Gizli Ussümüzü Tesis Edeceğim Yazanı Rahmi Yağız TahribVazifesiKadar Mühimolan Brodey Bir Saat Kadar Süren Uzunca Bir Diskurla Arkadaşlarının Vazifelerini Tayin Etmişti Fakat, yine bütün bunlar ihti- TMâl Çerçevesinden çok uzaklaşa- Müyorlar. Binaenaleyh umum! Yötle <kendi başımızın çaresine endimiz bakmak» mecburiyetin- de bulunduğumuzu göz önünde ;ıv-ııık hareket etmeğe çalışaca- iz, Esas vazifemiz Marmarada bir Öehşet havası estirmek; rastgele- #eğimiz transporları, harb gemi- lerini torpidolamak, müsald fir- Satlarda sahil *kasaba, köy ve şe- lerini topa tutmak, İskeleleri Törpldolarla havaya uçurm düşmana dehşet vermek, Mar- Mara ile Çanakkale arasındaki Geniz ittisal yolunu kesmek için el- den gelen her şeyi, akla gelen bü- füh fikirleri yapmak, tatbik et - Mek... İşte, bu veche geniş ve Mes'uliyeti her birimizin, şahsın- da tebarüz edecek hususiyetlerle fatbik edilirse donanmamızın biz- Gen beklediği netice kolayca el- :e edilir. B 7 süvarisi Helbrok sar-| u: — Komodor! Sizinle temas ve batımız olmuyacak mi?... — Tabil olacak.. Birbirimizden büsbütün habersiz iş görecek de- Eiliz. Yalnız her hareketi benden beklemiyeceksiniz müşterek y: “Acak işler için icabettikço sizin- le buluşacağım. O zaman benimi #mrim altında birlikte harekete Beçeceğiz. — Mıntakalarımızı, rotalarımı- $L seyir ve tahrib roktalarımızı :kad-îmü mi intihab edece - — Aşağı yukarı; evet!.. — Anlamadım. — Anlatıyorum... Şu andan iti- Baren vazifemize başlamış bulu - | Muyoruz, Marmaradayız, Şu küçük Osmanlı iç denizinde 4 tahtelbahi- Tin ne büyük bir kuvvet olduğunu krarlamağa lüzüm görmüyorum. Yapacağımız şu: Bir noktadan şimale doğru bi - Ter seyir hattı intihab edeceğiz da göyle olacak: B 7. Kapiten Helbrok Anadolu yakasını takib &decek. Trilon, Kapiten Öjen Klavye, Rumeli sahil boyunca i- liyecek, her iki gemi de azami fahrib kudretini sarfederek rast- İlyacağı, iskele, liman, transpor, Harb gemisi motör, yelkenliler ve Sayıkları batıracak, yakacak, tah- Tib edecekler... E. 12 Kapiten Naz- Met, Marmarânın kanalından ilere liyccek; merkezi vaziyette bu - Tinacak; arkadaşlarından hangisi ——— - TARZAN Yazan: EDGAR RAYS hPılmııç hayvanı uzaklaştırmak | tedi. Jak: Ap, Pirakınız, dedi, biz. dostuz. Vaks, vaktile Afrika © Babamla beraber Endisini tanıyor. Ben, Lord Grv 'bkun oğluyum. Babam, buraya Beldiğimi - bilmiyor. Annem de etti. Rica ede- :2"“ kaşlarını çattı. Eski ser - fnuhînw' görünce kalbindeki “Ylnm hislerinin — tazelendiğini MÜŞAE; fakat çektiği ıztırabları 4 almakla itham ettiği yardıma mühtaç olursa ona mua- venete koşacak! Bana gelince; 'Tahrib vazifesi kadar mühim o- Tan gizli üssümüzün tesisi ile uğ- raşacağım. İlk toplantı, İstanbul önüne varılınca Hayırsız adalar- dan Sivri adanın centbunda ola- cak. Oraya varan her gemi”arka- daşlarını ve beni beklemelidir. İs- tanbula yapılacak iş orada bu - luştuktan sonra bir emirle tebliğ edeceğim... Haydi arkadaşlar.. He- pinize, hepimize tanrıdan muvaf- fakiyet dilerim. İsa yardımıcımız olsun!., Brodey bir saat kadar süren u- zunca bir diskurla arkadaşlarının vazifelerini tayin ve tahdid etmiş, süvarileri işe koşmuştu. Gecenin bu ıssız saatlerinde, Marmaranın kuşuçmaz, — kervan geçmez bir köşesinde (lk denizaltı harb meclisinin verdiği kararların tatbikine koşulmuştu. Brodeyin muvaffakiyet temen- nisinden sonra madeni seslerle kapanan kasara kapakları örtül. üş; 4 düşman tahtelbahiri - bir anda Marmaranın serin ve mâvi | üne gömülmüş kendilerine Marmaradaki dolu harekâtın en müşkül kısmına Mmemur edilmişti. Rumeli sahil boyunu takiben şimale doğru yürümek, rastlana- cak Osmanlı deniz vasıtalarile is- kele, Ilman, şehir ve kasabaları tahrib etmek çerçevesinde ankad- re edilen direktif şüphesiz ki Mar- maradaki tahtelbahir harekâtının en başarılması zor parçasını toş- kil ediyordu. Kapiten Klavye gemisine ge- kilirken bunu düşünmüş, kendi kendine söylenmişti: — Çetin bir işe memur edildik. Bunu kısmen olsun başarmak mec-) buriyetindeyiz. Gemi iyi, fakat i- çindekiler adam değil... Mürette- batı bir tarafa bırak. Şu ikinci, ka- li kafalı, kendini beğenmiş Os- kar ile koyun kadar idrâki bulun. miyan çarkçıbaşı İzidor beni ke- paze edöcekler... Bunu biliyorum. Amma ne yapalım. Tali... (Devamı ver) macora Sulh Cebhesi Ve Mihver Devletleri (4 üncü sayfadan devam) Pek hususi ve mühim bir mev- kül olan Belçika umumi harbde Almanların - taarruzuna — uğradı, çiğnendi, Belçikanın bitaraflığına risyet etmiyen Almanyanın bu hareketi Belçikalılarca yirmi beş senedenberi unutulmuyor. n için gündi de no yapıla- şünülüyor. Geçen gün Bel- an meclisinde azadan biri z gti: Belçika ordusu için yalnız mü- dafaa işini temin edebilmek im- kânsızdır. $İ4 de Fransa derhal Belçikanın yardımına koşama - mıştır. Çünkü Belçika hükümeti © zamanki bitaraflık dolayısile bu yardımı istemekte tereddüd et - miştir. Bu azanın müdafaa ettiği esas gu idi: Belçika erkânıharbiyesile Fran. sa ve İngiltere erkânıharbiyeleri arasında bir anlaşma olsun. Fa- kat bu fikir münakaşa edilmekte- dir. Belçikanın müdafaası için da- ha birçok tedbirlerin alınması ve vesaitin ikmal edilmesi lâzım ge- No: düşünerek meyus olmuştu. Jakin | gelişi, bu arzusunun husulüne bi yol açmıştı. Tatlı sözlerle çocuğun | t ve ilimadıni kazanmağa r verdi. İslediği zaman gelip maymunu görebileceğini söyledi. Sonra, vahşi ormanlarda geçi- rilen hayatın güzelliklerini, zevk- l lattı. Ekseriyotle çocuğu, yrnunla yalnız birakıyordu. Çok, emi | ö | geçmeden Jakın maymüunün söz- | lerini anladığını, hattâ opa, kendi | lisanile hitab ettiğini hayretle gör- | dü. | 'Tarzan da, Paloviçin evine ge- liyordu. Maymunu, kendisine sat ması için ısrar ediyordu. Kurnaz IN O liyor. Halbuki bu gibi işlere sar- fedilmek üzere daha pek çok pa- raya lüzum görülmektedir. Hulâsa edilen şayanı dikkat mü- talealarında İtalya yarımadasının. coğrafi mevkii itibarile ne kadar nazik bir vaziyeti olduğu anlaşıl- mevzua avdet e- lüyor. İtalya için as- kerlikçe pek mühim olan bir mesele de şimaldeki mühim te- sisatını cenuba nakletmektir. Çün-, leride Fransa ile bir harb ola- cük olursa İtalyanın şimalindeki ağır harb danaylini Fransız kuv- lerinin, Fransız tayyarelerinin hücumundan kurtarmış olmak lâ-| zım geli ağır harb sanayil şimalden cenu- ba taşınacaktır. Bu suretle Fransız tasrruzundan bunları kurtarmak kabil olacaktır diye düşünüyorlar. Fakat İtalya yarımadasının va- ır. İtalyanın en mühim ziyeti müstakbel barbde düşman donanmaları karşısında dâ gitgi- de nazikleşecektir. ĞLU Çeviren: FUAD SAMİH herif, kat'i cövab vermekte te - reddüd gösteriyordu. Nihayet, o kadar arzu ettiği in- tikamın plânını hazırladıktan son- ra mühim bir para mukabilinde razı oldu. İki gün içinde maymu- | nu Duvra götürecek, Afrikaya gi | decek bir geminin kaptanına tes- Tüm edecekti. Pzloviçin tasavvuru, çizdiği tikam plânı pek vahş Küçük çocuğu öldürmek... Bu suretle hem Tarzandan in- tikamım alacak, hem de kanunen utun üzerine yükletmek için her türlü tertibatı almıştı. Jak, maymunun Afrikaya gön- heti L R Z | derileceğini öğrendi. Onu bir da- | ha görmek için sirke gitmek iste- HIKÂYE : Sevgiliye Çiçek (4 üncü sayfadan devam) Bir ay sonra idi. Bir akşam, Sü- reyya, yine bitkin bir halde ma- ğazadan içeri girdi. Margeriti gö- rünce, bütün asabı titriyordu. Fa- kat, hiç konuşmuyordu. Tezgâha yaklaştığı vakit, genç kızın hi linde, her günkünden başka, bir fevkalâdelik gördü. Margerit Süreyyaya yaklaştı. Dudakları titriyordu. Boğuk sert bir lisanla sordu: — Ne istiyorsunuz?. — Bir büket yaptıracağım.. — Hayır,.. Size artık çiçek ve- Temem.. Günlerdenberi, bunü ya- pamadığım için ızfırab içindeyim. Fakat, bugünden sonra, asla! O kızi kıskanıyorum.. Artık, ona çi- çek götürmiyeceksiniz.. sizi sevi- yorum Süreyya Bey... Çok fena- yım.. Asabım çok bozuk..Yalva- rırım. size, artık, başkasına çiçek götürmeyiniz. REŞAD FEYZİ Nev;'ork Sergisinin Paviyonları (5 inci sayfadan Zevam) Dakikada 3 otomobll yapılıyor. Yarının otomobil nakliyatı <Fu-| turama» sında görülüyor. Bu, Amerika şehirlerinden bi- mıntakaları, çöller, dağlar, Nâh... gösterilmiştir. Bu muhtelif pano- ramalar 3,230 metro murabbaı bir yer işgal etmektedir. Hepsini bir-| leştirmek için birkaç kat yapılmış-| tır. 500000 Semadelen ve çiftlik, 18 cins 1 milyon ağaç, son sür'atlej mütemadiyen devreden 50,000 0- tomobil vardır. 600 KİŞİLİK BİR KOLTUK İstikbalin bu beldesi bir-taraça-| dan seyrediliyor zannında bulun- mayınız, 600 kişilik bir koltuğa o- turuyorsunuz. Bu muazzam kol - tuk dakikada 30 metmo — sür'atle beldenin etrafında dönüyor, Yeri- nizden kımıldanmadan her şeyi gö-, Tüyorsunuz. <Tıb paviyonu» için 1,500,000 do- lar sarfolunmuştur. İçeriye girin- ce $ metro 50 santim boyunda bir Yüreğinin çarptığını işitiyorsunuz. Bu heykelin arkasında Sentogus- ten'in şu sözü, 39 lisanla yazılı: «İnsanlar, denizleri, dağları hay- retle seyrederler. Fakal, ön çok hayretle tetkik edilecek şeyin in- san vücudü olduğunu akla getir- mezler... dİnsan hölü» ndeki ekonuşan is- kelet» görülecek şey, Vaktile sizin gibi, benim gibi yürüyen uzun boy- du bir adam... Birdenbire harekete geliyor. İki üç mefes alıyor, ve: Bayanlar, baylar, ben, Nevyork | panayırının konüşan ııkııe'..yxm.4 Eğer birkaç dakika beni dinlemek lâtfunda bulunursanız, size haya- | tım hakkında bazı malümat ver- mekle şereflenirim...» | Diyor ve neden mürekkeb ol - | duğunu, nasıl hareket ettiğini, u- zuvlarının her birinin vazifeleri ne olduğu birer birer anlatıyor. di. Annesine yalvardı. Tatil müd- detinin bittiğini, kolleje avdetle bütün bir sene kapalı kalacağını hâtırlattı: — Bu lütfu esirgeme benden anne!, Dedi. Annesi, bütün bu ricalarına, yalvarmalarına karşı hissiz ve kayıdsız kaldı. Ertesi gün Tarzan, son defa o- larak Paloviçle buluştu. Kararlaş- tırılan parayı kendisine verdi. Paloviç evine döndüğü vakit Jakı, maymunla konuşur buldu. Çocuk, Ajaksi, Duvr limanına kadar götürmek, bizzat gemiye koymak istiyordu. Sizin yerinize ben gideyim, | diyordu. Param var. Bütün mas- | rafı ben görürüm. Siz, hem para- | dan çıkmamış, hem de yorulma- | mış olursunuz. Size ayrıca, istedi- | #iniz kadar para da vereyim. Ya- | rin, üğleden sonra kolleje gidece- | Yunan T Başk TELGR umandanı Papulas'ın Nişanları (5 inci seyfadan devam) Bu gözlüklü, esmer, kırklik genç bu sözleri ne kadar büyük ve tak- lid edilemez bir tevazu ile söylü- yordu. Etraftakiler onu tanımıyor-| lardı. Fakat ben istiklâl harbinin Kkahraman genç subayları arasın- | da bu emekli süvarinin aldığı va- zifeleri ne şerefli bir dikkatle ba- şardığını bilenlerdenim. Bu, İlyasdı. Birinci mü yyas ki sonradan yüzbaşı olmuştu. Kim derdi ki bu on sekiz yıl ön- ce Yunan ordusu Başkumandanı | Papulası bütün — erkâmharbiyesi ile birlikte az kalsın esir edivere- cekti. Şimdi o karşımda şu büyük Türk ırkının asöletini bana bir daha kabül ettiren bir Mehmedcik te- vazuu ile başkalarının kahraman- dıklarından bahsediyor — ve asla kendini hatırlatmak cihetine git- miyordu. Dayanamadım : — İlyas Bey... - dedim - Biçer istasyonundan az ötede bir köprü vardır değil mi? Ne söylemek istediğimi anla - miyormuş gibi yarımağızla ce » vab verdi: — Evet... —— Bundan on sekiz yıl önce bir. n alacakaranlıkta, seksen atlı geçmişti... — Seksen atlı mı? — Belki daha fazla idi... Zira bunu sizin benden iyi bildiğinizi biliyorum. Koruşulmasını istemiyen mevzuu zorla konuşmağa icb dilmiş temiz insanlar gibi kızara- rak mırıldandı: — Doksan sekiz kılıçtı. İşi lâübaliliğe vurdum : — Haydi.. - dedim - beni fazla israra mecbur etmeyiniz de - şu hâdiseyi dostlar bizzat kahrama- nının dilinden dinlesinler. “aman mi? * ya... Bu hâdise, milif N unutamıyacağı mü - 'allırdan biridir ve hiç şüphesiz, siz de kahramanısınız. Kelimeleri teker teker ağzından çıkaran temkinli ve biraz sinirli bir sesle; — Subay, şefinden aldığı vazi- &eyi başarır... - dedi - ve başardığı işin derecesi ne olursa olsun, şe- | Tef doğrudan doğrüya ordunun | Mmanevi şahsiyetine teveccüh eder. | Maamafih mademki ısrar ediyor- sunuz, anlatayım Ayran getirmişlerdi. Önüne ko- nan bardağı bir nefesde dikerek devam etti — Umumi karargâh Polatlıda idi. Yunan umumi karar; Sivrihisarda bulunuyormuş. Ko- lordumuzun kumandanı İzzeddin Paşa bizim fırkaya bazı emirler vermiş Fırka kumandanı beni ça- arttı. «Yarın gece... - dedi - Es- kişehirde Yunam başkumandanı şerefine büyük bir ziyafet ve balo verilecek. İstihbarat teşkilâtımız Yunan ordusu başkumandanı ge- neral Papulas ile zevcesinin ve umumi erkânıharbiyesine mensub bazı yüksek rütbeli subaylarla ya- verlerinin bu gece Sivrihisardan Eskişehre hareket edeceklerini ha- ber vermiş. Karargühımız bu fır- ğim. Trene binecek yerde buraya | gelirim. Ajaksi alırım, Duvra gö- türür, gemiye koyarım. Ortadan kolleje dönerim. Kimse farkına var- maz. Bu suretle, ebediyyen göre- miyeceğim Ajaksla bir gün daha beraber bulunmuş olurum. Ne der- siniz, tazı oluyor musunuz? Paloviç, çocuğun bu yalvarma- larına karşı hissiz görünmeğe çalışıyordu. Fakat, kalben sevini- | yordu. İntikamını bu kadar kolay- | lıkla alahileceğini ümid etmemişti. Çocuğun masumiyeti, ihtiyâtsızlı- ğı bunu kolaylaştırmıştı. Ertesi gün, Lord ve Leydi Grey- Btok, Jakı istasyona götürdüler, trene bindişdiler. Veda ettiler, ay- rıldılar. Jak, babası ve annesi istasyon- dan çıkıp uzaklaşınca hemen çan- tasını aldı, komparlımandan indi. Bir taksiye atladı. için evine vâsıl olduğu zaman bava kararmıştı. | den dar birbirini imhaya uğraştılar. sattan istifade ederek bir pusu ter-. tib edilmesini ve ne pal Tursa olsun Yunan başkumanda- Ranın esir edilmesini emrediyor. Bu işe bir bölük memur edeceğim. Süvari daha süratle hareket ede- bileceği için senin bölüğünü ten- sib ettim. Geniş sal reket edeceksin. Gideceğin hakkında da talimat gelmiştir. Bi-| çerden az ötedeki köprüyü Yu - nanlılar atmamışlar, olduğu gibi dürüyormuş. Hastm kuvvetlerinin waziyeti, senin bu köprüğen ge - çip Yunan hatları gerisine sark- | mana müsald... ve harita üzerinde düşman vaziyetini, köprüye gi - den ve köprüden sonra devam e- den yolu bana gösterdi. Bunun üzerine bölüğü akdım ve kananlık basarken düşman hat- ları gerisine düştüm. Sivrihisar - Biçer arasında ve düşman haftın- da seksen kilometro derinlikte sarp bir sırtta pusu kurdum. Hava çok sıcaktı. laştırılan ayzan bardakla - vari yaya cengine girişti ml kun ra mevcudün bir kıs- minı hayvanların başında bırak - mak, bir kısmını da hayvanların bulunduğu tarafı emniyete almak için ayırır. Ben de böyle yaptım. Hayvanları sırtın arkasına ve yoldan iki yüz metre öleye sıra ladım. Kırk beş elli neferle yolu gözetlemeğe başladım. Nefer deyince ehemmiyetsiz bir şeyden değiğ fevkalâde mühim | bir dâhiden bahsetmekte olduğu- mu kabul etmelisiniz. Hele sü - vari neferlerimiz çok mühim in- sanlardır. Bunların her biri de- vamlı harbler sonunda çok tecrü- beli âskerler olmuşlardır. Fakat bir subay maiyetine ne derece inanırsa inansın yine tali- matını eksiksiz vermelidir. Bakı- | nız hata nerede oldu? Gözleri dumanlanmıştı. Bir rü- ya görüyor gibiydi: — Suat ona döğru karşıdan bir otomobil kafilesi belirdi... - dedi- Ben heyecanla, yaklaşmalarını bekliyordum. Bize yüz metre yak- laştılar. Tam etrafımdakilerle yo- la atlıyacağım sırada bir silâh pat- | lamaz mı? İleride mevzi almış Mehmedle: den biri silâhı çevirince lâmk Ta doğru patlatıvermez mi? Ön- deki otomob'lin durmasile için - yan üç beş kişinin hızla çalılara daldıklarını ve kaybol - gördüm. Öbür araba - atli birer manevra ile | Bi önüp kaçtılar. Kabahat bende, Ne diye «Ben en den ateş etmeyin diye teni mezsin?> 'Tabif öndeki otomobil kaçama- mıştı. İçinde General Papı lamadık amma nişanlarını tıra olarak aldık, Derken bir ca- yırtı koptu. Silâh sesleri yanyana bulunan iki Yunan fırkasını ani bir baskına uğradıkları zannına — düşürmüş, topla, mitralyözle, yaya ateşile ve hattâ süngü süngüye sabaha ka- Onu, asabi bir halde odada do- laşır buldu. Ajaks, kalın bir iple karyolanın demirine bağlanmıştı. Jak, şaşırdı. Hayvanı böyle bağlı hiç görmemişti. Paloviç, maymunun o gün biraz fazla huysuzluk ettiği, rahat dur- madığı için bağlamak mecburiye- tinde kaldığını söyledi. Sonra, ken- di kendine birşeyler mırıldanarak odanın içinde aşağı yukarı dolaş- mıya başladı. Elinde kalın bir ip vardı. Birdenbire durdu. Jaka: — Gel buraya, dedi. Yolda hüy- suzluk ederse Ajaksı nasıl bağlı- yacağını göstereyim. Çocuk cevab verdi: — Beyhüde z&hmet etmeyiniz. Ben yanında iken Ajaks huysuz- luk etmez. Yaşlı serseri hiddetle ayağını yere vurdu: — Gel, diyor söylediğimi yapmazsan — Ajaksla beraber Duvra gitmene müsaade Elden ne gelir? Kollarımızı vuşturup bu kardeş harbinin b mesini bekledik. Sonra... Gün doğmadan yine ayni yoldan nala döndük, hatlarımıza girdi Şimdi askerf müzemize gidenle umuümi harbde Sivrihisar —adıfi taşıyan mini mini bir torpidom süvarisine aid kiliçla yanyana dt ran bir yığın nişan görürler. bu nişanlar General Papulasa dir ki şu sıcak temmuz günü çift satihlı uçakların gölgesi | tında karşısında ayran içen hayranı olmasına j mek için elinden geleni yapan bi orta boylu, gözlüklü, ösmer, kır lik genç tarafından orduya hediğ edilmiştir: Emekli atlı subay İlyas. 'Türk ordularında bulunmuş İ Türkten böyle bir menkıbe lemek mümkündür amma... B menkibeleri mütemadiyen tırmak, toplamak ve yazmak artık Türk muharririnin olmalıdır. Nizameddin Nazil Randevu Evlerinin Dilberi.. (5 inci sayfadan devam) Bu tehlikeli oyun devam yordu. Birçok deliler ele geçi Mişti, 13 şubat — 1917 de, Priolet, Mata Hari'nin Şanzella deki oteline gitti. Mata Hari, henüz yatakta id Tuvalet kabinesine geçmezden vel Mösyö Prolete, gümüş bi panın içinde bulunan bonbonla dan ikram etti. Pri midesinin rahatsızlı dan bahisle ve nezaketle reddi dince: " — Zehirlenmekten mi korki yorsunuz? Bakınız ben nasıl yi yorum!, Dedi ve bir avuç alarak ağılı attı. ğ Mata Hari, 15 ilkteşrin 191 kurşuna dizildi, Siyaset meydanına götürülmü 1 kendisini ziyarete Leonida'y ülmeyiniz, dedi. Ebed i. Kapalı bir arabaya bin rildi. Yanında iki rahibe Gözlerini bağlatmadı. DEVREDİLECEK İHTİRA BERATI ü <Bitumlu- maddelerden m şir dispersiyon halinde sulu lüller ihzarı ameliyesi. hakki daki htira için alınmış olan 80 Zustos 1935 tarih ve 2048 numat h ihtira beratının ihtiva ettiği l kuk. icadı Türkiyede mevkii fii koymak için, icara verileceği te lif edilmekte olmakla bu hus fazla malümat edinmek isteye lerin Galatada, Aslan Han 5 in kât 1 - 3 mumaralara mü: eylemeleri ilân olunur. elmem. Yolda bir huysuzluk | başımı derde sokmasını istemn Jak gülerek Paloviçe yaklaj Yaşlı serseri: 5 — Arkam dön, ellerini Maymunu ik; dakikada nas hyabileceğini tarif edecej Çocuk arkasını döndü, uzattı ve kalın bir ipin bilekl ne sarıldığını hissetti. Paloviç, çocuğun bilekle: kıca bağladıktan sonra vahşi | kahkaha salıverdi. Böğrüne detli bir tekme indirdi, yere $ varladı. Karyola demirine - bağlı: maymun homurdanıyor, d gıcırdatıyor, ba; için geriniyor, sarfediyordu. Fakat be Paloviç, yerde yatı fürler savurarak gülüyor, ötesine berisine vuruyordu. (Devamı val l