No. 98 Yazan: MITHAT CEMAL Suratımdan anlamıyor musun herif? Evde değilim işte! diyecekti BAlâ susuyorlardı. Ve gözleri biri- birinden tavanlara, halılara kaçıyor- Bir aralık prens başmı çevirince ri ona acıyormuş gibi hazin Bözlerle o bakdr. Prens, bu oads- Miu kendisine ne diye acıdığını dü- tünürken, Vasfi nihayet anlattı: “ Akşama yiyecek ( ekmekleri Yoktu, ekmek parası istiyordu... $ bir canavar tamamen canavar Sakallı Vasfinin de bir insan vardı: mahallede herkesten menfast için geliyormuş gibi tahmin sezmiş ve bu, onda zorla nefis uyandırmıştı. Açlık- bu Prensten bir şey İstemi- Bir menfaat beklemeyerek 'e gitmekte,Prense müsavi ol- gibi, bir gurur duyuyordu. Ma- ilerden para alıyordu: çün- K da onun gibiydi. Fakat e asla ! Bugün o gururunu ybetmiş, istememek için üç gün- Senberi neler çektiği borç parayı ni- Büyet Prensten istiyordu. Prens ilk defa Tica edilen bu pa- d her cumaki nazik çehresile ver- 1, BİF ay sonra yine bir cuma, Sakal- Vasfi, prensin karşısında başının İvi vaziyetlerile oturunca, Vasfi iv istemeden prens hareme ; elinde parayla döndü. ye hayet bir cuma Sakallı Vasfi- © Eşek, prensin köşkte olmadığını yedi Karşı karşıya çuşak bekli » » Vasfi bekliyordu. O, halbuki fin para istemeğe gelmemişti. mi defa borç aldığı için bugün bu- Yecekti £ ; şi prense ağır bir mektupla göndermek |l: Vasfinin kafası karanlık odada için Allahtan bir para bekliyordu; | bu gece bir bombe kadar korkunçtu. yazacağı kâğıtlaki hakaret edebiya tını paradan evvel hazırlamıştı. Ge-| © esokaktan geçen simitçi de artık veresiye vermiyor, Sakallı Vasfi ve karısı aç yatıyorlardı. Evin mutfa- ğı zaten haftalardanberi tek kw crma hasret olmuş, serin, karanlık bir odaydı. Senihanın hırkasındaki son pişirdiği yemek ko- kusu da günden gine azalıyordu. Fakat Vasfi kadar Seniha da bu sc- falete katlanıyor, genç kadın sakal. İi ve parasiz kocasına oyun etmi - Bir aç adamın bir karanlık odada düşüneceği en kızıl şeyler gözlerinde yandı. Bu cinayetlerin bangisini beğenmeliydi? Yankesicilk mi? Ka- tillik mi? Fakat bunlar için Sakallı Vasfi de olmıyan birtakım meziyet- ler şarttı. Nihayet işliyebileceği ci- nayeti buldu. Fakat bu o kadar korkunçtu ki, kendisinden bile sak- ladı . Adnan romanını yazıyordu Adnan mermer yalm loş ihtişa » yordu, Zaten Sakalir Vaafinin * bülnmda her hafta daha güzelleşen ıstırap İçinde tek tesellisi karısının | Belkisten, bu akşam, Abdülhamide kocaman namusuydu. Onun da Se -|daha artan garazla döndü. Aksa - nih efendi gibi tekaudiyyesi ve fırı -| aydaki evinde, petrol limbasının gelişi prense bir teşekkür ola-|n olsaydı da fakat Senihanm Maci- | mavi abajuru altında romnına eği'- ek ve köşke her defa para (için |de gibi erkeklerle mektupları vaka -'di. Yıllardanberi bitmiyen bu kitap Bulmediği anlaşılacaktı. Prensi bul - |lansaydı daha mı iyidi? Seniha hiç | Adnanm kibirlerinden biriydi. Eseri canı sıkıldı. hş Pirdenbire köşkün bir yerinden ag rem koştu. Billür parça» Hensiyen sesile: > Rıdvan Ağa bilmiyor, prens hizmetleri buradalar efendim! dedi. bozuldu. Vasfi merdivenden uşak öfkeli gözlerle ha- Yağasmı kolundan yakaladı, elile, Tig n$6 demek olduğunu soruyor- Ha; Mene mağası, uşağm kulağına, böyle emrettiğini fısıldadı; ye yol göstermek için koştu. Hasan çok öfkeliydi. Bu Uğaklar kadar Prens Hasan : Prenses Bahirenin pâ- aşıyorlardı. Prem k merhametli ka Hasan, onun odağıttı- kı, Jakalara arasıra mâni oluyor, & bu sayede âmir tavrı ta- du. İşine geldiği İçin pren - U itirazlara 8es çıkarmıyordu. İyi bügtin Vasfinin kapıdan ko- razı olmadı. Prens Hasa- çok söylendi. Kaşka Vasfi odaya girerken Prens dağ, * öfkeliydi. Prenses Bahire ©- prens: yi B değilim İşte! ei Karısmm birçok acı lâ- Me sebep olan Sakallı Vasfi- Aas bu günden itibaren garaz Ran ara ig 0m iy Sakalı Vasfiye uşaklar pren - akte olmadığını söylediler. Piyy 1, Sündüz dalma açık duran ka Bing Asfinin yüzline kapıyorlardı. i Serki Doryanda), (prens hazretleri avda) de- Şihde sahibi olmıyan bu köş- Skallı Vasfi her prensin ve prensesin sorarak dönecekti. Fa - kısaca (Prens hazretle- ; bunun da o ka- il bir erkekle söylenmemişti! İnsan zekâsını art- tıran açlık içinde Sakal Devlet Demiryolları ve Limanları işletme Umum İdaresi bitmedikçe bir romanını yedi yılda yazan Fransız müellifine benziyor- du. (Arkası var) mn ilânları Devlet Demiryolları Eksiltme ve Arttır- malarına girenlerin nazarı dikkatine 7-5-936 tarih ve No. 3297 resmi gazete ile neşir olu- nan “Nafıa işlerine aid eksiltmelere girmek isteyenlerden kapıyorlardı. nar, içine giremediği bu yet Sakallı Vasfinin bir nefsine dokundu. Te- artık gitmiyor, borcunu HOLANTSE DANK ÜNİ KARAKÖY PALAS - ALALEMCİ HAN aranacak ehliyet vesikaları,, talimatnamesi idaremiz iş- lerine girecek olanlar da şamil olup daha evvel ilân edil- miş olsa bile 1-6-936 dan itibaren yapılacak eksiltmeler için tatbik edileceğinden alâkalıların şimdiden bu ve- saiklerin tedarikine tevessül etmeleri lüzumu ilân olunur. (2787) KASADA SAKLADIĞINIZ . DARA KURU BİR ÇEŞME VAZİYETİNDEDİR ONU FAİZLE DANKAYA VERİNİZ HUSUSİ ŞARTLARIMIZ SOKURUZ giz Ra TAN | mikrofon operâsi; 22: Yabancı dillerle ney- İP A FAYDALI İ BİLGİLER e a Bugünkü Program Istanbul 18, Dans musikisi (plâk),19.— Haber- ler, 19,15 Muhtelif plâklar, 1930 Sıhhi kon- ferans, Dr. İbrahim Zati (o (İçtimei hasta- klar), 20,— Halk muikisi: Sivaslı Veysel ve İbrahim, 2030 Stüdyo orkestralar, 21,30 Son haberler, Saat 22 den sonra A nadolu ajansının gazetelere mahsus havadis servisi verilecektir. Ankara: 1230 Plik yayımı ve Ajans haberleri, 19.40 Sporcu konuşuyor. 19,50 Plik yayı. mi, 20,10 Karpiç Şehir lokantasında nakil. 2030 Ajans haberleri, 20/40 Karpiç Şehir lokantasmdan nakil, BUKREŞ 18,15: Stefanesku orkestrası; 20.10: Sar- kılar; 21,15 (1875 m): Atencadan nakil: Senfonik konser; 21 (364 m.): Dans mu-| sikisi; 2245: Plâk; 23 (1875 m): Plâk| konseri, İ VARŞOVA İ 18, Viyana musikisi; 19,10: Org mu- sikini « Muhtelif; 2i: Konser akli; 22: Radyo piyesi; 22,35: Leh şarkıları; 23,15: Kuartet konser Dans plâkları, ,45: Mizahi 23: Haber- BUDAPEŞTE 19,30: Yaylı kuartet; 20,30: Musiki pi yes; 2250: Haberler; 23,10: Salon orkes- tası; 24: Çingene musikisi, MOSKOVA isik Sovyet komposisyonlu rleg'in eserlerinden şarkılar; 21: Kısa Dalgalar Berlin z Çalışma sastleri: Saat 10.45 — 1420 ; Ii Wmve3i, 45 m Saat 15.00 — 1 1138 m Sani 19 — 2335; 25, 49 m ve 4 8m Londra Ça.ışma saatleri: 10 — 1220 4 2558 m ve 31, 55 m Saat 15 — 1545 ; 16 Sö m 87 m Sani 16 — 18: Gösterilen İ isi. 1982 m 25. 29 m ve - 14,18 — 230 ; Gösterilen 2 veye U posa 19. 6t m 25, Sm. Sİ, 55 ve d9 10 m. Sinemalar, Tiyatrolar * TEPEBAŞI OANFİ TİYATROSU Bu akşam sant 2030 da (Bir Kavuk Devrildi), tarihi komedi 4 perde, Ya- zân Müsahip zade Celâl FRANSIZ TİYATROSU ; Saat 21 de Pr. Zati Sungur. Manyatizma, Spiri- tirma, Fakirizm ve İpnotizma numa raları. Birinci program bir müddet daha devam edecektir. Bugün 16,30 da Muallim ve talebeler i- çin matine, Adam gerindi. Uzakta, denizin ih- tiyar bir çerkes halayığınki okadar temiz ve buruşuk yüzünde, bir sıra kara fatma gibi sıralanmış çöp mav- | naları, küğittarı bir catana tarafım.! dan çekiliyor, arkalarında kapanmış| bir sıyrık halinde kabuklu bir iz bıra- kıyorlardı. Her gün, ayni saatte, bu manzara yı görürdü.Bazen deniz coşar,mavna ları akıntı geri çeker,o zaman çatana nm bacasından alevli dumanlar fışkı- rır ve makinenin sesini, nakil deniz. sahile kadar, korkunç bir rüya ile &- kışmış bir kalp helecanı kadar vuzuh- la getirirdi. Kalktı. Saray burnundaki “kâşane,, sinin şahneşinine ilerledi, yavaş ya- vaş tarablus kuşuğını çözmeğe başla» dı. Fakat bu, uzun sürüyordu. Gitti. Surun bir duvarmda, kimbilir ne İş İ- çin yapılmış bir halkaya, kuşağnm ucunu bağladı. Gerdi. Ve cezbeye gelmiş bir mevleviyi durduracak bir hızla döne döne kuşağın helezunun - dan sıyrılmağa başladı. Gittikçe sü- rat iktisap ediyordu. Kuşak bitince yere düştü. Kafası scrmişt. Fakat güldü. Bir müddet sırtüstü yerde kal| dı. Öylece havaya aptal aptal bakm- dı, Aman ne rahattı bu yatış! Hem| güneşte ne ısınıyordu. Acaba şu da- kika onun tattığı kadar güneşten hiç bir kimse zevk duyuyor mıydı? Ha- yır. Fakat bu vuzuh ne idi? Niçin bu kadar hafiflemişti. İşte vücudü ile w- zanmış, yerde yatarken, sanki başka birisi imiş gibi kendini görüyordu. Yerde yatan kendisi değil miydi? E- vet. Ayakta duran kimdi? O da ken- disi. Ikisi de o mu? Evet. Buna şüp- he yoktu. Ikisi de kendisi idi. O aralık, bir bekçi geçti. Maşı de niz kenarının çakıllarma karışmış, Şa kağından ince bir kan sızan bu vücu- da baktı. Ayağile itti: — Kalk, dedi, burada yatılmaz, ya- sak, Hem şimdi Hünkâr gelecek.. Me- rasim var, Vücut cevap vermedi. Kıpırdama- dı. Gözlerini bile açmadı. Bekçi hay- retle baktı, Acele acele oradan ayrıl- dı. Adamın ayakta duran tarafı düşü- nüyordu. Bir senedir, orada “kâşüne,, ismini verdiği bu surlar arasmda bir rdu, Kimse ona bir gey söylememişti. Kaç defa | bekçi onu, gezinirken görmüş, sesini çıkarma. miştı. Şimdi yerde yatıyor diye niçin da- rılıyordu? Dünyanm üstünde yaşa- mağa hakkı yok mu ? Yaşamak. * Mütarekede bir İngiliz zabiti il dost olmuştuk. Wels Marvin, alel mum İngilizlerin aksine olarak küçük yapılı, k bir gençti. Henüz on do- e * TAN : Bu akşam Naşit.Halide ve arkadaşları müsameresi, * MELEK ; (Broadvay Melodi) ve (Monte Kristo). * ELHAMRA : (Adalar Şarkı) ve (Sevda Gecesi). İPEK : (Klo-Klo) ve (Kaplan Kız). TÜRK : (Kanun Kuvveti) ve (Dede). SARAY : (Zevk Gecesi) ALEMDAR ; (Köniksmark) ve (Su- ran Banyoda), : (Sevmek Yasak Me) ve (Ö- rgası), (Köniksmark) ve Arslan .... . KADIKÖY SÜREYYA: (Aşk Bando- su). Davetler, Toplantılar DAVET Osküdar Askerlik Şubesinden « Şubeye bağlı henüz sevkedilmemiş 316 - 330 Deniz srnıfmdan olan 330 doğumlular dahil) doğumlu erlerin 22 Mayıs 936 gü- nünde Şubeye gelmeleri ve bedel verecek lerin bu günde Şubeye müracaatla bedelle- rini vermeleri ilân olunur. Hastane Telefonları ——— Cerrahpaşa hastanesi Gureba hastanesi Yenibahçe Haseki kadınlar bastaneşi 24553 Zeynep Kâmil hastanesi Üsküdar 60179 21693 Kuduz bastanesi Çapa 22142 Beyoğin Zükür hastanesi 43341 Gülhane hastanesi Gülhane 20510 Bakırköy Akıl hastanesi Şark Demiryolları Sirkeci 23019 Devlet Demiryolları Havdarmaşa 42145 Kfalye Telefonları İstanbul İttaiyesi 242272 Kadıköy itiaiyeri 60020 Yeşilköy, Bakırköy, Büyükdere, Üsküdar irfaiyesi 60625 itiaiyesi 44640 Böyükadı ievbeli, Burgaz Kmah me takaları için telefon santralımdaki O Mmermara vanem demel K#fiMiş IKTİDARA /7 İHTIYARLIĞI Ni YOK EDER Tafsilât; Galata P.K. 1255 Hormobin 3336 İyon bulmak pek müşküldü. Fakat o kuz, yirmi yaşında olduğundan mr dır, nedir, hayatında hiçbir kadm ile münasebette bulunmamış olen Mar- vin Istanbula gelir gelmez, ilk iş o- larak kendisine bir Türk mahallesin- de pansiyon aramıştı. Onu, esasen bu vesile ile tanımıştım. Bilhassa o za- manlar, Türk aileleri arasında, pansi- aradı, taradı, buldu . Marvin, bana, kendisini Istanbulun seyyah kitaplarındaki klâsik yerle rinden başka yerlerini gezdirmemi ri- ca etmişti. Haliçten başladık. Her gittiğimiz yerde Marvin kendisine ah baplar peyda ediyordu. Bunlarm için- de, Balatta yüz yaşını aşmış ihtiyar bir kahveci de vardı. Bir müddet sonra, beş günde bir, sivil giyinip kaybolma- ğa başlamıştı. Bir, iki gün görün- mez, Sonra, eve, gözleri çukura kaç mış, üstü başı sefil bir halde gelir.| vi gehri gezmeğe beraber çıkar- dık, Bir gün beni beklemediği bir sıra- da, onu ziyarete gitmiştim. Kapımı İ vurdum. Seslendim. Biraz beklememi İrica etti, Iki dakika sonra gelip ka pıyı açtı. Tuhaf bir hali vardı, Gözle- ri kaymış gibiydi. Konuşurken gayet hafif bir sesle konuşüyordu. O gün, garip sözlerde söylemişti. Meselâ: — Evet, Buna eminim, diyordu, ben Mustafa çavuşu -bu ihtiyar kah-| vecinin ismiydi- eskidenberi taniyo - rum. Ama nereden? Hattâ kahvesini, Balatın girintili, pis çarşısmı da tanr- yorum. Seninle gezdiğimiz yerlerden pek azı bana yabancı. Vâkta, ben İs- tanbülun birçok taraflarını kart pos- tallarda gördüm. Muhtemeldir ki; on- lardan kalma bir intibam tedaisi ile bende böyle bir his uyanmış olsun. Fakat Mustafa çavuşun da resmini görmedim ya? O bunları söylerken, ben odada ba- yıltıeı bir koku duyar gibi olmuştum. Bu koku nereden geliyordu? Gözle- rim tütün tablasma , Belki İngi liz sigaraların kokusu idi. Fakat Marvin dört, İyaklarımızın dibinde çakıları Esrarkeşin iki ölümü ———————— Fikret ADİL yağla kirlenmiş olduklarmı gördüm, meseleyi anladım: Marvin esrar içi- yordu. Uç gün sonra onunla Sarayburnu na gitmiştik. Harap surların üzerine gelince Marvin: — Burada manzara pek güzel, de- di, oturalım mı? Güzel bir gündü. İnsan denize ba- kamıyor, güneşin pırıltısı buna mâni oluyordu. Çok sıcak ve çok aydınlık bir himam kubbesi altmda imişiz gi- bi buharlı bir hava vardı. Deniz. a- ıslat. yor, fakat çekilir çekilmez çakular hemen kuruyordu. Marvin cebinden paketini çıkardı, bana bir sigara verdi. Sonra yeleğinin cebinden bir deste sigara kâğıdı çi- kardı, iki kâğıt aldı, tükrükle biri rine yapıştırdı ve eski bir esrarkeş itiyadı ile kusursuz bir çifte kâğıt sardı. On, on beş gün evvel esrar içmeğe başlamış birisinden bu kadar maha- ret ummadığım için şaştım. Marvin sigarayı yaktı, gapkasınn altma koyup demlenmesini bekledi. Bir dakika sonra şapkayı kaldırdı, içine dolan dumanı kaybetmemek İ- çin yüzüne kapadı ve bütün nefesile çekti. Böylece, ayni muameleyi tek - rarlıyarak, sigarayı bitirdi, Şimdi Marvin dalmıştı. Gözleri de- nize dikili, ara sıra yüzü: $ tit. reyişler oluyor, bazen büyük bir kor. kuya düşmüş gibi dudakları takallüs edip beyazlaşıyordu. Tam böyle bir anmda, birdenbire yerinden fırladı, kesik bir sesle: — Buldum, dedi, buldum. Ban bu. rada Yaşadım, Ben evvelden burada yaşadım. Yemin ederim yasadım. Müthiş bir korku ve şaskımlık için. de kalmıştım. Deli mi oluyordu, yok“ sa bu, geçici bir buhran mı idi: — Marvin, dedim, kendine gel! — Şu anda hissettiğim kadar hiç- bir zaman kendimi bu derece kendim- de hissetmedim. Sana yemin ki, ben, evvelce burada yaşad tersen isbat edeyim. Iste düğün kalenin şahneşinindeki duvar- da bir halka olacak. Biliyorsun ki, bus raya.bugünkü ben daha ilk defa ge- tiyorum. Gel gidip bakalım. Belki o- rada eski bana sit daha başka şeyler tuluruz. Marvinin sesinde o kadar inandırı- cı bir mâna vardı ki, kendimden şüp- he etmeğe başlamıştım. Gittik, Mar- vin, oralara gayet alışık adımlarla yürüyordu. Biraz evvel söy re, şahneşine gelince elini uzattı: Orada, hakikaten, örümeeklerle ör- tülü kimbilir ne iş için yapılmış pas- kı bir halka vardı. Ikimizde de betbeniz kalmamıştı, dura kalmıştık. Biraz sonra Marvin elile kendini takip etmemi işaret ede- rek ilerledi. Surun arka tarafımda bir merdivenden, emin adımlarla inm başlaâr, bir kovuğa gelince durdu. Heyecanı fevkalâde 'di, şimdiye ka - dar hiç duymadığım ve kat'iyyen Marvinin olmıyan bir insan sesile: — Müthiş, dedi “küşüne,, ye geldik. İçeriye girdik. Karanlık bir taş o- da İdi. Marvin çakmağını yaktı. İçe- risl sliprüntü dolu iğii Tiksinmeden elleri ile onları karıştırdı. Bunlar çü- rümtiş bir ot mindere ait süprüntü - lerdi. Onların arasından, Marvin ara ya araya bir esrarkeş kabağı buldu ve bana uzatarak: — Artık, dedi, inandın mı? Daha fazla duramadık, ikimizde o radan ve biribirimizden kaçtık. * Üç gün ona gitmeğe cesaret ede- medim. Fakat dördüncü günü, otur. duğu evin sahibi bana geldi ve: — Uç gündür, dedi, kayıp senin İn- giliz. Kıt'asından da aradılar, Hattâ bizden süphe ettiler, istintaka çekti. ler. Baş belâsı oldu bu herif, Esyala- rm alıp götürdüler. Derhal aklıma Sarayburnu geldi. Filhakika Marvini orada bulduk. | Başı deniz kenar çakıllarma ka rışmış, şakağından ince bir kan sizi yor, elinde çilrümlüş hir kabak tutu- dikkâtle bakmea, tabladaki sigarala- rın hep el ile sarılmış, ve sivah bir yordu. Fikret ADİL