Zisra Ea ZIRAİ KRONİK ürk Fındığı Mahsulü TEE le 2 7 */530 > — Ze ETTTALYA Tİ ZE 20 E “9/4 20 »Türkiyenin, İspanyanın ve İtalyanın dünya istihsalâtındaki mevkiini gösterir grafik İspanyada “Dragon havalisi fmdık müstahsilleri birliği.,tara fından Barselon şehbenderliği yasıtasile Türk fındık ihracat- (çılarına bir anlaşma teklifi ya- pılmıştır. Bu tekliften görülen gaye, dış pazarda fiyat düşkün- Tüğüne mâni olmak ve ayni za- manda rekabetşizce satış fiyat- ları tanzim etmektir. i$ Bu münasebetle bizim fındık mahsullerimiz hakkında malâ - mat vermeği münasib gördük. Türkiye (fındıkları bilhassa Trabzon, Gireson vilâyetlerin- de yetişmektedir. Bu mahsul ihracat maddelerimizin 4 üncü- südür. Türkiye frndıkları he- men hemen bütün dünya fındık mahsulünün yüzde 50 sini teşkil etmektedir. Bizden sonra İspan ya gelir ki, bu nisbet orada yüz- de 30, İtalyada ise yüzde 20 dir. Rusyanm Kafkas eteklerinde we Yunanistanda da fındık zeri- yatma başlanmıştır. Fakat mah- sul ehemmiyeti haiz değildir. Türkiye fındıkları ibtiva et- tikleri çi mikdarı itibarile dış, pazarları kazanmıştır: Her ta - raftan Türk fındıkları taleb e - dilmektedir. Ve her sene mahsullerimiz hemen hemen stok vermeden sa tılmaktadır, Yalnız, köylü aşa- ğıda sayacağımız sebeplerden dolayı tam bir teşekkül vücude gitirmediğinden satış, gelişi güzel ve iptidai bir şekilde, dış Piyasayı takib etmiyen muta- vassıtlar tarafından yapılmak - tadır, Neticede müstahsiller pa- raya ihtiyaçları olduğundan mahsulleri erken toplamak tadırlar. Bu ise fındığın uzun müddet ambarlarda muhafaza edilmesine mâni olmaktadır. Buna mukabil, İspanya ve Ital- ya gibi yerlerdeki müstahsiller, müstehlik memleketlere çok ya- kın olduklarından vesaiti nakli- yeden ehven şeraitle istifade et tikleri gibi bu yekmlık taah- hütlerinin de vakti zamanında ifasına âmil olmaktadır. Bütün bu izahattar şu anlaşılır: Tür- kiye fındıkları, ihracat madde- lerimizin dördüncüsünü teşkil ettiğinden bu mühim malrmızm terakki ve ihkişafı bir memle- ket ve köy meselesidir. Binaena leyh meseleyi lâzımgeldiği dik- kat ve ehemmiyetle mütalea et- mek icab eder. Fındık ytiştiren vilâyetleri - mizde yapılan tetkikat gösteri- hakkındaki Okanından sonra memleketmizde bu gibi birçok müesseseler açılmıştır. Yalnız Gireson havalisinde 42 zirai ko- operatif vardır. Fakat maalesef, meselâ İspanyollarm Dragon fındık müstahsilleri birliği ile bu kooperatifleri temas haline getirecek bir birlik yoktur, Her şeyden evvel böyle bir birliğin ü şayanı temennidir, mühim bir mesele de, stihsal kooperatiflerimi - zin mevcudiyetine rağmen satış kooperatiflerimizin noksa: dır, Pilhakika satış mem! mizde gayet iptidai bir şekilde. | dir. İstanbuldaki bazı kimseler ha: satış tamamile. sermaye- siz ve bilgisiz mutavassıtlar ta- rafından yapılmaktadır. Bu gi- biler ise, dünya fındık piyasası- nı takib etmek zahmet ve külfe- tini bile ihtiyar etmeden bu işi görmektedirler. Satış umumi- yetle pazarlarda, fiyatın en mü- said zamanı beklenmeden yapıl- makta ve ekiciler de bunu rayiç fiyata göre derhal, elden çıkar- maktadırlar. İstihsal koopcra - tiflerine verilmesi lâzımgelen ehemmiyet kadar satış koopera- tiflerinin de bir an evvel teşek- külüne yardım edecek tedbirle- rin almması herhalde fındıkçılı- ğın inkişafına pek ziyade hiz- met edecektir, Fındık yetişti- ren mıntakalar biribirlerine pek İyakın olduğundan ve müstahsil- ler ayni içtimai şeraite malik kimseler bulunduğundan bu gi- bi teşekküller büyük bir mem- nuniyetle karşılanacaktır. KIRMIZI VE SİYAH ra baş vurup onun da yolunu de. giştirtti. Bu lütfu 182” seçimle- rinden sonra elde etti. Sorel'e, aldığı bir fidan (ar- 'pent) toprağa karşılık, beş yüz adım aşağıda Doubs kenarında dört fidan toprak verdi. Bu yer, çam tahtası ticaretine çok daha elverişli olmakla beraber Sorel Baba, (zenginleştiğindenberi o- nu bu adla anarlar), komşunun içine işlemiş olan mal sahipliği sevdasından istifade edip 6.000 frank da para kopardı. Doğrusu bu uyuşma, memle- ketin ileri gelenlerinin haylı tenkidine uğradı. Bir sefer de bundan dört yıl önce bir pazar günü, M. de Rönal belediye re - isi kıyafeti ile kilireden döner - ken, Sorel'in yanında üç oğlu i- le kendisine bakıp gülümsedi- ğini gördü. Bu gülümseme be - lediye reisine işin aslını acı acı STENDMHAL sezdirdi: o gündenberi bu de- ğiş tokuşun daha ucuz da yapıl» ması kabil olduğunu düşünüp hayıflanır. Verriğres'de halkın saygısını kazanmak için başlıca yapıla - cak şey, birçok duvar ördür - mekle beraber, baharda Jura sı- radağlarından geçip Paris'e gi- en duvarcıların getirdikleri plânlara kapılmanfaktır. Böyle bir yeniliğe heves edecek olan ihtiyatsız mal sahibinin ölünci- ye kadar dik kafalı diye anıla - cağı ve Franche - Comtâ'de kimlere itibar edilip kimlere e- | dilmiyeceğini kestiren akıllı us Tu kimseler yanında hiç bir de- geri kalmıyacağı muhakkaktır. Doğrusu bu akıllı uslu kim- seler en cansıkıcı birer müste - bitti; Paris denen büyük cumu- riyette yaşamış olanların küçük şehirlerde oturmağa dayanama | yor ki, zirai kooperatifler teşkili | arar RE Mahreç BORSA RR 22 NİSAN PAZARTESİ PARALAR Açış Kapanış Sterlin Dolar 20 Kransiz Frangı 20 Liret 20 Belçika Frangı 20 Dranmi 20 İsviçre fr. 20 Leva Florin 20 Çek Kuron Avusturya şilin Poçola Mark giori Kroş 20 Ley 20 Dinar Yen İsveç Kuron Altın Mecidiye Banknot 0m 43.50 238.— ÇEKLER Açılış 610.25 Stokhölm 3. 1388 ESHAM Açış İş Bankası Mü, ” N. erkez aBukast o 63 6— Bankası er VEUJ “karteline | dahil fabrikalar, EMRE DĞ maddeler inhisarı ile bir türlü anlaşamamışlardır. Son günler- de kartel fabrikalarının bir ka - çına ufak partiler gönderilmiş - tir. Fakat devamlı sevkiyat, bu gün için mümkün görülmüyor. Türk afyonlarımı, Avrupadaki piyasalara sevketmek için bir çok tedbirler düşünülmektedir. Bunların en başında şu akla ge - iyor: Avrupadaki kartele dahil fab- rikalar her yıl memleketimize tıbbi ecza olarak (2,5) milyon Tiralık mamul afyon gönderiyor lar. Mallarımıza müşteri bul - mak için, tıbbi ecza gönderen kartel fabrikalarını ham afyonu bizden tedarike mecbur etmek kâfidir, Duyuşumuza göre, Eko- nomi Bakanlığı da buişi bü- yük bir ehemmiyetle tetkik et - tiriyor. Yakında kartel mümes - silleri ile konuşmalara başlan - ması muhtemeldir, nm küçük şehirlerinde genel - oyun, hem de ne oy! istipdadı, Amerika Birleşik — Cumuriyet- lerindeki kadar budalalık ko- kar, Ikinci Bölüm Bir belediye reisi M. de Rönal'in idarecilikte ü- nünün yerleşmesine en yarıyan işlerden biri, Doubs'ın yatağın dan yüz kadem yukarıda, tepe» nin boyunca giden gezme yeri için kocaman bir payanda duva rına ihtiyaç duyulması oldu. O gezme yeri, bu mevkii yüzün - den, Fransanm en seyre değer Marko Paşaya Mektub Saklambaç Tahsildar ile mükellef sak- lambaç oynayan iki adamdır. Bu oyunu dünyanın her yerin- de görürsünüz, Son günler A- merikada büyük vergi kaçakçı- yaradılışın kanunudur. Ver mekle almak arasındaki farkım kanunudur, Bu saklambaç o*-| nu bizde daha güç değils daha sıktır. Neden?.. Suç k dedir?. Tahsildarda mı, mükel- lefte mi?, Belki ikisinde de d- ğiL Bizde vergi vermenin son se- nelerde bir hüner olduğunu bi- liyor musunuz?. Para tedarik edip vermenin zorluğundan bahsetmiyoruz; ne vereceğini, nasıl vereceğini bilmenin, he- sabını yapmanın zorluğundan görüşmek istiyoruz. Vergi nunları bir kadın modası gi her sene bir teviye di Her kanun yapılırken (en si) diye ortaya atılıyor. Ertesi seneye kadar potları meydana çıkıyor ve... Ona yeni bir (ek) yapılıyor... Bütün bu vergi ka- nunlarımnı ve eklerini bilmek artık bir ilim oldu; bu hususi ve çetin fen şubesi oldu. Ban- kaların, büyük şirketlerin ay- lıklı pul ve vergi mütehassrsla- rı var. İyi okuyor musunuz? Hükümete nasıl vergi verilece- ğini kestirecek vergi mühen- disleri var. Bankalar gibi, bü- yük şirketler gibi kanunu an- layış kudretleri mükemmel o - Jan kurumlarda vergi nasıl ve- rilir? Bilmezlerse, elendmiz köylü Hasan Dayı, bunu nasıl 2 İken Wvsiidii çök ve sık ğe or. Halkım bu kanunla- raalışmasına zaman birakmr- yor. İki şeyin eskisi - belki en lığı meydana çıkmadı mı?..Bn.|! Şehrin en işlek ve geniş cad- delerinden birinde bir (Asri İş- kembeci) var. Gördünüz mi Odun depolarında, kasap dük- kânlarında, hattâ meyhaneler- de nice ulusal ve tekin adlar gö- İ zümüze ilişiyor. Bilmiyoruz bu adları bu kadar münasebetsiz yerlerde kullananlar onlara o- | lan bağlılıklarından mı, yoksa Bir okuyucumuzun uzun bir| mektubundan şu parçayı çı- kardık: “.. Sonra daima okuduğum ga - zeteler de muayyen zamanlarda nükseden, bazan münakaşalı, bazan münakaşasız geçen klişe bir haber daha vardır: meselâ Belediye ekmek narhını sekiz kuruş, on para olarak, kaklsti: #aİja Bazlalığı tesbit eden komis- yon sellemehüsselâim hükmünü vermiyor, Masanın üzerine muh telif ayların geçinme endeksle- iyisi değildir ama en raha- tıdır: vergi kanunları ve kun- dura, BİLMEDEN Çiğnediklerimiz İstanbul, şarki Roma impara- torluğunun merkezi olmasına gö re, Bizans eserlerinin kaynağı sayılabilir. Yine, eski eserlere karşı alâkasızlık ta, en ziyade İstanbulda göze çarpan hususi bir itiyat halindedir. Muzar taş- larının kapı esiği, merdiven ba- ri, sert ve yumuşak buğdayın piyasası, şehirde mevcut stoku, tarihi bakımından, arkeolojik kıymeti büyüktür, Fatihten çarşambaya gider- ken büyütülüp *enia:.yo- lün sol tara” ıda bir kapınn ö- nüne konmuş yine kıymetli bir vaşlık vardır. Vir3 ssrşambada, carşamba çarşısmdaki çınar Zac ya- nında ve yine bir kapı önünde, Lir besik di up durmaktadır. Şehzadebaşile Aksaray arasın da, Hoşkadem camiinin karşı- samağı, hat.” kaldırım taşı oldu ğu burada görülür. Bunlar ara- sında. şurada burada, serki Ro- ma imparatorluğuna ait sütunla ra bilhassa, süslü başlıkla'a rastlanır, Gözür ze c1"“an ba - zılarını şurada sayıverelim: Vefadan W .kanar— inc . ol üzerindeki Veynuk (Şücaattin camii yandaki .mlk'r. sen imparatoru Kostantinin orada öl dürüldüğünü söyledikleri tarihi ayazmanın bahçesinde iki sütun başlığı vardır. Bunlarm, Bizans zandırmak mecburiyetine, bu mutlu mecburiyete düşürdü. M. de Renal bu duvar için tam üç defa Parise gidip geldi, çünkü vaktin içişleri bakanı Verriâres gezme yerinin aman bilmez bir düşmanı idi, Şimdi duvarm korkuluğu (topraktan dört kadem yüksektedir. Son günlerde de, geçmiş geçecek bü- tün bakanlara meydan oku bi, onu yontma malta taşı ile dö- şüyorlar. Kaç defa göğsümü bu mavi- ye çalan güzel gri taşlara da - yayıp, daha bir gün önce bırakıp geldiğim Paris balolarını dü - şünerek gözlerimi Doubs vadi- sine daldırdım! Daha ötede İ tarafta, yılankavi giden beş tabiat manzaralarından birine bakar. Ancak her baharda yağ- müur suları yarıklar açıyor, çu - kurlar kazıyor, orasını geçilmez bir hale koyuyordu. Herkesin duyduğu bu mahzur M. de Re - nal'i, yirmi kadem yüksekli - ğinde, otuz veya kırk kulaç u - zunluğunda bir duvar yaptırıp idaresi çağına ölmez bir ün ka- altı vadi daha vardır ki bunlarm içinden de küçük dereler aktığı nı göz pek iyi farkeder. Bunla- rın bir çağlıyandan öbürüne ko- şup en sonra Doubs'a döküldü- gü görülür. Bu dağlarda güneş pek sıcaktır, onun tam tepemiz- de parladığı saatlerde yolcunun smdaki arsada, taş yığınları a - rasında kalmış, yine Lizans dev rine ait bir sütun . ışığı, boynu nu bükmüş yatmaktadır. Fatih camii ilerisinde, boya- ” Mehmet M.sa camii harimin- de, yine, kısmen kırılmış bir baş Ek verdir. Bunların ve bu neviden eser- lerin ayak altlarından kaldırı - larak tarihi kıymet ve ehemmi- yetleri tesbit edildikten sonra Ayasolya müzesine konması çok yerinde bir iş olacaktır. yüyebilmesi ve maviye çalan ye şilikleri, M, de Rönal'in koca payanda duvarının arkasına yığ- dırdığı katık toprak sayesinde elde edilmiştir; çütikü reis, be- lediye meclisinin muhalefetine bakmıyarak gezme yerini altı kâdemden fazla genişletmiştir. (O krallık taraftarıdır, ben ise liberalim ama yine de bu işini doğru bulduğumu gizliyemem). Bunun içindir ki, gerek M, de Rânal'in, gerek Verriğres dilen- ci bakımevinin bahtiya: müdü - rü M. Valenod fikrince bu sed, Saint - Germain - en- Laye sedi ile pek âlâ mukayese edilir. Benim bu “Sadıklar mesiresi,, hakkında bir tek diyeceğim var. dır. (bu gezmenin resmi adı “Sa dıklar mesiresi,, (*) olduğu or- beş yirmi yerde, mermer levha- larla gösterilmiştir; bu levhalar da M.de Renal'e bir nişan ka- zandırdı) ; “Sadıklar mesiresi,, için edeceğim biricik sitem, be- yine sığınıp hulya kurabilmesi için.de şanlı çınar ağaçları var- lediyenin o gürbüz çınarları in- safsızca ve adetâ derilerini yüz- dır. Bu çınarların çabucak bü - | HOCANIN TEKERLEMELERİ EYİP İP OLUR dükkâna muşterı çekme kaygu- sundan mı böyle yapıyorlar? o Birgün Nasreddin Hoca hal ka öğüt vermek için kürsüye çi- kıp demiş ki; — Ey ahali eğer oğlunuz o- lursa sakın adını (Eyip) koy- mayın! Kullana kullana (İp) olur. | okuyucu ş İKÂYETLERİ | 8,10dan 20 kuruşa. mevsimine göre dahane kadar buğday gelebilmesi veya gele- nıemesi ihtimali, değirmenlerin, fırınların vaziyeti, bunların hirdeki sarfiyata göre gelir ve giderleri, vergilerin çeşitleri, ne vileri saymakla tükenmez sıra sıra rakamlar gözden geçirilir, telefonlar işler ve en nihayet Ekmek narh ön” “pard Malı miştitir, Geçen zün bir lokantada yeriex. yiyordum. Bu komisyon azâsın- dan tanıdığım muhterem bir zat da karşı masada oturdu. allah bilir, ekmek narhını on para in- diren komisyonun toplantısın - dan geliyordu. Çürkü halini görüp te çok çalışıp yorulduğu» Mi kestirmemek mümkün değil - 1 . Selâmlaştık, Yemeğini alelace- le yedi, kahvesini de içtikten son ra ve gitti, Ben de zaten yemöimi yemiş, kahvemi içmiş, tenbel tenbel gazetemi okumuş bulunuyor - dum, Hesabımı görmek üzere garsonu çağırdım. Listede bir porsiyon ekmeğin fiyatı 5 kuruş tu. On para için okadar rakam - lar içinde göz nuru döken narh komisyonunun muhterem azâsı gibi ben de bir porsiyona bilâ iti- *az $ kuruş verip cıktım. Sonra kendi kendime düm: komisyonda göri ken, on para için okadar müna - kaşalara katlanan, ter döken muhterem aza, yemek yedikten sonra hesab görürken, niye porsiyon ekmeğin halâ müşteri ye Skuruşa satıldığına aca- ba itiraz etmedi? dürür gibi budatıp kırktırması üzerinedir. Alçacık yuvarlak ve yassı başları ile en bayağı bostan nebatlarmı andıracak yerde İn- İgiliz çımarlarının şeklini almak için onların da içleri titriyor. ma belediye reisi bayım dediği dediktir; belediyenin malı olan bütün ağaçlar yılda iki defa hiç acınmaksızın böyle sakat edilir. Ora liberalleri, papas vekili M. Maslon'un budamadan çıkan dal ve yapraklara el atmağı âdet edindiğindenberi belediye bah - çıvanmın eli daha insafsızlasti diyorlarsa da mübalâğa ediyor- lar. Bu genc rahib bundan birka yıl önce, Abbe, Chelan'a ve civar daki birkaç o “cur&. nezsret © sin diye Besançon'dan göndet di. İtalya seferinde hizmet edip sonra Verrieres'e çekilmiş o'29 ve belediye reisinin sözüne b” TArkası vari N, Ala (*) “Cours de la Fidelte,, e er âile “ mesirctüssadâka , lü