10.000 seyirci önünde! Güzel oynayan Güneş Hakoa ile 2-2 beraber e DA Güneş ve Hakoa takımları bir arada Hakoa ile Güneş ır__asmd_a. çoîgırıl':dır bizim sahalarda gqrmege alışmadığımız kadar g_üzel bir ıîniî; seyretmek zevkine erdim. Df:n ki takımın müsavi kuvvet, tazyik, mü- dafaa hamleleri arasında geçen b_u oyun, on bin kişi kadar tahmmvedı- len kesif bir. seyirci kalabalığına, baştan sona kadar, bir kupa ı_naçmm heyecanlarını yaşattı. Sauk_ı sene- lerce evvel, yine bu stadın tnbux.ılğn üzerinde soluk soluğa takip ettiğim o eski karşılaşmalardan birinin vak- tile zabtedilmiş bir filmi gösteriliyor- muş gibi, ölmüş hâtıralarımın can- landığını ve -o hitır_ılırlı. beraber gönmüş merak ve ı'la_kamm yeniden uyandığını duyar gibi oldum. Istax;: bula geldiğim bir seneden beri %ra:u ra gittiğim maçlarıgı hemen qogılı ' Fenerbahçenin nadir )farşı.la.şnîahî? istisna edilirse - hattâ birinci '— taymlarının gonlarına kadar bile ş'qı; redemiyor, seyretmek taha*rîırxıâglgâım kendimde bulamıyordum. (ıo_ uign n manzara, bizdeki futbol sevı_yest v W yaman bir hızla baştan aşağı, tessıfıra — doğrü yuvarla;ıd:ğ;ıî üphe bırakmıyordu. 'e hK âdi dediködü - in bir gözüne konan ike e :!,ı'u"eîogöıüne konan kendisinden ©e basarak, hakikt fatbol, malSlN ;î:lrgalan içinde tereddi eder g0 VO düşüncelerin duygular ve .bu üş 'doğ:ıırduğyug“lâkaydi ıle,' d_ünkü m:îia. ine bir nevi isteksız]ıklg, zoraki, BEİçZ lmamak için git - tim. Kapıdan girerken: "ŞlifnleG î:ğ; muş gibi tahmin edebilirim: i üç dört gol, ha- kalesini sarafaklax;ı.n aîızlığı. wıîxrıeı( : “Hakoalılar ve gazetçye.ı’ ! : â?:: cğğı(z*ıüneşi yendiler! diye yaza: cağız! diyordum. l a üi tiyarım ki, KaRLER klıî î:âmğınnoktwndaki tam (ıis%er nursa, bütün di B ıldığımı anladım. | itibaren, bizde futbolün ulmak yolu- labileceğine, h“_tm. taze bir ümit- na girdiğine aşıladı ve oyunun 205 bu ümidin _dahi vetlendiğini dUy' nedir ki, yine © dum ve bunün ıtıî:?-ıı,uıîinulilîe'x—inden şöyle konuştüu- lar: er ü Seghığîıaya da_):âşrecuk; ;zuışüâıeâş : Viyanâpog:::nğî elini! Öyle ise on KU bole birkaç Sene- SBİ i!(înîm' folkları her ııauyeşcni G he üz toy s€ ; yeni, henliz ğ Şieı; it:lîuğ'ğğıtyâedüdednm 'yanıl’ış Ş'ıı 4 e ? bön aj he her tarafi dolduran bu doğru idise, cisit “Yorgunluğumuz | binlerce ve binlerce muztarip olacağını düşünerek daha oyun başalamadan mağlübiyetin acı- sıyx': taâî:ığa başladım. Fenerbahçe- yi 5 - 1 yenen bir takımın bütün na- zarları üstüne çektiği, her tarafın hıncahınç dolmasından anlaşılıyor- du. Bir saha, ancak galibiyet b.e_kle_- yen bir kalabalıkla böyle dolabilirdi. Halbuki? O halde bu kalabalık, ne ümit ediyordu? Bütün tahminler_. Vi yana futbolcülerinin lehine olduğu - na göre, yoksa bunlar, bir ikinci ve daha feci mağlübiyeti seyretmek için mi gelmişlerdi? Halkı, belki, bir. için mi ST ekna: Ai ida muvaffakıyetli bir de- gğo elde eden Güneşliler, daha ge- çen hafta, Beşiktaşın akrşısmfla da, tahminin fevkinde bir oyun göster - mişlerdi. Binaenaleyh ? Fakat Haköa ne Altay, ne Beşiktaştı. Fenerbahçe- yi 5-1 yenen bu pmt'esyone.l oyuncu- lar, işte reisleri de iddia eq.ıyorı_:lu l’c_ı. Güneşi yenecekler ve bugu_n bir Vi- yana oyunu göstereceklerdi. Binaenaleyh ben, hakemin düdü - gü çalarken, Hakoa - Güneş maçını değil, daha çok bu Viyana oyununu seyre hazırlanmış bulunuyorflum. Hakem Sadi Karsan, (feskı Galata- sarayın Sıçan Sadi lâka_t.)îlg muf ve meşhur oyuncusu) düdugıfnu çaldı. Güneş takımının kalesinde Saf.a. müdafasmda Yusuf, Faruk,' muavin hattında İsmail - Rıza - Daniş, muha cim hattında ise Rebii, İbrahim, Sa- e kaldı! Yazan: Ali Naci KARACAN —a insanm nasıl | lâhaddin, Refii, Melih sıralanmış bu- lunuyordu. Avusturya takımının yazsam da isimletini bilmediğiniz için, dört bey- nelmilel oyuncu ile takviye edilmiş halde sahay açıktığını söylemekle ik- tifa ediyorum. Oyuna, Viyana müdafaasında kesi len bir Güneş akmiyle başlandı. Sağdan mukabele eden Viyanalı - lar, ilk dakikalarda, Güneş kalesini bir tehlike sağnağı halinde tehdit ettiler: Sol içleri beynelmilel Mauser bu arada idi ki, bir iki bulunmaz fır- ma koyuldular. İlk hayret: Güneşliler, biribirlerine verdikleri seri ve muntazam paslar- İa, durmadan Viyana kalesine ini - yorlar. Bu esnada, Viyanalı Mausne- re mukabele etmek istiyormuş gibi, Güneşten de Salâhaddin, bir iki bu- lunmaz fırsatı mahvetmekte geçik- medi. İkinci hayret: Oyunun on beşinci dakikasıma doğru, Güneşin bir sınıf takımı kadrosile sahanın üzerine yer leştiği, sıkı ve ağır bastığı ve Viyana- hıları tazyika başladığı görüldü. Canlı bir oyun, Hakovanm bütün tabiyesini altüst ediyordu.Viyana mekiği, Güneş hatları arasında evvelâ yavaş, fakat sonra alabildiğine işleyebileceği ge - diği arıyor, bulamıyordu. Vaziyetin sırrı anlaşılıyordu: Avusturyalı pro- vetti. Üç dakika, beş dakika, Görkek "Güb -ıma,uîâ%f’ tularak, soldan, Rebii yolundan hücu Üft e ASA fesyoönoller, bugün, Güneşin enerjik çoclukları karşısında idiler. Ayağa geçen topu bırakmamak şeklinde îkendini gösteren bu enerji, zem - bereklerini alabildiğine germiş kar - şısındaki, Hakoalı oyunculara ilk maçlarındaki pas oyunlarımı tatbik et tirmiyordu. O kadar ki, bazan vüruş- larının bile intizamı kayboluyor gi- biydi Bununla. beraber, sol açıklarının şahsi bir akını sonunda sağ köşeye attığı top dirteğe çarparak içeri girdi ve oyunun yirminci daki- kasma doğru Hakoalılar bu suretle ilk sayılarını yapmış oldular, Üçüncü hayret: Bu göl Güneşi gev şetecek yerde, bilâkis, canlı ve di - rik oyunlarına daha çok hız ve kuv - vet verdi: Sağdan Melih ayağile boyuna Hakoa kalesine iniyorlar ve bu arada Rebii, Viyana kalesi için ha kiki bir belâ, müthiş bir tehlike ha- linde oynuyor. Rebiinin dünkü oyu- nunu gördükçe, on sene evvel Slâv- yayı 5 - 1 yendiğimiz günkü o güzel, mükemmel oyunu hatırıma geliyor” du! Dördüncü hayret: Güneş hâkim! Viyanalılar 23 nisanda oynadıkları gi bi işlemiyorlar! Top, Hakoanın yarım sahasında! Belli ki, havada bir gol do laşıyor! Derken, Melih bir yıldırım hızile topu ortada, Viyanalı santırha- fın ayağından kapıyor, müdafii geçi- yor, üzerine gelen kaleciyi atlatı - yor ve Hakovanın boş kalan kalesine harikulâde bir şütle Güneşin ilk go- lünü tıkıyor! Ben dahil, herkes hayret içinde! Nasıl hayret edilmesin ki, oyunun yirmi beşinci dakikasında, bizim ba- zen Eyüpla, bazen Hilâlle, bazen Be- şiktaşla, bazen Fenerle muhtelif sıra lara konan ve binaenaleyh hakiki sıra sınm ne olduğu Bektaşinin sırrı gibi bir türlü anlaşılamıyan Güneşin Ha- koa ile müvazi gittiği, hattâ ağır bas- tığı gözle görülür, elle tütülür halde meydana çıkıyor ve oyun müthiş bir hız içinde, iki tarafın biribirini yen - mek için topladıkları bütün kuvvetle- rini sahanın ortasıma dökmesile, seri bir dalga gibi, bir o tarafa, bir bu ta- rafa akıp duruyor,durup akıyordu.Ba kıyorum: tam seyircinin istediği o - yun! Her an/'galibiyeti ümit ettiren ve rakip takım Üzerinde tazyikimizin eksilmek yerine arttığını göstererek son dakikaya kadar heyecanı besli - yen oyun! * İlk devre, işte böyle sıkı ve güzel bir maçın beraberlik havasile bitti ve ikinci devre başladığı zaman bu se- fer, beşinci hayret hâdisesi vukua geldi: Dakikalar geçiyor ve Güneş ay ni tazyiki idame ediyordu. Bu kadar sıkı, uğraştırıcı Ve seri bir öoyunda on bir öyuncunun bu derece nefeslerini muhafaza edebilmeleri için hep muntazam bir antrenmana tâbi tutul dukları belli idi ve işte ikinci haftayi- min sonuna on dakika kalaya kadar devam eden bu nefes kuvvetini görün ecedir ki, bana Ümit geldi. Filvâki Viyanalılar saman alevi gi bi zaman zaman parlıyorlar, fakat Güneşlilerin bilhassa mühacim hattı- na top geçince, bütün seyirciler gör- düler ki. o bes cocuk, seari akm ve ara in t Dünkü maçta çok güzel bir oyun o <ip larında paslaşma bakımlarından, hat tâ karşılarındaki profesyonellerden çok daha iyi oyniyorlardı! Viyanalılar tehlikeyi anlayınca mü temadi favüllere koyuldular. Bu esnada Güneşin tehlikeli bir akı nını kale önünde favülle kesen bir Vi- yanalı oyuncunun hatası penaltı ile tecziye edildi ve altıncı hayret hâdise si vukua gelerek Güneş ikinci golünü yaptı! Bunu, cidden yüksek bir oyuncu ma rifetlerinin hepsini gösteren Hakoa 8ol açığının pasile, merkez mühacim - lerinin ikinci beraberlik sayısı takip etti ve oyun yine hızla alabildiğine cereyana girişti. Şimdi, kısa notlar halinde, şunları görüyorum: Salâhattinin köşeye çektiği sıkı bir şüt, kalecileri ustaca bir plonjonla kurtarıyor. Güneş kalesine olan avutu kaleciye pas veren Faruk, başkası dokunma - dan ikinci defa olarak yine kendi do- kunduğu için, Güneş kalesine 6 met- rodan bir serbest vuruş veriliyor. Vi- yanalı merkez mühacimin vurduğu to pu sol içleri kaleye çekiyor, fakat dün UVUuNnNKU mMmaçtan bır atı cidden fevkalâde bir oyun gösteren Güneş kalecisi kurtarıyor. Oyunun son beş dakikasında Viya- nalılar hâkim. Merkez mühacimleri ile sol içlerinin birkaç tehlikeli şütü nü Güneş kalecisi tam isabetli yer tu tuşları ve sıçrayışları ile, kale zaviye- lerinde yakalayıp yakalayıp öldürü- yor ve maç herkesin derin hayret ve memnuniyeti arasında profesyonel Hakoa ile Güneşin 2 - 2 berabere kal- masile bitiyor!. * Güneş takımının Hakoa karşısın- da Fenerden çok daha iyi bir netice almasının sebeplerini tahmin etmek için allâme olmak lâzım değildir: a—GÜneş, on bir oyuncuya karşı on bir oyuncu tabiyesini takip etti ve bu on bir oyuncu dün on bin kişi karşı - sında klüplerinin hangi sınıf bir klüp olduğunu göstermek gayretile bir im- tihan veriyormuş gibi gayret ve di - rilik gösterdi, canlı oynadı ve kendi- ni seyircilere de, klüplere de, isteye ne de ve hattâ istemiyene de, empo- ze etti, a b—Bütün takım, takımı kazan - dırmak zihniyetile oynadılar ve her- kes kendine düşen işi en iyi yapmağa çalıştı. Bu meyanda Rebii, Melih, Rı- '|mazsa nihayet ynayan Faruğun bir kurtarışı za, İbrahim, Faruk, Safa bilhassa mü kemmel oynadılar. Hele Rebii, Rıza ve Safa dünkü neticede başlıca âmil oldular. e—Mühacim hattı o kadar mükem meldi ki, bana, hükmümü iyice tarta- rak veriyorum, zaman zaman Fener- bahçenin Bedri- Bekir-Zeki - Alâattin- Sabih hattındaki meşhur ahengi ha - tırlattı. Eğer böyle giderse Güneşin dünkü mühacim hattı karşısımda da yanacak klübü istikbalde merakla seyredeceğim . Güneş takımı ve hele mühacim hat tını bu güzel ve bize dün çok zevk vermiş oyunlarından dolayı tebrik e- derim, Dünkü maç bir şeyi iyice göster « miştir ki, bilgi ile ve müsbet fikirler le çalışılan bir yerde netice almamak kabil değildir. ve Güneşin dün aldığı netice onun şimdiye kadar uğradığı çoğu haksız tarizleri kökünden silip süpürecek kadar büyük bir muvaffa- kıyettir. Oyuncuları ne zaman başla- yıp ne zaman bittiği hâlâ anlaşılma- yan birtakım cezalarla tecziye etmek bir muvaffakıyeti olsa olsa ancak ge ciktirebilir. Fakat hocayı öldürmek - ten ne çıkar? Kabilse alfabeyi orta « dan kaldırmak gerektir ki, bu da bere ket versin kabil değildir. Bir futbol ta kımımı birinci smıf bir seviyaye yük- seltmek davasında dikkat edilecek gey şudur: Anasırı seçmek ve onları çalıştırmasını bilmek lâzımdır. O za- Mâü, işte görülüyor ki, bir senede #l- iki senede iz sadasız, fakat en kuvvetli takım - larım karşısına çıkarılabilecek değer- de bir takım yaratmak imkânsız de- gildir. Güneşin aldığı bu netice, ken- dilerine dost olan Fenerbahcelileri memnüun edecek ve bu onlara Hako « a karşısında aldıkları fena neticenin sebeplerini izale yolunda çalışmala « rma hız verecektir. Bence dünkü maç tan sonra Güneş memlekette popl - ler takımlardan biri olmak yolunu kendisine açmıştır. Ve bir kere bu yola dökülen bu derece enerjik bir kuvvetten ise memleket futbolü mut- laka ve mutlaka çok faydalanacak « tir. Ali Naci KARACAN Lik maçlarında bir sürpriz Taksimde Hakoa - Güneş maçı ya pılirken Şeref stadında lik maçlarına devam edilmiş ve birinci gümeye bu sene geçen Topkapı emektar Süleyma niyeyi yenerek taraftarlarını bir sür- prizle karşılaştırmıştır. Hk olarak ya pılan Beylerbeyi - Ortaköy karşılaş- masını Beylerbeyi 6-0 kazanmış ve ikinci olarak karşılaşan birinci güme den Süleymaniye - Topkapı maçi tah minin fevkinde olarak Topkapının 3-1 galibiyetile nihayetlenmiştir. Kadıköy stadında oynanan Altmor du - Sümer maçını Altınordu 3-1 ka« zanmıştır, Pera 5 Kurtuluş 2 Taksim stadında büyük maçtan ev« vel karşılaşan bu iki ezeli rakip klü« bün müsabakası baştan başa heyecan la devam etmiş neticede Pera kuvvet« li hasmini 2-5 yenerek galip gelmiştir, P |e ae