Dünya Gazetelerine Göre Hâdiseler TURK - SOVYET DOSTLUĞU ni Dostluk Abidesidir Sovyet heyeti ve Ekonomi Bakanı Celâl Bayar Kayseri Fabrikasının açılış töreninde : Journal de Moscou'dan: Ağır Endüstri komiseri G. Piatkov un başkanlığında olarak Türkiyeye gitmiş olan Sovyet heyeti geri dön- müş bulunmaktadır. Heyet Sovyet makinelerile Kayseride kurulmuş olan textile kombinasının açılma töreninde bulunmuştur. Sovyet endüstri uzman ları bu vesile ile genç Türk Cümuri- yetinin endüstri alanındaki önemli i- İerlemelerini yakından görmüşle: Sovyet uzmanlarının bu ziyareti Türk Sovyet dostluğunun bir kat daha kuv vetlenmesine vesile olmuş uzmanlar ber yerde Türk halkı ve hükümet a- damları tarafından büyük sevgi ve dostluklarla karşılanmıştır. Kuvvetli bir itimat ve samimiyet temellerine | dayanan karşılıklı münasebetler ge- | rek hükümet, gerekse halk kitlesi ta- rafından bir kat daha onaylanmıştır. Bu dostluğun kökü yeni Türkiyenin kendi varlığın: kendi istiklâlini Avru- pa emperyalizmine karşı yapmış oldu ğu savaşta yer bulmuştur. İşte Türk. Sovyet dostluğu Avrupa emperyaliz- eski Osmanlı hükümetinin ha- rabesi üzerine kuvvetli bir Türk clim- huriyeti kurulmasını hazmedemediği zor günlerde doğmuş ve kahraman "Türk milletile Sovyet halkı arasında bir bağlılık yaratmıştır. Yeni Türki- yenin şefleri Cümhuriyetin tam bir tiklâlinin temininin ancak siyasal ve ekonomik istiklâlin elde edilmesile | pek geri kalmış eski çiftçi Türkiyesin de önemli bir endüstri yaratmışlardır. Kayseride kurulan büyük textile kom binasıda bu endüstriden bir parçadır. Türkiyenin bu ekonomik politikası kapitalist memleketlerce hiç bir 22. man hoş görülmemiştir. Netekim iki İ sene evvel Londrada toplanan Arsrulu sal ekonomik bir konferansta Türki. yeye karşı tarihi ve snanevi dostluk gütdüğü ididasında bulunan bir mem- İeketin delegesi hiç çekinmeden Tür- kiyenin © endüstrileşmesinin o dünya İ buhranını doğuran sebeplerden biri olduğu ididasında bulunmuştur. Hal- buki Sovyet birliğinin Türkiye endüs. trisi hakkındaki durumu tamamen bu- nun aksinedir, Nasıl ki Sovyetler Tür kiyeye istiklâl savaşının zorlu günle- rinde elden geldiği kadar yardım et- tilerse bu gün de ekonomik alanda öyni suretle yardıma hazırdırlar. Sovyet gazeteleri Kayseri kombina sının Türk - Sovyet dostluğunun bir Sbidesi olduğunu yazıyorlar, bundan daha iyi bir kelime bulmağa imkân var mıdır, Türk milleti Çarlık Rusya- sının kendisine tehdit savurduğu Ka- radenize asırlarca kinli bir nazarla bakmıştır. Halbuki bugün Karadeniz iki memleketi kuvvetli bir dostlukla bağlamaktadır. Sovyet - Türk dost. luğu gitgide yükselecektir. Çünkü bu dostluk karşılıklı emniyet, hürmet ve samimiyet esasları üzerine kurulmuş- — Keşki Uluslar Sosyetesi gibi bir müessesenin merkezi Umitbur- munda olsaydı!, No. 19 HINÇ | EDGAR WALLACE bu sırtundakiler kadar bana zevk ve heyecan vermiyor. Bunu söylerken de pardösüsünün kolunu okşadı: — Biz ihtiyar adamlarız, dedi, ihti- yarların bazı manileri olur, Bıraknız, benimki de böyle olsun. Longval şatoya girerken, müstacel telgrafla davet edilen Brixan da Knebvorth'un yazıhanesine giriyor- du. İhtiyar direktör dedi ki; — Sizi davet ettiğim zaman rahat- sız etmiş olmıyacağıma emin oldu- gum için müsterihim. Griff şatosun- da bazı sahneleri çevirdiğimizi hatır- uyorsunuz tabii, — Elbette.. — Orada çevirdiğimiz filmlerin bazı sahnelerini, bu sahnelerin bil- | bassa arka plânlarını size göstermek isterim, Brixan ibtiyar direktörle beraber ıktı, projeksiyon odasına gir — Lâboratuvar gefi negatif üzerin- de gördüklerini bana anlattığı zaman Le Soir'dan şaşırıp kalmıştım. Oturdular, lambalar söndü, — Şaşırıp kaldığınız şey nedir? — İşte ben de onü anlıyamadım. Şimdi göreceksiniz ya. Nihayet projektörün ışığı parladı, | karşıdaki küçük beyaz perdede iki kişi peyda oldu: Biri Adele, öteki Conoliy... Brixan her iki artistin oynadığı bu ayk sahnesini kıskançlığa benzer acaip bir hisle seyrediyordu. Nihayette şatonun kulesi görünü- yordu. Brixan ilk defa olarak kule- de bir pencerenin bulunduğunu far ketti, — Ben bu pencereyi hiç görmemiş- tim, dedi, | Oç — Ben de bilhassa bu penşereye dikkat emenizi rica edeceğim, 'Tam o sırada pencerede bir çehre peyda oldu. Gözleri koyu, saçları kar- makarışık, hatlarında tarif edilmez bir dehşet ifadesi okunan genç bir kız çehresi. Genç kır, sanki birisini çağırıyor. muş gibi elini kaldırdı. Filmi idare ettiği için belki de Knebvorth'u çağı- rıyordu. Tam o sirada genç kız, san- ki birisi şiddetle arkadan çekmiş gi- bi, birdenbire kayboldu. Knebworth sordu: — Ne dersiniz bu işe? Brixan dudaklarını mırarak düşü- nüyordu, İtalya Amerika Zencileri büyük bir toplantıda italyayı protesto etmeğe karar verdiler Habeş Harbine Dair Görüşler Zenciler Irklarının Müdafaasına Hazırlanıyorlar, Habeşistanı Müdafaası Için “ Habeş Dostu , Adlı Bir Komite Teşkil Ettiler Le Journal gazetesine Nev. yorktan yazılıyor Nevyorkta yapılan dini toplantıda oldukça kalabalık vardı. Mevcut yüz. lerce kişi arasında birçok amele sen- dikaları, klüpler ve birçok teşkilât mensüpları vardı. Bu hareket, büyük bir kitle teşkil eden zencilere taallök ediyordu. Miting başlıyor. Komitenin bir raporu okundu. Bu raporda zenci papaslar birliği, azasının kendisini komünistikle itiham etmelerini reğ- dediyordu. Papas Brown söz alarak dedi ki : — Biz komünist değiliz, bilâkis Hı ristiyanız. Ve Habeşlerin en eski Hı- ristiyan bir mi'let olduğunu da unut- muyoruz, Ona vâki olan hücumun İtalya tarafından gelmesini kabul et- mekte âdeta acı duyüyoruz. Fakat Papa bu tecavüze karşı gelmiyecek olursa bizim için yalniz bir yardım va sıtası kalır. Bize Habeş hıristiyanlığı davalarımız ve protestolarımız İle mü dalaa etmeğe mecbur olacağız. Bu- nun İçin her türlü çareye başvuraca- ğız. Sağdan ve soldan gelecek olan bütün teklifleri dinleyeceğiz. (Bravo bravo, âmin sesleri). Bundan sonra melez bir gümrük bamalı kalktı. Rengi âdeta beyaz idi, di ki: — Papasın hakkı vardır. Herkesi dinlemeğe mecburuz. Uzun müddet bizim ırkımız dinin hükmü altında kal dı. Papaslar da fena şefler gibi hare- ket etmişlerdir. Onlar.bizi ananelere satmışlardır. Ananeler bizi biribirimi- ze bağlamıştır. Fakat artık bunu bor- mak zamanı gelmiştir. .Artık an'ane ve eski âdetler bizim hakikati görme. mize mâni olmamalıdır. Eğer mürteci gazeteler bizi bolşevikle itikam ede- cek olsalar bile bundan korkmayalım. Hak ve diletten yana olduğumuzu biliyoruz?” Amerikada zenci ırkının hakiki duy İ guru ve velâ doğru görüleni Wözisma- yül kendini göstermeğe başlamıştır. Başı bir kartuş sek'inde olan genç bir gazeteci dudaklarında müstehzi bir gülümseme belirdi şistanın mukadderatını anlattı. peryalistlerin Afrikada yaptıklarını İzah etti. Sonra Birleşik Amerikanın rolünü ve Amerikanın Habeşistan: müdafaa edemediğinin (sebeplerini saydı. Onu biz müdafaa etmeli . i di. Fakat nasıl?, İşte şu suretle: Bü- tün dünyada milyonlarca amele, har- İ bi ve onu doğuran faşizmi protesto edeceklerdir. Bir kısmı din namma, bir kısmı da ekonomi namma protes- to edecek'erdir. Şimdi bu protestoyu bir ferd sıfatile mi, yoksa bir grup namına mı yapmak istersiniz?. Hare- ket başlamıstır. Bir komite toplana- cak, ona “Habeşler muhibbi" adı ve- rilecektir, Program üç maddeden iba- rettir; i — Habeşistan müdafaa etmek, ? — Faşistlerin Habeşistana taarru zu meselesini Birleşik Amerikada mev cut linç cereyanlle birleştirmek. 3 — Irk meselelerini halledebilmek için zenciler arasında büyük ve de yanlı bir rk akıydesi yaratmak. — Galiba dostumuz Gregory, şato- sunun kulesinde esir bir kız sakiyor. Her halde bu, sesini işittiğim ve Gre- gory'nin de “hizmetçi kadndır., de- diği kız olacak. Fakat pencere tuha- fxma gidiyor. Ben kulenin içinde iekn pencereye benzer bir şey görmemiş- tim. Şimdi bü sahneleri yeniden mi çevireceksiniz? — Hayır, filmde görünen kız ha- yaletini filmden çıkarabiliriz. Zaten elli metre kadar bir şey.. Lâmbalar yandı. Her ikisi de tek- rar büroya döndüler. Knebworth ; — Ben, dedi, şu Gregory'yi birçok sebeplerden sevmiyoyüm. Hele Stel- laya karşı büyük sevgisi olduğunu öğrendiğim zaman, büsbütün soğu- dum. Bunu bilmiyordum. — Kim bu Stella? Azlettiğiniz baş artist değil mi? — Evet, evet, Stella Mendeza.. Fena bir kız değil ama, bani pek iyi de değil. Gregory'nin neden şatosü- nun kapılarını her zaman bize açık tuttuğunun sebebini şimdi anlıyorum, Bu şato bana esrarlı bir şato gibi ge- liyor. Brixan gülümsedi: — O sırlardan bir tanesi bu gece malüm olacak. Ben gidip şatonun kulesini bir dolaşacağım. Tabif bu. nun için de Sir Gregory'den İzin ala- cak değilim, Eğer aklıma gelen sevi İ Japonyanın hareketini Amerikanm diğer ayni hareketler görülmektedir. Nev- yorkta Habeş müdafileri cemiyeti bin lerce âza kaydediyor. Hattâ kliseleri merkezlerinde | de hareketlerile alâkadar ediyor. Ge- | nıf mücadelesi olacaktır. Amerika di çen Ağustos ayında yirmiden fazla ki- lise, protesto ve dua gününe iştirak etmiştir. Bu kiliseler için hakiki bir in- kılâp hatvesidir. Zenci ırkı, hiç ün edilmiyen bir birlik elde etmiştir. E gün bir ırk olarak kendisini müdaf ediyor ve müttefikler arayor. O mi tefiklerini, faşizmin düşmanları arat da Arsulusal amele sınıf arasm bulacağını zannediyor. Söz söylerk artık asla tereddüt etmiyor. Zencil icap ederse tamamen müfrit sollat birleşeceklerdir. Ku-Klux-Klan'lar ve diğer Amel kalı faşist teşkilâtı bundan endişe diyorlar. Zencilerin bu uyanışı karl sında acaba nasıl bir hattı hareket € kip edeceklerdir? Hareketleri zencil ti linç etmek veya zenci düşmanı göstermek mi olacaktır? Yahut Am rika, biri zenci düşmanı, diğeri zen dostu olmak Üzere ikiye mi ayrılacal tar? Amerikada Birleşik hükümetleri Üzerinde kurulduğu istiklâl an'ane namına, bir irk savaşı başlamak Ge! redir. Bu savaş ayni zamanda bir 8 mokrasisi ve Amerika birliği ftalyat Habeş anlaşamamazlığına sıkı bir s8 rette bağlıdır. Popolo d'ltalia'dan: Uluslar Sosyetesinin bugün geçir- mekte olduğu buhran iik değildir. Japonyanın orduları Mançuri kıtasını işgal ettikleri zaman, Uluslar Sosyete si gayet endişeli bir dörtyol ağzında bulunmuştu. OO zaman sanksiyonlar. dan kimse bahsetmemişti. faponyanın bu hareketinde mazur olup olmadığı. 1s araştırmak istemiyoruz. Cenevre, takbih etmiş, fakat sanksiyonlar hususunda hiç bir tedbir almamıştı. Uluslar Sosyetesi yalnız bir komisyon tayini ile iktifa etmiş ve Du İyrüzdiğm karan, da netice iti günden itibaren Japon Fin” Gününe Uluslar Sosyetesinde mevzuu bahsol- mamıştır. Avam Kamarasında ise Ja- pon - Çin meselesinin düzelmiş oldu- ğu söylenmişti. Bu suretle Japonya, Mançuri kıt'asında yerleşmiş ve isti- lâsını genişletmişti. Almanya silâhlan ma meşelesinde Covenant'ın taahhüt- lerini ifa etmemiştir. Biz, bu hususta Almanyanın si #hlanması meselesin - de 16 Mart tarihli kararnamesi, Ulus- lar Sosyetesi tarafından takbih edil. iniş, fakat buna karşı da sanksiyonlar tedbiri hakkında bir.tek kelime bile konuşulmamıştır. Iki ay sonra, İngik tere, deniz meseleleri hakkında Al manya ile bir anlaşma yapmıştır. De- mek oluyor ki Büyük Britanya sank- siyonlar yerine Almanya üc anlaşma» lar akdetmiştir. Büyük Britanya bü- tün bunları Uluslar Sosyetesi haricin- de yapmıştır. Habeş meselesinin Ulus lar Sösyetesi haricinde, halli mümkün değil diyorlar. Halbuki Almanyanın bütün vahim meseleleri, Cenevre ha» ricinde hal'eden de İngiltere olmuş- tur, Bolivya ve Paraguay meselesine de ayni şey denilebilir. Habeşistanın | orada keşfeder, bulursam, askeri İşgal altına alınmasını bu dev- Gregory İ bu gece kilit altındadır. BIR GECE ZIYARETİ Brixân Londradan ağır bir valiz getirtmişti. Yartin saat valizin içini alt üst etti. Karıştırdı, aradı. Detek- tif sırtında bir dağ çantası olduğu halde, aşağıda bekleyen bir motosik- lete atladı, Şehirden çıkınca bütün sü rati İle Suooex istikametinde yürüme- ğe başladı. Dover House'â gelince yavaşladı, motosikleti kenarda, bir çalılığın ara- sına sakladı. Kulağı kiriğteiher an Bağ'ın gelmesini bekliyordu. Vardığı kapı adamakıllı kapalıydı. Sağa, sola baktı, duvarı atlamak imkânlarını ara dı. Bir taraftan bu imkânı buldu ve at ladı. Yürüdü, yürüdü. Bir kapana düş memek için'daima müteyakkız, daima müteyakkız... Acaba Bağ bir taraflar- N dan çıkıp ta üzerine biner mi diye? Yolun başına geldiği sırada, kapı birden bire açıldı, iki kişi dışarıya çık tı. Birisi Gregory.. Otekisi uzun boy- Iu bir adam... Brixan bu adamı birden bire tanıyamadı. Bu uzun boylu adam da Longval'dan başka birisi değildi. Longval diyordu ki: — Bu kız çabuk iyi olur. Yaraları tuhafıma gite' dahi bir hüküm vermek istemiyoruz. | Uluslar Sosyetesi Bı Tatlı bir sesle ve fransızca olarak de- İri bir hayvan pençe- | uhran; Eden letin erkinliğine bir tecavuz man'ye- tinde görüyorlar. Habeşistan bir dev- let değildir. Habeşistandin birkaç kat mütemeddin ve müstakil bir devlet olmasına rağmen, Irak Büyük Britan- yanın askeri işgali altında bu'unmak- tadır. Uluslar Sosyetesinde Üye olan Hindistan da Büyük Britanyanın süel işgali altındadır. Eski bir medeniyet. sahibi ve müstakil denmekte olan Mı- «ır da keza İngilterenin askeri işgali altındadır. Hindistan, Mısır ve İrak- ta kabul edilip Ingiltere tarafından tatbik edilen sistemlerin, Cenevre ta- rafından anarşi ve esaret devleti ta- mnmış olan Habeşistan için de, kabul edilmesine mâni olan sebepler nedir? | Yukarıda yazı ğına göre Cenevre rdan anlaşıldı. im meselelere, AE ingiliz siyasası Hakkında şiddetli. Bir tenkit Observer'denii Bizim — realiteden anladığımı mefhumu tebarüz ettirmek içi! gözlerimizi Cenevreye çevirmek lâ sımdır. Üç ay var ki, Uluslar Sot yetesi nüfusu çoğalmış olan italya ya genişlemek için bir yer verm$ diği takdirde Habeş meselesini harbe müncer olacağını ispat ğe çalışiyoruz. Balduin Eden'i Çenevrede İngi terenin dış işleri bakanlığına tayii edip le onu Romaya gönderdiği man ihtilâf: genişletmekten başi hiçbir tesir husule getiremiyeci bir tarzda si; a geç oluyordu. Eden'in teklif ettiği şey, İtalyanın ümitlerinin tamamen kılmasından ibaretti. Eden bir taviz gösterilmeksizin italyat çeki yordu. Bu faşizm rejiminin sukutü nu ve Mussolini'nin intiharını isle meki Avrupa veya cihan harbin ferviç etmekle belki de Mussolini üzerine bir galebe elde edebilecek tik. Fahat bu zafer bize pahalıyi mal olacaktı. Bu zafer ilerde bi kat daha pahalıya oturacaktı. A Va A ———— — kini düşünmemiştir. Çünkü böyle ba Teketi ile Asyada, Amerikada ve AV rupada olmak Üzere üç harbe sebe) vereceğini takdir ediyordu. Son #ö olarak tekrar edelim ki bugün Ingilt renin işgali altında bulunan ve Hab) şistandan bin kat daha mütemeddil sanksiyonları teklif etmemiş ve tatbi- sinin yaralarına benziyor. EM senedir, doktorlukla uğraşmıyorum ama, yi- ne ne de olsa bir alışıkiık va Demek ki bongval'i de öğrendik, eski bir doktor.. Brixan bunları işitince, “İç te mi tehayyir olmadı. Sir Gregory dedi — Eğer emrederseniz, otömoöbilim sizi evinize kadar götürür. — Yok, teşekkür ederim, kiç zah. met etmeyiniz, Ben biraz yürümek is- tiyorum. Geceleriniz hayrolsun Sir Gregory.. Oteki de yarım yamalak mukabele etti ve şatosuna çekildi. Brixan kapı- sınm sürmelerden başka, ayrıca zincir ler cekildiğini de işitti, Hiç kaybedecek zaman yoktu. Long val daha karanlıkta kaybolmadan ev- vel, Brixan hemen çantasını açtı. Ha yatında birkaç defa basından gectiği gibi. erisilmez yerlere varmak icin kul landığı, düğüm'ü organı çıkardı. Pencerenin mesafesini hesap esti. İ Organı attr. Cengel takılmıştı. Brixan ipin sağlamlığını söyle bir yoklâdıktan sonra, tereddütsüz tırmandı ve pence reye vardı, Pencereden iceriye girdi. Ortalık karanlıktı.. Cebinden elektrik lâmba- | mını sıkarıp vaktı, sağda höle inen bir merdiven gördü. Bu holde evvelce, hemmiyet vermediği küçük bir hatırıma geldi. Merdivenden indi, karşısma cıkan devletler mevcuttur, bu kapıyı açmak istedi. Kapı iyice kl litlenmişti. Hemen çantasından şey tân anahtarını çıkardı ve kapının ic) bında açılacağına emniyet hâsıl etti ten sonra, merdivenlerden çıktı. Bir ikinci kat daha, sonra bir üçü cü kat.. Daha sonra bir dördüncü kö Nihayet kulenin tepesi. Brixan kull nin tepesine varınca, orada bir kaj| gördü. Bir müddet kulak verdi. Aya sesleri düydu.e Bu ayak sesleri paf) toflalı birinin ayak sesine benziyord! O sırada bir kapı şiddetle kapand sidik vaziyeti daha iyi kavramak çin. yürüdü, içeriye girdi. sağa, baktı. Girdiği yer yüksek tavanlı Kİ çük bir odaydı, içeride bir karyola * karyolada da uzanmış bir kadm. Bereket versin ki, kadının grk# dönüktü de, Brixan'r görmemişti, f? kat siyah kiwrerk saelarına, bak renkli cildine bakınca, bu kadının B Avrupalr olmadığımı anladı. Dikkat etti, Birden filmde gördüğ kafur tandı. Genç ve güzel bir Kİ 'dmdı. Gözleri kanalı uyuyordu, fak uykusunda da ağlıyordu. Brixan odanın ortasina geldiği # mân, kapı tokmağınm birden dön körü işitti ve kendisini karanlığa $ imdi gelen? Bag! pantalonu giymiş Bağ! elinde de bir tepsi! | TArkner w