< Şaziye o gün Köprünün Kadı- köy iskelesinde bir aşağı, bir yu- karı dolaşıyor, Adapazarından ge- lecek annesini bekliyordu. Güzel bir kızdı. Ayrıca güzel giyinme- sini de biliyondu. — Saçları sarı, gözleri lücivert idi. Kadınların hı.l le bayıldığı, kendilerinde böyle göz olmadığı — için üzüldüğü bu gözlere vapura binmek üzere ge- dip geçen yolcular bir kere bak - madan yürüyemiyorlardı. Herkes Şaziyenin güzel, par . Tak, lâcivert gözlerine bakarken © da etrafını mağrur mağrur sey- rediyordu. Arkadaşları ona: — Ah, sendeki gözler bizde de elsa., Demekten kendilerini alamıyor. du. Şaziye de arkadaşlarına şu ce- vabı verirdi: — İşte ben de bu gözlerime ta- kılan erkeklere öyle yakancı bir gururla bakıyorum ki.. — Neden? — Zira sokakta beni her gören gözlerini gözlerime dikiyor. — Güzele bakmak yasak değil.. — Değil amma bakanların risine şöyle yüz versem hemen mıma sokulacaklar diye korku - yorum. * Hava ©o gün Şaziyenin gözleri kadar parlaktı. Güneş oldukça 1$ı- fuyor, insanların etine kadar tesi- rini hissetiriyordu. Şaziye güne - şin bu tesiri altında vücudüne de- kunan bir sıcak erkek eli hissedi. yormuş gibi — gidiklanıyordu. Bu , hal onun yüreğine doğru iniyar ve hoş bir akis yaparkön Şaziye sev- " gilisi tarafından öpülüyormuş gibi #memnun ve ince, zarif dudaklarile mütebessim görünüyordu. Lâkin bir an iskeledeki bütün erkekle- | rin kendisine baktığını görünce ciddileşiyor, kaşlarını çatıyondu. Bir aralık iskelenin içine doğru yürüyordu ve sonra sol - tarafta bir delikanlının kendisine dikkat. li dikkatli bakmakta olduğunu gör- dü. Delikanlı Şaziyenin yanından Zeçip gitti. İleride durdu. Sar: saç. h, lâcivert gözlü kızın yürüyü - | Şünü, kıvrılışmı süzmeğe başladı. Delikanlı, arkadaşınım kardeşi 0- lan bu kızi tanımıştı. Lâkin Şa. ziye, evlerine sık sık gelip ağabey. sile konuşan, ders çalışan dünkü genç lise talebesini ve bugünkü delikanlıyı tanıyamamıştı. Nuri . delikanlının adı Nuri idi - Kiegik | — Beni tanıyamadı, dedi.. Nere- den tanıyacak?. Seneler geçti. Diye söyleniyordu. | Şaziye tekrar yürümeğe baş . ladı. Yine dışarıya — çıkmak için (yavaç yavaş, edalı edalı yürüyor- du. Bu sırada karşıdan gelen ar- kadaşı Leylânın ağabeysini gö - rünce; binden ağrına çıktı: — Şakir Bey... Şaziye, Leylüyı soracaktı. Şakir Nuriye doğru yürümüştü. Genç ikızın sesini duymamıştı: — Vay sen buralarda msın, Nu- mıştı. Nuri i#mi kendisine yabancı gelmiyordu. —— TÜRK Son Telgrafın Tarihi Tefrikası: 75 TUNA BOYUNDA —— Vapur iskelesinde - Yazan: ZİYA VEHBİ Düşündü. Arkaya döndü baktı. Nuriyi derhal tamıdı. Birkaç adım ilerledi. Leylânın ağabeyei Şakirin yanına yaklaştı: — Şakir Bey... J Genç adam, birden dönüp bak- mıştı. Şaziyeyi görür gönmerz iler- ledi. Genç kızin elini — hararetle sıktı. — Siz buralarda mısınız Şazi. ye hanım? — Evet İslanbuldayız.. — Nereye böyle efendim, va - pur mu bekilyorsunuz? — Annemi bekliyorum efen « dim.. Nereden geliyor? Adapazarından. | Ağabeyin nerede? © da burada.. Leylüâ nerede? — Leylâyı çok göreceğim gel- Bugün görmek kabil mi? — Tabit kabil, — Fakat işinize mani olmıya- yım. — Hayır. Zaten beni bekliye . cek. Sonra gezmeğe çıkacağız. — Nerede bekliyecek?. — Gulatasarayda.. Şakir, genç kızla konuşurken, muhaverenin hayli uzadığını far- ketmişti. Döndü, arkasına baktı, seslendi: — Nuri.. Nuri.. Gelsene... Sonra genç kıza hitap etti — Şaziye Hanım, Nuriyi tanır. sınız, zannederim.. — Evet beyefendinin simaları hiç yabancı gelmiyor.. — Eski çocukluk arkadaşları - mızdan. — Evet. Nuri, Şaziyenin elini hürmetle sıkti. rettiği güzel gözleri, şimdi daha yakındna görüyordu. Şakir, Şaziyeye: — Yalnız benim on dakikalık işim var, dedi. Şurada bir ban. Ön dakika sizi alırım. Beraber Gâlatasaraya çıkarız.. O vekte ka- dar, Nuri size arkadaşlık eder.. Şakir uzaklaştıktan sonra, Nu« rinin Şaziyeye neler söylediğini Derhal, den bahsetti, kendisine hayran dgmu ilâve et | Deniz Lisesine ve Deniz Gedikli okulunun | inci sınıfına yeni ta. lebe kayıt ve kabulüne | haziranda başlanılarak 10 ağustosta nihayet verilmesi kararlaştırılmıştır. Şehrimizdeki taliplerin Kasım - paşadaki Deniz — Kamutanlığma müracaat etmeleri icap eylemek- Hapishane ve Tevkifhane me . mur ve müstahdemlerinin vazife ve salâhiyetlerini güsterir yeni bir talimatname hazırlanılmasına başlanılmıştır. Bu talimatnameye göre badema Haplehane Müdürlüklerine Lise veya Hukuk mezurları tayin edi- lecektir. ORDULARI Bizans dahi bu fırıldağın içinde idi Yıldırım, Emir Buhariyi ilzam , etmek için derhal şer'i bir ağızla: | — Hocam, hiç binaullahda büy- le şey olur muü?. e: Emir Buhari kafasının gideve- ceğini anlayınca padişahı şer'an ve mantıkan ilzam için şu ceval vermişti: . — Padişahım, cami binaullah de- ğildir. Asıl binaullah olan vücudü beşerdir. Binaenaleyh, asıl olan vücudü beşerdir. Cami Allahın bi- Diye cevap verince Yıldırım Be- | yazıd anakalmıştı. Tek bir cevap veremeyip geçip gitmişti. Tazihin kaydına nazaran Yıldı- mım Beyazıd bu göçişmeden sen- ra içkiye töwbe etmiştir. beraber Osmanlı Türkleri tarjai- mdn en kudretli başbuğlarından bi- ridir. Yıldırımın Kosvs meydan mu- harebesinde gösterdiği dehâ, bil- hassa; bütün bir Avrupa ordula- rına karşı Niğboluda ihraz ettiği ruleti. idaresisieii ip | | . Yıldırun Beyazıd böyle olmakla Biz hep beraber buradayız. | Delikanlı az evvel uzaktan sey- | genç kıza gözlerinin güzelliğin - | Hapishane müdürleri Bu Harbin Simaları Amiral Darlan bir denizci ol- duğu kadar, politikada da hayli tecrübe geçirmiştir Denizcilikte dedele - rine, politikada baba- sına çekmiş hoş soh- bet bir adam Bu harbin simaları arasında A- miral Darlan da mühim bir yer a- lacaktır. Şimdi Fransız Başvekil Muavini unvanile Fransanın mu- kadderatı ile meşgul olan Amiral Fransua Darlan, anasıl Gaskonya. hdır. Anası, orada Teran şehrinde doğmüş, çocuğunu yetiştirmiş ve orada ölmüştü, Yani bir Parisliye &öre, taşralı Şpinde idi. Amiral Darlanın hal tercüme- Bini kendisini tanıyan bir Fransız gazetecisine bırakalım. Bu gazeteci daha harbin ilk aylarında şöyle anlatıyordu: «Yirmi sene evvel, ona ilk de- fa Selânikte tesadüf im. Konuşkandır, gülmesini ve gü- dürmesini bilir. Fakat dikkat e- den bir adam, esasında ağır ve ciddi olduğunu anlar, Onun bu ağırlığı Dir defa doğduğu memle- ketin kendi hususi huyundan, son- Ta da çok ağır mes'uliyetleri üze- rine almış olmasından ileri gelir. Annesi çok genç yaşında ölmüş- tü, Babası Pariste avukattı — ve bilhassa politikaya çok düşkün- dü. Babasının politika — işlerinde uğraşması, müstakbel — Amiral Fransta Darlanın ilk gençlik ve- nelerini mağmum geçirtmişti. Bu suretle çocukluğunu babasından yzakta geçirmişti. Nihayet babası Verak belediye reisliğine seçilmiş ve bu suretle oğlunun yüzünü görebilmiştir. Çok geçmeden ise, âyan azalığı- na intihap edilen Arman Falyerin yerine meb'usluğa seçilmiştir. Herkes oğlu Fransuanın da ba- bası gibi, belediye reisi, meb'us ve nazır olacağını düşünüyordu. Ba- sekiz yaşında denizcilik mektebi- ne girdi. 1902 den 1904 senesine kadar | mektepten ilk çıkışıda — Dügay Truen gemisine verildi ve Çin harbine iştirak etti, 1906 da topçu atış kursundan binbaşı olarak çıktı. 1912 de jan Dark tatbikat mektep gemisinde genç zabitlere muallim oldu. O zamandan itibaren Darlana | yeol açılmış bulunuyordu. Herkes onda daha yüksek makamları iş- gal edebilecek bir istidat görüyor- du. Nihayet 19M4 harbi başladı. lerde âtıl ve vazifesiz kalacağını düşünerek, kara ordusunda vazife istedi. İstidası kabul edilerek ka- ra ordusuna alındı. Kendisine yi- ne denizcilikle alâkadar bir vazife | verdiler. Bir sahil bataryası ku- | mandanlığına. Oradan ayrıldı, Lo- tizam, şahsi ulüvvücenabı herşe- yin fevkinde lı:ılır'lıu düyıktır. BEYAZITLA TİMÜRLENK KARŞI KARŞIYA Timürlenk Büyük Asya Türk hakanlarından biridir ve Türkoğ- lu Türktür. Bilhassa, Timurlenk orduları baştan başa su katılma- maş Türklerden mürekkepti. Timurlenk cihanda bir misk gö- rülmemiş derece müstesnalardan- gır. Keyhusver, İskender, Kayser, Napolyon gibi cihangirler bile e- nun önünde küçük kalır. Çünkü bu saydığım — serdarlar her biri bir, iki cihetle sürüden temeyyüz etmiş mümtazlardır. Timurlerik ise her cihetle tabii se- viyeyi geçmiş bir dâhidir. Timurlenk bazı hallerinde Cen- giz Handan da ileri hamlelere sa- hiptir. Temurlenk iradesine — bâ- kim ve yaptığını bilir bir Hakandı. Timurlengin en büyük hatası, Rusyadaki Altanordu Türklerinin bakayası olan Ejderhan ve Kazan Hantıklarını ermesi ve O zaman Fransua Darlan deniz- | " gen, Şanipanya, Uazda, Belçikada birçök kara harekâlına iştirak et- ü. Harp bittikten sonta, Darlan x- caba tekrar denize dönecek miy- di?. Gerçi döndü ümmâ, dâha ev- vel, Ren nehri filesunun kuman- danlığını verdiler. 1910 dan 1921 € kadar bu filonun kumandanl da kaldı. Nihayet Uzak Şark'aki deniz birlikleri genelkürmay >> isliğine tayin edildi. O zaman kı £ yaşındaydı. 1926 da Parise döndü ve Bah riye Nezaretinde yüksek bir vazi fe aldı. Onun asıl istediği bu de- Bildi, Fakat her değişen nazır, onu yazilesinde tutuyordu. Nihayer büro işlerinden ayrıldı, kendisin: denize attı. jan Dark ve Edgar Kine zırblı- ları ile kumandan olarak hayli ce- velânlar yaptı. Fakat 1830 da tek- rar Bahriye Nezaretine çağırıldı. 48 yaşında Kontramizalliğe terfi etmişti. Bir aralık Cezair sularında bu- lunan birinci kruvazörler filosü kumandanlığına tayin edildi. 1985 de yapılan deniz manevralarmı müteakip Visamiral oldu. Sıra ile Lejiyon donör nişanınıa — bütün rütbelerini aldı. | Bu harp başlamadan evvel, 6 | baziranda — Fransız filosu- başl ığına tayin edildi. örülüyor ki, Amiral Darlan bir | denizei olduğu kadar, Bahriye Nezaretindeki vazifeleri itibarile politikada da pişmiştir. Meraklı Şeyler Dünyanın en küçük hapishanesi | — Dünyanın en küçük hapishane- | sinin Vatıkanda olduğu söylenir. İki hüereli olan bu hapishanede de hiçbir mahküm bulunmamakta, Bununla beraber, Vatikan ha- pishanesinin bir kütüphanesi, bir banyo dairesi ve bir de beden ter- biyesi salonü vardır. Firavunun ekmeği Bundan birkaç sene evvel, Mı- sırda Fraun Tutankamonun me- zarı keşfedildiği zaman, mezarda birçok kıymetli eşyadan —maada “buğday taneleri de bulunmuştu. Flipson Gram isminde Danimar- kalı bir ziraat mütehassısı — bu buğdaylardan nasılsa iki tanesini ele geçirmiş ve atuz asır evvel ye- tişmiş olan bu buğdaylardan bir tanesini ekmiş. Artık mütehassısın nasıl bir i- tina ile buğdayı ektiği ve bitme- sini beklediği tasavvur edilebilir. Nihayet sabrı boşa çıkmamış ve Buğday çıkmış. İlk sene bu bir tek saptan 19 buğday almış. Erte- si sene bu 19 buğdayı ekerek bu #efer 1380 tane buğday almış. 1936 #enesindeki reköltesi 20 tonu bul- muş. Şimdi kimbilir nasıl?, Bu buğdaydan yapılan ekmeği '© zaman bile herkes bulamıyordu ve buna «Fraun ekmeği» diyor- ( Mağnez- imaline mü- Hi -ğıgîiaaîr İ Tarihlerimizden bazıları diyor ki, eğer Yıldırım Beyazıdın yerin- de ceddi Sultan Orhan, yahut eğ- lu Çelebi Mehmet Han bulunmuş elsaydı Timürlenk' ile Osmanlı 'Türkleri arasında kat'iyyen mu- | harebe olmaz, muhabbet ve mü- veddet üzere münasebat tecssüs etmekten hali kalmazdı. Timur- lenk Osmanlı Türklerine hutu- | met etmek fikrinde değildi. | — Bu, ne dereceye kadar doğrudür. | bilinemez. Fakat, şurazı muhak- Xak ki büyük Asyayı Hindi büyü y ( memleketie — görülmiyecek — derecede Yer yüzünün | zengin memleketi | Vaşington mezbahala- rında günde yüz bin öküz ve bir milyon koyun ve do- muz kesilir Aıııerikıâüı yer altı ve yer üstü serveti Amerikaya ilk dela çıkaş bir yek Cunün, bü. merrleketlen taşan — bir Kudretin tesiri altıinda kaldığını ora- ya gidenler kadar, giuniyenler bile bi- İyor, Mereli Nevyarka gidenler şöy- le anlatabilir! - Grat Sieller, Broklin küprüsündet geçiş, metroya biniş, bu | sürelle görülen her şey kuvvet 3tade ediyor. Şehir halkı da sağlam ve sih- hatinden emin kuvvetli insaalardır. | Daha içerilere gidilince, yine ayni in- fabak. Geniş arazide tabiatin imnsanl YA verebleceği herşey bol bol — yetiş- mekladir. Mdl Vesi hükümeti — dahi- Tindeki sönsuz lay ve dani tarla- darı, Pasilik Okyanasu — sahilecinin mayva ve sebaç bahçeleri, Cenup- taki hükümetlerin pamuğu hiç ber emsalslıdir. Her tarafla barajlar, su hazinleri güze çarpar. Niyagara dalgaları bile endüstei ih- tiyaçları için avuç işine alınmışlır. Bazı inerkezlerde fubrika — bacaları sırmanlar gibidir. — Buralarda — müte- harrik kuvvet ve nakliyat — kolaylığı Düyük işler görür. Petrol kuyuları demir, bakir, kuür- gun, gümüş, çi madetleri - bülün memlekelin damarlarını teşkil eder. Toprak alt serveti 6 kadar muaz- zamdır. ki, bülün Avrupadan — daha kuvvetli olan — Amerikan — endüstrisi bile bunları hakkiyle girlememek dir. Ham demir, cıva ve çinko — ihr edilir. Doğu Şimaldeki ormanlar 130 mil- yon Averikalının istihlâk edem:yece- Bi fazla keresle temin eder. Bir kaç rakam — zikrelmek iesp e- derse, Amerikü tam randımanla — ça- dişmak süretiyle dünya kömür — istih- salktnın yüzde 34 ünü temin etlmek- tedir. Demirin yüzde 38 ini, — bakıtin yüzde 30 unu, pamuğün yüzde 30 gini, petrolün de yüzde 60 n Eğer dünya islhsalâtının bir - ista- #stiğini terlip etmek icap ederse, A- menka, BOKXit'in çıvanın, mağnezyo- mun, altının, yünün yüzde 70 gini, kurşunun, gümüşün, — fosfatın — yüzde 80 unu, çinkonun yüzde 25 ini, kü- kürtün yüzde 80 ini çıkarmaktadır. 1989 senesinde Amerikan — fabrke- larından 3,732,718 Gtomobil çıkmıştır. Dünya otomobil imalâtı ise 4779170 olduğuna göre yüzde 90 i demektir. Amerika tayyare imalâlında başlı- | ca maden olan alüminyormu 327,060,009 Tibre olarak istihsal etmiştir ki, dünya stihsalâtının — yüzde BÜ mi tulmaktla- t Zirel istihsal de bu derece zengi ve mebzuldür. eLm Amerikada, dünya buğdayının yüz- de 16 &ı yetiştirilmektedir. Pamuk ve darı mahsulü ise yüzde 50 geri geçer. ormanlarından dünya keres. Amerika te istihsalâlının yüzde 43 Ü — Çıkar, Sövyet Rusyanın keresle - istihsalâtı ise yüzde 14, Almanya ve Pransanın yüzde 2, Japonyanın yüzde 4 tür. Şikago — mezbahâlarında — hergün 100060 öküz, yarım milyon demuz ve © kadar da koyun kesilir. Künserve haline zanan bu etler dünyanın mü- him bir kısmını da besler. Kucaklıyarak tü Arabistan çölle- Tine kadar uzanan bir Timurlenk devleti ve ordusu muhakkaktır ki Anadoluya da yayılacaktı, , Zaten Timurlengi Anadotudan wnı&ı, Aydın ve © Kibi Ata Bekâ- nın hükümetleri ortadan kaldırıl- dığı cihetle her biri devletlerini “yeniden teşkil için Türk hakamı 'Timurlenkten — medet ve imdat diliyorlardı, Timurlenkten medet uman yal- Dız onlar miydi?, Bizans ülıxyhu fırıldağın içindeydi. Yıldırım Anadoluyu kahhar kuv- vetile susturmuş, Avrupada Ehli- salip ordularını tarümar etmiş, or- tada bir şebir halinde ve kale i. ginde bir Bizans kalmıştı, Bu sebeple Yıldırım Beyazıdın ve onun idare etliği devletin he- men herkes düşmam idi, Lâ Yıldırım. Beyazd, ımâ Kudret ve kuvvet sahibi olduğun. 'dan onün üzerine öyle kolay ko- Bekri Mustafaâj: Yazan: OSMAN CEMAL KAYG k © Mustafanın evinin bahçe: türlü hayvanlarla dolmuşt Yefrika içine koyarak doğruca yukarıya Çıkıp yattı. Sabaha karşı, herkes derin uy- kuda iken evin alt katından gayet acı bir feryattır yükseldi. — Aman, aman, aman!. Ay, a- man, birak parmağımı Allah ap dana, bir daha girersem iki olsun, tövbeler tövbesi, bırak parmağımı, koparacaksın yahu!, Telâşla uykudan uyanıp mumu yakan Mutlafa ile karısı hemen ) aşağı fırladılar. Bir de ne görseler boğenirsimiz? Evaltındaki dolabın #nünde bir herif, hâlâ bağırmakta ve sağ elinin orta parmağında da koskoca bir istakoz sallanmakta ve herifin parmağından yerlere kan akıtmakta... Mustafa hemen koştu bir bav- du parçası ile istakoza yapışınca olanca kuvvetile onu çekti, heri- fin parmağını kopmaktan kurtar- di amma, istakoz tarafından fena halde pençelenmiş olan o par- maktan da artık hayır kalmadı. Mustafanın iyi kalpliliğine bakın ki, üstelik hırsızın parmağını kan- taron yağile güzelce sardı ve ken- disine bir daha hırsızlık yapma- ması için bir hayli nasihatlerde bulunduktan sonra yarım okka ek- mekle birlikte mahut istakozu da kendisine uzattı: — Al ulan dedi, © senin par- mağını nasıl bu hale getirdiyse sen de kötür bu köpoğlunu, taze taze sabah kıbvıllı: yapl. Mustafanın dileği, tavus kuşu, ayısı! Mustafada hayvan merakı © de- receye gelmişti ki artık evinin bü- 'yük bahçesinin bir kısmı, üdeta hayvanat bahçesi olmuştu. Kö- pekler, kediler, koyunlar, kuzu- Jar, çeçit çeşit tavuklar, leylek- le, güvercinler, kumrular hattâ hap| Tumbağalar, kirpiler gırla gidiyor- dü, Hele biri dişi, biri erkek olmak üzere iki leyleği vardı ki, Mustafa bunların üzerine titriyordu. Ka- Tısı ile birlikte bir gece Kaptan- paşanın yazlık yalısında misafir- ken Paşa, ondan bir, iki tane cins tavuk yumurtası istedi, Bunları kendi tavuklarından birinin altı- na koyup gayet iyi cinsten piliç çıkaracaktı. Muzip Mustafa, birkaç gün son- ra Paşaya sekiz yumurta getirip: — Bunlar dedi €n iyi cinsler, ikisi Fizan, ikisi Karlıköy, — ikis Hint, ikisi de halis İspenç oğlu İs- pençi. Paşa, hemen bu yumurtaları, kendi en sevdiği tavuklardan bi- rinin altına yatırttı. Yatırttı am- ma vakti gelince, bu sekiz yumur- tadan biri ne çıksa beğenirsiniz, Teylek çıkmasın mı?. Henüz civciv halinde iken pek farkolunmyan ve büyüdükçe a- calpleşip tavuktan başka herşeye benzemekte olan bu hayvan, yalı- dakilerin merakını — mucip oldu. nihayet yine bir gün Paşa Musta- — .—77re Yıldınm Beyazıd, Timurlenkle karşı karşıya kaldığı zaman bu 'Türk hakanını kendisinden uzak- laştırmak için her türlü hiddet ve şiddeti gösterdi. Sıvas hâkimi Kadı Bedrettin Timurun bendesi idi. Azerbaycan hâkimi Tahir keza Timurun mah- Misi ve sancak beyi idi, Yıldırım Beyazıd, Mmürlenge karşı Sıvas hâkimi Tahirin mül- künü yağma ve çoluk çocuğunu katlettirdi. Karaman, Aydın, Germiyan, İs- fendiyar zadeler — pederlerinden “mevrus malı meşrularına tecavüz elunmasından şikâyetle Timur- lenkten Jütfunu istirham ediyor- Bağdat Sultanı Ahmet Celâyir Karakoyunlu Emiri Karayusuf gi- bi düşmanların Sultan Beyazıd ta- rafından himayesi ayrıca Timürü tahrik ediyordu. Bununla beraber Timur, harbet- mek taraftarı değildi. Azametini okşıyacak cüzükülli bir cemile şöy-) e dürsün hati namesine âdabı fazı çağızlip bü aeaip hay | Tererek gordu: — Mustafa, bu 'ne bül , Mustafa güldü: * — Buna derler Hacıb — Nasıl Hacıbaba işi? — Mübareğin babalari Gal, — Ne hacısı yahu?, — Etendim, sizin anlı; yumurtaları gelirirken İ aralarına bir tane de Ief? murtas karışmış!. — Tuu., Allah mü: sin senin, şimdi biz bufl yapalım?. — Biraz büyüdükten gaya hediye edersiniz!. — — Saray ne yapacak bf — Sürre emini yapat!. ti Mustafanin bu hazır © n paşanın hoşuna gitti, bul bil kendisine kendi b gayet zarif iki tavuskuşu . hediye etti ve bu kuşları " kendisine o kadar alışt.rd! Ffj ları çok defalar sofrasına * ( DEVREDİLECEK İHTİRA eİçinde Ekzolermik Akxü elan Höcrelerin hararetini ye hâdim cihaz ve usul> ihtira için alınmış olan 17 1838 tarih ve 2320 numaralı Mi ratının İhtiva ettiği - hukuk başkasına devir veyahut — m€tl Konmak için leara dahi teklif edilmekte olmakla bu hf Ja dralümat edinmek iti tada Aslar Hap 5 inci ki maralara müracosı eyi olunur. DEVREDİLECEK İHTİRA * <Yük katarlarına — tatbiki | Kabili tabâif otomatik — daltfl mahsus supap> hakkındaki İf alınmış olan 10 Haziran 1881 16T77 nümaralı ihtira beratıl ettiği hukuk bu kerre başkastiğilği veyahut mevkii fiile konmak dahi verilebileceği teklir ediliN makla bu hususa fazla malüf mek istiyenlerin Calatada S inci kat 1 — 3 numaraları Ü eylemeleri lân alunur. DEVRKDİLECEK İNTİRA «Su geçebilen ve sıkı © rak tabakalarını su — geçmel üzme uzulü» hakkındaki Ü İktısat Vekâletinden ötinaal € dan 26 Sonkânun 193T tarif V numarah ihlira beratının — iBİTGEEK, hukuk bu kerre başkasına dEYİ hut kcadı. Türkiyede mevkii MA . ik için salâhiyet verilebi edilmekte olmakla bu h malümat edinmek İstiyen da Aslan Han 3 inci kat 1 — ralara müracaat eylemeleri nur. pıuıııumıınıı cf «Kahın kılıflı Etektrodlsr Ü? İN N tik ark kaynağı usulü> hakktYİE K için alınmış olan 18 Mayıs HÇ ve 7138 mumaralı ihtira bEfH GÜL ae e ettiği hukuk bu kerre baskf ğğ An vir veyahut mevkli füle Ki 'L',' icara dahi verilebileceği . mekle olmakla bu hurusa fEİL ira mat edinmek — istiyenlerin Aslan Han 5 inci kat No. | £ Tacsat eylemeleri ilân olumu” Mmunazıraya muvafık bir € hi verilmemişti. ğ Yıldırım Beyazıd, w cevaplar vermişti. O dan muharebesine çağ Te olmakla beraber 'Tim enni ile harekot etmi T Timürlengin bu ğ halde biraz da korkusut” Beldiği anlaşlabilir. — Gf Vaç "Bimurlenk (H. 808) Osmanlı hududunu bird cavüz etti. j Yıldırım Beyazıt, Sıvif mülkünü yağma ve çol nu katil, nikâhh karısını 1 kasına tecviz etmiş olME gl | mur da harekete geçmi$” gİğe | Timurlenk bir hamlett, önüne geldi. Sıvası d Bara etti. Sıvas mü: kale idi. ğ Sıvas kalesi mubafizlbi şında da büyük şehzade Bey göbi bir kahramanı 'Türkü bulunuyordu. çAri nbİ'