26 Haziran 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3

26 Haziran 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Günün Meselesi Yerli Kumaşlar Niçin ingiliz Kumaşı Diye Satılıyor ? Halkın Kandırılmaması İçı'n Kat'i Tedbirler Alınması Kararlaştı erli kumaşların «bu ku- maş İngiliz malıdır- iba- reli damgalarla satılması üzerine Ticaret Odası tarafın- dan başlanan tahkikat tama - men ikmal edilmiştir. Bu me- sele ile İktisad Vekâleti de pek yyakından alâkadar olmaktadır. Tetkikatta bulummak üzere Mermer Yerine Adi Taş mı den halkın aararı binlerce li- rayı bulmuştur. İstanbul, İzmir gibi büyük bilhassa bayanlarla genç erkekler elbiselerinin ku- maşını pahalı Avrupa malla - rından intihab etmek arzusun- dan bir türlü kendilerini ala - mamaktadırlar. Halbuki yapı mütcaddid tetkikter yerli ku - maşların en iyi Avrupa ku - gından emin, yerli kumaşları İngiliz damgasıle lüzumundan fazla fiatla halka satmaktadır- Tar, Alınması kararlaştırılan ted- birlerle bu ihtikâra müni olu- macaktır. Çile İhtikârile Mücadele Kullanılıyormuş |Ticaret Odası Piyasada Geçenlerde Büyük Millet Moc- lisinde bütçe müzakereleri yapı - hırken; bir meb'us; İstanbulun Bv- kaf tarafından tamirleri yaptırı - dan Süleymaniye ve Beyazıl ca- milerinin tamirleri cenasında ba- zi yerler mermer ve bazı kısim- larda da âdi taş kullanıldığını söylemiş ve bu suretle mezkür , eamilerin fena tamir gördüklerini iddia etmişti!.. İstanbul Evkaf Müdürlüğü bu hususta heyeti fenniyesine emir vererek Beyazıd ve Süleymaniye cumileri inşaatımın tekrar ve ehem-) miyetle tetkik olunmasını bildir- miştir. aa ilan İzmirde Bulunan Define Bvvelki gün İzmirde Mimar Ke- maleddin caddesinde Hava Kuru- mu ittisalinde yeni yapılmakta o- Jan binarın temelleri - kazılırken bir «define» bulunmuştur. Firari Ermeni eşhasından biri> ne alt olduğu anlaşılan bu define büyük bir kasa içindedir. İçinde Ozmanlı altınları, altın çeyrekleri, altın ve elmas taşlar, 1 çift taşlı küpe, gümüş paralar, âsarı âtika- dan sayılan bir miktar para ve bir mühürle Mısır tahvilâti elde - Junmuştur. Mülli Emlâk idaresi defmeye el koymuştur. Üeulen yarımı bulanlara verile- cektir. No.19 Meredit böyle isimlerinin yal- yaz baş harflerini kullanan mu - harrirlerin hüviyetlerini kolayca tayin etmeğe alışmış olmakla be- raber, bu iki G. G. imzası karşı - sında biraz durakladı. Trenden iner inmez İlk işi şahsan tanıdığı 'Taymis gazetesi müdürünü tele - fonla aramak oldu. Müdür dedi — Ben gâazetede olup bitenlerin hepsini takib edemem. Sonra mu- harrirlerimizin hüviyeleri hak - kında malümat vermek mecburi- yetinde de değilir. Buru <esrarı | meslekiye, den sayanız, Fakat sizi çok iyi tamdığım için bu kaideye rlayet etmiyerek, bu yazıyı yazan | zatın kim olduğunu şimdi size eb lirim. Beni telefanda bek- üz. Böy deyi Müdür, gazete sekretelerlerin- Esaslı Tedkikat Yapıyor Hemen her evde kullanılan yün | çilelerinin noksan vezinli olması 'Twcaret odasının nazarı dikkatini celbetmiş ve bu hususta yapılan geniş tefkikat sonunda Ticaret ©- dası İdare meclisi tarafından da kabul ve tasdik edileh bir nizam- name hazırlanmıştı. Mağazalarda bulunan stok yün çileleri istihlâk edilinciye kadar tatbik tarihi bir sene tehir edilen bu nizamnamenin muvakkat hü- kümlerine, rlayet edilmediği an- Taşılmıştır. Nizamnamenin muvakkat hü - kümlerine göre mağazalarda mevs cut stok yün çilelerin yeniden tartılarak vezinlerinin üzerine ya- zılması ve çilelerin satıcı mağa- za tarafırdan damgalanması icap etmektedir. Yapılan kontrol so- nunda bir çok mağazalarla dam- galanmış ve vezni de noksan ol- duğu halde keyfiyet etikete tas- Tfh edilmemiş bir hayli çile ele ge- girilmiştir. Müsadere edilen bu çileler sa- tanlar hakkında kanuni takibata geçilecektir. Yün çileler hemen bütün İstanbul halkını pek yakın- dan alâkadar ettiği için Ticaret o- Tasaı, hazırlanmış olan nizamna- me tatbik mevkiine girinciye ka- dar, ayni nizamnamenin muvak- kat hükümleri dahilinde hareket edilip edilmediğini sıkı sürette köntrole devam edecektir. den birini çağırdı. Yazıyı yazanın Görk Gaterkol isminde birisi ol duğunu öğrendi ve telefonda bek- liyen Meredite söyledi. Şube müdür muavini, bu küçük sarrı öğrendikten aonra, artık hiç birşey düşünmüyordu. Çünkü ka- v kocanm ortadan kaybolmaları, köşkün işlerim idareye devam etmesine bir mâni teşkil etmiyar- du. Uzun zamandanberi Centam- şahidlik vazifesini de görmüştü. Gelir muntazamdı. Muharririn son kitabı ekmek kapışılır gibi kapışılıyordu. Sonra muharririn karısı Gras Centam ölen bir teyze- | sinin birleik vârisi idi ve bu tey- zeden genç kadına muazzam bir servet kalmıştı.. Ahbabının mutlaka bir gün dö- neceğine kansati olan Meredit köşkün işlerini muntazaman idare m itimadını kazanımış bir adamdı. Hattâ düğünleri yapıldığı zaman, Hayatımız Tetkikatla Geçiyor azeteler yazdılar, durdular Kğlence yerlerinde ihtikâra müni olmak için, Belediye İktısad Müdürlüğü Balkan mem - leketlerinde bu işin nasıl olduğu- mu, alâkadar devletlerden sormuş. Biz, bildik bileli, Belediye, Av- rupa, Amerika, Balkan memleket- lerinden, mütemadiyen, buna ben- zer şeyler sorar, öğrenir, raporlar, projeler vücude getirilir. Fakat, tatbikatta hiçbir netice elde edi- mez. Sonra, bu tomar tomar kâğıd - dar, «hafzi» kaydile evrak ambarı- ma atılır. Aradan seneler geçer, tekrar, yine böyle bir mesele mevzun — bahsoldu mü, - tetki - kata, — sorulüp sual - edilmeğe yeniden başlanır. Raporlar, dos- yalar vücude gelir, Eski raporlar uuutulmuştur bi- e. Bütün hayatmız tetkikat ile ge- çiyor. Hâlâ, ihtikârla nasıl mücı dele edileceğini bilmiyorsak, öğ- Tenememiş isek, çok yazık!. BURHAN CEVAD Kamyonlardan Alınan Resim Araba Sa;i;e rinin Az Resim Vermek - için İMüraceat Ettikleri Usul Vilâyet merkezleri ile - nahiye ve köyler arasında işliyen otamu- Bil, otobüs ve kamyon sahipleri- nin ekserisinin arabalarını az re- sim vermek ve daha uygun bul- dukları talimatnamelerden isti - fade etmek için nahiye ve köy be- lediyelerine kaydettirerek ora - sardan ruhsatiye aldıkları görül- müştür, Diğer taraftan *unların işledik- leri vilüyet merkezlerine kaydo - Tunmaları hususunda mezkür vi- liyet belediyeleri tarafından ve- sakti nakliye sahiplerine tebliğat yapılmıştır. Köy ve nahiye bele- diyeleri ise; bu vaziyetin kendi varkdatlarını azaltacağım iddia e- derek bu kabil vesaiti nakliyenin herhalde kendilerine kaydohn - ması lözumunda israr etmişlerdir. Mesele Dahiliye Vekâletine inti - kal etmiştir. Öğrendiğimize göre Dahiliye Ve- Kâleti bu hususta - vesaiti nakli- ye sahiplerini alükadar eden - şu kararı vermiştir: Badema bu kabil vesaiti nakli- yenin mürakabe ve kayıd mua - meleleri vilâyet belediyeleri ta - rafından yapılacaktır. Hizmet mukabili alınan para; vi- iâyet belediyesine, belediye vergi ve resimleri ile aylık rüsum na- hiye veya köy belediyelerine ait ediyordu. Hattâ Sarı Yanisin de avucuna döşeceği günün pek © kadar uzak olmadığını kestiriyor- dü. Londrada kocaman — bir konak kirahyan bu Yunanlı hakkında zeler, neler işitmemişti. Fakat ne de olsa, bunlar zengin bir adam için daima söylenilegelen dediko- du hududlarını aşmıyordu. Bu ri- vayetlere bakılırsa, Sarı Yanis Arnavutluktaki nüfuzlu vaziyeti ile iktifa etmek istemiyormuş. Da- ha yukarılarda gözü varmış. Ba- bası Yunan tebaasından olmakal OLİS he t j Ş Bir Adam! HacıMehmed Damadını Neden Mahkemeye Verdi? akdehanı mensucat fabrika- V &1 sahibi Halebli Hzcı Meh- | medi aralarında çıksa bir kavga sonunda ölümle tebdid et- mekten suçlu Mahmudün dürüş- | masına Sultanahmed üçüncü sulh | cezada başlandı. Davacı Mehmed mahkemede şu ifadeyi verdik — Meahmud benim damadımdır. Valide hanmdakj mensucat fabri- kamı iki sene evvel kendisine üç Bene müddetle kiraya vermiştim. Fakat bir ay evvel bir meseleden dolayı damadıma kızdım, aramız- dak; mukaveleyi feshettik. Evvelki gece, fabrikada bulun- madığım bir sırada Mahmud ev- velkce, fabırikada islihdam etüği Hasan ismindeki işç: ile beraber gelmiş... Makine dairesine gir - mişler ve ütü makinesinin dişli - lerini sökmeğe başlamışlar... Bu sırada bitişik odada uyumakla - lan Mahmudun babası Mehmed Gazi gürültü Hle uyanarak, mıe—l yi öğrenmek için, kalkarak, ma - kine odasına gitmiş... Mahmud ile Hasan karşılarında Mahmed Ga- Fiyi görünce, makine da'resinden gıkarak, gitmişler . Sabahleyin, Mahmed Gazi hi diseyi bana anlattı. Ben de key - fiyeti karakola ihbar ettim. Mah- mudüu karakola çağırdılar. Orada bu makine meselesi hakkında mü- nakaşa ederken Mahmud: — Mak'neyi geri vermezsen, se- ni öldürürüm! diyerek beni teh - dit etti... Damadıradan davacıyım. | Kendisine ceza verilmesini isti - yarum Söz sırası Mahmudun idi- O da hâdiseyi şöyle anı — Valde hanmdaki kayırpede- rim Hacı Mehmede aid olan men- sucat fabrikasını seneliği bin lira olmak üzere, üç sene müddetle ki- ralamıştım. Fakat müddet tamam olmadan kayınpederim, mükave- leyi feshetmek istedi. Ben önce buna razı olmadım. Fakat onun şu- rada burada: — Şart olsun damadımdan ma- kineyi alacağım! dediğini işitlim. Kayınvaklemi çok sevdiğim için ve onun benim yüzümden koca - sından ayrılmasını istemediğim - den, mhayet mükaveleyi feshet- meğe muvafakat ettim. | Onun makinesinde bana aid iki | dişli vardı. Bu d:şlileri çıkarmak için evvelki gece Hasanla bera - ber fabrikaya gittik. Kapıyı ba - bam açtı. Mak'ne dalresine gir - dik. Biz dişlileri sökmeğe uğraşır- ken, babam kayınpederime haber vermiş. Biraz sonra ikis. beraber geldiler. Hacı Mehneed, - dişlileri söküp çıkarmamıza vngel oldu ve beraber, asil bir Arnavud ailesi- nin ahfadından imiş. Bu aile, kav- Bası, gürültüsü eksik olmıyan bu memlekette asırlarca hüküm sür- müş. Sarı Yanisin bü türlü iktdar salâbi almakmış. Hükmünü yürütmek için hiçbir vasıtaya müracaattan geri kalmazmış. Şimdi de Avru - pada nüfuzlu bir mevki temin et- mek için avuç avuç para sarfedi- yormuş. Meredit düşündü: — Eh, dedi, maksadına varmak Mahkemeler Beni Rahatsız Etme Evlad! Bırak Şurada Biraz Uyuyayım ! Alun izminde altmış beş yaş- rında bir ihtiyâr, evvelki 'gün Beyoğlundaki meyha - nelerden birinde kafayı iyice tüt- süledikten sonra. —meyhaneden çıkmış, Mevlânekapısına gitmiş ve orada, asfalt yolun üzerinde yatarak, uyumuştur. Biraz sonra, 'yoldan geçen, Merkezefendi kara- kolu eratından İbrahim, ihtiyarı görünce, yanına yaklaşarak, onu ; kaldırmak istemiş... Fakat içkinin tesiri ile hâlâ kendine gelemiyen Asım, gözlerini açarak, jandarma- Şii — Beni rahatsız etme evlâd! İ- göne git. Bırak şuracıkta biraz u- yuyayım!... demiş ve tekrar gözle rini kapamıştır. İsrahim, bu sarhoş adamı yal- maz başına karakola götüremiye - ceğini anlayınca. ondan ayrılmış, karakola gitmiş Ve orada yanına bir arkadaşını da alarak, tekrar ihtiyarın yatlığı vere gelmiş ve. ili arkadaş, Asımı karakola gö - türmüşler. Asım dün Sultanahmed üçüncü sulh cezada muhakeme olundu İltiyar adam mahkemede şun - ları söyledi: — Ben Arnsvudum. Bundan dört beş ay evvel, çalışmak üzere İs - tanbula geldim. Bvvekce rakıyı na- diren içerdim. Fakat memleketim işgal edildikten senra sık sık iç - meğe başladım. Dün de memleke- | timden bir mektub aldım. Mek tubu gönderen dostum, bir felâ- keti haber veriyordu. Buna çok müteessir oldum Nihayet ak - şam üzeri duyduğum büyük acıyı muvakkat bir zaman için unut - mak maksadile bir meyhaneye git- tirn. İçtim, sarhoş oldum. Kendim- den geçtim. Sonra ne yaptığımı hatırlamıyorum Hâkim dinlediği şah.dlerin söz- leri âle Asımın sarhoş - olduktan sonra, sokak ortasında halkı ra - hatsız edecek şekilde gürültü yap- madığına kanaat getirdi ve beraa- tine karar verdi bizi fabn'kadan koğdu.. Dün zabahleyin bir polis me- muru beni karakola “davet etti. Gittim. Kayınpederim Mehmed de orada idi... Mehmed beni gö- Tünce, arabca gal'z küfürle haka- ret etti. Onun bu sözleri bana do- kundu. Ben de mukabele ettim. Fakat kayınpaderimi <seni öldü- receğim!> diye tehdid etmedim Hâkim, bu ölümle tehdid dava- sım mahkemenin veazilesi hari - cinde görerek, evrakan müddeiu - mumiliğe iadesine karar verdi. ÖLÜM ÇENBERİ ZABITA ROMANI için bu kadar inad ve sebat gör- teren bir adam #oğrusu takdir edilir. Meredit yazıhanesine oturduk- tan sonra, kilidli bir gözü açtı. İ- çinden kırmızı kaplı bir defter Çıkardı. - Karışık - işlerin içinden çıkmağa memur bir polis için bu kırmızı kaplı defter bir nevi «Kur- anıkerim> sayılırdı. Bu kitabın | hiç durmadan âyetlerini yazan © dam da Mereditten başka kimse değildi. Centam meselesini düşündükçe, | di ve buldu. Buradaki meşruha- Sarı Yanisi ve gazetede okuduğu , ta göre, bu kadın Kont Balmorley- | Galatasaray Lisesinde! a nl':ü::ı:_ıo AZIRAN ş Seyyar San'at Kursıarl Henüz İhtisas Devriıı İstiyen Köylüye Demircilik ve Maran- gozluk Öğretilecek Öğrendiğimize göre memleketi- mizde muhtelif sanayiin sür'atle taammümünü arzu eden hükümeti- Mmiz bir yandan yeni san'at mekteb- leri açarken, diğer taraftan da ka- saba ve köylerdeki halkınımızın da kolaylıkla san'at öğrenebilme- lerini temin için yeni ve mühim bir karar vermiştir: Bu karara göre en uzak yerler. deki gençlere ve köylülere san'at göstermek üzere muhtelif «seyyar kurslar» açılacaktır. Evvelâ «de- mircikk» ve «marangozluk» sey- yar kursları faaliyete geçecektir. Maarif Vekâleti bu husustaki etüdlerini bitirmiştir. İlk seyyar kursların «demirci - Dik> Ve smarangozluk» üzerine tertib olunmasından maksad, en uzak yerlerdeki köylülerimizin bile köy yapısında ve âletlerinde ihtiyacı olan materyeli temin et- tikten sonra bunları kendi elile yapması ve ucuza maletmesidir. Maarif Vekâleti; be seyyar kura lar için kabiliyet” muallimler de almağa başlamıştır. San'at mekteblerinden «pek iyb derecede mezun olanlar derhal 60 lira ücretle bu vazifelere alı- nacaklardır. Yerlimallar Sergisinde Pavyonumuz İki Temmuzda İnşaata Başlanıyor W inci yerli mallar sergisi ha- zırlıkları çok ilerlemiştir. Serginin 22 temmuzda açılacağı ilân edil- mişti. Bu tarihe kadar pavyon in- | şasının ökmal edilebilmesi — için | Galatasaray lisesi bınasının sergi komitesine erken teslimi icab et- mektedir. Bu hususta yapılan ” temaslar müsbet şekilde neticelenmiş ve bina ile babçenin 2 temmuzda ser- gi komitesine teslimi hususunda mekteb müdürlüğile milli sanayi birliği arasında bir anlaşmıya va- rılmıştir. Bu itibarla N inci yerli mallar sergisinde pavyon İnşaatına Üüç temmuzdan itibaren başlanacak - tır. Arada 19 gün gibi uzun bir zaman olduğundan bu sene ser gideki pavyonların istenildiği şe- kilde inşasına imkân hasıl ola - caktır. Yerli mallar serget dekaratör heyeti pavyon inşaatı sırasında sergide hazır bulunarak evveke çizilen plân dahilinde inşaat y pılmasına nezaret edecektir. De- karatör heyeti ayni zamanda tem- virat işlerini de sıkı bir kontrol altında bulunduracaktır. #0n kabul resmin; bir türlü unu- tamıyordu. Bu ziyafet münasebe- tile söylenecek sözleri not etmek için Mansus bilhassa memur edil- müşti. Bakalım ne haberler gele- cekti? Geğen baberler Meredite yeni birşeyler öğretmiş olmadı. BSarı Yanis, maliye ve iktısad â- lemine mensub birçok zevat ile konuşmuş. Bu zevatın iflâs ha- lünde iken Sarı Yanisle konuştuk- tan sonra vaziyetlerini düzeltti - ğini Meredit çok iyi biliyordu. dolayısile bu seyahati ihtiyar et- tiğini — yazıyorlardı. Mizacı ve mesleği itibarile her- şeye kolay kolay inanmıyan Me- redit gazetelerin bu *esbabr mu- cibe tarzındaki izahımı kâfi telük- ki etmemişti. Tekrar kırmız det- “terini açtı. Ledi Bartölometf'in ismini arâ- Değiliz izim işlerimizin mübim bi kısmı ihtisas devrinden he 'nüz çok uzaktır. sırlarca geri kalmışız. Yapacağı « mız, başaracağımız o kadar çok iş var ki, bunlar için uzun boylu tisasa hacet yok... Yani, lüm ki, birçok davalarımızda, nüz ihtisas devrinden çok urağız. Bizim devrimiz şimdilik yı Her işimizde fevkalâde büsnüniyet sahib: dürüst oln makul iş yapmak akhsclimle reket etmek, çok ve devamlı ça Taşmak.. Bu suretle elde edece; miz tecrübe, bizi yi neticeye Bence, memleketin, kalbur. üse tüne gelen münevverleri, bu darla hareket etimek şartile, sahadaki kalkınma davamızı mu vaffakiyetle başarırlar Meselâ İstanbulda bir liman letmesi vardır. Vaktile şirket ha- Tinde idi. Sonra liman — işletm müdürlüğü oldu, daha sonra De nizbank oldu. Şimdi tekrar umu müdürlük haline geldi. Hakikat şudur: — Limancılı yıllardanberi muvaffakiyetsizlik: lere düşüyoruz. Şu İstanbul li - manmı bir türlü idare edemiy m, vasıfları kaf'iyyen bize uymu- yan, meselâ, Hamburg limanının | işleme tarzını tetkik ediyoruz. O- raya gidiyoruz. Aylarca kalıya - — ruz. Masraflı işler yapıyoruz. Henüz akhsclinle balledilecek işlerimiz dururken, ihtisasa, âdeta içerliyorum. —.. 4 FEYZİ 4 Birimizin Derdi- — | Hepimizin Derdi | Bira Pahalıdır in yedinci kızıdır, 1874 senesinde doğmuştur. Belinda Meri isminde — bir de kızı vardır. Daha bir çok tatsilât... ğ Meredit bu kırmızı defter sa yesinde hatıralarımı - tazelemeğe uğraştı. Acaba Ledi Bartolömef'in | Lomdradan uzaklaşmasımı icabet- tiren sebepler nelerdir? Halbuki | Londramın kibar cemiyeti tam se- | zonumu yaşıyordu. Kabul resime leri, süvareler, çaylar, balolar ıııı— birini takip ediyordu. | Mansus'u çağırdı: ş Mansus Albermarle - sokağında bir meyhane olduğunu, çok maruf bir adamın, daha açıkcası Adliye | nazırının karısının ba meyhaneye | sık sık gelip gittiğini biliyordu. Burada aynı zamanda kumar d oynanıyordu. Adliye nazırının rısının br gece içinde 6000 liz Yirası içeriye girdiğini de öğ Tenmişti. Dücüüm ei

Bu sayıdan diğer sayfalar: