Eli Kılıcınin Kabzasındaydı, Bir Dev Gibi Böğürdü Ve Sağa Sola Bakındı: Neredesiniz ? d Sağ eli kendiliğinden kalıcınm koca kılıcın koşarken nasıl olup da ayaklarına dolanmadığına hayret et- *i. Kimbilir. Belki de farkına var- Madan onu tutarak koşmuştu. İler halde böyle olacaktı. Zira omuzdan Saprazlama geçirdiği bir kayısın Ucunda sallanan bu kılıç nasıl olsa Yaramazlık eder, Kuşoğlanı birkaç kere köstekleyip burun üstü yere Yüvarlardı, Uzun boylu adama baktı: Yüzünde en ufak bir telâş bile se- Zemedi, Bir an düşünür gibi oldu: ,, Simdi ne yapmalıydı? Buraya ka- £ geldikten sonra beklemek mana- Wiz olacaktı. Peki ama, bu adam kimdi? — Kim olursa olsun. Vendi kendi kendine » tandır, yahut kötü. İyi ise kendisine ait olmıyan bir şey a vermekte tereddüt etmezdi. Kötü ise haddini veririz. Ve daha fazla sabredemedi. Kak Pağını sağ kulağı üzerine yıkıp sak- landığı ağacın arkasından çıktı. Dinç Şi VE geniş adımlarla uzun boylu adı- ma doğru yürüyordu. . O, karları hışırdatan ayak sesleri- Bİ işitince gözlerini hançerden ayır- Mış ve tanıdığı bir adamın gelmesini bekliyormuş gibi gülümsiyerek başı- Mi çevirmişti. Fakat genci görür gör- Mez hançeri kuşağına sokarak bir tm geriledi. Şimdi, yüzündeki gülümsemeden VE tatlılıktan eser kalmamıştı. Kaş tL çatilmıştı ve homurdandı: — Kimsin? kimi atıyorsun? Delikanlı ona iki adım ötede dur- du. Sağ elini kalbi üzerine götürerek: — Ben.. Kuşoğlan - dedi « — Çok işitilmiş bir erin adını söy- İtiniş olmuyorsunuz sanırım. Bu cevap, büyük bir gururun. en İğneli ahengiyle verilmişti. Genç an- lamamazlıktan geldi: — Şüphesiz Bayım. Fakat Ku- $oğlan adınm çok işitilmiş olması in farla çalışmıya mecbur kalacağı MI sanmıyor. — Yaaa... Evvelkinden daha kaba olan bu Mukabele üzerine delikanlı karşısın- dâkinin gırtlağına Salı k içi endini güç tuttu, Fakat gene o an- e birdenbire yüzünde bir şeytanlık dolaytı, Sol elini kılıcının kabzasına Sarak, başını sağa sola çevirerek Ve bavayı koklıyarak; — Tuhaf şey! - diye mırıldandı » Manda böğürtüleri geliyor,ama.. Ne Sitafta bir ahır var, ne dd burnum İezek kokusu aldi, Bu düpedüz bir hakareti. Uzun İylu adam sunturlu bir küfür sa- Vutmaktan kendini alamadı. Fakat a İlersine gitmedi yalnız dişlerini Orırdatarak bağırdı: — Behey kendini bilmez! Buraya | Vâsel girebildin ve ne istiyorsun? Küusoğlan gayet tabü bir tavırla; — Malımı., » dedi » — Malını mu? — Evet... Demin ağrıntrm suyunu 7 ak muayene (o buyurduğunuz çeri, — Ne münasebet! — Benim malımdır da ondan. Uzun boylu adam gence aval aval bakıyor ve gözlerinden hayret etti- de anlaşılıyordu. Nihayet; — Peki ama delikanir.. - dedi - pek usta bir hırsıza benziyorsu- — Ben mi? yoksa siz mi? Bu han- BT benim koynumdan düştü ve bü Köpek kapınca buraya kaçtı. Siz bü- sahibisiniz sanırım. — Sahibi? Hayır... Sahibi değilim » sahibi sayılabilirim. hız Ne olursanız olunuz. Bu köpe: her getirdiği şeyi kuşağınıza “kmiya alışmış iseniz jyi bir adam “eğüsiniz. > Delikanlı! Dilkat et? tiz Hançeri derhal bana vermelisi. > Emir mi ediyorsunuz? > Hayır... Fakat rica da etmiyo- en Malımı bana geriye vermenizi Yorum. — Bu altın hançer sizin değildir. taha Küstahlığın bu derecesine ben €mül edemem. Y Küstah da sensin, hırsız da.. da; © birdenbire boynunda asılı bir Midüğü dudaklarma değdirerek üfle- Lâkin o ande genç üzerine lenmiş we boynuna indirdiği gid- bir yumrukla betbahtı sırt üstü ji | 4 ğ zatına gitti. Ve o zaman bu kos- ad O zaman karlı zeminde müthiş bir boğuşma başladı. Delikanli: artık ne yaptığını bilmiyordu. Sol eliyle hasmının gırtlağın kavramış sağ yumruğunu bir balyoz gibi kaldırıp Uzun boylu adamın gözlerinde bir hayret e Nizamettin NAZİF ——— belirmişti; “ Ne dedin? Se- nin mi bu hançer). kaldırıp indiriyordu. Bununla da hırsını alamadı, uzun boylu adamın karnma bir diziyle basarak kılemı seyirde, İ İArkası var) Muradiye Camii Faciası fBaşr 1 incide) İanrifat memurunuh sırtına geçiri- lecek bir koputtur. Onu gün geçiş- tirmek için değil esi göğ vermiş bir cseri, asırlara göğüs ve- recek kudretinde devam ettirmek için tamir ettirdiğinizi bilmeniz Jâ- zimd. 2 — Neyi tamir ettiriyorsunuz baylar! Sarıgüzelde, Mavi Ahmet sokağında Yeşil Hafız mescidini mi? İşçileri kontrol etmekten dem vuruluyor kontrol edecek bu işin seyrini? Dülger wstalarr mı, yoksa bütün hedefi on iki bin liralık bir ihalede en azdan altı bin lira ka- zanmağı düşünmüş olan müteahhit mi? Bu işin kontrolunu ancak Evka- fm mühendislerine ve Evkafın mi marlarına havale etmeniz icap eder- di. Hem de münakaşa ile değil mü- zayede İle... Muradiye gibi bir san'at eserinin hayatı mevzuu behsolurken tasarruf ve “menfaatı hazine” gibi beylik dü- şüncelere sapılmasına hayret ediyo- TUZ, Müteahhide terettüp eden mesuli- yet hissesi elbette az değildir. Bu vatandaş bu işin 12,000 liraya başa- rılamıyacağını anladığı zaman nede evkafçılara gidip: — Ben bu işi yapamam! » demedi. Mukavelesinde, “caydığı taktirde bir tarminat vermek mecburiyetini de taahhüt etmiş miydi?,, Bilmiyoruz. Fakat şuurlu ve memleketini sever bir adam bunu da vermeğe razı olur ve bu canım Nluradiyeye kazmayı indirmezdi. Kaldı ki Türkiyede adt- na matbuat denilen bir vasıta var- dır ve bu vasıta böyle bir vaziyet karşısında derhal hakkı ortaya atar ve hiç şüphe edilmesin hakkı Evka- fın cephesinde aramağa kalkışmaz- dı. 3 — Bizde bir komisyon illeti var. dır. Bu illeti her lüzumsuz yerde kendi başımıza musallat ederiz de tam lâzım olduğu yerde turuz, Evkaf Muradiyeyi tamir için bir fen komisyonu teşkil etmeği neden dü- şünmemiştir? Yoksa Türkiyede sa- İâhiyet sahibi mimar mr yoktur? Yoksa meydandaki zarar kadar paha- lıya mı malolurdu bu komisyon? 4 — Asar atikayı muhafaza ce- miyeti neden bu işin cereyanma konmamış, niçin Muradiyenin tamir edileceği bu cemiyete haber veril memiştir? Türkiyede on para alma- dan böyle bir vazifeyi şeref olarak kabul edecek ve tamiratını fahri ola- rak murakabeyi üzerine alacakaz münevver san'at dostü mu vardır? Manisada işlenen cinayetin he- saplarını soracak olan otorite, orta- da Evkafın da çözmeğe mecbur ol- duğu bir musmma bulunduğunu el bette gözönünde tutacaktır, Bizim bu hâdiseden çıkarmak iw , A M0 †© diz 11111 Mişon Ventura Altı ay avukatlık edemiyecek, Borcu içinde hapsedilecek Baro inzibat meclisi, eski Üniversi te profesörlerinden Mişon Venturanın alu ay müddetle avukatlık yapıma * masına kârâr vermiştir. Bu karar, bir vergi borcunun ödenmemesi meselesi ile ilgilidir. Finans Bakanlığı, henüz ödemediği bu verginin eski profesör- den bapis suretile tahsilini istemiştir. o — e — Çocuk Esirgeme Kurumu Çocuk Esirgeme kurumu Eminönü kaza kolunun Divanyolunda yaptıra- cağı doğumevi için hazırlıklara başlan mıştır. Binanın tadilât ve tamirat için belediye 1100 lira tahsisat ver » miştir, At yarışlarının ikincisi Yaz at yarışlarını 2 incisi Pazar günü Veliefendide yapılacaktır. Bu İ rl, altı haftalık yarış için 10 bin kür sur liralık ikramiye verilecektir, Otomobillerin yıllık muayeneleri Şebrimizdeki bütün otomobillerin yıllık muayeneleri bitmiştir. Belediye bunları kontrol etmektedir. Muayene ettirilmemiş olan otomobillerin sahip- leri çezalandırılacaktır. İkmal imtihanları hangi tali- matname ile yapılacak Bu yıl ikmale kalan talebenin imti- hanları tatbik edilmekte olan talimat- nameye göre yapılması icap ettiği alâ kadarlarca bildirilmekte ise de Ba * kanlık yeni bir imtihan talimatname- si hazırlamağa karar vermiş olduğun- dan ikmal imtihanlarının hangi tali - matnameye göre yapılacağının Bakan letan sorulması kararlaşmıştır. ——— ime tediğimiz netice şudur; Evkaf idaresini hanları,apartmanla çı, arsaları, dükkünları ve vakfiyele» rinin para tahsiline taallük cden ki- sımları ile ve ekber o ve'erşet evlât larm tesbiti “keyfiyetleri,, “ile baş” başa bırakalım. Türk san'at tarihinin vesikalarını bir başka kafaya, bir başka sisteme, meselâ ve mutlaka tarih encmenine bağlıyalım. 'Bu kötü imtihan, Türk mimarlar» nın büyük miraslarına münakasala- rın ve şartnamelerin çizdiği talii çok acı bir tarzda hepimize öğretmiş bulunuyor. Ne gaflet! Türk mimarları, sanırız ki, davet edilmiş olsalardı, yalnız fahri bir fen mürakabesi ilede iktifa etmezler, sırtlarına işçi gömleğini geçirirler ve büylik arşitekt'in şaheseri üstün- de birer dülger gibi çali haklı bir gurur ve şeref te duyarlar- di, TAN FAYDALI BUGÜNKÜ PROGRAM İstanbul 18.30 Dans musikisi (piâk), 1910 Ha. fif musiki, 19,45 Eçe car, Türkçe sözlü © serler, 20,15 Konferans, 20.30 Stlldyo or kestrası, 21,— Radyo caz ve tango or- kestraları. 21,35 Son haberler, Borsalar. 2140 Bayan Aleksandr Mayler, Macar halle havaları orkestra ile beraber. 22,0 Plük neşriyatı. Bükreş 15.15: Plik ve duyumlar. 18: Orkestra ile hafif müzik. 19: Duyumlar, 1915: Konserin süreği, 20: Sözler. 20.20: Piâk. 21: Sözler. 21.15: Keman-sarkı (Çek mü- ziği). 2205; Radyo salon orkestrası, 22.30 Duyumlar. 22.550: Konserin süreği. 23.15: Ecnebi dillerile duyumlar, 23.25: Konse- rim. süreği. 24: Hafif müzik (2 aya ka- dar.) Budapeşte 20.15; Piyano birliğile şarkılar. 20.58: Duyumlar. 21.15: Karışık yayım. 22. Çingene müziği. 22.45: Duyumlar, 23. Öde müziği. 2410: “Macar-Msır,, konle- rans, 24.30: Caz müziği, 1.0$: Duyumlar. Varşova Plâk.Sörler, 20.30: Keman kon- Konfera: 28 yumlar, 23,05: Sözler. 23.10: Dans plük- Belgrat 21: Zeğtebden röle. 23: Duyumlar, 23. 20: Plâk, Prag 20.25: Radyo orkestrası, 21.20: Konfe- rans, 21.3$; Şarkılı kuartet müriği, 22.15: Sözler. 2255: Çingene havaları 2315; Dayumlar, 23.30; Plâk.-Duyumlar (Rusça Plâk, Moskova Şarkilı solist konseri. 20.30: Kon- Reportaj. Almanca Leipzig 20: Ulusal müzik, 21: Duyumlar. 21.15: Oörkestra konseri (Piyano « s0- Duyumlar. Münih 20.05: Serenadlar. 21.15; Ulusal yayım. 22: "Kieinstadt, adlı yayım. 23: Duyum- Jar. 24.20; Program arası. 23.30: Piyano müziği. 24.30: Marşlar ve dans parçaları, Breslau 20: Eski danslar. 21: Kıs duyumlar. 21,15: Ulusal yayım. 22: Halk şark'ları, amk 2330: Marş, dans ve şar- kılar, Skeç. 22: bist). 23: NÖBETÇİ ECZANELER Bu gece nöbetçi ecrineler şunlardır Eminönünde Agop Minasyan — Divan yolunda Esad — Kumkapıda Belkis — Zeyrekte Hasan Hulusi — Şehzadebaşı da Asaf — Aksarayda Etem Pertev — Samatyada Rıdvan — Şehremininde A Hamdi — Karagümrükte Suad — Bi yükadada Mehmed — Heybelide Tanaş Bakırköyünde Hilâl — Fenerde Vitali — Hasköyde Halk — Kusmpaşadı Mer- kez — Modada Sıhhat — Pazaryolunda Rıfat Muhtar — Beşiktaşta Rıza — Ga- latada Mahmudiye caddesinde Mişel Sof yamyam alemde Tekal EN yoncukullağunda Beyoğlu — Şişlide Halk * zı Hikmet sezaneleri. © LIMAN HAREKETLERİ eze limanımızdan gidecek vapurlar : 9 Sadet Mukan; 9 Kocaeli İzmie EA 11 Çanakkale Mersine 16 Sakarya İzmir: pe Mimianımıza gelecek vapyrlar 3 18,15 Ayten İzmitten 17 İzmir İskenderyedı 17 Asya Mudanyadam SİNEMALAR TİYATROLAR * Şehir Opereti: Tepebaşı Be - lediye bahçesinde Perşembe, Cu ma, Cumartesi, Pazar günleri sa at tam 2 de “Deli Dolu” ope- ret3 perde, yazan Ekrem Reşit, besteliyen Cemal Reşit, İstan- bul ciheti, Bebek ve Şişli tram- yayları temin edilmiştir. * # İpek » Benhur — Parisli ” Aşıklar, $ Sümer : Genç kızlar klübü — Kırmızı vagon. # Melek: Ayık Rahibe — Aşk kelepçesi © Yılın « Kraliçe Köln * el “Son Tayyareciler — Petrol ime “Dul alşanlı — Güreşler va # Mili e Fedora — Gaip Ruhlar adas — Deniz ejderi. * : Adalar .TFALYE * — Hâle ; İstanbul itfaiyesi Beyoğlu itfaiyesi Kadıköy itisiyesi Yeşilköy, Bakırköy, Büyük- dere, Ünküdar itisiyosi Ha Kandilli, Erenköy, bi , Burgaz, Kralı mm. takaları için telefon santralmdaki mem va (yangm) demek kâlidir. Kartal MÜRACAAT YERLERİ Deniz Yolları acentesi Telefon 42362 Akay (Kadıköy iskelesi baş me“ murluğuk 43732 TAN a m 9 (TAN)IN OYKUSU Sahil boyunda büyüyen çocukların eline kâğıt kalem verin,size derhal bir gemi resmi çizer, kocaman teknesi 25 | kuruş büyüklüğünde pencerelerle do- ludur. Direklerini sabrınm yettiği ka- dar bol bayraklarla süslemiş ve tam direklerin ortasına büyük bir zevkle bir sürü baca yerleştirmiştir. Tekne- nin pencerelerle dolmıyan bir köşesi- ne itina ile vapurun ismini yazmayı unutmamıştır: Bu İsim ya “Gülce mal”, yahut ta “Yavuz” dur. Anadolunun denizden çok uzak kö- gelerindeki çocuklar bu bol bacalı ve bayraklı gemiler yerine, defterlerini elifbe, veya kıraat kitaplarından kira ladıkâr: evler, şimendilerlerle süzler- er. Deniz onların ufacık muhayyele- leri içine sığamıyacak kadar kocaman bir çayır, gemiler bu çayırda otlâyan garip mahlüklardır. e Biz de Karadeniz boyunda varı yo- ğu “gemiler” olan bir şehirde do muştuk. Fakat daha gemileri sevemi ecek kadar çocuktuk ki, talih'bizi Knadolunun denize hasret çeken bir şehrine götürdü... Orada denizi anâ- mın bize anlattığı masallara, gemileri bü masal kahramanlarına karıştırdık. Uzun kış gecelerimizi “Ağlıyan Narla Gülen Ayva”, “Muradına Nail Olan Dilbe?”, yakut “Dilelem Çenigiz”ler- le bölüşürken, anâm bize geceleri tasavvur edemiyâceğimiz beyaz bir işık, “elektrik” İe pırıl pırıl yanan ve gündüzleri direklerinde bin bir çeşit bayraklar sallanan “gemiler” i anla » tırdı, anam çok sevdiği gemileri bize de bir o kadar sevdirebilmek için Gül cemal'in ufacık bir saksısından bize kocaman bir gül bahçesi, peynir ek- mek satan kulübesinden muazzam bir caddesini yapıyor. Ve bu masal gemi sini baştan aşağıy” mermerle döş yordu. Biz bu yüzen gül bahçelerinde hafif bir sallantı ile sarhoş, uyuyor- duk. Günlerden bir gün bol çıngıra'! rı sabırsızca kişniyen, perdeleri üzgürlarma susamış bir “yaylı” kapımızın önünde durdu, Gidiyor - duk! Denize,rüyalarımızı altüşt eden “gemiler” € gidiyorduk. Bol çıngıraklı arabamız Anadolu - nun kekik kokan yollarını aşmıştı. Her dönemeşte: — işte denizi, Diye bizi aldatan ve İri nasırk par. maklarile bize çok uzaklarda, göğün açık yeşil tarlalara karıştığı buğulu ufukları gösteren babacan arabacımı: xa itiamdımız kalmamıştı. Her diken- de bir damla yün bırakan koyunlar gibi, her dönemeçte sabrımızdan bir parça bırakarak, ve kâh başımızı ko- paracakmış gibi esen rüzgâra verip, kâh anamıza bize denizin son bir ta- rifini yapmasını yalvararak, denizi göreceğimiz güne eriştik. Denize yak. laştıkça sarp dağlar yumuşuyor, keçi yolları bol bir yeşillik içinde kaybo- İsyordu. Arabamız yeni bir dönemeci GEMİLER Yazan: Bedri RAHMİ henüz dönmüştü. Arabacı yerinden zıpladı ve hâlâ kulaklarımda çınlayan bir sesle: — Işte deniz... Yalanı malanı yok. Sahici deniz. an gözleri... ve mis rlıdandığı bir dua bizi karşı dağların arkasında yere serilmiş bir gök par- çası gibi uzayan koyu maviliğin de- niz olduğuna inanderdı. Hep bir ağızdan: “İşte deniz ye bağırıyor, gülüyor, ve sevi den ağlıyorduk. Neş'emizi babacan arahacının tutturduğu şen bir köy türküşü ve ikide bir büyük bir iştaha ile atların canımı yakmadan şaklıyan kamçı sesleri körüklüyordu. Arabamız tatlı bir meyilden inerken arabacımız toz içinde kalan perdeleri ve sırtları terden parıl parıl yanan yağız atları nı gösteriyor ves Allah izin verirse. bütün takım» larla arabayı doğru denize götürece- ğim, diyordu. Karayağız atların denizden çok ürktüğünü ve onları denize sokmak için, çektiği müşkülâtı anlatıyordu... Biz ondan yağız atların hareketinde bizi de denize sokması için bir bir di. ken, deniz gitgide önümüzde bü yüyar, genişliyor ve sonra gözlerimi» zin önüne uçsuz bucaksız deniz, Ka- radeniz seriliyordu. . Aradan yıllar geçti. Denize, anama; babama, kardeşlerime alıştığım kadar alışmıştım. Deniz kendisine besledis ğim hasreti yıkayıp söndürmüş, onun yerine içime tobumlu, daha güç bir #rzu aşılamıştı: Seyahat İhtiyacı! Ka- radeniz boyunda gemiler sahile yanâ- $wp halkla senli benli olmaz'ar! Ücmi- İcr iskeleden iki üç yüz metre uzak- ta dururlar, Bu mesafe anamızın bize anlattığı masal gemilerini birkaç #ene daha başımızda yaşattı. Gemiler ge * lirdi. Onları seslerinden tanırdık, ge- miler giderdi. Arkalarında yarılmış bir deniz, bir avuç duman bırakıp gi- derlerdi. Ve ben onların arkasından uzun müddet baka kalır, bir gün beni de alıp uzaklara götürmeleri için şi“ irler yazardım: Kocaman geminizde Bana da avuç içi kadar bir yer verin, Ipimi bir keten gibi dokuyup size vereyim Hasır masalarınızm üstünde serin Beni de götürün! Çi Ve bacaları örzularım kadar büyük ve renkli gemiler, bayrakları arzular runla çıtpman gemiler bir gün sırtla- yıp beni götürdüler... Ve bana bütün sevdiğim denizleri, yerleri gösterdi - ler, Arrularımın hepsi son damlasma kadar tatmin edilmişti. Masal kahra- manlarım arasına giren gemilet şimdi boş ve manasız bir tekne gibi Galata- da sallanıp duruyorlar. Onlar şimdi benim için bütün masallarını ezbere bildiğim bir kitap kadar renksiz ve manasız gözleri yepyeni arzularla do lu insanlarla dolup boşanıyorlar, — Şirketi Hayriye, Telefon 44703 Vapurculuk Şirketi merkez acen- tesi, Telefen 22923 Şark Dersriyolları mliracaat ka- esi, Sirkeci Telefon 23079 Devlet Demiryolları müracaat kalemi Haydarpaşa. Telefon 42145 . ÇABUK SIHHİ YARDIN TEŞKİLÂTI Bu numaradan imdat otomobili istenir. . HASTANE TELEFONLARI Cerrahpasa bastanesi, Cerrahpaşa | 21693 Gureba Hastanesi, Şehremini Yeni- bahs, 23017 Haseki kanlar hastanesi Ak- saray Haseki cad. 32 24553 Gülhane hastanesi. 20510 Kuduz hastanesi. Çapa 22142 Emrazı akliye ve asabiye has : tanesi, Bakırköy Reşadiye kışlası 16-60 Beyoğlu Zükür hastanesi Piruaza 43341 Etial hastanesi. Şişli 42425 Haydarpaşa Nümüne 60107 Zeynep Kâmil İskü- dar, Nuh kuyusu, Gün Doğumu caddesi 40179 Aylardanberi sürüncemede kalan iş! 'Tecim ve Endüstri odası memur ve müstahdemleri için hazırlanan yar « dim sandığı nizamname projesi mec lisin son toplantısında da görüşüleme miştir. Aylardan beri sürüncemede ka lan bu iş için yeniden tetkikata lüzum görülmesi, sandığın daha birkaç yıl kurulamıyacağı zannını vermiştir. Hal buki, memur ve müstahdem maaşla » sından esasen sandık namına bir bu « şuk yıldan beri para eksilmektedir. Yapılacak iş, hazırlanan nizamname projesinin tasdikından ibaret olduğu halde bu tasdikın gecikmesi hayret w yandırmıştır. —— — Beş çocuk bahçesi yapılacak Belediye şehrin beş muhtelif yerle- rinde çocuk bahçeleri açmağa karar vermiştir. Bunların mıntakalârı tesbit edilmiştir. Bahçeler Haliç, Şehzades başı, Fındıklı veya Kabataş, bir de Nişantaşı taraflarında ağılacaktır,