& ve Rodos.. hususi vaziyeti de lyet aldı. Hatırda kal- | haziran 940 İtâlya ile harbin başladı- Ş Bir kaç gün sonra da anya arasında ak iltekeye — İtal, da “e iştirak ettiği daha u- iltereye karşı İtalya- İlin etmesi başka başka g Yardı. Bundan evvelâ y ** başlıca Rodos mü- Vordu, İtalyanın Oniki t tutmağa pek ehem- Vi Hinin Adalar denizin. Rtçen gemicilere — yol 'N hatırlatarak bundan Meşhur adanın Akdeniz- hayı temsil edeceğini tlyanlar 15 hazirandan- ne kadar müşkülât finı gördüler. Evvelce barlak sözlerin yerine Müküt geldi. Çimkü On- İtalyadan uzaklığı yü- iya yardım temini ar- olmuştu. İngiliz do- tehdidi daha yakındı. İtalyanlar da askeri Ydana çıkıp çıkmaması Yerli ahliyi bir çok şart- tra tâbi tatmağa başla- unla beraber - İngiliz n 5 eylül 940 da bir- y ? hücumda bulunması- HÜ Mumamışlardır. Ondan Kiliz hava kuvvetlerinin def'atla taarruz ettik- Üniki adayı bu suretle inin içine — girmiş, Hh ylemektir. kâtınm ve Akdeniz- erin gu sön on ay- O8a coğrafya ve asker- verdiği ehemmi- ha artmaktadır. #'* İngilizlerin elindeki en Üslerin adlarını hatırlı- ; tın Rodos ile olan ki kısalığı - düşün- Nııı.ıyıuımn-ı— FN Kıbris arasındaki me- g'ildir. Portsait ile 150, VÜ gğ ile 200, Mersa Matruh n N. ile 385, Libya ile n Üİ ö Onki adayı hava kuv- KŞŞA pek elverişli birer üs | n ekle buradan etrafı | ı ğ Gibi vurabileceklerini | Hlardı. İngiltere ile mu- # Siriştikten sonra Hayfa Ph ek bomba atan İtal- y kııı Rodostan kalk- Va tal tarafının İ *eüiceye varılamadı. ÜÇ0 n küvvetli donan- farala, karşı açılan bir b Rodostan um- iyı temin edememiş- *n'? bilhassa son on beş iki adayı o kadar be- ki Rodosta tatbiki- görünüşü iade edil- h lisaların ona göre ya- h * karar vermişlerdi. Ha- | İİndiki Rodosu da gören- h umumi manzara- Yeni hususiyet hemen ktadır. Adada eski &i hatırlatan bir çok bi- Vardı. Hattâ bunların Pencerelerinde türlü K SLROMAN: 130 en de Seveceksin ! Yazan : ETEM İZZET BENİCE Stnin yaşaman ve bize bilhassa alâkadar olu- N yatun için de istanbula | h* düşman çizmesi altın- | Yaz l istiyorum. Tabii siz | bep gel daha yakından ta- | Usatnı buluyorsumuz. H N._l—i koymuş oldu- ı Mi kocan teni'ke karşı- ._“hıımıî anbula gön- Wıı tereddüt göstermez, (ıîk" eğer mümkün e- , “İmazsa bir teneke ka “Yağı getiz, Tahmin e- Ük ç Oralarda vardir. — ve aç #dur. Burada yağdan G y Sekiliyor — Hem yok, a VHğin karışığı. Kepa- habacığım mektubun *Üt gunları yazıyor: Akdenizde en mühim üslerin Rodos ile olan ya- kınlığı göz önüne getiri- lince, Oniki Adanın bu- günukü ehemmiyeti daha iyi anlaşılıyor.. türlü armalar da kalmıştı. 1522 den 1912 ye kadar devam eden Türk idaresi devrinde Redosta eskiden kalmış asarı atikanım mümkün olduğu kadar muhafaza edildiği Avrupalı tetkik erbabınca da ka- bul edilmiş bir hakikattir. Rodosda gerek bir zamanlar e- satirdeki mabudlara tapan sahip- lerini, gerek sonradan hiristiyan- ların eline geçerek kaldığı uzun devrini hatırlatan eserler vardı. Türklerin adalara sahip bulun- duğu zaman ise az değildir. Bu - tiharla Rodos o zamanın da hu- susiyetlerini almıştır. Hulâsa her tarafı tarihin bir devrini hatırlatan Rodos dünya- nn bu harp senelerinde de Ada- lar denizinin bir tarafından ken- dince bir hayat geçiriyor. Akdeniz meselelerinde her vakit kendisin- den bahsettirmiş olan Rodos bun- dan sonra da unutulmiyacak. | HALK ÜTUNU. BAA İat A venları şikâyetler, temenni- , ler ve müşküller Bir genç her nevi iş arıyor. 25 yaşında elektrik ve her nevi iş- derden anlar müstalt bir genç kanaat- Kkâr bir ücretle iş aramaktadır. Muh- terem iş sahiplerinin Jütfen — Cibalide İnhisarlar Matbaasında mürettip Bay Samiye müracastları rica olunur. p arıyorum Örtameklep — mezanu genç bir. ka- zım. Yaşım 20, daktilo bilirim. Malt vaziyetimin dartığından — dolayı çalış- mak mecburiyetindeylin, — Yazıhano veya herhangi bir müptsesede müna- stp bir iş acıyorum, Teliplerin - Son TTolgrafla Muallâ rumuzünü mürnon- atları. İş hayatına yeni karışımak isteyen genç bir kız Yazısı düzgün, biraz daktilo bilen ve ortaokulun 8 inci sınıfına kadar okü- muş 17 yaşında bir kızım: Allevi va- ziyetim dolayısiyle hayatımı, istikba- limi kendim çalışarak lemin etmek raeeburiyetinde — bulunduğumdan — iş sahasına atılmak — Gtiyorum, Bana iş yermek süretiyle hem himayeye muh- taç bir kıza en büyük bir yardımda bulunacak ve hem de onün istikbalini | hazırlıyocak - olan yazıhane, hususl Taücasese ve emsali iş yerler| sahiple- rinin Son Telgraf Halk Sütunu Se- mahat ismine müracaatlarını diler ve kendilerine şimdiden en derin minnet, Şükran hisleriyle teşekkürü bir borg bilirim. İş arıyor Lise som tınıfa geçtim. Vaz tatilinde vaziyetimle mütenasip bir İş yapmak arzusundayım. Ücretin az olmasında beis yoktur. Bilhassa kâfplik gibi ya- a işleriyle alâkadar vazileleri - tercih ederim. Fakni başka türlü işler de o- Tabilir. «Son — Telgraf KS T vumuzuna mektupla müracaat.> arayan bir genç On sekiz yaşındayım. Bu sene İslan- Bul Erkek Lisesinin onuncu — sınıfını pe kİyi edrece ile ikmal ettim. Hesa- bum küvvetlidi-. Orta bir ücretle tah- Bilimle mütenasip çalışacak bir yer a- ramaktayım. İş sahiplerinin lütfen (Çalışkan) rumuzuna müracaat etme- Bi rica olunur, Gelen iş verme mektupları Bayan N, D: <İstanbuldanı — Ba- yyan Meral «İstanbuldan> — Bayan S. K. <Lüleburgaazdan> — Mektuplarınız vardır. «Nihattan da uzun zamandır mektap alamadım. Çocuğun nere- | de kaldığımı, me yaptığını bilmi- miyorum. Acaba Beikis üldükten ve Güneş malül kaldıktan senra kendisini ye'se kaplırıp bir şey mi oldu, yoksa yaralı mı?. Alacağınız | haberi herhalde bana bildiriniz.. Biçarenin bedbahtlığını görününe getirdikçe yüreğim sızlıyor — ve yeisten âdeta kendimi kaybediye- rum. Bir taraftan düşman karşı- sında ezilir ve çırpınırken, — bir taraftan da çoluk çocuğumun feci bir şekilde ölümü haberini almak herhalde en taşyürekli kimseleri | bile harkedecek, çileden çıkara- cak küyvetli bir sebeptir. Hele © Güneş, o Güneş beni bir kat daha ihliyarlattı. Böyle masum Ü- lara karşı kaderin gösterdiği aCi Tatil yok! Kadklarr da'mülüü müde | faa hizmetinde vazile ver- mek üzere faaliyete geçen «Yardım Sevenler Cemiyeti» nin İstanbulda bir şubesi açıl- ması üzerine, Halkevleri de ."üula'ı'ın bir takım işler al- . Gazetelerin yazdığına gö- re, Halkevleri, bu yıl, yaz tatili yapmıyacaktır. İsabet, Zaten, biz, Halkevlerinin hiç bir zaman yaz tatili yapma- maları - taraftarıyız. Halkev- lerinin esas talimatnamesi çok zengin ve dolgundur. E- ğer, her Halkevinde, mevcut 9 şube, kurulurken göz önün- de tutulan esaslara göre faa- liyet gösterse, cemiyetin kül- tür kalkınması muhakkak ki bugünkünden çok daha fazla hızla devam eder. Yaz ayları tatil aylarıdır. Mektepler tatildir. Halkevle- bir çok yerlerde maa- rif ordusu elemanları tarafın- dan ayakta - tutulur. Bilfarz İstanbulda, muallim ve tale- | be çoktur. Yüksek tahsil genç- liği vardır. Binaenaleyh bu kütle, mek- teplerin tatil olduğu yaz ayla- rında, Halkevlerinde daha çok çalışmak imkân ve fırsa- tını bulabilirler. Halkevlerin- de tatil hiç yapmamak lâzım- dır. BÜRHAN CEVAT İstanbul Parti âza- ları kazalarda tet- kik yapacak İstanbul Vilâyeti Parti İdare Heyeti âzaları karalarda tetkik ve teftişler yapacaklardır. Kazalar- daki Parti, Halkevi ve Halkodası teşkilâtları gözden geçirilecek ve teşkilâttan daha iyi randıman a. Tinabilmesi için lâziım gelen ted. birle rahnacaktır, Arı Sokması —is Su günlerde arı sokması Arız oldu. Eh, mevaimidir, fakat arıla- vi da şöyle bir tanıyalım. Arıların yalmz Gişileri ile hiznetçi dişi denilen arılarda iğne vardır. Er- keklerinde iğne bulunmadığından bunlar sokmazlar, demek ki bun- dardan korkülmaz. Arıların bu iğnesi ve bu lğne- iğnenin yarsına kadar olan uç ta- ralı destere dişi gbi olduğundan, hayvanın bu iğne ile açmış oldu- Ba yarada iğnesi sokulur, — kalır. Arı, iğneyi batırdıktan sonra kaçı mak isler. Lükin hayvanın aza- zik kuvvetli batırdığı iğneyi çıka- p cekmesine imkâa venmez. İğ- yi batırdığı yerde - buakmıya «ebur kalır. Kalır amma, az son- 4 da kendisi ölür. yüz hakikaten insanların müvaze- neli bir dimağ tarafından idare edilmediğini gösteriyor ve.. yine iasanı kendisini sevk ve idare e- den meçhul kuvvetlere karşı is- için serrı ne benim ka- ne de keşmekeşin önüne geçebilir. Bu Altın kol saatini o çalmış amma, küpelerle yüzüklerden haberi yok! ——İZ Yazan: HÜSEYİN BEHÇET —| —— benim | | ezelden ebede doğru gelen ve gi- | den öyle azim bir keşmekeş ki, | galiba bizi halkeden kuvvet bile buna bir nizam ve inzıbat vere- miyor.» Komiser babacığımın bu mektubu bir taraftan benim hususi plânla- ramı tatbik fırsatını bana verirken bir taraflan da içli içli düşünme- me sebeu oldu, Hakikaten bir bü- yük mesele sarşısınday 7. Ne olu- yeruz?, Harp felâketi her yüreğe yalnız endişe vermekle kalmıyor, bir izmihlâl işaret ve ıztırabını da arada geliriyor, Duyduğu haber- lerin bepsi doğru. Düşman kuv- vetleri Musul önlerinde. Bu taraf- ftan Şam kapılarında denecek ka- a ! —MAHKEMELERDE : | “Hırsız onsaydı, fare- ler onardı! ,, derler Yirymi yirmi iki yaşlarında ka. dar görümen, saz benizli, sakin bir gençti. Gözlerini bir noktaya dik- miş dalgın düşünüyor, sağ elinin | baş, şehadet ve orta parmakla- | rını yeni terlemiş gibi duran bi yıkları üzerinde gezdiriyordu. Jandarmanın: — Haydi bakalım! — demesile, | birdenbire uykudan uyandırılmiş gibi silkindi. — Giriyor muyuz? Haydi! dedi Mahkeme salonuna girdi. Yanında, davacı olarak, genç bir kadın yer aldı. Hâkim, genç kadına sordu : — Neleriniz çalındı ve nasıl oldu? Anlatın bakalım, — Geçen hafta pazartesi ge - cesi, komşularla beraber sinema- ya gittik. Evde kimse yoktu.. Sa- at on bir buçuğa doğru eve dön. dük. Anahtarla kapıyı açacağız.. Kapı içerden sürmeli.. Açılmıyor. Benim bir kainbiraderim vardır. Ekseriya saat on ikide gelir. Onu bu gece biraz erken geldi, kapıyı | sürmeleyip yattı zannettik. Ka « pıyı çaldık.. Seslendik.. Cevap yok. Karşımızda polis fbrahim efen- di oturur.. Onun kapısını çaldık.. Meseleyi anlattık. Adamcağız yat- mak üzere imiş. Pijamaslle çıktı. Tabancasımı ve elektrik fenerini aldı. Pencereye bir merdiven da- yadık. Pencereden içeri girdi. Ka pıyı açtı. Evin içerisini karmaka- Yışık bulduk. Halılar toplamış, her taraf karıştırılmıştı. Önce göze görünür eksik yoktu. Komodinin gözünü çektim. Orada bir altın kol saatim, küpelerim, yüzüklerim | vardı; hiç biri yok. Mutfağa in- | dik. Bahçe kapısı açıktı. Demek, biz geldiğimiz zaman, — topladığı halıları götürmeğe fırsat bulama. dan kaçmış. Tabii zabıtaya haber verdik. Hırsızı ararlarken, birkaç | gece sonra, Aksarayda bir vak'a olmuş.. Bekçiler, bir evin pencere. sinden bir adanmın girdiğini gör- | müşler. Evin etrafını birkaç bek- | çi ile birkaç polis sarmış. Anah . tarla mı maymundukla mi, kapıyı açmak istemişler. Bakmışlar ki, kapı arkasından sürmeli... O a- ralık da, evin arka tarafındaki du- vardan birisi atlamış; yakalamış- lar.. Buymuş... Aynen bizim evde olduğu gibi kapı arkadan sürmeli | olduğu için, şüphelenmişler.. Bi. | leğinde de, altın bir kadın saati | görmüşler.. Bize haber verdiler. Saat bizim saat.. Fakat küpele . | rimle yüzükler meydanda yok. Bizim bildiğimiz bundan ibaret... Hâkim, maznuna döndü; İ — Ne diyeceksin, Hamdi? Doğ- rTu mu bunlar? — Evet efendim.. Doğru... Yal nız, küpelerle yüzükleri ben çal. madım, Eve arka taraftaki pence. reden girdim. Sakak kapısını içe. riden sürmeledim. Halıları, bakır takımlarını topladım. sokak ka - pısı anahtarla kurcalanınca, hep. dar bize yakın. Şark ordusu da bozgun halinde. Şamın içinde tek zabit kalmadı gibi birşey, En neş- eli ve bitkin xabitler bile ümitle- rini kaybetmiş hale düştüler. Bu vüziyetler karşısında Arapların hali de çok şayanı dikkat, İhanet gün geçtikçe coşuyor, kabarıyor, bir sel delgası gibi yürümüze çar- piyor. Çarşıda, pazarda bir çok Arapların memur ve zabit kadın. larına şımarık bir ton içinde lâ- kırdı attikları görülüyor ve.. mu- | hakkak ki, bir kendilerine | kalacağımızı ve aralarında pay e- dileceğimizi ihsas diyorlar, Allah kendilerine bu fırsatı verecek mi bilmiyorum, fakat, Allah ellerine düşürmesin. , Nihat eniştem de haki rak edilecek vaziyette. disinden bugüne kadar tek satır almadık, ne oldu. acaha?, Herhalde kendisine bi rmektup yazmak yerinde olacakt. Hele biçare ablacığımı ve.. Gü- meşi dailma bir kâbus fecaatile ha- tırlıyor ve onların ölümü, malüli- .hırsızlık ettirmesin.. Dünyada bu. ı ne yerleştirirken: sini bıraktım.. Yalnız bir altön kol saati alıp arka taraftan kaçtım. Yüzük ve küpelerden — baberim yok.. Birkaç gece sonra, Aksaray. da yine bir eve girdim. Hiç birşey almağa vakit kalmadan kapı kur- calanınca arka tarasftan atldım.. yakaldılar. Şahitir çağırıldı. Şahitler, iki mahalle bekçisi ile üç polis me - muruydu. Hamdinin nasıl yaka. Tandığını anlattılar. Maznunun s&bıka kayıtları o - kundu., Müteaddit hırsızlıklardan muhtelif müddetlerle hapse mah- küm olduğu anlaşılıyordu. lâklm: — Oğlum Hamdi ;dedi, senin ıslahı nefsetmeğe hiç niyetin yok müu? Bak, bu kaçıncı? — Efendim.. Bir kere sabıkalan- dım. Nerede iş bulup da nerede çalışayım? Bu işin çıkar iş olma. dığını biliyorum. Çünkü, ne za. man, nereden ne çaldımsa yaka- landım. «Hırsız onsaydı fareler o- nardı!» derler, Hırsızlıkla insanın geçinemiyeceğini iyi biliyorum. Fakât, ne yapayım? Ne iş tuta « yım? Hamdinin suçu, gerek kendi ifa. edsi, gerek şahitlerin şehadetle - Tile sabit görlüdü. Sabıkası da göz önünde tutularak bir sene iki ay hapsine karar verildi. Hamdi, gayet müteessir görü - nüyordu.. Kendi kendine söyle . niyordu: Allah düşmanımı şaşırtıp da nun kadar fena şey yok. Bu temennisi samimi gibi görü- nüyordu. Mahkemedeki sampiler arasın - dan, şişmanca, yaşlıca birisi Ham, diye yaklaştı: Evlât, dedi. al şu iki lirayı.. Sana adresimi de vereyim. Arada sırada, başın dara geldikçe bana mektup yaz, Az çok, sana yardım.! da bulunurum. Hapisten — çıktıktan sonra da dükkânıma gel Ben, Tahmiste kuru yemişçiyim.. Sana bir tabla, eamekân filân birşey uydururuz. Veresiye de fıstık, fındık, badem veririm. Salar, namusunla, yüzü- nün akile geçinirsin. Haydi ars- lanımt. Hamdi, iki gümüş İlrayı cebi. — Allah senden razı olsun bey- baba!, Diye dua, sena ediyordu. İki gözünün pmarında biriken iki damla yaş, yanaklarından sü. zülerek yakasına damladı. İyi kalpli kuru yemişçi: — Haydi, arslanım.: Ağlama.. Al | şu kartı.. Adresim — üzerindedir. Başın sıkışırsa, bana, babana mek- tup yazar gibi mektup yaz. Her gey geçtiği gibi, bu da geçer ya. bul., diyordu. H. BEHÇET yeti gözümün önünden gelip ge- çerken bunaltı terleri döküyorum. Salihin kaygısızlığı, benim ken- di başımın derdine düşmem Nİ- hadı da, Güneşi de bana ihmal et- türdi. İnşallah inşallah, Osmancığa da mektup yazar, Güneşten iyi ha. berler alırım. Bütün bu darmadağınıklığımı u- muyorum ki Salihten ayrılmak gi- derecek ve başım rahata varacak. FACİA FACIA ÜZERINE Bahtımdan yıldığım kadar ta- biatteki muvazene buhranından a yıldım. İhtiyar komiserin şikâ- yeti meğer ne kadar haklı imiş. Yeryüzünde ve imsanlar arasında adalet arıyor, haksızlıktan şikâyet ediyoruz, Asıl haksızlık, asıl ada- letsizlik mubakkak ki bize meçkul olan ve, bizi sevk ve idare eden kuvvette, Ne bozuk, me garip bir kuvvetin bilmediğimiz, görmedi- imiz, tanımad iyiz ki, bir miz bile yok. Şikâyet ve. istida- Tarımızıi ÇArkası Veri Başmuharrirler Ne Diyorlar? İKDAM B. Abidin Daver «Avrupanın Gar binde> isimli bugünkü — baş yazısında barbin Avrupanın Garbine sirayet e- decek gibi göründüğünü — söyliyerek Cebelüttarık'ın zaptı ve müdafaası etrafında cereyan edecek olan bu mü- cudelede Fransa, İspanya ve Porteki- Zin zollerinin ne - olabileceğini tahlil etmekte ve bilâbare şunları yüazmak- tadır: «Alman orduları İspanyadan — geçe- Tek Cebelüttarık üslerine doğru yü- rürken Portekizin nasıl bir yol tula- cağını tayin güçtür, İngiltere, Porte- kizin müsüadesini temin edebilire Britanya — adalarındaki — ordusundan bir kısmını buraya çıkarmak suretiyle büyük mikyasta bir yan mevzil tula- rak Cebelüttarık'ı tâ buradan itibarem anüdafaaya çalışmak istiyebilir. Hulisa Avrupanın Garbinde de İş birdenbire kızışmıya başlamıştır; ta- kat, Avrupanın Şarkındaki hâdiselerin de bambaşka - bir şekil alabileceğini Bgösteren emareler de belirmiye bap- lamıştır.> CUMHURİYET B. Yunus Nadi <Tobruk» isimli bu- günkü baş yazısında Libyanın Mısıra yakın sahillerindeki bu kalenin bu harbin devamlı şühret mevkilerindem biri olmuya namzet göründüğünü söye liyerek «Maceşal Graziani ordularının Lib- yadan çıkarılışından sonra bu defa Al- man kuvvetleri İtalyanları 'da bera- berlerine alarak tekrar Misır taprak- iri kudüdün . geldikleri zaman çöl barpleri mütehassısı General Vavel'in aldığı mukabil tcdbirlerden biri Tob- Tuğu kendi elinde tutmak oldu. Müp- terek MWihver kuvvetleri Tobruğu gü- ya muhasara — ederek geçtiler, Fakaj denizden dananma ile ve ana kuvvet- derle temas halinde bulunan Tobruk mahsur değildir. Alman — İtalyan kuvvetlerine gö re tecrid edilmiş — vaziyette bulunan Tobruk İngiliz ordusuna nisbetle düş- man gerilerini tehdide memur biz mevkidir, Nitekim oradaki İngiliz kuv- vetleri şimdiye kadar müterakim hu- ruç hareketler yaparak etraftaki Mil- ver kuvvetlerile savaştılar ve onlar- dan esirler aldılar, Tobruğun görece- B vazifa şimdiye kadar yaptığı teali- yelleri zaman zaman tekrarlıyarak &- sirler almaktan çok ileridir. — Tebruk Müsar hudüdünda cereyan edecek yemi harpte Üngiliz ordusunnu düşman ar- kasına düşen bir cephesidir, ve bizlen tarihi dediğimiz asıl ebemmmiyeti de buradadır.» demekte ve bilâhare sunları ilâve etmektedir: *Müdafaa için asıl ideal iş Tobru- #a katfl meydan muharebesi — zama- mada düşmanın gerilerini tehdit ede- cek ve onu arkadan vuracak kadar kuvvetli tutmaktan ibarettir.> YENİ SABAH “B. Hüsyin Cahit Yalçın €Türk pe- Ktikası> isimli bugünkü — Başmakale- sinde buhran başladığındanberi Türk palitikasının bazı eenebi memleketler- de anlaşılamamış olduğunu ve en hüs- BÜ niyet sahibi kimseleria bile yan- Taş bir telökkiye kapılmış bulundukla- | mütalen ve tenkidlere mâni değil. dir.> demekte ve bilâhare şunları yaz- maktadır. <Harp Akdenize intikal ettiği halde Türkiye müttefikleri yanında harbe iştirak elmemişse anlıyamaz. alnYız fikir. - hürriyeti ne olduğunu takdir. edemiyen kaynaklarıdır ki ça tabil ve TMhazalara halz olmadıkları ya atfedebilirler.> B. Zekeriye Sertel «Herkesin — gözü sında İngiltere de dahil olmak üzere herkesin gözünün Amerikada olduğu- gu, Amerikanın yardımının müessir Süretle ne vakit başlıyacağının — her- kez tarafından — sorulduğunu söylüye- reyi mağlâp olmaktan kurtarmak için elinden geleni yapmaktan, hatlâ Al- manya ile karbi güze almaktan çe- kinmiyor, Pakat şunu uyutmamalıdır ki, Amerikan yardımı en kesif haddini ancak 1542 senesinde bulacaktır. O- mun iç'e bu yıl da demokrasilerin bü- yük müyküllerle - çarpışacakdarı yıle dıra söktedir. D KAi )a Eski zamanlarda Bahar gezintileri Dün Bahar Bayramı - idi. Mayısın biri hakiki baharın başlangıcıdır. Hidirellez de yakın.. Bahar Bayramında, insanın arzusu, çayırlı, çi- menli, ağaçlı, çiçekli, açık, fe- rah, rahat bir su kenarına se- reserpe oturup yemek, içmek- tir. Vaktiyle, bu bahar safa- ları, Kâğıthanede, Çırpıcıda, Köksuda, Bentlerde yapılır- dı. Yere hasırlar serilir, kır- mızı toprak testilerle soğuk sular taşınır, kuzu dolması, siş kebabı, helva, marul, zey- tinyağlı yoğurtlu bakla vesa- ire yenirdi. Yere hasır serip oturmanın bir güzel hususiyeti, keyfi, zevki vardı. Yalnız, bağdaş kurup oturmasını bilmek lâ- zımdı. Yeni nesil, bağdaş ku- rup pek oturamaz. Şimdi, bu kırlık yerlerde, hasır serecek kahveler, gazi- nolar pek kalmadı, gibi.. Ne- reye gitseniz, bir asri (!) ga- zino olmak hevesine kapıldı- ğını görüyorsunuz. Önünüze, kirli, kırık, ayakları oynıyan, tahta bir masa getiriyorlar. Altınıza bir eski, yağlı hasır iskemle koyuyorlar. Burada oturmıya mecbursunuz. Bu küçücük, alçak hasır, demir veya tahta iskemleler ne ka- dar rahatsızdır. Yere seril- miş bir hasırın üstü, onun zevki, demir iskemlede bulu- nur mu?. Vaktiyle, Baharda böyle yerlerde kuzu yemiye gidildi mi, aie efradının bütün esba- bi istirahati — düşünülürdü. yemekten sonra, hasırların üstünde uzanılıp yatılırdı. Çocuklar, gençler için salın- caklar kurulurdu. Bir taraf- tan da, semaver fokur fokur kaynar, taze çay demlenirdi. Yemekten sonra, bir fasıl u- yumak, yahut tâbiri diğeriyle kestirmek usuldendi. Bu uy- ku, açık havada, serin, gölge- li ağaçlar altında, çiçek ko- kularını, taze toprak koku- larını teneffüs ederek uyu- mak, çok sıhhi bir şeydir. Herşey gibi, bütün eski iti- yatlar, zevkler, an'ane ve gö- renekler de değişti. Artık, bu haller, alaturkalık, bayağılık addediliyor. Halbuki, eski insanlar, mu- hakkak 17 zevk ve rahatları- mı daha iy: biliyorlar, daha iyi eğleniyorlarmış! R. SABİT Lüleburgazda b r katil idam edildi Lüleburgaz 1 (Hususi) — Ka- zamızda Mahmut isminde bir yo. ğurtçuyu taamı ten suçlu Reşadiy mahallesindi Kodıköy sahil pai- kında ayakta bek- leşenler! — *Kadıköyümüzün en — gürel bir yori olan iskele civurındaki peyderpey ağaçlandınip çiçek. Tendirilerek bir park haline konan zaha bilhassa bu mevsimde büyük Tağbet — görmektledir. - Akşamları yöüzlerce kİşi, çoluk, çocuk buraya gelerek denizin — karşısında te- miz hava almaktadır. Fakat rağ- bete kargı sıralar pek az. öldü- Bundan halkın ekseriyeti ayakta lmaktadır, Halbuki sira konacak yer pek çoklur. Kadıköy Kayma- kamlığının buraya — yeniden mik- tarı kâfi sıra koyarak hâlkı ayak- ta durmaktarı — kartarinasına de Tâletinizi rice ederim.> SON TELGRAF — Bu çok hak- h ve mâkul dileği Kadıköy Kav- makâamı B. Kemal Ziyanın ehem- miyetle nezarı dikkatine koruz.