« <e , 4 — SON YELGRAF | Hastanenin kapısından çıkınca Naciye şöyle bir durakladı. Vazi- yeti pek kötüydü. Nereye gide - cekti, ne yapacaktı? Aksaraya ka- dar yürüdü, — oradan da çarşıya uğrıyarak, yegâne serveli olan pormağındaki yüzüğü on beş lira mukabilinde kuyumculardan bi- | Tine rehin bıraktı. Fakat bu on beş Mrayla ne altı mantarlı kundura alınabilir ve ne de mevsimlik bir kostüm yapılabilirdi. Ve Naciye- min böyle bir kılığı olmazsa mah. volmuş demekti. | Mahmutpaşadan inerken: <Bel. ki tanıdık birine rastlarım» diye düşünüyordu. Lâkin karşısına bir türlü bir tanıdık çıkmamıştı, Yo- Tulduğu için Eminönünde bir ma- Hallebiciye girip oturdu. Sütlü. €ını bitirmeden kararını vermiş. ti: <Dostlarından birine gidecek borç istiyecekti, Fakat kime? Pey- nir tüccarı Ahmet Hakkının ya- aına gidemezdi, —adam evliydi, (dükkânına gitmek kat'iyyen doğ. ru olmazdı. Nihayet dişçi Hüsa. | meddini hatırladı. - Dişçi beş ay | €evevl ona bir saat hediye etmişti. Bu eski dostunu hatırladığı için Memnun olmuşa benziyordu. Dişçinin muayenesine gidecek ve doğrudan doğruya Hüsamed - dinden elli lira borç istiyecekti. Lâkin kapının ziline elini uzata . caği vakit cesareti kırılır gibi ol. du. Şimdi ise bu külüstür kılığı ile kendini korkak ve hakir hiz- sediyordu. Zili çalmadan — evvel: «İhtimal beni — unutmuştur da..» diye düşündü. Nihayet Zile bas. tı. Doktor yoktu, hizmetçi: | — Şimdi gelecekler efendim di. ye müşteriyi karşıladı. Naciye bir koltuğa kendini bı- Takıp yine düşünmeğe daldı: «O. ma derim ki bana lütfen elli lira #dünç verin!'» madem ki beni ta. meyor, Mutlaka verir. Fakat hiz - metçi kadın yanımızda — olma . analı.» Beş dakika sonra iri yarı dişçi Muyanesine girdi. Pek ciddi idi, halbüki tarda iken pek neş'eli ve fakacı bir hali vardı. Naciye tedavi sandalyasına 0. turduğu halde Hüszmeddin onu tanıyamamıştı. Esasen hizmetçi de musluğun yanıbaşında yer aldığı için Naciye çarnaçar ağzını aç - mak mecburiyetinde kaldı. Dok - for ağzının içini şöyle bir karış - tırdıktan sonra bir dişe elindeki pensle dokunarak: F ga tamamile çürümüş artık bundan hayır yok, dedi. Söküp at- anak lüzım, Mamıştı bile, Bir iki dakika göçin. ce diş sökülmüş ve genç kadının ağrı kan ve tükürükle dolmuştu. Dişçi titiz bir tavırla: — Ağanım soğuk su ile bolca iyıkayın! Tavsiyesinde bulundu. ) — Peki teşekkür ederim. Kan biraz dinince Naciye aya. ğa kalktı. Zaten dişçi müşterinin iran evvel kalkıp gitmesini bek- bir haldeydi. Naciye kapıya İdoğru yürüyerek: e— Allaha ismarladık efendim> —— TÜRK Timurlenge — bille —rah - met okutulan bir eseri manvile umumi lâneti üzerime alacak mı- 'yım zanned.yorsun?. Pederim cen- netmekân Yıldırım Han, Ehlisali- be lâzımı veçhile cevabını vermiş- ti. Benim ondan kaçacağımı mı #muyorsun?. S Diye cevap vermişti, Bununı ü- zerine şövalye reisi maiyetini ala- rak sıvışıp gitti. Sultan Mehmet, pederinin Za- manındaki Anadolu kıt'asını ta- toamile benimsemek istiyordu. Bu sıralarda Bizanstn iktidarsızlığın- İŞ BİLENİN... Son Telgrafın Tarihi Tefrikası: 80 SO A D l TUNA BOYUNDA Cüneyd İzmiri müdafza edemiyecekti — Bayan şey« Şeyi unuttunuz. Kadıncağız o zaman hatırladı — Ha, affedersiniz, ağrıdan u. nutmüştum. Bir güzelce de diş sökme pa - rası verdi. Şimdi sokakta hem yürüyor ve hem de ara sıra — mendilin içine kanlı tükürükler — dolduruyordu. Her tükürük, ona kendi hayatını karşılaştığı ve karşılacağı haka- retleri ve ıztırapları ihtar ediyor. dü. Neticede, Naciye ertesi günü yi. ne eski çalıştığı bardaydı. Hem de modaya uygun bir iskarpin, kos- tüm üstelik bir de çanta almıştı Zira o akşam bir koyun tüccarı düşürmüş ve kendisini epey bes. letmişti. * Bilmek lâzım sir EFibiselerdeki — meyva lek: çıkarmak için, leke yerini Sonra lekenin üzerinde bir tabaka hâ- #il oluncıya kadar boraks ile oğuştur. malı. Beş dakika büyle bıraktıktan sanra bol gu ile - yıkamalı, Lekeden hiç bir eser kalmaz. Çilek yıkandığı zaman, kokusu da kaçar. Buna mgâni olmak için Çilek- ler aslak bir muslin'in içine konur ve bir çok defalar elekte çalkar gibi, çal- kar gibi, çalkanır. Çilekleki toprak | lar müsline yapışır. kalır ve meyva Jezzetinden bir şey kaybelmez * İğneleri — paslanmamaları — için gabuna balırınalı ve ondan sonra di- kiş kulusunda mubâfaza etmelidir. * Paslı biçakları - parlatmak için, G patatesi orlasından keserek, bu- munla oğuşturmalı, “ir Mürekkep bokkasında eğer az mürekkep kaldı ise, su yerine — sirke koymalıdır. Bu suretle mürekkebin gengi daba canlı olur. Amerika'da süte gösterilen rağbet Son Alman İmpara- toru Kayzer Vilhelm Kimdir ? 1914 harbinin mesulü telâkki edilen son Alman İmparatorunu hayatı ve İstanbula üç seyahati Amerikalı, süde çok rağbet — güsle- ven bir milletür. Süle bayılırlar. Bir Amerikalı kadın sabahleyin — kapısını açtığı zaman, evine beş On şişe süt gi- ver, Her Amerikalı sabahleyin bir litre #üt içer. Bu sebepten Amerikada — süt sanayil çok ilerlemiştir. Meselâ Nevyork - bölgesinde — 48000 Hmekçi 700000 inek - besler ve - sağar, Bu sütler 141 istaayonda toplanır, 24 | hararet derecesinde sojluk — tutulur. Behrin süt merkezi bir âlemdir. Altı | haiz süt vagonları bu merkeze — taşı- narlar, Sütler pastörize edildikten son- | ra, hiç el dokunmadan soğuk — samuç- lara nakledilir. Yine el dokunmadan gişelere doldurulur. Oradan sülçü dük- kânlarına veya evlere gönderilir. Açık kapla süt satmak yasaktır. Bütün şüt- der kapalı şişelerle satılır. Açık iş ve memuriyetler Gelatada Kemerültinda İzmirlloğlu hanı ajtında 9 numaralı mağazya res- mf dairelerde iş takip edebilecek 18- 20 yaş arasında bir genç aranmakla- dir. İzmifte Sümer Bank Kâğıt fabrika- sın M0 lir aylık ücretle elektrik usta- | başısı ile 380 kuruş yevmiye ile bir e- | dektrik ustası aranmakidır, Sehrimiz Defterdarlığı orta mektep ise mezunları arasından — tebliğ me- ORDULARI dan dolayı Venedik, Ceneviz, İtal- ya, Fransa, İspanya sahilleri set- #erileri, korsanları toplanıp ada- lara, sahillere hücum ediyorlardı. küçük küçük bükümetler karulu- yordu. Rodos şövalyelerj de bu su- vetle beş on yere elatarak açıktan Mülk sahibi olmuşlardı. Bu döküntü hükümetler, Osman- h 'Türklerinin satveti karşısında dayanamıyacaklarını bikdikleri i- çin İzmire gelen ve şövalye reisini kovan Sultan Mehmede heyetler göndererek hediyeler takdim edi- A —— MEŞHUR SİMALAR —— lü Dün gölen ajans hberleri, bir müd- detlen beri hasta bulunan — ve ağır bir nesleye tululan — sabık Almanya İmparatoru — İkinci Vilhelmin — Deomn şekrindeki malikânesinde griplen ve- fat eiliğini bildirdi, Almanyanın son olan Kaysor Vülhelm, 1914 Dünya harbinin mes'ulü telâkki edilen Bükümdardır. Berlinde 1859 da doğan İkinci Vil- helm, ailedeki diğer premsler gibi ax- keri terbiyesile büyümüş ve 1888 de babası Ücüncü — Frodrik'in — vefatile Prusya Kralı ve Almanya İmparloru #lmuştur. Saltanalınım başlangıcında müttefik komşu memleketlere vüki olan resmi Hiyaretlerinden sonmı, İlk koraat ola- rak, Bizmark'ın tahakküm ve vesaye- fönden kurtularak şahsi bir politika ta- kibine baslamış ve Almanyaya çok bü- Yyük hizmetlerde bulunan ve daha da bulunması kuvvetle ümlt olunan «De- mir> Jâkabile maraf büyük başvekili mevkli iktidardan uzaklışıtrmıştır. Bu #arede böş kalan kükümet rekliğ'ne, fara ile, kendi amâl ve efkârına hizmet edenlerle, açlığı yeni siyaset çağına â- det olanları getirmiş ve bu suretle Kaprivi «1800, — Hohenlobe — «i8öda, Bülev — «i90tr, Belimaan — Holveg «1$14» de relskâra i Dahili siyasetinde, açık bir suretta gebir. ve göddetle hareket edes yeni | İmparalor, harici politikasile Almanya nan tevessliline çalışınış, buna da tica- | Tetnin ve bahriyesinin inkişafile mu- vaffak olmuştur. Bu muvaffafkiyetin diğer bir sebebi de, tedricen müslem- leke sahibi oluşu ve gerek Avrupada gerekse iğer kendine ili- lâflar temin eimesidir. 1897 de İstan- Dula, 1905 te Tancaya vüki olan seya- mü Yazan: HİKMET NİSAN Kayrzer Vilhelm son senelerinde otu bir san't ve meslek ittihaz eden Almanya, bu suretle, dört yıl süren ve dünyayı altüsi eden felâkele sebobiy- | yet verdi. . Harbin iik — zamanlarında büyük #nuvaffakiyeller gösleren — Almanya, 1917-18 de yavaş yavas çerilemye baş- hadleri, Bağdat demiryolmun — Inşası, : damıştı. Bir taraftan efkârı nmamiye- İstifakı müselles'in TIT Üç defa tecdi- | Tn öleyüine öğnlnle, üter di (2), Rusya ve Türkiyeye yaklaşma- s1, hep bu polilikadan doğün neticeler- dir, Almanyanın bu hareketleri tabiatile Avrupada kilükali mucip olmakla ve bütün Şanselleri endişeye düşürmekte gecikmedi: İncillere, balıri tefevvuku- BU muhafaza İçin, Kusya, Balkanlar- yorlardı, Üste de cizyeye bağlanı- | yorlardı. İzmiri müdafaa edemiyeceğini anlıyan Cüneyt Bey validesini, ka- rısını ve çocuklarını padişahan a- yaklarına yolladı, Af diledi. Cüneyt Bey affolundu, kale tes- lim alındı. İzmir sabik Sırp kra- | hının oğlu Sisman Beyin kumanda- sına verildi. Cüneyt Bey de Rume- liye yellandı. Çelebi Sultan Mehmet, bu işi bitirdikten sonra Karaman zade Mehmet Beyin üzerine yürüdü. Bunun üzerine telâşa düşen Men- teşe ve Germiyan beylerile İsten- diyar zadeler derhal padişahın em- rine mgiyet askerlerini yollyarak teslimiyet gösterdiler. Çelebi Sultan Mehmet, Konya önüne geldi. Karaman oğlu ama- na düştü. Af diledi. Sultan Mehmet, ahval kıbıxvc kardeş kanı dökmemek için Ka-* ramman zadenin af talebini kabul etti. Bultan Mehmet, Anadoluyu çiğ- niyerek Kayseri ve Sıvas tarikile faraftan açlık ve memleketle zulur eden memnuniyetsizlik, balk arasında günden güne çoğuldu.. Ve günün bi- rinde, karamfğlıla bulunan — Vilhrim Berlinde sutur eden Mtilâl haberini alır almaz, Holandaya geçerek, mütare Kedon bir gün evvel TI), tahtından feragat ettiğin! bildirdi. © tarihten beri, Doorn çafosunda, Sade bir hayat yaşamakta olan sahik İmparalora, san vekayi dölayısile ve Almanların Holandayı İşgalinden son- Doorn'da kybetmiş, bir sene san- da allımaş iki yaşında olduğu halde Prenses Henmin dö Hess İle kedivaç HER AKŞAM TEPEBAŞI BELEDİYE BAHÇESİNDE SAFİYE vatüsunya Alafranga kısmında : Radyo Caz Orkestrası Zengin Varyete Programı Tel: 42690 — sammmm zumuamnu D demek üzereyken dişçi: murları ramaktadır. AN YÜ Canik sahiline kadar indi. Sam- sun ile beraber ecnebi ellerinde an sahil kaleleri zaptedip temizledi. Tam bu sırada yine Karaman zadenin isyan haberi geldi. Anka- radan Karaman üzerine hareket olunmüşken padişahın — hastalığı | münasebetile Ankarada duruldu. Hastalık uzadı. Merak eden üme- ra, Germiyan zade tabiplerinden Şeyhi namile şöhret alan Sinan Çelebiyi getirttiler. Sinir hastalı- B olduğu anlaşıldı. Sinan Çelebi, padişahın sinir hastalığının bir sevinçle geçebile- ceğini de söylemişti. Bunun üze- Yine Beyazıd paşa, Karaman oğlu ile muharebe için padişahtan 'me- zuniyet aldı. Beyazıd paşanın Karaman oğlu ile gizli münasebatı vardı. Zaten © devirlerde hükümdarlar komşu: larının vüzera ve yakınlarını elde ederlerdi, Külliyetli para vermek- | le onlardan istifade ederlerdi. Beyazıt paşanın bu suretle Ka- Taman oğlu ile münasebatı malüm Münasebetile: etmiştir. mında Almanyaya giden Abdülhamii, Kayserle o vakit danışmış, ve «dasi> olmuştu.. 1898 de Kudüse ve Suriyeye seyahate çıkan ve büyük bir kafile ile İstanbula gelen İmparalor ve impara- teriçe, burada bir kaç rün katmışlardı. Yıldızdaki mahut «Merasim köşküs bu Şahane mhafirleri kabul için yapılmış, köşk © vakitlen beri de bu kabli ziya- retçilere tahsls edilmişti. Hülkalen korkak ve millet ile asla temas gelmiyen Padişah, misafirlerini sadece Dölmabahçe rihtımında - İslik- bal ve teşyi ile iktifa etmiş, kendileri- me, gehri gezerken harlılye ve teşrifat mazırlarile — sair ricati devlet refakat | etmişlerdi ki, hükümdarlar arasında Vüki elan resmi ziyaretlerde, protakel Bizmina uygun olmuyarak yapılan bu Barceki, Avrupa sarayları tarihinde tarip bir istlma teşkil etmişti.. İslâman dostu ve bamisi sıfalile Ku- düsteki «Makamatı mukaddesee yi si- yret eden, Halifeye hürmetlerin! tık- dime gelen Kayser, lr sen sanra bi ulyartin — hâlırası olurak — Sültanhmet meydanındaki kubbeli çeşmeyi yap'ır- mnuştı, Vilhölm, bici de Büytük harbe sürük- Tediklen sonra, Sullan Mehmet Roşadı a ziyarct için 1917 de İstanbula üçün- eti defa olrak relmişti. Osmanlı ordu. sunun fahri müşiri olan İmparalarun bu ziyareti, askeri mahiyette olduğun- dan, İmparatoriçe kendisine refakal etmemişti. “Malyetini, Alman ordusu- Bun mareşalları ve yüksek rütbedeki zabkleri teşkii ediyordu. Bu itibarla, paılan fevkalâde merasim, Kaysere ya- | pilmamıştı. Abdülhamit ve Türkiyeye çok dosi- hak gösteren bu hükümdar, Balkan harbinden evvel, devletlerce hudutla- Fin değişmesine müzaade edimiyoceği | Kkararmma rağmen, mührebe, — Osmanlı devlelinin aleyhinde nihayet bulunca, | Bulgar Krah — Ferdinand'ı. İstanbula girmesi için teşvik etmişti. Gerek bunlardan, gerek Cihan har- bi felâkelinden dolayı İmparator Vil- Belm, Osmanlı İmpurlaorluğunda ve dünyanın her tarafında fena bir hâlı- ra birakmışti. 1918 müahedesi muci- (Devamı Guncı sayfada) fi) Almanya, Avusturya - Maca- ristan, İtlya. T2) 1892 - 1902 - 1912 yıllarında, T31 10 İzinci kânun 1918, | olduğu gibi Sadrazam Ati paşa ile oğlu İbrahim ve anın oğlu Halil Paşaların da Bizanş immparatoru- na bağlandıkları sabit olmuştu. Beyazıd paşa, Karaman oğluna gizlice bir mektup gönderdi. Pa- | dişahın ağır hasta olduğu haber verdi. Güya padişahın kurtulması imkân: yokmuş, Padişahın yetişmiş şehzadesi de olmadığından Osmanlı Türkleri- nin sahip olduğu ülkeyi sahipsiz bırakmamak için Beyazıd paşa Ka- Taman oğlunun Osmanlı 'Türkleri tahtına geçmesine yardım edecek. miş, Bu sebeple cüz'i kuvvetle Karaman oğlunun Ankara civa- rında bulunması bu işleri görme- ğe kâfi imiş ihtarında bulundu. Beyazıd paşa, mükemmel - bir manevra çevirmişti. Karaman oğ- bunu bu dolaba düşürdü. Karaman zâde derhal oğlu Mustafa ile ve bir miktar süvari ile Ankara civa- rına geldi. Beyazıd paşa üzerleri- ne hücum ile her ikisini de etir etti. Padişahın huzuruna getirdi. | Karaman oğlu, Kelâmi Kadim ü- | Yazan: HALÜK CEMAL |Siyah kordelâlara sarılı küçü |defterin taşıdığı büyük «— Siz herkesin ramanını yazı- yormuşsunuz.. Beni de dinler mi- siniz?, Bende de hir voman; hem hakiki bir roman var!.» On dokuz, yirmi yaşlarında u- zun boylu, solgun yüzlü, mahzun bakışlı bir kızdı. Matbaada yazı odamın eşiğinde duruyor; müte- reddit, ürkek cevap bekliyordu. Üzerinde siyah şık, zarif bir tu- valet vardı. Küçücük şapkasının arasından süzülen sarı saçları göz alan bir parlaklıkla şakaklarına doğru kıvrılıyordu. Sesi gibi ba- kışında da öyle şefkat dilenen bir istek, vaziyetinde o kadar mazlüm ifadesi beni büsbü: şürmüştü. Çok şayı bir vak'a ile karşıl alâka ile takip edi Elindeki paketi larile itina ile açtı. Yük bir defteri ya Zatarak inler gibi *— İşte hepsi... kışlarına izlak bir toğraflardan birini çekerek bir hal vardı ki - ee BC İlk nazarda onu her gün karşı- | jreznünü anlatamıyacağım Taştığımız dertli - okuyuculardan F Zavalla biri zannettim ve içeri girmesini « Kardeşim... Zavallı İ rica ederken, ya herhangi mahke- | Hardeşim Müjgân!.» dedi. menin birinde uzayıp giden dava- Resmi aldım, Dikkatle bal sından veya kötü talihinin kendi- sini bir iş aramağa mecbur bırakan tecellisinden bahsedeceğini sani- Yordum. Fakat hiç de böyle olmadı: Genç muhatabım kesik bir te- şekkürle koltuğa iliştikten sonra bir müddet etrafı, beni süzdü, Ni- hayet elinde & tuttuğu kü- çük bir paketi işaret ederek, bü- yük şeyler anlatmağa hazırlanan insanların çekingen tavrile, yavaş bir sesle: *«— Evet.. dedi. Size bir roman; hayır romanımızı getirdim!.. Sonra hafif hafif başımı eğdi ve hayatta daima başını aşağıda tu- tan o saikle ilâve etti: «— Biz aldatılmış, kandırılmış genç kızların romanını!.> Gayrlihtiyar! irkildim. Hayretle yüzüne baktım. O bu hareketim- deki manayı ve terahhumu bir an- da anlamıştı, Hiç yadırgamadan, Tmunis bir saffetle izah etli: «— Tecrübesiz, masum genç kız- lar nasıl uçuruma düşüyorlar?» yazmızı (1) okumuştum. Zavallı bahtsız Lâmiacığın hazin gönül ma salı, feci âkıbeti herkesi müteessir etmiştir elbet... Lükin oacıyı kim- se bizim kadar duymaz, duyamaz!. 'Temiz aile yuvası olan, anneciği- min müşfik dizleri dibinde bulu- nan mes'ut genç kızlar anlamazlar '© uztırabil.» Meçhul ziyaretçim burada biraz durdu. Uzak bir rüyaya dalmış gi- bi gözlerini kırpıştararak bir par- ça düşündü ve dudaklarında sö- nük, mı)mm bir tebessümle de- Mmütühe 'ne keder vam etti: - *«— Artık herkesin bildiğini siz- den saklamağa ne lüzum var?. Ben de bugün tecrübesizken alda- tilmış, ziyan olmuş bir sözde kı- zam. Belki benim başımdan geçen şeyler Lâmia Hanım gibi daha bir çoklarınınkinden de — geçmiştir. Kaç kereler görülmüş, işitilmiş bir maceradır bunlar... Fakat bugün kı sinema artisti benziyor. kardı; Yavrucuk!, «— Evet alçaklar ztrap ve heyecal unutmıyacağı rini daha uzatarak sayhas'le: çektirmişler!.» Cazip, mağrur y Yanında O; çocük kız; küçük bir kadı önüme sürerken: size söylemek istediğim şey asıl | mız günün hatırası!.» dedi. | yf bu değildir. Bu; üç kişilik bir mcl:;İ Nasıl anlatayım.. neresinden | grupu.. Üçü de birbirli masum bir eda ile başlıyayım bilmem ki... Durunuz biraz., ha... Evveli size «O, mu.. zerinde tertemiz, yorlar. zerine yemin ederek bir daha is- | TUNA BOYLARINDAN V gı 'yan etmiyeceğini padişaha temine YA TÜRK AKIN y çalıştı. Rumeli cihetinde Osm Ve şöyle yemin ediyardu — Padişahım bu can göğsümde durdukça sadakat ve itaatten ay- Tılmıyacağım. yi ve zimmet sahi Bunün üzerine Sultan Mehmet | tımar ile taltif olunurdu. ve ziamet devlete bakiyesi olan vergi mekti. Padişahın daveti ve ziamet sahipleri Karaman zadeleri bir kere daha atfederek emaretine iade eyledi Karamanoğlu Mehmet bey Os- manlı ordugâhından ayrilirken koynundan bir güvercin ölüsünü Şakardı. Taaccüp ile bakan oğluna Yeminini bu güvercin üzerine et- tiğini söyledi ve: — Karaoşman oğullarile bizim Busümetimiz ezeli ve ebedidir. Dedi. — * da rahat oturmağa, hudut haricine mezundular. Fazla olarak hemen çayırda ot- lamakta olam padişah ve ümera atlarından bir miktarını sürüp ka- çırdı. Bunun üzerine, Osmanlı ordusu Konya üzerine yürüdü. Karaman zade.kaçtı. Taşiliye çekildi. Kara- Tan seferi bittikten sonra padişah ordusile Rumeliye döndü (H. 418). olarak akınlar pek Bilhassa, Bosna sında bulunan zial tana, Erdele doğru geri durmarzlardı. Beklenmiyen ziyaretçinin | hareketlerini yarigözle, bütüli dığı siyah kordelilara sarıli kaç fotoğrafla yine siyah kâp Sanra küçücük yüzü rardı, Defterle vesimlere di Çocuk denecek kadar gen$e” kader da güzel bir kız... Hi gençliğe bakan masum gözlüğ tatlı bir ümide gülümser gili ruyor... Nazarları, | yir bütün ruhu gülüyor!. Gözlerimi bu saf bakışlard yıramıyorum. Hani bazı yüslef' insana çarpan bu genç kız © kadar canlı görünüyor kl-e — Ne güzel.. ne kadar d4? vimli bir kız maşaallah!.» Genç kadın ani bir isyanlâ V Pu «— Alkçaklar elinde malil Bilmeden, istemeden çok bir yaraya dokunmuştum. — O, gamlı bakışlarını - fotof'” gevirdi ve tekrar etti: r elinde Mahvoldu yavrucuk.. Bu cümleyi söyleyen Gözlerinin üzerinde iki la yaş birikmişti. Resimli «— İşte dedi.. Zavallının katili budur. İlk günlerde genç, güzel kız.. Başını erki Ve sonra bir resim daht "e n hıli% cağında bir bebekle dünyaflr Şen, en mes'ut annesi giti yor, O sön resmi coşkun bir Şehadetnamelerimizi yany muşlar.. Siyah gözfumucf? İle birer taze çiçek gibi idaresi derebeylyik üzer sisti. Fetholunan memlel .MW zilere verilirdi, Ümera 5i lavarak orduya dahil | Sair vakitlerde ise y tecavüz yt Esasen iyi silâhşor, at ha malik cenğe teşne idi zel esirler almağa seb€P çin rahat durmazlardı. met | durmadan lhc&rmw tün meri anı dikkat, F, laştığı " .yordum: titrek pafi . İçinden & vasça öl mırıldar Hepsi.. sis inmişti dudaklaflı Simon SW - TT FFT EEŞERELİSE, , EEFPETEEEE * ölünceye - ..,d;' acı bir İNi üzlü hlr'; denecek da candâf M.' yana SÜ beyat ÇATKASI ine GEkEk ÇELLİR SBELEETR0SELELEDEEİ ur, verilen ÜF | ve rüsüP üzerine 1 hi SA ol yahut a N & t e el ve EFT - Z £ çArKA