Bi hektl ee hi Mieri di SI K Gi N Ğ M / ASA ! İstifade etmek isti; | Japonlar İngiltere şAlike Tokyovda görülea b e ihtiyat ve tedbirdir. h bu karışıklığından is- ça Uı.; Şarkta japonlar AMT l le Japon.. 'Ali Kemal SUNMAN bu Avrupa harbinde ziyet alacakları bahsi tazelenir. Fakat bay | anlaşıldı ki/ Uzak | Bonların — Amerika il olan ihtilâflarından | n Bunlar ötedenberi ve karşı tehditkâr Mt alsın. Belki bu suretle | Ti faydaları düşün- | ve siyaset türlü çare- İaponyadan istifade e- v Büyle clabilir. Bununla arın ne kadar ihti ettikleri görülmedi japonlar, Çinde harbi diler Diğer kuvvetlilerle kavgaya da niyetleri yok. erayı boömbardman ededursun, milli kumandanın ve beraberinde- ki Çinlilerin metaneti hiç sarsıl- mamıştır. Çinlilerin bu mukave- met merkezini gidip görmüş olan İngilizlerin ve Amerikalıların an- lattıklarına göre orası hakikaten | kahramanlığa değer ve bununla şöhret alacak bir yerdir, n üzerinde ku- . Fakat bu şehir daha ziyade harp şehridir. Çünkü- japonlar her sefer orayı yakıp yıl mak, konuşturmak için o kadar uğraştıkları halde şehrin sahipleri | tahribata acımıyorlar bile. Çamur- | Şark diplomatları ge- | ile, gerek İngilte irülecek bir ihtilâftan | n fayda olmiy değiller. Hele silâhli h taraftarlarınca ileri ihtemel fayydaları ye- k olan tehlikeleri de llc Onun için bir cak, bu olacak, İnı ltere ile Amerika a şiddetli bir vaziyet da yürütülea tah- çıkınadı. ü ahlılar, Şüphesiz Keçeni sene Avrupada Ç" Mağlübiyeti üzerine ja- Hindiçinide takiy et- f yukarı şuna varıla- M Çinde harbe tutuştuk- | hep şunu iddia etmiş- elzem olan noktaları Onun için haybet. eĞ ııuvıliıl olduk- alırken de hep bu düşündüklerini H_H Tonkinde üç ti Filipin adalar- kabil olacak diye " Fakat askerlik T© kadar mühim olan M GN evvel elde etmek ma rağmen japon- davalarını hâlâ is- halledemediler. kumandanı Çang - hükimdir ve kırılamamıştır. Ha- tayyareleri giderek ROMAN: 4 | | | | | | dan, değneklerden, saman ve ker- piçten yapılmış evleri yakıvermek japonlara zor değildir. Fakat diye kadar o kayalık yerdeki millt mukavemeti kırabilmek.. İşle ja- ponlar buna hiç muvaffak olama- dılar, Hava taarrazlarına kurban olmuş Çinlilerin miktarı binlere yarmıştır. Lükin artık Çinliler e- ma karşı da çare — bulmuşlardır. Düşman tayyarelerini duyunca kayalık yerlere dağılıyorlar, tabi bir sığınak olan mağaralara giri- yorlarmış. Neden yapıldıkları yu- karda söylenen evlerin yakıp yı- kılması ise sabrı çok, tahammülü çek olan Çinliyi korkutur gibi'de- ğildir. HALK ÜTUNU Lise tahsilini bitirmiş genç bir kız, Tesmi ve husüsi müesseselerde, yazı- hanelerde iş aramaktadır. İş sahipleri- raf Hâlk sülunu vasıta- İş Arıyor Ortamekteplen bu yıl mezun almak- 'ta bulunan calışkan, himayeye muhe Çaç bir genç kanaatkâr bir ücretle kendisine her türlü iş aramaktadır. Talip olanların tten Sofularda Hat- tat Hilmi sokağında 12 numarada Şa- bena bir mektupla müracsatları ri- | ©8 olunur, İş arıyan bir genç 18 yaşında bir Tüzk geneciyim. Tah- sillin orta ekal som Sıntfiğa, kadardır. | Riyaziyem kuvvetlidir. Herhangi bir Tatlensnsede Çalışmak istiyorum, Ketil de verebilirim. İsteklilerin lütfen aşa- iidaki adresme — bildirmelerini — rica ederim. Karacümrük Kabakulak caddesi No. 43 Tahir DÖLDÜŞ İş arıyan iki genç 17 yaşında 10 uncu — sınıfı pek - iyi derece ile geçmiş, kimsesiz bir gen- cim. Tahsilimle münasip her işte ü— 85 lira ile çalışırım. Adresim: Karaköy Necatibey Cad. No, 190 du Hasan. & 16 yaşında örtamektebin üçün- GÜ sanıfına terli - etmiş bir genekr. Az bir Ücretle münasip bir İş arıyorum. Lütfen — Karaköy llwhbcy cödesnde 180 numarada Genç adreside Türacaal olunması. Gelen İş Verme Mektupları Bayan Müallâ; Bir cemiyetten na- miniza bir İş verme mektubu. gönde- rilmiştir. Acele almamız mercudur. Bayan 8. K: Yenipostahanededi bir ş meklubunüz vardır. AÇIK KONUŞMA: Bayan — Mükad- dere: İlânimızin neşmolunması — için dütlen mahfuz kalmak Üzere adresini- vu de bildirilmesini rica ederiz. Cinayet Davası Yazan : ETEM İZZET BENİCE için en büyük zevk, lııııı da endişe ço- ül-ıı ve düşüncelerin ği vardır. Fakat, ben, dan gsonra bir lıhı iyüttüm. O, ölehilir. hayat denilen dar İnin kıskacı içinde 've fanitiğin bütün Onun başına olabi- Ak benliğimizin, iç ya- katve bu vak: olsun, o benim hü : urumda yaşık varlığımdı. 91 olduğunu size an- Aalatılır gibi değildir. içinde fek başınıza — yatı boşluğun ve kimsesizliğin içinde ikinci bir vücudün bulvaduğuna | insnır misanız? Onun yaşadığına, hoc'a olduğuna, neş'e tulduğuna, sizinle konuştuğuna kanar mısınız Konmaz ve inanmaz,miz değil mi? Çi'nkü, yök alan birşeye, görün w bir vücude inanılmar. Be- bir gerçeğin tam tersi diye ku- bul edimiz, Kızım benim hayalimin ve ha- yatımın hudutları içinde o kada Lüyüdü, o kadar serpildi ki bu hayal ve hayatiyet çemberlerin: den taştı ve artık görierimin &- ana üeşe veren, winap verem, tesolli ve.en, bütün cismi hüviye- tile g&ılıı'ıııı mde dirilen, de- Onu gör. » ismine —müracaatları | ünde dolaşan benimle konuşan, | | | Şehirli terbiyesi | Üsküdar Halk Tramvayla- rı İdaresinin iyi bir tarafı vardır. Üstü kapalı bekleme yerleri inşası bahsinde, İs- tanbul Tramvay İdaresini &ıpta ettirecek kadar güzel e serler vücude getirir. Bundan bir iki hafta ev- vel, Üsküdarda, Paşakapı is- tasyonunda, zarif bir bekle- me yeri yapılmıştı. Bu salo- nun içine, süs olsun, diye, iki adet — çiçek saksısı kon- du. Çiçek saksılarından biri, yerlerine konduktan hemen iki gün sonra, diğeri de bir kaç gün #sonra, sırra kadem bastı. Yok oldu, gitti. Bu sak- sıları çalıp götüren fena ka- rakterli meçhul adamın bu medeni terbiyesine lânet e- dilse yeridir. Bu bekleme yerinin içinde bir de ayna vardı. Aynayı, henüz söküp götürmediler. Fakat, üstünü, sert bir cisim- le, kimiblir ne ile, çizmişler.. Bakarsınız, yarın, öbürgün, ayna ortasından iki üç parça- ya bölünecek, parçalanacak | ve düşecek.. Bu bekleme yerinden daha bir çok şeylerin çalinacağı ! kolaylıkla hatıra geliyor. Bir şehirli olarak, bu hal- | den, hepimiz sıkılmalıyız. BÜRHAN CEVAT Tevkitf edildiler Kumkapıda yazmacı Kazniğin dükkânından 35 top tülbent çalan sabıkalı Hacı yakalanmıştır. Kurüçeşmede Şeyhüulislâm Zi. yacttin korusunun süslü demir parmaklıklarından 250 kilo kadar Söküp 25 kuruştan satmaktan Suç. lu Kemal ile arkadaşı Zeki dün tevkif edilmişlerdir. fçimizde öyle insanlar vardır ki, Çok yerler, o kadar / yiyemiyen- ler bunların haline gıpta ederler. Halbuki gıpta etmekten riyade, a- omak yerined. olur. Oburluk. hi- kâyeleri çoktur. Bu oburlardan Bazıları - dillere destandır. Bir de, uzun süren steşli bir hastalıt-> gekahet devresinde -nk yemek |htiyacı hasıl olur. Bu da vücüdün kaybetliğini telafi — için- dir. Beker hastalının çok u içirttiği Bibi, çok yemek yedirdiği malüm- dur, Gebelikte aş yerme — yerine, oburluğun gekliği de vardır. Oburluğun heynen hepsinde mi- de buzuktur. En acıklı - obarluk verem ve kanser / hastalıklarında olandır. Bu iki hastahık iştihayı kesmekle meştür aktukları halde, bazıları aksine oburlük — verir. Hasla çok yer, yine dürmadan Yayıllar. Doyamadan giderler, Oburlük hangi hstalıkta olursu olsun, herman bozüulmasının — ne- ticcsldir. İstahsızlığın aksine, fa- Kat onün gibi İnsanı eritir. Dedi- | İ öimiz gibi, oburların / kaline gül- memeli, acımalı. Yiyecek maddelerinin vesikaya bi tutulduğu — memleketlerdek oburların bali ise, kimbilir ne ka- dar acıkhâir?. mek içindir ki, bütün irademi se- ferber ettim ve.. yaşumak gücünü kazandım. Onu yapamasaydım bu- gün ya bir toprak çukurunun ört- tüğü ya bir kaplan ağzının çiğne- yip midesine indirdiği, ya bir yanmyam cücenin etini kebap e- dip kemiklerini kulübesinin kapı- sına astığı bir vücut ve Türkiye ad olarak içinde kalacaktım. Suç'a, sözlerinin Yü voktar durdu, geniş bir soluk aldı ve: — Bunları anlatmağa lüzum yok. Bunlar benimle beraher gü- mülecek bir takım acı, mübeyyic, yerine göre İnsan cesaretine, insan iradesine örnek olacak hatıralar. çI * Vedat Tâkayyt cevap verdi: — Basbayağı, bir gece evine giltim. Güzin benimle geldi. — Kaçırmak için önceden ka- rarlaştırdığınız, üzerinde konüş- ıuıuııı mler var mıydı?. nüfus kütüğünün kaydettiği bir | ve kavrıyamadığı bu dik bakışlı, MAHKEMELERDE: | Uç diyince ük diyince kanatlar “Bunun niyeti üç beş kuruşla beni atlatmak.. Ortaklıktan ayrılmak,, '—E__ Yazan: HÜSEYİN BEHRÇET â—. | lâs eder, Halbuki, şen de benim gibi Birinin kafası gözü, öbürü eli beyaz sargılarla sarılı idi, Bi- ribirlerine, düşmahca bakıyorlar, adeta diş bileyorlardı. Yanlarında bir mahalle bekçisi, mahkemenin | kapısında beklerken, yanlarına bi. risi yaklaştı. Eli sarılı olanı — Merhaba Necati.. Geçmiş ol- sun.. Ne oldu? Diye sordu. Eli sarılı olan, sarılı elini cadam sen de> der gibi salladı.. — Hiç, dedi, Ne olacak? Ehem- miyetli birşey V Yeni gelen, yüzü gözü sarılı 0 lana dikkatle baktı. — Aman Küdriciğim., Birden - bire tanıyamadım. Bu ne hal? Geç- miş olsun... İkiniz birden böyle ne oldunuz? dedi, O da elini sallıyarak <adam sen de..» denrek istedi, — Merak ediyorum yahu.. Ko. nuşsanıza., Nocati, Kadri, ne ol- dunuz yahu?. Bu öyle az buz İş- lere benzemiyor. Eli sarılı olan: — Biraz bekle.. Şimdi mahke. meye gireceğiz. Ne olduğunu öğ- renirsin.. Anlatacak — halim yok. dedi, Yeni gelen, cebinden çıkardığı sigara paketinden bir sigara aldı. Sigara paketini evvelâ eli, sonra da yüzü gözü sarılı nlana uzatıp birer sigara verdi. Sigaraları yak- tılar. Henüz birer ikişer nefes çekmişlerdi mahkemenin ka « pisç açıldı. Mübaşir, bekçiyo: — Haydi, getir bakalım.. dedi. Üçü de, ellerindek! sigaraları ye- re atıp ayaklarile bastılar, Mah- keme salonuna girdiler, Evvelâ yüzü gözü — sarılı olan Kaüri söz âldıt — Bizim bir kahvemis'iyez. İki. iz ortağız.. Bir türlü geçinemi - yoruz. Bu, beni çalışlırıp kendisi gezmek istiyor. Havadan para ka- zanacak. olur mu? Mademki or « tağız, o Ga çalışacak, ben de ça- çalışacağım.. O da kazanacak, ben de kazanacağım, O da - yiyecek, ben de yiyeceğim. Bu, deve kuşu gibi «uç diyince ayaklar, yük di- yince kanatlar» her şeye bir ba. hane bulur, Bütün gün serilip kah- vede oturur. İkide birde fırsat bu- lunca, haydi gezmeğe... Hor ta . rafa ben koşup yetişöceğim. Ne de olsa, ortağız, arkadaşız... Ben her zaman buna bunu söylerim amma, dinletemedim. Dün gece: — Gel de şöyle bir yerde oturup hem bir iki tane içelim.. Hem de konuşalım.. Ya son dükkânı bana devret.. Yahut da ben sana dev. redeyim.. Şu işten kurtulalım. Ya- hut da, ikimiz de çalışalım.. Dedim. Bir myehaneye gittik. Oturup 'ç. meğe başladık. Bir taraftan içiyo- ruz, bir taraftan da konuşuyoruz. Ben; Arkadaş! dedim. Sen ağa, ben ağa.. İnekleri kim sağa?. Ben de sinin gibi bütün gün otursam, ha- vamda, keyfimde gezsem, bu iş if. — Hem rica ederim kızım ve benim için bu kaçırma Tâkırdistai kullanmayımız. Kızım bana kaç- madı, babası ile bir olmayı kabul etti. Bütün refahına rağımen be- . Bu nokta üzerine dik- katinizi dilerim. Hükim sert bir göz atışile hüvi- yetini henliz tartıya vuramadığı dik söyleyişli adama baktı, soru- — Kızınını bir gece yarısı evin. den alıp götürmüşsünüz?, — Evet, bir gece yarısı. — Bunu niçin yaptını — Onunla bir ve beral için yaptığımı söylemiştim. | — Hâdisenin nasıl olduğunu an- | latınız? | Sulçu: — Anlatılucak birşey yok. Diye söze başladı ve aevam etti: Bir gece yarısı idi, Eve gittim, Şükriyeyi görmek istedim, Kabul etmedi, kızım beni karşıladı, dur a. beraber gidelim.. dedi. Be- | ayaklar, biraz çalışsan, işimizi ilerletir, da- ha fazla kazanırız. Hangisini aklın kesiyorsa yapalım. Ya ben hissemi sana satayım.. Ya sen bana sat.. Ya- hut da, ikimiz de çalışalım. O ara. Jak, bu, bir kantarlı savurdu. Kantarlı nedir? — Küfür, efendim.. Amma, öyle | bir küfür ki... Dayanamadım. — Arkadaş, kendine gel.. Ağzın- dan çikanı kulağın dumayor mu? dedim. Bü ayağa kalktı.. Masanın üzerindeki koca rakı şişesini kal - durınca alnımın şakağına yapıştır. dı.. Şişe kırıldı.. Kafam, gözüm, kan içinde kaldr. Davacıyım. Kadri oturdu. Necati ayağa kalk- ta — Hayır efendim, hayır. Hep - sini uyduruyor! diye söze başladı. Bunun niyeti, üç beş kuruş verip beni atlatmak, ortaklıktan ayrıl « mak., Kahveyi — yalnız İşletmek. | Allah bereket versin, oldukça iş yapıyor, geçinecek kadar para ka- zanıyoruz. Amma, bu aç gözlü... Hepsini kemdi kazanacak. Ben bu- 'a Trazı olmayınca, düşünmüş ta. şınmiş, beni bıçakla vürüp kör - | kutmayı kurmuş. Dün gece, — Şöyle bir iki tane içelim de konuşalım! diye beni meyhaneye davet etti. Moğer, bıçağını da hü- zırlamış.. Benim kalbimde fesat. hk, kötülük yok.. Aklıma gelir mi böyle şey... Birkaç tane içlik, Bu, tutturdu: — Sana yüz elli lira vereyim.. Ortaklıktan ayrılalım, — Ne münasebet? dedim, Dük. kân kapısı, Hak kapısı. Ben ne bekliyorsam — bu — dükkdandan bekliyerüm, —Bu. kadar — se - ne emek verdik, İyi kötü, kazan. dik da... — İki yüz vereyim.. dedi, — Olmaz, dedim. — İki yüz elli — Olmaz, dedim. — Artığ sen — haltediyorsun.. Ben seninle uğraşamam! dedi, Be- linden bir bıçak çekti, üzerime a. tıldı, Evelâllah, bileğime sağla - anıimdir amıma, silâha, bıçağa da hiç yüzüm yoktur. Korktum amma, can korkusu, beni kahraman yap. tı. Atılıp, elinden bıçağı alayım, dedim. Bakınız, elim, buradan bu- | raya kadar, bıçakla kesildi.. Kan Tevan içinde kaldım. Biraz daha | davranmasam, ciğergâühimı parça. Jayacak. Masanın üzerindeki şi - şeyi kapınca kafasına — vurdum. Onu yaraladım, kendimi kurtar. | dım. Yoksa, alimallah öldürecekti. Ben ondan davacıyım... Şahitlerden meyhaneci Abdi ça- arıldı. Abdi, iri yarı, eski kül hanbeyleri tipinin kırması, kül - hanbeyi tonile, jestlerle konuşan bir adam, Yemin ettirildikten son- ra, gördüğünü, bildiğini anlat . mağa başladı: — Ben olmasaydım, ikisi birbir- (Devamı 6 şacı sayfada) dodi. duvarlar budanasız (ek kira oda- sına geldi. — Bu kadar mı?, — Evet, bu kadar.. Hükim, Vedadın kestirme, baş- fan savma.. dedikleri gibi beylik ve hakikaten buştansavma cevap- lar verdiğini görüyordu, Bir sual daha sordu: — Kızınızı 18 yil aramadınız | veya beraberinizde bulundurmak istemediniz de niçin buna şimdi taraftar oldunuz?, Voedat, yanaklarında dağıttığı n- cı bir gülüşün arkasına sığınarak cevap verdi: — Bir zaman kaçırmayı düşüm- * meme sehep yoktu. Çünkü anmesi benim karımdı. — Sonra'ne oldu' | — Vedat dişlerini sıkıyordu. Bu- | I maltı içinde bir cümle söyledi: — Rica ederim sormayın. — Hakkınızda hüküm verecek olunlar bizletiz. Sormağa lüzum var söyleyini | söyledikden sanra harbin inkişafımı sö- | — İRR N EEİRE aşımubarrirler Ne Diyorlar? İKDAM B. Abidin Daver «Vişinin tultuğu yol banli buzünkü baş yazısında: «Fransanın, daha doğrusu Vişi - hü- kümetinin İngi Ş1 Mühverle işbirliği yapması, i Dir infial uyandırdı, Amerika, bu bür yük davada, Pranaayı da demokraşiler sephesinde farzediyor; onun Almanya ile hoğ geçinmek siyasetini, mağlüp ve muztlar bir vaziyetle bulunması dola- | yisiyle mâzur ve zaruri görüyordu. Fakat, Vişi hükümeti, işi autarak kendi güliplerinin yanında İngiltereye karşı cephe alınca ve İngiltereyi mağ- lüp etmek için Almanya ile İtalyaya yardıma başlayınca Amerika cya ben, iya Mihver> diye bağırmak mecburiye- | tinde kaklı, | baberelerden anlaşılıyor ki Amerika, Fransa ile her türlü münmse- beti kesecek, Fransız yaptığı yardım! t garp maıf temlekelerinin Amerika tarafından işe BAL ve dsze çdileceği Bibi tehdillerden Dle bahis var. Fakat yine Armerikan maltbuatı «Çörçil'in geçen seneki mü- | racaatinin muvaflak olması umurmiyel- Je beklenilmiyor.» diye Ümitsizlik izhar ediyorlar.» Demekte ve bilâhare şunları yaz- l maktadır: «Fransanın Süryedeki üslerini Mih- | ver kuvyotlerine açması, Türkiyenin menfaatlerine asla uygun değildir; Çün- | kü harbi cenup hudutlarınza — Kadar göÜürmekte ve muvasala — hatlarımızın keslmesini mucip olacak bir vaziyet ihdar etmektedir. CUMHURİYET B. Yünes Nadi — «Harp ekonomlds | ksimii buzünkü baş yazmanda Ki yıhı- | a doldurmasına üç ay küsur rün kal- muş olan yenj dünya harbinln daha me kadar süreceğini kimsenin bilmediğini düh çlde bekliyerek taktp etmekte ok | Gadumuzu beyan edecek: ğ B £ : mabiyelie — bazırlıklardan İbaret değildir. Modern harbin dudut- | slediği — bütün ted- teyessül edünüşür.: —derekte e ganlar yazmaktadır: «Avnapanın barp içinde ve dışında- ki hemen bütün memleketlerinde h- Üyaç maddelerinin — tevziatı için — bir takm iahditler kanınuş olduğunu bili- yoruz. Türkiyemiz bu hususta flat mü- rekabesi gibi halkın hukukunu korus yan tedbirlerden ileri geçenedi. Mev- | Cut eşyanın iştihlâki kayıtsız ve şart» sız devâın ediyor. Bu bahisle hürümet tedbir ittihazına lüzum görmedi. diye halkür da hiç tedbirsiz hareket etmesi lüzam gelmez. İçinde yaşadığımız dev- Fin demir Jeblebi çetinliği güz önünde Eski Darülfünun Müderris» lırıııdeıı Göz Doktoru Ziya 'ün Üniversitede kültür ve hıyır işlerine sarfedilmek üzere teberrü ettiği bir mil. yon liraya yakın paranın, bir talebe yurdu tesisi ve inşası yolunda kullanılması fikri ortaya atılmış bulunuyor. Bu teklifi yapan bir mes« lekdaş, bazı tanınmış zevatın da fikir ve mütalealarını al- dı. Bu meyanda Maarif Ve- kili Hasan Âli Yücel, İstan- bul Vali ve Belediye Reisi Doktor Lütfi Kırdar vardır. Herkesin üzerinde ittifakla durduğu hâdise şudur ki, ha- kikaten, İstanbula modern ve geniş bir talebe yurdu lâzım» ır. İstanbulda bir Üniversite ve bir çok yüksek mektep vardır. Bu —müesseselerde tahsil gören gençlerin sayısı binlercedir. Yine bu genç- lerden mühim bir kısmı, İs tanbulda bekâr hayatı yaşi- yan, Anadolunun muhtelif şehir ve kasabalarından gel- miş çocuklardır. Bu çocuklar, burada bekâr odalarında, pansiyonlarda sığınmış otu- ruyorlar. Hali vakti yerinde olmıyanlar ise, eski, harap medrese köşelerinde bin bir mahrumiyet içindedir. Bu çocukların yatıp kalka- cakları, yiyip içecekleri mun- | tazam bir talebe yurduna ne kadar muhtaç oldukları mey- dandadır. Sonra, bu gençle rin, ucuzca eğlenecekleri, o- Büyük ve medeni Avrupa memleketlerinde yüksek tah- sil gençliği için yurdlar, lo- tulularak berkesin istihlâkinde tasaf. Tufa dikkat etmesi kendiliğinden tak- dür olunabilen bir zararettir. Bâyletik: le, memleke! dendak| harp Ütediği ka- dar uzün sürsün, yatanımcada her za | mahn herkese yetecek daimi bir - stok | ;lırl'.* kendiliğinden tesssüs etmiş o- | ur, Harp esnamada dahi memleket ik- | tasadiyatının kuvvetli veziyeti, devlet hâznesinin kodrelini arttıran — başlıca | Amil olduğunu — söylemiye hacet — bile olmusa gerektir. Vatanımızan mevendi. yet ve istiklâlini muhafaza için alıman tedbirlerde maltyemizin tuhanımülü- e mocbur alduğu yükün çok ağır ola- cağnı ve onu bu vazifesinin — ilasında dalma müktedir ve muvaffak vaziyet- te tutmanın çüsilemize - terettüp eden mükaddes bir barç bulunduğunu — bir ün bile Unutnamağinde sat Hmandır. » YeNI SABAH | İ İ % İ î «Frunsızlar daba Osnanlı - İmpara- torluğu devrinde, Suriyeye - gözlerini dirmişlerdi. Burasını kendileri - için müstakbel bir müstemkeke addediyor- lar ve ona göre hazırlıkta bulumuyor- lardı, Umumi Harp bittiklen ve Os- manlı imparatorluğu yıkıldıktan sön- za, Fransizler Suriyeyi doğrudan doğ- ruya bir müstemleke ilân edemediler. Çünkü sulh mushedenümeleri Üzerin- de Vilson Prensinlerinin uzaktan uza- Üa da olsa Dir Yesiri kalmıştı. Gi emperyalist devletter bir «hilei şer'i- yer icat etiler; «manda» şeklini ileri sürdüler. Suriye — istiklâle namzet bir | ülke telâkkt olundü. Fakât tamamen | olgun bir bâle gelinciye kadar yüksek bir nezaret ve bir sevik ve idare altın- da tululmak için Mületler Cemiyeti tarafından Pransaya vedia olarak ve- rildi. Fransa da burada Milletler Ce- miyeti taraflndan verliniş hak ve sa- Jâhiyette hüküm sürüyordu. Şimdi Yesnaa Milletler. Comiyetine ait olan me ödare hakkını ona fade etmesi lâ- vıra gelir. Maselenin hukukçular mari- Tüyle yahut herhengi bir hukük mah- kanesinde hâlledilmdei iâzım gelse di vından başka türlü bir karar vezilme- »ine imkân almazdı. Berlin, japonya- | van mandası altında kalanı yerlene iti- voz edilmemesini mizal diye gösteri- vok Fransıların Süriye mandasını | hafazaya bakları olocağını iddaj e- Z l sulayoruz. Çünkü bu kadar Müthiş bir gP coRAYAN ederiçen — mosaleyi - sırf D oxuk ve gökil bakımından tetkik et- kantalar, lokaller, gazinolar, | türlü eğlence yerleri vardır. Bir talebe yurdu, bizim ka- naatimize göre, İstanbul içın lâzım değil, elzemdir. Bir | talebe yurdu. vücude mek, İstanbul için, Ftoryada gazino tesis etmekten daha elzemdir. Eğer, sayın Doktor Ziya Gün, imza ettiği senette servetinin bu yolda sartına merzuniyet ver'yorsa, Maarif Vekâleti, Üniversite İdaresi, Parti İstanbul Şubesi ve İs- tanbul Belediyeşi el ele ve- rip, tam bir müzaheretle ta- lebe yurdunu meydana getir- melidir. Talebe yurdu mese- lesi, İstanbulun eski mesele- luındıniıı Her — nedense, bütün hüsnüniyetlere, çalış- malara ve hattâ muhtelif za- manlardaki teşebbüslere rağ- men, bir talebe yurdu vücude getirmek mümkün olama- mıştır. Eğer, Ziya Gün'ün serveti ve yukarıda saydığımız ma- kamların müzaheret ve yar- dımiyle bu iş bu sefer hallo- hırsa, şehre ve memlekete çok büyük bir hizmet ifa e- dil olacaktır. e R. SABİT ——— — meam Açık iş ve memuriyetler Milli Müdafaa Vekâleti Fen ve Sanayi Umum Müdürlüğü 100 lira aylık ücretle SÜ yaşını geçmemiş bir elektrikçi aramakladır. 25 mâ. yısa Ladar müracaat olunmalıdır. Paşa bahçe şişe ve cam fabrikâar sına bir bobinci ve elektrikçi a- ranmaktadır. Ankarada Kuflağın Mamak gam maske fabrikâsma imtihanla tor » natılar aranmaktâdır. Ankarada Kızılay Cemiyeti mie basebe ve tahrirat 'şubelerine 90 ve 110 lira aylık ücretle Lise me- günu memurlar — aranmaktadır. Talip olanların birer istida ve ves sikalarile Kızılay Cemiyeti umus - mi merkezine müracaatları ica;