eTT TÇ FAŞ TRAR T -— TAN EKONOMİ BORSA - PİYASA Türkiyede peynircilik işleri Kars, hayvan besleme şeraitinden dolayı peynirciliğe elverişlidir İstanbulda 120 kuruşa satılan gravyar pey- nirlerinin fiatı Karsta ancak 40 kuruştur Türkiye peynir ihraç etmek için ne yapmalıdır? Böyle bir bahse girme - den evvel, Türkiyedeki peynir imalâ- tmı tetkik etmek lâzımdır. Yapılan tetkiklere göre, 932 senesinde Tür - kiyede 65 bin kilo Gravyar, 2 mil- yon 120 bin 808 kilo kaşar, 31 mil- yon 232 bin kilo da beyaz peynir i - mal edilmiştif. Peynir imalinde Kars birinci derecede gelmektedir. 932 senesinde yalnız Karsta 240 bin kilo kaşar peyniri yapılmıştır. Kars mıntakası hayvan besleme şeraiti iti- bariyle, peynir imaline en uygun bir mıntakadır. Böyle olduğu halde, “ Karsta hayvan servetine nispetle pey “ nircilik inkişaf edememiştir. Bunun “ en mühim sebebi, nakliye ve saire gi- bi masraflarım çokluğundan ileri gel- mektedir. Bütün bu masraflar kilo- da 16 kuruş bir pahalılık yapmakta- dır. Bu yüzden Kars peynirleri, İs - tanbül piyasasında Trakya peynirle- rine rekabet edemiyor. Halbuki Kars ta yapılan Gravyer peynirleri, kalite itibariyle yüksek olmakla beraber bunların iç piyasada sarfiyatı pek azdır. Bunun en mühim sebebi yu- karda da yazdığımız gibi, bu malın pahalı oluşundan ileri gelmektedir. Halbuki İstanbulda kilosu 120 kuru - şa satılan gravyar peynirleri, Karsta 40 kuruşa, satılmaktadır. Her şey - den evvel, aradaki bu farkı azaltmak lâzımdır. Kars peynirlerinin sürümünde ikin €i bir sebep daha aramak lâzımdır. Gravyar peynirleri perakende satış yerlerinde iyi muhafaza edilemiyor. Bilhassa bakkalların bilgisizliği yü- zünden peynirlerin kalitesi bozulmuş- tur. Kars peynirlerinin sürümünü art - tırmak için bu gibi sebepleri ortadan kaldırmak lâzımdır. Bugünkü şera - it altında, gravyar peynirleri, dış pa zarlara sevketmek imkânları mevcut değildir. Türkiyeden ihraç edilen peynir nev'i daha ziyade beyaz peynirlerdir. Statistiklere göre, beyaz peynir ih- racatı son senelerde azalmaktadır. Beyaz peynirlerimizin başlıca müşte- risi Mısırdı. Son senelerde Trakyada mandıra sahipleri, yağsız beyaz pey- nir imaline daha ziyade ehemmiyet vermişlerdir. Neticede yağsız beyaz peynir Mısır piyasasında rağbet gör- memiş, bu yüzden peynir ihracatı da azalmıştır. Bunu statistiklerle daha kat'i bir surette ifade edebiliriz. 929 senesinde 248 bin 269 lira olan pey- nir ihracatımız 935 senesinde 15 bin liraya kadar düşmüştür. Birkaç sene evvel İstanbul ticaret odası beyaz peynir ihracatınm bu vaziyete düş- memesi için çareler aramıştı. Bulu - nan çareler arasında Trakya mandı- ralarında yağlı beyaz peynir yapılma sını temin etmekti. Fakat bu çare de, temenni mahiyetinden ileri gideme - miş, neticede, peynir ihracatı yukar- da yazdığımız 15 bin lira gibi küçük bir miktara inmiştir. Yün ve yapak piyasa- sında istek var İstanbul yapağı pıyasumda ıstek devam eti bulunması büyük işlerin yapılması - na mâni olmaktadır. Almanyadan talepler devam ettiği müddetçe bu müsait durumun da devam edeceği anlaşılmaktadır. Fiatlar şöyledir: Anadolu 52-53, İnce Anadolu 55 - 571/2; Trakya 66. Ege mmtakasında yeni rekolte ya- pağıları üzerine hararetli muamele- ler olmaktadır. Fiatlar yeniden yük- selmiştir. Yerliler 60 kuruştur. Bu fiattan hafta içinde hazır ve vadeli olarak 40 ton muamele olmuştur. Yerli kıvırcıklar 65-68 kuruştur, Anadolu malları henüz piyasaya gelmemekle beraber bu mallar üzeri- ne de vadeli muameleler yapılmakta- dır. Yapılan satışların fiatları 45 ku- ruş ve miktarı 10 tondur. Muameleler hararetlidir, piyasa sağlam — görül - mektedir. Mersin mmtakasında yapağı fiat- ları yüksek ve piyasa hararetlidir. Bu mrımtaka piyasalarında stok kal - mamıştır. Konyada yapağı fiatr 40 - 46 kuruştur. Dış piyasalarda — Almanyada Türk yünleri için son hafta içinde il- No. 5 Âdemle Havva Bürhan CAHİD Eski adamlar acayip oluyorlar. Akıl- larma esince — diktatör gibi ku- manda ediyorlar. Sonra kırdıkları potu anlayınca gönül almağa kalkı- yorlar. Birdenbire İstanbula dönmek isteyişimden kuşkulanmış olacak: — Vazgeç canım, istersen birkaç gün de çiftliğe gidelim, eğlenirsin. Yengenle ben orada kalacağız. Sen burada akranlarınla lıtedlğin gibi gül, eğlen! * Dedi. Dedi ama bir kere midem bulan- mıştı. : Meral'in ve nişanlısınm da 1srar- larma rağmen bavulumu almca İz- tanbula döndüm. İçimde bir damla acı yoktu. İzmire giderken İstan- buldaki maceraları nasıl unuttum - sa, İzmirden dönerken de Bornova- nm dumanı üstünde münasebetleri- ni orada bıraktım. Zaten daha vapur İzmir körfezin- Ege mıntakası pamuk fiatlerinde düşüklük l;ge mıntakası pamük fiatlarmda son hafta içinde 1 kürüş kadar dü- || şüklük görülmüştür. Almanların fi- atları yeniden düşürmüş olmalarının ve dahili fabrikaların da mal alma - makta devam etmelerinin bu duru - mu meydana getirdiği bildirilmiştir. Piyasadaki umumi kanaat bu gev- şekliğin geçici olduğu merkezinde- dir. Son fiatlar 40 kuruştur. Mersin mıntakasmda pamuk piya- sası gevşektir. Bazı cins pamuk fi - atlarımda düşüklükler görülmüştür. Muamele miktarları da geçen hafta- ya nispetle azdır. Son fiatlar şöyle- Parlak 33-34,5, Temiz 32-32,75 ku- ruştur. Dış piyasalarda: Liverpol borsa - sında Amerikan (Middling) pamukla rının fiatları teslim tarihine göre bir İngiliz libresi başına pens ve desim olarak şöyledir: Temmuz teslimi 6,01, İlkteşrin teslimi 5,70. gıli Alma.n ithalât dairesi tarafından mühim miktarda ithal müsaadesi ve- rildiği tesbit edilmiştir. den çıkarken tesadüf karşıma güzel, çapkın bir kadın çıkardı. Daha kamarama yerleşmiş, ayna- nm önünde kendime çekidüzen ve- riyordum. Kamaranm kapısı açık- tı. Koridordan gelip geçenleri gö- rüyordum. Bir aralık kulağıma gevrek, neş'eli bir kadın sesi geldi. — İki küçük çantam daha var. Onları da 21 numaraya yerleştirin! Diyordu. — Oh ne âlâ, benim kamaramın numarası da 22!.. Ve birdenbire burnuma — keskin bir şipr kokusu geldi. Huylanrverdim. Kadın sesi, kadın kokusu, iyi şey- ler.. Kamara kapısınım yanında me - nekşe gözlü, lepiska saçlı bir genç kadım. Kamarota çantalarını yerleş- dirtiriyor. Benim kamara komşusu olduğu- mu anlayınca saçımdan iskarpini - min bağlarına kadar bir çırpıda gözden geçirdi. Gözlerine bakıyor- dum, Bellibelirsiz. bir hoşnutluk sezdim. Doğrusu , yolculukta konuşmasa Yağ çıkarılan bir nevi fasulye ziraati Ziraat Vekâleti sopa fasulyesinin taammümü için muhtelif ziraat mım- takalarmda teşebbüslere girişmiştir. Şimdiye kadar yapılan tecrübelerde, sopa fasulyesinin Karadeniz kıyıların da, bilhassa Trabzon ve Rizede yetiş- Sopa fasulyesi nedir? Nereden gel- miştir. Bunun hakkında elde ettiği - miz malümatı aşağıya yazıyoruz: Sopa fasulyesi, umumi harbe kadar Türkiyede yetişmezdi. Umumi harp- te, çarlık rusyasına düşen Türk esir- lerinden bir kısmı da Mançuriye gön- derilmiştir. Mançuri üsera garnizon- larında bulunan Türk esirleri, orada sopa denilen bir nevi fasulyenin zira- atile alâkadar olmuşlardır. Türk esir- leri arasında Trabzonlu köylüler de bulunuyordu. Bunlar, memileketlerine dönecekleri zaman sopa fasulyeleri - nin tohumlarından tedarik etmişler- dir, Köylüler, Trabzon köylerinde bu tohumları ekmişlerdir. Yapılan bu tec rübe neticesinde yağlı ve çok tatlı bir nevi fasulye elde edilmiştir. Trabzon köylüleri, bu fasülyeye şeker fasul - yesi ismini vermişlerdir. Sopa fasul - yesinin piyasada para etmiyeceği zan nedilerek, fazla miktarda ekmemiş - lerdir. Dört beş sene evvel,Trabzon köyle- rinde tetkik seyahati yapan bir zira- at heyeti şeker fasulyesi ile alâkadar olmuş bu fasulyenin Türkiyede ekil - diğine hayret etmiştir. Bunun üzeri- ne ziraat vekâleti de bunun memleket dahilinde yetiştirilmesine çalışmıştır. Bunun üzerine, Samsun, Balıkesir ta- raflarımda da tecrübeler yapılmıştır. Son zamanlarda ziraat vekâleti, so- pa fasulyesinin muhtelif ziraat mın- takalarında yetiştirilmesine çalışa - caktır. Sopa fasulyesi istihsalâtı, Mançuri de büyük bir mevki işgal etmektedir. Bu fasulye, bildiğimiz fasulyeden ev- saf itibarile pek ayrıdır, terkibinde şeker miktarı fazla olduğu gibi için - de de yağ bulunmaktadır. Mançuride tıpkı zeytin tanesinden zeytin yağ is- yaı,igı'h çıkarılır, Bu yığ Mınçurınm en mühim ıhrıca leı'ı ds. & Amerikaya saulmakudn- Sopı yag'ı. tıpkı zeytin yağı gibi yemeklerde kul lanılmaktadır. Şimdiye kadar yapılan tecrübelerde, Türkiye ikliminin sopa ziraatine müsait olduğu tamamile ta hakkuk etmiştir. Böyle olduğuna gö- re, yeni bir mahsul elde etmek ve so- pa yağı çıkarmak yeni bir kazanç sa- hası daha açılmaktadır. Sopa fasul - yesinden yağ cıkarmak usulü de ta - ammüm edecek olursa yeni bir sana- yi şubesi daha teessüs edecektir. Hayvan Borsası yardım sandığı İktısat vekâletince tasdik edilen hayvan borsası yardım sandığı tali - matnamesine göre borsa icap eden teşkilâtı yapmış ve faaliyete geçmiş- tir. Sandık, ticaret odası yardım san- dığının şeraiti dairesinde teşekkül etmiştir. Sandığm riyasetine hayvan borsa- sı idare heyeti başkanı Rıdvan, aza- lklara da idare heyeti üyelerinden İlhami, Hamdi, börsa muamelâtı müdiri Fazlı, borsa baytarı Cemal se- çilmişlerdir. bile insan kamara, sofra komşusu- nun hiç olmazsa yüzce, vücutca, zevkçe kusursuz olmasını ister. Şu kadımın yerinde abus suratlı bir acu- ze olsaydı halim nice olurdu. Her halde o da benim için ayni şeyi dü- şünmüştür. Bu ilk alâmetlerden sonra işlerin yolunda gitmemesine imkân var mı? Vapur daha körfezden çıkma - dan konuştuk. Antalyada bir mektep başmual- limi olan seyahat arkadaşımla — İz- tanbula gelinciye kadar ©o kadar tatlı vakit geçirdik ki, İzmirdeki ta- ze münasebetleri unutuverdim. Ken- di kendime: — Şimdi deniz üstündeyim. Am- camın ve babamın mmtakaları dı- şındayım. Keyfime ancak kıptu.ı paşa karışır! Kafalı ve benim gibi edebiyat me- raklısı bir genç kadın. Çok iyi an- laştık. İstanbulda sık sık buluşmak vaitlerile ayrıldığımız zaman içim- de garip bir öksüzlük duydum. Onun hem sevgili, hem arkadaş oluşu ben- de bu tesiri birakmıştı. Pa _ş.ı_ı_..__ğ:iâ-..',;:; L L Ona arıyacağımı söyler ve adre- tihsal edildiği gibi, sopadan da sopa | 25 NISAN CUMARTESİ Para Borsası Alış Satış Sterlin 622.— 622.— * 1 Dolaa 123.— 126.— 20 Fransız frangı 164.— 167.— 20 Belçika frangı 80.— 83— 20 Drahmi 20.— 23.— 20 İsviçre fr. 815.— 820.— 20 Çek kuron B6— 92.— 20 Ley 13.— 15.— 20 Dinar 48,— 5S2.— Liret vesikalı 192.— 198.— Florin 82.50 Bâ.— Avusturya ıilııı 22.— 24— ar! 28.— 82.— Zloti 22.50 Zd Pengo 2l— 23.— Leva 23.— 23.— Yen 32.— 34 İsveç kuronu 3l— 33 Altın 965.— 967 Banknot 240.— 2 Çekler Paris üzerine 12.06.— İngiliz üzerine 622.— Dolar 0,79,37,50 Liret 10.08.70 Belga 4.69.90 Cenevre 2,43,92 Leva 64,37,18 Florin 1,17.10 Çekoslovak 19.23.10 Avusturya 4.23,40 Mark 1,97,62 İsveç kuronu 3.12,12 İspanya pezeta 58192 Esham İş Bankası Mü. Kupon kesik 82.— a " . 9.90 L »4 , Hamiline 9.90 Anadolu 4 60 24,50 20100 #Ü— siriedhlyrin 15.— Tramvay 20.— Bomonti Nektar 8,75 Terkos Kupon kesik 12,25 Reji 2— Aslan Çimento 10,65 Merkez Bankası 66,25 Osmanlı Bankası 26 .— Şark Merkez Eczanesi 445 İstikrazlar Türk Borcu İ 24,17.50 » ” 23,05 » ” HMI 23,15 İstikrazı dahili 99 Ergani A B. C. K. kesik Sıwvas Erzurum | Kupon kesik n Mısır Tahvilleri 1886 1 -- —- 1903 TI 90,50 91.,50 1911 III Ku. kesik 83 50 84.50 Tahvilât PPait d ARöbefk LĞ Rıhtim T ü 10,20 Anadolu I veTI Kupon kesik — 44.05 D 46,50 Anadolu Mümessil 50.90 Adananın bir aylık ithalât ve ihracatı Adana ticaret odası tarafından ya- pılan bir hesaba göre, mart ayı için- de Adanaya 713 bin liralık ithalât olmuştur. Bunların başında şeker gelmektedir. Kıymeti 62 bin küsur lirayı bulmaktadır. Adana mıntaka - sına 60 bin liralık yerli mensucat, 39 bin liralrk eenebi mensucat girmekte- dir. Adana mımntakasına bir ay için- de giren ziraat âletlerinin miktarı 36 bin liradır. Geçen sene Adana mınta kasının ithalâtı 326 bin liraydı. Adananm ihracatı da geçen sene- ye nzaran fazladır. Adanadan 641 bin liralık pamuk, 30 bin liralık un, 147 bin liralık iplik, 87 bin liralık bez, 14 bin lralık yapağı satılmıştır. 'ekün itibariyle Adanadan ihraç e- len malların kıymeti 1 milyon 48 bin liradan ibarettir. Geçen senenin mart ayında 521 bin liraydı. simi verirken çok samimi idim. Babam İzmirden vakitsiz gelişime pek sevinmedi. O artık kararını vermişti zaten... — Şu kışı da bir geçir, yallah!.. Diyordu. Sonbahar ve kış benim için pek hoş geçmedi. Artık ) sıkı- liyordum. Sporu seviyor ve keyfi- me giden şeyleri okumak istiyor - dum, Tarih, edebiyat, seyahatnameler, romanlar.. Ama macera romanları değil. Daha ziyade seyahat roman- ları, meselâ bir Japonya seyahati, bir Amerika seyahati.. Afrika çölle- rinde geçen avcılık maceraları gibi. Babam kütüphanemde bu çeşit kitapları gördükçe homurdanıyor. — Karm doyuracak şeyler değil! Diye söyleniyor. Belki de öyle. Fakat şimdilik ka- famı doydurdukları için benim ho- şuma gidiyor. Mektepte şiir, edebiyat meraklısı arkadaşlar var. Parmak hesabı ile hesap makinesi gibi şiir yapıyorlar. (Arkası var) aa Adanadan B. Alp imzasile: “Kırk üç yaşındayım. Bugüne ka- dar birçok memleketler dolaştım. Birçok kadınlarla — tanışıp üç defa evlendim. Fakat nradıgım aşkı bu- yARŞP A in icisi bedbağt o larak ayrıldım. Biri beni de, dün- yayı da terketti. Hem de evlendiği- mizden iki ay sonra öldü. Ölmesey- di belki © zavallı benim aradığım aşkı bana temin edecekti. Çok halim idi. Yalnız evini ve eşini düşünür- dü. Evi ve eşi için her şeyi fedaya hazırdı. Hattâ hayatımı bile. Koca- sı üstünde hüküm ve nüfuz tesis ederek istediğini yapmaktan, yahut evde bir esir gibi her şeye boyun eğmekten uzaktı. İşte tam benim aradığım zevce. Fakat ne yazık ki, o bana iki ay yâr oldu ve o öldük- ten sonra ben onun bir eşini ara- dım, durdum. Bu nerede bulunur, nasıl bulunur? Bunun gayrist — ile nasıl yaşanır ve — mes'ut olmak mümkün müdür? Bana bildirmek lütfunda bulunur musunuz?” Sizin aradığınız bir çeşit zevce değil, bir çeşit aşktır. Çünkü bilir- siniz ki aşkm da çeşitleri vardır. Kimisi aşkla bir oyun oynamak is- ter. Sevdiğinden hotkâm zevklerden başka bir şey beklemez. Kimisi sev- diğini tam manasile esiri telâkki eder. Bu işarette zülme, gaddarlı- ga kadar gitmekten bile çekinmez. Bugün bütün sevgilerde — bu çeşit lerden birine tâbidir. Bazısında ka- dmm, bazısında erkeğin hâkim oldu- ğunu görüyoruz. Biri sahip olan, öteki sahip olunandır. . Fakat sevdi- ğini içinde saklıyan ve onun için her şeyini fedaya hazır olanların sevgisi artık tarihe karışmıştır. Ya- hut pek nadirdir. Sizin üç şansı da denemenizden hirinde rastladığınız gibi ona rastlamak ta mümkündür. Fakat seneler geçer ve belki böyle bir Leylâyı bulacağım derken her şeyi kaybedersiniz. u pesent ve. . hele “İbu kadar gaya iperver olmayınız, ve: düşününüz ki her çeşit sevgide mes- ut olanlar Leylâ ile Mecnunun bi- ribirlerile buluştukları zaman duy- dukları saadeti duyarlar... * Ana ve babanın günahı Üsküdardan “Talihsiz” imzasile: “Daha on sekiz yaşında bir mek- tep çocuğu iken beni anam ve babam akrabamızdan bir kızla evlendirdi - ler. Yirmi senedir beraber yaşıyo- ruz. Hiç çocuğumuz olmadı. Bu yirmi yıl içinde onu sevemedim. Bu- gün otuz sekiz yaşında olduğum halde hâlâ kendimi yirmi yaşındaki kadar sevmek ihtiyacı içinde bulu- yorum. Ve tesadüfler karşıma bir TTT Y 27 - 4 - 9Ö0 SeVıŞM&leY İenvel Tarihe karışan sevgi geg_ Esasen evlâtlarım ü tazyık ile harekete tll"' ğım için şaşırdım...” Bugünkü gençlerin büyük bir inkisara korktuğunuz felâketleri ” receğini sanmayınız. BUt? ber onu karşınıza ç mütedil, müşfik sözlerint” baba, kâh bir arkadaş 9” oğlunuza bu fıknndel g vazgeçmesini tavsiye © lerini anlatınız. Daha zanmadan gireceği m acı neticeler — verebileci öbürgün askere gidince duyacağını söyleyiniz. * mümkünse sevdiği kızın * uzaklaştırıveriniz. 5 grs * Dayak atan kot H.C. imzasiyla : yalnız ev kadınıyım. çıkmam bütün gün çocuğum ile olurum. Böyle olduğu geldiği 2aman sebepsi? yapmadığım bırakmyof ona güzellikle her şeyi #” ve ayrılalım diyorum, beni dövüyor ve bana sonrü » yak ata ata öldüreceğim "" vaziyet karşısımda ben siz bana bir akil veriniz., Hakikaten söylediğiniz ru ise hayatınız büyük bi de geçiyor demektir. ağır muamelelerinden V t için, kendisinin hislerine * Mademki onu seviyorsun! muvaffak- olursunuz. bir kadmı dövmek kal cismen kuvvetli, vücutçe “dâmı dövmek çok müşkü ince taraflarını bulup ong İstemediği şeyleri yapm sine daima sadık olduğu! rin, daima onu sever gö mayr hiç te tavsiye etm kendinizi beğendirirseniz na huyundan vazgeçirebi * Bir yalan — Maltepeden G. imzasiylâ “ Bundan üç sene rede çalıştığım bir gençle ve bir ay sonra nişanlan?! , karar verdik. İkimizde DiT Ş çok seviyoruz. Hatta göt” dahi kıskanıyorduk. Ara tefek olam kavğalardan rar barıştık ve bir birim çok kadınlar çıkarıyor. lar be- öe başladık. Fakat V nimle sevişmeğe, içlerinden ikisi ise evlenmeğe de razıdır. Hayatımın sonuna kadar bu h bi gün evuel umcrlerimhı ğer bir kalemde gelmeyet katl ? Ana - miın günahını ç li mi- yim? Karım çok sakin ve kendi ha- linde bir kadın olduğu için benim dışardaki maceralarıma göz yumu- yor. Daha doğrusu hiç te h Y ah k yerinde çalıştım. rada gördüğü zaman çok kat bir şey söylemedi. O0 ğim zaman bana çok de kızmasın ve özülmesin dürü umumi söyledi gi ölüde kaldiradsölnü değildir. Ona bir iki defa ayrılmak- tan bahsettim. Yarı şaka gibi söy- lediğim bu sözleri sakinane karşıla- 'dı. Ayrılırsak belki o da daha mes'ut olacaktır. Ne dersiniz?” sanız bu senelerin verdiği emniyet- ten ve alışkanlıktan ileri gelmekte- dir. Fakat hiç olmazsa alışkanlık ve emniyet var, fakat bunu yıkarsa- nız yerine geleceğih sizi mes'ut ede- ceğinden emin misiniz? Ya gelen gideni aratırsa?.. Kendinizi boş hul- yalara terkederek evinizdeki ahengi bozmayınız. * Bir babanın endişesi Eskişehirden T. Anlar imzasile: “19 yaşında bir oğlum var. Bir müddettenberi onun rdum. Nihayet anası vasıtasile bu kızla evlenmek istediğini bana ba- dirdi. Oğlum henüz tahsilini ve as- kerliğini yapmamış olduğ uiçin bu izdivacı asla doğru bulmuyorum. Halbuki anası onların çok fazla se- viştiklerini ve birleşmiyecek — olur- larsa sonunda acı bir felâkete uğra- mamız imkânı olduğunu haber verdi. K V akrabamızdan bir kızla alâkadar olduğunu seziyo- |£ yaloıuiı. Kendi gitmiş minin o gün daireye gel hmıç, bana geldi, “sen $ sın” dedi. Ben de ya medim. Çok kızdi. Dahâ | ğır lakırdılar söyledi. V' hane ile gittim, Benimi Şimdi darğınız. Ne yı mı itiraf edeyim mi, tün ayrılayım mı onu kân yok. Çünkü onu Bana bir akıl öğretin.” Kuvvetli sevgüerde bu 'ı*. p.ı-* det ânından çıkmıştır. BU tiği zaman herşey dü demki seviyorsunuz, rılmağa sebep yoktur. ki bu ağır bir kabahat Kendisine hakikati itiraf * gınlık âni geçtiği ve O için, af etmemesine imK* ge e e S Bi