31 Ağustos 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5

31 Ağustos 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

I İstanbulun lğ nden I züm Bayramını erede Yapalım? Sermt Semt Bayram Yapalım, Fakat Eğer Üzüm Bayramı Yapılacaksa, Eyüble Bakırköy Arasın- daki Geniş Yazan: Üsman Cemal KAYGILI | _q“?mı—nıe gazeteler. tıpkı İz- * taraflarında olduğu gibi bu ibulda da bir Üzüm bayra- Yapı icağından ve bu bayram ,ım İstanbul bağlarında iyi d Eiştirenlere ” mükâfatlar & Hilacağından bahsediyorlar - Aayi amma bu bayram acaba İse lun ne tarafında yapılacak ':ı'ı t Yapılmalıdır? & Akta, iki gün önce Gebzede de (._ğum bayramı yapıldı, fakat * a, İslanbul başkadır. A- N:'“Jnl,n.dı, bayram acaba ne- hç Yapılacaktır? İstanbulda bağ İzüm m Yaç € değildir ki, şimdi şehrin bir %hr'&llan bağ ve üzüm diyarı *khmiin. Meselâ Kadıköy, Göz- n Erenköy, Çamlıca tarafla- İ bir hayli bağlar olduğu gibi, q:k'ık zsten eskidenberi şehri- aa ©O namlı üzüm mıntakala - b %nçm. Soan zamanlarda, Rum- tındaki moşhur bağla baş- | ç bu merak bu, bir iki yıl için- | Oğozın diğer taraflarına da e TEYli sirayet etmiştir. Hattâ | kı—' Baykozla Akbaba' arasında | ş.,'" aç yeni bağ vardır. I ktra Mecidiyeköyü, Zincirli - .Fu taraflarında da şimdi küçük- | ö Yüklü bir takım bağlar göze| ayaMaktadır. Koca İstanbulun a- hi? büyük, en sık, en revaçta Nîıı ise sekir, On yıldır Eyüb yşTındaki Şifahavuzu, Münze- X Ppçular taraflarından başlı - | Bağlık Sahada Bo Yapalım WT Zaten İstanbullular her pazar günü üzüm bayramı yapıyorlar a | | yarak bir yandan Ramis kışlası ar-| gün Anadolu kıyılarında.. Sonra, | | untakaları yalnız bir iki * kalarından Küçükköyo ve bir yan- — bir gün de İstanbulun en büyük, dan da Maltepe yolile tâ Bakırkö- ye ve Halkalıya kadar, hem de yanyana denecek bir şekilde da- yanmaktadır. Şu halde İstanbu « lun en büyük, en geniş, en kala - balık bağ ve üzüm mıntakası, bir ucu Eyüb sırtlarından garba doğ- ru Küçükköye, öbür ucu da yine ay kırköye dayanan ucsuz, bucaksız saha demektir. di bu yıl İstanbulda da ya- pılacağı gazetelerde yazılmış olan (Üzüm bayramı) acaba bu mınla- kalardan ve bağlık yerlerden han- gisinde yapılmalıdır? Bize kalırsa İstanbulda yapıla- cak olan üzüm bayramı veya şen- liği ayrı ayrı günlerde- ve setnt yapılmalıdır. Meselâ bir gün Kadı- köy taraflarında, bir gün Yakacık- ta, bir gün Boğazın Rumeli, bir Otelcilik Mektebi 120 ve 90 Lira Aylık Ücretle Talebe Alan Bu Mekteb Me- zunlarına Her yerde İş Hazır Lozandaki o telciler mektebi "'_K'Mc ötelcilik çok müte - hay ÜiT Burada, ötelcilik yap - | İiç Btiyenler, husust bir mek- | ş%üvım ve diploma —almıya M ltdurlar. Her parası olan bir | ık:v:y işletemez, — işletmesine Üğide olunmaz | gç Sedeki otelcilik mekteble- | l,_wi:'d Lüsernde, birisi de | K Mdadır ve en büyüğü de bu- | q:'!k'.eb. şehrin haricinde ve İşş , bir bahçenin ortasındadır. & Honforlu bir otelden farksız- ehf kek, 20 kız talebesi vardır. talebeler mektebde yatar & ta“"ır; kızlar, sabahları gelir- İ *ksamları evlerine giderler. L,'_, müddeti 10 aydır ve iki $ *Ye aygılmıştır. (Ayrıca bir A, ŞEmek pişirme kursur var- Bi Cat bu. ihtiyaridir | | ci devrede beş İisan, mu - a. sulü ve otelciliğe aid Öğretilir. ( hizmetleri talimleri yapı - | hır. Talebe, bir masanın önüne o- turur; gelen müşterilerle (bun - lar da talebedir) konuşur, oda - ları pazarlık eder, fişleri doldu - rur, odalarını göstetir, Diğer kısımda nazariyat vardır: Bir otel nasıl tesis edilir, bir ötelin elektrik, su ve teshin tesi satı nasıl yaptırılır, bunları da renirler, Otekilerin coğrafya, steno ve daktiloluğu bilmesi de şarttır, Mektebin yemek ve oturma sa- lonları büyük ve muntazamdır. Hizmet edenler de hep talebeden ibarettir. Sıra ile müşteri ve gar- son olurlar. Hocalarının nezare - tinde biribirlerine hizmet ederler. Mekteb ücreti, leyliler için ay- da 120, nehariler için de 90 Türk lirasıdır. Bunda yemeleri, içme- leri de dahildir. Talebi çoğu İngiliz ve Almandır. Bu mek! den diploma alanlar en büyük o- tellerde yüksek aylıkla iş bulur- lar, i sırtlardan cenuba doğru Ba- | en geniş üzüm ve bağ diyarı olan | Eyüble Küçükköy veya Bakırköy bağları arasındaki en münasib bir sahadı Fakat bir mevsimde bu kadar mintakada birden bayram ve şen- lik yapılabilir mi? Şu halde, bü - tün bü mıntakalardan birinde ya- pılacak bir günlük bayram ve şen- liğin gününü, bunu yapacak t kam tayin ededursun, halk şimdi üzüm mevsiminde bütün bu say- dığım yerlerdeki bağların hep - esinde de Pazar günleri, ayrı ayrı bayram ve şenliklerini yapmak - tadırlar. Geçen pazar, öğleden sonra, ara- ba ile, kırdan Veliefendi yarış ye- ribe giderken baktım, kadın er « kek, çoluk çocuk yirmi, otuz gişi olmuşlar, yanlarına bir sürü kap kacak almışlar, üstelik en arkada- ki arabanın yan tarafına da kasap- tan yeni alınmış, koskoca bir dağ- hç koyununu, öylece olduğu gibi yatırmışlar, şarkılar söyliyerek Bakırköy taraflarındaki — bağlara doğru, keyif içinde yollanıyorlar- | d Bir aralık, önümüzde giden bu | üç arabadaki sesleri güzel — genç kızlar, bugünün moda olan şarkı- | larından birini bitirdikten sonra yaşlı kadınlarla yaşlı erkekler hep | bir ağızdan, tam otuz, otuz beş yıl- k kantolardan şu kantoyu tuttur- | masınlar mı Bağa indim üzüm yok, | El yarında gözüm yok, | — Ben yarimle darıldım | — Barışmıya yüzüm yok! | — Bunlar gülüşe, kırışa, kantonun | son misramhi söyler söylemek içim- | den: derine karşı yalnız dargın değil, son detece kızgin olan Almanya ile Rusya böyle birbirlerile barı - tıp sarmaş dolaş olduktan sonra, * dargin olduğunuz sevkililerinizle olmasın? Ayni katileyi gece, dönüşte yine gördüm. Fakat bu defa son araba- da bütün bir koyun yerine bir kü- fe üzüm yatıyordu. BUNLARI BİLİ- OR MUSUNUZ * Malezyada Duriyo denilen bir ağaç vardır. Bu ağacın — çok tatlı ve lezzetli bir meyvası var - dır. Fakat burnu tıkamadan yeni- lemez. Kokusu o kadar fenadır. * Hindistanın bazı yerlerinde selâm verirken biribirlerinin sa- kalını çekmek âdettü, Sakalı ö mıyanlar, burunlarının uçlarını tutar, çekerler, *& Hindistan nehirlerinde bir cins balık vardır: Ağzından — su fışkırır. Suyun üzerinde uçan bir böcek gördü mü hemesn ağzından su fışkırır, böceği slatır, suya dü- şürür, ve yutar, — Adam siz de, dedim. birbirs | barışmıya. sizin neden — yüzünüz | İMAMIN BİLGİSİ — İhtiyar kadının birinin oğlu her gün: p — Amneciğim! Seni sırtıma alıp hacca götürsem yine hakkını Ö- diyemem!. Dermiş. Nihayet bir gün anne - sini sırtlar, hacca götürmek üzere yola çıkar. Biraz sonra tesadüf et- | köy imamı der ki: — Ayol, anneni böyle sırtlayıp hacca götüreceğine evlendir, da- ha çok hayır duasını alırsın.! — Amrnıma tuhaf söylüyorsun, ho- cam! Bunun evlenecek bâli var mı?, Yaşlı kadın söze karışır: — Susol oğul! Sen imam efen- di kadar mu bilirsin? DELİ BERBER Adamın biri tıraş olmak - için bir berber dükkânına girmiş. Me- iğer berber deli imiş, Berber, adamın başını ulatıp tıraş edeceği zaman ismini sor - muş. O da söylemiş. Berber, us- tura ile adamın kafasını çizmiye başlamış. Müşterinin aklı başıne dan gitmiş, bir bardak su istemiş, Berber, suyu getirmek için git - tiği zaman aynaya bakmış. Ber - berin ustura ile başına ismini yaz- mıya çalıştığını görmüş, peşkiri attığı gibi dükkândan dışari im | lamış. | Berber, arkasından bakarak kendi kendine söylenmiş: Bereket versin, çabuk dav- randın. Biraz daha duraydın çe - neni tıraş ederken boğazına «car nn cehenneme!.> ibaresini ya- zacaktım!, İngiliz Kadınları Harbin Önüne Geçmiye Çalışıyorlar İngilterede kadınlar tarafından kurulan, kudınlar tarafından ida- re edilen bir çok hayır müessese- leri vardır..Son günlerde dünya- nin vahim bir akıbete doğru git- tiğini — gören bu kadınlar Lon- drada büyük bir toplantı yapmış- lardır. Orada harbin önüne geç- mek için çareler düşünen kadın- lar, neticede Alman kadınlarını teşebbüse davet etmeğe karar ver- CIEEM | Norma Şerer Pariste Yıldız, Mari Antuanetin | Hayranıdır Norma Şirer hâlâ eskisi gibi genç, hâlâ eskisi gibi güzel.. Norma Şerer, altı senedenberi Amerikadan ayrılmzmıştır. Son idefa Avrupaya, kocası İrving Tal- bergle beraber gelmişti. Bugün yalnızdır. Pakat, evvel- 5— SON TELGRAF —3 AĞUSTOS 1939 Körler Umumi harb kurbanları arasın- | da birçok kolsuz, ayaksız kimseler olduğu gibi mahrum binlerce, yüz binlerce kör vardır. Her millet, bu gibilerin haya- fını temine çalışmıştır. Fakat mü teveffa Yugoslavya Kralı Alek - sandrın yaptığını yapamamdştır. Bu yüksek ruhlu kralın fikri cid- den şayanı takdir ve orijinaldi 'Kral Aleksandı, körlere mahsus bir köy tesis etmiştir. Bu köy şim- di bir kasaba hâlini almıştır. Bu lsöyün hikâyesi şudur: Ön beş sene evvel, Kral Alek- sandr, Noviza civarında büyük bir arazi satın aldı. Bunu «körler kö- yü» ne tahsis etti. Buraya veni - lecek ismi intihabında tereddüde düşüldü. Nihayet (Vernik) de- nildi. Vetermik, cenubi Sırbistan- da bir dağın ismidir. Burada bir çok muharebeler vukua gelmiştir. Hükümet, bu veni köyde ikamet edecek körlerin her birine küçük bir ev yaptırdı. Evlerin bahçesi, bağı, tarlası var. Ayrıca bir çift öküz, bir çift inek, yarım düzine AananaRAMARAMARARARARAMANAM zariftir. (Mari Antuanet) filmini çevir- diği Versayı ziyaret etmek istiyor. — Her zaman Triyanonu ta - hayyül ediyorum. Kraliçenin pek sevdiği o bahçeler bir an gözümün önünden gitmiyor... Diyor. Norma Şirer Mari An- tüanetin mirasıdır. Onu temsil et- mezden evvel hayatına aid eser- leri okumuştur. Kraliçenin, Madam Elizabete yazdığı o meşhür mektubu tama- mile ezberden oküyabilir. rerden bahsoderken şöyle diyor: «İlk evvel Tüileri sarayını, son- ra Konsiyeryöri hapishanesini, son ra Triyanonu ziyaret etti. Dün, Tri- yananda dostlarile yemek yedik- ten sonra kalktı, Kraliçe Mari Antuanetin dolaştığı yerlerde gez- di. Derin derin düşünüyordu. kinden daha güzel, daha gık ve- mişlerdir. İngiliz kadınları bu karar üzeri- rbin fecaatini musavver ola- | oldukları bir kaç anyaya, Al- dermek ça - relerini de bulmuşlar ve dünya sulhünü temin için ellerinden ge- | leni yaptıklarına kani olarak ra- hat vicdanla kendi yuvalarına, i- dare etlikleri hayır müesseseleri- 'ne dönmüşlerdir. Faydalı Bilgiler: Sebze Soyarken Ellerin kirlenmemesi için en iyi çare lâstik veya eski deri eldiven kullanmaktır. Bu bu- lunmadığı — takdirde ellerin güzelliğini muhafaza etmek yine kabildir. Sebzeleri eyık- ladıktan, — kabuklarını soy - duktan sonra elleri güzelce yıkamalı ve müsavi miktarda Timon suyu ile gliserini ka - rıştırmalı, işice oğuşturmalı. Kuruduktan sonra yumuşak bir bezle silmeli. HASTALARIN ÇAMAŞIR- LARININ DEZENFEKTESİ çamaşırlarını, yatak çarşaflarını şu suretle dezenfekte eder ve yıkarsınız: 10 Etro ilik su ve sabunlu su içerisine yarım bardak Krezil dökünüz ve bir çay fincanı soda ilâve ediniz. Çamaşırla- rı, çarşafları içerisine koya - rak on saat kadar - bırakınız. Sonra bir kazana atarak kay- nâtınız, MİKALAR NASIL TEMİZLENİR? Salamandıra sobalarının ö- nündeki mikalar, yani şeffaf levhalar sirkeye veya alkole batırılmış bir paçavra ile si- linirse ayna gibi parlar, TANNENBERG Şimali Prusyadaki Bu Kü çük Köyün Etrafında 26 Ağustosta Alman ve Rus Orduları Arasın- da Ağustosta Rusların Hindenburg 'Tanenborg kahramanı - ünvanı verilen Hindenburg, mütekald bir generaldi. Umumt harb ilân olae- ! duğu gün Hanoverde bulunuyor- du. Erkânıharbiye reisi Moltke- den, 8 inci ordu kumandanlığına tayin olunduğuna dalr bir telgraf aldı: «Erkânıharbiye reisliğine de Ludendorf tayin olunmuştur. Ha- reket için kendisini bekleyiniz..» Hindenburg, yeniden vazifeye çağırdldığı İçin çok memnundi Goblenç istasyonunda büyük bi sabırsızlıkla bekliyordu. Bir 1o - komotife bağlı iki vagondan mü- rekkeb bir tren geldi. Vagondan uzun boylu, kır saçlı bir zabit in- di, Hindenburgu selâmladi: — General Ludendorf... Em « rinizi bekliyorum General!, İki asker, birbirlerinin ellerini | hararetle sıktılar ve vagona gir- diler. Büyük Bir Meydan Muharebesi Başladı ve 30 Mağlübiyetile Neticelendi İşte Hindenburgla Ludendorf ilk defa böyle karşılaştılar, tanış- tılar, Her ikisi de birbirinin liya- katını, değerini bilyordu. Lüden- dorf çok yüksek br erkânıharb 2a- biti, Hindenburg da misli üz bu- lunur bir tâbiyeci idi. Vagonda, harkayı önlerine kay- dular. Vaziyeti tetkike başladı - lar. Renenkafın bulunan bir Rus ordusu, şimaldan şarki Prusyaya girmişti, General Samsunofun kumuandasında bulu- nan bir başka ordu da şarktan i- derliyordu. Bu orduların birleş - melerine mâni olmak, ilk evvel Samsunof ordusunu ezmek, son- ra da Renenkaf ordusunu mah - I vetmek lâzımdi. (Devoms 7 inci sayfada) Parisli bir meslekdaş, Norma Şi-| kumandasında Diyarı Bu kasabanın Sakinleri Tam Bir Saadet içinde Yaşıyorlar keçi, bir o kadar koyun, tavuk, ördek, kaz verdi. Tarlayı sürmek için asri aletleri de unutmadı, Biz de mekteb açıldı Fakat bu kâfi değildi. Körlerin kendi kendilerine bahçelerini bağlarını tanzim etmelerinin, tar lalarını sürmelerinin, hayvanla rından istifade — edebilmelerinin imkânı yoktu, Yugoslavyanın genç kralr Kral; düşündü, buna da bir ça- re buldu: Körlere, köylü kızların- dan birer zevce bulmak... Vükelâ, Sırb kızlarının körlerle evlenmek istemiyeceğini ler. Fakat yanılmışlardı. Çünkü, Kralın davetine yüzlerce, binler- ce Sırb kızı icabet etti. Bunlarda aranılan şey sıhhat ve sedakat b di. Cihazları, Kral tarafından ya - pildı. Düğünleri de aynt günde ie- ra odildi. Bu yüzlerce genç ve gü- zel kızların davul, zurna ile kör- ler köyüne gittiklerini görenler hem takdir. ediyorlar, hem de düşünüyorlardı: — Acaba bu kızlar, hiç görme- dikleri tanımadıkları adamlarla geçinebilecekler mi? Körler, gör- medikleri ve ebediyen göremiye- cekleri bu kızları sevebilecekler mit, Köyde iki gün, iki gece şenlik yapıldı. Yenildi, içildi, şarkı söy- lendi, hora tepildi. Tabit bütün masraflar Kralın kesesinden Çı- kıyordu. Şimdiye kadar kocasından gi - kâyet eden bir kadın olmadığı g- bi, karısından ayrılmak arzusu - nu izhar eden bir kör de olmamış- tır. Yalnız bir kör, karısı çocuk doğuruürken vefat ettiğinden be- kâr kalmıştır. O da: — Karımın üzerine gül kokla- | mami. Diyerek bir daha evlenmemiş- tir. Körler, karılarile beraber çe- Jışıyorlar, tarlalarını ekiyirlar, bi çiyorlar. Bağlarını, babçelerini tanzim ediyorlar. Hayvanlarına bakıyorlar. Hükümetten aylıkları da var. Çocukları dünyaya gel - dikçe ayrıca tahsisat — veriliyor. Körler kasabası, seyyahların zi- yaret mahalli olmuştur. Her sene binlerce seyyah geliyor, körlerin yaptıkları eşyayı ve işlemeleri sa- 'tın alıyorlar. Bu yüzden çok para kazanıyorlar. Geçenlerde, körler kasabasını ziyaret eden bir A - merikalı seyyah: - — En ziyade dikkat nazarımı çe ken nedir, biliyor musunuz. Diyor ve izah ediyor: — Her evde dört, beş çocuk bu> Junmasıl. — Amerikada Dönen Para Birleşik Amerika hükümetler: gahilinde tedavül eden paranın miktarı ne olduğunu gösteren bir istatistik neşredilmiştir. İngiliz ga- zetelerinin hesap ettiğine göre temmuz ayının sonunda Amerika Birleşik hükümetleri dahilinde te- davül eden paranın miktarı 1,409,890,000 İngiliz lirası idi. Y ne bu hosaba göre her Amerikalı 10 İngiliz lirası 3 şilin servet sa - hibi farzedilmektedir. Haziran &- yı zarfında tedavül eden paranın miktarı ise 1,290,370,000 İngiliz Hi- rası olarak hesap edilmektedir. O zaman her Amerikalıya 10 İngilie Krası isabet ediyormuş.

Bu sayıdan diğer sayfalar: