e——— 29-9-935 ane ALM OTUZ BiN MAHPUS 'VAR ——————— Ceza Evlerin incelemeler Bitirildi . | (Ozel Adliye Bakanlığı ceza evlerinin düzeltilmesi için şimdiye ka- dar yaptığı incelemeleri bitirmiştir. Hapishaneler ve mahpusla - rın durumları en ince noktalarına Bir istatistiğe göre, bugün Türkiyedeki mahpusların miktarı otuz binden fazladır. Bu miktar af kanunundan evvelki miktara yakındır. Şu hale göre, af kanunundan sonra mahpusların mik- tarı artmış demektir. Sami Çölgeçenin | | Cenazesi | Ankara, 28 (Özel aytarımız | bildiriyor) — Çankırı saylavı merhum Sami Çölgeçen'in cena zesi bugün törenle kaldırıldı. Ce | nazede parti ileri gelenleri, Ma- arif Bakanı ve daha birçok ze - wat hazır bulundular. T O Sümerbank binası “Ankara, 28 (Özel aytarımız bildiriyor) — Sümerbank için yapılacak binanm ihalesi yapıl- mıştır. İnşaata hermet başlana - caktır, Tarım Bakanının tetkik gezisi Ordu, 28 A.A. — Tarım Baka Jimizde iki gün Önemli incelemeler yaptıktan sahra yanındakilerle birlik- te bu sabah kara yolile Fatsa ve Un- yeye gitmiştir. İzmitte eski izerler İzmit, 25.A.A. — Kâğıt fabrikasr nin altında ve yakininde yapılan ka- zılarda şarki Roma imparatorluğuna âit olduğu sanılan türlü eski eserler çıkmıştır. Bunlar, desti, çanak, küp, kandil, yazılı ve yazısız ufakir büyük» lü mermer sütun başlıkları, işlemeli taslar ve külçe halinde madeni par- galardır. aytarımız in islâhı için bildiriyor) Ankara, 28 kadar tesbit edilmiştir. Zonguldak Fabrikası Ankara, 28 (Özel aytarımız bildiriyor) — Zonguldak Sömi- kok fabrikasınm açılış töreni ilkteşrinin sonlarına doğru ya- pılacaktır. Açılış töreninin Baş- | bakan İsmet İnönü tarafından yapılması muhtemeldir izmirde gelecek Yıl panayırı ir, 28 (Özel aytarımız bil yeğ — Panayır komitesi toplanarak bu yılki pnayırdan alman sonuç hakkında Başbakan İsmet İnönüne ve Ekonomi Ba- kanı Celâl Bayara gönderilmek üzere bir rapor hazırladı. Bu ra pora önümüzdeki yıl için bazı dilekler ilâve edilecektir. Bütün memleket ürünlerinin (gelecek yıl bol bol panayırda teşhir edil mesi için hükümetin yardımı is tenecektir. Gelecek panayır için ayrıca büyük bir mecmuada hazırlanmaktadır. Paviyon müsabakasında ler tasnif edilmiştir. Birincili Hacı Süleyman mahdumlarının deri paviyonu kazanmıştır. Yir- mi paviyona altın, otuz paviyo- na gümüş, yüz paviyona takdir- Rasataneye Nazaran Havaya Aldanmamalı Daha Önümüzde Bir Ay Yaz Var! üç gündenberi süren yağmurlar haylı Uç gündenberi yağan el ancak dün öğleden sonra durmuştur, Istanbul, üç gün, bazan sağnak ha- dinde olan, alışmadığı yağmur altın da kalmıştır. Dün öğleye kadar ya - ğan yağmurun miktarı 63 milimetre. yi bulmuştur, Yalnız dün yağan rağ murlar 16 milimerte idi. Perşembe günü başlıyan yağmur - arla beraber, hava da soğumuştur. Hararet derecesi 10 a kadar düşmüş. tür. Birçok kimseler pardesilerini, hattâ paltolarını giymek mecburiye - tinde kalmışlardır, Dün öğleden son- ra hararet derecesi yükselmiş ve on beşe çıkmıştır. Uç gün süren yağmur esnasında, bazan rüzgâr pek şiddetli esmeğe baş lamış ve saniyede 18 metreye çıkmış- tar. Bilhassa akşamları fırtına ile ka rışık, kesif bir yağmur yağmıştır. Ha- va tazyiki de artmış, en çok 762 ye çıkmıştır. Kandilli rasathanesinden aldığımız malümata göre, yağan yağmur mev. sim itibarile fazla değildir. Çoktan - beri Istanbula yağmur düşmediğin - den, bu vaziyet beklenmekte idi. Ha- hasar yaptı. Beyoğlunda bir ev çöktü KEZ ERİ Köprünün üstü valarm soğuması ârızidir. Bugün yağmur yağmıyacaktır, Bir iki güne kadar havaların açacak, sıcaklar ola caktır. Kandilli rasathancsine göre, daha önümüzde bir aydan fazla yaz vardır. İstanbullular, bu yağmuru ve ha- varım soğumasını kışın müjdecisi c- larak telâkki etmişler, ve odun kömür tedarikine başlamışlardır. Esasen, bir» gok kimseler, daha evvelden yakacak maddelerini temin etmişlerdir. Odun fiyatları, bundan bir ay evve- İine nazaran epeyce artmıştır. 250 hattâ bazı mahallerde 270 kuruşa ka- dar odun satılmaktadır. Mangal kö - mürü fiyatları da semtlere göre kilo başına yirmi para, kırk para binmiş- tir. Yağmurun sağnak halinde yağdığı tamanlarda şehrin birçok sokakların. da seller akmış, bazı yolları, taş top- | tak kapamış, seyrüsefer muvakkat bir | #öman işin durmuştur. | Birçok evlerin damlar takmış, rüz- gârdan eski, ahşap evlerin camları, | gerçeveleri kırılmıştır. Civar semtlerde bazı bekçi kulübe- | yonunun resmini bilmem ki gördü- BENCE TÜRK ULUSAL MİMARLIĞI Brüksel sergisindeki Bulgar pavi- nüz mü? Eğer görmüşseniz Bulgar | ulusal mimarisinin bir örneği diye meydana getirilen bu yapının tarzı size hiç yabancı gelmemiştir. Çatısı dışarı doğru çıknıtılı, üst katı alt kat. tan daha geniş ve alt duvarlara köşeli direklerle dayalı, büyük çifte tahta kapılı bu kurağın eşlerini, değil yal miz eski Türk sellerinin üzerinden geçmiş olduğu memleketlerde bugün Istanbulda ve Anadolunun hemen her şehrinde bol bol görebilirsiniz. Bu mimari o kadar Türkündür,o ka- dar bizimdir. Bulgarlar, Brüksel sergilerindeki pa yiyonlarmı memleketlerinde rasladık- ları en eski ev ve han yapılarına benzetmekle ufusal bulgar mimarisini yabancılara tanıtmak fırsatını bul- duklarına inanmışlar. Eğer bu ka- vi Türkiyeli . yirage mimarla- eke e küçük bir gezi yapmış olsalardı, Anadolu içlerine bir Bul- gar salgınını tarih hiçbir zaman kay» detmemiş olduğuna göre, bu mimari tarzının Bulgar elinden oraya değil, tam tersine, Osmanlı salgın ordula- rile, Anadolu içlerinden Bulgaristana getirilmiş olduğunu kolayca anlıya- caklardı, Hele, uzun zaman, Bulgar topraklarında bütün bayındrılık ha- reketlerini, bütün büyük ve monü- mantal yapıları yalnız Türklerin meydana getirmiş olduklarını gözö- Mİ ki, bi: değil midir ki, biz, geçmiş zamanlarda Türk zekâsının ve san'a- tnın yaratmış olduğu eimarlık üslü- bunu bugünkü hayat şartlarma uy- gün ve rasyonel o bulmadığımız için savsamış ve bir köşeye atmış bulu- Burken, zengin bir sanat tarikleri olmıyan uluslar, taşkın bir yurdse- verlik havası içinde, bizim çekilirken memleketlerinde bıraktığımız eser- lerden kendilerine bir ulusal san'at üslübu yaratmıya uğraşıyorlar, İtiraf edelim ki, eski İmimarimizi bugünün gereklik ve şartlarma uy- gun bir şekilde istilize etmek için şimdiye kadar bizde yapılmış olan iyi sonuçlar vermemiştir. yeni Türk mimarlık tarzın. da diye yapılmış olan bazı kurağlar, iskeleler eski eserlerimizin büyüklük ve san'at ok. lar. Emi beraber, şimdiye kadar yapılmış deneçle. rin başarısız kalması bizi bu yolu mizle artık hiç uğraşmamıya sev. ketmeli midir? Her halde, eski mima- tarzmmızım modernize edilmesi Bili şundiye Wadar yerçek sanatkar. | larını olması ihtimalini” gözönünde tutarak bu sahada de- heçler yapmıya devam etmekten vaz- geçmemeliyiz, risinin yaratılması için pek çok ma- teryel verecek kadar zengindir. Es ki üslübumuzdan ev ve otel gibi yar bile müze leri fazla kılmıştır. la Abidesi etrafındaki 234 - 6 numaralı elektrik lâmbası direğinde- ki kontrol kapağından, fazla yağmur- lar tesirile duman çıkmaya o başla - mış, önemli bir kontak olmasına mey« verilmeden, şirket memurları tâ- Ma bal lâzım gelen tedbirler Bundan başka Beyoğlunda Tekke camii mahallesinde İhtiyari sokağın» | da bir ev çölemesi Bu sokakta 17 numarak Şahinin ki- râ ile oturduğu iki kati ahşap evin, üst katin döşemeleri çökmüş ve üst kattaki ccza deposu malzemesile, alt kattaki şarap deposu eşyası mühim yağmurların şiddetile yı - olmuştur. | ki TAN KRONIK Tarihsel Topraklarımız Yurdumuzun eski zamanlarından Kalma eserleri korumak ulusal vazife imiz olduğunu anladığımızdanberi he- men her gün, gazetelerde birçok ta - rihsel adlar okuyoruz. Bunların şim- dili adların hangilerine karşutk oldu- ğunu bilmek,arayıp bulmak bile,hay- İce güç bir iştir. Elimizde, yurdumu- zun tarihs&l yerlerinin eski adlarle yeni adlarını gösteren türkçe bir kı- İavüz bulunmadığı gibi Avrupa dille- rindeki tarih İügatleri de o yerlerin şimdiki adlarını her vakit göstermez- ler. Tarihte yalnız yerlerin değil, insan ların ad: da zaman yürüdükçe ve bir dilden başkasına geçtikçe çok deği - şir. On, on beş yıl oluyor, eski Da- rülfünun müderrislerinden birinin ba şma gelen bir işi belki hatırlarsınız. Bu müderris almancadan türkçeve ce virdiği bir makalede bizim büyük Türk #ilozofu İbni Sina'nın adımı Av rupalıların söyledikleri gibi Avicenne diye yazmıştı. Bunun üzerine Şark iş lerini ondan iyi bilen baska bir hoca zavallı müderrisi alaya aldı ve, öyle aklımda kalmış kimüdertis en sonda Darülfünundn çekilmeğe mecbur kal dı. Vakıa Avrupalıların o kadar değiş- tirdikleri adlar arasında o Averracs'n filosof İbni Rüşt olduğunu, bele Al- bukasis'in büvüik oneratör Fhülkasım Zehravi demek olduğunu bulmak an- cak hem doğu, hem de hatı kitanları- nı okumuş olmekla kabildir. Bunun gibi frenklerin Paul d'Egine diye tanı dıkları ünlü eski İstanbul operatörü- ne arapça kitaplarda Favlüsül Hca- piti denildiğini bulmak ta haylice a- raştırmakla olur. Böyle, insan adları belki daha 3i- yade uzmanlara lüzumlu birşeydir. Halbuki halkın arihe, yurdumuzda tarihsel eserlere rsmdırılması İsteni. len bu zamanda o tarihsel yerlerin simdiki adlarını. şimdiki adinrile han- gi bölgelerimizde bulunduklarını da tanıtmak daha lüzumlu ve acele bi iştir. Troya'dan, Sardes'den, Efez” den, Priene'den ve Didimes'den söz açıldığı vakit bu tarihsel yerlerin yur dumuzun şimdiki adlarile nerelerin- de bulunduğunu da bildirmek hiç te faydasız olmaz. > Yurdumuzdan hemen her noktanım, tarihsel bir adı vardır. Bunu tarih ki- tapları, seyahat kitapları okuduğur muz vakit. onlarda tarihsel yerlerin şimdiki adlarını görürsek anlıyoruz. Fakat o kitapların birçoğunda tarih- sel adların şimdiki karşılıkları yok » tur. Cünleli © tarih bitahı, yal se yalak kitabı yazdığı yerin yalm Ss bini düşünmüştür. Bundan başka, ine san bir tarih yazımı yazarken her ne vakit bir yer yahut bir adam adı geç s€ onun karşılığını yazması çok defa icini sıkar. Bu karşılıkları bulmayı o- kuyanın dirayetine bırakır, ; Okuyan da ne yapsın, nereye baş vursun? Avrupa dillerini bilse bileo tarihsel adlarını her vakit gösterecek bir tarih lügati bulamayacaktır. En ziyade işe yarayacak olan gene bizim yurdumuzda gezecek olan seyyahlar için yabancı dillerde yazılmış klavuz kitaplarıdır. Ancak insanın yapmaya» sağı bir sevahat İçin yazılmış bir kıla Yuzu tedarik etmesi biraz tuhaf gelir. Buna bakmadan, kitabı tedarik etse mann nn POLis Kemerburgazda Bir cinayet Evvelki gün Kemerbur; kahvehanelerinden birinde Ce lâl ve Hasan adlarında iki kişi tavla oynarlarken, aralarında avga çıkmış, Hasan sandalye- yi kaptığı gibi Celâlin üzerine indireceği sırada, Celâl birden - bire koltuğunun altında taşıdığı kamayı çekerek Hasan göğsü zarara uğramıştır. Insanca zâyiat yok | Ne ve omuzuna olmak üzere iki tur, Yağmurun zararları Şehrimizde üç gündür devam eden yağmurlar yüzünden Ankara - Istan- bul telefon hattında ufak bir bozuk - uk olmuşsa da arızanın çabuk tamir edilerek muhabere temin edilebilmiş- tir. Bundah başka Paşabahçedeki' te- lefon kablosu da yağan yağmurların tesirile bozulmuş, fakat telefon direk törlüğü tarafından gönderilen amele- ler kabloyu derhal tamir etmişlerdir. ÇE m e Dün akşam limanımıza gelmesi bek lenen Vapurculuk şirketinin Güney- yerine saplamıştır. Kama ikiye büküldüğü için bir daha saplı - Yamamıştır, Hdiseyi haber alan jandarma derhal vak'a mahalline gelerek, tahkikata elkoymuş, katili ka- masile yakalamış, ağır yaralıyı da Cerrahpaşa hastanesine gön- dermiştir. * Beyoğlunda Kabristan sokağım- da tütüncü Asitorun oğlu Yani, poli- se müracaat ederek, Bekir isminde bi- rinin gümüş bir çeyreği altın suyuna su vapuru Karadenizde hüküm süren | batırarak, 9 liraya babasma verdiğini fırma ve yağmur yüzünden Ereğli | söylemiştir. Bekir yakalanmıştır. Umanıma sığınmak mecburiyetinde kalmıştır. Vatrun bugün limanımıza gelmesi beklenmektedir. İzmirde sürekli yağmurlar İzmir, 28 (Ozel aytarımız bildiri- yor) »— İki gecedenberi yağan yağ » murlar birçok zararlata sebebiyet ver miştir. Lâğım bacaları Göztepe tram- vay yolunu tıkadığı gibi birçok yer- leri de su basmıştır. Teshizlik işleri için 00 temizlik amelesi çalıştırılmış- tir, 20 ilkteşrin Pazar Genel Nüfus sayımı! Sayım işine verilen önem Türk Ulüsunun kalkınma ve çoğalma sağında bulunduğunun belgesidir. | Başvekâlet İ İstatistik Umum Müdürlüğü | İ game diyerek onlar da ken Yazan : G. A. bile, hiç aramadığı birçok tafsilât ara sında, aradığı adın karşılığını bulmak çok defa uzun bir iştir. Öyle sanıyorum ki, halkı tarihe 3 | mndırmak,tarih eserlerini saydırmak için iki taraflı bir lügat kitabıdır. Böy le bir lügatin bir tarafı tarih kitaplar m okurken, onlarda göreceğimiz adla rm şimdiki karşılıklarını bulmaya,bir tarafı da şimdi tarihsel bir yere gitti giniz vakit oranm tarihteki adını öğ- renmeğe yarayacaktır. Avrupa dillerinde Türkiyede seya- hat için yazılmış bir kılavuz kitabı ele alınca böyle bir lügatin yapılması kolay olacak gibi görünür. Halbuki o | kılavuz kitaplarında bulacağımız sd - lar, Avrupalıların bizim tarihsel yer- lerimizde kendi, dillerinde vermiş ol. dukları adlardır. Bunlar da o yerlerin kendi tarihlerindeki âsıl adlarına her | vakit uymazlar, hattâ uydukları pek | azdır. Tarihi yerlerimizin adları hizim | dilimizde değiştiği gibi, Avrupalıların dillerinde de azçok değişmiştir. Meselâ, bizim şimdiki Çanakkaleye yakm meşhur tarihi yere Trua dedi- #imiz vakit onun tarihsel adını sövle- diğimizi sanırız. Halbuki bu, oraya fransızcada verilen addır. Onlar da tatihsel yerin adını kendi söyleyişle- rine göre değiştirmişlerdir. O tarihsel yerde yaşamış olan insanların - Fran Sız filosofu Montairne'in de söylediği ne göre - Türk ırkından olduğunu biliyoruz. Bu halde birim kendi ırkı- mızm tarihine bağlı olan bir yerin adını Fransızların o söyleyişine göre tanımak doğru olamaz. O yerin eski yunancada adı bile iki türlü söyleni- lir. Yunancanın doriyen lehçesinde Troya, iyoniyen lehçesinde ise Treli denilir. Eski Yunan yazıcıları da han- gi lehçede yazıyorlardıysa, o yerin a- dını ona göre yazmışlardır. Bizim şimdiki Bergama'nın eski a- dın: biz kendi şivemize göre değiştir diğimiz gibi, Fransızlar da oraya Per i şiveleri- © uydurmuşlardır. Halbuki oranın kendi dilinde esoki adr kal'e demek olan Pergamos idi. Netekim, Troya'- Bun bir kalesine de gene Pergamos denilirdi. Bunu da tarih lügatimize fransızların söylediği gibi yazmak el- bette yakışık almaz. Bunun gibi, simdi Söke'ye yalın Balat yerinde bulunan karabelere Mi- let dememiz, bunu fransızcadan öğ - rendiğimiz için bir dil alışıklığıdır. O- ranın adı kendisinin iyenien lehçesin- ds Militos, doriyen lehçesinde Mila- tos'tur, coliyen lehçesinde ise bir 1 furtamile Millatos ölmüştür. Bumisalleri dala çoğalmaya biç lözum yoktur. Bizim tarihsel yerleri: mizi Avrupa memleketlerinin her bi- rinde azçok farklı adlarla söylemeleri de onların tarihsel adları değiştirdik. lerini isbat eder, ,Biz Avrupalı kavimlerden herhan. gisinin söyleyişini alsak doğru yap - Baş olmayız, çünkü o adlara bağlı o- lan yerler bizim toprakları ğu gibi, oraların tarihi de bi; mızın tarikidir, Şu halde yurdumuzun tarihsel lüga tini yapamk için doğru ve tek yol vur dumuzun tarihini tam öğrenmektir. Bu yol, vâlıa, uzun sürer, Onun & m ne dl ni e e çindir ki kaybedecek biç vaktimiz yok ur, Hava tehlikesini Bilen üye'er , Ankara: 25. A. A. — Hava tehlike. sini bilen üyeler: Ömer oğlu Paşa 20; Temur oğlu Yusuf 20; Mihi oğlu Ali 20; Ahmet oğlu Osman 20; Mekmet oğlu Ömer 20; Avdeti oğlu Ali 20; Kasım Der. Viş 20; Ali Oğlu Faki Temur 20; Ali oğlu Mahmut 20; Mustafa oğlu Der- Yiş 20; Sado oğlü Nuri 20; Temur oğ- Ju Abdullah 20; Omer oğlu Akdullah 20; Yusuf oğlu Aptal 20; Süleyman oğlu Zahir 20; Keçe oğlu Talo 20; Ahmet oğlu Mihi 20: AH oğlu Mirze 20; Ismail oğlu Yusuf 20; Hacı Tol- mercan oğullarından 700; Bayan Makbule 50, bu senelik; Fuat 20, bu senelik: Şükrü 20, bu senelik; Bayan Ayşe 20, bu senelik; Hasan Tahsin 20, bu senelik; H. Hüsnü 20, bu se- nelik. Ankara 26, A. A, — Hava tehlike- sini bilen üyeler; Nuri Barlas 50; Halil 24; Ali 30; İbrahim 20; H. Hüsnü 100, gelecek yıl 30; Yusuf Esendemir 40; Mehmet Galip 20; Raşide Mexcude 20, bir se. nelik; Hüseyin 20; Osman 20; Tbr, him Kabalıroğlu 30; D. Müfit 20; Ve- Mi 20; Sadettin 40; Ensari Marufin 20; Kiziryan 21.60; K. Sarafyan 31.20; Değirmenciyan 50, bir defalık; Anadolu Kontuvarı T. L, Şirketi 100, bir defalık; Anadolu Kontuvarı T. L. Şirketi 20, bir defalık; Haralambo Andonyadis 20; A, C.G. T. A, Elek- trik Şirketi 500, bir defalık; Mensu- cat Santral L, Ş. 125, bir defalık; Mensucat Santralı 1. Ş. 25, bir de- İl falık; Apostol Radoviç 20, bir defa ık; Behmoraş ve Bârol 20. Ankara 27. A. A. — Hava tehlike. sini bilen üyeler: Esat Cansu 20; Adil 24; Perseh 24; 3s arz a) ADAM DONDURMASI Ağaççileği, kakao, fıstık, praline, vişne, kaysı — ne bileyim — kay- maklı dondurmanın yanında şimdi bir de adam dondurması çıktı. Yalnız hemen söylemeliyim bu dondur. | ma yenecek bir şey değildir. Anlata- yım: Amerikada bir kimyager bir may- mumu buz dolabma koyup dondur. muş. Beş gün buz dolabında kalan hayvan kazık gibi donmuş. Tabii öl- müş. Beş gün sonra kimyager may- munu diriltmiş ve şimdi maymun dondurması yaşıyormuş. Maymun donup dirildikten sonra insan neden dirilmesin7.. Ve bugün artık mesele bu yandan mütalea edi- liyor, Amerikalı kimyagere göre bir veremli adamı dondurup mikropları- nı öldürdükten sonra tekrar sapa- sağlam diriltmek mümkün olacak- miş. Eğer bu keşif gerçekten yapılabilir bir şey haline gelirse dünyanın man- zarası ve insanların aktbetleri büsbü- tün değişecek demektir. Vücudünü dinlendirmek istiyenler, ba iş için açılmış müesseselerden bi- rine müracaat edip buz dolabına girer, Bir ili ay donmuş olarak kalır ve sonra tekrar dirilir. Borcu olan- lar, karısından bıkanlar, canmdan bezenler için dünyada bundan daha rahat ne olabilir? Lâkin meselâ bu iş Yunanistanda tatbik edilse kralcr- lar, Venizelistleri, birer birer topla» yıp buz dolabında dondururlar ve kazara kralclar iletidar mevkiinden düşerse haydi bu sefer onlar buz do- labına girip Venizelistler | dirilirler. Böylece bir kısım insanlar hayatları- nı buz dolabında tıpkı (krizalit) ler gibi geçirirler. Ancak dikkat edilecek nokta şu- dur: Ya dondurma halindeyken insa- nı diriltmeyi unuturlarsa ne olur?.. Siz şimdi bu buz dolabı meselesi- ni evirip çevirin! Bakınız ne tuhaf ihtimaller var, B. FELEK Denizde kaybolan Dört çocuk GEÇEN CUMADANBERİ İZLERİ BULUNMADI ASİ sak. Kaybolan gençlerden üçü o 3 Geçen cuma günü, Yenikapıda Şük» rünün sandalına binerek Ada açıkla. rına doğru gezmeğe çıkan dört genç- ten hâlâ bir haber çıkmamıştır. Za bita araştırmalara devam etmektedir. Kaybolan çocuklarım afiyetlerinden endişe edilmektedir. Bu gençlerden, Şahabe tin ve Ssbahattin, Aksarayda Çınguaklı Bostan sekağında 56 nu - matada oturan merhum - binbayı Mes şidin çocuklarıdır. Çocuklarım annesi Fevziye kendiş'le görüşen bir yazıcı mıza demiştir ki: “— Çocuklarımı arıyorum. İstan « bul vilâyetinden başka Çanakkale, Ge Mbolu vilâyetlerine de telgrafla müra- caat ettim. Bir motör tutup Adalara kadar gittim. Hayırsız Adaya çıktım, Orada bir balıkçı gördüm. Ona ço » cuklarımı sordum. Balıkçı: — Asım isminde olan çocuğu Has yırsız Adada bir gün gördüm. Kendi sine, buraya niçin geldiğini sordum. Gezmek için geldiğini söyledi. Ha - Yırsız Adada bir gece yattı. Ertesi gü nü yelkenli sandalile e Büyükadaya doğru açıldı. Bir daha görmedim.,, Dedi. Bu sebepten © merak ediyo? rum. Çocuklarım Şahabettin ve Sa - bahaddinle beraber arkadaşları Asım ve Ali de vardı. Onlardan da bir ha- ber yok. Evlâtlarımı artık göremiye» ceğim, diye deli oluyorum.,, ———————— Salih 20; Hüseyin 20; A. Mustafa 20; Atıf 20; Yorgi 20; Samucl Behar 20; Salamon 20; Niiko Oriantas 20; Fa- #ih 20; Ahmet 20; 1. Hakkı 21; Şev. ket Remzi 20; Ahmet Zeki 20; Mus. tafa 20; Avni 20; Abdurrahman Hu- lâsi 20; Zekeriya Macit 25; Servet Yesari 20; Avni 20; Kâmil Inoğlu 20; Ibrahim Gülpmar 20; Rifat 20; Haliy Boyacıoğlu 20. a