"TAN "m telrikası: 7, İİ & Ti 2 Yazan: Aziz Hüdayi Akdemir Alman Ordularının Ostand Üzerine Yürüdükleri te bir sırrm tatbikidir. “Mons muharebesinden sonra İngiliz ordusu geri çekilmeğe başlamıştı. 25 Ağustos akşamı, yarı uykuda bir kanapeye üzan- mış, yeni gelecek postayı bekli- yordum. Erkânıharp reisi mer- hum Daveton Sturdes telâşla i - çeri girdi ve sallapat sordu: — Askeri üniformanız yanınız- da mı? Ben o sırada Miralaydım. Ce- nubi Afrikada ordu erkânıhar - biyesinde Mirliva iken Ingilte - reye dönünce Miralaylığa in - miştim, Amirale cevap verdim: — Terzide mavi bir üniformam olacağını zannediyorum. Fakat bu elbise liva kumandanı üni - formasıdır. — Daha iyi, dedi, sizi liva ku - mandanlığına çıkaracağız. Size başka üniforma yaptıracak va - kit yok. Nazır size bir vazife ve- recek. Buna ait malümat ve tz limatı dairede alacaksınız. “Deniz nezaretine gittim. Churchill bir harita üzerine e - Zilmiş, Alman kıt'alarının yer - lerini tetkik ediyordu. Planını bana şu suretle anlattı: — Acele toplanmış bir deniz li - vası Ostanda çıkarılacak.Bunun kumandasını siz alacaksınız. Bu çıkarış bir “blöf,, den ibaret ola- cak ve gayesi de Ceneral Fren- <hin vaziyetini hafifletmek üze- re mümkün olduğu kadar üzeri- nize fazla Alman kuvveti çek - mektir. Buna göre neye ihtiya- ciniz varsa bildirmenizi, harita- yı tetkik ederek bana derhal ce- vap vermenizi rica ederim." “Haritaya baktım. Vaziyete nazaran benim için en münasip şey bir tabut istemekti. Fakat bu bir cevap olamazdı. Uç daki- ka şonra cevap verdim; — İyi bir erkânıharp zabiti, a- dam başına 500 fişenk, 500 bisik let, Belçika haritaları ve yazı i- Je emirler. — Pek alâ!..dedi, hemen son trene yetişiniz. Chatham istas - yonunda kumandan R. Poore'ı bulunuz. “.. Ben üniformamı ve diğer Tâzımlı şeylerimi hazırlarken ya zılı emirlerim de geldi. Şöyle de niyordu: “1 26 Ağustos, erkenden fi lan ve filân birlikleri karaya çı- karacak ve Östand şehrini işgal edeceksiniz. Beruges, Thoürout ve Dixmude kadar bisiklet müf- rezesiyle bir keşif yaptıracaksı- nız, Siz Östtandda kalacak ve şehrin etrafında bir fırkalık tah- kimat yaptıracaksınız. Öğleden “TAN "m tefrikası 3 Sarı İba gözü parladı. Ve haykırdı: — Annemden! Ve gözlerinin önünd | bütün küçtiklük yıllarını yaşadığı Çor- lunun büyük çiftliği geldi. Ta büyük babasından kalmış, eski bir çiftlikti, Vaktile hükümdar. ların avlandıkları ormanlar i- çinde, belki de onlardan kalmış mermer bir şato gibi köşkü var- dı. Babası da av meraklısı oldu- gu için yılın bir kaç mevsimin- de takım takım (o dostlarile bu çiftliğe çekilir, eski bir derebe- yi yaşayışı sürerdi. Mühendis Muhtar orada ge- çen hayatını her zaman hatır- lardı. Göz alabildiğine sürüp giden ekin, yulaf, arpa tarlaları ve gü- nün her saatına göre rengini de- fiştiren ucu bucağı görünmez ermanlar. Annesi bu çiftliğe © çekilmiş, Bildiriliyordu Bir casus , bir düşman Istihkâmının resmini alırken evvel size bir hava müfrezesi de iltihak edecek ve bu müfreze daha evvel Östand etrafında o- tuz millik havai bir keşif yap - mış bulunacaktır. 2 — Östand harekâtından maksat Anversden gelen Belçi- kalılara yardım manasını telkin etmek ve cenuba doğru ilerliyen Almanların sağ kolunu tehdit etmektir. Esas bir “gösteriş” ten ibaret kalacaktır, Yeni emir almadıkça Östanddan daha i - çeriye ilerlemiyeceksiniz. 3 —Bu vazife ancak külliyet- li düşman a il Yap LE) Tak olduktan Sr ra bitecektir, Muvakkaten liva cenerallı - gine terfi ettirildiniz.” Mister Churchill ağızdan şu- nu da ilde etti “Gizli kalsın, bir hafta sonra dönebileceksiniz ” Erkânıharp reisi de şu notu verdi: “Livanız deniz kıyılarında bulunacak, çabuk vapurlara bi- necek veya inecek bir vaziyet alacaktır. Harekât ve iaşe mer- keziniz gemilerdir. Nezaretten ayrıldığım sırada bir zabit elime bir kâğıt sıkytır- dı. Okudum: “Daily Mail gazetesinin Ös- tand'dan şimdi gelen muhabiri, Alman krt'alarının Östand üze rine yürüdüklerini telefonla kl dirdi. Belçikalılarm Ostand'da- ki 4.000 mevcutlu kuvvetleri Anvers'e çekildi. Şehir müda- faasız ve yalnız 200 jandarma ile bırakıldı...” oğlunun gürültülü ve şatafatlı hayatından uzak yaşıyordu. Nadya ile evlendiği günden - beri İstanbula gelmemişti. İhti- yar kadın bir zamanlar Gran - dük süvarilerinin harap ettikle- ri bu ecdat çiftliğinde kendi hâ- tıralarile avunmak istediğini söylediği için annesine gücen - mişti. Nadya'yı da oraya götü- rememişti, Son zamanlarda piyasadaki vaziyeti biraz darlaşınca anne - sine baş vuran mühendis Muh- tar, ondan (sabırsızlıkla cevap bekliyordu. Şimdi (Çorlu) damgalı mek- tubu görünce sevincinden göz- leri parladı . Annesini görmeyeli yıllar ol- muştu. — Şimdi ihtiyar kadmın yüzü gözlerinin önüne geldi. Ge niş divanhanelerde bir böcek gi- bi kaybolan kadın emektar iki adamından başka kimsenin yü- zünü görmeden yaşıyordu . Vaktile o kadar titiz ellerin baktıkları geniş bahçe azgın bir orman haline gelmisti. (Şimdi kim bilir ne halde idi? Bu haberin altma şu satır ilâ- ve edilmişti: “Birinci Lord bu haberi gör- müş ve evvelce verilen emirler- den hiç bir şey değişmiyeceği- ni bildirmişlerdir.” “us Gece Chatham'e geldim. Amiral gemisi Euryalus'e bin- dim. Bana mahsus bir kamara verdiler, Biraz sonra bol malze- me, Cihatham deniz taburu geldi. Ertesi gün akşam üstü şöyle bir telsiz şifre aldım: “Eğer Alman ordusunu Ös tand'a yerleşmiş bulursak baş- kabir tarafta karaya çıkar ve i“nanları şehirden çıkarabili- riz. Vaziyete göre hareket edi- niz, Her halde ikinci derecede hareketlerle şehrin felâketine sebep olme/tan çekininiz. Bu telgraf en kıdemli zabit ve Je- neral Aston'a mahsustur. Alın- dığı bildirilecektir.” “.. Ostand açıklarında demir- lediğimiz zaman gece olmuştu. Keşfe gönderdiğimiz bir zabit dönüşte Ostand'ın boş olduğu- nu, hiç bir Alman askeri bulun- madığını bildirdi. “Soğuk bir sabah... Yalnız ya- nımda taşıyabileceğim şeylerle karaya çıktım. Ne bir erkân harbim, ne de kıt'alarımla mu- vasala temin edecek vasıtalarım vardı. Hatta bana yabancı o- lan bu mıntakalara ait bir hari- ta bile yoktu. Deniz zabitlerin. den Miralay — şimdi hava ma- reşali — Clarke Hall'i erkânı harp reisi tayin ettim. Sonra (Arkası var) Nasıl yaşıyordu, ne ile geçi- niyordu? Oğluna bir şey sezdir- miyordu. Ve oğlundan bugüne kadar bir yardım da istemiş de- gildi. Yıllar, ana ile oğul arasın- da bir mesafe olmuşlardı. Ve nihayet mühendis Muhtar şata- fatlı, heyecanlı bir hayatın so - nunda aralarındaki bu süküne - ti bozmuş, ona mektup yazmış- tı, Mühendis Muhtar (hayalini dolduran bu acı tatlı hatıralar- dan silkindi ve gözlerini büyük bir sevinçle mektuba indirdi. Bu, uzun ve acı bir tarih par- çası idi. İhtiyar kadın, yıllardan beri geçen hayatını anlattıktan sonra şu parça ile mektubuna nihayet veriyordu: “... Dedelerimizden kalan bu viran çatı, öyle görünüyor ki, benimle beraber göcüp gidecek, Ecdadımızın saklamak istedi - ğim değerli hâtıraları, sürükle- Yip götürdüğümüz günlük ha - yatın adımları (altında ezildi, bitti. Dadın ve ben emektar bah çıvanımızla burâda hâtıraları - mıza bekçilik ediyoruz, Çiftlik- ! luklarından daha ağır geldi ve | | SAĞ ÖĞÜTLERİ i Sağlık ve Güzellik Bazan hastalık insana güzel lik verir. Meselâ böbrek hasta - lıuğının daha başlarında, yanak- lara şişkinlik gelmeden önce ©hreye verdiği pembe renk in sum güzel gösterir. Verem has- taları da ilk devirlerinde çok de- fa güzel olurlar. Hele, bu has- tulığın sonunda, bazılarına, ba- kılmasma doyulamıyacak ka - dar tatlı bir güzellik gelir. Bel- ki eski zaman aşk romanları - talığının bulunması da, bu has- talığın bazılarını güzel göster- mesindendir. Fakat hastalıkla güzelliğin bir araya gelmesi müstesna bir seydir, hem de muvakkattir. Temelli kaide olarak hastalık çirkindir. Güzellik ancak sağ - lıkla devam edebilir. Güzelliği sağlık meydana getirir. Sağlık bütün bedenin yolun da inkişaf etmesinden, azaları mızdan her birinin biribirilerile mütenasip olarak işlemesinden ileri gelir. Vücut güzelliği de e- yice düşünülünce, bedenin, yüz. deki çizgilerin mütenasip ol- ması değil midir? Yüzün rengi, Taklığı insana güzellik verir Bunların da hazım ile, karaci - gerin işini iyi görmesi ile pek çok münasebetleri vardır. Ha - zım yolunda gitmezse yüzün rengi, karaciğer isini görmezse gözlerin parlaklığı kaybolur, Yalnız, burada bir istisna da- ha yapmak lâzımdır. Gözlerin etrafında siyahirk olması bazı- larınca pek makbul tatlı bir gü- zellik sayılır. Halbuki bir çok defa karaciğerin işini iyi gör - mediğine, şeker hastalığının gelebileceğine alâmet sayılır. Derinin sağlığı güzelliğin de temelli şartlarmdan biridir. De- rinin bevaz, şeffaf, pembe ol- ması simayı güzel gösterir. Bir yüzün çizgileri ne kadar güzel olsa, beniz sararınca güzellik cazibesi kaybolur. Güzellik i- çin derinin çillerden, çıbanlar - i rdan ari olma- sı mdır. Bunlar da hep sağ- lık alâmetleridir. Büyük ressam Mikel Anj'ın yaptığı bir Meryem ana resmi- ni tenkit edenler, o yaşta bir kadınm o kadar güzel olamıya- cağını (söylemişler. Ressam “Meryem Ananın ruhunun te - mizliği onu o kadar güzel gös- terdi!,, demiş, Sağirk için de böyledir. Tam sağlık da kederli, çirkin düşün- celerden âri bir ruh ile birlikte olur. Sağlığını temin eden güzelli- ğini de temin etmiş olur. Lokman Hekim Nişanlanma Osman Fehmi OResenin kızı ba- yan İnci ile Devlet Demir Yolları mühendislerinden bay Zekinin ni. şan merasimi 26 Nisan cuma günü Tokatlıyanda (icra edilmiştir. Her iki taraf için saadetler temenni ey- leriz, te satılacak bir kaç parça eşya belki vardır. Fakat sizin yüksek masraflarmızı bir gün bile kar- şılayamıyacak bu kırıntı şeyler bizim bir kaç yıllık hayatımıza destek olabilir. Onun için sikın- tını giderecek bir şey bulup yol- layamıyorum, Senin için daha büyük mahrumiyetlere katlan - mağa razıyım. (o Bu mevsimin masrafını karşılamak için çift - liğin eski mermerlerini satılığa çıkaran annen, istersen bu kü - çük hesaptan sana da bir şey a- yırsın, “Ecdadımızın şen, mamur çiftliği bugün bir harabedir. A- yak basmayan O bahçesi vahşi, yırtıcı mahlüklara yuva oldu. Bu harabeyi satmak seni saade- te eriştirecekse, söyle, ataları - nın bu son hâtırasma bekçilik eden annen, onu da yapar...., Mühendis Muhtarın boğazı katılmıştı. o Annesinin bu sade ve feragat dolu hayatı kalbini ağrıtmıştı. Bu ağrı, ona, bugüne kadar kapıldığı hayatın bütün yorgun nın içinde çok defa verem has- a gözlerin par -“* 1 Bugün YILDIZ da 2 tilim birden sim'n en güzl filmlerinde TANGOLİTA İTTA ALPAR ve HA ARAY taratından büyük mı ansenli aşk ve müzik film Avrıca; Şarlonun en güzel eseri ŞEHİR IŞIKLARI 0 11 Avm 7 A 6 1 #STÜRK SİNEMA Bugünden itibaren yaz mevsim atlarını tatbik etmeğe başla. dığını muhterem müşterilerin, ilân eder Hususi: 35, Koltuk ve balkon 25, Birinci Bugünkü proğram 2 film birden PATRON OLSAYDIM Fernand Grâvev Mireille Balır i Mevsimin en büyük muvaffakiyet 2 GİZLENEN ISTİRAPLAR Kay Fesncis Wilham Powell Fevkalâde hissi şaheser Akşam saa 8,20 de 2 film birde: 1 0 DOKLOR Ru çıktı Hakkı Üze Galatasarayda Kansuk eczahane: sarşısmda Sahne sokağıhda 3 Du marelı apartımanda 1 nurara, 1603 Dr.Hafız Cemal Dahiliye mütehassısı (2,30 dan 6 ya) kadar İstanbul Divanyolu No, 118. Muayenehane ve ev telefonu: 22398. Kışlık telefonu 21044. 1— Yeli mamü gelmeleri, (2227) gabıtnamesinin bazı nüshalarında içinde nedamete benzer bir is - yan duydu. Baba ocağmı eritip bitirdikten sonra kazandığı 6 büyük servet te nasıl eriyip git- mişti? Bu, niçin olmuştu? Masasının (o üstündeki öteki mektuplar buna cevap ve- riyorlardı: Nadya'nm hesapsız masrafları, Acı acı içini çekti. Artık ka - rar vermek lâzımdı. Bu gösteri şin, bu şatafatın bir nihayeti ol- malıydı. Her halde bugün ol - mazsa yarın... “Nadya,, nm içeri girmesi bu düşünceleri kısa kesti. Saat on bire geliyordu. Ve güzel kadm o her günkü kır gezintisine çıkıyordu. Ve bu sabah, ne kadar da şık givinmişti! Muhteşem bir (o kadındı. Bu güzellik, belki de, devamlı bır miicadele savesinde “elde tutu- labiliyordu. Fakat ne olsa cinsi çekisi, “gel bana,. sı vardı. Çok defa bu yaşlarda başla - (2381) | yan yağlanmak (o ve gevşemek tehlikesine rağmen pek sıkı yap 29.4.8035 KUÇUK İLÂNLAR | Müderris Dr. Raşit Tahsin Bostancı Tepe mahallesi 88 numara. 3030 Istanbul Har'ci Askeri Kıtaatı ilânları 1 — Yerli fabrikalar ma- mulâtından 22000 metre boz kaputluk kumaş kapalı zarf usuliyle satın alınacak- tr, Beher metresine tahmin edilen fiat 297 kuruştur. 2 — İhale 30-4-935 Sa- lı günü saat 11 dedir. 3 — İsteklilerin evsaf ve şartnamesini (oalmak için 327 kuruş mukabilinde komisyondan verilecektir. 4 -—- Eksiltmeye girecek lerin belli gün ve saatinden enaz bir saat o evvel teklif mektupları 5417 liralık ka- nuni teminatlariyle arttır- ma ve eksiltme kanununun 3 üncü maddesinde yazılı vesikalarla M.M. V. sa- tınalma komisyonuna gel- meleri, (1897) 2748 s* 200 ton Sığır eti kapalı zarfla satm almacakdır. İ- halesi 20 Mayıs 935 pazar- tesi günü saat 16 da yapı- lacakdır. Tahmin edilen be- del49-bin liradır. Eksiltme- ve sirme pâfası 30000 lira- dır. İsteklilerin o belli saat- ten bir saat evvel Lülebur- gazda Satmalma Komis. yonuna tekliflerini vermele ri. (2247) Cumadan başka günlerde saat İsuzu Göz hekimi a Dr. 5. Şükrü Ertan Birinci sınıf mütehassıs Bâbızli) Ankara caddesi No 60 (2380) Gedikpaşada istanbul Jandar- ma satınalma komisyonundan: man yüzelli kilosu sarı ve yüz elli siyah olmak üzere üç yüz kilo birinci nev'i sabunlu kösele eksiltme ile satın alınacak ve eksiltmesi 14-5-935 salı günü saaton beşte Gedikpaşada Jandarma Dik:m evi binasındaki komisyonumuzda yapılacaktır. 2 — Bu malacme işin tasarlanan bana-oYU lira ve ilk teminatı da 45 liradır. İsteklilerin 45 liralık malsandığı makbuzu veya banka kefalet mektubu ve hüviyet cüz- danı ile beraber belli gün ve saatte komisyonumuza i Adapazarı ticaret ve sanayi odasından: Adapazarı Türk Ticaret Bankası Anonim Şirketinin mukaddema tescil ve ilân ettirmiş olduğu 25 Teşrinievel 934 tarihli umumi heyet toplantısı 35 nci iknci temettü hissesi olan yözde 70 yerine daktilo hatasından mütevellid yüzde 75 yazıldığı ahiren anlaşılıp bunun yüzde 70 olarak tashih edildiği nin ilâni mezkür mücsese müdiriyeti umümiyesinin odaya muta 9 ve 17 Nisan 935 tarih ve 2097/75 ve 2402/87 numarali yazılarile olmakla olturetle ilâm keyfiyet olunur. maddesinin son fıkrasındaki talep edilmiş tığı pehrizler ve sporlar onu tap taze saklayabiliyordu. o Otuzla kırk arası dedikleri kadınlığm bu üçüncü devresinde, mevsi - minin bu olgun çağını geçirme- mek için, her çareye baş vuru - yordu. Ince bahar gibi bir tebessüm- le sokuldu. Mühendis Muhtar ona çok Zaman kızar, hırslanır. hattâ a- gır kararlar verdiği olurdu Fa- kat kafasınd. — bu ters ve aksi kararlar Odaha canlanmadan sönmeğe mahkümdu. Onun vü- zünü gördüğü ânda bütün bu fi- kirler çözülüp dağılıveriyordu. Nadya, şık kıyafeti, cana ya- kır, yürüyüşü (le geldi. Dudak - larından bal gibi akan tebes - sümlerile kolunu o mühendisin boynuna doladı. — Bonjur Muhtar! Ve bu tatlı çeritici müsiki de- vam etti: —Bu sabah öyle geç kalktım ki.. Bir çok ziyaretlerim vardı. Gezintive crkmadan önce ko- cama bir “bonjur,, demevi dü- lArkası var)