Şehrin Mühim Meselelerinden İstanbulda Hayat Neden Pahalıdır? İstanbulda Herşey Pahalıya s(ltılabı'lir, Diye Bir Kanaat Var Y N"'““ REŞAD FEYZİ l n iq.,% adan gelen bir arka- İ tin çok ucuz oldu- Üyordu. Havayici zaru- N irası, kahve, gazino, her bm aS Yıl evvel, bir gün, Gel'nıul.yı uğramıştı. O- lar, şehrin çok ucuz M Söylediler: tün mütekaldler burada Hir, gül gibi geçiniyor- . dü da mütekaid - çoklur. AU bir kısım şehirleri *l— bir kısmı çok ucüzdür. % Pahalı şehirler arasında- Sin sebebi nedir?. Sebobi Bwvelâ, İstanbulda, ekse- ru: ve tüccarın zihni - ""lq : İstanbulda pahalı mal %:.Halk zengindir. ti bilhassa sayfiye yer- İ Bötümsünüz Kapınızın ö- EZöçen bir zerzavatçı, me- ,q_,—bunm kilosuna 30 ku- Âyni sebzenin, şehirde di 2 kuruşa satıldığını .,_.%:ı Bu esnaf, size gülerek aa verir 'Yim burada, sizden de ka- h *;k' kimden kazanacağız? Aeni Maş, bu sözlerinde ga- W"'ldu ve hiçbir hataya Bi kanaatindedir. Bunu “Abit talâkki eder. Çünkü, Böyledir, böyle alışmış - 4, Du işe başlarken, usta- g* Böyle öğretmiştir. *Bulda pabalılığın — birinci iğle bu haleti ruhiyedir. İ-| bi, mutavassıtların çok- | ŞA Yiyecek, giyecek her ne- " bin' bir elden dolaşır. ki, her mutavassıt ka- u"- İşte bu kazançlar, o hai Üzerine binerek, net N sırtına yükleniyor. &n 86beb şudur: İstanbul Yor ve genişliyor. Buna hüfusu artmıyor. Binaen- afet azdır. Dağınık bir '*vuk büyük, her nevi ti- Ssvesesi müşterisini kaybe-| Nİ? ı'“*ıiııd sahada oturan mah- | Aalarm alış verişile mües- | w'-me etmek ztırarile "ıı 'Ot, Bu hal, fiatlara zam heticesini veriyor. hayatın pahalı olu- ir sebebi de, şehirde nak- lq_'mwuve—ıe iyi organize ölk göldir. Uzak semtlerdeki ı..h""—l küçük manifatura- .,_”Wmık esnaf, yi dükkanına götürebilmek .:lkıx çok para harcıyor. | N Hiyan nakil vasıtalarının Blda, vatandaşlar için ay- LL"%.." teşkil ediyor) hayat - pahalılığının l*q“' de, iki kanunun tatbi- , '"n, İYL tatbik edilememesi ol- '*ıı.__ irincisi okkanın kilo hı" oı.;m kilo olurken ara- *k hı,, kın aleyhine unutu- Siğy iltir. Evvelce okkası 56 | şimtdi kilosu 55 | ..f P Marık tatbik edilirken, __h kontrol yapılacak, da- Üa l::buler alınacaktı a ShunudüN da pazarlıksız sa- %M*eımr Bu kanun, fiatla « N 'numı mucib olmak - Nun T netice vermemiştir. ,’îh_,_rlun tadilt yolundaki te- | Memnuniyetle karşıla- '*—ı. y:x İstanbulda, hayat | en mühim sebeb - %“'* de, ihtikârdır. İhti - J:wu’ı" Beçilmesi için geniş | bi beledi, Teşkilâtı lazumdar. Za- h Gnek Ye talimatnamesini tat- y Üzere muvazzaf eleman- bir km[ değildir. İstanbul ge- | irdir. Doğrudan doğ - Mmerkezine bağlı yeni bir büro kurmak lüzımdır. Bu büro bol elemanla bütün şehri tarama şeklinde, daimi bir kontrol altında bulundurmalıdır. İhtikârla mücadele — ederken, Uğursuzluk Getiren Birkaç Musiki Parçası Caykovski'nin Meşhur Altıncı Senfonisi de Uğursuzdur !. Orfe'nin flütün- den, — zencilerin dans ederken çal dıkları davulların tam - tam larına kadar musiki ruh- ları büyülemek - te berdevamdır. Müusikinin birçok facialara sebeb ol- duğunu söyliyer- leş, bulunduğu gi bi birçok hasta - ları iyileştirdiği - ni iddla — edenler de vardır. Müsl- kinin, — bilhassa üzerindeki tesirlerini göste - ren bir — vak'ayı ikredeceğiz. KANLI SENFONİ — Teessüf ede- rim, fakat bu mı- y - — Uğursuzluk getiriyor, felâ- kete sebebiyet veriyor!... — Dolisiniz, maestro... En gü- zel robumu giyindim, süslendim. Halbuki siz çalmak istemiyorsu- nuz. Oldu mu bu? Gidelim, mü- dürü görelim.. Olga Priker, kapadı, gitti Bu muhavere, Holivudda meş « hür Amerikan dansözü ile orkes- tra şefi Macar Viktor Kolar ara- sında geçmişti. 6 incı senfonisi çalmasını istiyor, Kolar da rez diyordu. biddetle —kapıyı ide- Biraz sonra orkestra şefinin yanına gelen müdür: — Çocukluğa lüzum yok. Dedi. Musiki felâket getirir miymiş hiç.. Bir kere ilân etmiş bulunduk. Böy- le batıl fikirlere ehammiyet ver- meyiniz, Çalınız... Kolar, sükünetle cevab verdi: — Öyle mi zannediyorsunuz? Bu musiki parçasının hikâyesini bil- miş olsaydınız, böyle söylemezdi- niz, ve programdan derhal çıkart- makta tereddüd etmezdiniz. İşte, anlatıyorum: Bu parça uğursuz - dür. Çaykoveki bunu ilk çaldığı gece öldü. İntihar ettiğini sö; ban gitti. 29 ilkteşrin 1904 de, Pe-| | defa, Şikago sergisinde, Murray yenler de öldu. Dokuz ay sonra ye-| e kazasına kurs | | kür ederim.. Dodi | halkın kesesine olduğu kadar, sih- hatine de zarar verenler , yani hileli, bozuk ve fena maddeler yapanlar veya satanlarla da bu su-| retle mücadele edilmiş olur. tersburg operasında Çarın hüzü- rile verilen bir konserin progra- mınin başında 6 inci senfoni ya- zili idi. Orkestça bu havayı çalmı- | ya başlar başlamaz bir feryad işi- | tildi. Üçüncü galeriden kendini a- tan bir kâdın yere düştü. Beyni parçalandı. 25 mart 1935 de ma- estro Osip Gabriloviç verdiği bir kanserde & incı senfoniyi — çaldı. Hurafata ebemmiyet verir bir a- dam değildi. Fakat bu son kon - | seri oldu. Dostlarını ve musiği â- lemini mâteme garketti. Ben, bu uğursuzluğu bizzat tec- | rübe ettim. Bu parçayı ilk çaldığı- | man erteşi günü, yakın akrabam- dan birisi bir yangında yandı. İ- kinci defasında dostlarımdan biri otomobil altında kakdı, ezildi. Son | G. Palerson emprezavio'nun isra- | rına dayanamadım, çaldım. Ayni gece, çok setdiğim bir arkadaşım kendini öldürdü. Şimdi, bu parçayı programdan | çıkarmamın — sebebini anladınız mi?... Olga Friker, maestronun elini sıkarak: — Hakhısınız, üstad... Bunu dü- şündüğünüz için size çok teşek- KazAa| KIYMET PARKI S aüit — “Yomaklerli fiyatı kaç kuruş' Garson — İki türlü fiyat var: bir yüz kuruş. diğeri elli kuruş!... Müşteri — Sebeb? Yemeklerin nefasoti mi?... Garson — Hayır! Tabakların gü- zelliği, çatal ve bıçakların kıy « meti!, Müşteri — Ben ne güzel tabak yerim, ne de kıymetli çatal!.. Sen, elli kuruşluktan getir... HİZMETÇİ AKLI Doktorun birini, gece yarısı has- taya davet ederler, Acole giyinir, evinden çıkar. «Belki yolda taar- ruza uğrarım» diye evine dönet, rövolverini alır, Tabil biraz geci- kir, Hastanın evine gelince hiz - metçi kız kapıyı açar: — Bay doktor, der. Niçin geç geldiniz?. — Rövolverimi almayı unut - muştum. Yoldan dönüp aldım. Bu sebeble biraz geç kaldım. — (Hayretle) İlâçla öldüremez- seniz, rövolverle öldürmek için mi?... BİR FAKİRİN HULYASI Fakirin birini nevinde yiyece- ğe ösir bir şey yokmuş. Zavallı bucağı adam, dolabları, karıştırıp bir şey şöyle ya tutturmi kilo etim olsa, tencer sam; biraz da kömürüm Uına, onu da tencerenin altına koyup yak - sam, güzelce kaynayıp haşlama köşeyi bul: lamı yapsam. Sonra suyunu alıp güzel v pişirsem Derken kapı çalınıyor: komşu - elindeki kâseyi uzata- — Sizde et suyu varmış. Annem Fica ediyor, bir kâse veriniz... Deyince zavı ıııı fakir kendi ken: — Ahir zaman çocukları... yanın bile kokusunu alıyorlar!... KURNAZ İİİTWA!_ Bir ihtiyara sormuşlar: Saçın neden ağardı?.. Nezleden!... Belin neden iki kat oldu?.. k gezmeden!.. erin neden titriyor" Çizmeden!... Adamın biri, büyük bir zata bir istida verir. İstidayı okumadan s0- ral — Ne istiyorsun?... — Çoktandır açıktayım, bir me- müriyte,.. — İyi amma şimdilik münasip bir iş yok. — Zarar yok! Memuriyet olsun da iş ister olsun. ister olmasın!... ÖEADERE MAĞA LEİN Bir Dakika Diyip Geçmeyiniz. * Bütün dünyada sarı hum- maya karşı iki kişi aşılanır. *& Büyük Britanya maden- terinden 5,300 frank değerin> de madeni madde çıkarılır. *& Jamayak, ihtiyacı oldu- gu Buğdayı hariçten tedarik e- der. Yalmız Kanada dakikada 22 buçuk kilo gönderir. * İngiltere, Eytam ve Era- mil maaşı olarak 15,700 frank verir. K & Yugoslavya, çelik ima - Jâtında kullanılan kramitten 80 kilo istihsal eder, & Amerikada reklâmcılar, şu veya bu maddeyi methet- sinler diye sinema yıldızları- na 360 frank verirler, * Amerikada vukua gelen kazalar yüzünden yalnız dök- torlar 28,000 frank kazanır - lar. 4 Brezilya 1,800 kilo pamuk tohumu istihsal eder. İŞTE 60 SANİYE DAHA GEÇTİ. | tan sonra Parise Hul» | SrLSON TELGRAF —2İ TEMMUZ H KARA OTOMOBİL YiNE GELDİ Bir Alman ile evlenen ve uzun müddet Münihte yaşıyan bir Fran- Bız kadını, kocasından ayrıldık - dönmüştür. Bu Almanyada gördüklerini şöyle anlalıyor: kadın Münihte bir pastacı ile evli - dim. Karlstras sokağında güzel bir dükkânımız vardı. Bir sabah, kapı açıldı. İçeriye, uzun baylu, üniformalı bir kadın girdi. Birdenbire ürktüm. Acaba bir kusur mu ettim. Partinin şen- lik günü, camekânı mı süsleme- dim, ne yaptım, diyordum. Üniformalı kadın, Partinin pro- | paganda şubesinde memur oldu - ğunu söyledikten sonra on tane tiyatro bileti uzattı, âmirane bir tavırla: — Frau Renner (Almanyadaki ismim bu idi), dedi. Bu tiyatro bi- , parti menfaatine sata - — Yarın akşama kadar muhak- | kak satacaksınız. Müşterilerinize birer tane - verizsiniz, anladınız tleri, masanın üzerine bırak- gibi kapıyı hızla vura- Bu hıl»"ı-n kime verebilecek - . Bedelini kesemden ödemek - ti | ten başka çarem yoktu. | FURER NUTUK SÖYLÜYOR... LÜTFEN DİNLEYİNİZ... — Frau Renner, saat altıya beş vat. Fuhrer nutka başlıyacak. Berlin radyosu, tam saat altıda Fuhrerin bir nutkunu neşredecek En âzı iki saat süren bu nutku dinlemek, alkışlamak mecburiyeti | var. Nutuk başlayınca dükkânlar ke- penklerini indirirler; radyonun başına geçerler. Tıpki - kilisede bir dua dinliyorlarmış gibi din - lerler. Nutuklar daima: <Alman mille- ti, arkadaşlar...> diye başlar. KARA OTOMOBİL Kapının eşiğinde durüyor. ge- Tip geçenlere bakıyorum, müşteri bekliyordum. Hava güzel, Sokak kalabalık. Herkes dışarı geziyor. Birdenbire sokağın kö- şesinden görünen büyük bir «Ka- ra otomobil» yanımızdaki dükkâ- | Parisin Göbeğinde Yaşayan Bir Ayı Şimdiye Kadar Sekiz On Film Çeviren Miyarka Bahçeden Kaçtı. : İ Saemanın meşhur ve, merhum — Rintintin ismindeki köpeğinin | yavrusu Miyarka - ile oynaşıyor Paris Hayvanat bahçesinin Mi- ,yarka isminde meşhur bir ayısı var. Bu ayı da diğer hemcinsleri gibi alelâde bir ayıdır. Faka ken- | bir mahlük olduğu için, insanlara disine hakikaten cihanşümul bir | sakdırmadı, bilâkis tenha sokak - şöhret temin eden tarafı şimdiye | Jardan kırlara doğru başını aldı. kadar sekiz on film çevirmiş 0l - | — Bahçe gardiyanları firar hâdi- masıdır. Herhangi bir filmde ayı- | sesini haber alınca aradılar, ara- ya ihtiyaç göfüldü mü, derhal Mi- | dılar, nihayet Miyarkayı şehrin yarka hatıra gelir. Çünkü Mi - | kenar mahallelerinden birinde bir yarka rollerinde harikulâde mu- | çöp sandığının içinde buldular. vaffak olan bir mahlüktur. Küçük ayı şimdi yeni bir film Geçenlerde gardiyanın gafle - | çevirmek Üzere talim görmekte tinden istifade ederek, beslenmek- | dir. teolduğu bahçeden kaçmıştır. So- || kaklarda gelip geçenleri epeyce | korkuttu. Fakat Miyarka akıllı Sarı Saçlı, Sarı Yüzlü Adamı Sürükliyerek Otomobile Bindiler Parisli Bir Kadının Almanyada Evlendiği Pastacı Adamla Geçirdiği Macera... nin yanındaki evin önüne gelin - ce şiddetli bir fren yaptı, durdu. Bu uğursuz otomobili haerkes bilir, Yete atlıyan iki kişi eve gir diler. Yoldan geçenler durdular, lar — kapılarının - Önüne çıktılar, merakla biribirine bakı- yor, mırıldanıyor; «Dachau» nun otomobili!... Yine kimi almıya geldi acaba?. , bu kara 0- (Devamı 7 inci sayfada) HABEŞİSTAN Almanya Bu Memle- ketin Madenlerinden İstifade Ediyor Almanya - İtalya — ittifakından en çok istifade eden Berlin tarafı | oldu. Bunun yeni bir misali de İn- giliz gazetelerinde okunduğuna göre şu olmuştur: İtalyanlar Ha- beşistanda yer altında bulunan serveti çıkarıp İşletmek için bit şirket teşkil etmişlendi. Şimdiye kadar bu şirketin hisselerinden &b S1 derecesi İtalyanların elinde ol duğu halde Almanların “6 49 imiş. Gene Almanlar bu şirketin hisse- lerini alarak böylece yüzde dokuz derecesine kadar varmış - | dardır. Öyle anlaşılıyor ki bundan sonra da daha almağa çalışarak nihayet ekseriyeti temin edecek - lerdi; Tatil Esnasında Çocuklarınızı — | BERLİTZ. Mektebine Kaydettiriniz Bir Eenebi Lisan Öğrenirler. Beyoğlu - İstiklâl caddesi 244