e yl w sam 10 BAN 48-933 Dünya Gazetelerine Göre Hâdiseler Musolini Niçin Savaşacak? Yazan : Guglielmo FERRERO Cenevre Le Soir'dan: (Artık hayal kurmağa lüzum yok. Herkes İtalyan « Habeş harbinin ge- lecek sonbaharda, yağmur mevsimi bittikten sonra patlıyacağına kani - dir. Harbin önüne geçmek için, ya İngilterenin harp tehdidinde bulun- ması, yahut Habeşistanın müçsdele- ye girmeden aşağı yukarı bir hima - yeyi kabul etmesi hizımdır. Her iki sık ta şimdiki halde varit değildir. Uluslar kurumuna gelince, bu mües- te Çin - Japon ihtilâfın dakinden daha fazla müessir olacağı zannedilemez. O zaman işte başka bir savaş baş - lıyacak? Ve bu savaş, mantık ve his- si selim bakımından tasavvur edile - miyecek derecede müthiş olacaktır. Garp âleminin bugünkü ümitsiz va » ziyetinde, (bilhassa Avrupa ve İtal- yada) büyük bir devletin, barbar di- ye. köleliğe halâ cevaz veriyor, diye Habeşistanı fethetmesi gayri kabili izahtır. Anarşi sefalet içinde bulu - nan Avrupanın, Afrikadaki essretin uğraşmasının tam zamanı! Onun için herkes Mussolini deli « mi oldu? diye kendi kendisine soru- yor. Hayır, Mussolini Zer usnomal (evi Yi değildir. E- de) hâdiseler, ROOSEVELT kendisine mâni olmazsa, Habtşista - na karşı eninde sonunda harp aça» caktır. O, birinci Napoleonu bu ka- dar harbe, üçüncü Napoleonu İtalya savaşina, Mektika savaşına ve Al » smanya savaşına sevkeden “ümüllerin tesirindedir : yani, bir darbeli hükü- metle ele aldığı muazzam mevkli İk- tidarı meşru göstermek için bu har- bi yapacaktır. Hür memleketler, bugün İtalyada olup bitenleri anlamak için çok zor- luk çekmektedirler. Yarın öbürsü gün Almanyada olacak hâdiseleri anlamak için de zorluğa maruz İlam caklardır. Çünkü onlar, meşru bir hü xümetle Talleyrand'in darbeli hür kümetler üzerine bina edilmiş, diye tavsif ettiği zorlu hükümetler ara- sındaki farkı bilmezler. Herşeyi izah eden bu fark nedir? Bir taraftan Birleşik Amerikayı, Fransayı, İngiltereyi diğer taraftan Fransayı, Almanyayı mâzâri itiba re alm! Ve bu iki grubu idare eden rejimleri mükayese edin. Birinci grupta herkes emreden adamları İs - tediği gibi muhakeme etmekte ser - besttir: Roosvelt'i, Baldwin'i, Leb- run'u ve Lâval'r.. Bazıları, bunların büyük adam olduklarına kanidirler. Diğerleri ise bunları budala telâkki ederler ve aptalca işler yaptıklarını, zannederler. Fakat herkes bu adam- ların işgal ettikleri mevkide bulun. mıya haklı olduklarında müttefiktir ler. Çünkü muntazam şerait dahilin- mevzu kanunlara ve ananelere No :96 KIRMIZI VE SiYAH Ii, öğleyin sor, saat ikide ne yapac: ğını bilmez. Hiç budala değil, yiği liği de var, İspanya savaşında bulun» muş, Bilmem niçin, mmarguis sizin gene compte Nobert ile dost olaca; nizi umuyor. Ben”ona sizin iyi latin- ce bildiğinizi söylemiştim, belki oğ- luna, Cicero ile Virgilins üzerine söyle basmakalıp birkaç cümle öğ- retmenizi ister. “Sisin yerinizde olsam o parlak delikanlının ben ialaya almasma br- rakmam; onun doğrusu $on derece terbiyeli, fakat biraz istihza kokan iltifatlarına kapılmadan önce onları birkaç defa tekrarlamasını beklerim. “Bilmiş olun ki o genc comte de La Mole ilkin sizi hafifsiyecektir, günkü siz asil değil, bir “bourgeois,, sınız, Ozun atası saray erkânmdan- dı; bir politika entrikasr yüzünden 26 nisan 1374 tarihinde, Gröve mey- dınmda başi kesilmek Şerefine nail oldu. Siz ise onun babasının aylıklı adamısınız. Bu farkları iyice tartın ve Moreri'nin kitabını okuyup o ai- lenin tarihini öğrenin; Marguis'nin konağında yemek yiyen bütün dal- FAŞIZMIN i ARI Üniversitesi profesörlerinden BALDVİN hürmet edilerek o mevkle geçmişler dir, Bunlar meşru hükümetlerdir. Bilâkis Almanya'da ve İtalya'da mevkii iktidara sahip olan kimseler, daima kendilerinin, büyük adamlar olduklarını söylemekten çekinmez - ler ve bütün dünyanın böyle bilmesini isterler. Bunlar darbei hü- kümetle elde edilmiş mevkilerde bu lunan kimselerdir. . Meşru bir hükümet, mantıki, mütevazi, basiretli, fevkalâde olmt- yan sıyasa takip edebilir, çünkü ida Te etmek hakkı münakaşa edilmiş te ğildir. Halbuki zorla mevkii iktida- ra gelen bir hükümet, fevkalâde şeyler yapmak, ve yahut fevkalâde şeyler yaptığına herkesi inandırmak mecburiyetindedir. Çünkü kâğıtları muntazam değildir. Mevkii iktidarı münakaşa edildiği için, parlak neti- | celerle bunu meşru göstermek mec- buriyetindedir. Faşizm 1922 de mevki iktidarı eli ne aldığı gündenberi, mütemadiyen, herkesi mucizeler yarattığına İnan- dırmak istemiş, ve haddi zatında ha- kikate hiç te uymuyan şeyleri daha MUSSOLİNİ kolayca halka kabul ettirmek için gazeteciliği inhisar altına almıştır. Bu sistemi icat eden Napoleon” dan biri, gazeteciliğin esrarengiz bir şekil alması, bu gibi rejimlerde fi - nans ve polis kadar lüzumlu bir hü- kümet vasıtası olmuştur. Habeş har bi, faşist hükümeti için, fevkalâde bir iş yaparak, evvelce üzerine otur- duğu ve'menşeyi şüpheli olan mev- kül iktidarı meşru göstermek için ye ni bir vasıtadır. Fakat niçin on Üç sene mevkii iktidardan. sonra, bu maceraya atılmıştır? Çünkü şimdiye kadar takip ettiği Avrupa sıyasası plânı iflâs etmiştir. İşte esrarın a Para Mukabilinde Bir Adamı Boğup Parçalıyan Dansöz Nevyorktan Paris - Soir gazetesi - »e bildiriliyor: Şikago poliş hafiyeleri,son günler- de tasavvur edilemiyecek derecede feci bir cinayet keşfetmişlerdir. Mi- şigan'daki bu büyük şehrin haydut- ları dalma, müthiş katli âmlar, cins- yetler, cüretkârane hırsızlıklarla ele de ettikleri meşum şöhreti muhafa- za edebilirler. Cinayetin tafsilâtr şudur: Bundan üç hafta evvel, 6 haziran da polisler, Endiyana'da bir batak - lık içinde bir insan gövdesi bulur - lar. Tahkikat neticesinde bunun Er- vin - Lang isminde yirmi beş yaşla- rında bir bakkala ait olduğu meyda İ na çıkar. Tahkikat ilerler Nihayet Lang'ın son zamanlarda karısından ayrıldığı ve tekrar evlenmek üzere olduğu anlaşılır. İşte bakkalın bu ka Tarı, sabık kaynanası. Blanche Dun- çileden çıkarmış ve sabık da - mada karşı müthiş bir kin gütmeğe başlamıştır. Kaynana isticvap eğildiği zaman a nahtar: budur, Faşizmin 1922 deki darbel hükü - meti meşru göstermek için, kendin- den evvel gelen hükümetlerin umu- mi harpte ve sulhun aktinde ulusal menafie hiyanet ettiklerini, iddia et ini lâzımdır, izm Bummaç izm, Dalmaçyayı İtalya'ya ve- Terek, Yugoslavyayı dağıtarak ve Macaristanı alil bırakan muahedele- ri tekrar gözden geçirerek, 1919 da aktedilen myahedelerle tesis olunan Avrupa nizamını İtalya lehinde ta - dil edeceğini vadetmişti. Fakat bu programı tahakkuk ettir mek imlânsızdı. Ben bunu daha ev- den hesap etmiş ve onun için fa | hükümetile hiç bir münasebete | girişmemiştim. Hâdiseler bana hak verdi: Mussolininin 12 sene çalışma #ipa, İnadma rağmen program suya düştü, Faşizm bugün Fransa ile, Yu goslavya İle, küçük andlaşma İle an- laşmalar yapmak (mecburiyetinde kaldı..' Bu, İtalya'nın kat'i büyüklü ğünü temin etmek için on İki sene takip edilen Avrupa sıyasasında bir rücu demekti, | Habeşistan harbi, faşizmin Avru- pa sıyasasındaki muvaffakiyetsizli- Eini örtmek ve efkârı umumiyeyi başka cepheden meşgul etmek için bir vasıtadan başka bir şey değildir. İşte bunun için, eğer bir mücize ile önüne geçilmezse Habeş harbi pat - lak verecektir. İtalya için elde edi- ecek menafi, yapılacak fedakârlık- larla gayri mütenasip teolsa yine le olacaktı şu itirafta bulunmağa mecbur kal - miştar. — Damadımı öldürmeğe karar ver dim. Ve Nevyork'ta oyniyan çıplak bir dansözü 500 dolar mukabilinde bu işe memur ettim. Bunun üzerine para mukabilinde adam öldüren dansöze Brooklyn'de yakalanmıştır. İsmi Evelyn Smith- dir. 45 yaşlarında vardır. Katil der- hal ve tayyare ile Şikagoya götürü müş, orada altı saat isticvap edildik- ten sonra cürmünü itirafta mecbur kaltoıştar. Evelyn het şeyi olduğu gibi anlat mıştır. Buna nazaran hâdise şöyle olmuştur: Dansöz bakkalı evine çağırmış, 0- rada adam akıllı sarhoş etmiştir.Bak kal kendinden geçtikten sonra Eve- Iyn onun üzerine atılmış ve zavallı adamı boğmuştur. Bundan sonra evvelce bu maksat- la aldığı biçaklar ve desterelerle bi çarenin vücudünü paramparça etmiş ve ufalamağa başlamıştır. Çıplak dansöz biraz sonra yorul - muş ye kocasını kendisine yardım etmeğe çağırmıştır. Aslen Çinli o - lan kocası Yung, kanı görünce fena olmuş ve bayılmıştır. Biraz sonra kendisine gelmiş ve aşağı inerek ka rısını otomobilde beklemiştir. Cesedin parçalanması bittikten sonra Evelyn bunları paket yapmış ve otomobile götürmüştür. Katil cinayetini hiç ttremeden, olduğu gibi anlatmış ve nihayet s0- | ğuk kanlılıkla şunları tekrar etmiş- tir: — Kimseyi mesul etmeyin. Ne yap tımsa ben yaptım. Bütün kabahat benim! Samuel Hoare'ın Nutku ve italyanlar Italyan gazetelerinden Bütün gazeteler, ingiliz Dış Ba- kanı Sir Samuel Hoare'ın Avam Ka marasındaki söylevi hakkında şid- detli tefsirlerde bulunuyorlar, Yarı resmiğ Popolo d'italia gazetesi di- yor, ki “Bu söylevin, Habeş inadını art- tırmaktan başka hiç bir faydası yok tur, Esasehı, herkes bilir hi, Ingilte- re, Uluslar Sosyetesini, ancak özel ergelerle (maksatlarla) harekete getirir. Sir Samuel Hoare, Italyanın gelişmesi gerektiğini kabul elmek- İe beraber, bu gelişmeye gene ken- engel oluyor.,, İİ DIŞ SIYASA Japon - Alman Dostluğu Pravida'dan: “ Bâlimuz - sen gazetesine göre Sovyetlerin dışarıdan bir hücuma uğ- rayabilecekleri hakkındaki | endişele- sini son hadiseler haklı çıkarmıştır. Bu gazete, Hitlerin o müteaddit nu- tuklarında faşizmi Avrupayı bolşe- vizme karşı müdafaa eden bir hadi- se gösterdiğini ve Japonyanın ise Sovyetler birliğini, o kendisinin As- yayı istilalarına bir engel gibi gör mektedir. Binaenaleyh Almanya ile Japonya arasında o Sovyetlere karşı olan birlik o kadar aşikârdır ki, hatta bunu resmi bir andlaşma ile tesbi- te bile Jüzüm yoktur. Bu devletlerin Sovyetlere karşı olan coğrafi durum- ları ve stratejik o vaziyetleri onları birbirlerile tabii bir müttefik haline koyuyor. Bütün bu sebeplerdir ki Sovyet ler birliği kendi aleyhine buralardan gelebilecek saldırmaları geci ve müdafaa kudretini kuvvetlendir- meğe çalışmaktadır. Sovyetlerin ba- rış severliği hakkında şüpheye düş- mek mümkün değildir. Fakat a zamanda bir takım (yabancı devlet- lerin Sovyet topraklarını istilâ tegeb- büslerine de Sovyetler birliğinin hiç bir zaman razı olmayacağına da şüp- he yoktur. Prağda çıkan “Narudnilist” gaze- tesi de Lehistan dış işleri bakanın Berlin gezintisi dolaymüe (yazdığı bir yazıda Japonya-Almanya müna- Tarihten evvel yapılmış cinayet Berliner Boersen Zeitung'dan: Almanyada Wessenfels civarmda müthiş birşey keşfedilmiştir: Demir yolu inşaatı yapılırken, ameleler top rağm 75 santimetre içinde kabletia- rih devirlere ait bir tabakada, bir is- kelet bulmuşlardır. Bu iskeletin he- men hemen bütün kemikleri tamam- dır. Yalnız ameleler bu iskeleti çıka rırlarken o devirlerde yapılmış bir cinayetle karşılaştıklarını anlamış - lardır. Çünkü iskeletin kafatasında gömülü olarak bir taş balta bulmuş- lardır. Zannedildiğine göre maktul, katil tarafından gafil avlanmış, ken- Ga üilad ii — Bunu mu istiyordunuz yoksa ötekini mi? sebetlerini ele alarak bu arada Je” ponya ile Almanya arasında bir 8 keri andlaşmanın , her ne kadar be“ nüz imzalanmamışsa da bu iki dev” etle Sovyetler arasndaki her bançi bir anlaşamamazlıkda iki devletin birlikte hareketleri hakkında esas” Birlikte o hareket plânı siyasal, ekonomik ve sücl ol- mak Üzere üç kısımdan mürekkeptir. Hatta şimdiden bu plân her ne kada” iki hükümet arasmda değilse de, iki memleketin süel bakanları ve askeri mümesslileri arasında artık imzalan” mıştır. Şimdi Berlin hükümetinin bü“ tün çalı , Lehistan hükümetinin de Japonya ile bir askeri andlaşmayâ girmesi üzerindedir. Berlinde, Varşe- vanın Japonlar için kâfi derecede sağ lam bir üssülhareke olup olmayaca- İt tetkik edilmektedir. ; Aynı mesele hakkında Tokyodaki Tas aytarı Japon-Taymis gazetesinin Japonya-Almanya dostluğuna tahsis olunan hususi nüshasından birtakım makaleler nakletmektedir. Bu arada Japon dış işleri bakanı OHirotanın tecim ve endüstri bakanı o Madsida- nın kültür bakanı Malstudanm, Af man diş İşleri bakanı Noyrath v8 propaganda bakanı OGobelsin ve di- ğer zevatın yazıları vardır. Başbakan Hirotanın yazısı “Alman ve Japonya işte ve kalpte (birleşen ze dostlardır” başlığını taşımak” | Yunan rejimi için bahis tutuluyor Yunan gazetelerinin Londradan af dıkları haberlere göre (o Londrada Loyd idarehanesinde o Yunanistanın tejimi hakkında şimdiden bahis tutul mağa başlanmıştır. Cümhuriyet lehim de bire on nisbette bahis tutulmuştur” Temps gazetesi Çaldarinin Atinadaf uzaklaşmasını rejim işinin zorla halle“ dileceğine dair big bir korku olmadığı na ve bilâkis slikün ve intizamla hal ledileceğine delil telâkki etmektedir. e ( disini müdafaa edecek vakit bulam#” İ muştır,Çünkü iskeletin yalımında her | hangi bir baltaya ve saireye tesadüf edilemtmiştir. STENDMHAL kavuklar sözlerine, ailenin tarihin üzerine şu zarif denen çeşitten sima» lar karıştırır. “Bugün süvari bölüğü başı olan, yarın da Fransa senatosynda üyelik edecek M. le comte Norbert de La Mole'un alaylarını nasil karşılıyaca- ğınızı iyice düşünün de sonra bana derd yanmağa gelmeyin. Julien havli kızararak : — Bana öyle geliyor ki, dedi, be- ni bafifsiyen bir adama hiç bir cevab vermem doğru olmaz. — Siz o hafillemenin ne olduğunu bilmezsiniz; © hafifleme hep müba- lâğalı iltifatlara bürünür. Bir abdal olsaydmız o iltifatlara kapılabilirdi niz; para kazanıp zengin olmak is- terseniz, onlara kapılmalısmız. Julien sordu” — Günün birinde bu hal benim işime gelmez de yine o medresedeki 103 numaralı odama dönersen, beni bir nankör sayarlar mı? Abbö: — Ona ne şüphel dedi, konağın bütün dalkavuklari ize iftira eder, veriştirir durur ama ben de işe karı- yırım, Adeum gul feci. Bu katarı be- nim verdiğimi söylerim. M. Pirard'da gördüğü o acı, adeta şirretçe denebilecek tavur Jullen'in fenasına gidiyordu; bü tavur, abbö- nin son - söylediğindeki iyiliği bile bozuyordu. İşin aslı şu ki abb& Pirard Julien'e karşı muhabbet (beslediği için vic- dan rahatsızlığı çekiyor ve bir kim- senir kaderine, kısmetine böyle doğ- rudan “karıştığı için dindarca bir dehşet duyuyordu. Suratı yine de- minki gibi ü gibi asık, sörüne devam etti, ır bir ödevden kurtulmak is- | — Madame la marguise de La Mole'u da göreceksiniz. Uzun bey- Tu, sarı, azametli, sön detece terbiye- li, terbiyeli olduğu kadar manasız bir pe e çeke imtiyazla. rma baği olan duc de Chaulace'un kazar. Bu kibar haz bartma bir özet gibidir. Onun gö- günde bir insan için biricik meziyet, haçlılar savaşına gitmiş ataların ev» evladı olmaktır; bundan başka hiçbir seye itibarı olmadığını saklamaz. Pa- ra, bundan çok sonra gelir; bu işe şaşıyor musunuz?, burası taşra de- gil, dostum. “Madame de La Mole'un salonu- na gelen asilzadelerin, prenalerimi- zin sözünü ederken garib bir hafiflik tavrı takındıklarını göreceksiniz. Ma- dame de La Mole ise bir prensin, hele bir prensesin adını her andık- ga saygı ile sesini alçaltır. Onun yanında bir İkinci Philippe'in veya bir ven inci Henri'nin birer canavar olduğunu söyleyim demeyin. Onlar birer KRAL'dı ve birer kral olmak- la, herkesin, hele sizin, benim gibi ip olmıyanların ta kıyamete adar saygısına hak karanmışlardır. Sizin, benim gibi dedim; > de birer rahibiz, madame de La Mole sizi rahib biliyor; bunun için bize, cennete gidebilmesi için lüzumlu birer uşak diye bakar. Julien: — Bana öyle geliyor ki, monsi cur, dedi, ben Paris'te uzun zaman kalamıyacağım. ,— Mele şükür! ama şunu da bilin ki bizim mesleğimizdeki adamlar an- cak bu büyük asilzadeler sayesinde ilerler, zengin olur, Belki yanılıyo- rum sizin yaradılışmızda ne ol- duğu iyice anlatılamıyacak bir hal var; sizde bu tabiat oldukça, ilerle- yip zenginleşemezsiniz herkesten ce- fa görürsünüz; sizin için bu iki geyin ortası yoktur. Kendi kendinizi aldat- mayın, Size söz söyliyenlerin, sizi memnun edemediklerini anlamadıkla- rin mw sanırsınız? Siz, Fransa gibi sosyete halinde yaşamanın pek iler. İemiş olduğu bir memlekette, başları saygı İle eğdirmezseniz bedbaht olur ama biz | gidersiniz. “Marguis de La Mole böyle bir heves kapılmasaydı siz Besançon'da he'olacaktınız? Günü gelir, onun si- net bağlarsınız. den aldıkları on beş, Ji sanıyorsunuz? “Beni bir düşünün, ben sakin, ka- biliyeti orta derecede bir adamım, medresemde yaşayıp öleceğimi umur yordum; çocukluk edip oraya gönül gi Ne oldu? istifamı ver- imesem azledilecektim. Biliyor musu- Duz kaç param vardı? sermayem beş yüz yirmi İranktan ibaretti, ne on | rin yarısını size veririm. para fazla, ne on para eksik; bir tek dostum da yoktu, bir ilki kişiyi tanır- dım, işte o kadar. O zamana kadar hiç yüzünü görmediğim M. de La Mole, beni o sıkıntılı halden kurtar» de; onun bir tek kelimesi yetti, he- men bana bir curö'lik verdiler, diniğ delilliğim altında olanların hepsi de hali, vakti yerinde insanlar, kötü, kaba huylardan uzak; gelirim de gördüğüm işten o kadar fazla ki için yaptığınm garibliğini anlar ve, tınetsiz bir adam değilseniz, ona ve ailesine karşı ölüncüye kadar min- Sizden bilgin nite abbö'ler bu Paris şehrinde, âyinler- Sorbonne'da mubhatablıktan kazandıkları on mete- likle yıllarca yaşamışlardır!.. Size, geçen kış o cardinal Dubois denilen dikkafalının ilk yılları nasıl geçtiğini anlatmıştır. Siz gururunuza kapılıp kendinizi, yoksa ondan da mı değer. söylemeğe dilim varmıyor. Size bU kadar söz söylemem, aklınız öyle bö“ valarda uçmasın diyedir. “Bir kelime daha: ben çabuk ki” zar, darılır bir adamım, iyi bir bU değil ama ne yapalım ki böyle. Sisi” le benim bir daha konuşmamıza İM” kân vardır. *“ Marguise'in azameti, yahut Oğ” nun kötü şakaları bir gün bu evd? yaşamağa dıyanamazsanız size t8V” siye ederim, tahsilinizi gidip P: ten otuz fersah ötede bir mede bitiriniz, güney değil, kuzey taraf” na gidin; orada medeniyet çok, haksızlık daha azdır. Abe sesini biraz hafifleterek: — Hem, dedi, itiraf edeyim, P3' gazetelerinin yakın olması oralard” ki derebeylerini yıldırıyor. *Biribirimizle | görüşmekten Julien teşekkür etmek istedi de abbâ Pirard onun sözünü — Bu benim size karşı dur, dedi, hatta. borcum daha bi) fazla. Sizin bana Besançon'daki garib önergenizi unutmadım. beş yüz yirmi frangım olaca,