ANKARA ŞOSESİ Ankaraya Asfalt iki Yıl içinde Bitirilecek bildiriyor) Ankara, 14 Ankara - İstanbul şosesinin yapılması işi gün geçtikçe ileri- İtmektedir. Her vilâyet, yolun kendi smrları içindeki kısmını ça bük bitirmek için uğraşmaktadır. Vilâyetimizin payına 156 kilometre yol düşmüştür. Bunun 125 Kilometresi bu yıl içinde bitirilecekt Bayındırlık Bakanlığının verdiği karara göre, Ankara - Istan- İl şösesi üstünde bulunan Ova çayı köprüsü beton olarak yapı- caktır, Bir iki yıl içinde Ankara ile İstanbul arasında ârızasız, Yepyeni bir yol açılmış olacaktır. Muamele Vergisi Matrahı Ankara, 14 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Muamele ver- #İsi kanununun beşinci maddesi hükmüne göre, muamele ver- BİSİ matrahını tayin etmek için, her sene yapılması gerekli olan İbtidaf maddeler listesi hazırlanamadığı için tahsisatın geri kal- Maması için 934 yılına ait cetvelin olduğu gibi mer'i tutulması akanlar Heyetince kabul edilmiştir. Birinci genel enspekiör- Gümrüklerdeki sahipsiz (Ozel aytarımız lükte yeni bir tayin eya Ank a, 14 (Hususi muhabirimiz iriyor) i Ankara, 14 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Gümrük ve İnhivarlar Bakanlığı gümrüklerde mevcut sahip siz eşyanın, hususi hükü: e güre, ne tarzda satılacağı hakkmd limatname hazırlamaktadır. HUSUSİ ROMANYA iLE KONTENJAN Romanyaya Göndereceği- imiz Mallar için Yeni Haber (Ozel Romanya hükümetinin kontenjana tâbi tuttuğu Türk malları. m milli Romanya Bankasından Transfer vizesi almmadıkça, nyaya sokulmasında müşkülât görüldüğünü haber aldım. ime göre, kontenjana tâbi eşyanın Romanyaya getiri- çin evvelâ Romanya Milli Bankasından hususi izin ir. Aksi takdrdie bu malların gümrükler- n hükümet lâzrmgelenlere emir vermiştir, Yer Altında Kalan Servetlerimiz $. Karahisar, 14 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Başbakan | det İnönünün buraya gelişinde ilişik gösterdikleri işler üze- ede çalışmalar daha hızla devam etmektedir. İnönü, buraya Şeldikleri zaman, ilimizde bulunan altın, simli kurşun, kömür, ö» karaboya, tebeşir gibi madenlerden Ekonomi Bakanlığına e ler gönderilmesini istemişti. Bütün bu örnekler toplanmış, a Lin Ekonomi Bakanlığına gönderilmiştir. Yunanistana Gidecek ilk Türk Kotrası Bugün Yola Çıkıyor i e emniyet en Cem'i tayin edilmiş! aytarımız bildiriyor) l Yu, Roma, Öğrendiğ bilmesi 5 mak lâzım gelece! Sn çıkarılmaması ii MX Yaş, “A Denizcilik ki #9 ikide Mo ti Du kotra te ektedir. K, aş © VE Atina Gezi Yun, übünün yukarda resmini gördüğünüz kotrası, bugün da koyundan Akdenize açılacaktır. Dün tafsilâtmı verdi- Pireye gitmektedir. Seyahatin 6 günde yapılacağı tahmin otradakiler Yunan Deniz klöbünün misafiri olacaklar, Pi- da birkaç gün kalacaklardır. İlk Türk kotrasının seyahati olan anistanda şimdiden büyük bir alâka uyandırmıştır. | Jeri bili alırlarsa, , ğe edebiyat, mışsa kendisine o bulmuş olan bu elva, arasmda yegâne bir, Jarı bayalık kalitesidir. Sanki | yerle gök arasında, kakotonilerin en beteri ve en karasile tüten bu mans, s grn karşısındaki ürkeklikte, hafif değildir. gözünün görec, esi pencerelerinin asla ği böyle bir yangınr s6. kalalazdı. Hamile iz Genel Nüfus Sayımına Ha- zırlık Başlıyor (Hususi muhabirimiz bildiriyor) Ankara, 14 aşi şu tamimi göndermiştir “Genel nüfus sayımı hazırlıkları mü nasebetile, sayım muntakaları teşkili ve sayım memurlarının tayini müdde ti yaklaşmıştır. Ancak bu hazırlıkları yapan bazı yerlerdeki daire âmirleri- nin, bu iş için çalışmağa ayrılan me- murların çalıştırılmalarına itraz ettik- leri anlaşılmaktadır. Sayım kanunu, okur yazar herkesi sayım işlerinde gösterilecek vazileyi yapmağa mec- bur tutmaktadır, Memleketin her ye- rinde nüfus sayımının sıkhatle, ist | betle ve muvalffakıyetle başarılması, devlet ve mahalli idarelere memurlârm bu işte çalışmalarma bağ surlar, vali, kayma. üdürleri tarafından işini derhal kabul et- irlerin de bu tayinlere iti gerektir, Vazife kabul etmiyen inemurlar cezala; lacak». lar ve bunların adları ve künyeleri Başbakanlığa bildirilecektir. ——— — GUN AŞIRI APARTMAN İSİMLERİ Kedilerle köpeklere takılan isim. iz. Kedi ile köpeğe dünya- nm ber yerinde ad takılabilir. Bu İki hayvan da neredeyse dile gelip kendi adını Kendi iyecekmiş gibi, bakışı, yürüyüşü, biçimiyle az gok adının mizacıne yekımdır. Hiç değilse canlıdır. Fukat Yunan kır- mesile kübizm artığının sarmaş do- Taşından doğma, zevksiz ve soysuz bir mimarinin tülü içinde kırıtan o | yosma apartmanların kedi, köpek ve maymun isimleri tarzında adlar taşımalarını ne buz ar? Her şeyden evvel bir apartman ne | diye isim alır? Dünyanın hiçhir ye- M8 bir apartmanı anlatırken $0- Kağı ve numarasından beğka söyle mecek lâf yoktur. Kaldr ki bu #part- manlarden kimisi Yazman mitolojisi. Bin, kimi Avrupa idare merkezleri» Zin, kimisi mücevhevat nevilerinin, kimi masüm aw hayvanlarının, kimi. si mezaiet ve zarafetin, kimi #renk- se (Cenneti âlâ) bahçelarinin, kimi de zaman ve mekân gibi metafizik mefhumlarin göze görünür örnekle ri olduklarını iddia edecek isimler Hele kapısında kendisi. esini Kumanda eden bir partmanda, değil para vererek 0- turmak, üste para verseler Bulundu- sokaktan geçmek kabi) midir? Tanzimattan bugünedek nekadar dil ve estesik çığırr açıl. kadar kaynak an elran isimler ik ve 7 mahfaz, Bir kanım gibi reka bu apartmanların vazifesi edepli bir pumaranın ifadesi altnda ve dört duvar arasında insan barındırmak değil de sehiplerinin artistik, pole tik, filesolik, ekonomik, sosyal emi. çlarını tek kelimeyle fısıldamak. Birdilde bir kelimeyi yanlış kullanmanın ve bir anlamı aşağı Jaştırmanın yeri ve imkân: nekader çoksa sayısı 9 kadar çok olan | ve mensup in nin sevilme marsık dumanların ara karşı. | bir yan | m daha unda duyulanık ürkeklik Eğer devletten, her olgun insan Ki fakat yangın ku- göremiyece- rle bir ndürecek bir organizm istemek hakkımız olaydı zevk ve estetik uğrunda: — Can kurtaran yok pm? Polis!, | Polist. Diye bağırmaktan ötürü işimiz Necib Fazıl KISAKÜREK —. z l anlık bütün resmi dairelere ARASTA KAZISI İngiliz Gazetelerine 650 Liraya Geçen Bir Resmin Hikâyesi | Yaran: Nizameddin Nazif İllüstrated London News mecmuası mozayikin bu resmini neşretmek için tam 550 (o Türk lirası vermiştir. | İzah edelim: ş ette bulunan gazete ne di- yor? “Biz yapılan ilmi çalışmayı | hasbi olarak, yani hiç bir şahsi ve maddi menfaat muka! de olmuya | rak propaganda ediyotuz.,, demiyor e komiseri Bey Necdet Arastaya bir bakış e müracaat edip o n berhangi bir noktasında bir ştirma yapmağa başlarsa ve gü - nün birinde bir mozayik, bir fresk, bir heykel veya Arşitektoral bir rabe meydana çıkaracak olursa elin, bir fotoğraf makinesi alan herhangi hemşehri bu buluşun resimleri mİ ona danışmadan almak hakkma malik olabilir mi Dünyanın herhangi noktasında bulunursanız bulununuz böyle bir sorguya alacağınız veya vereceği - niz cevap ancak şu olabil Hayır) Halbuki İstanbul gazetelerinden birinin dünkü sayısında şöyle bir yarı gözümüze ilişti Sultanahmetteki hafriyatın res - almak istiyen fotoğrafçı ar - kadaşımıza, müze memuru olduğu- nu 8öYliyen birisi hakaret âmi Hafriyat yeri Ayun ne de müze salonu- dur ve her gündelik hâdise riyatın resmini almak ta gaze nin vazifesi, Bu resimler gazetelere konulması ise işin - eğer varsa - 3 alınıp yapılan ehemmiyetini ini yapmalarına mâ- kalkışmak abes olduğu kadar çirkindir de... Son satırı da okuyunca şöyle bir düşürdük, Ve hakikaten çok çirkin bir hakikat hatırladık. Amma bu çir kinlik ne müze idaresinde, nc, ka - #ıyı İdare eden İskoçyalı profesörle arkadaşlarında, ne de fotoğraf alm- masını pek haklı olarak meneden müze komiserindedir. Bu çirkinlik bir ilim ve sanat adamının en büyük bir titizlikle hürmet edilmesi lâzım gelen bir hakkını gasbedip bunu in fikir piyasalarına sürmüş o. lanlardadır, mu? Anlaşılıyor ki, bu satırları yazan lar Bakster'in İstanbul ilbayına mo i resmen gösterdiği gün kav - ültü patırtı İle - âdeta ceb- ş olan mes ik resim- nin macerasından biksber bulu- Niyüz,, mu ir ve tam (550) dc satın alım; yor ki, Türk k neşriyatta bı y de cayır cayır leri hasbi ola larken saman altından su birtakım müessesele, para kırmaktadırlar. te size ufacık bir bilânço: Londranın meşhur Times gazete si mozayikin resmini neşretmek İ- gin 450 Türk lirası vermistir. “Dai ph., hakeza. “Daily Mail, mükabitind e Amsrik #ton şehr de çıkan “Crstian Science Moni - tor,, admdaki meşhur bilgi mecmu- ast ise aldığı iki kopye için 500 do- lar tediye etmiştir. Hepsi bu kadar değil... Fransa, Almanya, İ İsviçre İska; dinav memleketleri de bu resimleri avuç dolusu paralar vererek elde edehilmişlerdir Acaba böyle bir kâr meşru adde » İ dilebilir mi? Elbette hayır. Zira bu bir bir hikâyeyi, bi masasından gizlice aşırıp kopye et- tikten sonra bir başka imza ile neş- redip zer ki, gümrükten mal kaçırmak bu | nun yanımda pek masum bir suç gi- bi gözükebilir. Ve eğer bu paralar resi miş olanların keselerine girmiş bu- az çok sevinece Fak: ğ muharririn yazdı bu kopyeleri İkişer liraya tedarik etmiş olan bazı msarların kasalarını dol - iğtur, Profesör Bakster hafriyatm bu ilk ve çok önemli neticesini dünya gazetelerine bildirmek için Londraya gittiği zaman mozayik © resimlerinin bütün dünyada bir yıldırım sürati- le yayılmış bulunduğunu hayretle görmüştür. Halbuki Bakster kendi elile çek- tiği resimleri satıp parasinr burada» ki hafriyatın daha ziyade genişle - i için kullanacaktır. Ve şüphesiz e herhangi bir' san'at ve ri ne başvurarak para aramak zorluğundan kurtulmuş ola caktı. İşte, Ar taya gitmiş ve gidecek herhangi oğrafçınm bir müsa ade aramak lütfunda bulunmadığı takdirde karşılaştığı ve karşılaşa » cağı nezaketsizliğin değil fakat “mü dafaa hareketinin, esasını burada aramalıdır . Evet... Arastadaki ne müzer yeri «ne de ha , te mecbur olacağımız bir yerdir. Yani: Hususi bir çalışma odam, Profesör Baksterle Arasta hafri- yatına nezaret eden müze komiseri Necdet'in çalıştıkları yerde rahat- sız edilmek İstememelerinden daha tabif ne olabilir? İzmirin elektriği ve tramvayı Ankara, 14 (Hususi muhabirimi bildiriyor) — Bayındırlık Bakanlığı omanı onun yazı | sukabilinde para almağa ben | $ Cz FELEj GÖRÜŞMELERE DEVAM! lar gelmiş, arıyorlar bayım, — Buyursunlar. — Hepsi birden buraya sığmaz. — Hakkın var. Birer birer gel- sinler, İlk geleni gönder, ötekilere de iskemle ver. Şimdi görüşürüm. — Buyrun efendim. — Rahatarz ettim. — Yoo! Ben size özür dilerim İ Dün görüşemedik. Malümya! de iş saati var, Allah eksik etmesin, gelen giden de oluyor. Gelenler de bu adamın da işi vardır diye hiç düşünmez, otururlar, Size göre de- Zil ama çok münasebetsiz ziyaret- çiler vardır. Gelelim sizin işinize. Efendim derdiniz? Daha doğrusu derdimiz ? Ustadım! Ben Safranbolu'da bir ilk okula öğretmeniyim. — Güzel, — Lâkin işimden memnun deği- lim. Acaba, diyorum sizin gazete- de yahut bildiğiniz başka bir yer- de ba; ir iş bulamaz mıyım. Meselâ m o gezginci aylarınız (seyyar muhabir) © falan olamaz mıyım?. — Vallahi azizim ! İnsanlarda urba değiştirmek gibi iş d meğe de bir tabii heves vardır. Hi kimse elindeki işten hoşnut deği dir, Herkes “ben buraya düşecek adam mı idim?” diye sızlanır. Lâ- üt olsun azizim, olduğuna iyice kanmadan adamın elindeki işi kaptırması akıllı kâr İ değildir. Sonra insan köşekopmaca oyunundaki gibi açıkta kalır, ebe İ olur. Nasrettin Hocanm hilcâyesini İ bilirsiniz: Hani bir gece dışarda bir gürültü işitmiş, hava serince miş, sırtına yorganını alıp çılamış, iraz sonra yorgansız olarak eve dönmüş, karısı s-rmuş: — Yahu! neymiş o kavga — Kavga bizim yorgan Yorganı aldılar, kavga da bitti, de- miş, Bütün bu iş değiştirmelerde açık- ta kalanlara bu hikâyeyi hatırlatı- rim. Onun için sakın ola ki siz de bir adam sıfatile — böyle elinizdeki ekmeği beğenme- mezlik etmeyin. — Demek?, t, dahâ müre gördükçe elindeki işe düşman olur ama bü fena bir yoldur. Rahat et- mek için insan kendinden daha az rahatma bakıp haline şükretmeli- dir. Biraz da insan kendi kendini bahtiyar eder. Saadet, zenginlik, refah ve rahatla değildir. — Haklısınız! Müsaadenizle ben gideyim. | Gülegüle. Yine buyrun inşal. lah, — Istanbula? geldikçe uğrarım, — Ooo, gel bakalım yahu! Sen de dışarda mı bekliyordun? Ne di- ye haber vermedin. — Verdim ama, odacı sokmadı. Senin oda vekil odası gibi olmuş, saldır suldur girilmiyor. — O herkese göre değil. Ne ça- re? Sonra burası... — Kes, kes! Hep öyle derler de, odaların kapım kale duvarı olur ya!.. Neyse. Nasılsın bakalım? — Görüyorsun ya! Monşer! Siz ne zaman gaze reneceksiniz? olsun, dünya gazete- lerinde, hele bizimkilerin taklide yeltendikleri Fransız gazetelerinde daima bir “monden” dedikodu sü- tunu vardır ki; bütün dilin “nük. te” kuvvetini orada görürsün! Omu okuyanlar hep “ sosyete ” nin tuhaf vak'alarını öğrenirler, hem de gü- lüneleştirerek bu vak'aların önüne geçilir. Lâkin kime anlatırsın.. Me- & geçende bir büyük istasyonda, Istanbul'a giden treni seyrederken gördüm... Bir kadın, aslan gibi ko- casmı tokatladı... Ve tarta tartaklıya sürüp şehre göl Meselâ böyle şeyler... — Azizim sen benim başımı be lâya mr sokacakım? Her şeyden evvel Matbuat Kanunu zabıta vak- alarınn polisçe verilmeden gazete» ye geçmesini meneder. — Bu. — Bu da bir polis vak'asıdır. Malümya tokat atmı Sen böyle ünürsen, işte böyle küflenir kalırsın. — Ne yapalım, azizim. Biz bu kadar yapabiliyoruz, Sen de.... Yoo! Kızma! Ben seni seve- rim de ondan... Ooo, saat te beşe geliyor. Haydi Allahaısmarladık. — Hoşça kal yavrum. Yine gel allasen, e mi? B. FELEK mir elektrik ve tramvay şirketi mü» messilleri de buraya geldiler. Bakan Istanbulda bulunduğu için bu akşam ile görüşmelerde bulunmak üzere İz Istanbula gittiler,