ZZ ZV a 2İgrat Tarafı.. Yazan: ALİ KEMAL SUNMAN Vrupa kıt'asının büyük — bir 1 Alman işgali altına girmiş imuyor. Bundan sonra harbin #receği safhalarda Yugoslav: m mevkii ve tesiri ne olacağı vakit için zihinleri kurcala- dladır. Ce abu etmek Kâzım gasine in coğrafi ve askeri vaziyeti sini çok düşündürmeğe mec- ediyor. Daha harp çıkmadan sene evvel Yugeslavyanın Al- aya ile münasebatı başka bir kaya girmiş bulunuyordu, Yür şavyanın her vakit istihsalâ n en çok kısmını Almanyaya takta olması gilgide iki tarafı Wi meselelerde birbirine yak- ardı deniyordu. Harp çıktı ç : Belgradın vaziyeti daha dik- i celbeder oldu. Bundan sourası | de olacağı gibi. üçbir ordu kolay kolay Yu - | lav askerile döğüşemiyecektir. ida ittilak var. Onum için mem-! *tini müdafaa edecek olan Yu- lav ordusunu hiçe sayarak 0- 4 gelişigüzel istilâ edebilmek VY işlerden değil. Hal ve key- *tin haşa giden ve gitmiyen la- darmi dikkatle takip ederek kayese yürütebilen İngiliz as- Ve siyasi muharrirlerinin Soslavya bahsinde varmış ol- Harı meticeler şöyle görünü - — Yugaslaylara karşı muha -« *Yi göze almak kolay olmıya- fır; 2.. Mükemmel Yugoslav Keri bugünkü harp vesaitinin Zükemmelini ister; 3— Geçen Pteki vaziyeti ile bugünkü a- Bda şu büyük fark var: Skiden Sırbistan dağlık bir di. Orayı istilâ etmek arazinin Ykülâtı yüzünden de zordu. Fa- Sırbistan sonra büyüdü. Bu- Ki Stan imparatorluğun! - kısmı teşkil etmektedir; — Zaristan harbe girmese bile 0- arazisiğden geçmek suretile tan orduları Yugoslavyayı da Lit edebilir; 5— Geçen harpte vistan istilâya uğradı. 914 de » çıktığı zaman Sırplar Avus- 'a - Macaristan imparatorlu- Hn kuvyeti karşısında bütün kavemetlerine rağmen niha - gekilmeğe mecbur kalını Yat kuvvetlerini Belgradın ce- undan alarak garba götürmüş- Ve Avusturyalıları atmağa mu- fak . Fakat bu m katti, Avusturya kuvvetleri ye- n toplanarak Sırpları Drina- Mağlüp etmişlerdi. Belgrat a- ış, Sırp kuvvetleri şarka alık Ü. Avusturya - Macaristan er- İti böylelikle galip gelmişler- (6 Fakat Sırp asi £h şmıı“.'l kııı.ıliı; hei Ha Te , —ı'ı_::“ı kuvvet kem- | toplamış, mukabil hücumla- Teçmiştir. Öyle ki Avusturya> tartık bu muharebelerden bik- | Asanmışlardı. Arazi | İların Tehinde idi. Avusturya> fn pek azı bu muharebeler “kurtulabilmiştir. Sırplar bu Ve mağlübiyet içinde bir Ke- İti temin etmişlerdir; — O HN Avusturya - Macaristan 0T- İTma kumanda eden General 'Srek muvaflak ol: li SEBROMAN: 72 a | ':Iî'ünııir. Z b Tazımı, U sana söylemiş ol- | irden aki [ıaı SA Zani bir çoy gel Buraya k Bayır, C 1 Ya nereye?, * Sökakta açi | Tuhaf şeyi lt Ç Tubaf aorma, ne yapabilir. eklı mej “Taklı meraklı " ; sordu: a ne konuştuksa hepsini Mit anlattm, en sontinda'da. hin e? olmadı, olacağı da yok. at deli n n * | ya geçerek bir ordu vücude ge- | tagiliz müttetiklerile beraber tek- ,Sen de Se &zan : ETEMİ İZZET Miınud-dı&ı ken şöyle bir de nasihat etmiş: Bir daba Sırbistamı tamamile istilâ etmek isterseniz buna evvelâ Bel- gral iarafından başlayınız. Kes - tirmesi budur. 8— 915 da Sırbistan istilâ edilmiş oldu: Bu harekete Belgrat taralından girişilmişti. İstilâya şimalden, Al- manlar başlamıştı; 8— Fakat © sıralarda Bulgar Kralı Ferdinand da Almanlarla beraber harbe gir- miş bulunuyordu. Alman - Avüş- turya - Macaristan kıtaatı şimal- den, Bulgar kuvvetleri de cenup- | tan Sırbistana taarruz ediyorlar- | dı, Sırbistan © zaman büyle mağ- lüp edildi. 10 Bu büyük misali | ise hiç unutmanınlı. Vatanları is- tilâya uğrıyan Sırplar Arnavut- | luk dağlarını aşarak kafile kafile | Adriyatik sahiline indiler. Korfu- tirdiler, Sırplar e zaman Fransız, rar harbe bu sureile hazırlanmış- lardır. Netice 918 de müttefikle- rin galebesidir. Eski vekayi bugünkü harp mu- ammasında ilerisi için bazı tah - miylerin yürütülebilmesine — yel | gösterse gerek. O zaman mağlüp Avusturya ördüsunun — yukarıda ismi geçen kumandanının tavsi - ü Almanyanın da ha- fırında kalmış elacak. Fakat her | yey istendiği ve beklendiği gibi çıkabilseydi.. HALK— Iş Ve İşçi Arıyanlar, şikâyetler, temenni- ler ve müşküller BİR GENÇ İŞ ARIYOR Lise mezunu ve Ticaret Mektebinde okumuş tahsil - verebilir, namuslu bir bir genç müemeselerde, bürolarda — İş tan, Divanyolu, İstanbulda iki ta- ,','._gg 'yoğlundan, Tephaneclen, Galata- Bay Yuva Matba- 1. Mahlepe, Beyoğlun üşkülpesani: Haliç Pe- Mi Bayân V lgriniz vardır. Her veceksin / BENİCE ! dedim. ılııcnııliıl söyledim! dedili #a y Uzun | Gücümüze giden nokta Beyaz peynir meselesi de, Bir çok meseleler gibi, günün mevzuudur. Bir kaç gün var ki, bakkallarda beyaz peynir yoktur. Bulamıyorsunuz. Bel. ki, onlar haklıdır. Çünkü, buz- haneden beyaz peynir çıkar. mıyorlarmış. Türkiyede, beyaz peynir bulunamaması kadar dünya- da şayanı hayret hiç bir hâdi- se yoktur. Fiat Mürakabe Ko- | misyonu, şu beyaz peynir işi- ni bir türlü halledememiştir. Bu da, ayrıca şayanı hay- rettir. Evvelâ, kilosuna 50, sonra 88 kuruş narlı kondu. Fakat, | İstanbul halkı, beyaz peyni- rin hem de kötüsünü 60 kuru- şa almakta berdevamdı. Fa- | kat, ona da razı idik. Niha- yet, bütün bütün, peynir, e- vet, şu bildiğinü nir ortadan çekildi, gitti.. Halbuki, şu dakikada, him bilir, Türkiyede ne kadar çok | beyaz peynir vardır?. — İşie, insanın gücüne giden nokta, bu ya?, BÜRHAN CEVAT Eyüp Halkevinde kurslar açılıyor Eyüp Halkevinde — resim, afiş, mulaj ve her nevi tabelâcılik kurs- ları açılacaktır, Bu kurslara devam etmek isti- yenler nihayet 10 marta kadar Ev kâtibine müraca: kayıtlarını yaptırabileceklerdir. suna birer çorba kaşığı we balı bir fincana keyup bunu da ateşe tutarak eritmeli ve karştırıp acak mcak içmelidir. Roğaz ağrısına karşı bir bardak guya bir kaç yaprak adaçayı ka. fap kaynatmalı, Süzerek içine bi- ver çay kaşığı bal ve sirke ilâve e- derek, bununla gargsra etmelidir. Sigora içmekler boğazda bi alan gıcık için de her sabah aç Karnına bir. komposto kaşığı bal almalı ve üstüne scâk #i içmeli- dir. Sinir yorgunluğuna karaı, vila- minlerin boluğu olduğu iÇin uy- ' üya da yardım eder. Kar z ve çatlakları — karmı bala farılmış bir bezi yaranın ü- :lrıı.:l sürmeli, Hem sızısı hafifler, n yara iyileşir. » 5 —D)'Jmm karşı Gi ve onu ka- raştırarak- yapılacak. bulamaç ha- Mmurunu temiz ve gazlı berle sara- Tak tatbik etmeli. Sabah, akşam akacağı ';:'ı u? Kadın olsun, erkek olsun hiç bir kimse düştinerek, muhake- me ederek sevmez. ; — Bunlar akılsıcların tesellisi Naciye, a Dedim, ibaz etti: — Kendinini bu mavtğa alıştır. | mâ ve intudırma, Dulma atdanır- gın, dalmia kaybedersi Aşk ne He olursa olsun sağlam bün- ıı:::e: :ı;llını karaktere daya- van bir şamra felevvuk edemez. — Fakat, aşkın en kudretli ira- kudretli şuurlara la- BaraSmru — İnan ki öyyle sandıklarında daladırlar. —. Yapma canım!, — Ciddi söylüyorum. Adma aşk, gevgi, kara savda mederse de bun- hepsi süs ve hevestir. Ben itadesilede hastalıklıdır. n bir adam âşık ola- le değil. aşk bis- aşk birden baş, | ve kendisini aşkm. kıskıvraklığı | sevdin!. | | hinoğlu hinlere! dedi ve sergüzeş- MAHKEMELER E!: Müstahaktıir tavuğa, geldi girdi kavuğa “O günden beri, artık, tütüncü | camekânında gazete | okumıya tövbe ettim...,, 3_—_.Evazan: HÜSEYİN BEHÇET :ı: Şöyle, biraz aşinalığımız vardı.. de, eli çenesinde,'düşünceli otururkon gördüm. | — Merhaba dayı! dedim.. Ne var ne yok?.. — Ne olacak? dedi. Bütçe altüst oldu... — Sebep? dedim. — Senin anlıyacağın, çarpıldık... dedi. Şaka yolunda. Cinlere mi? dedim. Cinlere değil, hinlere.. Hemn de tini anlatmağa başladı: — Allah belâsını versin, benim bir pis vardır.. — Tütüncü dükkünlarının önünde asılı gazete | gördümmü, okumadan geçemem. | Herkesin bir ileti vardır ya.. Be. nim illetim de bul.. Bu merak sade — bende değil, birçok kimselerde de var., Gazete ekânldı in önüne & de nasıl kalabı toplanır, hepimize malüm... Divanyolunda yürüyordum. Bir tütüncü, bütün gazetelerden birer tane asmış. Önünde de, hemen on beş yirmi kişi toplanmış.. Hatta, ellerile ötesini berisini çevimerek gazetelerin iç sahifelerindeki ha - | vadis devamlarını bile okuyorlar. Ben de dürdüm. Gazetelere göz gezdirmeğe başladım, Benimki, ha- mi üç kuruştan, beş kuruştan ka- çınmak değil.. Ayrıca gazete de a- hrım amma, işte, dedim ya, illet, | bu... Evet, ben de meraklı tütüncülerin câj satan yeya eteler ön garet meğe başladım. Yanımda da, on sekiz yirmi yaşlar — arasında üç fane kıyafetsiz genç vardı. Gaze « telere öyle merak ve alâkayla ba- kıyorlardı ki. Arada sırada, gaze- telerden birindeki bir havadi tererek: — Yuvuu., Yay anasını!.. diye de, mühimsediklerini anlatıyorlardı. Öyle tplerdi ki, gazet'yle bu kar dar yakından alâkalarını yadır » gamamak mümkün değildi.. Kala- balık gitlikçe artıyordu. Bizde hanl möğlüm ya, üç kişi bir araya gelip bir yere baktı mı, iki dakika sonra, orada üç yüz kişi toplanır. Dükkâ- zan önündeki kalabalığ geliyor, oraya kakıl Kalabalık © hale gelmişti ki, tü - tüncüden birşey alacak olanlar, kalabalığı yarıp - geçemiyorlardı. Bir'aralık, tütüncü: letti.. Kalabalığı narasından çık - mak için davrandım. O üç kıyafet. siz gencin arasında sıkıştım. — Yahu.. Şöyle biraz durun da geçelim.. dödim. Sıyrıldım. Refika, bir bilezik ısmarlamıştı.. Kapalı çarşıya, bileriği almağa git-| den hükmünü Hiç ir iradesi ve muhakemesi İle üşık olamaz . Bence biç öyle defil. Açk his. sin cüşişidir. Ve.. aşk biden başlar biden hükmünü sürer kiç bir in- san iradesi ve muhakemesile âşık | olamaz. Uzun uzun düşünülüp te seçilen ve üzerinde âşk olünmya karar verilem hiç bir tip yaki kasan hiç heklemediği bir « bir erkeği veya bir kadını görüp, | birdenbire ondan hoşlanır, birden. bire ona karşı kanı'an kaynadığını duyar ve birdenbire âşk denilen kuvvet bükmünü sürmeğe başlar | Bu öyle bir şeydir ki, insan âşık! olduğunun farkına bile varamaz içinde buluverir. Naciye büyle söyleyince hen de: © halde doktoru da sen büyle Dedim ve kahkaha le güldüm. Kızı biraz kızardı. Fakat, o | da benimle alay etmenin kolayını buldu. — Halil Necip de benim anlattı. * | faydası yok.. Refikaya, seksi tim. Zaten kuyumcu ile konuş - müştum. Seksen liraya —pazarlık | ettikti.. Elimi cebime attım.. Para yok.. O cebime, bu cebime., Ne ge- . On lira da ayrıca benim pa- ram vardı.. O da beraber.. Senin an- | hyacağın, doksan lira uşmuşe.. — | 'abi gözüm ehir uşağıyız.. Şöyle bir | © Önünç getirdim. Başka bir ye madım. Bunu olsa ol. | sa, bü külhaniler aşırmışlardır; de- dim... doğru polise... Hâlü kayfiyeti anlattım. Göster- mlerden de, bir tanesini . Zâten, bir tanesin mak kâfi.. . Ertesi gün, ü yakaladılar. Meğer, ayni günde, iyle tü de gazete oku- parasını diyeceğim?, Para, karının parası.. | Malüm ya, karı pârası da pek tat- lıdır. Senin binlerce tiran gitse me. | bir lirası | Ba; İster Üzikçe yaklaşığımı ve Karadenizin kar istemez, anletacaksın,.. Neyse e - fendim, eve gittik.. Karıya; çarpil- dığımızı anlattık Ne dese beğenir - siniz? Müstahaktır tavuğa, — geldi girdi kovuğa! dedi. Şimdi seksen Hirayı öde de aklın başına gelsin'. — Ne yapalım, bir iştir başı ü Öderim karıcığım dedim. Aydanaya taksite bağladık. Şimdi, bilezik parası ödeyeceğiz O gündenberi artık, tövbe ettim. 'Tütüncü camekânında gazete oku. mak mı? Allah göstermesin... Va- purda, tramvayda bile, gözüm ya- nımdakinin elindeki gazeteye kay- Sa, aklım başıma geliyor.. Başımı çeviriyorum.. Gazete okuyacak - sam çeyreği bastırıp alıyorum.. O- kuyorum. Diğer taraftan yankesicileyi de mahkemeye verdiler. Üçü de mev. | kuf... Şimdi, şurada davaya baki - lacak,, Gel-de Allah aşkına dinle.. | Yaz... Karşıdan, sıfır numara, üç kül- bani geliyordu. Elleri kelepçe * | liydi. Biz aşinat: | — İşte! Dedi. Bunlar.. Allah aş- kına biraz bekle de, şu bizim da . vayı dinle.. Yaz... Zaten, kendileri de itiraf ediyorlar, Ediyorlar am . meu, paralar bulunamadı. Bir gün- de 'de, bu kadar parayı nasıl yemiş bitirmiş köftehal Mahküm ©- lacaklari yüzde yüz.. Fakat, gel görkü, mahkümiyetlerinin bana Yayı, tıkır tıkır ödeyeceğiz... Bizim giden on lira da cabası... Ne ya * parsın? «Başa gelen çekilir» der - ler.. Biz de, başımıza geldi, çeke. ğiz.,. Hakikaten, bizimkinin de- diği gibi: «Müstahaktır tavuğa.. Geldi gir- di kovuğal» H. BEHÇET iKum fasiledi biri, — ©O senin telâkkine göre belki zır delisolarak seviyor. Fakat o aşk mükabele görmüş olsaydı sen de zır deli mi olacaktın? Naciyenin bü sunli belki yerin- de bir sualdi. — Mukabele görmediğine göre demek ki deli değilim! Dedim, Oda: — Zaten benim de hayret etti- iim şey bu ya, Çok soğuk kanlısın. Halil Necibin bütün ısrarı karşı- sında kaya gibi duruyorsun. Dedi ve. sözlerine bir nokta i- lüve etti: — Ancak öğrenmek istediğim ve hakikaten merak ettiğim bir nokta var. Halil Necip hiç beğen- mediğin bir deli kamlı mı, yani sana nefret verecek, asla hoşuna git- miyecek bir erkek tipi mi, yoksa onun hareket farzını prensip İli- barile uygur€uz bulduğuniçin mi böyle yapıyorsun? 3 —SUN TELGRAF — BAŞMUHARRİRLER NE DİYORLAR? : İKDAM B. Abidin Daver bugünkü baş yazı- sında Bulgaristanın Almanyaya kucak #çan — polllikasının — Sovyet Rusyayı memnun etmediğinin nihayet anlaşıl- diğimı söyliyerek ezcümle çöyle de- mektedir: <«Bu hürbe karışmamıya karar - ver- Tİş görünen Sovyetler Dirliği, bu kas | rarına rTağmen, kendi emniyet —ml larının ea mühimmini teşkil eden Bo- Hazlar minlakasına - Almanyanın git pılarına doğru yürüdüğünü görmekte- dir. Moskova, elbette buna memnun ve razı olarcazdı. Bu memnüniyetsiz- liğini vert bir lisanla — izhar etmişlir. Bugünlük bu noktaya bir mlm — koy- makla iktifa edelim.> TASVİRİ EFKÂR «Balkanlarda vaziyet tavazzun — ey- lemiştirr — başlıklı ve «Tasviri — Bikür imaalı başmakalede, Bulgarldanın Al- manlar tarafından işgal altına alınmış olmasının Balkan vaziyelini yeniden karığtırdığı fakat bu işgalina ayni za- mmanda vaziyetle vuzul husule - getir- mek gibi bir faydası olduğunun da ka- bili inkâr bulunmadığı — kaydedilerek | göyle denilmektedir: «Bu işgalin bir faydası olmuştur, ki | © da arltık Balkan devletlerinin, lehte de, aleyhte de olsa tereddâtten, göy- de olacaktı, böyle olacaktır düşüncesin- den k Z Arlıik Yugoslaya dü, Bulgaristan iş- galinden —sonra kendisinin bundan soncü takip elmesi z gelen yolu #sağı yukarı kat'iyetle anlamıştır. Zira zavallı Yunanişlar için de bu işgaldea €ç geç Çıkalilecek — ükibetler tavazzub | eylemiş gibidir.r CUMHURİYET | B. Yufus Nadi de bugünkü bemaka- | desinde ayni mevzua temas etmekie ve Moskovanan Alman aekerlerini, mem- i güya Balkanlarda sulhun mü- çin Kabul ettiğini söyliyen , sört, öbjektif bir gö- beyan eyi Bulgar Tüşte tenkid eylediğini ten sonra; Sovyet cevabınin Bülgarla- fanda — meşrolunup — olunmuyacağının merakla bel ini, çüfkü bu ceva- bin Filof hükümeti için bir ithainna- ae mahiye'tini balz bulundu dederek yazısını şöyle bit «dlaamafih Moskovadan hem Tadyo ie, hetn ajanala cevabinin Bul Bına ve yayıl yiz, ve Rus cevabının Belgradda pek iyi tesirler bırakacağını da — şüphesiz sayurız. Eğer mihver devletleri Balkanlar yeni harbi nihayet bu Balkanlar cep- VAKIT B. Asım Üs eSovyetler nihayet bak- layi ağrından çıkardı» serlevhalı - bu- günkü yazısında Sovyetlerin Bulgaris- fana olan ihtarımın hakikâtle Alman- yaya müteveccib bulunduğunu söyle- dikten sonra: «Şüphesiz Almanlar Bulgaristanı iş- Bal etmekle Balkanlarda siratejik bir m>mevki aklılar. Fukat diğer taraftan Sövyel Ru (© n itimadını - kaybetti- ler, Bu vaziyek Balkan hâdiselerinin bundan soaraki inkişafları Nzerine te- sir edecektir.. demektedir. VATAN .. Bu hal, Halice şenlik geti- v ai tenhalaşan B, Anmet Emin Yalmıan «Bulgarlara 've Almanlara soğuk bir duş> Ialmli bu- günkü büş yazısında ayni mevzua te- at ötmekle ve Moakavadan akseden Akazın; pek zamanııda ve pok yerinde yapılmış Olduğunu ve ayal zamanda, Söyyet Rusyanını / Balkanlarda sulhun Taulafazası için ne kadar taraflar bu- Tanduğunu artaya koyduğunu — tebarüz ettirerek: *Bu vaziyet —Karşısında — Almanya- mın Balkanlarda füli bir mütarekeye doğru Kitmeyi tercih etmesi hâlâ ime Knsız sayılamaz. Demektedir. YENİ SABAH B, Hüseyin Cohit Yalçın :Sovyetler Birliği ve Bulgeristans delmli bugünkü lesinde Almanların Balkanla- #arKmIya başlamalarındanbe- 5 MART 1941 ©CELL MENRTBİT) Kağıthane safası tekrar başlıyor Gazeteler, Haliç sahillerin« de oturan - İstanbullular için müjde yerine geçecek bir ha- vadis veydiler. Dideler ruşen: Haliç Vapurları İdaresi Deniz yolları İdaresine, yani dola. yısiyle, Münakalât Vekâleti işleri arasına giriyor. Hakikaten, Haliçte seyrü- seferi temin etmek te, bir mü- nakale işi değil midi Denizyolları İşletmesi, Ha- liç vapurlarına elkoyduktan sonra, bu tonton vapurların hali gözümün önüne geüyor.. Şimdi, bakımsız, hurda, gör- — düğünüz bu minimini gemi- ler, birer küçük yat manzara ve şeklini almış! Güzel, gıcır, gıcır. boyanıyor; - süsleniyor, püsleniyor; kendisine çekidü- | zen veriyor. Artık, Sovat, Ülev vapuru- na değil, daha çok Halicin şık, zarif vapurlarına binmek istiyorsunuz. Bu hal, bu değişikliğin, İs- tanbul halkının Halice daha sık sık seyahat etmesine se- bep oluyor, Kâğıthane rağbet görüyor, eskisi gibi, yazın, Pazar ve Cuma günleri, Köp- rüden kalkan Haliç vapurları tıklım tıklım doluyor. * Şimdi, zor idare eden Haliç vapurla« rı, o zaman, müşteriyi koya« cak yer bulamıyor, herkes. se- petini, börek tepsisini sırtla. yıp, soluğu Haliç vapur iskes lesinde alıyor. Eyüp otobüsleri büyük bir matem içine giriyor. Kereste- cilerde, boyuna yine geliyor, müşteri bekliyorlar. Haliç sandalları, kayıkları, işsizlik- ten, kendilerine başka iskele arıyorlar. Haliç vapurları müstahdemini, iskele memur” ları, çımacılar bugünkü boy- düdükleri, daha te- miz, daha tok bir sesle haykı- rıyor. Vapurlar, Halicin sularını, daha kuvvetle yararak, etra- fa dalgalar savurarak ilerli yorlar. Bütün merakibi bah- riye, yol veriyor, iki tarafa çe- kiliyor. Vapurlar, yalnız - telvin, tezyin, değil, ayni zamanda, tamir de ediliyor. Köprüden hareket ettiniz mi, bir de balkıyorsunuz, Gazi Köprüsünün altındasınız. Az sonra, Eyüp ve Kâğıthane.. riyor. Gittikçe bu sahiller, yavaş yavaş kalaba- hıklşıyor, boş evler tutuluyor, kâfi gelmiyor, apartımanlar inşa olunuyor. Haliçte oturmak, artık, bü- yük bir mazhariyet oluyor. Bütün İstanbul halkı, Halice taşınıyor. Yazın, sayfiyeye Kâğıthaneye gidiliyor. Kâğıt- hane deresi sahillerinde kü- çük villâlar inşa ediliyor, mo- dern gazinolar, tenis kortları yapılıyor. Bu rağbeti gören Belediye, Kâğıthanedeki ha. rap derhal, modern birer gazino haline sokuyor, » Ti, Sövyeller Birüğinin ük deta olarak | Taksim gazinosu da sinek av- muahazekâr bir sesinin işitildiğini rsây- h’ol'ı liyenek şöyle dernektedir. Velhasıl, Haliç, güzelleşi- eklbekovanın şimdiye Kadar gösler- n CĞi iabir ve tebaniilün e Takme | yün pirlaleşiyoru R. SABİT genliğin de bir naddi olmak tabit idi. R Rusyanın yaratlığı bir İslâv memleke- | aamaramramammenı / — ame ti olan Bulyaristanın kendisini Alman kucağına alması ve Balkanlarda — bir yangın çıkarmak teşebbüsüne âlet ol Şaast | Sövyötler Birliği tarafından a- lenen kabul ve terviç edilebilir bir ha- reket Geğildi. - Moskovanın bu. dersce Mikayt davranacağını ve vülün Ruz ma- zisini inkâr edeceğini düşünmek çok fazla olurdu. Son Bülgar damlası bar- | dağı taşırmıştır. Maamafih, Sovyetler Birliğinin güse terdiği bu muahazekâr muamelenin Al- | man — Rus münasebeCerini ihiâi e- | deceğine ve Moskovanın —Sit bir mü- dühalesine derhal meydan — vereceğine zehip olmak bir hata teşkil eder. Mos- kovanın oevabi. Söyyetler Birliğinin beseldiği hissiyat hakkında sadece bir dan ibarettir. Bunun —amcll netfcsleri diplomasi ve askerlik sahasında kene dilerini gösterebilmek için daha fazla inkişaflara İhtiyaç vardır> TAN «Sovyetlerin a ihtarız isimli — başmakalesinde B. Zekeriya Sertel, Moskovada neşrolunan tebliğ- den, Sovyet Rusyanın hartin Balkan- dara ve bilhasta Bulgaristana — siraye- tinden memnun olmadığının anlaşıldı- Hini kaydederek, yine bu tebliğin, Ale manya “ile Sövyet Rusya — arasında Banlkanlara ait bir anlaşmanın meveyt olmadığını coyduğur