3 Temmuz 1941 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3

3 Temmuz 1941 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| |Ü ha aa LRUPA HARBİNİN e SANGİTAM Ü - #manya, Finlan- a ve Japonya.. n: Ali Kemal SUNMAN 'gürikü Avrupa harbinin Sov- Af - Alman müharebesi safhas n- caba japönya ne karar vere- K” Diye dünya matbeatım moş- eden bir susl var, Belki de bn tarafı yalnız kendi menfi düşünerek duracak, beki jeğiğ Politikasını takip etmeyi da- ter. Fakat bu mey- g oj e biraz saymak 1 lâ Savyetlerin bir gn Alman- İlarafından tasrruta uğrıyacağ Tyeti bundan çok evvel türlü nallerle düşünülüyordu. Böy- £ hal bir gün vuku bulursa tyanın da Almanya ile bera- ulacağı tahmin edilmekten ge- knyordu. Sulh için ne deni du?. Dünya sulhu takslm C| etmez, devletler arasmdaki bİr taraftan bozulacak olur ğ aPP mutlaka diğerlerine de si- | Hiğfet ödecektir. Onun için & " B e çI ber la- * Hareketini hemen diğer dev- Tin birleşerek müşterek mu- lemeti ile durdi | v lunmak lâzımdır. 935 ile 900 arasında geçen lerde dünya sulla için ön 'i we ileri sürülen mülâhazalar rdiğ'ece tekrar edilicken Rusya- da bir gün Almonya tarafın. Sğrıyacağı taarruz Şhtimalle- Mubtelif surette mevzuu bah- yüğlkastur. Sonraki vekayi — bu usglâhazaları artık nazariye ve gağtziye halinden çıkardı. Hâdi- »ef başka başka suretlerde birbiri. | akip etti. Fakat o zamandan 9Ş bir söz unutı 9m geliyor. A l bi B B " | geet Rusya diyorlardı. Al- olmayı i- | bir gün Ha- Yanın Almanya, Pinlandiy. K ye #Ponyanın nşâıı;;::ı: | hine BADiT gün Rusyarın | ) m._; ğd y Seçse bile yine | l lemiyeceklerdir. Böyl Sf Zümce teşekklil eder de Si lkler ai E ça Sr buna kazgı lâkayt kalamı» n Z ne olarak müdahale Gdecektir. Sövyet ordusu ja- Karşı — bir " galeciktır. Smanyaya ge Zannı kadar kolay olmiyacaktır. Tehistan elele vere istem. hdiki EDEBİ ROMAN; 50 D | ) Ki ae d a G lesör Cemilin arkasından a. eei çamaşırların mahkemeye ni derpiş etmek imkâ- Olmasağdı, bu ünkânın « za- olmasını ben | n en fazla müteessir Birisi benim. Çama- KÇU hâkime getirilmiş İ soğra ı:: ;hı..ım— on- ) İT merak 'eceği hakikaten Mevruu olurdu. Bugün söyliyebile- ir Cinayet Davası A Yazan : ETEM İZZET BENİCE | Tetmese bugünkü seremoanya de ih mez, derlerdi. Harp te oradan oraya sirayet etti. — fer uzun sürecek ve çetin olacak- tır. Bir de eğer Almanya bir gün Rüusyayı iyiden iyiye mağlüp et Mmeğt muvaffak olursa ondan sön- | Ta artık işini bitirmiş, maksadına | YANMIŞ sayılmıyacaklır. — Alman” | apıp yaparak FPransanın da üzerine yürüyeceği muhakkak- tur. Onun için Rusya üzerine yürü- yeteği zaman Almanyaya karşı da Fransanın hemen senelik misakın tazelenmesi fikri> ni Müdafaa etmiş olan Franarzlar rın noktal nazarı da bu harbin a- f le görünüyordu. Mi- ine Hizum olma- iyaset âleminde öyle a elde edemiyece İ karşı da asker- lik itibarile büyük bir kâr temi- Tdne muvaffak olamıyacağını ile- Ti sürenlere verilen cevaplar da- ha uzubdur, Her fkj noketai naaar- n ehemmiyetle gö ordu. Lehis- tan hangi taraftan olacak?. Alman- a tarafana mı geçecek, Fransa ile beraber mi olacak?. Harpten ev- velki tahminlerin başkâ türlüsü çıktı: Lahistan paylaşıkldı. Rusya ile Almanya arasında malüm tarz- da taksim edilen Lehislan bugün- kü vekaylin artık baricindedir. O- mun gibi Fransa da anlık mağlüp, Buna mukabil Sovyet - Alman Muharebösi en şiddetli bir safha- DHALK | ÜTUNUM | İş Ve İşçi Arıyanlar, gihâyetler, temenni- ler ve müşküller Lişe Mezunu Genç Bir Kız İş Arıyor Lise son sınıfını ikmal / etmiş genç bir kız resmi ve husust müesseselende Ş aramaktadır. İş sahiplerinin - Son Telgraf Halk sülunu vastasiyle (Sa- Tüiye) ismine —müracaatları rica olu- nur. Ders Vermek İstiyen Bayan İkmale alan talabolere — Pransızca ve İngilizceyi çele kıea bir - zumanda, metodik olarak öğrelirim. icap ederse, evlere de gider dere veriririm. Arzu edenierin Son Telgraf Halk Sütünun- da Bayan N. A rumuzuna müracaatle- rini rica ederim, İş Arıyan Bir Genç Orta mektebi P. iyi derecede ikmal elmiş 16 yaşında reki, çalışkan; yetim bir genç hususl müesseselerde, yazıka- nelerde, bürolarda, — kütüphanelerde kansatkâr bir ücretle kendisine mü- nasip iş aramaktadır. Bakırköy Osma- niye mahallesi Kireçocağı sokağında 4 fumarada Recep Bulçın'a mektupla mürucaat, ğ İş arıyan genç kız Ortaokul 1 inci sımfından — tahsili birakmiş 16 yaşında — mütevâzı, temniz bir aile kızıyım. Yaşım ve ” tahellim ile mütenasip bir iş bularak calışmak btiyorum. Arzu ödenlerin Son Telgraf Halk Sütununda Melâhate bir. mek- fupla müracaatlerini dilerim. ae Ticsret Lişesinin 2 inci mrufında, 17 yoşında bir gencim. Daklilo ve — mu- basebe bilirim. 25 llira aylık — üeretle iş arıforum. Taliplerin Son Telgraf Halk Sütununda Abbasa mürücaatle- Finİ rica ederim. İş arıyan bir genç Ezlülde ise — olgünlük — imtihanını vertcek olan çalışkan, — Pransizca da bilen bir genç: ar bir ücretle bir iş a- Tamaktadır. Taliplerin lütfen Son Tei Eraf Halk sütununda <Türksöy> a mü- racsatları rica olunur. tabibiadli görmüş, yaralar ve ölüm | sekli teshit edilmiş, cenazenin def- Bine izin verilmş, her türlü adli | tahkikat ve hazırlık tekemmül et- | Müş, katil huzurumuza gelirilmiş- . ayet açık olan ve bütün seyri gözlerinizin önünde bulunan bu cinayet davasında, hattâ usul em- tiyaç olmadığını ve hemen kalil hakkında hükmü idamın tecelli et- mesinin lâzmn olduğunu ileriye sü- rerdim, ü S Şekip sexine biraz daha hız vere- yek devam etti: Hâkimler dava uzatılıyor. Bu- gün bütün şahitler dinlenebilirdi. Fakat avukat arkadaşın bulduğu teknik sistem muhakemeye âdeta Eyüp ve Rami Haber - verildiğine göre, Sirkeci ile Rami arasında iş- liyen otobüsler, bundan son- ra, Sirkeci ile Eyüp arasında işletilmek suretiyle tahdit o- lunacaktır. Bu haberin doğru olabile- ceğini ümit etmiyoruz. Çün- kü, eskidenberi, Ramide otu- ran vatandaşlar, bu hatta az otobüs verildiğinden şikâyet- çidir. Şimdi, bütün bütün o- | tobüsü kaldırmak, ne derece- ye kadar doğru ve mâkul o- lar, bilmiyoruz. Verilen haberler cümlesin- den olmak üzere, Eyüp —Ra- mi şosesinin sür'atle ikmal e- dilmesi kararlaşmıştır. Bu yol tamamlanınca, Ramiye, oto- “Büzler daha rahat ve kolay- lıkla gidebilirler. Mevzuu ba- , his bu yol da, Eyüplülerin, Ramililerin uzun zaman arzu ettikleri bir şeydi. Keresteciler ile Eyüp ara- sında zaten otobüs işlemekte- , dir. Sirkeci ile Eyüp arasında “ikinci bir hat ihdas etmenin mânasını anlamıyoruz. Her- | halde, Sirkeci ile Rami hattı otobüsleri takviye olunmak gerektir. BÜRHAN CEVAT —— .—— Şile hayvan sergi- si 1 Ağustosta açılıyor Vilâyet Baytar Müdürlüğü ta. rafından tertip edilen hayvan ser- gilerinden ilki 1 ağustosta Şilede açılacaktır. Şimdiden hazırlıklara başlanmıştır. Bu sene iyi hayvan yetiştirmiş olnlara daha fazla ik- ramiye verilecektir. Şileden sonra diğer kazalarda da sergiler açıla. cak ve eylâl sonuna kadar bütün Kazalarda sergiler tamamlanmış olacaktır. DOKTOR DİYORİKİ) Harareti söndür- mek için Bu sıcaklarda hararet / bastığı zamanlar, bir çoğumuzun bir bar- dak buzlu suya saldırdığını görü- rüz. Dikkat ederseniz, buzlu su içenlerin hazareti hiç sönmez ve bunlar sik sik tekrar buzlu bar- dağa sarılırlar. — Halbüki maksat harareti söndürmek olduğuna gö- rTe, demek ki buzlu su bu #rsüyü yerine - getiremiyor, Bunun — bir diğer mahzuru — daha var ki, bol miklarda S işmek mide tevessü- üne de yal açar, Harareti söndürmek için en iyi çare bazlu su değil, bilâkis moak meşruplardır. - Fakat yazın sicak meşrupları içmek hevesi gelmez- se de, meselâ şekezli bir bardak çay pek ülâ içilebilir ve on dakika sonra da vücutta bir ferahlık ve serinlik- hissedilir. lepleniz biliriz, «çiviyi Çivi sö- lerler. Bu bir tablat kai- desidir, Harareti de hararet sön- dürür. bir yenilik getirdi, hem de işleri | geciklirdi. Adalet beklemiye, bek- | letmiye tahammülü olmuyan has- sasiyetin ifadesidir. , Bir tarafta bütün maswmiyetile | katledilmiş bir kadıncağızın ruhu: Adalet.. adalet.. diye haykırırken | öbür yanda bütün bir cinayetin gü- nah ve şenaatini omuzlarında ta- şıyan bir suçlunun bâlâ cezasını | görmemiş, bulunması sür'at isti- yen adaletin ruhuna uygun değil- dir, Bu itibarla suçlu vekilinin tek- | lifini esas itibarile uygun bulmak- la beraber kabiliyeti tatbikiyesi ol- madığı için ve muhakemenin de bir an evvel neticesine ermesi ba- amından reddedilmesini isterim. Şekip sözlerini bitirir. bitirmez Vedat söz aldı, ayağa kalktı: — Hükimler.. | Diye gür bir hilaplan sonra git- — tikçe açılan ve gürleşen sesi devam etti: — İki avukatı da yine mutat xes ve söz yağımurları içinde dinledim. Her vakitki ağızlarile bana katil demekte ısrar ediyorlar. Ben katil amiyim, dağil miyim?, Hentiz bu MAHKEMELERDE: “Öyle parlak bir mü- dafaa yaptım ki. “18_ .. senelik zabıt kâtibi mahke- meden çıkınca beni tebrik etti.,, Kısa boylu, esmer, kara göz - lüklü, alabros saçlı, geveze, her - zevekil adamın biriydi. Orta oyu. nunda lâza çıkmış gibi, mütema- diyen kendisi söylüyar, karşısın. dakine söz söylemeğe fırsaç bi - rakmıyordu, Hant bir, arada sı - rada — Dur da, biraz da ben konu- şayım boyuna sen söylüyorsun! demesi eksikti... ında onu dinleyen, sabür, l adam, arada sırada onun gözünün içerisine bakarak söylediklerini dinliyor, ekseriya, dahp dalıp, kederli kederli, kara kara düşünüyordu. Herzevekil adam diyordu ki: — Bu senin davan bir şey mi?. Bundan yedi — sekiz sene evvel, Trabzondayken, İtalyadan gelen bir arkadaşım bana bir çakmak hediye etmişti.. İtalyadan alıp ge- #irmiş.. Arama, çok şık, çok zarif bir şeydi.. Otuz kırk lira değerin- de... Çakmağın damgası yoktu. Köylerde filân, kullanıp dolaşı - yordum. Bir gün, bir köyde, jan- darmalar çakmağı elimde yaka - dadılar.. Bir zabıt tuttular.. Mah- kemeye verdiler, Beni de, suç ka- çakçılık olduğu için, tevkif etti. ler, O aralık da, hâkim değişmiş.. Eski hâkim gitmiş., Yenisi de da- bu gelmemiş. Tam yirmi sekiz gün meykuf kaldım.. Amma, ca- mıma tak dedi. Yirmi ikinci günü, etrafa, sağa sola, yıldırım telgraf. ları çektim. Uzatmıyalım.. Altı günde, yeni —hâkimi - getirttim.. Tam tevkifimin yirmi sekizinci günü hâkimin huzuruna çıktık.. Müddeiumumi, tam bir saat bir çeyrek, söyledi, söyledi. Öndan sonra, benim bir sene hapsimi, bilmem nekadar da para cezasile eezalandırılmamı istedi. Ben, Tevkifhaneye girdiğim za- man, kaçakçılık kanununu, alâ- kadar diğer kanunları, ceza mu « | zat: hakemeleri usulü kanununu filân hep aldırdım. Alâkadar madde . leri okudum. Yirmi #ekiz gün ar- tık.. Nekadar olur? Kanunlarla müdafaaname elimde... Hemen müdafaanameyi açtım.. Okumağa başladım. Müddelumuminin id . diasını, nokta nokta red ve cerh ( ediyorum. Hâkim, dinledi dinledi de daha yarısına gelmeden: — Yooca! dedi. Bu kadar uzun geyi dinleyemeyiz. Üyle d'yince, kanunlara sarıl . dim» Maddeleri bülup açtım.. de- dim ki: — Kanun, bana üç gün dinlenip dinlenin söz söylemek — hakkını bahşetmiştir.. İşte maddesi.. Eğer dinlemyiecekseniz, — yine kanun maznuna, reddihâkim hakkı da veriyor.. İşte onun da maddesi... Dinlemiyecekseniz, söyleyin! Ben de bileyim.. Ona göre hareket ede- yim... Hâkim kanunları alıp madd . lere baktı.. Sonra: nokta aydınlanmış değildir. Buna rağmen mütemadiyen huzurunuz- da beni kazıl bir katil diye bu a- darların tavsif etmeleri insanlık ve onun hakları namına irfikâp e- dilen en büyük hutadır, Hattâ, bu- na bata değil, cinayet demek lâ- zamdır. Hakikaten ben katil bile olmuş elsaydım. Bunu — yüzüme karşı böyle haykıra haykıra tekrar etmelerinin manası olmazdı. Yap- tıkları ayıptır. Sonra, asıl bir nokta üzerinde durmak istiyorum. Avukatlar işi Tüf hokkahazlığına dökerek ikide bir Şükriyenin asil ruhundan, yük- sek varlığından, muazzep olan vic- danından bahsediyorlar. Ben ve avukatım muhakemeyi - uzatmak | istiyor, bununla da Şükriyenin ru- huna azap veriyormuşuz. Vedat bu mnoktada durdu. Göz- lerinde keskin bir parıltı ve iri- lenen bir nem damlası vardı, Se- sine iç üzen bir ahenk vererek de- vam ettir — Hâükimler, onun ölümü ile en çok xarsılan benim. Bunu tasavvur etmeniz için benim gibi olmanız *=E_ Yazan: HÜSEYİN ÇET îı—_ - — Evlâdım, dedi. Onu söyle. mek istemiyorzum. Yalnız çok asa- bi hareketler yapıyorsun.. Sinirli konuşuyorsun.. Biraz sakin ol!. Uzatmıyalım,, O gün, ertesi gün, daha ertesi gün, üç gün müda - iaamı yaptım. Müddelumuminin delillerini, birer birer çürüttyüm.. Üçüncü günü müdafaamı bitlrin. ce, hâkim, kefaletle tahliyeme karar verdi. Kararı bir hafta son. raya bıraktılar.. Zaten kararın be- Taet olacağından — emindim. Bir hafta sonra gittim., Kararı aldım: Beraet... Mahkemede bir zabıt * kütibi vardı. Beraet kararını — aldıktan sonra çıkıp dışarıda elimi gıktı.. — Aşkolsun! Tebrik — ederim.. dedi. On sekiz senelik zabıt kâti- biyim.. Çok maznun gördüm.. Çok avukat gördüm.. Ne müdafaalar dinledim.. Böylesine ras'lamadım. Aşkolsun sana delikanlı... Sen de berget edersin inşalah.. Buraya kadar hiç cevap vermi. yen, sağnak sağnak, bu söylenen lâfları dinleyen muhatabı burada | Başmuharrirler Ne Diyorlar? aa y İKDAM Profesör Şükrü Bayan eilâlâ « züh- niyeta başlığı ile yazdığı başmakalede diyor ki: «Tarihinin en acı hezimeti bile Fransiz — zimamdarlarındaki — Avrupa haricindaki milletleri küçük — görmek bastakğını benliz İzale edememiştir. Bazı mllletlerin Fransanın suadeti için çalışmıya memuür oldukları kanaati vardır. Büyük bir müstemleke İmpa- Tatorluğuna sahip olun ve onu kurta- rabilmek için her türlü kombinezon- lara girişmekle tereddüt etmiyen bir devlet, temlekleri halkını bu ka- dar hor ve hakir görmek salühiyetina malik midir? İnsaml değil, hattâ siyasi bakımdan bu sözler çok tehlikeli ve yersiz değil midir?.» CUMHURİYET Nadir Nadi «Rasya muharebesinin Mubiemol nelicelerir başlıklı burünkü Başyazısında yunları yazınaktadır: «Ruayay karşı açılan harbe - bir çok Avrupa imilletleri de katıştıkları- ni dân ettiler. İtalya, Romanya, Ma- caristan, Slovakya, Finlândiya Ruslar- a veşmen harp İmlindedirler, Fran- #4 bile Moskova ile münasebetlerini Kesmiştir. Du kadar kalabalığın kendi safında dövüşmesine Almanyanın va- keri bakımdan ihtiyacı yoktur. Esasen gönderilen kuvvetler de dahâ ziyade sembolik mahiyettedir. Fakat öyle tahmin olunabilir ki Rusya seferini bilirdikten sonra, Almanya, terasüs et- miş bir Avrupa birliği ile demokrasi- lem karşısına çıkacak ve sulh tekli£ e- decektir. Vâkl olduğu takdirde böyle bir tek- lifin kabalü, her çeyden ziyade Ame- rikanın tutacağı hareket hattına bağlı &ibi görünüyor.> YENİ SABAH Hüseyin Cahtt Yalçın «Buzünkü va- ziyel> başlıklı yazsında ezcümle şöyle diyor: « âlle geldi: — Beraati hiç ümit etmiyorum.. dedi. Bana öyle günlerce lâf söy. Jetmediler ki ... Zaten ben de bir şey söyliyemedim.. İşler fena git- ti Avukat da tutmadım.. Sonra - dan da pişman oldum amma, iş işten geçti... — Sana, benim gibi cerbezeli bir avukat lâzımdı. Ah! neyleye. yim ki, hukuk diplomam yok. yoksa, ben, öyle bir avukat olur. dum ki... Değme avukatlar kâ - bime eremezdi. Beşinci Ceza Mahkemesi mü- başiri, mahkemenin kapısına çı. kıp, — Haydi Ziya, dedi, Karar ve. rilecek... Berael edeceğii ümit etmiyen — Karar veriliyor.. Bon' giri - yorum! dedi. - Mahkemeye gir - diler. Çakmak davası kal da mahkemeye doğru önüne geçip adeta yolunu kestim: — Kuzum, dedim. Arkadaşınızın davıs nedir? Kaçakçılık! dedi. Kaçakçılık | da değil ya. Ecnebi memleketten gelirken, bir sofra örtüsü, bir par. ça ipekli kumaş, biraz da kolon. ya, esans getirmiş, Kaçak diye yakalamışlar.. — Kanunun tarifine göre, pekâ- dâ keçak! dedim. Resme tâbi olan eşya İyi amma, bu zavallı adam kanunu ne bilsin? — Kanunu bilmemek mazeret teşkil etmez. Herkesin — kanımu bilmesi Tâzım ve böyle addedilir. Bu sırada mahkemeye giren zat çıktı.. Yanımıza geldi.. Herzevekil zata — Ben biliyordum zaten! dedi. ı (Devamı 6 1mcı sahifede) ve benim gibi yaşamanız lüzumdır. Ona varmak, ona kavuşmak için ©n dekuz yıl ben ölümle pençeleş- tim. İnsan zekâs >in bir eşini daha vücude getirmeğe muktedir olme yacağı harikalar yarattım. Müradelede bana kuvvet veren hedefime varmakta beni hızlandı- | ran yalnız e ve., onun sevgisi idi. On dokuz yılın bütünlüğünü i- çine alan ve hattâ bana yıl hesap- Tarını bile unutturan karanlık, kâ- buslu bir çarpışma devri içinde ta- savvur edin ki bir de onun sev- Güzin ve Şiikriye ikisi biribirinden ayırdedilmyordu, ikisi biribirinin bütlnlüğünü ilade eden ve be- nim kalbimde yer tutan perçinli bir sevgi ifadesi idi. Ben onlar i- çin yaşadım, onlara kavuşmak i- çin akıl kaplarına sığmıyacak * rikalar yaratlım, onlar için (- ,me saldıran Azraillerle »07 vy ve yine onlar için bütün bu ip- kencelere katlanıyordum. Yüksek hâkimler, ben bu edam- eResmi tebliğlerden vazih bir müna çıkarmıya bizler için imkân yok. Yal- niz kaybedilen tayyare ve tank zayıla- rı hakkındaki rakamlar pek — müthiş. Fukat bu bapta nasıl sağlam ve objek- tit bir fikir edinmeli?. Toprak kazanç ve kayıplarını kontrol elmek — kabil. Fakat düşürülen tayyarelerin sayısmı nasıl saymalı?. Her iki taraf biribiri.- ©in tamamen zıddi teminat veriyor. Aradaki fark o kadar büyük bir tara- fın yahut her ikisinin de istemiyerek hataya düştükleri muhakkak, Sağlam ve hakiki malümat almak istiyenler te- reddüt içinde. Bir gey vama p da bu tereddüdün uzak süremiyeceğidir. Bir hafta dahâ geçerse harbin ne şekil alacağı ax çok anlaşılabilir. TAN M. Zekeriya Sertel «Alman — Sev- yel harbinin ilk netlcelerir — başlığını toşıyan burünkü yazısında şöyle ya- zayor: <Alman — Sövyet harbi, Almanya- min vücüde gelirmek istediği - Avrupa Birliği — fikrinin tahakkukuna — doğru kuvvetli bir adımı atılmasına sebep ol- muştur. Almanya öovyellere karşı aç- 'tağı harple muvallak olürsa, Avrupa | Birliği fikrinin tahakkuku — köleylaş- muiş - olacaktır. Ve o vakit Almanya demokrasilere karşı da bülün Avrupa (mamına konuşarak hakkını kazanacak- tır, Fakat bu harbi kaybaderse, Av- rupanın nasıl bir âkibete sürüklenece #ini bagünden tahmin etmek müm- kün değikiiz.> VATAN Ahinel Emin — Yalman «Zoraki bir Aadivacın hikiyesla — başlığı — altında ganları yazıyar: «Dünyuya tek başına nizam vermek iddiasında bulunan iki inhisarcı siste- min, İki sene biribirine oyun ettiktan sonra biribiriyle kapışması ve biribiri- ni yıpratması, hür rejimlerin mefes al- masına ve dünya yüzünde hakikf sul- hün ve müşterek emniyetin kurulma- sına hizmet edebilecektir. ların avukatlık gayreti ile efkârı umütmiyede uyundırmak — istedik- | leri vasıfta bir adam değilim. On- lar beni bir canavar, bir sırtlan gi- bi gözleri dönük kan peşinde ko- şan biri gibi tasvire çalışıyorlar. Halbuki ben belki de dünyanin en sakin ve rahat, sinirlerine sahip bir insanım. Bu yahatlık ve sükün sinirlerimde olmasaydı belki de bugün yaşatmaz, buraya katil.. di- ye getirilmek vaziyetine düşmez, yıllarca önce kimbilir vahşi Afri- ka ormanlarının hangisinin gök- lere saldığı bir ağacının dalları üzerinde didik didik edilmiş olan bir iskelet halinde takılı kalırdım. Onun çindir ki, gözlerini mut- laka bir davayı kazanmanın hırsı | kaplıyan bu zalim sözlü avukat- ların iddialarını bir defa daha red- deder ve Şükriyenin vicdanını te- selli ederim. Onun ruhu, yüksek odası, asil vicdanı benim masumi- yetime emindir ve bana müzahir- dir. Bu noktadan — hiç l yelse düşmeğe mahal ğl. (Arkası Vari © l | Hâlâ “$j),, kelimesi | kullarılıyor, aceba, neden ola?.. Geçen gün vapurda geli- yorum. İskeleye yanaştık. Merdivenden inerken, gözü- | me, Veliefendi at yarışlarının reklâmı ilişti. Bu reklâmda | bir kelime tuhafıma gitti. «İse | tanbul Vilâyeti» yerine, İs- | tanbul İli» ibaresi vardı. Ken- di kendime güldüm. İl, ilçe, kamun, ilbay, ilçebay, ka- munbay... Bütün bu kelime- ler tutmadı ve sonra, biz de bırakmadık mı?. At yarışlarınmı idare eden İstanbul hey'eti, herhalde, dil meseleleri ile uğraşmıya vakit*bulamıyor. Bundan başka, bir kelime daha var ki, ne zamandır, na- zarı dikkati çeker, durur, «Maarif Vekilliği» ibarı sık sık gazetelrde görürsü- nüz. Vekâlet »demekten ise, Vekillik demek daha çok türkçe.. Maarif İdaresi, dai- mâ, Vekillik şeklinde kulla- nıyor, Fakat, diğer vekillik- ler, Vekâlet şeklinde kulla- nıyorlar. Ve bu süretle, — or- taya bir ikilik çıkıyor. Hangisi daha doğru ve mâkul?. Dil mütehassısı ol. madığım için, fikrimi merak etmeyin. Herhalde, bu tâbir- lerden biri üzerinde karı kılmak ve yalnız bir tanesini kullanmak gerektir. Ünivesitede, yeni bir ıstı- lah komisyonu teşekkül et- miş. Bilmiyorum, bu komis- yon, terimlere nasıl bir şekil verecek. Meselâ, «İstanbulun nâzım plânı» ibaresindeki «nâzım» kelimesini kullanmakta de- vam edecek miyiz?. «Müs- takbel şekil» — ibaresindeki «müstakbel» kelimesi kaia- cak mı?. «emlâk sahiple- ri» derken, «emlâk», bir A- rapça kaideye cemi yapılmış | insanlar vardır, ki, «emlâk: | kelimesinin mânasını bildi; ve bu kelimeyi kullandığgı halde, mülk kelimesini pek tanımaz ve kullanmaz. Bütün bu meseleler, nasıl | halledilecek?, Herhalde, di- lin istikrarı ve selâmeti için, en mâkul şeklin kabul edile- *ceği muhakkaktır. Bari, bun- dan sonra, olsun, tutmıyaca- ğ yüzde yüz olan yeni keli- meler ortaya atmasak.. Çünkü, malümu ihsanınız, kelime, bir emirle, bir karar- la, cemiyete kabul ettirile- mez ki... R. SABİT , HNĞ Z L Askere gidenöğret- menlerin mesken bedelleri Mesken bedellerinden alacak . ları olan öÖğretmenlerden askere çağırılanlara derhal alacaklarının tediye edilmesi hakkında alâka- darlara cmir gelmiştir. Bu yolda tediyata başlanmıştır. Tediyeler bütçenin bugünkü müsaadesi nis- betinde yapılacaktır. hal susuzluktan kurtarılmalıdır ! ni zamanda suları kesilmiş ekle- #wndan su tedariki bir dert halini almıştır. Sular Müdürlüğünün bu hususta ehemmiyetle nasarı — dili- Katini — celbeder ve en kalabalık bir isim olduğunu öğrenecek miyiz?. #a Fakat, dikkat edin, bir W—'"'

Bu sayıdan diğer sayfalar: