26 Haziran 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

26 Haziran 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hava Kuvvetlerının olleri Lehistanın Mevcüd Tayyare Kuvvetleri Arttırılacak BuHususda Müttefiklerin -in Yardım Etmesi ve Rus Tayyareciliğinden istifade Edilmesi Mevzuubahistir AMi akii & dd Ağır bir bombardıman tayyaresi uçuş halinde vrupada bugün yarın bir barb olacak gibi değildir. Fakat her tarafta bir endi- üm sürüyor bu malüm. İn- ın.ı Başvekilinin dediği gibı Av- *Tupada bugün harb yoktur. Fa - aat sulh hali de mevcud değildir. Eğer Almanyarın, İtalyatın Av- rupada bir emrivaki yapmak is - tiyecekleri tutar da bir gün harb çıkacak olursa ilk mühim rolü oy- namak mevkünde bulunan Le - histandır. Onun işin her tüzlü ih- timalleri gözönüne getrerek Av- rupanın askeri mütehassısları bu- günlerde Lehistanla yeniden çok meşgul olmağa başlamışlardır. Le- histanın hava kuvvetleri müca- ! delenin ilk sahasında kendin! gös- , termek mecburiyetindedir. Lehistanın coğrafi vaziyeti lti - barile hava kuvvetleri de Alman- iyanın sanayi merkezlerine hücum etmek zaruretinde bulunuyorlar. Bugünkü Almanyanın asıl harb “sanayi merkezleri Silezyada, Çe- koslovakyeda ve Saksda bulunu - 4 yor. İşte Lehlerin hava kuvvetle- ri buralara taarruz ederek bu mü- him merkezlerin faaliyetini felce uğratmak — mecburiyetindedirler. , Baltık denizindeki Alman liman- " ları da Leh tayysreleri tarafın - dan tahdid edilecektir. Almanlar ; harb olursa kendilerine lâzım ©- lan mevaddı iptidaiyenin çoğunu İskandinavya — memleketlerinden Fet'rmeyi düşünüyorlar. Leh tay- yareleri oradan olan nakliyatı da sekteye uğratmak istiyeceklerdir. *Hcle icab ederse Leh tayyareleri Üç çeyrek saatte Alman paytah- *tımın üzerine giderek bombalarını yeğdırabileceklerdir. Avrupanın - şimalindeki geniş vadilerin üzerinde cereyan edecek hava muharebeleri tabil mânilere tesadüf etmeksizin olacaktır. H büuki meselâ Voj, jura, Alip dağ - ları üzerindeki teyyare muhare- beleri büsbütün haşka Arızalarla karşılaşacaktır. Lehistandan bek- | rupanın o sahasında coğrafi vazi- " eğer tayyarelerin böyle keyfiyet lenen şey, tayyarelerini göndere- rek düşmanı kalbiaden vurabil - mektir. Yani düşmanın mukave - met “imkânlarını kırabilmektir. Coğrafi vaziyet ise buna müsaid görülmektedir. Fakat Leh'- d düşmanı olanlar da bunu miyecekler değildir. Onlar da e yetin verdiği imkânlardan isti fadeyi düşüneceklerdir. Onun i- çin düşman tayyareleri de daha evvel hareket ederek Leh'stan T- zerindeki uçuşlarile orasını altüst etmek İstiyeceklerdir. İşte bilhassa geçen senedenberi Avrupanın içine girmiş olduğu ka- rışık vaziyette askerleri, diplomat- ları düşündüren çetin meseleler- 'den biri de budur. Lehistana bü- yük ve nazik bir iş düzüyor. Karşı taraf ise daha evvel davranmak is- tiyerek vakit kazanmak emelin - dedir. Şu halde Avrupalı müte « hassıslar Lehistanın bugün malBik olduğu hava kuvvetinin mahiyetl ne olduğunu araştırıyirlar. — Üç büyük işe göre hazırlanan Leh tayyareleri keşif, avcılık ve bom- bardıman olmak üzere vücude ge- tiriliyorlar. Öyle ki silâhları mü- tecanis olarak vüctüde getirilen bu | tayyareler sür'at itibarile de pek ileride görülmektedir | Meselâ saatte azami 430 kilo - metro gibi bir mesafeyi aşan bom- bardıman tayyareleri — vardır ki bunların taşıdığı bomba yükü 1500 kilodur. Çift motörlü avcı tayya- | releri de vardır ki 460 dan 4000 ki- lometro arasında sür'ate malik bu- | lunuyorlar. Keşif” tayyarelerinde | de 470 ile 1.100 kilometre arasında sür'at vardır. Avrupalı mütehassıslara göre Leh'stanın hava kuvvetleri hiç ih- mal edilecek gibi değildir. Ancak itibarile olan müsaid vaziyetleri yanında bir de kemmiyet itibarile de halleri iyi olursa yani sayısı çok bulunursa o zaman Lehistan Anlaşılıyor ki, bir evlâtlık göze batmıya- me çok görülmiyebilir, fakat, ım ğ vey çocuk. Daima gözün çöpüdür. Annem n bü bu çilenin ıztırabını çekiy Kurtuluş bir tek ümide bağlıdır: — Benim evlenmem. ır, Ben de be ber kendi fasliyet sahasında mühim bir rol oynuyacaktır. Fakat ileride | bir harb olursa bilhassa düşünüle- cek meselelerden biri de Lehi yine Avrupalı Gt SALERE ların verdiği malümat vardır: Ge- çen 938 senesi başlangıcında Le - histanın bir'nci derecede harb tay- yaresi olarak 800 mış. Harb olursa Lehistanın gör - mesi lâzım gelecek işlere nisbetle bu sekiz yüz rakarmı pek küçük kalıyordu. Lehistanın vesaiti var« dır. Sanayii ilerldedir. Tesisatı ye - rindedir. Onun iç'n tayyarelerin miktarı geçen senedenberi daha arttırılmış, çok çalışılarak yüksek bir sayıya çıkılmak için uğraş - maktan geri kalınmamıştır. Ga- liçyada Lehlerin mühim bir s: nayi merkezi vücude getirilmiştir. Bunların hepsi iyidir. Ancak Ga- liçyadaki merkez yu son bir se- nedir orta Avrupada olan deği - Şiklikler neticesinde yeni Alman hududuna o kadar yakın bulunu- | yor ki buranın her türlü taarruz- | dan korunabilmesi azim bir me- | seledir. | Diğer taraftan Lehistan iptidaf maddeler itibarile de iyi bir hab dedir: Fabrikalarında işliyecek mevaddı iptidalyesi vardır. Kö - mür, demir gibi. Ancak vaziyeti- nin böyle müsald bulunmasına rağmen Lehsitan daha çalışarak eksikliklerin? tamamlamak moc- buriyetindedir. İhtisas sal azdır. Para cihetinden de sı vardır. Onun içindir. Avrupalıla- ra göre Lehistan valnız başına bu | eksiklerini tamamlamak için çok | zaman geçirmeğe mecburdur. Hal- buki çok beklemeğe de zaman mü- sald görünmüyor. O halde haric- deki müttefiklerin yardımı mev- zuu bahsolmaktadır. Lehistan için yardım nereden gelvcek? Avru - PANAMA KANALINI MADAGĞASKAR ADASI (Devamı T inci sayfada) Meraklı Şeyler BÜYÜK KULE BARAJI v büyük baraj Vaşinglondadır. Burada saklanan sularla 180,000 hektarlık bir arazide bulunan 304000 çifiliğin tarlaları wulanır, GÖLDER GATE KÖPRÜSÜ Dünyanın en büyük asma köprüsü- DÜNYANIN EN KUVVETLİ LOKOMOTİFİ Bu da Amerikada yapılmıştır. Boyu B? metrodur, Ağırlığı da 241 tundur. | Bür'ati saatte 200 kilometrodur. SEFİRLER LOKANTASI Farise gidenlerden çoğu, Şanselize- deki «Sefirler okantasın m pekâlâ bi. ürler. Bu lokantanım bulunduğu yerde cökiden iki büyük komak vardı. B firler burada ikamet ederlerdi. 1715 de Şanrelize caddesi şimdiki zibi değildi. Pis, tozlu bir sokaktı. Geceleri geç va- kit geçmek te tehlikeli idi. Mırsızların faarruzuna uğramak, toyulmak ihti- mmali vardı. «Teceddüde devrinde bele- Giye bü konakları yıktırdı. Caddeyi tan. etti. Ve halkın serin bir yerde ye- | xmek yemesi, içmesi içla bu lokanlayı yaptırdı. | KAN ALDIRMAK Bedadımız kan akdırmaktan boşla mırlardı. Ufak bir rahatsızlık hisse - dince hemen ehacazaala olurlardı. Diş çeken berberler olduğu gibi camat yapanlar da vardı. Kadın ha- mamlarında Arab kadınlar butuvurdu. Son zamanlarda bu — âdet terkedildi. #Hacamata cı berberler, bacılar da kal- madı. Çok da iyi oldu. Çünkü bi darın kullandıkları pis ahacamate detleri birçok hastalıkların sizayetine sebeb oluyordu. | KİM KEŞFETTİ?, Panama kanalının kâşifi, — moşhar İspanyol — denizcilerinden — Batboadır. 1413 de, birkaç arkadaşı ile büyük bir seyahate çıkmıştı. — Atlas. denizinden Hahrimuhitikebire geçerken Panarmı berzahını keşfetti. Bilâhare saray ent- rikalarına kurban gilti, İdam olunda, UZUN BİR NUTUK Uzun nutük söylemek rekoru İngi- dir parlâmenlesu azasından bir İngiliz- dedir. Söylediği nuluk resmi gazele- ve basıldığı zaman 175 sütün tutmaş- tur. Hin denizinde, Zengibarın karşı ta- rafındadır. Ahalisinin çoğu Malezdir. Pramsanın en zengin müstemlekolerin- den biri olan Madazaskarın ? mülyon »00 bin nüfasu vardır. Merkezi Ta- manarinin nüfusu 125,000 dir. Bu ko- caman adada bir şehir yoktur. Doktorun Öğütleri: ğıza Dikkat Etmeli Sıhhati muhafaza için ağı- za çok dikkat etmek lâzımdır. Günde, en azı tki defa, bilhas- sa akşamları dişleri fırçalıya- rak yıkamalıdır. Arasıra Bi - karbonat dö südle banyo yap- malıdır.. Ağız kokusu en çok çürük dişlerden, buran ve mide ra- hatsızlıklarından ileri gelir. İlkevvel sebebini anlamalı. Sonra tedavisine bakmalı. Bu da, mütehassıs bir doktora mü-| racaatla olur. | lar sarfetmüştir. | bir serveti vardır. Bu tahkikatı HİKÂ Bir Genç Kızın Romanı enim hayatım baştan başa bir romandır. Size bu romasın birkaç Sa> hifesini okuyacağım: Ben, öksüz büyümüş bir kızım.. Anamı, babamı küçükken bir kar zada kaybetmişim. Galba bir şi mendifer müsademesi olmuş.. Ben ölmemişim. Bugün kırk üç yaşın dayım, Bir amcam varmış, komşular « dan duydum.. Vaktile Amerfkaya gitmiş.. Orada çok zengin olmuş. Ben, çok az okuvabıl:lım. Bir çi- Komşularımızdan biri, günün bi - rinde bana: — Yavrum, dedi, Htihbarat büroları vardır. Amca- | medi ya. Hele bir mektup yaz.. A- . Belki izini bulursun! Umarım , 0 adamın sana faydası dokü » ur. Bu tavsiyeyi yabana atmadım. Derbal Nevyorka «İstihbarat bü- Tosu» na bir mektup yazarak Jack Nellson) adlı bir adamın adresini bulmalarını ve bana ilk vasıta ile bildirmelerini ist Aradan tamam kırk beş gün geçti. | Her gün gözlerim yolda, amcam- dan hayırlı bir haber bekliyor - dum.. O güne kadar onun da ya- şayıp yaşamadığını bilmyiondum. Zayıf bir ihtimal ile müsbet bir cevap geleceğini umuyozdu | * &tmış bir gün sonra, bir sabah «Nevyork İstihbarat şirketi mü- | iğünden şöyle bir mektup al- | im. dım: «Mister Jcak Neilson'u bulduk. Yaptığımız taharriyat ücreti ola- rak şirketimize yirmi dolar bor - cunuz vardır. Bu parayı ödediği- | miz takdirde, amcanızın ıdmw derhal size bildireceği: Mektubu alınca sevincimden çıl- dıtacaktım. Demek ki, amcam ya- şıyaondu. Hemen — gündeliğimden bin müşkülâtla — arttırabildiğim yirmi doları Nevyorka gönder : dim ve istihbarat şirketinden şu malümatı da istedim: «Borcumu gönderiyorum. Am - camın mali ve içtimal vaziyetini de mahrem olarak tahkik edip ba- na bildirmenizi rica ederim. Bu- nun ücretini dahi hemen gönder- meğe hazırın.. * Üç ay sonra «Nevyork İstihba- rat şirketir müdürlüğünden şu ce- vabı alkdım. <Amcanız, Nevyorkun hatırı sa- yılır zenginlerindendir. Şehir ci- varında müuhteşem bir. sayfiyesi, otomobilleri, uşakları ve büyük yapmak için müessesemiz yüz do- Borcunuzu he - Amerikada * men göndermenizi rica ederiz. Bu cevap beni günlerce sersem- leştirmiş, âdeta akli muvazenemi bozmuştu. Bir kaç gün sonra ken- dime geldiğim zaman, bittabi ük yaptığım iş amcama güzel bir mek- | tup yazmak oldu. Komşularım bana amcamın çok | mutaassib ve ağır başlı bir adam olduğunu söylemişlerdi. Kendisi- ne yazdığım mektupta: <Annem ve babam öldükten son-| ra. namus ve şereflerine güveni - lir rahibeler elinde büyüdüm, am- cacığım! Eğer tensip ederseniz, ya- nınıza geleyim. Oraya gelmemi ar- Zu etmezseniz, bana Londrada bir istikbal temin edeceğinizi umu « yor ve sabırsızlıkla — cevabinizi | bekliyorum.. Demiştim. Komşularım bana: - Milyonlara kavuşacakam yas kında! Diyorlardı. Ben hâlâ çiçekci dükkânında tozgühtarlık yapıyor ve bir evin | tavan arasında yatıyondum. Bu işkenceli ve mahrumiyetler içinde geçen hayattan o kadar u- sanmış, o derece yılmiştim ki.. * Amerikadan cevap alamıyordum. Ürst üste birkaç mektup daha yaz- dım. Hiç birine cevap gelmiyordu. Merakımdan çıldırıyordum. — Amcam bir milyoner olsun da, Londrada tek başına ve sefa- let içinde biricik yeğenine neden yardım etmesin., Bu olur mu hiç?! Diyor ve ağlıyordum. «Novyork İstihbarat şirketi» nin son masraf pusulasını da ödiye - mızı, Mısırlı Paşanın motörüne çarpıp denize dö- küldüğümüzü, yalıya - götürüldüğümüzü hepsini.. Hepsini söylecdim. Annem bunları hayretle dinledi. — Üzüldi Dedi vi Şüm kadar varmış Bir «his kablelvuku» - unu anlattı: Ben, evlendiğim gün belki, o da feraha çıka- cak, belki biraz gülecek, belki biraz: Oocoh.. Diyip, geniş bir nefes alabilecek. O zaman Rüş tü Efeneinin sesi kesilebilir, o zaman, — Paralarım. Diyemez. O zaman bir lokmasını kıskanmaz. O taman — Kalk git karı.. Demekten korkar. Ve. Kendi yalnızlığından- , ben olacağım, bana - gelebilecek! iyor ki gideceğimiz yer, dayanacağımız bir kapı yok! Zaten, bütün hayat ve onun bütün istih- zaları, istihfafları da bu nokta üzerinde toplanıyor mu?7?. Kimin gücü, kime yeterse kuvveti olan o, gü- Elbet bu gülmek sırası bir gün bize de gele- cek. Ah şu Cahit bir defa mektebini bitirebilseydi. İşle o zaman bizim sıramız da başlıyacak, biz de sı- raya geçebileceğiz. Fakat ne yapayım ki daha iki se- — ge var. İki sene bu mihneti çekeceğiz, bu ağız koku- “#una dayanacağız, bu horlanmaya katlanacağız. Oooh. Cahitciğim. Onu öyle seviyorum ki., Ha- yatımın bütün zehirini alan o. Başımda yanan bu ce- “ hennemin bütün zulmünü gideren o. Eğer o olma- say,dı, onun aşkı olmasaydı, hiç şüphe yok ki ben de: — Sürünmek yaşamaya değmez!.. Diyebilirdim. Fakat, o.. Vari. Onun oluşu bü- tün bir hayat, bütün bir dünya!. Bilmem, anneme de daha hiç ondan bahsetme- dim, sırası var. Amma, değil mi?. Hele biraz geçsin. Elbet, günü gelince kendisine söyliyeceğim, — Anne, Cahitle evleniyoruz. Diyeceğim. Yeter ki yaşasın ve... Görsün; Ne ka- dar mes'ud olacağız?. Biz onunla ideal karı koca ola- cağız. Ve Bu şartlar bizde var! Hoş bugün, bir a- ralık anneme söyliyecek olmadım da değil. Fakat, sonra: — Hele biraz daha; — Anne, ben Cahidi neceğiz. Demek kolay. Yalnız, dile düşmekten korkuyo. Tum. kulaktan kulağa girer ve herkes bir şey lemeğe başlar: — İki sene daha bekliyecekler mi?. — Hiç oğlan oru alır mı' — İki sene daha gezecek, cek, sonra da hırakıp gidecek. Kim bilir daha bunlara genzer ne münasöbet- siz şeyler söylerler. İyisi mi içimde kalsın. Fakat, yine Cahitle beraber olduğumu anncme - söyledim. Ancma. Cehidin bana öğrettiği gibi, Belki onu da ezdim sordu: — Gece neredeydin?. Ben de; Sadan ve Cahitle beracer sandaldaydık. Dedim. Sonra, herşeyi anlattım. Yarışa kalktığı- seviyarum, onunla evle- ürüyecek. keyfede- Akşam mütfakta kabak kızarlıyormuş - birdenbire tava elinden kaymış, yağ ateşe dökülüp 'parlamış. Ve kalbine ok gibi- dehşetli bir ağrı girmiş, göz- lerinin önünden 9 anda benim hüzünlü bir hayatim Beçmiş, Bu hadiseden çok sıkılmış, korkmuş, mâna da vermemiş, hayıra yormuş. — Demek İki, o sıralarda sen denize düşmüşsün. Dedi. Sonra, oturdu. — Ya ölseydin. Ben ne olurdum?. Hiç beni dü- şünmedin mi?, Diyerek, bir ağlama da bunun için tutturdu. — Aman anne ölmeden de, ya ölseydim?, Diye ağlanır mı?. Deyip oun susturmak için de epey üzüldüm de- ğil. Kadıncağız ne yapsın?. BiBr tek kızı var. Bunun için çekiyor, onun için kaba söze katlanıyor. Onun için yaşıyor... Duha sonra, bana uzun uzun nasihatler verdi: (Devamı var) mediğim için, oradan da yeni ma- lâmat istiyemiyordum. * Bir akşam «Şifekd» kilisesi b rahibesirden şöyle bir mektup dim: (Devamı 7 inci sayfada) Ankırı 18 rııırıı. 1905 Müzik (Bir uvertür - Pi 19,15 TTürk müziği (Pasıl beyeti). 20 Memleket saat ayarı, ajanı ve meteoroloji haberleri. 2015 Konuşma (Doktorun saati). 20,40 Türk müziği (Kadın külme ses ve saz heyeti), — Hicazkâr peşrevi. 2— Sadullah ağa - Hicazkâr şarkı - Hüramet gülşene. &— Hicaakâr çarkı - Manl halimi takrire, 4— Şevki Bey - Micazkâr Gönlümü düçar eden bu hale 6— Keman taksimi, Rıdyoıu 21,16 Milli musikilere dalr ikinel ke- BuşmA - Romen müsikisi: Halii Bedi. 21,25 Neşeli plâklar - R. 21,30 Müsik (Opera aryaları - Pi). 22 Müzik (Küçük orkesira - gel : Necib Aşkın). 28,20 Müzik (Cazband - Pİ). 8355 - 24 Yarınki program. YARIN 12,80 Program. 12446 Türk müzlği. 1— Muhayyer peşrevi. 13 Memleket saat ayarı, ajans ve metreroloji haberleri. 18.15 - 14 Müzik (Karışık program « PL) 1357 Hieri Cemaziyelevvel, 8 1939, Ay 6, Gün 177, Hızır 26 Haziran PAZARTESİ Vakitler 1355 Rumli Haziran

Bu sayıdan diğer sayfalar: