Beobah- ter'e “bir kâtibe Ihtiyaerm var. Ta- ipler gazete idaresinde X. Y. Z. rem- ine mektupla müracaat etsinler. diye bir ilân vermiş, ve iki gin sonra gazeteye giderek idare müdürüne: — Ben, bir iş için İsviçreye gidiyo- rum, lütfen benim İcin gelecek mek- tupları oraya gönderiniz, Diyerek İsviçredeki adresini miş. Üç gün içinde gazeteye yüze yakım mektup gelmiş. İdare müdürü buna hiç hayret etmeden -çüünkü Almanya- da işsiz ve İş arayan pek çok- mek- tupları almış, gazetenin İsmini ve başlığını taşıyan büyük bir zarfa ko- iyarak İsviçredeki adrese göndermiş. | Alman postanesi, iktidarda olan reji- ver- düğü zarftan şünhelenmediği için her İzaman gösterdiği derin alâkayı ih- gınl etmiş. Halbuki, her mektubun içinde hin marklık bir banknot varmış ve bü - tün mektuplar, ilânı veren o musevi. nin kendi kendine gönderdiği mek- tuplar imiş. Doğrusunu söylemek tâzmmgelirse, zekânm bu derecesi karşısında, insa- nın kaçakçılık süçunu isliyeni takbih- teh ziyade takdir edeseği” geliyor. Fikret ADİL yısile izhar etmekte oldukları endi- şeler dikkate şayan görülmektedir. İyi malümat almakta olan mahafil de bu endişelerin haklı olmadığı, çün kü İtalyanm hasmane hiç bir niyeti bulunmadığı beyan edilmektedir. Bu sebepten dolayı İtalyanm hattı hare- ketinde bir tecavüz niyeti görenler aldanmış olur. İtalya, İngiltere ile olan münasebatmdaki gerginliği iza le etmeğe muvaffak olmağı samimi surette arzu etmektedir. Bu da İtal- yan gazetelerinin takip etmekte ol- dukları hattı hareketle sabittir. Mussolini henüz bir karar vermek istemiyormuş Roma, 28 (A A.) — Roma siyasi mahafili zecri tedbirlerin tatbikine devam edildiği ve İtalyanm Habeşis tan fütuhatı tanmmadığı takdirde I- talyanm Milletler Cemiyetinden çe-| kilmesinin çok kuvvetle muhtemel | olduğuğunu beyan etmektedir. Bu mahafll, büyük faşist meclisi- nin Mussoliniye istediği anda Ttalya- nın Cenevre müessesesinden çekilme- sine karar vermek salâhiyetini bah- şetmiş olduğunu hatırlatmaktadır. Bu mahafil, Duçenin halihazırda böyle bir karar almak İstemediğin! ve 15 Hazirandan evvel İtalyanm şerefi ile telifi kabil bir hal şekli bu- Tunacağını ümit etmekte olduğunu ilâve eylemektedir. Resmi mahafll, İngiltere hüküme- tinin hattı hareketinde vuku bulan inkişafları dikkatle takip etmekte ve bu hattı hareketin nihayet aşağıdaki İ üç hal suretinden birinde karar kıla- cağını zannetmektedirler: | 1 — Statükonun muhafazası, 2 — Muhteşem infirad sistemine | avdet, 3 — Bütün berri Avrupa devletleri nin iştirakile genis bir mesai birliği sistemi vücude getirmek. İtalyanın müsbet bir surette bu işlerde önayak olmağı derpiş etme. mekte bulunduğu öğrenilmiştir. An- İ bulunuyordu. İkaranlık, şüpheli, bir şöhretle, nasıl Yazan: Aleksandr Kerenski Telgrafa şu kısa Ne. 5 " Gelebilirsin, seni astıracağım Bu salonların başında, “ Karadağ kralının kızları, diye şöhret alan iki Karadağ Grandüşesinin iki hemişirenin salonları vardr. Bunlar - dan biri, Milista, Grandük Piyerle, diğeri Anastazi, Dük dö Löyhten- bergden boşandıktan sonra Grandilk Nikola ile evlenmişti. Bunlar, O st ralarda, imparatorice Aleksandra ile çok samimi &geçiniyorlardı. İşe, Rasputin, çariçenin günalını çıka » ran Teofanesin tasvibi ve takdisi ile, bu iki hemşire vasıtasiyle çar ailesi arasına karıştı. Temiz ve saf Teofa- nes, bilâhare yanıldığını anlıyarak Rasputinin aleyhinde harekete gecti ise de o da bir şey yapmıya muvaf » fak olamadı; üstelik, bu yüzden. ça» riçenin tevecelihünü de kaybetti. İki hemşireye gelince: Rasputin, ayağı - nı saraya atar atmaz, onları, İmpa- ratoriçenin mahremiyetinden uzak - Tastırdı. İlk taraftarlarının Ikincisi olan Rus orduları başkumandanı Gran » dük Nikola, harp esnasında Raspu- tinin, büvük umum karareâhını zi- yaret etmek arzusuna dair aldığı telgrafa, şöyle kısaca bir ceva ver- mişti: “Gelebilirsin.. Seni astıraca ğım.,, Rasputin, 1906 da hükümdarla ilk defa karşılaştı. On sene sonra, 1916 senesi kânunuevvelinde, çarm yakm bir akrabası tarafmdan “Rusyanm ve hanedanm selâmeti namma,, öl « dürüldüğü vakit. nüfuz ve kudreti- nin en yüksek mertebesine varmiş Cahil bir “mujik”, oluyor da hükilmdarın sarayma giri- yor ve neticede onun felâketine se - İ bep olabiliyor? Bu hususta, biraz evevl söylediklerimde de anlattım, ki “Mukaddes şeytan" ın saraya İn- tisap etmesinin devlet işleriyle hiç - bir münasebeti yoktur. Onun mem- leket politikasma müdahalesini, bir hükümet rejimi (hattâ mutlak idare usulü halinde bile.. ki 1905 senesin- denberi mevcut değildi). addetmiye imkân olmadığı gibi Rus yaşayışına uygun herhangi “Asyaf bir hülieümet şekli” telâkki etmek de beyhudedir. Rasputin, Romanof hanedanı sara- yınm tarihinden mili tarih sah nesine atlıyabildiyse... buna, tamamiyle tesa- düfi bir sebep, tamamiyle şahsi bir âmil « doğuşuyle.. terbiyesi ile. ru- bi teşekkülü ile Rus olmıyan Alek- sandra Feodorovnanm hareketi - salk olmuştur. Evlenmeden evvel prenses Alis dö Hes - Darmştad ismini taşıyan im » paratoriçe, İngiltere kraliçesi Viktor yanm torunu (Alis ismindeki kızınm kızı) idi Onu, üçüncü Aleksandra, oğlü Çareviçe slmasmı, kraliçe Vik- torya teklif etmişti. Şunu da bilmü- nasebe söyliyeyim ki, harp esnasın » da, çariçeye isnat olunan Almanlık, esnssız bir şeydi; o, terbiyesi ile, gi- dişi le, İngilizleri sevişi, Almanlar » a a a tmcı maddenin İlgası olacağı mütg- Jeasmdadırlar. İtalya konsey toplantısına bigâne ! Roma, 25 (A.A.) — İtalya, Millet- ler Cemiyeti konseyinin toplantısının talik edilip edilmemesi meselesine karşi tamamen bigâne kalmaktadır. Bu İşle #lâkadar olan iyi haber alan mahafilde tebarüz ettirildiğine göre Talyanın. bu toplantıya hattâ bir mi şahit dahi yollamaması pek muhte- meldir. Zecri tedbirlerin arttırılması isteniyor Londra, 28 (A.A.) — Siyasi maha fil, zecri tedbirlerin mali olanlarının muhafaza edilmesi lâzım olduğu mü taleasında bulunmaktadırlar. Çünkü | Mussolini, Habeşistanda teşkilât vü- cude getirmek ve memleketin meç- hul mntakalarmı meydana çıkar - mak programını tatbik için İngilte- re veya Fransada bir istikraz akdet- mek mecburiyetinde kalacaktır. Ro- ma hükümeti üzerinde yapılabilecek yegâne tazyik, mali zecri tedbirler- dir, Ekonomik tedbirleri ile bazı dev eak İtalyanm Londra sefiri Grandi İngiltere Hariciye Nezareti dalmi müsteşarı Van Sittart'a İtalyanm İr giltere ile bir mukarenet vücüde ge tirmek ve Avrupa mesai birliğinde- ki mevkiini ve vazifesini almak ar- zusunda olduğunu bilrirmiştir. Bu mahafil, bu gayeye varmak için en iyi çarenin Milletler Cemiyetinde bir norm yapılması ve hilhasaa on al- 'etlerin ve bilhassa cenubi Amerika eilmuriyetlerinin zecri tedbirleri tat- hikten vazgeçmelerinin ehemmiyeti ikinci derecededir. Diğer taraftan Filistindeki kargasalıklar dolayısiyle İtalyan emperyalizminin gayeleri hakkındaki endişeleri artan muhafa- zakâr mahaefilin İtalyaya karşı daha haşin bir hattı hareket kabul etmiş aldıreları Ağrenilmistir. Tercüme eden: M. Râsim OZGEN cevabı vermişti ! dan nefret edişiyle tam bir İngiliz « di. Almanca konuşmasını sevmezdi; oğluna, bu lisanı öğretmiye bile Jü- zum görmüyordu. Genç, şen ve güzel “Vindsor güneş parçası, nm, bir gün, on yedinci asır hayatı yaşıyan kendi içine çekilmiş, pek inatçı, dini taassuba dalmış müstakbel Moskova çariçesi olacağımı, bu sevimli ve gü- ler yüzlü prenseste betbahtlık to - humları saklı bulunduğunu kimse tahmin edememişti. O, kanmda, hem anasmın derin mistikliğini, hem de ailesinin erkek çocuklarına musallat olan hemophlie hastalığının nakil kabiliyetini taşıyordu. Aleksandra Feodorovna ile Rasputinin kaba yü- zü bir araya getirilince, “İsanm ha- vatı,, milellifi meşhur adam...Hes ai- lesinin, gene Alis ismindeki kadını- nm, çariçenin anasmm taşkm bir mistiklik ve heyecanla, uzun sene » ler, sevdiği David Strauss hatıra gelir. Bu Alis, kraliçe Viktoryanm kızıydı ve 1862 de evlenmişti. Rus imparatoriçesi olan kızı Alisi, 1972 de doğurdu. Bu kız, Rus sarayına gelir gelmez, facialarla karşılaştı. Kocasını, sık sık suikastlerin tehdidi altımda gör- dükçe sinirleri, zihniyeti bozuldu. Genç, yeni fikirli Ingiliz prensesi,dev re devre İstihale ederek orta çağ ha- yatı yaşıyan bir rus İmparatoriçesi haline geldi. Mecburi bir şekilde or- todoks dinine ihtida ettikten sonra (Rusya çarınm ortodoks olmıyan bir kızla evlenmesi bü mecburiyeti tevlit etti) yeni dinine bütün bir te- haltikle sarıldı; dninin en iptidai ve hurafevi merasimine bağlı mutaas- sip bir ortodoks oldu. Ziyaretler, mukaddes eşyalar, takdis olunmuş Saç lüleleri, tasvirler, haçlar, çm - graklı aziz resimleri, rahip ve rahi - beler, ziyaretçiler, serseriler, mukad des adamlar, keramet gösteren de - Mler, onun İymanmda mühim bir yer işgal ettiler. Her duasmda, bir erkek evlât, bir veliaht İsterken ken dinden geçerdi. Yazık, ki on sene duası müstecap olmadı, Memleketin müküddes adamlarından bir hayir göremediği için hariçten keramet sahibi adamlar celbetti. Bunların en meşhuru Filip isminde bir Liyonlu idi. Çarla çariçe, onun tavsiyelerini, talimatını bütün dikkatleriyle tatbik Jediyorlardı. Öyleyken, velleht, bir türlü vücut bulamıyordu. Rasputi « nin müstakbel hamisi Teofanes, o « nun, sahte bir kerametçi sıfatiyle, Yeüneü Aleksandr ile İkinel Nikola- nm ruhlarını biribiriyle görüştürdü. ğü için, bir cin tarafımdan çarpıldı - ği söyleyince, Filipin yıldızı sön « dü ve Liyona iade edilmesine sebep oldu. On senelik evlilik hayatından son- ra nihayet, çareviç Aleksi doğdu; İfakat doğuşu, anasıma pek pahalıya mal oldu; çünkü çariçe, o andan İti- baren tabii ve makul yaşayış şeral - tinden ayrılmıya başladı. Aleksandra Feodorovna, o zama - na kadar, ailesinden başka bir çey düşünmüyordu. Doğurduğu günden itibaren düşüncesini değiştirdi. Dev- let işlerine alâka göstermiye başla - dı ve bu İşlere hasrettiği dikkatini derece derece arttırdı, çünkü devlet relsliğini, artık, yalnız kocasmın yüksek kudreti telâkki etmekle kal- miyor, onu bir de oğlunun istikbali bakımmdan gözönünde tutuyordu ve istiyordu ki, oğlu Aleksi hakiki bir mutlak hükümdar olsun. Mütehak- kim imparatoriçe ikinci (ONikolanm takip ettiği şekilsiz ve uysal idare usulünü, bir hakiki çara yakıştıramı- yordu ve bu kanaatini, bir müddet sonra, kocasina yazdığı bir mektup- ta şu cümlelerle anlatıyordu: “Yeni bir Büyük Petro ol! Onlara (nazır - lara) kudretini göster; onlarm sen- den korkmaları, iktidarmım esası » dır. Fakat ölüm, Aleksiyi tahta götü- İren yolun Üzerine gölgesini sermiş» ti; ana tarafından gelen esrarengiz irsi hastalık, çariçenin oğluna elini uzatmıştı. O, genç kardeşi İle iki ye- ğeninin ve amcasının Hemopbiliden öldüklerini evvelce görmüştü. Şimdi de sıra Aleksiye gelmişti, Oğlunda hastalık ârazmm görün- düğüne şüphesi kalmadığı zaman, çariçenin ne gibi acı hislerle kıvra » Dacağını tasvire lüzum var mı? Bu doğumun maddi neticeleri ve bun - larm tevlit ettiği ıstıraplar, İmpara- toriçenin sıhhatini maddeten ve ma- nen tahrip etti. TArkası var)