RR ARR e LE a Kuşoğlana Sana Kardeşim Siir. Gene FE aç istifade etmiyoruz? ü açarak bir tomar kâ- — İşte bunlardan. tr han hemen kâğıtlara saldır- | Ül. Fakat Mamış; >— Yooo! - dedi » acele etme. Her bir sırası var. Bunları şimdi, Olduğu gibi ünlü hatuna emanet ede- v . Bunların içinde öyleleri var- ki, Süslyman hanın eline geçtiği Devlet Giray: o mahvede- öyleleri var- ki, Hürrem sultanın eline geçe- Olursa sadrazam İbrahim derhal “ellennemi boylıyabilir. Hele bir ta- #*si Kasım paşayı korkusundan yıl- der şa) yi Şarpi ılmişa döndürebilir. > İyi ya... Bunlardan derhal isti- inde etmeliyiz. Güz Etmiyelim diyen kim? Devlet day odasındaki çekmeleri, san- karıştırıp bunları ele geçir- e elbette bir maksat gütmüş bu- WYoruz, Lâkin her şeyin bir sıra- “ vardır, 47 Eğer bunlardan istifade etme- yı düşünmemiş olsaydım,Devlet Gira İirmekten çekkinmezdim. Doğ- « Bana çok yalvardı. Öyle göz ki, merhametim kabardı. Lâ- Kin dişlerimi sıkarak bu kötü merha- işimde boğmak ve sonra dünya- ze sefil heriften kurtarmak benim #0 olmadı. Demek istiyorum ki, merhametim kabardığı halde da- kğ ürmekten çekinmezdim. Eğer tomarlarından istifade etmeğe vermiş olmamla izah edebilir- . Evet, bu vesikaların her biri *n azdan on bin atlımın yardı. İm: kazandıracaktır. Lâkin Kazan er seyden evvel Kazanlıların kılıç” ğini ispat — etmelidir. » Bu kâğıtları sana gi olmamın sebebi bu- i, Big, Faraza bunların içinde Devlet bi, Pa kendi elile kaleme aldığı Bug püsvedde vardır. ki, Osmanlı ağar Kiremdaki hanın böyle bir şeyi İvana göndermiş olmasına *E kadar tahammül edemez. Yi- şunların işinde sadrâzam İbra Mani Kasımpaşaya gönderdiği bir ap * Vardır ki, bunu Hürrem Sul Bilig geçirecek olursa vallahi İb- Tali) Kiz Herif, Kasım Paşaya ne diyor, ğer musun? Tabii kestirmenize — şyoktur bu emri... Söyle bakalım canım. yor ki: “— Hürremin bo- kk, 5 posunda ve ondan daha cive- Büz. galgrdan anlar koyu yeşil Ma bir Rus kızı buldur ve en seri ba e İle bize gönder. Sen padişa- Mag çekini Bilemierdemeiz. saim Şok seveceği gözdesi bali- Yükselebilmelidir. İyyz Tuhaf | - diye mırıldandı Ha- By Mdrizem saraya, Hürrem Sul Kiye Yerini tutacak bir güzel Rus Sokmak istiyor demek? Mağ, Evet ünlü hatunum. Acaba bu Sey, ? Hürrem Sultanın eline ge- Yak çrazam İbrahime aman di- < yakit bırakır mı? ti, Haklısın han... Fakat bunlar. İm a... Kendi kendimize İürmetli davranmış olmamız N — glayamadım... İomgabz müşkül değil. Demek is- gele 1, b biz elimizdeki kuvvet- “ Kuşan tepeleyebiliriz. Mosko- in yalnız başına neler yas öini göstermeliyiz. . Evet, #orlayıp Kırım O Hahından Möyiü dik. Moskof mağlüp olun- düşünecektir: “Kırımlı yn. ye seydi. Kazanlıları tepe- we Çan Müsait bir zaman kol- aktı ar taliini denemeğe kal 'r. Fakat İvan aylarca çalı- KE haa ğı sürülerin yalnız ad, eti; Papi kine di karşısında dâya- ğun görünce “Kazan benim Mneeeii lokma değildir. diye dü e tallini başka ti a şi W Yan; “oğru bulacaktır. rda e Kİrİyimeşiz bizim yapayalnız har ii pay Yomünuzz? daha doğru bulmuş SR iman, bezi Batar Han? Y Ya e bu fikirdeyim Bike, LO ts genç arkadaş? ad kanatlarının tatlı «A sert bir hücumu “a Nizamettin NAZIF nn Bike Genç Erkek Güzelliğinin Bu En ihti- Şamlı Örneğine Bir Müddet Sarıldı, Çevirdi : “ - Delikanlı.. Gel ! - Dedi Ali Ekrem Hanı Tanıtacağım. ,, Devlet Giray otvap vermek saklayan bir şahin gibi yine gence doğru süzülmüşlerdi. Kuşoğlan kir- piklerini ( kıpırdatmaksızın cevap verdi: şır ünlü Hatun ! — Evet kardeşim! doğru danışır... Kuşoğlan sözlerini bitirir bitir. mez gür bir sesle kulaklara ulaşan bu son cevap Kazanın yarının. şünen bu dört kafanın sekiz nü evvelâ biribirlerile ve sonra kap kara bir çift gözle karşılaştırdı. Ve o anda ayağa kalkıp birer adım ge- rileyen öç erkeğin arasından kole. Mamış Han çifte kara göze doğru koştuğu gö- rüldü: — Kardeşim, canım | 2, ire öğe pin ya yele — Mamış Bırdı Han doğru dan: | istemeyince dövmeğe başladım | rında genç irisi bir delikanlı idi. Genç irisi... mi? Hayır. Çam yar - ması gibi bir delikanlı. Koyu kahve rengi bir çift çizme dizlerine kadar çikiyor ve başı çok tüylü bir kara | kalpağın içinde yarı yarıya gömül- müş bulunuyordu. Ne geniş omuz- ları vardı bu delikanlının? İnce bir kara bıyık, kıpkıtmızı dudaklarının iki yanından sarkıyor ve bunlar Kadar ince bir çift parlak karakaş bol kirpikli koyu kara Röz- lerinin üstünde muntazam iki hilâl giziyordu. Süyun Bike, genç erkek güzelli- Rinin bu en ihtişamlı nümunesine uzun müddet sarılı kaldı. Sonra ba. şını Buşoğlar gru çevirerek; — Delikanlı! Gel” » dedi * Senin- le kardeşim Ali Ekrem Hans tanış etmek İstiyorum, (Arkası varl Bakanlar Ku- rulu Burada Toplanacak (Baş tarafı 1 incide) lar İstanbula çağırılmıştır. Dün Tüze Bakanı Şükrü Saraçoğlu Ankaradan İstanbula gelmiştir. Ankarada bulunan Sağlık, Ta - rım ve Kültür bakanlarının da bugün veya yarın şehrimize gel meleri beklenmektedir. İç Bakanı Şükrü Kaya Yalo- vada bulunmaktadır. Dış Baka- nı Tevfik Rüştü Aras, Sü Baks- nı General Kâzım Özalp, Finans Bakanı Fuat Ağralı, Bayındır- lık Bakanı Ali Çetinkaya şehri- mizdedirler. Ekonomi Bakanı Celâl Bayar Avrupada inceleme gezisinde bulunmaktadır. Ayın 18 inde Istanbula gelecektir. * Finans Bakanı Fuat Ağralı dün Finans espektörleri daire. sinde çalışmıştır. Ali Râna de geliyor Ankara, 14 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Bakanlar kurulunun İstanbuldaki toplantılarına etmek üzere Gümrük ve İnhisar! Bakanı Ali Rana da burdan hare ket etmiştir. Takas Yolsuzluğu (Baş tarafı 1 incidel memur üyedir) ve komisyonda mu- vazzaf memur olmıyanlardan tecim odasından Havlıcı Recep, sigorta- cr Rıfkı, eczacı Necip, tecimen Su- at Karaosman, tütün tecimeni Ab- dülgani, eksper Faik ile memurlar. ibayet memuru Süley- Hüleyman,Samim, gümrük merkez memuru Cemal, birinci kâ- tip Hakkı muhasebe kâtibi Burha- meddin, manifesto memuru Yahya, muayene memuru Kemal, Sahip, Nurullah, Faruk, Enver, Servet, Ce lâl, Mahmut, M. Enver, Agâh ve 48 gümrük muhafaza memuru ki $i EN a BORSA Şİ a a e 14 Ağustos ÇARŞANBA PARALAR — Alış Satış Sterlin 60— O 624— Dolar 123,— 125— 20 Fransiz frangı 166— 19— Liret 192,— 20 Belçika frangı 51,— 20 Drahmi 3— 20 İsviçre #r. 816 Flo 80.— 20 Çek Kron H— Avusturya gili 2— 2350 Mark 40— 42— Zieçi 22,50 23,50 Pengo 2— 2450 20 Ley 3— 16,— 20 Leva 23 24— 29 Dinar 3a— 50 Yen 31— 32 İsveç Kura Me “ Eres S21— 92 isidiye 52,50 $ Banimot ae ÇEKLER Paris Üzerine İngiliz lirasr Dolar Yiret Belga İsveç srangı Leva Florin Çekoslovak Küronu Avusturya Pezeta Mark Zor Pengo Ley Dinar Yen 27830 movets 1098 İsveç kurenu 3.11.20 —————— isTiKRAZLAR Türk Borcu i Kapon kesik || 28,15 .” e 26,50 "," » 26,99 Ergani a 05.— 94.25 | kişi hakkında ihmal, terahi ve sul- istimal yolsuzluklarından dolayı ek seriyetle muhakeme lüzumu kararı verilmiştir. Bu zatlardan birçoğunun bu kara- ra itiraz edecekleri anlaşılmıştır. Bu takdirde itiraz edenlerin dosya- İlarr Danıştaya (devlet sürasma) © gönderilecektir, « Sonra Başını FAYDALI BiLGiLER BUGÜNKÜ PROGRAM İstanbul 18.30: Bayanalr için Şimnastik. Bayan Azade Tarcan. 1850: Almanca der. 19. 10: Dans musikisi (plâk) 20: Konferans. Dr. Etem Vessaf, Şehrimiz içme süları hakkında. 2050: Stüdyo orkestrası. Diri- je Laşeneki, 21: Radyo caz ve tango or- kestraları. Şan Avni, 21.35: Son haberler. Borsalar, 2145: Plâk neşriyatı. Budapeşte 19: Dans müziği. 20: Konferans, 20.55: Pljk. 2120: Reportaj. 22.15: Dayumlar. 2240: Süel konser. 24.10; Çingene müsi- Bükreş 13 - 15: Plâk ve duyumlar. t 23.25: Kömserin süreği, Prag Köylü yayımı. 21.50: Duns müziği, 22. 20.15: Süel komser, 20.55: Sözler. Karışık yayım. 2315; Duyumlar, Hava raporu 7335: Almanca duyumlar, 2340: Cazbant, Varşova 10,45: Plik. 2005: Yarmın plâkları 2015: Reklimlar, 20.30: Plik. 2050: Ak. tüalite, 71: Orduya hitap. 2145. lar, MW. 22: Senfonik or kestra. 22.30: Tiyatro. 22: Spor. 2315: Duyumlar, 23.20: Küçük radyo orkestrasi. Moskova 18.30: Ulusal 19.15: Konser, 20.30: Pisik. iğ. 22: Fran. sıça, 22 * Almanca yayım, Hamburg 20: Kadım yayımı, 20.10: Müzikli skeç 2040: Piyano birliğile bariton, 21.10: Dans müziği. 23: Duyumlar. 23.25: Ser- Ki servisi. 23.40: Müzikli program arası, 24: Yeni müzik. 4: Konfer: müzik, 20: Karışık müzik, 21: Duyamlar, 21.10: Avrupa hükümet merkezlerinin müzik parçaları (Röle). 23: Duyumlar. 2320: Çingene müziği (Budapeşte'den). 23: Du yumlar. 23.20: Çingene müziğinin süreği, 24: Yemi müzik. NÖBETCİ ECZANELER Bu gece nöbetçi eczaneler şunlardır : Bağrekapıla Mehmed Kâsm — Alam. darda Übeyd — Lâlelide Sık — Kücük. pazarda Cemil — Aksarayda Ziya Nuri — Karagümrükte Arif — Fenerde Emil. yadi — Modada Faik İskender — Alır. yolda Makmud — Şehzadebaşında İ, Ha. Hil — Samatyada Erofilos — Baktrköyde Merkez — Beşiktaşta Riza — Sehremi- ninde Nazım — Hasköyde Yeni Türkiye — Kasmpaşada Yeni Turan — Büyüka. dada Mehmed —Heybelide Taraş — Ga. latada Okçu Musa cadd. Asri İttihad — Kumbaracıda Garih — Taksimde Mis so, Limonciyan — Kurtuluşta Kurtuluş — Eyüpte Hikmet eczaneleri. LIMAN HAREKETLERİ Bunün Kmanımıza gelecek vapurlar 3 Saat 6.30 o Sandet Fardırmadan 16.— Ankara Karadenizden 16,15 Ayten Izmitten 17.30 Tayyar Mudanyadan 18.— Mersin Ayvalktan Porün Hmanupızdan gidecek vapurlar: na 9— Güzel Bandırma İzmite 9— Asya Mudanyaya 16.— Sakarya İzmire 16— Koceli İmroza 20— Karadeniz Karadenize 21.— Gülnihal Bandırmaya . SİNEMALAR TİYATROLAR © Şehir Opereti: Tepebaşı baböesinde perşembe, <uma, cumartesi, pazar gün- leri saat 21 de “Deli Dolu" operet 3 perde, yazan Ekrem Reşit, besteliyen Cemal Raşit, İstanbul ciheti, Bebek ve Şişli tcamvayları temin o edilmiştir. 17 ağuston cumartesi Deli Dolunun 100 üncü defası sürprizleri. © Sümer 5 İlkbahar Şarkmı — Alayin Ku. © Melek ; Aşık Rahibe — Aşk kelepçesi, © Yıldır : Kraliçe Kristin. © Alkazar : M “nalı adam. © Mik ; Görünmiyen adam — Şahane vala, © Sıkı Adalar çiçeği — Deniz ejderi 9 Üsküder Hüle: Şahane Vals. OLÜM İstanbul Hayvan borkası komiseri Bay Kadri ve orman komiserlerin. den Bay Şerefin babasr eski Dilsiz- ler mektebi müdürü Bay Sabri ve- fat etmiştir. Cenazesi bugün Bey- lerbeyinde İskele başındaki apart - mandan kaldırılacaktır. Ölüye rah- met dileriz, Breslav 20: Akşam müziği, 21: Duyumler, 2110 Dans (müziği, 23: Duyumlar.| 2330: Çingene müziği. 24: Yeni müzik. Münih (TAN)IN OYKUSU öde ç as Ağacı Ve Deki | —— —-- Yazan: Bedri RAHMİ —-İ — Ne köküyor biliyor musunr.. — Bahar kokuyor... — Çok topdancısın 1 Gerçe etrafı” mızda her şey bahara bir parça ko ku katmağa çalışıyor, ıslak kiremit- lerin, toprağın da bu koku senfoni- dinde sesleri var. Fakat dahâ derin nefes al dostum, Burun deliklerine, rüzgâra daha çok yalvar, Bak sana ne ılık, ne sarı, ne taze bir koku ge- tirecekler, Bu kokuyu şimdiye kadar sezemediğine hayret ediyorum. Burun deliklerinin şiirini yapan ar- kadaşımla Kumkapı'dan Beyazd'a gıkıyorduk. Ben bir türlü onun bana sunmak istediği bu Hik, sarı kokuyu yakalıyamıyor ve kötü burun delikle- timden şikâyet ediyordum. Bir köşe bayına gelmiştik, arkadaşım durdu: — İşte,dedi,burada o koku artık el ile tutulacak bir hale geliyor. Derin derin nefes alıyor ve büyük bir sevinçle bağırıyorum: larda bir yerde iğde ağacı olmalı, O: — Hele şükür?.. derken ben henüz bu kokuya kanmamıştım. İğde ağa- Ginin hangi mes'ut adamın bahçesin- de çiçek açtığını arıyordum. İğde ağacını. donuk sart çiçeklerini gör - mek istiyor ve: — Buralarda bir iğde ağacı var, fakat nerde ? diye soruyordum. Ar- kadaşım omuzların: silkerek; — Adam sen de! Üzümü ye de ha- ğını sorma!, diyordu. “Beyazıt ayşe birinde - yim. İhtiyar bir adam geldi. Ce - binden şişmanca bir zarf çıkardı. Sevimli yüzlü bir adam... Aradan birkaç dakika geçmişti, sa- dakor elbiseli adam o kadar derinden içini çekti ki, dönüp baktım. Gözle rimiz karşılaştı. O durgun gözlerle bir bana, bir de iki elile dizlerinin üzerinde tuttuğu ufak bir resme ba- kıyordu. Baktım bu vesika fotoğrafı kadar ufacık bir fotoğraftı. Sadakor elbiseli ağam hiç bozmadan bir be - nim yüzüme, bir de fotoğrafa b tan sonra nihayet benim hiçbir şey yaşırdığımı görünce, İs kemlesini bana daha çok yaklaştır. Ve gözleri kadar durgun bir sesle: — Oğlum!.. dedi, bir de sen bak. Belki ben yanılıyortum. Ve bana ufak vesika resmini uzattı. — Bu fotoğrafın tamamile detilse de, sizin yüzünüze benziyen yerleri var, değil mi? diye sordu, Ben nihayet şaşkınlık devresinden çıkmış, daha dikkatle bakarak: — Alnından mada, evet. Tuhaf sey, dum. Sadâkor elbiseli adamın yüzü bü- yük bir sevinçle işil ışıl yanıyordu. — Demek İmamışım oğlum... Demek görlerimde hâlâ sağlam bir taraf varmış. Resmini gördüğün de- Bkanlı benim bundan beş sene evvel ölen biricik oğlumdur. Allah sizlere ömür versin. onu tam yirmi altı ya- sında, Tıbbiyesini bitirirken kaybet- tik, Ben yine nekadar olsa ken- dimi tutabiliyordum. Fakat anasını görmeliydiniz. O yıllarca oğlumuzu ebediyen kaybettiğimize inanmadı. Ve hâlâ da inanmıyor. Ve hâlâ da inanmıyor. Güzel yüzlü adam bu son cümleyi bozuk bir plâk gibi ayni tonla dört defa tekrarladı. Ve sonra yavaşça beni omuzumdan tutarak yumuşak bir sesle: — Delikanl:!.. dedi, iyilik yapmak ister mi k büyük bir ? — Yapabileceğim bir şeyse, hay hay. — Şu karşıki yeşil evi görüyor musun?.. İşte oracıkta oturuyoruz. Benimle oraya kadar gelecek ve ka- 'dınıma dünyaları bağışlıyacaksım. — Fakat... gacak kuvveti yok. O, oğlumuzu kaybedeli odasmdan £ çıkmadı. Çık mâk istemedi, orada onu bekliyor... — Fakat beyefendi, siz bana bir see rolü teklif ediyorsunuz... yine ayni yumuşak sesle bila sallıyor ve: “Hayır, kat'iyyen, kis” diyordu — Bili Siz ona hiç tasavvur edemiyeceğiniz bir hayat getirmiş olacaksınız, tutmaz dizlerine takat gelecek, sizi bir delacık görmesi ona Mekrar nefret etmeğe başladığı haya — İğde çiçekleri kokuyor!.. Burâ- | t bağışlıyacak. O'kâdartatlı ve güzel konuşuyor- du ki, bara o kadar büyük bir iyilik yapacağımdan bahsediyordu ki, ve sonra gösterdiği ev o kadar yakindı i, kalktık. Karşıdaki yeşil eve, biz eve giden yola muvazi yollardan rile gidiliyordu, İşin asıl beni ürper- ten tarafı yeşil eve yaklaştıkça benim bir haftadır yana yana ağacını ara- dığım iğde kokusunun artmasıydı. Kapının önünde durduk. İğde koku» su da bizimle durdu. Tertemiz bir avluya girdik. İğde kokusu avlunun iliklerine kadar işlemişti, Ark deyanamamış, ona bu kes- kin, sarhoş edici kokunun nereden geldiğini öğrenmek için: — Bu iğde çiçekleri. diye sorma“ ğa kallemıştım. O, parmağımı beyaz bıyıkların çer. gevelediği ağzına götürürken: — Sussa! diyordu. Belki biçare bir parça dalmıştır.. Ben de gayri ihtiyari onu taklit ediyor, parmaklarımın ucuna basarak merdiveni çıkıyordum, Beni sakız ka» dar beyaz örtülü bir misafir odasma aldı. Merdivenden çıkarken adım adım iğde kokusu azalmıştı. Çiçekler kadar temiz, beyaz örtülü masaların birisinin üstünde bana benziyen deli- kanlmın bir parça yaşlıca, fakat ha» rikulâde gürel bir kadınla yanyana bir resmi duruyordu. “Her halde an- nesidir” diye düşünüyordum. — Bana birkaç dakikacık müsaa- de edin. Onu bir parça bu büyük se- vince hazırlamak lâzım. Ve beni bembeyaz odada yapayal- nız bırakarak çıktı. Pencereden desa» rı bakıyorum: Tuhaf şey, tam ar bari iğde kü u keşitt” i yeri görüyorum. Nereden gel diğini tahmin edemediğim bir korku içimi kaplıyor ve birden omzumda bir el hissediyorum. Onun eli ve yi: ne O cana yakın sıcak ses: — Evlâdım, diyor, beni affet, Sa- na bir şey söyliyeceğim. — Buyrun, — Ben demin seni birden ürküt « memek için karım ağlamaktan göz lerinin kör olduğunu söylemeğe ce saret edemedim. — ?22.. Fakat,mademki artık gör müyor?. — Fakat hiç olmazsa sesinizi dus yacak, — Fakat tuhaf şey, demek sesim de oğlunuzun sesine benziyor?. — Tamamile, tamamile. Yoksa si- zi buraya kadar yorar mıydım? Bir dakikacık, karım henüz uyuyor. Şir di gidip uyandıracağım. o Artık yavaş yavaş sinirlerim bo zuluyor ve bu tesadüfe lânet etme- ğe başlıyorum. Birkaç dakika sonra yine ayaklarının ucuna basatak geli yor. Bu sefer birden onun yüzünde. ki bu durgunluğu korkunç ve bütün hareketlerini gayri tabit buluyorum. O ayni sesle bü sefer iyice çileden çıkaran şu sözleri sövlüyor: — Delikanlı, beni affet. Senden karımın kulaklarının da çoktan sağır laştığını sakladım. — Fakat., — Hiç olmazsa sana ellerile doku- nacak. Saçlarını okşıyacak. ,Titriyen ellerini yine omzumda hissediyor ve birden geri çekiliyo - Tum. O yine o durgun gözlerle bana bakıyor. Bu gözlerin içerisi bomboş, deli” gözleri olduğunun ancak far- kediyorum,dizjerim — bükülüyor.Ainı- mı soğuk terlerin zincirlediğini his- sediyorum, O gene kayboluyor. Oda- dan fırlayıp çıkmak istiyorum.Adım- rım beni götürmüyer. Üçüncü bir defa kapıda görünüyor. Bu sefer yü. zü kıpkırmızı, Dudakları titi sindeki yumşaklık tahtalaşmış Anlattı, anlattı anlattı, Bir kedi imdadıma yetişmese o a- damın belki de gırtlağına sarılacak « tım. Bana ark.sını dönmüş ve büyük bir itina ile çiçek suluyordu O aralık yanı başımdaki duvardan bir kedi at- İadr... Kedirin atladığı alçak duvar- dan atlayıp kendimi ufacık bir sokak» ta bulmam bir dakikada olmuştu... Yeni kurulan evlerin arasşhda kalmış bu çıkmaz sokaktan birkaç adım öte- de kendimi evimin yolu üzerinde bul- muş... Üstüme başıma çeki düzen ver miye çalışıyordum. Iğde ağacı gene kayıplara karışmış. Fakat artık beni boğmağa çalışan kokusu gene evime $dar adım adım arkamdan gelmiş 8.