akanın BMevsim yazdı. Hakan Ay-su, maiyetile yap - tığı bir gece gezisinden dünüyor- dü. Birden, yanında giden muha. fızlar: — Karşiki sahilde iki gölge var! Diye bağırdılar. Hakan Ay-Su atınm dizginini çekerek — durdu. Karşı sahilde işaret edilen yere baktı. Hakikaten, ay ışığında, o - rada, dalgın ve kendi mücadele. lerinde iki gölge farkediliyordu. Bunlar, bir erkek ve bir kadındı. Hakan: — Sahilin öbür yakasına! Diye mırıldandı ve atını o tara- fa çevirdi, sür'atle sürmeğe baş - lâdı. Akan sular, kayalara çarpa- #ak nasıl köpürür ve yollarını de- Üğştirirse, Hakan Ay-Sunun mız. Taklı süvarileri de, birden, öyle iyollarını değiştirdiler, Biraz son- Ta, dar ve çitişmiş orman arala - tından kurtulan süvarilere, ufuk- lar bir rüya gibi açıldı. Deniz, ya- Yz beygirlerin dişlerinin kena - rındaki köpükler gibi, ayın parlak açığı ile büyük kayalar dibinde be- yazlaşıyordu. Daha uzaklara açı- lan sular; — Şarrk... Şarrrk! Diye sanki büyük bir türkü söy. düyordu. Buraları o yerlerdi ki, Asyadan kopan kasırga, mabedle. #zerindeki çapraz ilâhlarını sök- ftükten sonra, şimdi göke doğru yükselen minarelerile hakkı işa « zet ediyordu. Yine, bu diyarda, a- daletile ün alan büyük kuman - danlar var Hakan Ay.Su, maiyetile bera - ber karşı yakaya geçmiş ve sahile hâkim tepenin bir kenarında dur- Mnuştu. Buradan, sahilin öbür ci- | | hetinden farkedilen kadın ve er. | kek, mükemmelen görülüyordu. Erkek, kollarından tuttuğu kar 'na birçok tehditler savuruyor, on. dan sevgi dileyordu. Bir aralık, e- Yini; yukarıdan aşağı indirdi; — Bil ki, - dedi - ay ve su şa. hidim olsun, sen benim olacaksın. Eğer, benimle birleşmezsen, bu Sular bana mezar olacak. Kadın, mütemadiyen ağlıyor, kendisini belinden kayrıyan ve Bütün çırpınmalarına rağmen, bir fürlü bırakmıyan adamın kolla . | Tından kurtulmak istiyordu. Ay-Su, belki bu levhayı sonuna kadar seyredecekti. Fakat, şu bir ikaç dakika içinde geçen hâdisenin dütün mMahiyetini anlamıştı. He- de, erkeğin söylediği sözler, onu | Pök fazla sinirlendirmişti. Bütün Mahiyti, onun ne yapacağını ga. Bırsızlıkla bekliyordu. Uzun dü- Ş#üncelerden sonra verilen hüküm- der, kararların en iyisidir. Fakat, Bazan; âni kararlar içinde de pek , Asabetlileri bulunur. Ay.Su, bir #n düşündü. Sonra, şöyle bir ne- ticeye vardı: Gecenin bu saatinde, yalnız bir bir kadını tehdit eden her hangi bir erkek, AĞi bir yalancı- Gdan baçka birşey olamazdı. Bu a. dam, yeminler ederek kadını al - Gatmak istiyor, — birleşmedikleri takdirde kendisini — öldüreceği Söylüyordu. Hakikaten, sözlerini tutarak, ölüme kendini terkede - Son Telgrafın Tarihi Tefrikası: 66 4 —SON TELGRAF — 18 MAYIS 1941 adaleti bilir miydi? Ay.Su, bu adamda, böyle bir cesaret görmemişti. Bu hal ise, onun için kâfi idi. Muhafızlarına dönerek, onları yyanına gelirmelerini emretti, Se- kiz ön mızraklı, birkaç saniye son- ra, kadın ve erkeğin bulunduğu yerin etrafında, bir daire çevirdi. ler. Onları Hakanın önüne getir- diler. Ay-Su, erkeke; — Yalnız sorduğuma cevap ver! « dedi ve ilâve etti: - Bu kadına biraz evvel neler söylüyondun? Adam, bu suale tereddüt etme- den şu cevabı vendi: — Benimle birleşmesini. Hakan, tekrar sordu: — Son söylediğin sözler ne idi? Fakat, Hakanın bu suali cevap- Sız kaldı. Adam, önüne bakıyor, susuyordu. Hakan ise, dikkatle o. nu süzüyordu. Aradan kısa bir za- man geçtiği halde cevap verme - diğini görünce: — Seninle birleşmediği takdir. de kendini öldüreceksin, öyle mi? Demek hayatını feda edebiliyor- sun?! Dedi. Adam, başını kaldırdı. Za- yıf bir sesle: — Evet! Dedi, Kadın, hıçkırarak ağlı . yordu. Hakanın ayaklarına kapan- goe — Beni ondan kurtarınız. Eğer, hayatım onunla birleştiriliyorsa, ben; manen öldürülmüş olurum. Hakan, ona sakin olmasını işa- Tet etti. Erkeğe dönerek: — Peki . dedi - şu halde, sizi ben birleştiriyorum. Yanındaki muh zlardan bir kaçına, bazı şeyler — söyledi. Bu | muhafızlar, kollarından tuttuk - ları kadın ve erkeği, bir arada bir kayadan sulara bıraktılar. Henü: neticesini tahmin edemediki bu hâdiseden Ürperen Hakanın ma- iyeti, geriye doğru birkaç adım çekildiler. Mızrakları ucunda, ay ışığı ve sulardaki akisleri kısa çak. malarla yandı. Büt fa. mızrak pariltısı kadar seri ve kar- rda, a kunç fikirler dolaştı. Çehreler de- | zinleşti. Adaletile ün alan yüce Hakan Ay-Su, böyle bir hareketl yapmakla haksızlık mı ediyordu? bulunan Hakanın sağ gerisinde atlı, birden yaklaşarak: para gibidir. Hiçbir yerde kay - bolmaz. Sözlerini sarfetti. Karışan su - lara doğru, daha fazla eğildi. O. zada, Iki hayat, ölümle boğuşı yordu, Bir müddet, ikisi de hay: larını kurtarmak için bir mesnet aradılar, çırpındılar. Nihayet, el. leri birbirine dolaştı. Erkeğin kol- ları kuvvetli geldi. Bir nefes fazla yaşamak için, kadını aşağı doğru, sulara bastırdı. Hakan Ay-Su'nun gözünde, o 've manalı idi. Derhal elini kaldır- &ı. Kayanın birinde, suya yakın ucunda duran muhafızlar, sulara atıldılar, İki felâketzedeyi, şaşkın bir halde Hakanın önüne getir - diler. Ay.Su, sakin bir sesle kar- TUNA BOYUNDA —— - Macar kralının adamları sevinçle döndü Fakat, muavin kuvvetlerin İ tanbula gönderilmesi müşküldü. Çünkü mesafe çok uzak olmakla beraber ara yerde Türkler vardı., Bu sebeple Avrupa devletleri hat- t ric'atlerinin tehlikeye düşeceği- i stanbula karşı kuv- Macar kralı memleketine avdet edip hükümet umuru Tikten sonra yeniden hareki mane İcrasına karar verdi. | Fakat Türklerle yalnız başına yi d dan muhasara edilmesini ve hiris- tiyanlığın tehlikede bulunduğunu vesile ittihaz ederek Almanya Fran sa, Börgonya ve İtalyaya bir çok Macar kralının teşyikatı ve istir- murahhaslar gönderdi. Mcar kralıının teşvikatı ve istir- hamları hıristiyan devletleri üze- rine iyi tesir yaptı. Hususile hıris- tiyanlığın tehlikede bulunması, kurunuvusta kafasile yuğrulmuş olan şövalyelerin — taassuplarını tahrik eyledi. | Bir Demirci- nin oğlu İşsiz kalmış bir Mühendis Ameri- kanın Cüm - hurreisi Herbert HUVER Şimdi Avrupada iş- gal altındaki memle- ketlerin aç ahalisinin nasıl doyurulacağını düşünüyor Amerikada, Amerikanın Avrupa harbine karşımasına razı olmuyan bundan daha çok aç Avrupa mil- letlerine Amerikadan bol yiyecek maddeleri gönderilmesini istiyen bir adam var. Anadolu ajansı tel- graflarının kaç defa isminden bah- settiği bu adam, 1929 dan 1933 se- nesine kadar Amerika Cumhur- reksliğini yapmış olan Herbert Huverdir. Huver bundan bir müddet ev- vel radyoda söylediği bir nutukta, Avrupanın laşesi için tanzim etti- Bi bir plânı şu altı noktada hulâsa etmişti: 1— Evvelâ Belçikada iptidai bir teerübe yapılacak. Bu suretle si- vil halkın iaşesinin Almanlara 2s- keri bir avantaj temin etmeden tahakkuk ettirip, ettirilemiyeceği lecek. 2— Bu tccrlibe Belçika sivil hal- kının seyyar mutfaklarla iaşesini istihdal etmektedir. Herkes geli; Hu mütfaklardan kendi yeme kendisi atacak, Bu suretle Alman askerlerinin bu mutfaklardan is- tifadesi önlenecek. 3— İşe başlamak için evvelâ erta yaşta bir milyon kişiye gün- de yarım kilo ekmek, bir porsiyon çorba verilecek, İki milyon çocu- #a da, kendilerine mahsus gıda tev- zi edilecek, Bu da ayda 50,000 ton tutacak. 4—Almanlar, memleketin istih- #al ettiği gıda maddelerine el koy- mıyacaklar. 5— Bütün muharip memleket- ler Amerikan iaşe komitesinin va- purlarına dokunmamayı kabul - decekler. 6— Sivil halkı iaşe işlerinin i- gısında titreyen adama: — Sevdiğini iddla ettiğin kadı- ni sularda boğarken seni kurtar- dedi, Sağ gerisindeki hya dönerek - caniyi hapsediniz. Kadını da evine götürünüz, Kor- kulu rüyalar ardında iyi sabahlar vardır. Atının dizginini salladı. Hüküm. dar, ay ve su, şimdi sanki gülü - yor gibiydiler, rılmağa hazır bulundukların: be- yan eylediler. Macar kralı tarafından gönder.- Jen murahhaslar, sevinçli habee- lerle Macaristana dönmüşlerdi. Fa- kat ne Macar ordusu, ne de Ma- carlar muavenet için memaliki sa- ireden gelecek kıtaat, tedarikâtını benüz ikmal etmemiş bulunuyor- | lardı. Bu sebeple harekâtı harbiyenin (M. 1396) senesinde icrasına karar verdiler. Bütün bu kararlar — ve hareketler hafi olarak yapılıyor- du. ; Macar kralı macaristandan nü- fuz ve mevkini takviyeye çalıştı- ğ esnada, İstanbulu muhasaradan kurltarmak ve Avrupada hiıristi- yanlığı muhafaza eylemek için ha- reket edecek muavene ordusunun hazırlıkları da hayli terakki eyle- meğe başlamıştı. Macar kralı tarafından Fransays gönderilen istirhamnamede Fran- DÜNYA MESELELERİ “ dan birisi de, geçen harpte Fran- "oldu. Gündüz çalışarak ve gecele- “milletinden Lui janenin yazıhane- | On daresi bitaraf bir teşkilâtın komt- zolüne bırakılacak. TECRÜBENİN LEHİNDE VE ALEYHINDE Huver tarafından telkin edilen ve Belçikada mahdut bir çerçeve içinde tatbik edilecek olan bu tec- rübe, muvaffakiyetle neticelenir- se, diğer memleketlere de teşmil e- dilecekti. Eğer tecrübe, beklenilen neti- yük olmuyacaktı. Çünkü gönderi- len erzak Alman işgal ordusunun iaşesine ancak üç gün bile kifayet edemiyecekti, Huverin hararetli taraftarların- sada Amerikan orduları başku- mandanlığını yapmış olan General Perşing ve eski Amerikan filosu kumandanı Amiral Vilyam Part- tır. Huver geçen harpte de işgal e- | dilen Belçika halkına yardım &- den bir hayır komisyonunun ba- şına geçmişti. O zamanki yardı: mın faydalarını görmüş olacak ki bu defa da yine Belçikadan baş- hıyarak bir iş yapmak istedi. Lâkin Huver bu defa bir çok muarızlarla karşılaştı. Bu harbin geçenkine nazaran, hayli başkı Jıkları var. Var ki, Huver teşebhü- sünde muvaffak olamadı. Ameri> ka, şimdi işgal altıda bulunmu- yan Fransaya bile, ayda iki vapur buğday vermek için tümen tümen askeri ve siyasi şartlar koşuyor. BİR DEMİRCININ OĞLU Mütevazı bir demircinin oğlu - lan Herbert Huver Amerikada, Yova hükümeti dahilinde bir köy- de, barakada doğmuştur. Dokuz yaşında iken anadan ve babadan lü gibi hayatını kazanmağa mec- bur oldu. Sonra yazıhane garsonu yin kurslara devam ederek, imti- hanı geçti ve Stanford Üniversite- sine girmeğe muvaflak oldu. Ar- | tak Üniversite talebesi olan Huver şahsi teşebbüs sahibi ve teşkilâtçı olduğunu ilk defa olarak arkadaş- ları arasında eğlenceler tertihir de, bir çamaşırhanenin ve bir £: zete tevzi merkezinin — işlerinde gösterdi, Genç Huver yazın biraz ekono- mi yapabilmek maksadile gidip Kaliforniya madenlernde çaliştı. Bir gün tifoya yakalandı. Az kal- dı, ölüyordu. Bereket versin, ken- disi ile alâkadar olan hocalarından ve meşhur arziyatçılardan Profe- sör Branner tedavi masrafını ü- zerine alarak, genç yetimi hasta- lıktan kurtardı, Huver en nihayet mühendislik | diplamasını cebine koyduktan son- Ta, mütevazı, mahcup, fakirce kı- | yafeti ile bir gün San Fransisko- | da, Kaliforniyanın en maruf ma- den mühendislerinden ve Fransız sine başvurdu. ei seke Hlaeii ĞEE, disi, münhal hiçbir yer olmadığı bahanesile savmak istedi: vermezse, zarar o kadar bü- | | | | [lorıın Şeyler | Uzak şarkın Venedik'i Şimdi Tayland izmini takınan eski Siyam imparatorluğunun payıtahtı Bongkok'dur. Bu şehir, Uzak Şarkın Venedi. ğidir. Bütün yollar şehir civarına yaklaşınca kesilir. — Artık ondan sonra kanallarda seyahat başlar. Bütün hayat su üzerinde geçer. Dilenciler, kendi kayıklarile do- laşarak dinlenirler. Çarşı, pazar su üstündedir. Seyyar satıcılar ka. 'yıklarla her tarafa gidip gelerek mallarını satarlar, Buda rahipleri mabetlerinin aidatını sandalarla dolaşarak tah- sil ederler, Daha dört yaşında Ço cuklar mükemmel kürek çekmesi- ni bilirler ve hemen hepsinin ağ. zında yaprak sigarası vardır, Bazılârı bir metre uzunluğunda alan binlerce kayık, sandal, kano bunlardan başka bizlm haliç va - purlarından daha küçük vapı lar kanalların arasından gidip ge- lirler, geniş kanalların kıyılarm. da sabih evler çoktur. PCSİNEMA )$ Birkaç satırlık yeni haberler Genç yaşında ölen sinema yıl- dızlarından Cin Harlov arkasında hayli perestişkâr bıraktı. Bunlar, aralarında para toplayıp Holivu. ta Viyoming parkında ölen ar » tistin küçük bir heykelini dikmiş. lerdir. Merasime Cin Harlov'un annesi riyaset etmiştir. Karol Lombarın bir çocuğu ol- du ve şimdi genç anne lohusa dö- | şeğinden kaltı. O daha hamile i - | Ğ çin bir çok geliyor, fakat Karol Lom. su ile meşgul olacağını söylüyor u. Kocası Klark Gabl'de kâi ma hak veriyordu. Faka Lambar, şimdi çocuğu Tebbiye elinde olduğu için, yeni mukavele 2-HAYAT ÇLAUDETTE — COLBERT saat D1 de Huver: — Zarar yok! de lerinizin altında çalışmaktır. sonra, nihayet kendisinin bir ste- no daktiloya ihtiyacı olabileceğini düşündü: , benim bü- | tün arzum, isterse büro garsonlu- | Bu, isterse kapıcılık olsun, emir- | Lui janen bir bayli tereddütten | TEHLİKELİ TOM BROWN ve farafından oynanmış 2- YILDIZ (Devamı 6 ncx sayfada) 'te bulunduklarını ve bu cesur de- nilen muharip şövalyelerle alay eti:klerini ileri sürerek şövalyele- ri bu suretle de tahrik etmeyi u- nutmamıştı. Macar kralının bu tezviratı Pîrıfı- sızları fevkalâde sinirlendirmişti. 'Türklere cesaret ve kahramanlık- larını göstermek ve onlarla göğüs göğse harbetmek üzere toplanma- &a başlamışlardı. Hattâ kral beşinci Şarl riyase- tinde olmak üzere akdolunan bir mecliste Macar kralına derhal bir muavene ordusu gönderilmeğe ka- Tar verilmişti, Korkusuz jan tertibat ve teçhi- data başlamıştı. Zırhlı şövalyelee toplanıyordu. Hepsi Türkl_er_le Tuü- ma boylarında boy ölçmek için can atıyordu. Fransızlar şövalyelerinin en gü- zide ve muharip olanlarını seçti- ler. . in kişilik zırklı ve muaz- “o;ıın vücüde getirdiler. Bu Fransızlar bu on bin kişilik or- | dularının iaşesi için de iki buçuk milyon krona yakın bir para da te- darik ebtiler. Harp tedarikâtı Fransada — bu suretle ikmal - edildikten sonra Filip Dübar ,Kont jakop, Dük a8 Borbon ve daha &sir zevattan mü- rekkep bir meclis aktedilerek ku- vayi muavene ordutu başkuman- ganlığı Kont Donevere verildi. Fevkalâde fedakârlık dilerek tertip ve :vmlul::ı' ":ı ordunun mühim bir maksada meb. ni sevkedildiği aşikâr olduğundan orduda efrada inzıbalı muhafaza için telkinatta bulunmak üzere pa. paslar tayin olundu. Cüzü kaba- hatleri görülenler derhal Şi lunacaklardı. UNŞ Askerlerin intizamı —muh etmeleri için ağızlarını kapamak ve gözlerini doyurmak üzere üçer maaş peşin para da verildi. Bu sırada İtalya hükümetine de müracaat olundu. Cenevede mun- mük i Ai Bugün İPEK Sinemasında 2 BÜYÜK FİLM BİRDEN | 1-KAHVECİ GÜZELİ Büyük Musikili Türk Filmi BUGÜNTAKS İ M Sinemasında Dans — Şatkı — Ney'e, Mavera dohü Ve hareketli 2 film birden 1 — İSTANBULDA İLK DEPA OLARAK NECAT ve ABDÜLGANİ farafınadn. oynanmış Türkçe — Sözlü ve Arapça şarkılı Filma Bugün saat 11 de tenzilâtli matine altı parmak — Ey ahali, duyduk, duymadık demeyin, bir tarihte on sekiz ta- ne deve yavrusunu bir balkabağı- man içine doldurup onu Çemberli- taşın tepesine astığı için, İstanbul kadısı tarafından kendisine iki yüz elli okka ateş böceği yutturulan | kaplumbağalar kâhyası meşhur hacı mollanrın damadı Altıparmak hamsi reis diye bana derler!, Mustafa, bunları - duyunca bir kahkaha salıvererek: — Vay anasını be dedi, herif amma da fasih lâflar ediyor be!, Sonra yanındakilere döndü; — Bu zırdeliyi, niçin böyle söy- letiyorlar da minareden aşağı in- dirmiyorlar?. — İnmiyor ki ağam.. — Nasıl inmiyor? — Bir saattenberi o kadar uğ- raştıkları halde bir türlü indire- mediler. Hattâ bir kaç gözü pek kimse yukarıya çıktıkları halde, ©, yanında beraber çıkarmış oldu- ğu kocn koca taşlarla onları teh- dit ederek oradan kaçırdı. Mustafa kalabalığı yarıp delinin bulunduğu minareye — sokularak bir nâra paflattı: — Eecey, bana bak, deli bozuk, in aşağı, yoksa karışmam ha!, Bu nârayı duyunca herkes Mus- tafanın etrafma üşüştü ve bir an içinde ortaya şu sesler yayıldı: elmiş, Bekri bağıran oymuş! Baka- ne olacak, Bekri acaba ondan baskın çıkacak mi?. Mustafanım nârasını duyan deli yukardan ona şu cevahı savurdu" Sen kim oluyorsun be şalgam kafalı herif? İnmiyeceğim iştel. Eğer inecek olursam ulimallah, se- ni bir havana tıkar sarmısak dö- ğe döğe tuzbuz eder, sonra da to> funü ahıp pekmesle kızartılmış patlıcaa tavasının ürerine döküp âbiyetle gövdeye indiririm. ha!, — Saçmalama olan, şimdi — bir ek atarsım seni oradan aşağı can- GÜZELDİR —JAMES — STEVART tenzilâtli matine SEYAHAT PEGGY MORAN büyük macera filmi SULTAN hazırlandı. Venediklilerle ittifak edilerek büyük bir ordu ile hareket etme- ğe karar verildi. İcra olunan mü- Zzakere neticesinde umum donan- ma kumandanlığı Venedikli 'To. maçaya verildi. Tomaça kırk dört galerden ibe ret olan bu donanma ile Boğaz- içinden geçerek Karadenize gire- cek, oradan Tuna nehri ağzına gö lecek, burada Ehlisalip ocdusu- nun harekâtını himaye eyliyecekti. Fransada teşkil olunan — mua- vene ordusu İtalya cihetini ten:in ve tedarikâtım kat'i bir surette ik- Mal eyledikten sonra Dijonda iç- tima etti. Ordu başkumandünliğini — der- vhde eden Kent Donever de nisa- nin on üçüncü gönü Dijona geldi. Fransa ve Borgonya askerle: den lerekküp eden orduyu teftiş eyledi ve bundan sonra ordusuna hareket emrini vördi. Nisanın nihayetine doğru o.du D Bekri Mustafi Yazan: OSMAN CEMAL KAYGIL e Meşhur Hacı Mollanın damâ | yacak.. Çabuk, siz buradi " bunlar arasındaydı. guşt. ; . . Hamsi Rei: sız indiririm ha!, — Ne atarsan ne ataı — Ok. ok! — Oku sen al da neftyağl! tırıp burruna sok!. A morukoflu moruk! — Ulan, sırtapis, in yümM sana , - — İnmiyeceğim, kab sen çık yukarıya da bi şelim!. İ — İn diyorum sana bel' tullahıkirmani!. — İmniyeceğim işte, Ta hirpasi, Jlan tmarhane kaçk Ya pişman olursun!. — Pişman dedin de geldi babalık: Benim 'a doğürürken düğüracuğma F olmuş da tutmuş benim ©B dört kulzklı, iki kuyruk'u © di yayrusu doğurmuş, bam kapınra imon ve yi le terbiye ederek Yı berberin yanına çırak vetii kat bir gün bu berber, bir başka berbere, bire ri gel', derken bizim dört ! iki kuyruklu küçük masanın üstündeki ustu! pınca hemen ustasının — bi kesmiş ve kesilen yere d€ bak pekmezl müuhallebi miş!, Senin bundan hal mıydı babalık?, — Yoktu alıkağlu alık!. | — Alık dedin de ıf di. Bir tarihte bir alıkla Arnavutköy akıntısını mezle kahve rengine çalışırken Küçükçan dömüp gözleri harardığı $f kulesine yedi yüz elli kula&' tozu ile, dokuz yüz elli bef minare gölgesi yutturmuş! Mustafa bu sefer, halka * — Tu, Allah müstahak! sin! Bu herif orada böyle Tadıkça, galiba, yavaş ya' burada sapıtmıyay li Anlaşıldı, bu herif Jâftan SS z a N hir destere bulup getirin'- — Destereyi ne yapacaki — Nenize lâzım gizim; buk destere getirin bana" Birax sonru deslereyi wmrattılar: — Buyur bakalım uğul. O, destereyi eline alın€ redeki deliye son bir iht? tehdit savurdu; —- Ulan bınzır deli in€©, sin oradan, inmiyecek buk söyle!. ne koştu. Gökte tam bir £ olduğu için ortalık apat' Üstelik camiden bir de tirip Mustafanın yanına Üğ ve Mustafa elindeki destif pedeki deliye göstererek V" — İnecek misin, inmiş* sin?, aj — İnmiyeceğim işte!. — — Öyle ise ben de şimdi / yi dibinden keseyim de <€7 | (A yürüyüşten sonre R vasıl oldu. Burada Alm lerinin ilhak eykdikleri * kişilik bir gövalye kuvve? kat daha takvivet buldu- Alman ricalinden P CÖZLESSSELTETET B Kont Dönever malyetif Mmayisin yirmi dördüncü #i yanaya geldi. Burada dar gemi erzak yül ” Yu iaşe etmek üzere TunA ” den sevkolundu. Orduya Kont Dölankâf iyetinde olmak üzere dar da İngiliz kuvv etti. Ğ İtalya, Polonya ve Hi gelen ordular da Bud Tinde içtima eyledi. Madi muavene ordularile bif man büyük bir Ehlistlif, vücude geldi. Bütün A duları en mümtaz muhif yelerile Tuna boyundü) zerine yürümek üzef0 ŞAF zz