| | 2 No,111 Harbiye Nazırı Cemal paşa, küçük bir müdahale üzerine istifa etmişti Diye bağırmak mecburiyetini his- * Sadrazam Ali Rıza Paşa ile ar- kadaşları, daha hâlâ derin bir gaf- let içindelerdi. N bastıkları dalı, sinsi ve hain bir kuvvetin sessiz s6- dasız kestiğinden; ne de kendile- rini iktidar mevkiine getiren Kuva- yı Milliye aleyhine sürüklendikle - rinden haberdar değillerdi. Sehhar bir riya perdesi altmda en akla gelmez hile ve desiseler ibda eden Padişah Vahdettin, artık dü-| şüneelerini tatbik zamanın geldi| ğine hükmetmiş, ve gizlice harekete geçmişti. Bu hareket, iki hedef üzerine yü- rüyecekti. Birincisi; bir hamlede Ali Rıza Paşa ile arkadaşlarımı — hem de, Babrâlideki O© muhteşem makamla- rında — tepelemek; ikincisi de; mil- U kuvvetten doğan ve kendisine za- rarı dokunmak ihtimali olan Meb'u- san Meclisini bir hamlede çil yavru- 8u gibi dağrtrvermekten ibaretti, Birinci hedef üzerine yapılan ilk tecrübe, muvaffakıyetle netice ver- mişti. Harbiye Nazırı Cemal Paşa, küçük bir fiske ile devrilmişti. Te- sadüf bu ya?.. Dahiliye Nazırı Da- mat Serif Paşanm zevcesi (Emine Su ) daoaralık vefat etmiş; sevgili sultanmın matemini tutmak için damat paşa hazretleri de istifa ederek sarayının köşesine çekilmiş- t. Fakat damat paşanm bu çekil mesindeki hakiki sebep, birkaç gün sonra Üzerine kurşun sıkılacak olan c"ppenin içinde bulunmamak içindi. Damat Şerif Paşanın İstifası Üze- rine, Bursa Valisi Hazım Bey Dahi- liye Nezaretine getirilmişti. Fakat, Hazım Beyin Babıâlinin . kapısma evak basması, kendisi için bir felâ- ket başlangıcı teşkil etmişti. Çün - Hü; ne, Babidlinin köhne çatısı üze- rinde dönüp dolaşan akıbeti meçhul mukadderata; ne de, asırlardan - teri bin bir entrikaya mecra olan kuytu dehlizlerde, o aralık gizliden rizli hız alan cereyanlara vâkıf de- gildi, Hazım Bey, o güne kadar ifa et- tiği vazifelerde, hiçbir zaman ve hiç- bir tesir altmda hakikati çiğneme- mişti. Hattâ, mütarekeyi müteakıp ilk Bursa valiliğine geldiği zaman; — bizzat bize — : — İttihatçılar, kendi klüpleri önüne sıra sıra asacağım. Demekten çekinmemişti. Fakat; asmak istediği adamlar hakkında ciddi ve esaslı tahkikat yaptıktan sonra bu kanaatini değiştirmiş; ha- miyet ve o vatanperverliklerinden başka hiçbir günahları olmıyan hiz- met erbabmi yine memlekete ve millete hayır ve menfaati dokuna - cak işlerde kendi hallerine terket- mişti. Bu suretle de, Babiâlinin (vatanperverler) hakkında takip et mek istediği dessas ve katil siyase- ti, ayaklarınm altında çiğnemişti. duğumuz — bu dürüstlük ve hakpe-|son mühim ve en yüksek memüriye- restliği; acaba, — biribirini mütea- kıp iki damat paşanın bir desise ocağı haline getirdikleri — Dahili- ye Nezareti makammda, şimdi ona, bir muvaffakiyet temin edebilecek miydi?.. Yoksa o da, Ali Rıza Paşa Kabinesinin başında dönen ve do- laşan (kaza ve kader) in hükmüne tâbi olarak; fırtmaya tutulmuş bir kuru yaprak gibi; savrulup gidecek miydi ?.. Bunu. zaman gösterecekti. Hazım Beyin, en büyük talihsiz- liği, hâdisatım en korkunç musade- meleri arasında Dahiliye Nezareti makamma gelmesi idi. Kabine ri- yasetinde bulunan zat; artık sara- yın, İngilizlerin ve biraz da makam- perestliğin tesirleri altında bunal- mış ve sersemlemiş bir vaziyette idi. Fakat bu vaziyetten daha hâlâ gafil olan kabine reisi, o menfi c8- reyanlar arasında bocâlarken; ken- disine bağlı olan arkadaşlarını da | ayni sarsıntıya $İ iklemişti... Ni- tekim; Ciradel milliye) nin ancak (Meclisi Meb'usan) da toplandığına | ve — açikça söylemek lâzimgelir- se — Heyeti Temsiliye tarafından (umuru hükümete müdahale) gek- linde) vuku bulacak (her nevi ef'al ve harekâtın müstelzimi mücazat) olacağma dair vilâyetlere gönderi - len o — saçmasapan ifadeli — ta- mimin üzerinden henüz beş gün geçmeden, Sadrazam Ali Rıza Paşa daha büyük bir hataya düşüvermiş; İngilizlerin yeni bir o arzusunu, — bilvasıta — Heyeti Temsiliyeye | bildirmişti. Ve İstanbuldan bildirildiğine gö- re İngiltere Devleti Hariciye Neza- retinden İstanbuldaki İngiliz siyasi mümessiline ve İngiliz siyasi omü messilinden * de resmen Babıâliye| vuku bulan (şifahi) tebligata naza- ran; İstanbul, Osmanlı Hükümetine terkedilecekmiş. Fakat, Ermeni kı talinin (7!) önüne geçmekle bera - ber, — Yunanlılar da dahil -'duğu halde — İtilâf Devletleri kuvvetle- rine karşı, Kuvayı Milliye tarafın - dan yapılan harekât, hemen tatil edilmeli imiş. Aksi takdirde, yapı- lacak olan sulh şartlarının da de- gişmesi muhtemelmiş... İngilizler tarafından şifahen vuku bulan şu tebliği dinliyen; ve bunu da, (mucibi şikâyet en küçük hâ- diselere bile meydan bırakılmaması tavsiyesile Heyeti Temsiliyeye bil diren Sadrazam Ali Rıza Paşanm, fikir ve muhakemelerinde pek bü- yük bir sarsıntıya uğradığı hisse- diliyordu. Hamiyeti, temiz yürekli- liği, milletine karşı muhabbeti söz götürmiyecek derecede muhakkak olan Ali Rıza Paşanm ne İngilizler ile, ne sarayla ve ne de muhalifler- le bir menfaat mukabilinde anlaş- tığma hükmedilemezdi. Ancak gu var ki, talih ve mukadderatn ek- seriya mühim mevkilere çıkardığı bu eski asker, onu takip eden bir talihsizlikle dalma muvaffakıyet - Hazim Beyin — bizzat şahit ol- No,1 Âdemle Havva Bürhan CAHID Yarı vakti masamın etrafmı sa- ran tatlı dilli arkadaşları atlatmak için bahane arıyordum Genç karikatürist çekici neş'esile siz? Marş düğmesi çevrilmiş motörün susmasını andıran ani bir sükünet. Ben cevap verdim; — Şimdi böyle şey- İer var zannederim. Bizim zamanı: | zuk. mızda yoktu. — Anlat bakalım, dedim. Ziya ŞAKIR tinde de ayni talihsizlikle karşı kar- şıya gelmişti. Hükümetin ve milletin şu andaki vaziyeti o kadar ciddi idi ki; buna köhne Babrâli siyasetinin (idarei maslahat) düsturu, asla kâfi gele- mezdi. Yalnız (büsnü niyet) ile hareket te, değil en küçük bir fay- da temin etmek; bilâkis en büyük felâketlere meydan vermekte idi. Ali Rıza Paşanın en büyük hata- sı, mevkiine yakışacak bir enerji gös termemesi ve ayni zamanda da İti- lâf Devletleri siyasi mahfellerinde Türkiye ve İstanbul hakkında dö nen siyaset cereyanlarma esaslı bir surette nüfuz edememesi idi. İstanbulun Hükümeti Osmaniye - ye bırakılması ve (zatı hazreti pâ- dişahinin, İstanbulda ipkası) hak-| kındaki garip müjde, Pariste bulu- nan (Ahmet Rıza Bey) tarafından padişaha telgrafla tebşir edilmiş. ve bu telgrafa, (zatı hezreti şehri yarilerine olan fartı sadakat ve ubudiyet hasebile Paris ve Londra- daki dostlarımız nezdinde icra kılı. nan müessir teşebbüsat sayesinde işbu muvaffakıyet istihsal kılınmiş- tır) gibi bir cümle ilâvesile netice verilmişti, Halbuki o sirada Paris ve Lon- dra siyasi mahfellerinde cereyan eden müzakerat; değil koskoca İs- tanbulu, hattâ bir tek taş parçasmı bile (zatı hazreti şehriyari) denilen heyulânm elâ gözlerine feda edecek kadar cömert görünmemekte idi. Bu cereyanı tersine çevirmek, ne Ah - met Rıza Beyin ve ne de onun (dost) admı verdiği ve zannettiği si- yaset bazirgânlarnn elinde değil - di.. İstanbul, Türklerindi. Ve İs- tanbul Türklerden başka kimseye mal edilemezdi, Vakıâ Londra Kon- feransında, İstanbulun mukadder. | tı hakkında konuşulurken; Avrupa , ile Asyanm bu mühim noktasından | Türkleri sürüp çıkarmak fikrini ile- ri sürenler yok değildi. Fakat bu fikre mukabil derhal kuvvetli iti-| razlar yükselmiş: (Arkası Yar) Sanayi Birliği Reisi 'Endiletri birliği reisi Vasıf, dün ak şam Ankaraya gitmiştir. Verilen ma lümata göre, Vasıf Ankarada, fabri- kalardan alman muamele vergisinin cibayet tarzmı değiştirmek için, ma- liye vekâleti nezdinde teşebbüsatta| di. bulunacaktır. 44 üncü ilkmektepteki müsamere Beyoğlu 44 üncü ilkmektepte önü- müzdeki pazar günü bir müsamere yapılacaktır. Müsamerede şeytanlar, miki dansı, kazaska, bebek ve ninni dansları, Çin dansları gibi mütenevvi sizlikler karşısında kaldığı gibi, bu dan çıktı. Fıkra muharriri bir mev- zu bulmak ümidile koltuğa gömül- dü. Sekreter bu zekâ imtihanımdan kaçmağı kendisine yediremediği için dimdik ayakta durdu. Ve karikatürist anlatmağa başla- dr: — Vak'a Fransiz İnkılâbı sırale- rmda olmuş. Kralcılara karşı cüm- huriyetçilerin ferman okuttukları devirde, asilzadelerden bir marki ile karısı madam la markiz başlarının giyotine gitmesinden korkarak bir gece yikte hafif, pahada ağır eşya- larını toplamışlar, bir arabaya atla- yıp Belçika hududuna doğru yola çıkmışlar. Yol uzun ve oldukça bo- Sabaha karşı hayvanlar yorulmuş. Yolcular sersem olmuşlar, Bir otel- de dinlenmeğe karar vermişler. Her dakika takip edilmek ve yakalan- mak korkusu olmakla beraber yor- gunluk ve imkânsızlık karşısında bu karı koca bir odaya çekilmişler. Marki arkada bıraktığı varlığın hayalini olsun görmek için başmı markizin dizine koyup biraz kestir. .İmek istemiş. Ve çok yorgun olduğu için hemen dalmiş. Öyle bir dalmış ki rüya görmeğe İstihbarat sefi bir bahane ile oda-| bile başlamış. Fakat bu rüya istedi- bir program hazırlanmıştır. ği gibi muhteşem şatoların, geniş çiftliklerin, nefis eğlence âlemlerinin rüyası olmamış. Bu hayalden ziya- de varlığını kaplayan tutulmak, asılmak, vurulmak korkusu şuuru- nu altüst ettiği için rüyası tersine görünmüş. Bir kâbus başlamış. İh- tilâlciler bu kaçışa büsbütün köpür- müşler, peşlerine düşmüşler. Heye- canlı bir takip başlamış. Nihayet her tarafları sarılmış, markiyi ya- kalamışlar. İbtilâl mahkemesi ken- disi gibi yüzlerce asılzade kralcı ile beraber onun hakkmda da idam hükmünü vermiş. Gard nasyonal lerin süngüleri arasında siyaset meydanma getirilmiş ve tıkır tıkır işliyen giyotinin satırı altına götü- rülmüş. İ > Bu sırada madam la markiz dizin- idetatlı tatlı uyuyan kocasını s6- rinletmek için elindeki fildişi yelpâ- zeyi salliyormuş. Yanlış bir hare- ketle elindeki yelpaze rüya gören markinin başma düşmüş. Rüyasmda giyotinin satırı altma getirildiğini gören marki o anda boynuna sert bir cismin düşmesinden satırın ka- fasını kı hissini duymuş ve bu heyecan ile ölüvermiş. Karikatürist sustu. "Tahrir müdürü sordu. Baş rollerde : Programa ilâveten : Renkli Bugün Bayram münasebetile saat SAĞLIK ÖĞÜTLERİ Hekimlik ve Demokrasi Bugün herkesin düşüncesi de mokrasi bayramımıza doğru gidi - yor. Benim de sağlık öğüdünde de- mokrasiyi düşünmemi aykırı bulk mazsınız sanırım. Zaten demokrasi hekimlikte, hiç aykırı değil, gayet munis bir şeydir. Hekimlerin hepsi mesleklerinde de- mokrat adamlardır. Onların gözün- de, meşhur tabirile “şahü geda”, ya” ni hüküimdarla dilenci, milsavidir. Bir İngiliz kralı hasta olduğu va kit hususi hekimine: — Umarım ki, der, beni hastane- nizdeki fıkara hastalar gibi tedavi etmezsiniz... Kralm hekimi şöyle cevap verir: — Hiç merak buyurmayınız, efen- dimiz, sizi de hastanedeki hastala” rm gibi tedavi edeceğimi temin ederim, Çünkü her hastamı bir kral gibi tedavi etmek mesleğimin bana verdiği mecburiyettir. Hekimler demokrasi duygusunu — en kuvvetli fikirler duygu haline gelmiş olanlardır — mesleklerinden aldıkları gibi bütün hekimlerin en büyük üstadı İpokrat onlara de- mokratlık duygusunu — belki bi- raz da fazlasile — öğretmişti: Bu büyük hekim, kendisini tedavi için davet eden Lydya Hükümdarı Kre- xs, müstebit hükümdar olduğu için onu tedaviye gitmemişti. İpokrat mesleğinden dolayı de- mokrat olduğu gibi, demokrasinin dünyada ilk defa niçin bizim Ans- dolunun Ege denizi kıyılarında meydana çıkmış olduğunu en güzel izah eden de odur. Bilirsiniz ki medeniyet küçük kü- çük şehirlerde, sitelerde başlamış - tır. Bu siteler Anadolunun deniz kı- yısından içerdeki sahaları gibi düz ve geniş yerlerde olunca, sitelerden birinin reisi kuvvetlenir, başka site- leri kolayca zapteder ve hepsine bir- den müstebit bir hükilmdar, impara- tor olurdu. Onun için geniş saha- larda kurulmuş olan siteler, baş - langıçta demokrat birer medeniyet merkezi olsalar bile çok geçmeden müstebit bir hükümdarm eline dü- şerler, demokrasilerini kaybederler- Halbuki Anadolunun Ege denizi kıyıları birçok adalardan (İpokrat kendisi İstanköy adalı idi) yahut, öz Anadoluya bağlı olanlar, dağlar- la, derelerle biribirlerinden ayrılmış vadiler arasında topraklardır. Bu- ralarda kurulmuş olan sitelerin re- isleri kuvvetli oldukları vakit bile, dağlarla, derelerle ayrılmış başka siteleri zaptedememişlerdir. Onun için her site müstakil kalmış, reis- — Bu kadar mı? — Öyle ya? Fıkra muharriri düşünceye dal| mıştı. — Bunda bir aksaklık var! Dedi. — Var, ama neresinde? l Bana da öyle geliyordu ki, hikâ- ye çok tabif görünmekle beraber bir tarafı sakat! Düştinseydik bulacaktık. Fakat zekâ imtihanında kimseye numara vermek İstemiyen karika- türist bizi fazla düşündürmedi: — Markinin böyle korkunç rüya görmesi tabit, Markizin elindeki fil dişi yelpazeyi düşürmesi de pek ta- bif. Markinin rüyasmm en heye canlı yerinde markizin fildişi yel- pazesini giyotin satırı gibi hissedip ölmesi de psikolojik bir hâdise ola- bilir. Hepsi iyi ama markinin böyle bir rüya gördüğünü kim biliyor? ile hepimizi süzdü. Kapıdan çıkar. ken: — Öyle ama bunu önceden bilme- niz lâzımdı? Zekâ imtihanmı ka; son- ıybettikten ra hepimize bir küskünlük geldi. din z Rananraraananantnna Samsun Halkevi Proje Müsaba! Müthiş heyecanlar filmini Korkanlar ve sinirlerine hâkim olamıyanlar göremez |! BELA LUGOSİ - ELİSABET ALLAN - LİONEL BARRYMORE Çocuk bayramı haftası münasebetile erken seanslarda fiyatlar ucuzdür. ve Piliçler ve MİKE MAVS komedi Kediler 11 de tenzilâtlı matine koşacak ve tunç sesli tenor İlâveten : MİKEY MAVS. EEGAAEAA ABAYA ERAKAAANAAAİ den başlıyarak - İni “ Cumhuriyet Halk il Yönetim Kurulu Başkanlığın? Samsunda yapılacak Halkevi binası avan proj€ zırlanması diplomalı mimar ve müsabakaya konmuştur. Müddet 30 Mayıs 936 ya leri büyük kuvvet elde edemedikle- rinden Ege sitelerinin demokrasile- ri yıkılmamış, demokrasi kat'i ola- rak o sitelerde yerleşmiştir. Hakikt ilim fikri, onunla birlikte gerçekten ilmi hekimlik te yine bi- zim Anadolunun o Ege kıyılarında. Tahrir müdürü somurtarak oda- sına geçti. Fıkra muharriri: — Saçma şeyler bunlar! Diye kendini teselli ederek sap- kasını, eldivenlerini aldı, çıktı. Ben de masamın üstünde yığılan sabahı postasmı karıstırmağa (başladım. Mektuplar, broşürler, kitaplar, pa- ketler. Bir gazeteci ve muharririn yazı masası kendinden çok karilerin malıdır. Onlar dertleri, şikâyetleri, tenkitleri için kendilerine en sami- mi muhatap olarak muharrirleri bu- yecanlr sile maceralarma ortak edildiğimiz gibi tılsım bozan, mıska yazan bir bakıcı ve üfürükçü mev- kiine düşürüldüğümüz olur. Fakat muharrirler de doktorlar gibidir. Kendilerine (gösterilen (emniyete karşı vefasızlık etmezler. Öğrendik- Bu sababki posta da hafirı say lacak kadar, Otuz kadar mektup. Sinema ilânı kadar bir yeni şiir ki- tabı, Muhakkak genç şairlerden ğurmuş. led - lem tutanlar gebe!-İyi, kötü tamam olmadan yumurcak peydahlıyanlar. Bugün matinelerden itibaren: Bütün İstanbul * SARAY SiNEMASINA CAMİLLA HORN ve komik THEO LİN ile beraber fevkalâde bir surette yaradılan Gönlüm Ser iSsSTiYOR' Kozmopolit hayatmı musavver büyük filmi görecek” Bütün erkek sinema yıldızların en gözdesi KLARK GABLE'nin en güzel fil Bir Gecenin İskandâ Aşk - Neşe - Hareket ve herkesin beğeneceği nefis bir” Fransızca sözlü Metro Goldwyn Mayer filmi, İlâveten: Renkli Komedi : Kediler ve Piliçler BUDA BANA BOBGUMEYAU AAA KASA Ş.A Birinciye 1000 İkinciye 500 lira mükâfat veri Şartname ve Vaz'iyet plânı Samsun, Ankara, İst? Halkevleri Başkanlıklarından temin edilebilir. ( .Jdan geçilmiyor. Babsil lurlar. Bu arada pek garip ve he-| YOT. Aaaa nayasaaz ge 4 LOUİS GRAVEV' pi . «e: bir kahkaha tufan erasassasasaaan nr 0 z HASA! Kar kremi yağsıiZ nekşe Kar kremi yağsi# badem Acı badem yağlı ki” Gece kremi yarım ” HASA İstanbul, An£# Beyoğlu ANAMA EAİN zi Partisi Saff mühendisler 8 kadardır. ki sitelerde: Milet (Şi yakm Balat), Knlidas (sf maniye)" Cos (şimdi lerinde başlamıştır. Ondan sonra da ilim “4 hep demokrasiye bağlı cıyak ciyak ağlıyan çilmiyor. Kütüphane €i daki (şaheser) mezari iskatı cenin vak'aları © biyat âlemi eski on tabı da edebiyat foll inkâr eden civcivlerd?. Folluğun kıyısında olacak ki cılız bir hr ğım bir dilden mi Hani bir ilâhi midir. Attım. Paketler ars” sarflı, şekli kitaba Dİ