2 Temmuz 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

2 Temmuz 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

” | | Almanya - Gerginliği v 4—BON TELGRAP— Z TEMMUZ BW 3 |Almanyanın Yeni Plânı Lehistan ve Danzig | Yeni Alman Plânının Gayesi İngiltereyi - Uzak Şarkta Meşgul Etmektir t Alman Ordusu Danzig'i Bir Gece ıcında işgal Edecek İ liz gazetelerinin Almanların İ ı düşündüklerini yazı z Bunların hulâsa; Berlinde bulunarak kından tetkik edi lermme göre Almanla söyledik- in kurduk - larç yeni plân vardır. Bu plâna ba- kilırsa daha bir n O sükütu muhafaza ederel zakşark işlerinin n ni bekler üsa'd bulunca harekete geçmek “fik görünüyor. yeni hâdiselerle meşgul olar Almanya da ker bularak Danzigde bir emri vaki yapılscaktır. Bu da şöyle ola- Danzigdeki Ayan mec - ya ile tir. Bunun üze « ne yürümeleri btimali vardır. Bu takdirde ise Berlin Lehlerin Alman arazisine sokulmuş olduk- larını iddia edecektir. Diğer gazeteler Danzig mesele- sini kendi lehine' halletmiye ça - lişan Almanyanın - plânını şöyle izah ediyorlar Avrupada ekalliyetler mese lesi en büyük derddir. Bu yüzden he türlü müdahalelere yol açıldı- Bını geçen senenin vekayii göster- miştir. Onun için şimdi de Alman: ya ve Lehistan münasebetleri araş-| tirilirken ilK göze çarpan keyfiyet | ekalliyetlerin vaziyeti ölüyor. Le- tini manlardanberi histanda Almanlar var. Almanya- Almanla- da Lehliler bulunuyo! rın şarka doğru olan | litikası yeni değildir. Uzun za - mektir, Garblıl. Onda nsonra da, bir çok konuşma talimleri yap- tı, yerden selâmlar verdi, cevaplar hazırladı. — *Arzı ubudiyet ve tarinit ederini Paşa Haz- retleri » — «Cekerleri Paşa Hazretleri. aklımda tutamadığım lâ'lar, Bü- tün bunları aynanın karşısında kırılarak dökülerek söyledikten, sayıp döktükten sonra bir defa da gi- — yimli halile tekrarlamak istedi olacak ki, telâşla ve — lükırdılarını birbirine karıştırarak seslendi: — Hanım.. Hanım.. Annem: — Akşam yemeği... — (w Diye mutfakta didinip durduğuiçin t: — düo!up bitenlerin farkında değildi. Ben de. bir köşe- ye sinmiş, hayretle peder beyi seytedip duruyor- düm. l Annemden ses çıkmayınca, gözleri ile beni ara- Kd Yahu. Hanım.. , FKN Bon iki ay içinde seyyah grupları halinde Dantzig'e sevkedilen Alman | rupada İslâv topraklarını almak i-, çin uğraşmışlar, aldıkları İslâvları da Cermâ tırmağa uğraşmışlardır. Bugün de bu politika hem de son derece ısrarla devam ediyor. | Almanlara göre milliyet için dil| esastır. Onun için küçük yaşta Al- mancayı öğrenmiş, bunu su gibi söyler olan her çocuk Alman de- milliyet şahıslar üzerine oluyor. Almanlara göre böyle değil, O tin Mmüdafaası için birleş miş olan müttegjiklerin yumruğu — Maryan'dan — hücum kıt'aları bir geçid resminde Almanlar orta Av-| ların nazariyesince dil ile milliyet birdir. 937 de yapılan bir kanuna göre nüfus tahririnde bir adamda a - Nüfus tahriri beyannamesindeki ranacak şey yalnız dil de değildir. suallere cevab verecek kimsenin kendi mitliyeti ne olduğunu vöy lemesi lâzım geliyor. Şu hakle AL-| manyada yalnız almancayı- bil -« mekle ve almancayı anlamakla bir| adamın Alman sayılabilmesi na - zariyesi artık örtadan kalkmış o- | luyor. Yukarıda anlatılar haber | gibi garb memleketleri nazarivesi kabul edilmi a: , bir kimse kendi milliyetini », liyecektir. Alman mı, Leh mi? Bu- nu kendi arzusile söylemiş ola- cak. Fakat bu kanun 933 de ya - pılmiştır. Halbuki o zaman daha | Leh'stanla Almanya arasında an- laşma vardı. Her iki taraf kendi memleketlerindeki ekalliyetler i- çin müsaid bir politika takib et - meği kararlaştırmışlardı. Alman ya ile Lehistan arasındaki gel dik malüm. Onün için Almanyada- ki Lehleri Cermenleştirmek poli- tikaşı gene devam ediyor, Leh e- kalliyetinin kendi Isanını öğren- mesine mani olmak için her şöy yapılacaktır. Fakat buna rağmen 'Almanyadaki Leh ekalliyeti gene | kendi varlığını muhafazaya ça - lışıyor. Bugünkü — Almanyada 2 | milyon Lehli olduğundan bahse - dilmektedir. Bu Lehliler için kul- lanılan bir tabir vardır. Uyuyan (Devemı 7 inci sayfada) idareleri altına arın nazariyesince N OLİ — Kızım.. Belkis.. Yavrum.. Haydi koş, anne- ne söyle İstanbolinlerimi çikarsın. O, sırada önnem geldi: — Bey, yemek hazır... Her akşam kapıdan girer girmez: — Hanım.. Yemek!.. Diyen bey,bu söze bir kızsın, bir kızim! A- man Allah. — Hanıim.. Hanım!.. Ne yemeği?.. Böyle günde yemek düşünülür mü?.. Gaflet içindesiniz. Haydi benim İstanbolinlerimi getir. ğ — Canım, İstabolinleri yarın akşam giyecek de- misin?. Bu saatte ne İstanbolini, ne elbisesi!, — Fesüphanallah.. Hâlâ söyleniyorsun be karı. Ne akılsiz, ne cahil şeymişsin sen?.. Nasıl da kahrını çekmişim?.. Bilmiyor musun, anlamıyor musun.. Bir prova etmek lâzım... Şimdiden giyinmek, yakıştırmak lâzım! Düşün- HAYVAN BAROMETROSU BEŞ HASTA VAR — Yazan : Elem İzzet BENİCE Meraklı Şeyler MÜHİM BİR MESELE cidi Sessa'ya, ihsan etmek ister ve kendisinden we istediğini sorar. Sessa, şatranç dahtlasını göstermiş ve: | — Her dalire için bir buğday iste- | Fim şahım, fakat şu şartla: Birinci daireye 1, ikinci daireye *. Üçüncü dalreye 4. dördüncü — datreye bunun bir misli, yani 8 buğday koya- cakı Diğer dalrelere de bu hasab üzeçine. Şahın, nediminin bu isteğine karşı güldüğünü — zannederseniz aldanır - sıniz. Biztm yaptığımız gibi bir teerübe e- diniz. Dokuzuncu dalredeki tanelerin I Tra gaha . iğirancm ma -| Babâsı, Mika « donun sarayında mühim bir vazi - fe almış. Mahal- lemize yeni taşın- 226 ya baliğ olduğunu hayretle göre- | İllar. cek ve duracaksınız. Sonuncu daireye Herkes. otidan kadar devam etmenin lımkânsızlığını | bahsediyor: anlıyacakamız. — Bunun için me kadar | — — Çok güzel « Çok şevimli. çok cazibeli bir kız; Diyorlar. 685 metre mikâbı buğday | — Evet, çok gü - vermesi ikzumdır. Yani biülüm dün - yazın yetiştirdiği buğdayların & misli | v y SÖÇ S Tazlinâ, li imiş, çok cazi- beli imiş. ; Fakat, yüzünü - — gören yok, Güzelliğini ror demek yanlış olmasa gerek — Ha- | izah eden yok. Ca- Kikaten birçek hayvanlar, havamın iyi | zibesine kim tu * veya fena olacağını haber verirler. a Meselâ bir kedi, mangalın veya so- TErRlü li banın yanına olturdü, elerile — başının Büu-da belii-de. tüylerini düzeltmeğe — başladı mi gil soğuku artacağına delâlettir. Horozların vakltsir ölüşleri hava - man İyileşeceğini haber verir. Beç tavuğunun sessiz — durdüğünü | mek istiyor, gürdünüz mü, sakın şemsiyesiz soka- | Şinden — koşu, gıkmayınız. Zira, yağmura tutulma- |— Bana sorüyor | | maz mühakkaktır. ü Tavukların, başlarını tüylerinin ara- sına sokup durmaları da havanın se- duk olacağına İşarettir. Çam ağaçla - TININ Üzerinde bulunan tırtıllar yava- larından dişarı çıkmazlarsa mutlaka yağmur yağar.. — Bayır, meğe çalşacağız. 24 KİLOMETRO MESAFEYE 50 Kİ - Bi —7———— LALUK MERMİ ATAN BİR TOP Amerikada yeni bir top lcad olun- muş. 50 kileluk bir mermiyi 285 kilo metro uzağa atıyor. Bu fop 155 çapında ve müteharrik- tir. Karolin'de, Brag İstihkâmlarında yapılan tecrübelerde —mermilerin t Kilemetre uzağa düşlüğü ve düştağu yerde 5 metro derinliğinde bir çakur açtıkı görülmüştür. Topun ağırlığı 15 tondur. Ve olama- bil tekerlekleri gibi lâstikli 15 tekerlek üzerine olurtulmuştur. Baatle *4 kilo- metro sür'alle — işlenilen yere makli | kabildir. di; ne de ben, göreceğiz. Güneş liyebilirler mi?. Doktorun Öğütleri: gi 'l 'ansiyon ,,u İndirmek İçin Ne Yapmalı? Bir çok hastaların tansi - yonları gayri tabil — surette yükselir. Buna sebeb en zi- yade yaşın ilerlemesi ve Arte-i rioz Kleroz'dur. Bazı doktor- lar bu gibi hastalara - yalnız armud yemlerini tevsiye et- mekte ve «armud rejimi. ne tâbi tutmakta 1-10 gün yalnız| kabukları soyulmuş armud yı dirmektedirler.. Yevmiye ye- nilen armudun miktarı 1 ki- lo, 500 gramdır. Bazı gün « lerde 2 kilo... *Armud kürü» — sayesinde tansiyon düşer. Reelerin hare-| keti düzelir. Kırkından sonra ara sıra armud kürü yapmak iyidir. Tuz. ga başladım. göreceğiz.. tık tahammülüm güzel mi?. | Arkadaşlarımın eazibeli mi?. Bilmiyorum.. tikçe derinleşen bir alâka var. biyim, Diyorlar ki; müyor musun ki, kocana gün doğdu. Gördüğün rü- yalar hakikat oldu, Hem sen ne diye kendini hazır- lamıyorsun?.. Gitmiyecek misin?. Annem de tuhaf ya. işitir işitmez: — A. A.. Benim ne işim varmış. Rezil olmaya Mı?.. Hem ben ne giyeceğim? .. İstanbolinlerimi mi? Demesin mi?.. Arkasından fırsat bu fırsattır.. Diye galiba boğâzını tıkıyan düğümü çözdü — Bu kadar senelik karınım.. Kaç kat elbise yaptın da bir yere koydurdun. Hiç karının giydi- Bini, giyeceğini, dışarlığını, içerliğini düşündüğün var mı?.. İnsan yanına kılık ile çıkılır. Kıza bile diş- ten tırnaktan ayırıp bir şey yaparsam dilin bir ka» rış uzüuyor! Kondimi bikdim bileli, her şeye: — Peki.. Diyen, kuzu gibi annemde bu hali görünce hay» -» WBabamın bu son sözünü zelmiş, çok sevim- Herkes onu gör- Herkes onun pe- — Onu gördün mü?, Ya siz..? — Biz de görmedik.. Fakat gör- Aradan aylar geçti. Onu hâlâ ne bakkaları görebil- | — Arkadaşlarıma dedim ki: — Kız, neden kendini saklıyor? Onu elbette bugün değilse yarın tü, tekrar görünmek için batar, Bulutların ardına saklanan yıl - dızlar müebbeden kendilerini giz- Buna rağmen onu göremiyo - — Ben de onlar gibi, arkadaşla- tım gibi, onun peşinden koşma - «— Onu, bugün değilse, yarın | — Diyordum. Fakat bu «yarın» o- | ' kadar gelmez bir gün oldu ki.. Ah onu bir kere görebilsem.. Acaba, herkesin dediği Merakımı yenemiyorum.. Geceleri uykum kaçıyor. Güzel mi, çirkin mi? Çirkin veya güzel.. olsun; onu mutlaka görmeliyim. Garib şey! İçimde ona karşt git- Adeta, onu görmeden sezer gi- — dJapon Edebiyatından — Bir Kere Yüz unu — O. uyda bir kere sokağa çı - karmış.. ve çıklığı zaman yüzünü ince bir tül ile örtermiş. Ben, şimdiye kadar, Japonlarda yüzü örtülü gezen bir kadına rast- lamadıra. Acaba neden yüzünü örtüyoc?! Güneş kararır diye mi? Çünkü onun gözleri «güneş.den daha parlakmış bile, akşam üs- ir sabah arkadaşlarımdan bi- bahçesinde toplandık. Ara- mızda, onun bahçesile bulundu. Bumuz bahçeyi ayıran bir duvar vardı. Şi-Ma sabahları bahçeye çıkar, papağanları ile gülüşüp eğlenir « miş, Onu - kendisine sezdirmeden tlemeğe kârar verdik.. Bimbi- mizin sırtına basarak, duvarın inden nöbetle seyretmeğe baş- Tadık, Bir genç kız, arkı müş, küçük bir hi kuşlarla konuşuyordu. Gördüğümüz kız, acaba o mıy- di? Hevuz başında kuşlatla konu « şan kızın bacakları çarpık ve 0- muzları bir iskelet gibi kalkıktı.. Birdenbire uzaktan kulağımıza bir ses erişti: «— Bevimli kuşlarım! Siz, ben. den çok talihli mahlüklarsınız! Çünkü olduğunuz gibi görünür » sünüz.. Sizi herkes sever, Ya ben? Ben öyle miyim? Olduğum gibi, yaradıldığım gibi görünsem, be - nim yüzüme kim bakar? Benim peşimden kim koşar?.. Arkadaşım tmarıldanıyordu: Bi Ar- ş ını bize döne zun başında kalmadı. kadar dediği kadar Ne olursa e muammalaşan retim bütün bütün artlı!.. Fakat, babamın kulağına ne söylense hiç birisi girmiyor, o, hep: — İstanbolinlerim.. Diyip duruyordu! Neyse, annem: sandık odasından getir. Bü- Dedi de gittim, getirdim ve.. Peder bey onları elimden kapınca, — Haydi siz istediğinizi söyleyin... Diye rahatladı, giyinmeğe başladı. Damatlığın- danberi galiba bir selâmlıkta giyinmiş bir de bu ak- şam giyiniyor. İyi ki, daralmamış, bozulmamış. Gi- yinmesi, aynaya bakıp bakıp kendisine yakıştır. ması, göz alışıklığı belki iki saat sürdü. Sofraya da böyle indi. — Yarın akşam güçlük çekmiyelim.. Koca Rüş- tünün de pişkin olduğu görülsün., Diye, çalımlı çalımlı bir vemek yedi!, Eğer, bütün bu saatler zacfında babamın yanın- da bir başkası olsaydı, muhakkak: — Bu adam çıldırdı!. Der, deli hekimi arardı. ortada hiç bir şey yokken; — Ne oldum?.. Monfaatin, ihtirasın, ŞDevamı var) Görebilsem.. Çeviren: İskender F. SERTELLİ — Ah, bir kere onun yüzünü rebilsem Ben - itiraf edeyim ki - h tımda o günkü kadar inkisarı has hale uğramamış, o günkü Kadaft sarsılmamıştım. Kulaklarım Bu sözleri söyliyen, o idi, beni aldatmıyordu. Ve bacakları çarpık.. omuzları bir iskelet gibi sıska ve kalkık o-0 lan bu kız, peşinden günlerce koşt tuğumuz kızdı. Arkadaşım dayanamadı: Şi-Ma... Diye seslendi. kız birdenbire örtündü.. bakındı. Sone ra yavaş yavaş sendeliyerek ve ağaçlara tutunarak, bahçeden bi Genç ki Şaşırdı.. Ve etra! müşkülâtla eve girdi. Şi-Ma'nın büyük esi anlar © hem çirkin, hem dâ köc bir kızdı j Gözleri, doğduğu gündenberi | dünyayı görmüyordu. Onun yüzünü hâlâ göremedim. Tın mıştık Fakat, şimdi ona ne kadar acr yöorum bilseniz... İRADYO, Ankara Radyosu BUĞÜN | 18.30 Program 18.35 Müzik (Şen eda müziği « yahlıa Özgür ve ateş böcekleri) 19 Çocuk sahli. | 1025 Türk müziği (Fasıl heyeli) 20 Memleket saat, ayarı, afanı ve — | metooroloji haberteri, 2615 Türk müziği 1 — Salim bey » Hicaz peşrevi. 2 — Falk bey - Hicaz şarkı - Ateşl suzanı Çirkat. 3— Rifat bey — Hicaz garkı - Sislen a. | — Şevki bey - Hicaz şarki - Sen bi ! yetden gideli. dettin Kaynak - Buselek yaf kı - Saçlarıma ak güştü. | 7 — Köşma - ebrularının zahmi, 8 — Muslafa Nafiz - Suzinak şarkı- Sensiz bu sabahı. — Mustafa Nafiz » Suzinak şarkt Ümidsiz bir şevişle. 11 — Halk türküsü Yürü düber dib | ber, *1 Müzik (Riyaseti Cumhur bandosu- Şef: İhsan Kunçer, 2150 Amadolu ajaası (Spor servisi) 2t Müzük (Cazband - PL) ZTAS-23 Sön ajans haberleri ve yak — | vanki program, f YARIN 1230 Program., 1235 Türk müziği - Pi. 13 Memleket saat ayarı, ajans ve meteoreloji haberleri. 1X.15-14 Müzik (karışık program - PL) j 1357 Hicri 1855 Rumi Haziran 19 1999, Ay, 7, Gün 183, Hızır 58. 2 Tommuz PAZAR

Bu sayıdan diğer sayfalar: