TELGRAF Son Bahar Harb Mevsimi mi ? Şimal Memleketleri Korku İçinde... Hollandalılar Şimdiden Askeri Vaziyete Girmiş Bulunuyorlar Almanya Taarruz Edebilir mi? Avrüpanın şimalindeki devlet- ler ne yapsın?. Avrupada bir gün etler arasında kavga şimaldeki küçük devletler “kendilerini bu gürültüden uzak bulundurmak istiyorlar. Ne yapıp yaparak bitaraf kalmağı düşünü- yorlar. Deyli Ekspres gazetesinin yaz- endişe daha ziyade kendini göste “yivormuş. Öyle ki Norveçte söy- Tendiğine bakılırsa Avrupa harbi sonbaharda patlak verecektir!.. Gene Norveçlilerin dediğine gö- YVAlmanların gizli bir takım harb vasıtaları varmış, yeni bir takım tahrib vasıtaları keşfetmişlerdir. Bunlar son derece gizli tutul « makta imiş. İskandinavya mem- leketlerinin ümidi müstakbel Av« rupa harbinde demokrat devlet- lerin kat'i galebeyi kazanmaları merkezindedir. Onun için meselâ Norveçliler İngitereyi seviyor - lar, ve İngilterenin “kazanmasını . Evvelce İngilterede azırlığını M. Eden gö- Türken Norveçliler onu pek tak- dir edi; Dtarmış. 914 Umumi lar, şimdiki İngiliz hariciye nazi — gı demokrasi esaslarını çok iyi | amüdafaa eımıı. Sulh için çııışm_,-! ( zetesinin kaydettiği —21 TEMMUZ 1939 — Holandada müdafaa hazırlıkları riyayetleri gözden geçirmeğe devam etmeli: Londralı gazetenin yazdığına göre eğer harb çıkarsa Almanların ilk Hedefi Holanda olacakmış. Ho - tanda baştan aşağı bir kere Al - man işgali altına alınır alınmaz #radan İngiltereye taarruz etmek kolaylaşacaktır, diye düşünüyar- arbi başi dığı zaman Almanlar Belçikaya tarruz etmekle işe girişmişlerdi. Bu sefer Belçikaya ilişmeği mu - vafık görünmüyormuş. Doğruca | Holandaya taarruz Almanlarrn he- sabına bugün daha uygun geliyor- muş dendiğine göre Berlinin hesa- Berlin - Roma Mihveri Bugünkü Yugoslavya Prens Polün Londra Seyahatı Hakkında Neler Söylüyorlar Yugoslavya kral Naibi - Prens ,Pol'un Londra seyahati etrafında Avrupa gazetelerinde hayli yazı- lar vardır. Bilhassa Londralı Dey- li Ekspresin dediğine göre Bel « — grad siyasi mehafili Prensin İngi- eliz payıtahtına bu ay sonunda ve (yahut ağustos başında gideceğini daha evveldlen tahmin ediyorlardı. Fokat yine yazıldığına göre Sin - yor Müssolini Yugoslavyayı teş- vik etmekte ve Almanların nüfu- Zuna karşı mükavemet gösterme- lerini istemektedir. Yugoslav kral Naibi Prens Pol Fakat, hassasiyetin hercümerç olduğu bütün bu sanıyelerde baba: — disini de göremigordı Züçin duruyor, niçin susuyordu?, Kendimi topladım, son bir güçle Paşayı gö- hiç sesini duymuyordum. Ken- Neredeydi, ne yapıyordu, çarptım. canını acıttım — Ne yapıyorsunuz Jaktınız.. De mak istedi. Fakat, ben kap' Belkis Hanı kollarımdan beni kavramak, bırakma- ya kadar ilerledim. Ve., Canımı — Cahit. — Cahit., — Cahit., | ile Malmedi | bi göyledir: Belçika bitaraflığını muhafaza edecektir. Belçika bitâ- af kalırsa bundan Almanlar çok istifade etmşi olacaklar, çünkü © zaman İngiliz ve Fransız ordu- | ları Belçikadan geçemiyecekler, Holandayı işgal edecek Almanla- Ta karşı gidemiyeceklerdir. Belçi- ka bu suretle bir mania teşkil ede- | cekmiş. Fakat bu hesabın ileride harb çıkarsa vukuat ile ne dere- ceye kadar uygun geleceğini kes- tirmek hakikaten zordur. Çüt bir kere Belçikanın nasıl bitaraf kalabileceğini bugün bizzat Bel - çikalılar çok münakaşa ediyorlar, Bu mevzu his Aln Sihâk deval ökülE değildi mi harbde mağlüp çıkan Alman- ya bundan yirmi sene evvel Öpen arazisini Belçikaya vermeğe mecbur kalmıştı. Alman: lar buraları istemekten hiç bir va- kit geri kalmamışlardır. Bir gün harb çıkarsa Almanya Belçikadan buralarını almak istemiyecek mi?, Almak isteyince Belçika bitaraf kalamıyacak demektir. Belçika - hlar zaten Almanya tarafından verilmiş ve verilecek olan temi- (Devamı 7 inci sayfada) TEŞEKKÜR Ölümü ile bizleri kederler içe- risinde bırakmış olan aile reisi - miz İzmir tüccarlarından Ödemiş- 1i Hüseyin Hüsnü Özödemiş'in ce- naze merasimine bizzat gelen ve telgrâf veya mektup göndererek tcessürlerimize ortak olan bütün akraba ve dostlarımıza en samimi teşekkürlerimizi sunarız. ür. Urnu- Ailesi YANAR DAĞLARIN FEVERANI KOL()NY eee En sonu, 1883 de Karakataa da- Bir çok göre, dağın çıkan dumanlar tahminen 20000 metre yüksekliğe çıkmıştır. Dağın etrafı, 80 kilametre mu- rabbı havalide tamam on sekiz saat gündüz gibi aydınlık olmuş- tur. Volkanın harice fırlattı, delerin ağırlığı 36 milyar ton tah- | min edilmektedir. UNU! ŞEİ Kolonya su; mucidi İtal « yalı bir berberdir: Pol Fı Bu adam, 17 inci yüz yılın orta - sında Almanyaya gitmiş, Kolon- ya şehrinde yerleşmiştir. Kokulu | ve ferahlık - verici bir su Bilâhare, İtalyada bulunan lerini yanına getirtti. Ve bu suyun terkibini onlara söyledi. Berberin — torı ina... yi lwn bidayetinde Pariste bir fabri- ka açtı, ve «Kolonya suyu» imali- ne başladı. Bu, az zamanda büyük bir rağ- bet gördü. Bütün dünyaya yayıl- di. DÜNYANIN NÜFUSU 1937 senesi nihayetinde yapı - lan bir hesaba göre dünya nüfu - sunun 2,134,000.000 olduğu anla- şılmıştır. Bir sene evveline naza- ran 18,000,000 milyon fazla... GÜNEŞ BANYOSUNA DAİR Parisin meşhur doktorlarından biri şunları tavsiye ediyor: «Güneş banyosu almak için kumların üzerine yattığınız za « man ziyanın #muden vücudünü- ze gelmesini temin edecek vazi- yette uzanınız. *Soyunur soyunmaz ve gölge- maz. Evvelâ bir hava banyosu alı- niz. «Yaşları ilerliyenlerin güneş ve deniz banyoları almazdan evvel doktorların reyini almaları şart » tır. «Eğer bacaklarınızda Varis ise yalnız bacağınızı değil, bi vücudünüzü de güneşe gösteri - | niz, «Güneşten yanan yerlere kat'iye yen talk pudrası sürmeyiniz...» Doktorun Öğütleri: Burkulma Kazaen burkulan yer çok ağrır ve çok çabuk şişer. Bur- kulan azayı hareket ettirmek kabil olmaz. Hemen bir sargı ile sarmalı ve doktor gelin - ciye kadar kımıldanmamalı, Bir kemiğin yerinden oyna- ması, çıkması daha tehlikeli- dir. Ağrı bütün vücudü kap- lar. Vahim neticelere sebebi- yet verir. Bunun için vakit ge- çirmeden mütehassıs bir dok- tora müracaat etmeli. Şayed çıkık omuzda İse, kolu bü - yücek bir mendil ile boyuna bağlamalı. | mektub gelmişti: | diği ceke şöyle bir göz atarak: Yazan: — Seott Davvson — Jozef Dikson Tıb fakültesinde grih salonunun en eski bekci - başka kadınla ev dar sevi Diksonu arkadaşları yeniden öwve denmiye teşvik ettiler” Fakü: ınde kendisine nisbetle çok gen bir nasta bakıdı ile evlendi. Edii otuz yaşlarında, uzun boylu, sarı- şın bir kızdı. O yaşa kadar kendi duygularına uygün bir erkek bu- lamadığı için evlenmemişti. Dikşon uysal, ağınbaşlı bir'a - damdı. Edit de uysal, bir erkek a- rıyordu. Otuz yaşına kadar bunun için beklemişti, Dikson arkadaşlarına: — Yeni karımdan çok memnu- num... Bana ilk karımı aratmıyor! Diyordu. Edit de dostlarına: — Dikson çok sevimli bir kekmiş. Ben onu y laneri teş- rih salonunda göndüğüm hakle, bu kadar iyi bir erkek olduğunu ummamıştım, teleri böylece mes'ud ve | İki kalb birleşii en ve | ud bir yuva kurı n eğ- dirmiyecek bir şekilde geçindir - moeğe yetiyordu. Edit, kocası için çok uğurlu bir kadın olmuş Dikson bir gün fakülteye gelir- ken, yolda devrilen bir otomabil una rastladı. Bu otomobilde meşhur bir milyoner vardı., Dik- son onun kim olduğunu tanımadan | imdanına koşmuş ve otonun ka- pısini kırarak, altında kalan mil- yöneri çıkarıp yola çekmi sonun evine posta ile şöyi kaza bir «... Dünkü kazadan hayatımı Kurtardığınız için, size ebediyyen | minnettar kalacağım!. Lütfen şu | küçük hediyemin kabulünü rica eylerim döstum.» , Nevyork demir tacirlerinden | A B. Beckett Jozet Dikson, mehktuba ilişik o- lan ceki görünce sovinçle karısına koştu: — Zengin oluyoruz, Editi Genç kadın, milyonerin gönder-. — 5,000 dolar!.. Diye bağırmıştı. | lardı Dikson o günden sonra, küçük bir spor otomobili aldı ve fakül- teye karısile beraber gidt$ getmi- ye, hastanede nöbetçi olmadığı za- manlarda da birlikte akşam ge - zintileri yapmağa başladı. Diksonun saadetine ve yaşayı - fakllte bocaları bile gıpta &- rlardı. * İki yıl sonra.. Edit bir kız çocuğu doğunmuştu. Dikson baba olduğu gündenberi değişmiş, bambaşka bir adam ob muştu. O, bekârlik uır..y:ınh sik sık Jence açkadaşlar sıra, karısila bera- ten; gezintiyo bir yaşı- na giren kızı ve sevgili karısile | gitmekten zevk alıyordu. Fakülte- de Diksonun aile hayatı herkese örnek olmuştu. Dikson evlendi ten sonra, onun saadetini ren - ler de yavaş yavaş - bekârli kurtulmak için evlemmeğe baş e saadet ve rü- hatlık buluyorlardı. Fukülte direktörü bile bir aralık onu karısile birlikte otomobile bi- nerken şu sözlerle takdir etmişti: — Dikson; sen fakültede (fazilet şahsiyet oldu.. Herkese i kin ediyorsun; seni candan tebrik ederim Diksonun saçları epeyce beyaz- lTaşmıştı. Çocukları beş yaşını bi- tiriyordu. | Bir gün sonra mini mini yavru cuğun yıldönümünü kutlulyacak- Juli çok sevimli bir kızdı.. Uzun bukleli saçlarının yandan sarkışı, mavi gözlerinin etrafını kaplıyan kirpiklerini sık sık kırpıştırarak ü o kadar güzel, o kadar ca- na yakındı ki.. Dikson kızını da kartsı kadar seviyordu. Ona yıldönümü hediye- Si olarak bonmarşeden neler al- | mamıştı?.. Arabalar, fayyareler, küçük köşkler, bisikletler, oda takımları, lâstik toplar, küçük ar-, tist kartları. daha neler neler. — —— BEŞ HLA eee VAR t BENİCE, — Sizi seviyorum Belkis Hanım!. — Beni öldürünüz, öyle bu nikâhtan vaz geçi- niz.. Yine, bu saniyede idi. Onun yılan gibi soğuk beğenmiş kâtibi midir, nedir. Nedim Bey kendisii Nuzmi, geldi — Peki, — Hay, Hay., — Buyursunlar, Dedi, Çıkarken a: ye koştum. Yine kapı önündeki zincir kuruldu.. — Ne yapacağım Allahım? — Buradan kurtulmanın çaresi?. — Bir defa dışarıya çıkabilsem, hemet hükü- sından ben de çıkayım di- Çeviren. İskender F. SERTELLİ Edit o gece yapılacak ııvp"' tıya bütün dostlarını çağırt Hatta bu mes'ud aile ocağına # ce ilk defa olarak fakül törü bile gelecekti. Aile döstları, aldıklı leri gündüzden g»nne&mıdl Küçük Jüli evde büyük ani avunuyor, sayısız hediyele yuncaklar içinde oynuyarak şamı bekliyordu. / Jüli evin küçük bahç laşırken o sırada sokak kap delaşan bir adam, Jüliye sesit — Yavrum biraz buraya misin j nde avrucak bu se$i * $ines S TağiyA Va — Babam evde yok, kimi #f yorsunuz? Bu meçhul adamın arkasl izi boyla bir adam daba bellili (Devomı TMMIIİM RADY 0 ANKARA RADYOS! DALGA UZUNLUĞU İJTAa. 19,74 m. 15195 Kes, 4P MA.P. 31,79m. 0465 Kes, 20 1639 m. — 138 Kes, 120 BUGÜN Saat 19.00 Program, Sazat 19.05 Müzik (Cıruw“” bir plâkı), Söat 19:15 Türk müziği Ü heyeti). Sat 20.00,Memleket saat A Saat 2015 Konuşma (Haff spor servisi). Saat 20,30 Türk mü: Ferahfeza peşrevi, Hakkı Ferahfeza beste Çı cuyi sirişkle. 3 — İsmail ı'l Ferahfeza şarkı Ateşi aşkım. nİ » Santur t Vacan Ferahfeza şarkı Seşrti mek için, € — İsmaile Hakki rahfeza şarkı Mehtapta güz€l lur, 7 — Nuri Halil Poyraz Pj seyni şarkı Artık yetişir. & Rahmi Bey Müstear şarkt G;L, saki şarabı tazelendir. 9 — tafa Nafiz Hüzzam şarkı GÖ7 Küm nice bir. 10 — Şükrü H zbam şarkı Sdanın yeşil çant Saat 2110 Konuşma. Saat 21.25 Neş'eli plâklar * Saat 2130 Müzik (Radyü keşstrası - Şef; Praetorius) Joh. Strauss - Gece kuşu tinden uvertür. 2 — F. L,ehl*'j | tın ve gümüş (Vals). 3 — Strauss <Accelerationen: ( 4 —R. Heuberger operı!g# operetinden uvert. 5 — J. bach «Orphöus> uvertürlü — gj Saat 2230 Müzik (Operâ leksyonları - P1.) eli Saat 23.00 Son ajans haliğr ri, ziraat, eshamğ tahvilât, biyo - nukut borsası (Fiat) Sant 2320 Müzik (Cazbi' PL) Sant 2855 - 24 Yarınki r’ ram, 1357 Hicrt Cemaziyelâhir 4 mete koşar, ün bunları anlatır, kendimi kurta- rır, Paşaya da gösterirdim. Diye düşünüyordum, Fakat, çırpınmaktan, bo- gularak çırpınmaktan başka bir şey yapamıyordum. Heyecandan düşüp ölecek gibi idim, zangıt zangır titriyordum, boğazımın bir yumrukla basılır gibi tıkandığını duyuyordum. Bu aralık, Nedim Bey Nazmi önde ve bir kaç sarıklı arkada göründü. Kapının önündeki fellâh- lardan bir ikisi ok gibi yerlerinden fırladılar, ve onları kollarının altında birer halı seccade taşıyan iki üç siyah kız geçti. Bir hamlede halıları y serdiler. Arkadan imamlar da ilerliyorlardı. (Devamı var) | — Cahit Bey hiç bir şey söylemiyecektir. — Ben, kendilerini memnun edeceğim!. — Benim aşkım daha galip gelecek.. — Beni seveceksiniz! Bütün bu sözler kapının önünde ve siyah be- denlerden örülen duvarın dibinde söyleniyor ve. Ben orada çırpınıyordum. Hele: — Beni seveceksiniz!. Bu sırada kulağıma Kur'an sesleri geldi, bur- numa ödağacı kokuları çarptı. — Sahiden nikâh kıyılıyor.. —— Allahım beni kurtar.. * Diye istimdat ediyordum. Paşa da yanımda, sa- solumda dolaşıp beni bütün bütün delirtecek duruyordu: — Belkis Hanım, beyhude kendinizi üzüyor- sunuz: — Hasta olacaksınız.. — İçeriye girip istirahat etseniz!, Bütün bu ü- züntüleriniz geçecek. — Mes'ud olacaksınız, — Bütün kızlar sizin refahınızı kıskanacaklar, 1939, Ay, 7, Gün 202, Çıkıyordum. Arkamdan bağırdı. Arapça bir şeyler 21 Temmuz CUMA ' aöyledi. Ne söylediğini bilmiyorum. Sadece tam a- — dımımı kapıdan dışarıya atacakken önümde siyah- “ların bir duvar gibi örüldüklerini gördüm. Onları da göğüslemek, yarmak, geçmek istedim. Her biri- — &İ birer kale gibi. Ben onları göğüsledikçe onlar be- 'nİ göğüsleyip geriye atıyorlar, hiç seslerini çıkar- ! boğacağım be adam.. Si Diye öyle bir bağırış bağırdım ki, hâlâ bu se- sin korkunçluğu kul; çınlıyor. Galiba bağırır bağırmaz üzerine de yürüdüm. Bir iki adım geri anun, polis — Bir kadın zorla kapatılır mı! Ve,. Dilimin ucuna gelebilen son imdat; — Cahit., &. haykırıyordum: